Güvercin, Kafeste Kuş, Akvaryumda Balık ve Bazı Hayvanların Beslenmesi
"Gökyüzünde Allah’ın emrine boyun eğerek uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları gökte ancak Allah tutar. Şubhesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır." (Nahl 79)
İbnu Kayyim, Sufyan'dan: "Culahik (denen bir atma aleti) ve güvercin ile oynamanın, Lût kavminin eğlencelerinden olduğunu işittik" dediğini nakleder. İbnu Kayyim, bu ve benzeri rivayetlere dayanmaktan başka, "halkın mahremiyetine ıttılaya sebeb olur" gerekçesiyle damlar üzerinde güvercin kovalayarak eğlenmekten men etmeyi "veliyyu'l-emrin vazifeleri" meyanında zikreder.
Çocukların kuşla oynayabileceği kanaatine mutemayil gözüken Munâvî de, "kanat tüylerinin kesilmiş olma şartını, zaafının şiddetinde hemen hemen ittifak edilen bir hadisten istidlal ederek" aksi halde kuşla oyun, mekruh olan tetayyur ve musâbakaya muncer (çekilir, dönüşür) olur" der.
Güvercin besleme alışkanlığı hakkında Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şiddetli bir uslub kullanmıştır.
(Ebu Davud, Edeb 65, (4940); İbnu Mace, Edeb 44, (3765) ; Kutub-i Sitte, 5331)
Açıklama :
Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm), büyük adamın güvercinle eğlenmesini, boş, faidesiz ve malayani bulduğu için şeytana nisbet etmiştir; kendisine şeytan demiştir. Çünkü faidesiz bir meşguliyetle vakit geçirmektedir. Güvercine de şeytan demiştir. Zira adamı malayani bir meşguliyete çekmiştir, cihad, ilim, zikrullah, faydalı tefekkur ve musmir bir iş gibi her çeşit faydalı amelden alıkoymuştur. Bu çeşit hadislere rağmen, İslâm âleminde, diğer bir kısım yasaklar gibi, güvecinle meşguliyetinde zaman zaman yaygın bir moda hâlini aldığını görülmüştür.
Nevevî der ki: "Yavru ve yumurta elde etmek veya yalnızlığa karşı unsiyet bulmak veya mektup taşıtmak gibi maksadlarla güvercin beslemek caizdir. Hiçbir keraheti yoktur. Fakat uğur çıkarmak maksadıyla onunla meşguliyet ise, sahih görüşe göre mekruhtur. Buna bir de kumar ve benzeri haramlar inzimam ederse, o kimsenin şahidliği reddedilir."
İbnu Hacer gibi bir kısım alimler, Enes'in küçük kardeşi Ebu Umayr' ın kuşla oynamış olmasına dair rivayetleri esas alarak, çocukların kuşla oynamasının caiz olduğuna hükmetmişlerdir; yeter ki eziyet etmesinler ve atış talimlerinde hedef olarak kullanmasınlar.
Âlimler, eğlence amaçlı yapılan işlerin, kişiye meşru bir faydası olması gerektiğine dikkat çekmişlerdir. Bu yüzden de "lehv" diye adlandırdıkları her türlü faydasız meşgaleyi mekruh görmüşlerdir. (Muhammed b. el-Hasan eş-Şeybânî, el-Câmiu's-Sağîr, s. 262)
Hobi olarak/sırf eğlence olsun diye güvercin yetiştirme meselesi de meşru bir faydası olmayan eğlence/lehv kapsamındadır. Buna göre güvercin yarışmalarında bu kuşları yarıştırmak bir yana, bunları hobi olarak yetiştirmek de ‑kerahet derecesinde‑ caiz olmaz.
(Hatta kimi fıkıh kitaplarında güvercinle oynamak ve onları uçurmak "oyun" (la'b) olarak nitelendirilmiş ve bütün oyunların da haram olduğu ifade edilmiştir. İbni Mâce, el-Muhîtu'l-Burhânî, 8/314. Hadislerde belirtilen oyunların (la'b) haricindekilerin haram olduğunu nakledilmiştir. el-Kâsânî, Bedâiu's-Sanâî, 6/314-315)
Hatta âlimler hobi olarak güvercinlerle meşgul olan kimselerin şahidliklerini ve kendilerine selam verilmeyeceklerini de ‑"eğlence ile iştigal ettiği", "çatılardan insanların mahremlerini gördükleri" ve "başkalarına ait kuşları çektikleri" vb. gerekçelerle‑ reddetmişlerdir. (es-Serahsî, el-Mebsût, 16/131, İbni Mâce, el-Muhîtu'l-Burhânî, 8/314; Fetava'yı Hindiyye)
Yumurtası için ve posta güvercini yetiştirmek maksadıyla güvercin edinmekte de bir sakınca yoktur. (Ali el-Kârî, Mirkâtu'l-Mefâtîh, 8/336)
Enes (r.anh) şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v.) insanların en güzel ahlâklısı idi. Benim (annem Ummu Suleym'den) Ebû Umeyr denilen bir kardeşim vardı -zannederim ki, sütten yeni ayrılmıştı, demiştir-. Peygamber Ummu Suleym'e geldiği zaman, o çocuğa:
— "Yâ Ebâ Umeyr! Nuğayr kuşu ne yaptı?" diye hitâb eder, şakalaşırdı.
Nuğayr (serçeye benzer bir kuştur ki) kardeşim onunla oynar dururdu. Peygamber bizim evimizde iken bazen namaz vakti gelirdi de hemen emir verir, altındaki yaygı süpürülür ve üzerine su serpilirdi. Sonra namaza durur, biz de arkasında durur, O bize namaz kıldırırdı.
(Buhari, Edeb, Bab 112, Hadis no : 226; İbn Mace, Edeb, Bab 24, Hadis no: 3720)
Vekî demiştir ki: O, (nugayr ile) bîr kuş kasdeder ki Enes'in kardeşi onunla oynardı.
Buhâri, Muslim ve Tirmizi'de rivayet etmişlerdir.
Ebû Umeyr, Enes'in ana bir kardeşi idi. Babası ise Ebû Talha Zeyd bin Sehl el-Ensâri'dir. Ebû Umeyr'in sütten yeni kesilmiş çocuk olduğuna Buhâri'de işaret vardır. Yâni Peygamber (Aleyhi's-salâtu ve's-selâm), küçük çocuklarla şakalaşırdı. Nugayr, gagası kırmızı olub serçe kuşuna benzer bir kuştur. Medine'lilerin buna bülbül dedikleri rivayet olunmuştur.
Bâzıları Nuğayr'ın serçe kuşu olduğunu söylemişlerdir. Ebû Umeyr isimli küçük çocuğun böyle bir kuşu ölmüştü. Peygamber (Aleyhi's-uesselam), Ebu Umeyr'e teselli vermek için onunla şakalaşıp : "Nugayr ne oldu?" buyururdu.
Enes'in "Peygamber bize katılırdı" sözünden maksadı Tıybi şöyle yorumlar: Yâni Peygamber (Aleyhi's-salâtu ve's-selam), Enes'in ev halkının hepsi ile ilgilenirdi, aralarına karışırdı, hattâ çocukların arasına katılıp çok küçük yaştaki çocukla oynaşıp, kuşcağızının ne olduğunu sorardı.
Üstteki hadiste "Yâ Ebâ Umeyr! Nuğayr kuşu ne yaptı?" lafzıyla "çocukların serçe ile oynamasına musade etmek caizdir" diye zikredilebilir.
Fıkıh kitaplarımızdaki ibarelerden de serçe gibi kuşların satışı alınabileceği (satılabileceği) ve mal sayılabilecekleri anlaşılıyor. (Fetavay-i Hindiyye. V/364)
Ancak sırf bir süs unsuru olarak ve göz zevkini tatmin için, hayvan dahi olsa bir can sahibini ömür boyu hapse mahkûm etmenin, İslam'ın ciddiyetiyle ve acıma duygusuyla bağdaşmayacağı da açıktır. Bunda fıtrata mudahale de vardır. İstediği gibi gezip-tozma ve çiftleşme kuşun da hakkıdır. Kendi ekstra zevkleri için başkasının tabiî zevklerine engel olma egoistçe, belki de sadistçe bir davranış olur. Sözü edilen hadisten hüküm çıkarırken "çocukların oynamasına musade edilmiştir" demeleri, bunun çocukça bir zevk olduğunu gösteriyor olmalıdır. Her haram olmayan şeyin yapılması güzel demek değildir.
Sütten yeni kesilmiş çocukların oynamasına musade edilen küçük (serçe) kuşu, kendisine cihadın farz kılınan kişilerin oynaması caiz değildir.
Üstelik evde kuş beslenmesiyle, kuşun karşı cinsinin yanında olmamasıyla (çiftleşme zamanlarına dikkat edilememesi) bir başka harama da girilir. Diğer bir sebeb te, bu tür kuşlar (ve akvaryum balıkları), Allah (c.c.) aslen onları evcil olarak değil de, yeryüzünde özgürce yaşamaları fıtratlarına uygun olarak yaratılmışlardır.
Azmanlaşmış nefislerin bineğine binen fasık kimselerin bu hayvanları süs unsuru olarak sadistçe kullanarak, boş zamanlarını telef etmek için evde hapsetmeleri sonucunda hayvanların özgürlüğünü yok edip, hayatlarını karartarak günaha girilir.
Güvercin (kuş) besleyenlerin en çok işledikleri haramlardan biri, kuş beslemeyi hastalık derecesinde saplantı haline getirip, bütün vakitlerini ona hasretmeleri, çatılarda kuş peşinde koşmaları sebebiyle hem boş vaktin ziyanına, bunun neticesinde insanların mahrem hallerini görerek fasıklaşmalarına, hem de ilme ve İslami çalışmalara vakit ayıramaz hale gelmelerine sebeb olmaktalardır. İslam tarihi sürecinde dönem dönem musluman halklar içerisinde kuş besleme aşırı yaygınlaşmış, idareciler tarafından yasaklar konmak zorunda kaldığı durumlar olmuştur.
Kafesteki hayvanlar, nesiller boyunca gözlerini aynı kafeste açmaları sonucu artık yapay yaşam hallerine teslim olmak zorunda kalmışlardır.
Güvercin besleyenlerin, kuş beslemeyi hastalık (saplantı) haline dönüştürmeden, çatılarda gezmeden, vaktilerini aşırı şekilde heba etmeden, yem ve sularını eksik etmeden, kedi, fare gibi hayvanların saldırısından muhafaza ederek, kuşların cinsi yaşamlarına sağlamayı dikkat ederek, musait koşulların oluşması durumunda kümes kapılarının açık bırakılarak diledikleri zaman uçup gelmelerine mani olmadan beslemeleri aslen haram değildir.
Feraset sahibi mûminlerin, ihtiras sahibi olan fasıkların icatlarına alet olmamaları, hayvanların fıtrat ve soyunun tağyir edilmesine, hesabını vereceğimiz boş zaman ve maddiyatarımızla da ortak olmamalarını tavsiye ediyorum.
Köpek Beslemek :
Maide 4 ayetin nuzul sebebi hakkında şöyle rivayetler vardır:
Adiyy b. Hatem (r.anh) şöyle dedi:
“Bir adam, köpeklerin avladığı av hakkında Rasulullah (s.a.v)’a sordu. Rasulullah (s.a.v.), o adama bu ayet ininceye kadar cevab vermedi.”
(İbni Cerir Taberi, Şu’bi kanalıyla rivayet edilmiştir.)
Adiyy b. Hatem (r.anh) ve Zeyd b. El Muhelhil (r.anh), Rasulullah (s.a.v)’a şöyle sordular:
“Ey Allah’ın rasulu! Biz köpeklerle ve doğan kuşuyla avlanıyoruz. Ez Zurayh kabilesinin köpekleri yaban öküzü, zebra ve ceylan avlıyorlar. Oysa Allah (c.c) ölüyü haram kıldı. Onlardan hangisi bizim için helaldir?” Bunun üzerine bu ayet indi.”
(İbni Ebi Hatim-Ed durerul Mensur c: 2 s: 260; Lubab’un Nukul s: 100)
Rasulullah (s.a.v), Medine’nin köpeklerini öldürmeyi emredince sahabeler Rasulullah (s.a.v)’a gelerek:
“Ey Allah’ın rasulu! Öldürmek için emir verdiğin bu köpeklerden hangisi bize helaldir?” diye sordular.
Bunun üzerine Allah (c.c), bu ayeti indirdi ve Rasulullah (s.a.v), müslümanlara bunu okudu. (İbni Cerir Taberi; İbni Munzir; Taberani; Beyhaki)
Bize Ma'mer ibn Râşid, ez-Zuhrî'den; o da Ubeydullah ibn Abdillah'tan haber verdi ki, o da İbn Abbâs (r.anh)'tan şöyle derken işitmiştir: Ben Ebû Talha'dan işittim, şöyle diyordu: Ben Rasûlullah (s.a.v.)'den işittim:
"İçinde köpek bulunan eve melekler girmez, içinde temsillere âid suret bulunan eve de" buyuruyordu.
(Buhari, Bed'ul hak, Bab 7, Hadis no: 35)
Bana Amr ibnu'l-Hâris, Sâlim'den; o da babası Abdullah ibn Umer'den tahdîs etti; o şöyle demiştir: Cibrîl aleyhi's-selâm, Peygamber'in yanına inmeyi va'd etmişti (inmedi) Peygamber sebebini sordu.
Cibrîl: "Biz melekler, içinde (canlı hayvana âid) suret ve köpek bulunan eve girmeyiz," dedi.
(Buhari, Bed'ul hak, Bab 7, Hadis no: 37)
Evde her türlü köpek beslemek kesinlikle caiz olmadığı gibi, evin dışında zevk (hobi) olarak veya süs olarak da beslemek haramdır. Köpek sadece şuralarda caizdir.
Ebu Hurayra'dan (r.anhum) rivâyet olunduğuna göre, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
(Muslim; hadis no: 1575)
Yine, Abdullah b. Ömer'den (r.anhum) rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur :
(Buhârî; hadis no: 5163; Muslim; hadis no: 1574)
Rasûl-u Ekram (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
"Av, tarla, bahçe, sürü köpekleri mustesna olmak üzere köpek besleyen kimsenin sevabından her gün bir miktar eksilir."
(Buhari, Zebaih, 6; Muslim, Musakat, 46,50,56-58)
Kedi Beslemek :
Kebşe sözlerine devamla der ki: "Ebû Katâde kendisine bakmakta olduğumu gördü ve:
"Ey kardeşimin kızı, buna hayret mi ediyorsun?" dedi.
Bende: "Evet!" demiş bulundum.
Bunun üzerine: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Kedi necis değildir. Kedi sizin etrafınızda çokça dolaşır" buyurdular" dedi."
(Muvatta, Tahâret 13, (1, 23); Ebû Dâvud, 38, (75); Tirmizî, Tahâret 69, (92); Nesâî, Tahâret 54, (1, 55)
Açıklama :
1- Hadis, kedilerin esas itibariyle necis olmalarına rağmen, evde ev halkı ile haşir-neşir olmaları, her tarafı suhuletle dolaşmaları, gelip sık sık sürtünmeleri sebebiyle onlardan kaçınma zorluğu, kap kacağı koruma imkânsızlığı gibi bir kısım durumlardan ötürü, onlara karşı korunma hususunda ruhsat tanındığını ifade etmektedir.
2- Hadiste kedilere karşı rıfkla muâmele etmek gerektiği, onlara karşı iyi muamelenin mukâfaatının umulabileceği irşad buyrulmaktadır.
ـ3526 ـ4ـ وعن داود بن صالح بن دينار النمار عن أمه : ] أنَّ مَوَْتَهَا أرْسلَتْهَا بِهَرِيِسَةِ إلى عَائِشَة رَضِيَ اللَّهُ عَنْها. قَالَتْ: فوَجَدْتُهَا تُصَلِّى، فَأشَارَتْ إلَىَّ أنْ ضَعِيهَا، فَجَاءَتْ هِرَّةٌ فَأكَلَتْ مِنْهَا، فَلَمَّا انْصَرَفَتْ عَائِشَةُ مِنْ صََتِهَا أكَلَتْ مِنْ حَيْثُ أَكَلَتِ الهِرَّةُ، وَقَالَتْ: إنَّ رَسُولَ اللَّهِ # قالَ : إنَّهَا لَيْسَتْ بِنَجَسٍ إنَّمَا هِىَ مِنَ الطَّوَّافِينَ عَلَيْكُمْ، وَإنِّى رَأيْتُ رسولَ اللَّهِ # يَتَوضّأ بِفَضْلِهَا
أخرجه أبو داود.4. (3526)- Dâvud İbnu Sâlih İbni Dinâr et-Temmâr, annesinden anlatıyor: "Efendim beni, Âişe (radıyallahu anhâ)'ya bir miktar yemekle gönderdi. Gelince Âişe'yi namaz kılıyor buldum. Bana, elimdekini koymamı işâret etti. (Ben de bıraktım). Ancak bir kedi gelerek üzerinden yedi.
Âişe (radıyallahu anhâ), namazından çıkınca, kedinin yediği yerden yemeği (bir miktar) yedi. Sonra da şu açıklamayı yaptı:
"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Kedi necis değildir, o sizi çokça dolaşan birisidir" demişti. Ben ayrıca Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın kedinin artığıyla abdest aldığını gördüm."
(Ebû Dâvud, Tahâret 38, (76)
Açıklama :
1- Gönderilen yemek herîsedir. Herîse, dövülmüş buğday ve etten yapılan bir yemek çeşididir.
2- Hadis, namazda işarette bulunmanın câiz olduğunu da göstermektedir. Buna cevaz ifade eden başka örnekler, rivayetlerde gelmiştir.
3- Hattâbî der ki: "Hadisten çıkan hükümlerden biri, kedinin zât itibariyle temiz olduğudur. Öyleyse artığı temizdir; içilebilir, abdest alınabilir, bunlarda bir kerahet yoktur. Hadis yine delâlet eder ki: Zâtı tâhir olan her vahşinin -ister yerde yürüyen ister kuş nevinden olsun- eti yenmese bile artığı temizdir." Tirmizî'ninde açıklamasına göre, kedinin artığının temiz olması, Sahabe, Tâbiîn ve Etbâu't tâbiîn ulemâsından ekseriyetinin muşterek görüşleridir. Şâfiî, Ahmed, İshak bunlardandır. Ebû Yusuf, İmam Muhammed de bu görüştedirler.
Ebû Hanîfe ise, kedinin herhangi bir vahşi gibi necis olduğunu, ancak tahfif edildiğini, dolayısıyla artığının haram değil mekruh olduğunu söyler. O, bu meselede Ahmed İbnu Hanbel ve Dârakutnî'nin tahriç ettikleri السِّنَّوْرُ سَبُعٌ "Kedi vahşi hayvandır" hadisine dayanır. (Kutub-i Sitte Tercume ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/354)
"Kedi yabani hayvandır" Hadis-i Şerifinden murad, hükmü beyandır. Yoksa hilkatini veya sûretini beyan değildir. Nitekim bir başka Hadis-i Şerif'te: "Kedi pis değildir. O sizin etrafınızda çok dönüp dolaşandır" buyurulmuştur.
İmam-ı Merginani: "Kedinin necis olma hali, aramızda dönüp-dolaşan bir hayvan olması sebebiyle düşmüş, mekruh olma hali ise baki kalmıştır" (İmam-ı Merginani - El Hidaye şerhû Bidayetu'l Mubtedi - Kahire: 1965, C: 1, Sh: 23) hükmünü zikretmektedir.
Evlerde yaşayan kanlı hayvanların tamamı (fare, yılan, yırtıcı kuş, tavuk vs..) aynı hükme tabidir. Yani bunların artıkları mekruhtur.
"Gökyüzünde Allah’ın emrine boyun eğerek uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları gökte ancak Allah tutar. Şubhesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır." (Nahl 79)
İbnu Kayyim, Sufyan'dan: "Culahik (denen bir atma aleti) ve güvercin ile oynamanın, Lût kavminin eğlencelerinden olduğunu işittik" dediğini nakleder. İbnu Kayyim, bu ve benzeri rivayetlere dayanmaktan başka, "halkın mahremiyetine ıttılaya sebeb olur" gerekçesiyle damlar üzerinde güvercin kovalayarak eğlenmekten men etmeyi "veliyyu'l-emrin vazifeleri" meyanında zikreder.
Çocukların kuşla oynayabileceği kanaatine mutemayil gözüken Munâvî de, "kanat tüylerinin kesilmiş olma şartını, zaafının şiddetinde hemen hemen ittifak edilen bir hadisten istidlal ederek" aksi halde kuşla oyun, mekruh olan tetayyur ve musâbakaya muncer (çekilir, dönüşür) olur" der.
Güvercin besleme alışkanlığı hakkında Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şiddetli bir uslub kullanmıştır.
ـ5331 ـ1ـ عن أبي هريرة رَضِيَ اللَّهُ عَنْه قال :] رَأى رَسُولُ اللَّهِ # رَجًُ يَتْبَعُ حَمَامَةً يَلْعَبُ بِهَا. فقَالَ: شيْطَانٌ يَتْبَعُ شَيْطَانَةً
. أخرجه أبو داود
.1. (5331)- Ebu Hurayra (radıyallahu anh) anlatıyor: "Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir güvercinin peşine düşüp onunla eğlenen bir adam görmüştü. "Bir şeytan bir şeytaneyi takib ediyor!" buyurdular.". أخرجه أبو داود
(Ebu Davud, Edeb 65, (4940); İbnu Mace, Edeb 44, (3765) ; Kutub-i Sitte, 5331)
Açıklama :
Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm), büyük adamın güvercinle eğlenmesini, boş, faidesiz ve malayani bulduğu için şeytana nisbet etmiştir; kendisine şeytan demiştir. Çünkü faidesiz bir meşguliyetle vakit geçirmektedir. Güvercine de şeytan demiştir. Zira adamı malayani bir meşguliyete çekmiştir, cihad, ilim, zikrullah, faydalı tefekkur ve musmir bir iş gibi her çeşit faydalı amelden alıkoymuştur. Bu çeşit hadislere rağmen, İslâm âleminde, diğer bir kısım yasaklar gibi, güvecinle meşguliyetinde zaman zaman yaygın bir moda hâlini aldığını görülmüştür.
Nevevî der ki: "Yavru ve yumurta elde etmek veya yalnızlığa karşı unsiyet bulmak veya mektup taşıtmak gibi maksadlarla güvercin beslemek caizdir. Hiçbir keraheti yoktur. Fakat uğur çıkarmak maksadıyla onunla meşguliyet ise, sahih görüşe göre mekruhtur. Buna bir de kumar ve benzeri haramlar inzimam ederse, o kimsenin şahidliği reddedilir."
İbnu Hacer gibi bir kısım alimler, Enes'in küçük kardeşi Ebu Umayr' ın kuşla oynamış olmasına dair rivayetleri esas alarak, çocukların kuşla oynamasının caiz olduğuna hükmetmişlerdir; yeter ki eziyet etmesinler ve atış talimlerinde hedef olarak kullanmasınlar.
Âlimler, eğlence amaçlı yapılan işlerin, kişiye meşru bir faydası olması gerektiğine dikkat çekmişlerdir. Bu yüzden de "lehv" diye adlandırdıkları her türlü faydasız meşgaleyi mekruh görmüşlerdir. (Muhammed b. el-Hasan eş-Şeybânî, el-Câmiu's-Sağîr, s. 262)
Hobi olarak/sırf eğlence olsun diye güvercin yetiştirme meselesi de meşru bir faydası olmayan eğlence/lehv kapsamındadır. Buna göre güvercin yarışmalarında bu kuşları yarıştırmak bir yana, bunları hobi olarak yetiştirmek de ‑kerahet derecesinde‑ caiz olmaz.
(Hatta kimi fıkıh kitaplarında güvercinle oynamak ve onları uçurmak "oyun" (la'b) olarak nitelendirilmiş ve bütün oyunların da haram olduğu ifade edilmiştir. İbni Mâce, el-Muhîtu'l-Burhânî, 8/314. Hadislerde belirtilen oyunların (la'b) haricindekilerin haram olduğunu nakledilmiştir. el-Kâsânî, Bedâiu's-Sanâî, 6/314-315)
Hatta âlimler hobi olarak güvercinlerle meşgul olan kimselerin şahidliklerini ve kendilerine selam verilmeyeceklerini de ‑"eğlence ile iştigal ettiği", "çatılardan insanların mahremlerini gördükleri" ve "başkalarına ait kuşları çektikleri" vb. gerekçelerle‑ reddetmişlerdir. (es-Serahsî, el-Mebsût, 16/131, İbni Mâce, el-Muhîtu'l-Burhânî, 8/314; Fetava'yı Hindiyye)
Yumurtası için ve posta güvercini yetiştirmek maksadıyla güvercin edinmekte de bir sakınca yoktur. (Ali el-Kârî, Mirkâtu'l-Mefâtîh, 8/336)
Enes (r.anh) şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v.) insanların en güzel ahlâklısı idi. Benim (annem Ummu Suleym'den) Ebû Umeyr denilen bir kardeşim vardı -zannederim ki, sütten yeni ayrılmıştı, demiştir-. Peygamber Ummu Suleym'e geldiği zaman, o çocuğa:
— "Yâ Ebâ Umeyr! Nuğayr kuşu ne yaptı?" diye hitâb eder, şakalaşırdı.
Nuğayr (serçeye benzer bir kuştur ki) kardeşim onunla oynar dururdu. Peygamber bizim evimizde iken bazen namaz vakti gelirdi de hemen emir verir, altındaki yaygı süpürülür ve üzerine su serpilirdi. Sonra namaza durur, biz de arkasında durur, O bize namaz kıldırırdı.
(Buhari, Edeb, Bab 112, Hadis no : 226; İbn Mace, Edeb, Bab 24, Hadis no: 3720)
Vekî demiştir ki: O, (nugayr ile) bîr kuş kasdeder ki Enes'in kardeşi onunla oynardı.
Buhâri, Muslim ve Tirmizi'de rivayet etmişlerdir.
Ebû Umeyr, Enes'in ana bir kardeşi idi. Babası ise Ebû Talha Zeyd bin Sehl el-Ensâri'dir. Ebû Umeyr'in sütten yeni kesilmiş çocuk olduğuna Buhâri'de işaret vardır. Yâni Peygamber (Aleyhi's-salâtu ve's-selâm), küçük çocuklarla şakalaşırdı. Nugayr, gagası kırmızı olub serçe kuşuna benzer bir kuştur. Medine'lilerin buna bülbül dedikleri rivayet olunmuştur.
Bâzıları Nuğayr'ın serçe kuşu olduğunu söylemişlerdir. Ebû Umeyr isimli küçük çocuğun böyle bir kuşu ölmüştü. Peygamber (Aleyhi's-uesselam), Ebu Umeyr'e teselli vermek için onunla şakalaşıp : "Nugayr ne oldu?" buyururdu.
Enes'in "Peygamber bize katılırdı" sözünden maksadı Tıybi şöyle yorumlar: Yâni Peygamber (Aleyhi's-salâtu ve's-selam), Enes'in ev halkının hepsi ile ilgilenirdi, aralarına karışırdı, hattâ çocukların arasına katılıp çok küçük yaştaki çocukla oynaşıp, kuşcağızının ne olduğunu sorardı.
Üstteki hadiste "Yâ Ebâ Umeyr! Nuğayr kuşu ne yaptı?" lafzıyla "çocukların serçe ile oynamasına musade etmek caizdir" diye zikredilebilir.
Fıkıh kitaplarımızdaki ibarelerden de serçe gibi kuşların satışı alınabileceği (satılabileceği) ve mal sayılabilecekleri anlaşılıyor. (Fetavay-i Hindiyye. V/364)
Ancak sırf bir süs unsuru olarak ve göz zevkini tatmin için, hayvan dahi olsa bir can sahibini ömür boyu hapse mahkûm etmenin, İslam'ın ciddiyetiyle ve acıma duygusuyla bağdaşmayacağı da açıktır. Bunda fıtrata mudahale de vardır. İstediği gibi gezip-tozma ve çiftleşme kuşun da hakkıdır. Kendi ekstra zevkleri için başkasının tabiî zevklerine engel olma egoistçe, belki de sadistçe bir davranış olur. Sözü edilen hadisten hüküm çıkarırken "çocukların oynamasına musade edilmiştir" demeleri, bunun çocukça bir zevk olduğunu gösteriyor olmalıdır. Her haram olmayan şeyin yapılması güzel demek değildir.
Sütten yeni kesilmiş çocukların oynamasına musade edilen küçük (serçe) kuşu, kendisine cihadın farz kılınan kişilerin oynaması caiz değildir.
Üstelik evde kuş beslenmesiyle, kuşun karşı cinsinin yanında olmamasıyla (çiftleşme zamanlarına dikkat edilememesi) bir başka harama da girilir. Diğer bir sebeb te, bu tür kuşlar (ve akvaryum balıkları), Allah (c.c.) aslen onları evcil olarak değil de, yeryüzünde özgürce yaşamaları fıtratlarına uygun olarak yaratılmışlardır.
Azmanlaşmış nefislerin bineğine binen fasık kimselerin bu hayvanları süs unsuru olarak sadistçe kullanarak, boş zamanlarını telef etmek için evde hapsetmeleri sonucunda hayvanların özgürlüğünü yok edip, hayatlarını karartarak günaha girilir.
Güvercin (kuş) besleyenlerin en çok işledikleri haramlardan biri, kuş beslemeyi hastalık derecesinde saplantı haline getirip, bütün vakitlerini ona hasretmeleri, çatılarda kuş peşinde koşmaları sebebiyle hem boş vaktin ziyanına, bunun neticesinde insanların mahrem hallerini görerek fasıklaşmalarına, hem de ilme ve İslami çalışmalara vakit ayıramaz hale gelmelerine sebeb olmaktalardır. İslam tarihi sürecinde dönem dönem musluman halklar içerisinde kuş besleme aşırı yaygınlaşmış, idareciler tarafından yasaklar konmak zorunda kaldığı durumlar olmuştur.
Kafesteki hayvanlar, nesiller boyunca gözlerini aynı kafeste açmaları sonucu artık yapay yaşam hallerine teslim olmak zorunda kalmışlardır.
Güvercin besleyenlerin, kuş beslemeyi hastalık (saplantı) haline dönüştürmeden, çatılarda gezmeden, vaktilerini aşırı şekilde heba etmeden, yem ve sularını eksik etmeden, kedi, fare gibi hayvanların saldırısından muhafaza ederek, kuşların cinsi yaşamlarına sağlamayı dikkat ederek, musait koşulların oluşması durumunda kümes kapılarının açık bırakılarak diledikleri zaman uçup gelmelerine mani olmadan beslemeleri aslen haram değildir.
Feraset sahibi mûminlerin, ihtiras sahibi olan fasıkların icatlarına alet olmamaları, hayvanların fıtrat ve soyunun tağyir edilmesine, hesabını vereceğimiz boş zaman ve maddiyatarımızla da ortak olmamalarını tavsiye ediyorum.
Köpek Beslemek :
يَسْأَلُونَكَ مَاذَا أُحِلَّ لَهُمْ قُلْ أُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُ وَمَا عَلَّمْتُم مِّنَ الْجَوَارِحِ مُكَلِّبِينَ تُعَلِّمُونَهُنَّ مِمَّا عَلَّمَكُمُ اللّهُ فَكُلُواْ مِمَّا أَمْسَكْنَ عَلَيْكُمْ وَاذْكُرُواْ اسْمَ اللّهِ عَلَيْهِ وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ
"Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: “Temiz şeyler size helal kılındı.” Allah’ın size öğrettiği şeylerden kendilerine avcılığı öğrettiğiniz hayvanların, sizin için yakaladıklarından da üzerine Allah’ın adını anarak yiyin! Allah’tan korkun! Şubhe yok ki Allah, hesabı çok seri olandır." (Maide 4)Maide 4 ayetin nuzul sebebi hakkında şöyle rivayetler vardır:
Adiyy b. Hatem (r.anh) şöyle dedi:
“Bir adam, köpeklerin avladığı av hakkında Rasulullah (s.a.v)’a sordu. Rasulullah (s.a.v.), o adama bu ayet ininceye kadar cevab vermedi.”
(İbni Cerir Taberi, Şu’bi kanalıyla rivayet edilmiştir.)
Adiyy b. Hatem (r.anh) ve Zeyd b. El Muhelhil (r.anh), Rasulullah (s.a.v)’a şöyle sordular:
“Ey Allah’ın rasulu! Biz köpeklerle ve doğan kuşuyla avlanıyoruz. Ez Zurayh kabilesinin köpekleri yaban öküzü, zebra ve ceylan avlıyorlar. Oysa Allah (c.c) ölüyü haram kıldı. Onlardan hangisi bizim için helaldir?” Bunun üzerine bu ayet indi.”
(İbni Ebi Hatim-Ed durerul Mensur c: 2 s: 260; Lubab’un Nukul s: 100)
Rasulullah (s.a.v), Medine’nin köpeklerini öldürmeyi emredince sahabeler Rasulullah (s.a.v)’a gelerek:
“Ey Allah’ın rasulu! Öldürmek için emir verdiğin bu köpeklerden hangisi bize helaldir?” diye sordular.
Bunun üzerine Allah (c.c), bu ayeti indirdi ve Rasulullah (s.a.v), müslümanlara bunu okudu. (İbni Cerir Taberi; İbni Munzir; Taberani; Beyhaki)
Bize Ma'mer ibn Râşid, ez-Zuhrî'den; o da Ubeydullah ibn Abdillah'tan haber verdi ki, o da İbn Abbâs (r.anh)'tan şöyle derken işitmiştir: Ben Ebû Talha'dan işittim, şöyle diyordu: Ben Rasûlullah (s.a.v.)'den işittim:
"İçinde köpek bulunan eve melekler girmez, içinde temsillere âid suret bulunan eve de" buyuruyordu.
(Buhari, Bed'ul hak, Bab 7, Hadis no: 35)
Bana Amr ibnu'l-Hâris, Sâlim'den; o da babası Abdullah ibn Umer'den tahdîs etti; o şöyle demiştir: Cibrîl aleyhi's-selâm, Peygamber'in yanına inmeyi va'd etmişti (inmedi) Peygamber sebebini sordu.
Cibrîl: "Biz melekler, içinde (canlı hayvana âid) suret ve köpek bulunan eve girmeyiz," dedi.
(Buhari, Bed'ul hak, Bab 7, Hadis no: 37)
Evde her türlü köpek beslemek kesinlikle caiz olmadığı gibi, evin dışında zevk (hobi) olarak veya süs olarak da beslemek haramdır. Köpek sadece şuralarda caizdir.
Ebu Hurayra'dan (r.anhum) rivâyet olunduğuna göre, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
( مَنِ اتَّخَذَ كَلْبًا إِلَّا كَلْبَ مَاشِيَةٍ أَوْ صَيْدٍ أَوْ زَرْعٍ، انْتَقَصَ مِنْ أَجْرِهِ كُلَّ يَوْمٍ قِيرَاطٌ )) [ متفق عليه ]
"Kim, sürü (çoban) köpeği, av köpeği veya tarladaki ürünü koruyan köpek dışında bir köpek edinirse, her gün için onun sevabından bir kîrât eksiltilir."(Muslim; hadis no: 1575)
Yine, Abdullah b. Ömer'den (r.anhum) rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur :
مَنِ اقْتَنَى كَلْبًا إِلَّا كَلْبَ مَاشِيَةٍ أَوْ ضَارِيًا نَقَصَ مِنْ عَمَلِهِ كُلَّ يَوْمٍ قِيرَاطَانِ
[ متفق عليه ]
"Kim, sürü (çoban) köpeği veya av köpeği bir köpek edinirse, her gün için onun amelinin sevabından iki kîrât eksiltilir."[ متفق عليه ]
(Buhârî; hadis no: 5163; Muslim; hadis no: 1574)
Rasûl-u Ekram (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
"Av, tarla, bahçe, sürü köpekleri mustesna olmak üzere köpek besleyen kimsenin sevabından her gün bir miktar eksilir."
(Buhari, Zebaih, 6; Muslim, Musakat, 46,50,56-58)
Kedi Beslemek :
ـ3525 ـ3ـ وعن كبشة بنت كعب بن مالك، وكانت تحت ابن أبي قتادة : ] أنَّ أبا قَتَادَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْه دَخَلَ عَلَيْهَا فَسَكَبَتْ لَهُ وَضُوءاً، فَجَاءَتْ هِرَّةٌ تَشْرَبُ مِنْهُ، فَأصْغَى لَهَا ا“نَاءَ حَتَّى شَرِبَتْ. قالَتْ: فَرَآنِى أنْظُرُ إلَيْهِ، فقَالَ: أتَعْجَبِينَ يَا ابْنَةَ أخِى؟ قَالَتْ: فَقُلْتُ : نَعَمْ، فقَالَ: إنَّ رَسُولَ اللَّهِ # قالَ : إنَّهَا لَيْسَتْ بِنَجَسٍ، إنَّمَا هِىَ مِنَ الطَّوَّافِينَ عَلَيْكُمْ أوِ الطَّوَّافَاتِ
أخرجه ا‘ربعة
.3. (3525)- Kebşe Bintu Ka'b İbnu Mâlik - ki, İbnu Ebî Katâde'nin nikâhı altında idi- anlatıyor: "Ebû Katâde (radıyallahu anh) yanıma girdi. Kendisine abdest suyu hazırladım. Bu sırada, sudan içmek üzere bir kedi geldi. Ebû Katâde kabı uzattı, kedi içti."أخرجه ا‘ربعة
Kebşe sözlerine devamla der ki: "Ebû Katâde kendisine bakmakta olduğumu gördü ve:
"Ey kardeşimin kızı, buna hayret mi ediyorsun?" dedi.
Bende: "Evet!" demiş bulundum.
Bunun üzerine: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Kedi necis değildir. Kedi sizin etrafınızda çokça dolaşır" buyurdular" dedi."
(Muvatta, Tahâret 13, (1, 23); Ebû Dâvud, 38, (75); Tirmizî, Tahâret 69, (92); Nesâî, Tahâret 54, (1, 55)
Açıklama :
1- Hadis, kedilerin esas itibariyle necis olmalarına rağmen, evde ev halkı ile haşir-neşir olmaları, her tarafı suhuletle dolaşmaları, gelip sık sık sürtünmeleri sebebiyle onlardan kaçınma zorluğu, kap kacağı koruma imkânsızlığı gibi bir kısım durumlardan ötürü, onlara karşı korunma hususunda ruhsat tanındığını ifade etmektedir.
2- Hadiste kedilere karşı rıfkla muâmele etmek gerektiği, onlara karşı iyi muamelenin mukâfaatının umulabileceği irşad buyrulmaktadır.
ـ3526 ـ4ـ وعن داود بن صالح بن دينار النمار عن أمه : ] أنَّ مَوَْتَهَا أرْسلَتْهَا بِهَرِيِسَةِ إلى عَائِشَة رَضِيَ اللَّهُ عَنْها. قَالَتْ: فوَجَدْتُهَا تُصَلِّى، فَأشَارَتْ إلَىَّ أنْ ضَعِيهَا، فَجَاءَتْ هِرَّةٌ فَأكَلَتْ مِنْهَا، فَلَمَّا انْصَرَفَتْ عَائِشَةُ مِنْ صََتِهَا أكَلَتْ مِنْ حَيْثُ أَكَلَتِ الهِرَّةُ، وَقَالَتْ: إنَّ رَسُولَ اللَّهِ # قالَ : إنَّهَا لَيْسَتْ بِنَجَسٍ إنَّمَا هِىَ مِنَ الطَّوَّافِينَ عَلَيْكُمْ، وَإنِّى رَأيْتُ رسولَ اللَّهِ # يَتَوضّأ بِفَضْلِهَا
أخرجه أبو داود
Âişe (radıyallahu anhâ), namazından çıkınca, kedinin yediği yerden yemeği (bir miktar) yedi. Sonra da şu açıklamayı yaptı:
"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Kedi necis değildir, o sizi çokça dolaşan birisidir" demişti. Ben ayrıca Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın kedinin artığıyla abdest aldığını gördüm."
(Ebû Dâvud, Tahâret 38, (76)
Açıklama :
1- Gönderilen yemek herîsedir. Herîse, dövülmüş buğday ve etten yapılan bir yemek çeşididir.
2- Hadis, namazda işarette bulunmanın câiz olduğunu da göstermektedir. Buna cevaz ifade eden başka örnekler, rivayetlerde gelmiştir.
3- Hattâbî der ki: "Hadisten çıkan hükümlerden biri, kedinin zât itibariyle temiz olduğudur. Öyleyse artığı temizdir; içilebilir, abdest alınabilir, bunlarda bir kerahet yoktur. Hadis yine delâlet eder ki: Zâtı tâhir olan her vahşinin -ister yerde yürüyen ister kuş nevinden olsun- eti yenmese bile artığı temizdir." Tirmizî'ninde açıklamasına göre, kedinin artığının temiz olması, Sahabe, Tâbiîn ve Etbâu't tâbiîn ulemâsından ekseriyetinin muşterek görüşleridir. Şâfiî, Ahmed, İshak bunlardandır. Ebû Yusuf, İmam Muhammed de bu görüştedirler.
Ebû Hanîfe ise, kedinin herhangi bir vahşi gibi necis olduğunu, ancak tahfif edildiğini, dolayısıyla artığının haram değil mekruh olduğunu söyler. O, bu meselede Ahmed İbnu Hanbel ve Dârakutnî'nin tahriç ettikleri السِّنَّوْرُ سَبُعٌ "Kedi vahşi hayvandır" hadisine dayanır. (Kutub-i Sitte Tercume ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/354)
"Kedi yabani hayvandır" Hadis-i Şerifinden murad, hükmü beyandır. Yoksa hilkatini veya sûretini beyan değildir. Nitekim bir başka Hadis-i Şerif'te: "Kedi pis değildir. O sizin etrafınızda çok dönüp dolaşandır" buyurulmuştur.
İmam-ı Merginani: "Kedinin necis olma hali, aramızda dönüp-dolaşan bir hayvan olması sebebiyle düşmüş, mekruh olma hali ise baki kalmıştır" (İmam-ı Merginani - El Hidaye şerhû Bidayetu'l Mubtedi - Kahire: 1965, C: 1, Sh: 23) hükmünü zikretmektedir.
Evlerde yaşayan kanlı hayvanların tamamı (fare, yılan, yırtıcı kuş, tavuk vs..) aynı hükme tabidir. Yani bunların artıkları mekruhtur.