Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Hadid Suresi İniş Sebebi

Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
57- HADÎD SÛRESİ


İbnu's-Sâib ise sûrenin Mekkî olduğunu söylemişse de Avfî'nin İbn Abbâs'tan rivayetinde ve el-Hasen, Mücâhid, îkrime, Câbir ibn Zeyd, Katâde ve Mukâtil kavlinde Medine'de[1] ve Zilzâl Sûresinden sonra nazil olmuştur.
İbn Atıyye der ki: Bu sûrenin içinde medenî âyetler olduğunda şüphe yoktur. Fakat baş kısmı mekkî olmaya daha çok benzemektedir. Bezzâr'ın Müsned'inde, Taberânî'nin ve İbn Merdûye'nin, Hılye'de Ebu Nuaym'ın Beyhakî ve İbn Asâkir'in Hz. Ömer'den naklen tahric etmiş oldukları bir haber de bu görüşü destekler mahiyettedir. Bu habere göre Hz. Ömer, müslüman olmadan önce kız kardeşinin yanına girdiğinde ortada bir sayfa görmüş. Sayfada Hadîd Sûresini baş kısmı varmış, alıp okumuş ve "Allah'a ve Rasûlü'ne iman edin ve sizi halifeler kıldığı şeylerden de infak edin"e ulaşınca iman etmiş.[2] Ancak meşhur olan onun, Tâhâ Sûresinin yazılı olduğu sayfayı okuyup müslüman olduğudur.
Hz. Peygamber (sa)'den merfû olarak rivayet edilen: "Salı günü hacamat olmayınız. Şüphesiz ki Hadîd Sûresi bana Salı günü indirildi." hadisinin delâleti üzere Sûre Salı günü nazil olmuştur.[3]

7. Allah'a ve Rasûlü'ne iman edin ve sizi halifeler kıldığı şeylerden de infak edin. Aranızdan iman edip te infakta bulunan kimselere, işte onlara çok büyük bir mükâfat vardır.
Dahhâk'tan rivayete göre bu âyet-i kerime Tebük seferi hakkında nazil olmuştur.[4]

10. Ne oluyor size ki Allah yolunda infakta bulunmuyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin mirası Allah'indir. İçinizden, fetihten önce infak eden ve savaşanlar, daha sonra infak edip savaşanlarla elbette eşit değillerdir. Berikiler daha üstün derecededirler. Ancak Allah, hepsine de o en güzel olanı vaad etmiştir. Allah yapmakta olduklarınıza Habîr bulunuyor.
Kelbî der ki: Bu âyet-i kerime, malını Allah yolunda Hz. Peygamber'e infakta bulunanların ilki olan Hz. Ebu Bekir'in fazileti hakkında inmiştir.[5]

16. İman etmiş olanların, Allah'ı ve haktan ineni zikir için kalplerinin saygı ile yumuşaması zamanı halâ gelmedi mi?...
Abdullah ibnu'l-Mübârek'in Salih el-Murrî kanalıyla İbn Abbâs'tan rivayetine göre bu âyet-i kerime vahyin nazil olmaya başlamasından 13 sene sonra nazil olmuştur. Abdullah ibn Mes'ûd'dan rivayette ise o: "Bizim müslüman olmamızla bu âyet-i kerimenin nazil olması arasında 4 sene vardır." Demiştir.[6] Abdullah ibnu'z-Zubeyr'den rivayete göre de onların müslüman olmasıyla onları azarlayan bu âyet-i kerimenin inmesi arasında dört sene vardır.[7]
İbn Abbâs rivayetine göre âyet-i kerime Medine-i Münevvere'de, İbn Mes'ûd rivayetine göre de Mekke'de nazil olmuş olması gerekir ki bir çok müfessir İbn Mes'ûd rivayetini tercih etmiştir.
a) Daha önce (Yûsuf Sûresi'nin 3. ve Zümer Sûresi'nin 23. âyetlerinin nüzul sebebinde) geçtiği üzere Avn ibn Abdullah'tan rivayette o şöyle anlatıyor: Rasûlullah (sa)'ın ashabı (Rasûlullah (sa)'a inen Kur'ân âyetleri dinlemekten) usandılar ve "Ey Allah'ın elçisi, bize başka bir şeyler anlatsan." dediler de Allah Tealâ: "Allah, sözlerin en güzelini birbiriyle ahenkli ve katmerli bir kitap halinde indirmiştir..." (Zümer, 39/23) âyet-i kerimesini indirdi. Bir süre sonra tekrar usandılar ve: "Ey Allah'ın elçisi, bize kendi sözün ve Kur'ân'ın dışında bir şeyler anlatsan." dediler. Bununla onun, kendilerine hikâyeler anlatmasını istiyorlardı. Bunun üzerine de Allah Tealâ: "Biz, sana bu Kur'ân'ı vahyetmekle kıssaların en güzelini sana anlatıyoruz." Yûsuf, 12/3) âyet-i kerimesini indirdi.
Mus'ab ibn Sa'd'den, onun da babası Sa'd ibn Ebî Vakkâs'tan rivayet ettiği bir haberde de inen âyetlerin sırası yukardakinin tersinedir.[8]
İbn Ebî Hâtim'in de Sa'd ibn Ebî Vakkâs'tan rivayetinde yukarıdaki rivayette zikredilenlere ek olarak şöyle denilmektedir: Bu âyet-i kerimelerin inmesinden bir süre sonra yine: "Ey Allah'ın elçisi, bize başka şeyler anlatsan ya!" dediler de Allah Tealâ. bu kere de "İman edenlerin, Allah'ı ve haktan ineni zikir için kalplerinin saygı ile yumuşaması zamanı halâ gelmedi mi?..." âyet-i kerimesini indirdi.[9]
b) Kelbî ve Mukâtil şöyle diyor: Bu âyet-i kerime hicretten bir yıl sonra münafıklar hakkında nazil oldu. Onlar bir gün Selmân el-Fârisî'ye: "Bize Tevrat'ta olan şeylerden bir şeyler anlatsan ya. Onda gerçekten şaşırtıcı şeyler varmış." demişler de bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil olmuş.[10]
Kelbî. ve Mukâtil'den âyet-i kerimenin münafıklar hakkında nazil olduğu ve âyetteki "iman etmiş olanlar"la münafıkların kast edildiğine dair bu rivayeti Alûsî sahih bulmamaktadır.[11]
c) İbn Ebî Hatim'in Mukâtil ibn Hayyân'dan rivayetle tahricinde o şöyle anlatıyor: Hz. Peygamber (sav)'in ashabı (Medine'ye hicretten sonra yaşadıkları rahat içinde) mizah ve eğlenceye daldılar da Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirdi.[12]
İbnu'l-Mübârek'in ez-Zuhd'de A'meş'den rivayetinde o şöyle anlatıyor: Rasûlullah (sa)'ın ashabı, Mekke'de çektikleri sıkıntıdan sonra hicretle Medine-i Münevvere'ye gelip orada biraz rahata kavuşunca daha önce yapmakta oldukları bazı ibadetlerde fütur getirmeye, gevşemeye başladılar da bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu.[13]
d) Hz. Aişe'den rivayete göre bir gün Hz. Peygamber (sa) Mescid-i Nebevî'ye çıktığında orada gülüşen bir grup sahabeyi görmüş. Yüzü kızarmış halde ridasını çekiştirerek onlara: "Allah'ın sizi bağışladığına dair rabbinizden bir eman gelmemişken mi gülüyorsunuz?" buyurmuş. Onlar: "Ey Allah'ın elçisi, bunun keffâreti nedir?" diye sormuşlar, "Güldüğünüz kadar ağlamanızdır." Buyurmuş.[14] Olayın anlatılması akabinde bu âyet-i kerimenin nüzulüne sebep olduğu kaydı olmamakla birlikte siyakı itibarıyla bu âyet-i kerimenin nüzulüne tekaddüm eden ve onun nüzulüne sebep olan hadiselerden biri olarak görülmektedir.[15]

lÇ. Allah'a ve Rasûllerine iman edenler; işte onlar Rableri katında sıddîklar ve şahidlerdir. Onların hem mükâfatları, hem de nurları vardır. Küfredip de âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennem ashabıdırlar.
Dahhâk der ki: Bu âyet-i kerime belirli kimseler hakkında nazil oldu. Bunlar herkesten önce müslüman olan sekiz kişidir Bunlar: Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Hamza ibn Abdülmuttalib, Talha, Zübeyr, Sa'd ve Zeyd'dir.[16]

28. Ey iman edenler, Allah'tan takva üzere olun ve Rasûlü'ne iman edin ki size rahmetini iki kat versin. Size, ışığında yürüyeceğiniz bir nur lütfetsin ve sizi bağışlasın. Allah Gafurdur, Rahimdir.
Taberî'nin Mihrân kanalıyla Saîd ibn Cübeyr'den rivayetinde o şöyle anlatmıştır: Hz. Peygamber (sa), Cafer'i yetmiş binitli içinde İslâm'a davet etmesi için Necâşî'ye göndermişti. Ca'fer, Necâşî'ye geldi, onu İslâm'a davet etti; o da bu davete icabetle imana geldi. Ca'fer oradan ayrılırken Necâşî'nin memleketinden imana gelenlerden kırk kişi: "Bize izin ver, o Peygamber'e varalım, O'na teslim olalım ve O'na bu deniz işinde yardımcı olalım. Çünkü deniz işlerini biz onlardan daha iyi biliyoruz." dediler ve Ca'fer'le beraber Hz. Peygamber (sa)'e geldiler. Tam o sırada Hz. Peygamber (sa) de Uhud'a çıkmak için hazırlanmaktaydı. Müslümanların yoksulluğunu ve darlık içinde olduklarını görünce Hz. Peygamber (sa)'den izin istemek üzere geldiler ve: "Ey Allah'ın peygamberi, bizim, memleketimizde mallarımız var. Müslümanların sıkıntı içinde ve yoksul olduklarını gördük. Bize izin verirsen memleketimize gidelim ve oradaki mallarımızı alıp gelelim de müslümanlara malca yardımda bulunalım." dediler. Hz. Peygamber (sa) de onlara izin verdi; gidip memleketlerindeki mallarını getirdiler ve bununla müslümanların darlıklarını giderdiler. İşte bunun üzerine Allah Tealâ onlar hakkında "Kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden de infak ederler." e kadar olmak üzere "Bundan evvel kendilerine kitap verdiğimiz nice kimseler vardır ki onlar buna (Kur'ân'a) inanıyorlar..." (Kasas, 28/52-54) âyet-i kerimelerini indirdi. Ehl-i kitaptan olup da iman etmeyenler "İşte bunlara mükâfatları iki kere verilecektir..." âyetini duyunca müslümanlara karşı övünmeye kalkıştılar ve: "Ey müslümanlar topluluğu, bizden sizin kitabınıza ve bizim kitabımıza iman edenlere mükâfatları iki kere verilecek, sizin kitabınıza iman etmeyenlere ise sizinki gibi bir mükâfat verilecek. Bu durumda sizin bize üstünlüğünüz nedir?" dediler. İşte bunun üzerine Allah Tealâ bu "Ey iman edenler, Allah'tan takva üzere olun ve Rasûlü'ne iman edin ki size rahmetini iki kat versin..." âyet-i kerimesini indirdi.[17] Suyûtî'nin İbn Abbâs'tan rivayetle zikrettiği bir haberde Habeşistan'dan gelen bu müslümanlar, Hz. Peygamber (sa)'le birlikte Uhud Gazvesi'ne katılmışlar; onlardan yaralanan olmuşsa da şehid olan olmamış.[18]

29. Böylece kitab ehli, Allah'ın lûtfundan hiçbir şey elde edemeyeceklerini bilsinler. Muhakkak ki lütuf bütünüyle Allah 'in elindedir, onu dilediğine verir ve Allah, büyük lütuf sahibidir.
a) Taberî'nin Bişr kanalıyla Katâde'den rivayetinde o şöyle demiştir: "Ey iman edenler, Allah'tan takva üzere olun ve Rasûlü'ne iman edin ki size rahmetini iki kat versin." âyet-i kerimesi nazil olunca kitab ehli, kendilerinden müslüman olanlara hased ettiler de bunun üzerine Allah Tealâ: "Böylece kitab ehli, Allah'ın lûtfundan hiçbir şey elde edemeyeceklerini bilsinler..." âyet-i kerimesini İndirdi.[19]
b) İbnu'l-Münzir'in Mücâhid'den rivayetinde o şöyle demiştir: Yahudiler: "Bizden bir peygamberin gelmesi vakti iyice yaklaştı. O peygamber, kendisine inanmayanların ellerini ve ayaklarını kesecektir." diyorlardı. Ne zaman ki Allah Tealâ Arap'tan bir peygamber olarak Hz. Muhammed'i gönderdi; onu inkâr ettiler de onların bu inkârı üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirdi.[20]


[1] İbnul-Cevzî, age. vm,i60.
[2] Alûsî, age. xxvıı, 164.
[3] Muhammed ibn Ali ibn Muhammed eş-Şevkânî, Fethu'l-Kadîr el-Câmiu Beyne Fenneyi'r-Rivâye ve'd-Dirâye min İlmi't-Tefsîr, Mısır 1383/1964, V,164; Alûsî, age. XXVII, 164.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/847.
[4] Alûsî, age. XXVII, 169.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/847.
[5] Râzî, age. XXIX,219.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/848.
[6] İbn Kesîr, age. vui.45.
[7] İbn Mâce, zahd, 19, hadis no: 4192.
[8] Taberî, age. xn,90; Vahidî, age. s. 189.
[9] Suyûtî, Lubâbu'n-Nukûl, 1,216.
[10] Vahidî, age. s. 289.
[11] Alûsî, age. xxvıı,i79.
[12] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 11,151.
[13] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 11,151-152.
[14] Alûsî, age. xxvıı,i79.
[15] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/848-849.
[16] İbnu'l-Cevzî, age. VIII, 170.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/849-850.
[17] Taberî, xxvn,i40.
[18] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 11,152.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/850.
[19] Taberî, age. XXVn,142-143.
[20] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 11,154.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/ 851.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt