GERÇEKLERİ GÖRMEK DE FARKLIDIR] SADECE BAKMAK YETMEZ VESSELAM..
Din kendisiyle insanlar şekillensin diye gelmiştir; insanlar dini kendilerine göre şekillendirsinler diye değil.
* * *
Efendimizin dualarında seçtiği kelimeler şu cihan saltanatının Sahibi'nin kapısının tokmağını vururken mırıldanacağımız en isabetli söz cevherleridir ve o dualardaki nuraniyeti başkalarında görmek asla mümkün değildir.
* * *
Zat-ı Uluhiyet'i iyi tanıyıp gönülden sevmemiz O'nun hakkı bizim de en önemli vazifemizdir.
* * *
Müslüman olmak güzel, güzel müslüman olmak daha güzel ve güzel müslümanlıkta mütemadi olmak ondan da güzeldir.
* * *
Cenâb-ı Hak'ta mütekabiliyet ahlakı var. O (celle celâlühû), "Siz Beni anın, Ben de sizi anayım; Siz dua edin, Ben icabette bulunayım!" buyuruyor. İnanan gönüllere düşen böyle bir tenezzül-ü ilahînin hakkını vermeye çalışmaktır.
* * *
Osmanlılar tarihe Allah'ın bir lütfudur. Onların kıymetini anlamak için şimdilerde kan gölüne dönen coğrafyalara bakmak yeterli olsa gerektir.
* * *
Aklı, dehayı ve karizmayı bütün bütün nefyetmeyelim ama şunu da unutmayalım ki; aslolan meşîet-i ilahiyedir ve neticede hep Allah'ın murad buyurduğu olur. İşte bunun içindir ki, hep O Kudreti Sonsuz'a sığınmak iktiza eder.
* * *
İnsan işlediği günahın affedileceğini bilse bile o günahından dolayı hep Allah'tan haya etmelidir.
* * *
Amele güven ve itimat, insanda Allah'a güven ve itimat hissini azaltır.
* * *
Haybet yaşamak istemeyenler her işlerini bir bilene yahut bilenlere danışarak yaparlar.
* * *
Duymadan ve hissetmeden bin sene yaşamaktansa, duyarak, hissederek, şuurluca bir dakika yaşamak daha evlâdır.
* * *
Vicdanlara baskının olduğu yerde Demokrasi'den söz edilemez; halkın hissiyatının nazara alınmadığı bir yerde de Cumhuriyet'ten bahsedilemez.
***
Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm) için –hâşâ– ‘öldü' gibi tabirler kullanmak doğru olmaz. Dünya terakkîsine yetmez hâle gelince, O En Büyük Fanî de, ötelere yürümüştür.
***
Yapılan hizmetler ölçüsünde bir iç derinliği ve kıvam yoksa, yapılan o iş bir gösterişten ibarettir ve Allah o işe bereket lutfetmez.
***
Yaptığı hizmetlerin çokluğuna muhazî (paralel) olarak Rabb'le münasebetini derinleştirme azminde olmayanlar, kendilerini peylemekten başka bir şey yapmıyorlar demektir. Hatta bir manada kendilerini –hâşâ– Allah'ın yerine koyuyorlar demektir.
***
Emanet emîn olana verilir; Allah'ın emaneti de öyledir.
***
İnsan karakterini delmeme hususunda iffetini koruma ölçüsünde titiz olmalıdır.
***
İnanan insanlar Allah'ın inayetine ve sıyanetine tam teveccüh etmezlerse Allah onun hesabını sorar; “siz de mi!” der.
***
Allah'a inanmış, Rasûlüllah'a inanmış, Kur'an'a inanmış ve inandığı değerleri dünyaya anlatmaya adanmış... Bizim ihtiyacımız olan insan tipi işte budur.
***
Ye's yok; olamayız mülahazalarına kapılıp ümitsizliğe düşme de yok; mükemmelliği yakalama cehd ü gayreti var.
***
Kendini ifade etme, Allah'ı ifade etmenin önünde gidiyor. Bir zaman insanlar Lat'a, Menat'a tapıyorlardı. Şimdi bazıları kendilerine tapıyorlar.
***
Hizmet davası para kazanma davası değildir; gönül kazanma davasıdır. Evet, bu hareket sadece hasbîler ve beklentisizler tarafından götürülebilecek bir harekettir. Dünyevî bir kısım beklentileri olanlar kendiliklerinden elenir giderler
Din kendisiyle insanlar şekillensin diye gelmiştir; insanlar dini kendilerine göre şekillendirsinler diye değil.
* * *
Efendimizin dualarında seçtiği kelimeler şu cihan saltanatının Sahibi'nin kapısının tokmağını vururken mırıldanacağımız en isabetli söz cevherleridir ve o dualardaki nuraniyeti başkalarında görmek asla mümkün değildir.
* * *
Zat-ı Uluhiyet'i iyi tanıyıp gönülden sevmemiz O'nun hakkı bizim de en önemli vazifemizdir.
* * *
Müslüman olmak güzel, güzel müslüman olmak daha güzel ve güzel müslümanlıkta mütemadi olmak ondan da güzeldir.
* * *
Cenâb-ı Hak'ta mütekabiliyet ahlakı var. O (celle celâlühû), "Siz Beni anın, Ben de sizi anayım; Siz dua edin, Ben icabette bulunayım!" buyuruyor. İnanan gönüllere düşen böyle bir tenezzül-ü ilahînin hakkını vermeye çalışmaktır.
* * *
Osmanlılar tarihe Allah'ın bir lütfudur. Onların kıymetini anlamak için şimdilerde kan gölüne dönen coğrafyalara bakmak yeterli olsa gerektir.
* * *
Aklı, dehayı ve karizmayı bütün bütün nefyetmeyelim ama şunu da unutmayalım ki; aslolan meşîet-i ilahiyedir ve neticede hep Allah'ın murad buyurduğu olur. İşte bunun içindir ki, hep O Kudreti Sonsuz'a sığınmak iktiza eder.
* * *
İnsan işlediği günahın affedileceğini bilse bile o günahından dolayı hep Allah'tan haya etmelidir.
* * *
Amele güven ve itimat, insanda Allah'a güven ve itimat hissini azaltır.
* * *
Haybet yaşamak istemeyenler her işlerini bir bilene yahut bilenlere danışarak yaparlar.
* * *
Duymadan ve hissetmeden bin sene yaşamaktansa, duyarak, hissederek, şuurluca bir dakika yaşamak daha evlâdır.
* * *
Vicdanlara baskının olduğu yerde Demokrasi'den söz edilemez; halkın hissiyatının nazara alınmadığı bir yerde de Cumhuriyet'ten bahsedilemez.
***
Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm) için –hâşâ– ‘öldü' gibi tabirler kullanmak doğru olmaz. Dünya terakkîsine yetmez hâle gelince, O En Büyük Fanî de, ötelere yürümüştür.
***
Yapılan hizmetler ölçüsünde bir iç derinliği ve kıvam yoksa, yapılan o iş bir gösterişten ibarettir ve Allah o işe bereket lutfetmez.
***
Yaptığı hizmetlerin çokluğuna muhazî (paralel) olarak Rabb'le münasebetini derinleştirme azminde olmayanlar, kendilerini peylemekten başka bir şey yapmıyorlar demektir. Hatta bir manada kendilerini –hâşâ– Allah'ın yerine koyuyorlar demektir.
***
Emanet emîn olana verilir; Allah'ın emaneti de öyledir.
***
İnsan karakterini delmeme hususunda iffetini koruma ölçüsünde titiz olmalıdır.
***
İnanan insanlar Allah'ın inayetine ve sıyanetine tam teveccüh etmezlerse Allah onun hesabını sorar; “siz de mi!” der.
***
Allah'a inanmış, Rasûlüllah'a inanmış, Kur'an'a inanmış ve inandığı değerleri dünyaya anlatmaya adanmış... Bizim ihtiyacımız olan insan tipi işte budur.
***
Ye's yok; olamayız mülahazalarına kapılıp ümitsizliğe düşme de yok; mükemmelliği yakalama cehd ü gayreti var.
***
Kendini ifade etme, Allah'ı ifade etmenin önünde gidiyor. Bir zaman insanlar Lat'a, Menat'a tapıyorlardı. Şimdi bazıları kendilerine tapıyorlar.
***
Hizmet davası para kazanma davası değildir; gönül kazanma davasıdır. Evet, bu hareket sadece hasbîler ve beklentisizler tarafından götürülebilecek bir harekettir. Dünyevî bir kısım beklentileri olanlar kendiliklerinden elenir giderler