PUTLARA/ÖLÜLERE DUA ETMEK/ONLARDAN HACET DİLEMEK İBADETTİR
Kendisine dua edilen/şefaatçi kılınan/hacet taleb olunan putların hiçbir şeyi yaratmayan ruhsuz ölüler olduğunu, müşriklerin ruhu olmayan ölü mesabesindeki putlardan rızık isteme duasıyla onlara ibadet ettiklerini Yine müşriklerin putlardan şefaat taleb etmekle onları Allah katında şefaatçi kıldıklarını Kuran zikretmektedir.
Ankebut Suresinde 17. ayette Allah Teala şöyle buyurmaktadır;
اِنَّ الَّذٖينَ تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَا يَمْلِكُونَ لَكُمْ رِزْقاً فَابْتَغُوا عِنْدَ اللّٰهِ الرِّزْقَ
‘’Gerçek şu ki, Allah’tan başka taptıklarınızın size rızık vermeye güçleri yetmez. O halde, rızkı (sadece) Allah’tan isteyin.’’
İmam Maturidi Allah’tan istemek olan duayı ibadet olarak tefsir edip şöyle demiştir;
اعبدوا الله الذي يرزقكم وينفعكم ويملك ذلك لكم، واتركوا عبادة من لا يملك ذلك
''Sizi rızıklandıran ve menfaatlendiren Allaha (O’ndan rızık isteyerek/O’na rızık duası yaparak) ibadet edin/tapın.’’
Burada ölü, gücü olmayan varlıklardan menfaat istemenin şirk olduğu açıkça ortaya çıkıyor.
Yine Allah azze ve celle Nahl Suresinin 20-21. ayetlerinde şöyle buyurmaktadır;
وَالَّذٖينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَا يَخْلُقُونَ شَيْـٔاً وَهُمْ يُخْلَقُونَؕ اَمْوَاتٌ غَيْرُ اَحْيَٓاءٍۚ
‘’Onların, Allah’ın dışında dua ettikleri varlıklar hiçbir şey yaratamazlar, onların kendileri yaratılmıştır. Onlar canlı değil ölüdürler’’
Burada ölülere dua edildiğinden/onlardan taleb/meded umulduğundan bahsediliyor. Bu dua/taleb İmam Maturidi nezdinde Allah’tan başkasına sarfedilen bir ibadettir;
ويحتمل { يَدْعُونَ }: يعبدون؛ أي: الذين يعبدون من دون الله لا يخلقون شيئاً وهم يخلقون
''Muhtemel Manası; (Allah’ın dışında dua ettikleri varlıklar..) ibadet ettikleri varlıklar….
Hakeza Taberi Katadeden bu manayı(ibadet=dua) İbn Kesir de Allahtan başkasına dua etmeyi ibadet etmek olarak nitelendirmiştir.
Saffat Suresinin 125. ayetinde Allah müşriklere;
أَتَدْعُونَ بَعْلًا وَتَذَرُونَ أَحْسَنَ الْخَالِقِينَ
''(Fenike Kavmi mamulü) Ba’l putuna mı dua edip, yaratanların en güzelini terkediyorsunuz?’’
demiştir. Beyzavi tefsirinde Ba’l denen puta dua etmeyi; ‘’Ona ibadet edip hayrı ondan mı taleb ediyorsunuz?’’ deyu tercüme etmiştir.
Yani ruhu olmayan, görmeyen, işitmeyen, faydasız ölü mesabesindeki putlardan medet dilenmek/onlardan menfaat istemek, ayette geçtiği gibi onlardan şefaat isteyip onların Allah katında şefaatçi olmasını ummak şirktir.
Günümüzde türbelerde özellikle tarikat ehlinin yapmış olduğu fiiller ile paralellik bir kenara adeta aynısıdır.
AMA ALLAH DOSTLARI YARATIYOR DEMİYORUZ Kİ!
Tarikatçılar Allah dostu kabul ettikleri zatlardan ölü veya uzakta bir diri olsun medet istediklerinde onlaradan hacet taleb ettiklerinde, Şeyhlerimiz yaratıyor demiyoruz ki diyorlar. Hatta zihnim beni yanıltmıyorsa Cübbeli de bu şekilde Allah’tan başkasına dua etmenin meşruiyettini böyle ispatlamaya çalışıyordu. Yanlız;
İbn Kesir tefsirinde; müşriklerin herşeyi yaratanın Allah olduğuna ve putların fiziki fayda veya zarar veremeyeceğini itiraf ettiklerini söyler hatta hakeza;
İmam Maturidi de tefsirinde bunu şöyle tahkik eder;
يتركون عبادة من يعلمون أنه خالق كل شيء، ويعبدون من يعلمون أنهم لا يخلقون وهم يخلقون، ويتركون عبادة من يعلمون أنه يملك النفع والضر لأنفسهم أيضاً
''Herşeyin yaratıcısı bildikleri Allah’a ibadeti terkedip, hiçbir şeyi yaratamayan mahluk olduklarını bildikleri şeylere taptılar. Hakeza, fayda ve zarara malik olan Allahı da terkettiler.’’
VELİLERİN TASARRUFUNA İNANMANIN ŞİRK OLUŞU
Tarikatçılar veli kulların dünyada hatta kainatta tasarruf sahibi olduklarına inanırlar. Yani adeta tanrısal vasıflar izafe ederler ve Allahın izniyle sözünü ilave ederek bu şirke bir kılıf dahi uydururlar. Türkiyede bu itikada sahip olanların neredeyse %90’ı İsmailağaya bağlı Nakşibendiler olması hasebiyle ve bunlar amelde hanefi mezhebini taklid ettiklerini iddia etmelerinden dolayı bu akidenin batıl oluşunu direk hanefi kaynaklardan aktaracağız.
Ey Abdulkadir Geylani Bana Cevizimi Bul Sana Fatiha Diyen Said Nursinin Hükmü!
İbn Nüceym el-Hanefi el-Bahru’r-Raik adlı eserinde İbn Kutluboğa el-Hanefi’nin eserinden naklen 2/320, İbn Abidin el-Hanefi Reddu’l-Muhtar adlı eserinde 2/439 şu fetva vardır;
وَأَمَّا النَّذْرُ الَّذِي يُنْذِرُهُ أَكْثَرُ الْعَوَامّ عَلَى مَا هُوَ مُشَاهَدٌ كَأَنْ يَكُونَ لِإِنْسَانٍ غَائِبٌ أَوْ مَرِيضٌ، أَوْ لَهُ حَاجَةٌ ضَرُورِيَّةٌ فَيَأْتِي بَعْضَ الصُّلَحَاءِ فَيَجْعَلُ سُتْرَةً عَلَى رَأْسِهِ فَيَقُولُ يَا سَيِّدِي فُلَانٌ إنْ رُدَّ غَائِبِي، أَوْ عُوفِيَ مَرِيضِي أَوْ قُضِيَتْ حَاجَتِي فَلَكَ مِنْ الذَّهَبِ كَذَا، أَوْ مِنْ الْفِضَّةِ كَذَا، أَوْ مِنْ الطَّعَامِ كَذَا، أَوْ مِنْ الْمَاءِ كَذَا، أَوْ مِنْ الشَّمْعِ كَذَا، أَوْ مِنْ الزَّيْتِ كَذَا فَهَذَا النَّذْرُ بَاطِلٌ بِالْإِجْمَاعِ
''Avamın çokça yaptığı ve görüldüğü gibi bir insan birşeyini kaybetmiştir veyahut hastadır veya zaruri bir haceti vardır. Sonra gider bazı salihlerin (kabirlerine) ve başını eliyle örtüp; Ey Seyyidim Falanca! eğer kaybettiğim geri verilirse, hastalıgıma şifa bulursam veya hacetim görülürse sana bu kadar altın, yemek, su, mum demesi icmaen batıl(haram) bir ameldir.’’
İbn Abidin Reddu’l-Muhtar’da bu tarz bir amelin haram oluşunun vecihlerini beyan ederken bunlar arasında şu vecihi de zikretmiştir;
وَمِنْهُ أَنَّهُ إنْ ظَنَّ أَنَّ الْمَيِّتَ يَتَصَرَّفُ فِي الْأُمُورِ دُونَ اللَّهِ تَعَالَى وَاعْتِقَادَهُ ذَلِكَ كُفْرٌ
Eğer ‘’Ey Seyyidim ihtiyacım görülsün sana şu veya şu’’ derken ölülerin Allahtan gayrı işlerde tasarruf sahibi olduğuna inanıyorsa bu inancı küfürdür.’’
Veliler Tasarruf Sahibidir Demek Küfürdür
Hanefi mezhebinin ibadetlerle alakalı meşhur Meraku’l-Felah adlı esere Haşiye yazan Tahtavinin Haşiyetu’t-Tahtavi adlı Türkiyede özellikle Nakşibendi medreselerinde okutulan bu eserde de -sayfa:693- Yine Bahru’r-Raik adlı hanefi fıkıh eserinde 2/321,, İbn Abidin el-Hanefi’nin Reddu’l-Muhtarında 2/439 şu ibare geçmektedir;
إنْ ظَنَّ أَنَّ الْمَيِّتَ يَتَصَرَّفُ فِي الْأُمُورِ دُونَ اللَّهِ تَعَالَى وَاعْتِقَادُهُ ذَلِكَ كُفْرٌ
''Eğer kişi (Said Nursi gibi Ey Geylani sana hurma gelsin bana istediğim beni yorma deyip te) ölülerin Allah’tan gayrı (alemdeki) işlerde tasarruf ettiğine itikad ediyorsa bu inanç küfürdür.’’
Şeyhlerin Ruhları Hazır ve Nazırdır İnancı
Yine İbn Nüceym el-Hanefinin Bahru’r-Raik adlı eserinde Müellif Bezzaziyeden 5/137, Abdurrahman Şeyhzadenin Mülteka Şerhi tarikatlarda meşhur Mecmau’l-Enhurda 1/691 sahifeden şu fetvayı aktarmak istiyorum;
وَيَكْفُرُ بِقَوْلِهِ أَرْوَاحُ الْمَشَايِخِ حَاضِرَةٌ، تَعْلَمُوَيَكْفُرُ بِقَوْلِهِ أَرْوَاحُ الْمَشَايِخِ حَاضِرَةٌ، تَعْلَمُ
‘’Kim, şeyhler hazır (ve nazırdır) bilirler. derse kafir olur.’’
Ben bu fetvayı günümüz sofilerinin nazarında tefekkür ettim. Günümüz mutasavvıf meşayihi için sofiler farkında olmasalar da lisanı halleriyle şöyle bir akideyi bize yansıtmaktalar;
- Şimdi sofilere sorsak bu şeyhlerden her daim medet istenir/himmet dilenir. Öyle mi? Yani bu adam uyusa da, tuvalette abdest de bozsa dahi o anlarda bile onlardan günün yirmi dört saatinde her saniyesinde bila istisna medet dilenebilirsin. Öyle mi? O zaman bu şeyhler hakkında vekiller şu ve şu saatler arasında hazret uyuyor sizi duymaz falan demeleri de size abes geliyordur?
- Milyonlarca müridi olan bir şeyh her an kendisinden himmet isteyeni görüp işitiyor mu? veyahut bir şekilde müridinin derdine derman oluyor mu? Yirmdi dört saatin her anında onlardan medet ummak size göre mümkün ise milyonlarca sofinin işlerini çekip çevirmek hepsini farklı farklı yerlerde görüp onların nidalarını işitmek şeyhler için mümkün mü diyorsunuz? Aynı anda hepsi himmet istese hepsine aynı anda yetişip sıkıntılarını çözebilirler mi? Ya da şöyle mi diyorsunuz; Yarısına ilk etapta diğer yarısına ikinci etapta bakar. Peki ikinci etapta olana yetişene kadar onlardan birisini kurt kaparsa veya yere çakılırsa bunun mesuliyeti kime ait?
Yani bir durum düşünelim. Önünde iki seçenek var. Allah’tan yardım isteyeceksin veyahut şeyhten meded dileneceksin. Eğer şeyhten meded dilemeyi seçmekle Allah’a dua etmekten daha faydalıdır diyorsan müşriksin. Her halükarda Allah’tan istemek dururken şeyhten himmet istemekde küfürdür. Çünkü Allahı bırakıp yukarıda ki itikadla sen şeyhini Allah kadar kadir görüyorsun.
İmam Alusi ve Allah Dostlarından Himmet İsteyen Şirk Ehli
Allah Teala Zümer/45. ayette şöyle buyuruyor;
وَاِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَحْدَهُ اشْمَاَزَّتْ قُلُوبُ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِۚ وَاِذَا ذُكِرَ الَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ٓ اِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ
‘’Böyle iken, Allah bir olarak anıldığı zaman ahirete inanmayanların yürekleri burkulur da, O'ndan başkaları anıldığı zaman derhal yüzleri güler.''
Alusinin kıssasını aktarmadan önce bizzat dergahta yaşadığımı size aktarıyorum. Mesela dergahta Allah ayette böyle ve şöyle buyurdu veyahut Rasulullah hadislerde şöyle buyurdu deyince tepki görüyordum ve şeyhlerden bahset tarzında cümleler işitiyordum. Ah salak kafam niye arkama bakmadan kaçmadım ki ordan…
Alusi de bu ayetin tefsirinin sonunda şu yaşadığını aktarıyor;
وقَدْ قُلْتُ يَوْمًا لِرَجُلٍ يَسْتَغِيثُ في شِدَّةٍ بِبَعْضِ الأمْواتِ ويُنادِي يا فُلانُ أغِثْنِي فَقُلْتُ لَهُ: قُلْ يا اللَّهُ فَقَدْ قالَ سُبْحانَهُ: ﴿وإذا سَألَكَ عِبادِي عَنِّي فَإنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدّاعِ إذا دَعانِ﴾ [البَقَرَةَ: 186] فَغَضِبَ وبَلَغَنِي أنَّهُ قالَ: فُلانٌ مُنْكِرٌ عَلى الأوْلِياءِ، وسَمِعْتُ عَنْ بَعْضِهِمْ أنَّهُ قالَ: الوَلِيُّ أسْرَعُ إجابَةً مِنَ اللَّهِ عَزَّ وجَلَّ وهَذا مِنَ الكُفْرِ بِمَكانٍ
‘’Ölülerle istiğase yapan/onlardan medet uman zor durumda biri Ya Falan yardım et! diye seslenince, Ben de ona; Ya Allah de deyip ayet okudum. Bunun üzerine sinirlendi ve duyduğum kadarıyla (arkamdan konuşup) bu adam evliyanın münkdiridir diyormuş. Yine bazı kimselerden işittim ki, Allahtan istemektense Veliden istemek daha hızlı faidelidir. İşte bu küfrün ta kendisidir.’’
İMAM MATURİDİNİN MÜŞRİKLERİN İNANCINA DAİR VERDİĞİ MİSAL VE GÜNÜMÜZ TARİKATÇILARININ VERDİĞİ ÖRNEK ARASINDAKİ BENZERLİK
Önce İmam Maturidinin Te’vilatu Ehli’s-Sünne adlı eserinden 8/653 verdiği misalleri aktaralım; Zümer Suresinin 3. ayetinde Allahtan başkasına ibadet edenler onlara ancak Allaha yaklaşmak için taptıklarını söylüyorlar. Bunu ise İmam Maturidi iki sebebe bağlıyor. Birini şimdi burada nakledelim;
لما لم يروا أنفسهم تصلح لعبادة الإله العظيم أو تقدر على القيام بخدمته، فعبدوا هذه الأشياء رجاء أن تقربهم عبادة هَؤُلَاءِ إلى اللَّه زلفى، وأن هَؤُلَاءِ شفعاؤهم عنده، وذلك لما رأوا في ملوك الدنيا أن كل أحد لا يجد السبيل إلى خدمة ملوكها، أو لا يقدر على القيام بين يديه والخدمة له، فيخدم من اتصل بالملك ومن عظم قدره ومنزلته عند الملك؛ ليقربه ذلك المخدوم له إلى الملك إذا بدت له الحاجة أو الشفاعة،
''Müşrikler azametli bir İlaha ibadet edip hizmet etmeyi kendilerine yakıştıramıyorlardı. Bunun üzerine bu şeylere Allaha yaklaşma ve Allah katında şefaat etmeleri ricasıyla tapındılar.
(Bu müşriklerin yaptığı işin misalini şu şekilde de görebiliriz) Dünyadaki padişahlara başka kimseler hizmet etmek direkman padişahın yanı başında hizmetkar olmak için padişaha bağlı padişahın kıymetini ve makamını bilen kimselere hizmet etmeye(yaltaklanmaya) başladılar ki bu rütbeliler bir hacetin kazası veya şefaat için hizmet edeni padişaha ulaştırıversin.
Cübbeli bizzat, direk Allaha bağlanan şeytana bağlanır demesiyle demekki bunca zamandır bize şirki kakalamaya çalışan bir satın alınmış kimseydi sanırım…
Şeyhlerle aracılık hususunda tarikatçılardan İmam Maturidinin verdiği padişahlı örneği kendi davalarının meşruiyetini ispat adına çok duymuşumdur.
Meğerse bu tarikatçılar nasıl bir fesada hangi örnekle davet ettikleri bile manidar. Allah müşriklerden akıl nimetini alır sözünü haklı bulmaya başladım.