NİKAH DÜŞEN KADIN ERKEK (NAMAHRAMLERİN) AYRI OTURMASI
HARAMLİK SELAMLIK
Arabca kelime olan "Haram", "kişinin özenle koruduğu ve uğrunda savaştığı şey" (el-Mu'cemul-vasît, (ha-ra-me) md.) demektir.
"Harâm", "hurmet", "muhterem" ve "ihtiram" kelimeleriyle aynı köktendir. Bu yüzden girilmesi yasak olan yer, mukaddes ve muhterem olan şey demektir.
Eskiden saray, konak ve evlerin kadınlara ait kısmına "Haram", erkeklere ait kısmına ise "Selâmlık" derlerdi. Kadınlar ayrı, erkekler ayrı yerlerde otururlardı. Bu uygulama örften ve âdetten değil, dinî emirlerden kaynaklanır.
"Selamlık" "selâmlama"dan hareketle "Haremlik"in mukabili mekâna "selâmlık" demiştir. Yani, "selâmlık" konaklarda erkeklere mahsus daireye verilen addır.
"Selâmlık" tâbiri, konak sahibinin selâm ve arz-i ihtiram için gelenleri burada kabul etmesinden meydana gelmiştir. Konaklarda selamlıklar ayrı bir dâire halinde idi. Ev sahibi sabahleyin hâremden çıkar, işine gidinceye kadar misafirlerini burada kabul ettiği gibi, işinden döndükten sonra da yatma zamanına kadar yine burada oturup gelenlerle vakit geçirirdi. Orta hallilerin evlerindeki selâmlık dâireleri, konaklardakilere nisbetle basit şekilde idi.(Pakalın, (selâmlık) md.) Bir başka ifade ile: "Büyük evler, konaklar ve saraylarda aile hizmetindeki yabancı erkeklerin (erkek asçılar, asçı yamakları, uşaklar, ayvazlar, kâhyalar, vekilharçlar, erkek çocuğu lalaları, kâtipler, arabacılar, kayıkçılar, seyisler, bahçıvanlar, efendi tarafından himaye altına alınmış genç erkekler, âileye intisap etmiş şeyhler, dervişler, bulûg çağını idrak etmiş köleler, günlük misafirler, gece yatışı misafirleri, diyar garibi misafirler) bulunduğu, yaşadığı kısma da selâmlık denilmiştir." (Türk Ansiklopedisi (TA) (Harem) md.)
Bu nefislere zor gelir ama ruhlara iyi geldiğinden kalblerin ve duyguların selâmeti için daha elverişlidir. Bu durum oturma, sohbet vs . de olduğu gibi, yemek yeme, düğün (islami), vs müslümanların tüm sosyal hayatlarına hükmetmelidir.
Erkeklerin gözlerini sakınması, kadınların iffetini korumak içindir. Ayette şöyle buyurulur:
"Mûmin erkeklere söyle: Gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir" (Nûr, 30)
Kadınların örtünmesi konusunda da şöyle buyurulur:
"Mûmin kadınlara da şöyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zinet yerlerini açmasınlar. Bunlardan kendiliğinden görünen kısmı mustesnadır. Baş örtülerini yakalarının üstüne koysunlar. Zinet yerlerini kendi kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi erkek kardeşlerinden, kendi kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, kölelerinden, erkeklik duygusu kalmayan hizmetçilerden veya henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey muminler! Hepiniz ALLAH'a tövbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin" umduğunuza nail olasınız" (Nûr, 31).
Kadın yaşlanıp ay halinden kesilir ve cinsel yönden erkeklere istek duymaz olursa, bunun için örtünmede bazı kolaylıklar getirilmiştir. Ayette şöyle buyurulur:
Ay halinden kesilmiş ve evlenme için ümidi kalmamış olan yaşlı kadınlar zinet yerlerini erkeklere göstermemek şartıyla dış elbiselerini bırakmalarında onlar için bir günah yoktur. Bununla birlikte yine de sakınmaları kendileri için daha hayırlıdır" (Nur, 60).
Kadınların ev dışında veya yabancı erkeklerin yanında normal ev içi elbisesinin üstüne bir dış elbise daha giymeleri gerekir. Ayette şöyle buyurulur:
"Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mûminlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Bu onların tanınıp, kendilerine sarkıntılık edilmemesi için daha uygundur. ALLAH çok yarlığayıcı ve çok esirgeyicidir" (Ahzâb, 59)
"Evlenmekten umudunu kesmiş yaşlı kadınların, cinsel cazibelerini sergilemeksizin elbiselerini çıkarmalarında sizin için bir sakınca yoktur, bununla beraber iffetlerini korumaya özen göstermeleri kendileri için daha hayırlıdır." (Nur 60)
Bu ayetin açıklamasından önce geçen 30- ve 31. ayetlerde iffetin korunması ve bir tedbir olarak örtünme konusu ele alınmıştı; örtünme ile ilgili istisnalar arasında çocuklar, yaşlılar, ev halkı ile içli dışlı yaşamak durumunda olan hizmetçiler vardı. Şimdi bu ayette de istisnalar; yani amaca aykırı düşmediği için örtünme yükümlülüğünün hafifletilmesi ile ilgili bir başka hüküm daha vardır.
Buna göre yaşlanmış, âdet görmez hale gelmiş, cinsel cazibesini kaybetmiş, normal şartlarda kendisine izdivaç teklifi yapılmaz olmuş kadınlar, gençlere nisbetle daha az örtünebilecekler, bir başka ifade ile bazı giysilerini çıkarabileceklerdir.
Âyetin sonundaki uyarı, kadınlar yaşlı da olsalar kendilerine ilgi duyulması ihtimali bulunduğu için bu ruhsatı kullanırken dikkatli olmalarına, amaca göre hareket etmelerine yöneliktir.
NAMAHRAME BAKMA :
İbnu’l-Kayyim, el-Cevabu’l-Kâfi adlı eserin 129-130 sayfalarında şunları söylemektedir:
“Bakışlara gelince, bunlar şehvetin önderi ve elçisidirler. Harama bakmaktan korunmak, mahrem yerini korumanın esasıdır. Etrafına serbestçe bakan bir kimse kendisini tehlikeli yollara salmış olur. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“Ey Ali, bir bakışın ardından bir diğer bakış salma. Çünkü ancak birincisi senindir”
Bununla kastedilen de maksat gütmeksizin ve aniden gerçekleşen bakıştır.
Musned’de Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’ın şöyle buyurduğu kaydedilmektedir: “Bakış İblis’in oklarından zehirli bir oktur” …Bakış aslında insana gelip çatan genel olayların esasını teşkil eder. Çünkü bakış kalpte duyguyu doğurur, bu duygu düşünceyi meydana getirir, düşünce daha sonra şehveti uyandırır, şehvet arkasından iradeyi doğurur, sonra bu güçlenir ve nihayet kesin bir karar haline gelir, arkasından fiil gerçekleşir. Bunu engelleyecek bir husus olmadığı takdirde bütün bunlar olur. Bundan dolayı şöyle denilmiştir: "Gözü harama karşı korumaya sabretmek, ondan sonrasından gelecek acılara sabretmekten daha kolaydır…”
Kadının Açık Olarak Yanına Çıkabileceği Kimseler
Müslüman bir kadının diz kapağı ile göbeği arası, karın ve sırtı dışında diğer yerlerini yanlarında örtmek zorunda bulunmadığı hısımları ya da birlikte yaşanacak durumunda olduğu kimseler Nûr sûresi 31. ayette sayılmıştır. Bunlar yedi sınıf olup şunlardır:
1- Kocası: Kadın kocasının yanında dilediği gibi giyinebilir. Eşler arasında örtünme bakımından bir sınır söz konusu değildir.
2- Babası
3- Kayınpederi
4- Oğlu
5- Kocasının oğlu
6- Erkek kardeşi:
7- Erkek kardeşinin oğlu: Yeğen
8- Kız kardeşinin oğlu : Yeğen
9- Müslüman kadın: Çünkü mûmin bir kadın, gayr-i muslim kadınların yanında diğer yakın hısımlarının yanında açıldığı gibi açık oturamaz. Burada, gayr-i muslim kadının kendi erkeklerinin yanında Müslüman kadını tasvir etmesi ve onu anlatması engellenmek istenmiştir. Ömer, Ebu Ubeyde (r.anhuma)'ye yazdığı bir mektubda şöyle demiştir:
"Bana, Müslüman kadınların hamamlara muşrik kadınlarla birlikte girdikleri haberi ulaştı. Bu, daha önceden kalma bir âdettir. ALLAH'a ve ahiret gününe inanan hiç bir kadının kendi dininden olmayanın avret yerine bakması helal olmaz" (İbn Kesîr, Muhtasaru't-Tefsîr, II, 600, 601).
10- Kölesi ve câriyesi: Bir kadın, köle veya câriyesinin yanında örtüsüz kalabilir, çünkü Peygamber (s.a.v.), Fâtıma (r.anha)'ya bir köle bağışlamıştı. Bu sırada Fâtıma'nın üzerinde başını örtse ayakları, ayaklarını örtse başını açık bırakan bir elbise vardı. Peygamber bu durumu görünce şöyle buyurdu: "Senin için bir sakınca yoktur. Çünkü bu köle senin baban ve oğlun yerindedir" (Ebu Dâvud, Libâs, 32).
11- Erkekliği kalmamış hizmetçiler: Denk olmama, yaşlılık, hastalık vb. sebeplerle kadınlara karşı istek duymama veya hadım olma gibi nedenlerle evin sahibi kadına cinsel bakımdan zararı dokunmayacak hizmetçiler, bahçıvan ve aşçı gibi kimseler, kadın için diğer hısımlar gibidir.
12- Kadınların gizli yerlerine bakmaktan anlamayan küçük çocuklar: Kadınların yanında bulununca onların konuşma, yürüme ve giyimlerinden cinsel bakımdan etkilenmeyecek derecede küçük yaştaki çocukların yanında örtünme zorunluluğu bulunmaz. Ancak çocuk erginlik çağına yaklaşmış olursa, artık yabancı kadınların yanına girmemelidir, çünkü,
1171- Ukbe b. Amir (r.anh)'den rivayete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Kadınların yanına girmekten sakının"
"Ey ALLAH'ın Rasulu! kocanın erkek kardeşi için ne buyurursunuz?" diye sorulunca, "Kayın birader ölümdür (ölüm gibidir)" buyurmuştur.
(Tirmizî, Radâ (Emzirme Bölümleri), 16; Buhari, Nikah: 112; Muslim, Selam: 8; Ahmed b. Hanbel, IV, 149, 153).
Zeyneb (r.anhâ) annemizin düğün ziyafeti tesettur ayetlerinin nuzûlüne de vesile oldu.
Davetliler yemekten sonra kalkıp gitmişti. Üç kişi vardi ki, onlar oturmuş çene çalıyorlardı. İki Cihan Güneşi Efendimiz onların kalkıb gitmesi için odaya girib çıkıyordu. Fakat onlar bu hareketten anlamıyorlardı. Efendimiz (s.a.v.) annelerimizin odalarını ayrı ayrı dolaştı geldi yine onlar konuşuyordu. Can sıkıcı bu hadise üzerine ALLAH Teâlâ Ahzab Sûresi: 53. ayet-i celileyi nâzil buyurdu. Meâlen:
"Ey iman edenler! Peygamberin evlerine yemeğe dâvet olunmadan vaktine de bakmadan girmeyin. Ancak davet edildiğiniz zaman girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamberi üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır. Ama, ALLAH hakkı söylemekten çekinmez. Peygamberin hanımlarından birşey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalbleriniz hem de onların kalbleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin ALLAH’ın Rasulunu üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız aslâ câiz olamaz. Çünkü bu, ALLAH katında büyük bir günahtır."
(Buhârî, Tefsîru'l-Kur'ân, 33/8; Taberî, age. XXI1,27)
O günden itibaren Rasûl-u Ekram (s.a.v) Efendimizin âileleri, mu’minlerin anneleri, perde arkasına çekildiler. Kıyamete kadar gelecek islâm hanımefendilerine örnek teşkil ettiler. İnsanlık haysiyet ve şerefini böyle muhafaza ettiler. İffet timsâli nezih bir hayat sürdüler. Gözler ve gönüller islam’ın bu güzellikleriyle huzur ve sukûn buldu. İnsanlık bu ölçülerle mutlu oldu. İnsan kıymeti ancak bu şekilde bilindi. İnsan insanlığının şerefine erdi.
Yukarıdaki hadisenin başka bir rivayetinde ise (Ahzab 53 nuzul sebeblerinden biri)
Cuveybir'in İbn Abbâs'tan rivayetine göre
Birisi Peygamber (s.a.v.)'in hanımlarından birinin yanına geldi. Yanına geldiği hanımın amcasının oğlu idi. Peygamber (s.a.v.): ona: "Bu günden sonra bir daha buraya gelme, burada durma." buyurdular.
"Ey ALLAH'ın elçisi, o benim amcamın kızıdır, ne ben ona kötü bir şey söyledim, ne de o bana." dedi.
Peygamber (s.a.v.): "Bunu biliyorum. Fakat hiç kimse ALLAH'tan daha kıskanç değildir ve hiç kimse de benden daha kıskanç değildir." buyurdular.
Adam bırakıp gitti, giderken de: "Amcamın kızıyla konuşmamı engelliyorsun ha? O'ndan sonra mutlaka onunla (amcamın kızıyla) evleneceğim." dedi ve işte bunun üzerine ALLAH Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirdi.
Bu adam söylediği o kelimeden tevbe olarak bir köle azat etti, ALLAH yolunda on deve yükledi ve yürüyerek hacca gitti.
(Suyutî, Lubâbu'n-Nukul, n,81)
Herhalde bu iki rivayette de Peygamber (s.a.v.)'in vefatından sonra Aişe ile evleneceğini söyleyen kişi aynı yani Talha ibn Ubeydullah olmalıdır.
(Esbabı Nuzul - Bedreddin Çetiner , Ahzab suresi 53. ayet tefsirinden)
Rasulullah (s.a.v)'ın hanımları sonsuza kadar mu'minlerin anneleridir. Rasulullah (s.a.v)'ın vefatından sonra hanımları bu yüzden nikah kıyılmamıştır. Mu'minlerin her birinin annesi olanlara karşı bile Perde arkasından konuşub, istemekle emrediliyorkan , birbirlerine haram olanların , o an evliyken, ileride boşanıb birbirlerini almaları (nikahlamaları) helal olanların ayrı ayrı odalarda oturmaları İslami olandır . Ki bu durumları görüyoruz. Evliyken bekarken bir araya gelen akrabaların zamanla evlendiklerini !
Başka bir hadisi şerifte de .
Âişe (r.anha) diğer bir rivâyette de Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in perde gerisinden kendisine uzatılan bir mektubu almak için elini uzattığı sırada, "Bu kadın eli mi erkek eli mi bilemiyorum" diyerek mektubu almaksızın elini geri çektiğini, uzatan kimsenin: "Kadın eli yâ RasulALLAH" demesi üzerine de: "Eğer kadın olsa idin tırnaklarını (kına ile) değiştirirdin" cevabında bulunduğunu haber verir. Bununla kına yakmayı kastetmişti. (Ebu Davud, Teraccul 4, (4166); Nesai, Zinet 18, (8, 142)
Ey iman edenler! Sizin köleleriniz ve henüz bulüğ yaşına gelmemiş olan çocuklarınız şu 3 zamanda sizden izin almadan yanınıza girmesinler.
1-Sabah namazindan önce
2-Öyle vakti elbiselerinizi çıkarıp gaylule yapacağınız zaman
3-Yatsı namazından sonra yani yatma zamanında bu zamanlar sizin için mahrem zamanlardır. Bunun dışında kalan vakitlerde bir beis yoktur.
Nur 57
Bakınız bu ayeti celilede yakın akraba oldukları halde bile içeri girmeyi ALLAH c.c. izine bağlamistir.
Rasûlullah (s.a.v)'ın ikinci muezzini Â'ma (iki gözü görmeyen) Ummu Mektum ; Bir gün Rasûlullah(s.a.v) ile sohbet etmek üzere hane-i saadete gelir.
İçeride sohbete başlayınca Mu´minlerin annesi Âişe validemiz: "Ya RasulALLAH, şuracıkda bende dinlesem musâde varmı?" der.
Rasulullah (s.a.v) : " hayır ya Âişe olmaz" deyince,
Âişe validemiz: "Neden ya rasulALLAH? onun gözleri zaten â'ma görmüyor ki?" deyince ;
Rasulullah (s.a.v) : "Ummu mektum seni görmüyorsa sende ummu Mektumu görmüyormusun?" buyurmustur.
Bununlada hem kadının erkeğe, hem erkeğin kadına bakmasını yasaklamıştır.
(Riyazu's salihin, 1624)
Abdu'l-Habîr İbnu Kays İbni Sabit İbni Kays İbni Şemmâs an ebîhi an ceddihi (radıyALLAHu anh) anlatıyor:
"Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a Ummu Hâlid adında bir kadın yüzü örtülü olduğu halde gelerek ALLAH yolunda öldürülmüş olan oğlu hakkında sormak istedi.
Ashab'tan biri kadına: "Sen, yüzü örtülü olduğun halde gelib oğlundan mı soracaksın?" dedi.
Kadın: Oğlumu kaybetti isem de hayamı kaybetmedim" dedi.
Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) kadına: " Oğlun iki şehid mukâfatı elde etmiştir!" dedi.
Kadın: "- Bunun sebebi nedir, ey ALLAH'ın Rasûlu?" diye sorunca şu cevabı verdi:
" Çünkü onu Ehl-i Kitab öldürdü!"
(Ebu Dâvud, Cihâd 8, (2488).Kutub-i sitte : 996)
"Bir de babalarınızın nikahladığı kadınları kendinize nikahlamayın. Geçmişte olanlar artık geçmiştir. Çünkü o, çok çirkin ve iğrenç bir şeydi. Ne fena adetti o. Analarınız, kızlarınız, kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren analarınız, sütten kardeşleriniz, hanımlarınızın anaları, birleştiğiniz karılarınızdan olub evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, -eğer onlarla henüz birleşmemişseniz (kızlarını almaktan ötürü) üzerinize herhangi bir günah yoktur- kendi sulbûnüzden gelen oğullarınızın karıları ve iki kız kardeşi bir arada almanız haramdır. Geçmişte olanlar artık geçmiştir. Şubhe yok ki Allah, Gafur'dur, Rahim'dir. Maliki bulunduğunuz cariyeler mustesna, kadınlardan kocası olanlarla evlenmeniz de haram kılındı. Bunlar, Allah'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Haram kılınanların dışında kalanlar ise size helal kılındı." (Nisa 22 - 24)
Erkeğe nikah düşmeyen kadın sınıfları :
Soy/Neseben:
1- Annesi (Annesi, Anne annesi, baba annesi)
2- Kız kardeşi (Ana bir, baba bir, ana baba bir kız kardeşleri)
3- Kızı
4- Halası / bibi (Babasının kızkardeşi, dedelerin kız kardeşi, Hanımının halası)
5- Teyzesi (Annesinin kız kardeşi, babasının kız kardeşi)
6 - 7 - Yeğenleri (Erkek ve kız kardeş kızları)
Nikâhen:
8- Kayın vâlide (Kayın ana)
9- Üvey kızı (Hanımının önceki nikahından olan kızı, Rabibe)
10- Gelini (Oğlunun hanımı)
11- Üvey anası (Analık)
Rada/Süt Emme sebebiyle:
12- Süt annesi (Süt annesi, Süt annenin annesi)
13- Süt Ninesi
14- Süt kızı
15- Süt torunu (Süt oğlu veya süt kızının kız çocukları)
16-17- Süt kardeşleri (Süt Yeğenleri / Süt erkek ve süt kız kardeş kızları)
18- Süt Halası
19- Süt Teyzesi
Bu da tesettür- tesettürsüz farkı
HARAMLİK SELAMLIK
Arabca kelime olan "Haram", "kişinin özenle koruduğu ve uğrunda savaştığı şey" (el-Mu'cemul-vasît, (ha-ra-me) md.) demektir.
"Harâm", "hurmet", "muhterem" ve "ihtiram" kelimeleriyle aynı köktendir. Bu yüzden girilmesi yasak olan yer, mukaddes ve muhterem olan şey demektir.
Eskiden saray, konak ve evlerin kadınlara ait kısmına "Haram", erkeklere ait kısmına ise "Selâmlık" derlerdi. Kadınlar ayrı, erkekler ayrı yerlerde otururlardı. Bu uygulama örften ve âdetten değil, dinî emirlerden kaynaklanır.
"Selamlık" "selâmlama"dan hareketle "Haremlik"in mukabili mekâna "selâmlık" demiştir. Yani, "selâmlık" konaklarda erkeklere mahsus daireye verilen addır.
"Selâmlık" tâbiri, konak sahibinin selâm ve arz-i ihtiram için gelenleri burada kabul etmesinden meydana gelmiştir. Konaklarda selamlıklar ayrı bir dâire halinde idi. Ev sahibi sabahleyin hâremden çıkar, işine gidinceye kadar misafirlerini burada kabul ettiği gibi, işinden döndükten sonra da yatma zamanına kadar yine burada oturup gelenlerle vakit geçirirdi. Orta hallilerin evlerindeki selâmlık dâireleri, konaklardakilere nisbetle basit şekilde idi.(Pakalın, (selâmlık) md.) Bir başka ifade ile: "Büyük evler, konaklar ve saraylarda aile hizmetindeki yabancı erkeklerin (erkek asçılar, asçı yamakları, uşaklar, ayvazlar, kâhyalar, vekilharçlar, erkek çocuğu lalaları, kâtipler, arabacılar, kayıkçılar, seyisler, bahçıvanlar, efendi tarafından himaye altına alınmış genç erkekler, âileye intisap etmiş şeyhler, dervişler, bulûg çağını idrak etmiş köleler, günlük misafirler, gece yatışı misafirleri, diyar garibi misafirler) bulunduğu, yaşadığı kısma da selâmlık denilmiştir." (Türk Ansiklopedisi (TA) (Harem) md.)
Bu nefislere zor gelir ama ruhlara iyi geldiğinden kalblerin ve duyguların selâmeti için daha elverişlidir. Bu durum oturma, sohbet vs . de olduğu gibi, yemek yeme, düğün (islami), vs müslümanların tüm sosyal hayatlarına hükmetmelidir.
Erkeklerin gözlerini sakınması, kadınların iffetini korumak içindir. Ayette şöyle buyurulur:
"Mûmin erkeklere söyle: Gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir" (Nûr, 30)
Kadınların örtünmesi konusunda da şöyle buyurulur:
"Mûmin kadınlara da şöyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zinet yerlerini açmasınlar. Bunlardan kendiliğinden görünen kısmı mustesnadır. Baş örtülerini yakalarının üstüne koysunlar. Zinet yerlerini kendi kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi erkek kardeşlerinden, kendi kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, kölelerinden, erkeklik duygusu kalmayan hizmetçilerden veya henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey muminler! Hepiniz ALLAH'a tövbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin" umduğunuza nail olasınız" (Nûr, 31).
Kadın yaşlanıp ay halinden kesilir ve cinsel yönden erkeklere istek duymaz olursa, bunun için örtünmede bazı kolaylıklar getirilmiştir. Ayette şöyle buyurulur:
Ay halinden kesilmiş ve evlenme için ümidi kalmamış olan yaşlı kadınlar zinet yerlerini erkeklere göstermemek şartıyla dış elbiselerini bırakmalarında onlar için bir günah yoktur. Bununla birlikte yine de sakınmaları kendileri için daha hayırlıdır" (Nur, 60).
Kadınların ev dışında veya yabancı erkeklerin yanında normal ev içi elbisesinin üstüne bir dış elbise daha giymeleri gerekir. Ayette şöyle buyurulur:
"Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mûminlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Bu onların tanınıp, kendilerine sarkıntılık edilmemesi için daha uygundur. ALLAH çok yarlığayıcı ve çok esirgeyicidir" (Ahzâb, 59)
"Evlenmekten umudunu kesmiş yaşlı kadınların, cinsel cazibelerini sergilemeksizin elbiselerini çıkarmalarında sizin için bir sakınca yoktur, bununla beraber iffetlerini korumaya özen göstermeleri kendileri için daha hayırlıdır." (Nur 60)
Bu ayetin açıklamasından önce geçen 30- ve 31. ayetlerde iffetin korunması ve bir tedbir olarak örtünme konusu ele alınmıştı; örtünme ile ilgili istisnalar arasında çocuklar, yaşlılar, ev halkı ile içli dışlı yaşamak durumunda olan hizmetçiler vardı. Şimdi bu ayette de istisnalar; yani amaca aykırı düşmediği için örtünme yükümlülüğünün hafifletilmesi ile ilgili bir başka hüküm daha vardır.
Buna göre yaşlanmış, âdet görmez hale gelmiş, cinsel cazibesini kaybetmiş, normal şartlarda kendisine izdivaç teklifi yapılmaz olmuş kadınlar, gençlere nisbetle daha az örtünebilecekler, bir başka ifade ile bazı giysilerini çıkarabileceklerdir.
Âyetin sonundaki uyarı, kadınlar yaşlı da olsalar kendilerine ilgi duyulması ihtimali bulunduğu için bu ruhsatı kullanırken dikkatli olmalarına, amaca göre hareket etmelerine yöneliktir.
NAMAHRAME BAKMA :
İbnu’l-Kayyim, el-Cevabu’l-Kâfi adlı eserin 129-130 sayfalarında şunları söylemektedir:
“Bakışlara gelince, bunlar şehvetin önderi ve elçisidirler. Harama bakmaktan korunmak, mahrem yerini korumanın esasıdır. Etrafına serbestçe bakan bir kimse kendisini tehlikeli yollara salmış olur. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“Ey Ali, bir bakışın ardından bir diğer bakış salma. Çünkü ancak birincisi senindir”
Bununla kastedilen de maksat gütmeksizin ve aniden gerçekleşen bakıştır.
Musned’de Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’ın şöyle buyurduğu kaydedilmektedir: “Bakış İblis’in oklarından zehirli bir oktur” …Bakış aslında insana gelip çatan genel olayların esasını teşkil eder. Çünkü bakış kalpte duyguyu doğurur, bu duygu düşünceyi meydana getirir, düşünce daha sonra şehveti uyandırır, şehvet arkasından iradeyi doğurur, sonra bu güçlenir ve nihayet kesin bir karar haline gelir, arkasından fiil gerçekleşir. Bunu engelleyecek bir husus olmadığı takdirde bütün bunlar olur. Bundan dolayı şöyle denilmiştir: "Gözü harama karşı korumaya sabretmek, ondan sonrasından gelecek acılara sabretmekten daha kolaydır…”
Kadının Açık Olarak Yanına Çıkabileceği Kimseler
Müslüman bir kadının diz kapağı ile göbeği arası, karın ve sırtı dışında diğer yerlerini yanlarında örtmek zorunda bulunmadığı hısımları ya da birlikte yaşanacak durumunda olduğu kimseler Nûr sûresi 31. ayette sayılmıştır. Bunlar yedi sınıf olup şunlardır:
1- Kocası: Kadın kocasının yanında dilediği gibi giyinebilir. Eşler arasında örtünme bakımından bir sınır söz konusu değildir.
2- Babası
3- Kayınpederi
4- Oğlu
5- Kocasının oğlu
6- Erkek kardeşi:
7- Erkek kardeşinin oğlu: Yeğen
8- Kız kardeşinin oğlu : Yeğen
9- Müslüman kadın: Çünkü mûmin bir kadın, gayr-i muslim kadınların yanında diğer yakın hısımlarının yanında açıldığı gibi açık oturamaz. Burada, gayr-i muslim kadının kendi erkeklerinin yanında Müslüman kadını tasvir etmesi ve onu anlatması engellenmek istenmiştir. Ömer, Ebu Ubeyde (r.anhuma)'ye yazdığı bir mektubda şöyle demiştir:
"Bana, Müslüman kadınların hamamlara muşrik kadınlarla birlikte girdikleri haberi ulaştı. Bu, daha önceden kalma bir âdettir. ALLAH'a ve ahiret gününe inanan hiç bir kadının kendi dininden olmayanın avret yerine bakması helal olmaz" (İbn Kesîr, Muhtasaru't-Tefsîr, II, 600, 601).
10- Kölesi ve câriyesi: Bir kadın, köle veya câriyesinin yanında örtüsüz kalabilir, çünkü Peygamber (s.a.v.), Fâtıma (r.anha)'ya bir köle bağışlamıştı. Bu sırada Fâtıma'nın üzerinde başını örtse ayakları, ayaklarını örtse başını açık bırakan bir elbise vardı. Peygamber bu durumu görünce şöyle buyurdu: "Senin için bir sakınca yoktur. Çünkü bu köle senin baban ve oğlun yerindedir" (Ebu Dâvud, Libâs, 32).
11- Erkekliği kalmamış hizmetçiler: Denk olmama, yaşlılık, hastalık vb. sebeplerle kadınlara karşı istek duymama veya hadım olma gibi nedenlerle evin sahibi kadına cinsel bakımdan zararı dokunmayacak hizmetçiler, bahçıvan ve aşçı gibi kimseler, kadın için diğer hısımlar gibidir.
12- Kadınların gizli yerlerine bakmaktan anlamayan küçük çocuklar: Kadınların yanında bulununca onların konuşma, yürüme ve giyimlerinden cinsel bakımdan etkilenmeyecek derecede küçük yaştaki çocukların yanında örtünme zorunluluğu bulunmaz. Ancak çocuk erginlik çağına yaklaşmış olursa, artık yabancı kadınların yanına girmemelidir, çünkü,
1171- Ukbe b. Amir (r.anh)'den rivayete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Kadınların yanına girmekten sakının"
"Ey ALLAH'ın Rasulu! kocanın erkek kardeşi için ne buyurursunuz?" diye sorulunca, "Kayın birader ölümdür (ölüm gibidir)" buyurmuştur.
(Tirmizî, Radâ (Emzirme Bölümleri), 16; Buhari, Nikah: 112; Muslim, Selam: 8; Ahmed b. Hanbel, IV, 149, 153).
Zeyneb (r.anhâ) annemizin düğün ziyafeti tesettur ayetlerinin nuzûlüne de vesile oldu.
Davetliler yemekten sonra kalkıp gitmişti. Üç kişi vardi ki, onlar oturmuş çene çalıyorlardı. İki Cihan Güneşi Efendimiz onların kalkıb gitmesi için odaya girib çıkıyordu. Fakat onlar bu hareketten anlamıyorlardı. Efendimiz (s.a.v.) annelerimizin odalarını ayrı ayrı dolaştı geldi yine onlar konuşuyordu. Can sıkıcı bu hadise üzerine ALLAH Teâlâ Ahzab Sûresi: 53. ayet-i celileyi nâzil buyurdu. Meâlen:
"Ey iman edenler! Peygamberin evlerine yemeğe dâvet olunmadan vaktine de bakmadan girmeyin. Ancak davet edildiğiniz zaman girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamberi üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır. Ama, ALLAH hakkı söylemekten çekinmez. Peygamberin hanımlarından birşey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalbleriniz hem de onların kalbleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin ALLAH’ın Rasulunu üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız aslâ câiz olamaz. Çünkü bu, ALLAH katında büyük bir günahtır."
(Buhârî, Tefsîru'l-Kur'ân, 33/8; Taberî, age. XXI1,27)
O günden itibaren Rasûl-u Ekram (s.a.v) Efendimizin âileleri, mu’minlerin anneleri, perde arkasına çekildiler. Kıyamete kadar gelecek islâm hanımefendilerine örnek teşkil ettiler. İnsanlık haysiyet ve şerefini böyle muhafaza ettiler. İffet timsâli nezih bir hayat sürdüler. Gözler ve gönüller islam’ın bu güzellikleriyle huzur ve sukûn buldu. İnsanlık bu ölçülerle mutlu oldu. İnsan kıymeti ancak bu şekilde bilindi. İnsan insanlığının şerefine erdi.
Yukarıdaki hadisenin başka bir rivayetinde ise (Ahzab 53 nuzul sebeblerinden biri)
Cuveybir'in İbn Abbâs'tan rivayetine göre
Birisi Peygamber (s.a.v.)'in hanımlarından birinin yanına geldi. Yanına geldiği hanımın amcasının oğlu idi. Peygamber (s.a.v.): ona: "Bu günden sonra bir daha buraya gelme, burada durma." buyurdular.
"Ey ALLAH'ın elçisi, o benim amcamın kızıdır, ne ben ona kötü bir şey söyledim, ne de o bana." dedi.
Peygamber (s.a.v.): "Bunu biliyorum. Fakat hiç kimse ALLAH'tan daha kıskanç değildir ve hiç kimse de benden daha kıskanç değildir." buyurdular.
Adam bırakıp gitti, giderken de: "Amcamın kızıyla konuşmamı engelliyorsun ha? O'ndan sonra mutlaka onunla (amcamın kızıyla) evleneceğim." dedi ve işte bunun üzerine ALLAH Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirdi.
Bu adam söylediği o kelimeden tevbe olarak bir köle azat etti, ALLAH yolunda on deve yükledi ve yürüyerek hacca gitti.
(Suyutî, Lubâbu'n-Nukul, n,81)
Herhalde bu iki rivayette de Peygamber (s.a.v.)'in vefatından sonra Aişe ile evleneceğini söyleyen kişi aynı yani Talha ibn Ubeydullah olmalıdır.
(Esbabı Nuzul - Bedreddin Çetiner , Ahzab suresi 53. ayet tefsirinden)
Rasulullah (s.a.v)'ın hanımları sonsuza kadar mu'minlerin anneleridir. Rasulullah (s.a.v)'ın vefatından sonra hanımları bu yüzden nikah kıyılmamıştır. Mu'minlerin her birinin annesi olanlara karşı bile Perde arkasından konuşub, istemekle emrediliyorkan , birbirlerine haram olanların , o an evliyken, ileride boşanıb birbirlerini almaları (nikahlamaları) helal olanların ayrı ayrı odalarda oturmaları İslami olandır . Ki bu durumları görüyoruz. Evliyken bekarken bir araya gelen akrabaların zamanla evlendiklerini !
Başka bir hadisi şerifte de .
Âişe (r.anha) diğer bir rivâyette de Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in perde gerisinden kendisine uzatılan bir mektubu almak için elini uzattığı sırada, "Bu kadın eli mi erkek eli mi bilemiyorum" diyerek mektubu almaksızın elini geri çektiğini, uzatan kimsenin: "Kadın eli yâ RasulALLAH" demesi üzerine de: "Eğer kadın olsa idin tırnaklarını (kına ile) değiştirirdin" cevabında bulunduğunu haber verir. Bununla kına yakmayı kastetmişti. (Ebu Davud, Teraccul 4, (4166); Nesai, Zinet 18, (8, 142)
Ey iman edenler! Sizin köleleriniz ve henüz bulüğ yaşına gelmemiş olan çocuklarınız şu 3 zamanda sizden izin almadan yanınıza girmesinler.
1-Sabah namazindan önce
2-Öyle vakti elbiselerinizi çıkarıp gaylule yapacağınız zaman
3-Yatsı namazından sonra yani yatma zamanında bu zamanlar sizin için mahrem zamanlardır. Bunun dışında kalan vakitlerde bir beis yoktur.
Nur 57
Bakınız bu ayeti celilede yakın akraba oldukları halde bile içeri girmeyi ALLAH c.c. izine bağlamistir.
Rasûlullah (s.a.v)'ın ikinci muezzini Â'ma (iki gözü görmeyen) Ummu Mektum ; Bir gün Rasûlullah(s.a.v) ile sohbet etmek üzere hane-i saadete gelir.
İçeride sohbete başlayınca Mu´minlerin annesi Âişe validemiz: "Ya RasulALLAH, şuracıkda bende dinlesem musâde varmı?" der.
Rasulullah (s.a.v) : " hayır ya Âişe olmaz" deyince,
Âişe validemiz: "Neden ya rasulALLAH? onun gözleri zaten â'ma görmüyor ki?" deyince ;
Rasulullah (s.a.v) : "Ummu mektum seni görmüyorsa sende ummu Mektumu görmüyormusun?" buyurmustur.
Bununlada hem kadının erkeğe, hem erkeğin kadına bakmasını yasaklamıştır.
(Riyazu's salihin, 1624)
Abdu'l-Habîr İbnu Kays İbni Sabit İbni Kays İbni Şemmâs an ebîhi an ceddihi (radıyALLAHu anh) anlatıyor:
"Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a Ummu Hâlid adında bir kadın yüzü örtülü olduğu halde gelerek ALLAH yolunda öldürülmüş olan oğlu hakkında sormak istedi.
Ashab'tan biri kadına: "Sen, yüzü örtülü olduğun halde gelib oğlundan mı soracaksın?" dedi.
Kadın: Oğlumu kaybetti isem de hayamı kaybetmedim" dedi.
Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) kadına: " Oğlun iki şehid mukâfatı elde etmiştir!" dedi.
Kadın: "- Bunun sebebi nedir, ey ALLAH'ın Rasûlu?" diye sorunca şu cevabı verdi:
" Çünkü onu Ehl-i Kitab öldürdü!"
(Ebu Dâvud, Cihâd 8, (2488).Kutub-i sitte : 996)
"Bir de babalarınızın nikahladığı kadınları kendinize nikahlamayın. Geçmişte olanlar artık geçmiştir. Çünkü o, çok çirkin ve iğrenç bir şeydi. Ne fena adetti o. Analarınız, kızlarınız, kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren analarınız, sütten kardeşleriniz, hanımlarınızın anaları, birleştiğiniz karılarınızdan olub evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, -eğer onlarla henüz birleşmemişseniz (kızlarını almaktan ötürü) üzerinize herhangi bir günah yoktur- kendi sulbûnüzden gelen oğullarınızın karıları ve iki kız kardeşi bir arada almanız haramdır. Geçmişte olanlar artık geçmiştir. Şubhe yok ki Allah, Gafur'dur, Rahim'dir. Maliki bulunduğunuz cariyeler mustesna, kadınlardan kocası olanlarla evlenmeniz de haram kılındı. Bunlar, Allah'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Haram kılınanların dışında kalanlar ise size helal kılındı." (Nisa 22 - 24)
Erkeğe nikah düşmeyen kadın sınıfları :
Soy/Neseben:
1- Annesi (Annesi, Anne annesi, baba annesi)
2- Kız kardeşi (Ana bir, baba bir, ana baba bir kız kardeşleri)
3- Kızı
4- Halası / bibi (Babasının kızkardeşi, dedelerin kız kardeşi, Hanımının halası)
5- Teyzesi (Annesinin kız kardeşi, babasının kız kardeşi)
6 - 7 - Yeğenleri (Erkek ve kız kardeş kızları)
Nikâhen:
8- Kayın vâlide (Kayın ana)
9- Üvey kızı (Hanımının önceki nikahından olan kızı, Rabibe)
10- Gelini (Oğlunun hanımı)
11- Üvey anası (Analık)
Rada/Süt Emme sebebiyle:
12- Süt annesi (Süt annesi, Süt annenin annesi)
13- Süt Ninesi
14- Süt kızı
15- Süt torunu (Süt oğlu veya süt kızının kız çocukları)
16-17- Süt kardeşleri (Süt Yeğenleri / Süt erkek ve süt kız kardeş kızları)
18- Süt Halası
19- Süt Teyzesi
Bu da tesettür- tesettürsüz farkı
Moderatör tarafında düzenlendi: