Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Haremlik Selamlık

ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
NİKAH DÜŞEN KADIN ERKEK (NAMAHRAMLERİN) AYRI OTURMASI
HARAMLİK SELAMLIK

Arabca kelime olan "Haram", "kişinin özenle koruduğu ve uğrunda savaştığı şey" (el-Mu'cemul-vasît, (ha-ra-me) md.) demektir.
"Harâm", "hurmet", "muhterem" ve "ihtiram" kelimeleriyle aynı köktendir. Bu yüzden girilmesi yasak olan yer, mukaddes ve muhterem olan şey demektir.
Eskiden saray, konak ve evlerin kadınlara ait kısmına "Haram", erkeklere ait kısmına ise "Selâmlık" derlerdi. Kadınlar ayrı, erkekler ayrı yerlerde otururlardı. Bu uygulama örften ve âdetten değil, dinî emirlerden kaynaklanır.

"Selamlık" "selâmlama"dan hareketle "Haremlik"in mukabili mekâna "selâmlık" demiştir. Yani, "selâmlık" konaklarda erkeklere mahsus daireye verilen addır.
"Selâmlık" tâbiri, konak sahibinin selâm ve arz-i ihtiram için gelenleri burada kabul etmesinden meydana gelmiştir. Konaklarda selamlıklar ayrı bir dâire halinde idi. Ev sahibi sabahleyin hâremden çıkar, işine gidinceye kadar misafirlerini burada kabul ettiği gibi, işinden döndükten sonra da yatma zamanına kadar yine burada oturup gelenlerle vakit geçirirdi. Orta hallilerin evlerindeki selâmlık dâireleri, konaklardakilere nisbetle basit şekilde idi.(Pakalın, (selâmlık) md.) Bir başka ifade ile: "Büyük evler, konaklar ve saraylarda aile hizmetindeki yabancı erkeklerin (erkek asçılar, asçı yamakları, uşaklar, ayvazlar, kâhyalar, vekilharçlar, erkek çocuğu lalaları, kâtipler, arabacılar, kayıkçılar, seyisler, bahçıvanlar, efendi tarafından himaye altına alınmış genç erkekler, âileye intisap etmiş şeyhler, dervişler, bulûg çağını idrak etmiş köleler, günlük misafirler, gece yatışı misafirleri, diyar garibi misafirler) bulunduğu, yaşadığı kısma da selâmlık denilmiştir." (Türk Ansiklopedisi (TA) (Harem) md.)

agun2.jpg



Bu nefislere zor gelir ama ruhlara iyi geldiğinden kalblerin ve duyguların selâmeti için daha elverişlidir. Bu durum oturma, sohbet vs . de olduğu gibi, yemek yeme, düğün (islami), vs müslümanların tüm sosyal hayatlarına hükmetmelidir.


Erkeklerin gözlerini sakınması, kadınların iffetini korumak içindir. Ayette şöyle buyurulur:
"Mûmin erkeklere söyle: Gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir" (Nûr, 30)

Kadınların örtünmesi konusunda da şöyle buyurulur:
"Mûmin kadınlara da şöyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zinet yerlerini açmasınlar. Bunlardan kendiliğinden görünen kısmı mustesnadır. Baş örtülerini yakalarının üstüne koysunlar. Zinet yerlerini kendi kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi erkek kardeşlerinden, kendi kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, kölelerinden, erkeklik duygusu kalmayan hizmetçilerden veya henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey muminler! Hepiniz ALLAH'a tövbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin" umduğunuza nail olasınız" (Nûr, 31).

Kadın yaşlanıp ay halinden kesilir ve cinsel yönden erkeklere istek duymaz olursa, bunun için örtünmede bazı kolaylıklar getirilmiştir. Ayette şöyle buyurulur:
Ay halinden kesilmiş ve evlenme için ümidi kalmamış olan yaşlı kadınlar zinet yerlerini erkeklere göstermemek şartıyla dış elbiselerini bırakmalarında onlar için bir günah yoktur. Bununla birlikte yine de sakınmaları kendileri için daha hayırlıdır" (Nur, 60).

Kadınların ev dışında veya yabancı erkeklerin yanında normal ev içi elbisesinin üstüne bir dış elbise daha giymeleri gerekir. Ayette şöyle buyurulur:
"Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mûminlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Bu onların tanınıp, kendilerine sarkıntılık edilmemesi için daha uygundur. ALLAH çok yarlığayıcı ve çok esirgeyicidir" (Ahzâb, 59)

"Evlenmekten umudunu kesmiş yaşlı kadınların, cinsel cazibelerini sergilemeksizin elbiselerini çıkarmalarında sizin için bir sakınca yoktur, bununla beraber iffetlerini korumaya özen göstermeleri kendileri için daha hayırlıdır." (Nur 60)

Bu ayetin açıklamasından önce geçen 30- ve 31. ayetlerde iffetin korunması ve bir tedbir olarak örtünme konusu ele alınmıştı; örtünme ile ilgili istisnalar arasında çocuklar, yaşlılar, ev halkı ile içli dışlı yaşamak durumunda olan hizmetçiler vardı. Şimdi bu ayette de istisnalar; yani amaca aykırı düşmediği için örtünme yükümlülüğünün hafifletilmesi ile ilgili bir başka hüküm daha vardır.
Buna göre yaşlanmış, âdet görmez hale gelmiş, cinsel cazibesini kaybetmiş, normal şartlarda kendisine izdivaç teklifi yapılmaz olmuş kadınlar, gençlere nisbetle daha az örtünebilecekler, bir başka ifade ile bazı giysilerini çıkarabileceklerdir.
Âyetin sonundaki uyarı, kadınlar yaşlı da olsalar kendilerine ilgi duyulması ihtimali bulunduğu için bu ruhsatı kullanırken dikkatli olmalarına, amaca göre hareket etmelerine yöneliktir.

NAMAHRAME BAKMA :

images


İbnu’l-Kayyim, el-Cevabu’l-Kâfi adlı eserin 129-130 sayfalarında şunları söylemektedir:

“Bakışlara gelince, bunlar şehvetin önderi ve elçisidirler. Harama bakmaktan korunmak, mahrem yerini korumanın esasıdır. Etrafına serbestçe bakan bir kimse kendisini tehlikeli yollara salmış olur. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
Ey Ali, bir bakışın ardından bir diğer bakış salma. Çünkü ancak birincisi senindir
Bununla kastedilen de maksat gütmeksizin ve aniden gerçekleşen bakıştır.

Musned’de Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’ın şöyle buyurduğu kaydedilmektedir: Bakış İblis’in oklarından zehirli bir oktur …Bakış aslında insana gelip çatan genel olayların esasını teşkil eder. Çünkü bakış kalpte duyguyu doğurur, bu duygu düşünceyi meydana getirir, düşünce daha sonra şehveti uyandırır, şehvet arkasından iradeyi doğurur, sonra bu güçlenir ve nihayet kesin bir karar haline gelir, arkasından fiil gerçekleşir. Bunu engelleyecek bir husus olmadığı takdirde bütün bunlar olur. Bundan dolayı şöyle denilmiştir: "Gözü harama karşı korumaya sabretmek, ondan sonrasından gelecek acılara sabretmekten daha kolaydır…”


Kadının Açık Olarak Yanına Çıkabileceği Kimseler

Müslüman bir kadının diz kapağı ile göbeği arası, karın ve sırtı dışında diğer yerlerini yanlarında örtmek zorunda bulunmadığı hısımları ya da birlikte yaşanacak durumunda olduğu kimseler Nûr sûresi 31. ayette sayılmıştır. Bunlar yedi sınıf olup şunlardır:

1- Kocası: Kadın kocasının yanında dilediği gibi giyinebilir. Eşler arasında örtünme bakımından bir sınır söz konusu değildir.

2- Babası

3- Kayınpederi

4- Oğlu

5- Kocasının oğlu

6- Erkek kardeşi:

7- Erkek kardeşinin oğlu: Yeğen

8- Kız kardeşinin oğlu : Yeğen

9- Müslüman kadın: Çünkü mûmin bir kadın, gayr-i muslim kadınların yanında diğer yakın hısımlarının yanında açıldığı gibi açık oturamaz. Burada, gayr-i muslim kadının kendi erkeklerinin yanında Müslüman kadını tasvir etmesi ve onu anlatması engellenmek istenmiştir. Ömer, Ebu Ubeyde (r.anhuma)'ye yazdığı bir mektubda şöyle demiştir:
"Bana, Müslüman kadınların hamamlara muşrik kadınlarla birlikte girdikleri haberi ulaştı. Bu, daha önceden kalma bir âdettir. ALLAH'a ve ahiret gününe inanan hiç bir kadının kendi dininden olmayanın avret yerine bakması helal olmaz" (İbn Kesîr, Muhtasaru't-Tefsîr, II, 600, 601).

10- Kölesi ve câriyesi: Bir kadın, köle veya câriyesinin yanında örtüsüz kalabilir, çünkü Peygamber (s.a.v.), Fâtıma (r.anha)'ya bir köle bağışlamıştı. Bu sırada Fâtıma'nın üzerinde başını örtse ayakları, ayaklarını örtse başını açık bırakan bir elbise vardı. Peygamber bu durumu görünce şöyle buyurdu: "Senin için bir sakınca yoktur. Çünkü bu köle senin baban ve oğlun yerindedir" (Ebu Dâvud, Libâs, 32).

11- Erkekliği kalmamış hizmetçiler: Denk olmama, yaşlılık, hastalık vb. sebeplerle kadınlara karşı istek duymama veya hadım olma gibi nedenlerle evin sahibi kadına cinsel bakımdan zararı dokunmayacak hizmetçiler, bahçıvan ve aşçı gibi kimseler, kadın için diğer hısımlar gibidir.

12- Kadınların gizli yerlerine bakmaktan anlamayan küçük çocuklar: Kadınların yanında bulununca onların konuşma, yürüme ve giyimlerinden cinsel bakımdan etkilenmeyecek derecede küçük yaştaki çocukların yanında örtünme zorunluluğu bulunmaz. Ancak çocuk erginlik çağına yaklaşmış olursa, artık yabancı kadınların yanına girmemelidir, çünkü,
1171- Ukbe b. Amir (r.anh)'den rivayete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Kadınların yanına girmekten sakının"
"Ey ALLAH'ın Rasulu! kocanın erkek kardeşi için ne buyurursunuz?" diye sorulunca, "Kayın birader ölümdür (ölüm gibidir)" buyurmuştur.
(Tirmizî, Radâ (Emzirme Bölümleri), 16; Buhari, Nikah: 112; Muslim, Selam: 8; Ahmed b. Hanbel, IV, 149, 153).


Zeyneb (r.anhâ) annemizin düğün ziyafeti tesettur ayetlerinin nuzûlüne de vesile oldu.
Davetliler yemekten sonra kalkıp gitmişti. Üç kişi vardi ki, onlar oturmuş çene çalıyorlardı. İki Cihan Güneşi Efendimiz onların kalkıb gitmesi için odaya girib çıkıyordu. Fakat onlar bu hareketten anlamıyorlardı. Efendimiz (s.a.v.) annelerimizin odalarını ayrı ayrı dolaştı geldi yine onlar konuşuyordu. Can sıkıcı bu hadise üzerine ALLAH Teâlâ Ahzab Sûresi: 53. ayet-i celileyi nâzil buyurdu. Meâlen:

"Ey iman edenler! Peygamberin evlerine yemeğe dâvet olunmadan vaktine de bakmadan girmeyin. Ancak davet edildiğiniz zaman girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamberi üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır. Ama, ALLAH hakkı söylemekten çekinmez. Peygamberin hanımlarından birşey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalbleriniz hem de onların kalbleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin ALLAH’ın Rasulunu üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız aslâ câiz olamaz. Çünkü bu, ALLAH katında büyük bir günahtır."
(Buhârî, Tefsîru'l-Kur'ân, 33/8; Taberî, age. XXI1,27)


O günden itibaren Rasûl-u Ekram (s.a.v) Efendimizin âileleri, mu’minlerin anneleri, perde arkasına çekildiler. Kıyamete kadar gelecek islâm hanımefendilerine örnek teşkil ettiler. İnsanlık haysiyet ve şerefini böyle muhafaza ettiler. İffet timsâli nezih bir hayat sürdüler. Gözler ve gönüller islam’ın bu güzellikleriyle huzur ve sukûn buldu. İnsanlık bu ölçülerle mutlu oldu. İnsan kıymeti ancak bu şekilde bilindi. İnsan insanlığının şerefine erdi.

Yukarıdaki hadisenin başka bir rivayetinde ise (Ahzab 53 nuzul sebeblerinden biri)
Cuveybir'in İbn Abbâs'tan rivayetine göre
Birisi Peygamber (s.a.v.)'in hanımlarından birinin yanına geldi. Yanına geldiği hanımın amcasının oğlu idi. Peygamber (s.a.v.): ona: "Bu günden sonra bir daha buraya gelme, burada durma." buyurdular.
"Ey ALLAH'ın elçisi, o benim amcamın kızıdır, ne ben ona kötü bir şey söyledim, ne de o bana." dedi.
Peygamber (s.a.v.): "Bunu biliyorum. Fakat hiç kimse ALLAH'tan daha kıskanç değildir ve hiç kimse de benden daha kıskanç değildir." buyurdular.
Adam bırakıp gitti, giderken de: "Amcamın kızıyla konuşmamı engelliyorsun ha? O'ndan sonra mutlaka onunla (amcamın kızıyla) evleneceğim." dedi ve işte bunun üzerine ALLAH Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirdi.
Bu adam söylediği o kelimeden tevbe olarak bir köle azat etti, ALLAH yolunda on deve yükledi ve yürüyerek hacca gitti.
(Suyutî, Lubâbu'n-Nukul, n,81)

Herhalde bu iki rivayette de Peygamber (s.a.v.)'in vefatından sonra Aişe ile evleneceğini söyleyen kişi aynı yani Talha ibn Ubeydullah olmalıdır.
(Esbabı Nuzul - Bedreddin Çetiner , Ahzab suresi 53. ayet tefsirinden)

Rasulullah (s.a.v)'ın hanımları sonsuza kadar mu'minlerin anneleridir. Rasulullah (s.a.v)'ın vefatından sonra hanımları bu yüzden nikah kıyılmamıştır. Mu'minlerin her birinin annesi olanlara karşı bile Perde arkasından konuşub, istemekle emrediliyorkan , birbirlerine haram olanların , o an evliyken, ileride boşanıb birbirlerini almaları (nikahlamaları) helal olanların ayrı ayrı odalarda oturmaları İslami olandır . Ki bu durumları görüyoruz. Evliyken bekarken bir araya gelen akrabaların zamanla evlendiklerini !

Başka bir hadisi şerifte de .
Âişe (r.anha) diğer bir rivâyette de Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in perde gerisinden kendisine uzatılan bir mektubu almak için elini uzattığı sırada, "Bu kadın eli mi erkek eli mi bilemiyorum" diyerek mektubu almaksızın elini geri çektiğini, uzatan kimsenin: "Kadın eli yâ RasulALLAH" demesi üzerine de: "Eğer kadın olsa idin tırnaklarını (kına ile) değiştirirdin" cevabında bulunduğunu haber verir. Bununla kına yakmayı kastetmişti. (Ebu Davud, Teraccul 4, (4166); Nesai, Zinet 18, (8, 142)

Ey iman edenler! Sizin köleleriniz ve henüz bulüğ yaşına gelmemiş olan çocuklarınız şu 3 zamanda sizden izin almadan yanınıza girmesinler.
1-Sabah namazindan önce
2-Öyle vakti elbiselerinizi çıkarıp gaylule yapacağınız zaman
3-Yatsı namazından sonra yani yatma zamanında bu zamanlar sizin için mahrem zamanlardır. Bunun dışında kalan vakitlerde bir beis yoktur.
Nur 57

Bakınız bu ayeti celilede yakın akraba oldukları halde bile içeri girmeyi ALLAH c.c. izine bağlamistir.

Rasûlullah (s.a.v)'ın ikinci muezzini Â'ma (iki gözü görmeyen) Ummu Mektum ; Bir gün Rasûlullah(s.a.v) ile sohbet etmek üzere hane-i saadete gelir.
İçeride sohbete başlayınca Mu´minlerin annesi Âişe validemiz: "Ya RasulALLAH, şuracıkda bende dinlesem musâde varmı?" der.
Rasulullah (s.a.v) : " hayır ya Âişe olmaz" deyince,
Âişe validemiz: "Neden ya rasulALLAH? onun gözleri zaten â'ma görmüyor ki?" deyince ;
Rasulullah (s.a.v) : "Ummu mektum seni görmüyorsa sende ummu Mektumu görmüyormusun?" buyurmustur.
Bununlada hem kadının erkeğe, hem erkeğin kadına bakmasını yasaklamıştır.
(Riyazu's salihin, 1624)

Abdu'l-Habîr İbnu Kays İbni Sabit İbni Kays İbni Şemmâs an ebîhi an ceddihi (radıyALLAHu anh) anlatıyor:

"Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a Ummu Hâlid adında bir kadın yüzü örtülü olduğu halde gelerek ALLAH yolunda öldürülmüş olan oğlu hakkında sormak istedi.
Ashab'tan biri kadına: "Sen, yüzü örtülü olduğun halde gelib oğlundan mı soracaksın?" dedi.
Kadın: Oğlumu kaybetti isem de hayamı kaybetmedim" dedi.
Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) kadına: " Oğlun iki şehid mukâfatı elde etmiştir!" dedi.
Kadın: "- Bunun sebebi nedir, ey ALLAH'ın Rasûlu?" diye sorunca şu cevabı verdi:
" Çünkü onu Ehl-i Kitab öldürdü!"
(Ebu Dâvud, Cihâd 8, (2488).Kutub-i sitte : 996)


"Bir de babalarınızın nikahladığı kadınları kendinize nikahlamayın. Geçmişte olanlar artık geçmiştir. Çünkü o, çok çirkin ve iğrenç bir şeydi. Ne fena adetti o. Analarınız, kızlarınız, kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren analarınız, sütten kardeşleriniz, hanımlarınızın anaları, birleştiğiniz karılarınızdan olub evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, -eğer onlarla henüz birleşmemişseniz (kızlarını almaktan ötürü) üzerinize herhangi bir günah yoktur- kendi sulbûnüzden gelen oğullarınızın karıları ve iki kız kardeşi bir arada almanız haramdır. Geçmişte olanlar artık geçmiştir. Şubhe yok ki Allah, Gafur'dur, Rahim'dir. Maliki bulunduğunuz cariyeler mustesna, kadınlardan kocası olanlarla evlenmeniz de haram kılındı. Bunlar, Allah'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Haram kılınanların dışında kalanlar ise size helal kılındı." (Nisa 22 - 24)


Erkeğe nikah düşmeyen kadın sınıfları :

Soy/Neseben:

1- Annesi (Annesi, Anne annesi, baba annesi)
2- Kız kardeşi (Ana bir, baba bir, ana baba bir kız kardeşleri)
3- Kızı
4- Halası / bibi (Babasının kızkardeşi, dedelerin kız kardeşi, Hanımının halası)
5- Teyzesi (Annesinin kız kardeşi, babasının kız kardeşi)
6 - 7 - Yeğenleri (Erkek ve kız kardeş kızları)


Nikâhen:

8- Kayın vâlide (Kayın ana)
9- Üvey kızı (Hanımının önceki nikahından olan kızı, Rabibe)
10- Gelini (Oğlunun hanımı)
11- Üvey anası (Analık)

Rada/Süt Emme sebebiyle:

12- Süt annesi (Süt annesi, Süt annenin annesi)
13- Süt Ninesi
14- Süt kızı
15- Süt torunu (Süt oğlu veya süt kızının kız çocukları)
16-17- Süt kardeşleri (Süt Yeğenleri / Süt erkek ve süt kız kardeş kızları)
18- Süt Halası

19- Süt Teyzesi







290-HAREMLIK_SELAMLIK.jpg


vatan.jpg

Bu da tesettür- tesettürsüz farkı
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Ö Çevrimdışı

özgürlüğe hasret

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
hocam Allah razı olsun.

önemli olmakla birlikte gereken önemi göremeyen bir konu malesef. hatta bu konuda hassasiyet gösterenlere, bilinçli müslümanlar(!)ımız,hacı(!)-hoca(!)larımız bile tepki gösterebiliyorlar....

bir kaç sorum olacak..mahrem olan kişilerin müslüman olmaması halinde durum değişiklik arzeder mi?

müslüman olmayan bayanların yanındaki tesettürün ölçüsü nedir? dış kıyafetle mi durulmalı? bizden olmayan kadınların yanında tesettürlü olmaktaki maksat yabancı erkeklere anlatma ihtimali olduğu için dış kıyafet değil de, fazla dikkat çekmeyen her hangi bir bol kıyafet giyilebilir mi? tesettür konusunda hassas olunduğuna göre tokalaşmakta mı caiz değil?

bayanın, eşinin erkek kardeşi gibi kişilerle, yabancı erkekler aynı hükümde mi? bu tür geçici olarak nikah düşmeyen kişilerin yanında ,tesettürlü olunduğunda ,hal ve hareketlere dikkat etmek şartıyla haremlik-selamlık uygulanmaması caiz mi?
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Kadınların yanına girmekten sakının"
"Ey ALLAH'ın Rasulu! kocanın erkek kardeşi için ne buyurursunuz?" diye sorulunca,
"Kayın birader ölümdür" buyurmuştur.

(Tirmizî, Radâ, 16; Ahmed b. Hanbel, IV, 149, 153).

Aile içi ilişkilerde, tesettürlü olmak ve başbaşa kalmamak ve edeblice olmak suretiyle durulabileceği kanısındayım. (Bana göre- Allahu âlem)
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
KADINLARIN ÖRTÜNMESİ ve YABANCI KADINLARA BAKMANIN HÜKMÜ


Nur 30- Mûmin erkeklere şöyle: Gözlerini (harama bakmaktan)sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için çok temiz (bir harekettir). Şubhesiz ki Allah, (kullarının ne) yapacaklarından hakkıyla haberdardır.
31-
Mûmin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zinetlerini açmasınlar. Bunlardan görünen kısım müstesna Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapayacak surette) koysunlar. Zinet(mahal)lerini kendi kocalarından, yahud kendi babalarından, yahud kocalarının babalarından yahud kendi oğullarından, yahud kocalarının oğullarından, yahud kendi biraderlerinden, yahud kendi biraderlerinin oğullarından, yahud kardeşlerinin oğullarından, yahud kendi kadınlarından, yahud kendi ellerindeki memleketlerden, yahud erkeklerden yana ihtiyacı olmayan hizmetçilerden, yahud henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Hepiniz Allah'a tövbe edin ey mûminler. Tâ ki korktuğunuzdan emin, umduğunuza nâil olasınız.



Âyetlerin Lafzı Tahlili

(Yaguddû): Gad kökünden gelen bir fiildir. Gad. kirpiği kirpik üzerine koymaya denir. Ayetteki manası ise, bakılması yasak olan birşeye bakmayarak yere bakmaktır.

(furûcehum): Mufessirlere göre bundan maksat zinadan korunmak ve avret yerlerini örtmektir.

(Ezkâtehum): Kendiniz için daha temiz, dininiz için daha koruyucu olur.

(Habîrün bima yesnaûn): Habir, birşeyin dışyüzünü bildiği gibi iç yüzünü de bütün derinliği ile bilen demektir. Yesnaûn ise, yaptıklarınız demektir. Buna göre âyetin manası, «Allahu taala yaptıklarınızı içi ve dışıyla hakkıyla bilendir.» olur.

(Ziynetehunne): Ziynet iki kısımdır. Biri yaratılıştan olan ziynet, diğeri de kazanılan ziynettir. Yaratılıştan olan ziynet yüz ve vücut güzelliğidir. Kazanılan ziynet ise, kadınların giydikleri ve kullandıkları süs eşyalarıdır.'

(İlki mâ zahare rtılnhâ): Örtülmesi, kapatılması mümkün olmayan yerler. Kadının dıştan giydiği elbise ve örtündüğü örtü gibi.

(Bihumurihinne): Humur, humar kelimesinin çoğuludur. Humar, kadının başörtüsüdür.

(Cuyubihinne): Cuyub, kadınların gerdan ve göğüs kısımları.

(Meleket eymanihunne): Meleket. malik olma demektir. Eyman ise. köle ve cariyelerdir.

(Etİrbeti): İhtiyaç.

(Etttfli): Tıfl, küçük çocuk demektir.

(Lemyezherû): Muttali olmayanlar demektir.

Allahu taala, Rasulullah (s.a.v.)'a şöyle buyurur: Sana uyan mu'minlere söyle, gözlerini kapatsın ve kendilerine helal olmayan yabancı kadınlara bakmasınlar. Ancak kendilerine mubah olan kadınlara bakabilirler. Kendilerini zinadan korusunlar ve yabancıların görmemesi için avret mahallerini örtsünler. Harama bakmamaları hem kalblerini temiz tutar, hem de onları fuhşa düşmekten korur.

Harama bakmak insanın kalbine şehvet tohumları eker. Şehvani bir arzuyu gayri meşru bir şekilde tatmin etmek İnsanın uzun zaman acı çekmesine sebeb olur. Şayet gözleri kasıtsız olarak haram birşeye değerse hemen başlarını çevirsinler, bakmaya devam etmesinler. Zira Allahu taala insanların her halini murakabe eder. Her şeylerine de muttalidir, hiçbir şey O'ndan gizli değildir. Allahu taala, «(Allah) gözlerin hain bakışını, göğüslerin gizleyeceği her şeyi bilir.» (Mûmin: 19) buyurmuştur.

Allahu taala bu emri tekid ederek şöyle buyurur: Mûmin kadınlar da yabancı erkeklere bakmasınlar, gözlerini çevirsinler. Namuslarını korusunlar. Ancak Allahu taala kadınlara erkeklerden fazla olarak ziynetlerini açığa vurmayı da yasaklamıştır. Ancak kendi mahremleri olan erkekler İstisnadır. Kadınların zinetlerini gizlemeleri kendileri için daha güzel, daha uygundur. Ancak bu zinetler kasıtsız ve art niyetsiz olarak kendiliğinden açılırsa bir beis yoktur. Allahu taala çok mağfiret ve rahmet edicidir.

Kadınlar cahiliyet devrinde de şimdi olduğu gibi, erkeklerin dikkat nazarlarını celbetmek için, göğüs ve gerdanları, bilekleri, erkekleri tahrik edecek yerleri açıkta kalacak elbiseler giyer, saçlarını omuzlarına döker, başörtülerini geriye atarlardı. Bu kılıkla erkekler arasında gezerlerdi. İşte Allahu taaia mümin kadınlara onlar gibi yapmamalarını, önlerine bakarak yavaş yavaş yürümelerini emretmektedir. Onların bu edeble yürümeleri, kötü kimselerin fenalıklarından namus ve iffetlerini koruyacaktır.

Allahu taala," bu emir ve yasaklan hem erkeklere, hem de kadınlara emretmiştir. Bu emir ve yasaklara uyan erkek ve kadınlar Allah (cc)'a yönelerek yüksek derecelere ulaşırlar ve Allah (cc) katında âzabtan kurtulanlardan olurlar.



Âyetlerin Nuzul Sebebleri

1-İbni Mezdevî, Ali bin Ebi Talib (ra)'ten şöyle rivayet etmiştir: «Rasulullah (s.a.v.) zamanında Medine sokaklarında dolaşan bir kadınla bir erkek karşılaştıklarında bakışmışlar Şeytan bu bakışlardan istifade ederek onların bakışlarını birbirlerini beğenmeye çevirmiş. Adam bir yandar yürüyor, bir yandan da kadına bakıyormuş. Başı hep kadından tarafa çevrili olduğu İçin önüne çıkan bir duvara çarpmış ve burnu kanamış. Bunun üzerine, «Allah (cc)'a yemin ederim ki gidip Rasulullah (s.a.v.)'a durumu anlatıncaya kadar burnumun kanını yıkamayacağım.» diye yemin etmiş. Rasulullah (s.a.v.)'ın yanına gelerek hadiseyi anlattı. Rasulullah (s.a.v.), «Burnunun duvara çarparak kanaması günahının cezasıdır.» buyurdu. Bunun üzerine, «Mu'min erkeklere söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar...» âyeti nazil oldu.» [Suyuti, Durrul-Mensur, C. 5, Sf: 40]

2-İbni Kesir, Mukatil bin Hayyan'dan, o da Cabir bin Abdullah el-Ensarî'den şöyle rivayet eder: «Esma binti Mirsed (ra)'in Beni Harise mevkiinde bir hurmalığı vardı. Kadınlar oraya etek giymeden, göğüsleri, saçları ve ayaklarındaki halhalları açık olarak giderlerdi. Esma (ra), «Bu görünüşünüz ne kadar çirkin.» dedi. Bunun üzerine, «Mu'min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar...» âyeti nazil oldu.» (İbni Kesir, age. C. 3. S. 283; Suyuti, Durrul-Mensur, C. 5,
Sf: 104)



Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler

Birinci incelik: Allahu taalanın «Gözlerin sakınılmasını «Irzların korunmasından önce zikretmesinin hikmeti şudur: Kadına bakmak zinann elçisi ve kötülüklerin öncüsüdür. Hemasî'nin de dediği gibi, «Bakışlar kalbin elçisi olduğu için gördüğün manzaralar seni üzer. Zira her gördüğünü yapamazsın, bazı gördüklerine de dayanamazsın.» (Mehasinu'd-Tevil, 12. Cüz) Zira bakışla mubtela olmak çok mümkündür. Bundan korunmak da mümkün değildir. Göz, herşeyi kalbe ulaştıran en büyük kapıdır. Bu sebeble insan göz yoluyla birçok günaha düşer. Çünkü bakış tebessüme, tebessüm selama, selam konuşmaya, konuşma anlaşmaya, anlaşma da gayri meşru bir şekilde bir araya gelmeye vesile olur.

İkinci incelik: Âyetteki «Gözlerini sakınsınlar» emri, herşey için değil, yanız Allah (cc)'ın haram kıldıklarına aittir.

Üçüncü İncelik: Âyetteki «Ziynetlerini açmasınlar» tabiri, ziynetlerin takıldığı yerin, dolayısıyla ziynetlerin örtülmesini ifade eder.

Zemahşerî: «Âyette ziynet yerinin zikredilmemesindeki hikmet, ziynet yerlerinin korunması, örtülmesi icabettiğinin ifade edilmesidir. Çünkü Allahu taala «Ziynetlerini açmasınlar» buyururken aslında ziynet yerlerinin açılmamasını kasdetmiştir. Çünkü takılmayan ziynetlerin görülmesi haram değildir. Bu yüzden ziynetlerin yasaklanmasına gerek yoktur. Demek ki asıl yasaklanan ziynetlerin takıldığı yerlerdir.» (Zemahşeri, Keşşaf, C. 3, Sf: 230)

Dördüncü İncelik: Bazı alimlere göre, gözle zevk alındığı gibi kulakla da zevk alınır. Bunun-için Allahu taala kadınlara yürürken, «Gizleyecekleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar.» buyurmuştur. Çünkü ayaklar yere vurularak yüründüğünde, o zaman, kadınların ayak bileklerine taktıkları hamalların sesi duyulurdu. Bu ses; erkeklere bir kadının geldiğini bildirir ve şehvani arzularını tahrik ederdi. Bu sebeble âyet, bir evvelki âyette olduğu gibi, ziynet takılan azaların —ayak bile olsa— açılmasının haram olduğuna delalet eder. Hulasa, şehveti tahrik eden parfüm, esans, cazib yürüme şekli ve konuşma yasaktır. Çünkü Allahu taala, «Eğer (Allahtan) korkuyorsanız (size yabancı olan erkeklere) yumuşak söylemeyin. Sonra kalbinde maraz bulunanlar tamaa düşer.» (Ahzab: 32) buyurmuştur. Kadının ziynetinin sesi yasaklanınca elbetteki kendi sesi de yasak olacaktır.

Beşinci incelik: «Gözü sakınma»nın birçok faydaları vardır:

1-Allah (cc)'ın emri tutulmuş olur.
2-Bir ok gibi kalbi yaralayan manzaralardan korunulmuş olunur.
3-Kalb kuvvetlenir.
4-Kalb kötü şeylerle meşgul olmaz, Allah (cc)'la meşgul olmaya Çalışkanlık peyda eder.
5-Kalbe nur kazandırır.
6-Kalbe feraset verir.
7-Şeytanın giriş yolları kapatılmış olur.


Ayetlerdeki Şer’i Hükümler


Birinci Hüküm ; Yabancı Kadınlara Bakmanın Hükmü Nedir?


İslâm şeriati yabancı kadınlara bakmayı kesin olarak yasaklamış, haram kılmıştır, öyleyse insanın karısı ve mahremi olan kadınlardan başkasına bakması haramdır.

Kasıt olmaksızın ani olarak bir kadını görmekte bir vebal yoktur. Zira bu görüş insanın iradesi dışında vaki olmuştur. Allahu taala gücümüzün yetmediği şeyi bize emretmediği gibi yolda yürürken gözlerimizi kapamamızı da emretmemiştir. Bu sebebte kasıtsız bakış muaheze edilmez.

Nitekim Rasulullah (s.a.v.), Ali'ye, «Ya Ali, yabancı bir kadını gördüğünde ikinci defa bakma. Çünkü ,lk bakışın İraden dışındadır ve onda bir vebal yoktur. İkinci defa bakarsan bu, iradenle olduğu için haramdır(Tirmizl ve Ahmed) buyurmuştur.

Cerir bin Abdullah'tan da şöyle rivayet edilmiştir: «Rasulullah (s.a.v.)'a ani olarak yabancı bir kadını görmek hususunu sordum. Bana, görünce gözlerimi çevirmemi emretti.» (Muslim, Tirmizi ve Ahmed)

Yabancı bir kadını ani olarak gören bir kimsenin ikinci defa bakması haramdır. Zira ikinci bakış iradîdir, fitne ve fesada yol açar. Bu yüzden Rasulullah (s.a.v.) ikinci bakışı «göz zinası» olarak vasıflandırmıştır.

Buhari ve Muslim'in rivayetine göre Rasulullah (s.a.v.), «Beni Ademe zina mutlaka yazılmıştır. Bakmak gözün zinası, konuşmak dilin zinası. dinlemek kulağın zinası, tokalaşmak elin zinası, yürümek ayağın zinasıdır. İnsan nefsi bunları arzu eder. Namusu da ya bunu tekzib eder veya tasdik eder.» buyurmuştur.

Gözünü sakınan mümin sevap kazanır. Çünkü Rasulullah (s.a.v.), «Bir müslüman bir kadının güzelliğini gördükten sonra gözünü sakınırsa. Allahu taala ona zevk alacağı bir ibadet nasib eder (İmam Ahmed, Musned) buyurmuştur.

Ebu Said el-Hudri (r.anh)'den şöyle rivayet edilir: «Rasulullah (s.a.v.), «Yollarda beklemekten ve oturmaktan sakının.» buyurdu.
Bunun üzerine, «Ya Rasulullah (s.a.v.), yollarda işlerimizi konuşmak için duruyoruz.» dedik.
«O zaman yolun hakkını verin.» buyurdu.
«Yolun hakkı nedir?» diye sorunca da "Gözleri sakınmak, kimseye eziyet vermemek, verilen selamı almak, marufu emretmek ve munkeri nehyetmektir." buyurdu.» (Buharı ve Muslim)



İkinci Hüküm: Erkek ve Kadında Avretin Sınırı Nedir?

«Irzlarını korusunlar.» âyeti avret yerlerinin örtülmesinin farz olduğuna delalet eder. Zira bu âyet namusu korumayı emrettiği gibi başkalarının gözlerinden avret mahallinin korunmasını da emretmektedir.

Fakihler ..avret yerlerinin açık olmasının haramlığında ittifak etmişlerdir. Ne var ki avretin sınırları hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bu husustaki bütün görüşleri delilleri ile birlikte tafsilattı olarak izah etmeye çalışacağız:

Erkek ve kadının avret mahalleri, erkeğin erkeğe karşı, erkeğin kadına karşı, kadının kadına karşı ve kadının erkeğe karşı avretleri başlığı altında incelenmelidir.

1- Erkeğin erkeğe karşı avreti;

Erkeğin erkeğe karşı avreti, diz kapağından göbeğe kadar olan kısmıdır, öyleyse bir erkeğin diğer bir erkeğin diz kapağı ile göbeği arasındaki bölümüne bakması haramdır. Bu avret mahallinin dışındaki yerlere bakılması haram değildir. Çünkü Rasulullah (s.a.v.), «Bir erkek, diğer bir erkeğin avret mahalline, bir kadın da, diğer bir kadının avret mahalline bakmasın.» buyurmuştur.

Fukahanın cumhuruna göre erkeğin avret mahalli yukarıda söylendiği üzere, diz kapağı ile göbeği arasındaki kısmıdır. Bu birçok sahih hadisle de tesbit edilmiştir.

İmam Malik (r.anh)'e göre ise erkeğin uyluğu avret değildir.
Cumhur, uyluğun da avret olduğunu aşağıdaki hadislerle isbat ederler:

Ashab-ı Suffeden olan Cerhed el-Eslemî'den şöyle rivayet edilmiştir: «Rasulullah (s.a.v.)'ta birlikte oturuyorduk. Benim uyluğum açık idi. Bana, «Uyluğunun avrat olduğunu bilmiyor musun?» buyurdu.» (Ebu Davud ve Tirmizi)

Rivayete göre Rasulullah (s.a.v.), Ali'ye, «Uyluğunu açma.» buyurmuştur.(Ebu Davud ve İbni Mace)
Diğer bir rivayete göre de şöyle buyurmuştur: «Uyluğunu açma. Canlı veya ölünün uyluğuna da bakma(Fahraddin Razi, Tefsir)

Rasulullah (s.a.v.), İnsanın soyunmasını ve avret mahallerini açmasını, yanında kimse olmasa dahi yasaklamıştır. Zira, «Çırılçıplak soyunmaktan kaçının. Zira öyle melekler vardır ki sizden ancak tuvalette ve ailenizle temas halinde iken ayrılır(Tirmizi) buyurmuştur.



2- Erkeğin kadına karşı avreti

İster mahremi olsun, ister namahrem, erkeğin kadına karşı avreti, erkeğe karşı olduğu gibi. diz kapağı ile göbeği arasıdır. Yalnız karı-koca arasında avret mahalli yoktur. Zira Allahu taala, «(Öyle muminler) ki, onlar ırzlarını koruyanlardır. Suvar ki zevcelerine, yahut sağ ellerinin malik olduklarına (kendi cariyelerine) karşı (olan durumları) mustesnadır.» (Mûminun: 5-6) buyurmuştur.

3- Kadının kadına karşı avreti:

Kadinların kadınlara karşı avreti de erkeklerde olduğu gibi diz kapakları ile göbekleri arasıdır. Buna göre bir kadının diğer bir kadının diz kapağı ile göbeği arasındaki kısma bakması haramdır. Avrat mahalli haricindeki yerlere bakması ise caizdir.

Zımmi ve kafir kadınlar için özel bir hüküm vardır. Allah (cc) izin verirse bu hükmü ileride açıklayacağız.


4- Kadının erkeğe karşı avreti:

Sahih olan görüşe göre, kadının erkeğe karşı avreti bütün vücududur. Şafii ve Hanbeli'lerin görüşü de budur. Hatta İmam Ahmed bin Hanbel (r.h.) bu hususta, «Kadının bütün vücudu avrat olduğu gibi tırnakları dahi avrattir(İbni Cevzi. Tefsir. C. 6. S. 31)demiştir.

İmam Malik (r.h.) ve İmam Ebu Hanife (r.h.)'ye göre ise kadının elleri ile yüzü hariç bütün vücudu avret mahallidir.

Görüşlerin kendilerine has delilleri vardır. Bunları kısaca açıklayalım:



Maliki ve Hanefilerin delilleri:

Maliki ve Hanefilerin yüz ve ellerin avret olmadığına dair delilleri şunlardır :

1-«Bunlardan görünen kısım müstesna.» âyeti. Yüz ve ellerin açık olması zaruri olduğundan bu âyet buraların avret sayılmayacağına işaret eder. Bu görüş bazı sahabi ve tabiinden de rivayet edilmiştir. Nitekim Said bin Cubeyr (r.anh), «Bunlardan görünen kısım mustesna» âyetinden maksat yüz "ve ellerdir.» demiştir. Ata da âyetteki istisnanın yüz ve eller olduğunu söylemiştir. Dahhak'tan da buna benzer bir rivayet yapılmıştır. (Taberi. Tefsir. C. 18. S. 118)

2-Ayşe'den rivayet edilen, «Ebubekir (r.anh)'in kızı Esma (r.anha), cok ince bir elbise ile Rasulullah (s.a.v.)'ın yanına geldi. Onu görünce Rasulullah (s.a.v.) yüzünü çevirerek, «Ey Esma, kadın buluğa erdimi, (yüz ve ellerini işaret ederek) şu ve şunun haricinde kadının vücudunun görünmesi haramdır.» buyurdu.» (Ebu Davud, "Kurtubî, Tefsir. C. 12. S. 229) hadisi.

3- Namazda ve ihramda el ve yüzün acık bırakılması da bunların avret olmadığına delalet eder. Eğer el ve yüz avret olsaydı namaz ve ihramda açık bırakılmaları mubah olmazdı. Çünkü avret mahallinin örtülmesi farzdır. Bu sebeble avret mahalli açık olarak namaz kılınması namazın sıhhatini bozar.



Şafii ve Hanbelîlerin delilleri:

Şafii ve Hanbelilerin el ve yüzün avret olduğuna dair delilleri de şunlardır :

1-Kitabdan delilleri: «Ziynetlerini açmasınlar.» âyeti. Bu âyet-i kerime ziynetlerin açılmasını haram kılmıştır.
Ziynet ise iki kısımdır. Biri yaratılıştan olan ziynet, diğeri ise kazanılan ziynettir. Yüz yaratılıştan olan bir ziynettir. Hatta güzelliğin aslı, fitne ve fesadın kaynağıdır.
Kazanılan ziynet ise giyilen güzet elbise, takılan süs eşyaları, 'göze çekilen sürme ve ele yakılan kına ve benzeridir.
Âyeti kerime kayıtsız şartsız kadınlara erkeklere karşı uzuvlarını ve ziynetlerini açmalarını yasaklayarak haram kılmıştır.

Şafii ve Hanbelilere göre âyetin, «Bunlardan görünen kısım mustesna» ifadesinden maksad, kasıtsız olarak kendi kendine acılan kısımdır. Mesela; rüzgarın kadının örtüsünü açması gibi. Buna göre âyetin meali şöyle olmaktadır: «Kadınlar ziynetlerini kesin olarak açmasınlar. Açtıkları takdirde muaheze edilirler. Ancak ziynetlerinin kendiliğinden açılması veya rüzgâr gibi herhangi bir sebeble kasıtsız olarak acıtması halinde onlar muaheze edilmez.» öyleyse yüz ve el de açılması haram olcn ziynetlerdendir:

Kitabdan olan bir başka delilleri de «Bir de onun zevcelerinden lüzumlu birşey istediğiniz vakit perde ardından isteyin.» (Ahzab; 53) âyetidir. Bu âyet saraheten yüze bakmanın haram olduğuna delalet etmektedir. Gerçi bu âyet Rasulullah (s.a.v.)'ın zevceleri hakkında nazil olmuştur. Fakat, hükmü kıyas yoluyla bütün kadınlara teşmil olunur. Çünkü âyetteki «perde ardından isteyin» ilahi emri, kadın oldukları içindir, öyleyse diğer kadınlardan da lüzumlu ve meşru birşey istenileceği zaman ancak perde arkasından istenebilir.

Sünnetten olan delilleri:

Birçok sahih hadis, yüze ve ele bakmanın haram olduğuna delalet eder. Bunlardan bazıları şunlardır:

1- Cerir bin Abdullah'tan şöyle rivayet edilmiştir: «Rasulullah (s.a.v.)'a ani olarak yabancı bir kadını görmek hususunu sordum. Bana, görünce gözlerimi çevirmemi emretti.»

2- Ali'den rivayet edilen, «Ya Ali, yabancı bir kadını gördüğünde ikinci defa bakma. Çünkü ilk bakışın iraden dışındadır ve onda bir vebal yoktur. İkinci defa bakarsan bu, iradenle olduğu için haramdır.» hadisi.

3- İbni Abbas (r.anhuma)'dan şöyle rivayet edilir: «Bir kurban bayramı günü Rasulullah (s.a.v.) Fazl bin Abbas'ı atının arkasına bindirmişti. Fazl, beyaz tenli, güzel saçlı, yakışıklı bir delikanlı idi. Has'am kabilesinden bir kadın Rasulullah (s.a.v.)'ın yanına gelerek bir şeyler sormak İstedi. FazI kadına, kadın da Fazl'a bakıyordu. Rasulullah (s.a.v.) Fazi'm yüzünü diğer tarafa çevirdi.»

Nakledilen bu hadisler yabancı bir kadına bakmanın horam olduğunu ifade eder. Şubhe yok ki, yüz de bakılması haram olan uzuvlardandır, öyleyse yüz de avrettir.

Aklî delilleri: .

Fitneden kaçınmak için yüze bakmamak icabeder. Çünkü yüze bakmaktaki fitne, dizden aşağıya bakmaktaki fitneden daha büyüktür. Kadının saçma ve ayaklarına bakmak ittifakla haramdır. Yüz güzelliğin aslı, fitnenin kaynağıdır. Bu bakımdan haram olması daha evladır.

Kaldı ki, Şafii ve Hanbelilerin âyeti tevil şekilleri ortaya çıkarıyor ki yüz avrettir. Yüzün avret olmayacağına dair de hiçbir delil yoktur.

Maliki ve Hanefi'lerin delil aldıkları Esma ile ilgili hadise gelince, bu hadisin senetleri kopuktur. Birçok ravisinde de zayıflık vardır. Bu hadis konusunda muhaddisler değişik görüşler ileri sürmüşlerdir.
Hadis yalnız Ebu Davud'un süneninde olduğu halde Ebu Davud, «Bu hadis murseldir. Zira bu hadisi Ayşe'den rivayet eden Halid bin Durayk, Ayşe'ye ulaşmamıştır. Hadisin senetlerinden olan Said bin Beşir Ebu Abdurrahman el-Basrî, Şama yerleşen İbni Nesr'in azadlısıdır. Ki onun hakkında birçok muhaddisin itirazı vardır.» (Ebu Davud, Sunen, C., S. 58) demektedir.

Bu hadis hakkında tek ravisi olan Ebu Davud'un görüş ve düşünceleri böyle olunca, yüz ve ellerin avret olmadığına dair delil olması ne derece uygun olur? Bir an için hadisin sahih olduğunu farzetsek bile yine de delil olma durumu şubhelidir. Çünkü hadisin hicap âyetlerinden önce varid olması kuvvetle muhtemeldir. Eğer hicap âyetlerinden önce varid olmuşsa, âyetlerle neshedilmiş demektir. Veya hadis ancak zaruret hallerinde el ve yüze bakmanın caiz olduğunu ifade etmektedir. Mesela; bir dünür, bir şahit veya bir kadı yüze bakabilir.

İbni Cevzi bu hususta şöyle demektedir: «Bu âyet yabancı kadınlara özürsüz olarak bakmanın haram olduğunu ifade eder. Fakat eğer zaruret varsa, mesela bir erkek kadınla evlenmek İstiyorsa veya onun aleyhinde şehadette bulunacaksa yalnız yüzüne bakabilir. Zaruret hallerinin dışında her ne suretle olursa olsun yabancı kadına bakmak haramdır. Mademki yüz ve eller avrettir, namazın şartlarından biri de setr-i avret olduğuna göre, bunların açılması ile neden namaz bozulmuyor diye sorulabilir. Bunun cevabı şudur: Namazda yüz ve ellerin örtülmesinde meşakkat vardır.

Bu yüzden yalnız namaza mahsus olarak yüz ve ellerin açılmasına müsade edilmiştir.»

El ve yüzün avret olmadığını iddia eden alimler, yüz ve ellerde hiçbir ziynet eşyasının olmamasını ve bunların açılmasının fitneye sebeb olmamasını şart koşmaktadırlar. Bu sebeble zamanımızdaki kadınların yüz ve ellerinde kullandıkları süs eşyaları ile erkekler arasında gezmelerinin haram olduğunda hiçbir alimin şüphesi yoktur.

Yüz ve ellerin avret olmadığını iddia eden alimlerin sözleri, yüz ve ellerin açık olmasının farz olduğu, sünnet olduğu veya bunların örtülmesinin bid'ad olduğu manasına gelmez. Çünkü böyle bir İddiayı müslüman bir alim değil, sade bir müslüman bile öne süremez. Bunların sözlerinin manası, zaruret halterinde ve fitneye sebeb olmadığı takdirde açılmalarında bir vebal olmadığıdır.

İçinde yaşadığımız çağda şeytanın yardımcıları alabildiğine çok, fuhuş ve ahlaksızlık alabildiğine yaygındır. Bu yüzden bugün hiçbir alim, hatta akıllı bir insan yüzün açılmasının caiz olduğunu söyleyemez. Çünkü bu veba hastalığına benzeyen ahlaksızlığın ümmet İçinde ve bilhassa yabancı kadınları taklid eden kadınlar arasında hızla yayıldığını gören her alim yüzün açılmasının haram olduğuna hükmeder. Çünkü bu devirde fitne ve fesad muhakkaktır. Kötülüğe davet eden vasıtalar son derece yaygındır. Ben bugünkü manada ilericilik taslayan hiçbir toplum görmedim ki, Allahu taalanın. «Mu'min erkeklere söyle: Gözlerini sakınsınlar.» âyeti ile Rasulullah (s.a.v.)'ın, «Gözünü çevir.» buyruğunu duyan, dinleyen bulunsun. Hulasa böylesine bozuk bir zamanda korunmak farzdır.
Allahu taala isteyeni doğru yola iletsin.


Üçüncü Hüküm: Açılması Haram Olan Ziynet Nedir?

«...Ziynetlerini açmasınlar...» âyeti kadınların yabancı erkekler karşısında fitneye sebebiyet vermemek için ziynetlerini açmalarının haram olduğuna delalet eder.

Ziynet aslında, kadının giydiği elbise, takındığı süs eşyası ve kullandığı makyaj malzemesidir. Zira ziynet iki çeşittir. Birisi yaratılıştan olan ziynet, diğeri kazanılan ziynettir. Yaratılıştan olan ziynet, kadının teninin, boy ve 'endamının ve yüzünün güzelliğine denir. Her nekadar bazı alimler yaratılıştan olan güzelliğin ziynet olmadığını iddia etmişlerse de kadının asıl ziynetinin yaratılıştan olan güzelliği olduğu açıktır. Bu yüzden Altahu taala, «Başörtülerini yakalarının üstünü (kapayacak surette) koysunlar.» buyurmuştur. Allahu taala bü âyetle kadınların saç, göğüs gibi azalarının örtülmesini emretmektedir, öyleyse bu âyet, «ziynet»ten kastın yaratılıştan olan güzellikler olduğuna da delalet etmektedir.

Açıktır ki, elbise, küpe, gerdanlık gibi ziynetlere kadının vücudundan ayrı olarak bakılması haram değildir. Haram olan, kadın vücuduna takıldıktan sonra onlara bakmaktır. Kadına takılan ziynete bakmak haram olursa. tabiatiyle ziynetin takıldığı uzva bakmak da haramdır.

İbni Mes'ud (r.anh)'a göre kazanılan ziynet, «Kadının dıştan giydiği güzel ve cazib elbiseler.» Mucahid'e göre, «Elbise, küpe, gerdanlık, sürme ve kına.»dır. (Kurtubi. age, C. 12. S. 228) Said bin Cubeyr (r.anh) ise el ve yüzün de sayılanlar gibi zahir ziynetlerden olduğu görüşündedir. Fakihlerin bu husustaki görüşlerini yukarıda açıklamıştık.

İbni Atlyye bu hususta şunları söyler: «Benim anladığıma göre. âyet, kadınlara ziynet denilen herşeyi erkeklere açmaktan mutlaka kaçınmalarını emretmektedir. Ancak zaruret hallerinde örtülmesi mahzurlu olan yüz ve el gibi azaların açılmasında bir mahzur yoktur.» (Kurtubî, age. C. 12, S. 229)


Dördüncü Hüküm: Kadınların Önünde Ziynetlerini Açabilecekleri Mahremleri Kimlerdir?

Kur'an-ı kerim, kadınların önlerinde ziynetlerini açabilecekleri Koca larının dışındaki mahrem erkekleri umumi hükümden İstisna ederek teker teker saymıştır. Bundaki hikmet de kadınların âyette belirtilen kimselerle devamlı bir arada bulunmaları zaruretidir. Bu erkekler kadınla akrabalık vesilesi ile birarada yaşamaktadırlar ve bir fitne uyanması da bahis mevzuu değildir.


Kadının mahremleri şunlardır:

1-Koca. Kocanın karısının bütün vücuduna bakması mubahtır. Ayette İstisna edilen uzuv haricindeki bütün uzuvlarından da menfaatlenebillr.

Kurtubî şöyle der: «Kadının kocası ve cariyenin efendisi onun bütün vücuduna bakabileceği gibi, bir istisna dışında bütün uzuvlarından da istifade edebilir. Bunun İçin de Aliahu taala kadının ününde ziynetlerini açabileceği erkeklerin sayılmasına koca ile başlamıştır.» (Kurtubî, age. C. 12, S. 231)

2-Baba ve dedeler. Kadının anne ve baba tarafından dedelerinin hükmü aynıdır.

3-Kocanın babası.

4-Kadının kendi oğullan, oğullukları ve torunları.

5-Kadının kardeşleri. Bunlar ister anne baba bir kardeşleri olsun, ister yalnız anne veya babadan kardeşi olsun farketmez.

6-Kardeşlerinin oğulları

Sayılanların tamamı kadının mahremidir. Bunların önünde ziynetlerini açmaları mubahtır.

Allahu taala bu âyette amca ve dayılara ait hükmü beyan etmemiştir. Bütün fakihlere göre amca ve dayıların hükümleri de mahremiyet bakımından yakınlık dereceleri sayılan kimselerle aynıdır. Amca ve dayılar baba hükmünde olduğu için âyette ayrıca sayılmamıştır. Zira çoğu kez amcaya da baba denilmektedir. Nitekim Allahu taala, Yâkub aleyhisselamm sorusuna karşılık oğullarının şöyle dediklerini bildirmektedir; «Senin İlahına ve babaların İbrahimin, İsmallin, îshakın birtek İlahı olan Allaha ibadet edeceğiz.» (Bakara: 133)
Bilindiği gibi İsmail aleyhisselam, Yakub aleyhlssetamın babası değil, amcasıdır. Fakat amca, baba hükmünde olduğu için âyette baba olarak zikredilmiştir.

Âyette sayılan neseb yoluyla akraba erkekler kadının mahremi olduğu gibi süt yoluyla olan aynı akrabalar da kadının mahremleridirler. Zira Rasulullah (s.a.v.), «Evlenmesi neseben haram olan kadınlar, süt yoluyla da haramdır.» buyurmuştur.

Sayılan kimselerden başka kadınların cariyeleri, kadına ihtiyaç duymayan hizmetçileri ve kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocukların hükümlerini de ayrı ayrı açıklayacağız.

Beşinci Hüküm: Müslüman Bir Kadının Kafir Bir Kadına Karşı Avreti?

Fakihler bu hususta ihtilaf etmişlerdir.

Bazı alimlere göre âyetteki «kendi kadınları» ifadesinden maksat «müslüman kadınlar»dtr. Selefin çoğunluğunun görüşü de budur. (Fahreddin Razi, age, C. 23. S. 207. 174)

Kurtubî şöyle der: «Âyetteki, «kendi kadınları» ifadesinden maksat, «müslüman kadınlaradır, öyleyse mümin bir kadının müşrik ve zımmî bir kafir kadın karşısında vücudunun hiçbir yerini açması helal değildir. Ancak cariyelerinin hükmü müstesnadır.

«Bazı alimlere göre hıristiyan bir kadının müslüman bir kadını öpmesi veya müslüman bir kadının müşrik bir kadına karşı olan avret mahallinin dışındaki yerlerini göstermesi mekruhtur. Zira Ömer (r.anh), Suriye valisi Ebu Ubeyde bin Cerrah (r.anh)'a yazdığı mektupta, «Bana gelen haberlere göre müslüman kadınlarla zımmî kadınlar aynı hamamda birlikte yıkanıyorlarmış. Buna mani ol. Çünkü zımmi bir kadının bir müslüman kadını çıplak olarak görmesi caiz değildir.» demiştir. Bu mektubu alan Ebu Ubeyde (r.anh), halkı toplayarak, «Hangi kadın özürsüz olarak sırf temizlenmek için zımmi kadınlarla hamama giderse, Allah (cc) müslüman-ların yüzünü ağarttığı gün o kadının yüzünü karartır.» demiştir.» (Kurtubi, age, C. 12, S. 233)

İbni Abbas (r.anhuma) da şöyle der: «Müslüman kadınların yahudi veya hı-ristiyan kadınlara vücudlarını göstermeleri haramdır. Zira onlar müslüman kadınların vasıflarını gidib kocalarına ve erkeklerine anlatırlar.» (Kurtubi, age, C. 12, S. 233)

Bazı alimlere göre de âyetteki «kendi kadınlarından maksat, müslüman veya zımmî bütün kadınlardır. Alusî de Fahreddin Razi'den naklen, "Kadınlar'dan maksat müslüman veya kafir bütün kadınlardır" demektedir. Alusî, Fahreddin Razi'nin seleften şöyle naklettiğini zikreder: «Kadınlar'dan maksat müslüman kadınlardır. Buna göre Müslüman olmayan kadınlar karşısında müslüman kadının yabancı erkekler karşısında olduğu gibi örtünmesi lazımdır.» görüşü, bu örtünmenin farz değil sünnet olduğu şeklinde anlaşılır.» (Alusi, age, C. 19, S. 143)

Mevdudî, bu mesele hakkında şunları yazmaktadır: «Allahu taala, «kadınlar» yerine, «kendi kadınları» tabirini kullanmıştır. Şayet mutlak ifade ile «kadınlar» deseydi, müslüman kadınların, kadının kadına karşı avreti sayılan yerler dışındaki yerlerini, İster mümin ister kafir, ister salih e ister fasıke olsun bütün kadınlara göstermeleri helal olurdu. Halbuki Allahu taala âyette «kendi kadınları» tabirini kullanmıştır. Bu şekilde müslüman hür kadınlara ziynetlerini açmaları hususunda bir sınır çizilmiştir.

«İşte bu özel sınırın ne olduğu hususunda müfessirler ve fakihler arasında ihtilaf vardır. Bazı alimlere göre, «kendi kadınları» tabiri yalnız müslüman kadınları İfade eder. Bu, İbni Abbas (r.anhuma), Mucahid (r.h.) ve İbni Cerir (r.h.)'nin görüşüdür. Bunlar görüşlerini Ömer'in Ebu Ubeyde (r.anhuma)'ye yazdığı mektuba dayandırmaktadırlar.

«Diğer bir taifeye göre «kendi kadınlarından maksat bütün kadınlardır. Fahreddin Razi'ye göre bu en sıhhatli görüştür.

Bir başka taifeye göre ise «kendi kadınlarından maksat, onlarla tanışan, konuşan ve iş yapan kadınlardır. Bu kadınların müslüman olmaları ile olmamaları arasında hüküm bakımından bir fark yoktur. Âyetteki «kendi kadınları» ifadesi dışında kalan kadınlar tanınmayan, huyu ve adetleri bilinmeyen kadınlardır. Din ihtilafı sözkonusu değildir. Öyleyse müslüman bir kadının tanıdığı iffetli, namuslu, güzel ahlaklı bir hıristiyan kadına karşı ziynetlerini açmasında bir mahzur yoktur. Fakat haya perdesj yırtılmış, ahlakına ve terbiyesine güvenilmeyen, yabancı erkeklere karşı laubali davranan kadınlara karşı ise (İsterse müslüman olsunlar) müslüman bir kadının ziynetlerini örtmesi farzdır. Çünkü böylesi kadınların zararı erkeklerden daha az değildir.» (Mevdudi, Nur Suresi Tefsiri'nden özetle)

Mevdudî'nin zikrettiği üçüncü görüş daha mantıkî ve daha sağlamdır. Müslüman kadınlar bu görüş doğrultusunda hareket ederlerse ahlaklarını daha iyi korurlar, bugünkü batı taklidçisi kadınların şer ve iğvalarından kendilerini kurtarırlar.

Altıncı hüküm: Hür bir kadın kölesine karşı ziynetlerini açabilir mi?

Âyetteki, «kendi ellerindeki memlukelerden» ifadesi köle ve cariyeleri içini almaktadır. Buna göre hür bir kadın kölesine karşı ziynetlerini açabilir. Bazı alimler böyle hükmetmişlerdir. Şafülerin görüşü de bu yoldadır. Zira İbni Hacer el-Heytemî Tuhfetu'l-Minhac isimli eserinde, «Bir köle mahremine baktığı gibi hanımefendisinin ziynetlerini de görebilir.» demektedir.

İmam Ebu Hanife (r.h.) ve İmam Hanbel (r.h.)'e göre köle hanımefendisi karşısında yabancı bir erkek gibidir. Onun hanımının ziynetlerine bakması helal değildir. Bunlara göre âyetteki «Kendi ellerindeki memlukelerden maksat bütün köleler değil, yalnız cariyelerdir.

Bu görüşlerini Said bin Museyyeb (r.amh)'ten bu âyetin tefsiri hususunda rivayet edilen, «Nur Suresindeki âyete aklanmayınız, Zira o âyet yalnız kadınlar içindir, erkekler için değil.» (Alusi, age..C. 18, S. 144; Kurtubi, age, C 12. S. 234) sözüne dayandırırlar. Zira erkek köleler mahrem değildir. Onlarda kadın arzusu da mevcuttur. Öyleyse hanımefendilerin erkek köleleri karşısında ziynetlerini açmaları caiz değildir.

İmam Ebu Hanife (r.h.) ve İmam Hanbel (r.h.)'e göre, âyette cariyelerin zikredilmesinin sebebi, âyette yalnız mahrem olan hür erkekler zikredildiği için, hür bir kadının cariyesi karşısında da ziynetlerini açmasının caiz olmadığının sanılmasını önlemektir. Âyette «memlukeler» kelimesinin zikredilmesi bu yanlış anlamayı ortadan kaldırmaktadır.

İbni Abbas (r.anhuma), kölenin hanımefendisinin saçlarını görmesinde bir beis yoktur demiştir. İmam Malik (r.ha)'in görüşü de budur.

İmam Şafii (r.h.) yukarıdaki görüşünü Enes bin Malik (r.anh)'ten rivayet edilen şu hadise dayandırmaktadır: «Rasulullah (s.a.v.), Fatıma'ya hibe eltiği bir köleyi ona götürdü. Fatıma'nın üzerinde kısa bir örtü vardı. Saçlarını örttüğü zaman ayaklan açık kalıyor, aşağıya indirdiği takdirde de saçları açıkta kalıyordu. Bunu gören Rasulullah (s.a.v.), «Bunda bir beis yoktur. Çünkü bu senin hizmetçindir.» buyurdu.» (Beyhaki ve Ebu Davud)


Yedinci Hüküm: Ayetteki Kadın İhtiyacı Duymayan Erkekler Kimlerdir?

Âyeti kerime, kadına ihtiyacı olmayan erkekleri erkeklik hükmünden istisna etmiştir. Kadınlığın ne demek olduğunu bilmeyen ve kadına karşı herhangi bir arzusu olmayan akılsız denilecek kadar ahmak erkekler karşısında kadınların ziynetlerini açmasında bir vebal yoktur. Çünkü bunlar kadınlara kötü bir gözle bakmazlar. Biz burada âyetten sahih bir mana çıkarılması ve âyette kasdedilenin ne olduğunun ortaya çıkması için bazı sahabi, tabiin ve müfessirlerin bu âyetin tefsin hususundaki görüşlerini nakledeceğiz.

İbni Abbas (r.anhuma)'a göre, âyetteki «erkeklerden yana ihtiyacı olmayan» erkeklerden maksat, kadına hiç ihtiyaç duymayan erkeklerdir.

Katade (r.h.)'ye göre yalnız karnını doyurmak için eve gelen erkeklerdir.

Mücahid (ra)'e göre midesinden başka hiçbir şey düşünmeyen ve kadının ne demek olduğunu bilmeyen erkeklerdir.

Bu hususta daha birçok görüş vardır. Bunların hepsi, âyetteki «Erkeklerden" yana ihtiyacı olmayanlar»in ya erkeklik gücünü yitirmiş kimseler veya cinsiyet konusunda hiçbir şey bilmeyen ahmaklar erkekler olduğunu ifade eder.

Buhari ve diğer muhaddisler Hz, Ayşe ve Hz. Ümmü Seleme'den şöyle rivayet ederler: «Bir hünsa Resulullah (sav)'ın zevcelerinin yanına gider gelirdi. Onlar da onu kadına karşı hiçbir ihtiyacı olmayan bir kimse sayarlardı. Resulullah (sav) bir gün Ümmü Seleme (r.anhüma)'nin odasında hünsa ile kardeşi Abdullah ibni Ebi Ümmiye (ra)'yi gördü. Hünsa, Abdullah'a, «Eğer Allah (cc}, Taif'in fethini nasib ederse sen Gaylan'ın kızını al. Çünkü o dört kadına bedeldir.» dedi. Bunun üzerine Resulullah (sav), «Ey Allah (cc)'ın düşmanı sen o kadına çok bakmışsın.» diyerek Ümmü Seleme (r.anhüma)'ye döndü ve «Bu adam bundan sonra odana girmeyecektir.» buyurdu.»

Mevdudî şöyle demektedir: «Doğrusu bu hükmü ibadet kasdıyia okuyan bir hanım, bugünkü evlerde, lokantalarda, kahvelerde, otei ve işyerlerinde çalışan bütün genç erkeklerin bu hükmün kapsamına girmediğini bilerek onlardan kaçınmalıdır.» (Mevdudî, Nur Suresi Tefsiri. 178)


Sekizinci Hüküm: Kadınların Karşılarında Örtünmeyecekleri Çocukların Yaşı Ne Olmalıdır?

Ulema, âyetteki «Henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklar» ifadesinde ihtilaf etmişlerdir.

Bazı alir/ılere göre âyetteki çocuklar henüz buluğa ermeyen çocuklardır.

Diğer bazı alimlere göre ise, çocukluğundan dolayı kadının gizli yerleri ile gizil olmayan yerlerini birbirinden ayırdetmeyen çocuklardır. Bu ikinci görüş daha sahihtir. Zira âyetteki çocuklardan maksat, şubhesiz kadınların vücudu, tavır ve hareketleri hususunda cinsî bir şuura ulaşmayan küçük çocuklardır. Bu çocuklar yaş itibariyle on yaşından aşağı olmalıdır. Kadınların gizli yerlerine muttali olan çocuk, henüz buluğ çağına er-mese dahi, kadınların ona karşı ziynetlerini örtmesi daha uygundur.


Dokuzuncu Hüküm; Kadının Sesi Avret Midir?

İslâm fitne ve fesada sebeb olacak herşeyi haram kılmıştır. Hatta kadınların yürürken ayaklarını yere sert vurmalarını bile yasaklamıştır. Çünkü kadınların ayak sesleri erkeklerinkinden farklıdır. Bu bakımdan erkeklerin kalbinde kadın arzusunu tahrik eder. Nitekim Allahu taala «Gizleyecekleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar.» buyurmuştur.

Hanefiler bu âyete dayanarak kadının sesinin de avret olduğuna hükmetmişlerdir. Zira bu âyet, kadınların ayaklarına taktıkları halhalların sesini duyurmaları yasaklanmaktadır. Kadının sesi, elbetteki halhalın sesinden daha caziptir. Bu yüzden de yasaklanması zarurîdir.

Cessas tefsirinde şöyle demektedir: «Bu âyet kadının yüksek sesle konuşmasının haram olduğuna delalet eder. Çünkü kadının sesi halhal sesinden daha çok fitne uyandırır. Bunun içindir ki mezhebimiz kadının ezan okumasını yasaklamıştır. Bu âyet kadının sesinin yasak olduğuna delalet ettiği gibi, erkeklik hissini uyandırarak fitne ve şubhe doğuracağından kadının yüzüne bakmanın da haram olduğuna delalet eder.» (Cessas. age. C. 3. S. 393)

Hanefiler, kadının sesinin avret olduğuna hükmederken, «Cemaatle kılınan namazda imamı ikaz etmek gerektiğinde erkekler tekbir getirirler, kadınlar ise sağ ellerini sol elleri üzerine vururlar.» hadisini de delil almaktadırlar.

İmam Şafii (r.ha) ve diğer alimler ise kadının sesinin avret olmadığına hükmetmişlerdir. Zira kadının alış-veriş yapması, şehadette bulunması caizdir. Zira bu hallerde konuşması zaruridir.

Alusî bu hususta şöyle der: «Şafiilerin muteber kitablarında zikrolunan ve benim de katıldığım görüş, kadınların sesinin avret olmadığıdır. Ancak fitneye sebeb olursa o zaman elbetteki haramdır.» (Alusi, age. C. 18, S. 146)

Fitneden emin olmak şartıyla kadınların sesi avret değildir. Zira Rasulullah (s.a.v.)'ın zevceleri erkeklerle konuşur ve hadis rivayet ederlerdi. Şubhesiz konuştuğu ve hadis rivayet ettiği erkekler arasında onların mahremi olmayan erkekler de bulunmaktaydı. Bunların konuşmalarına hiçbir sahabi de itiraz etmemiştir.

İbni Kesir, «Erkeğin arzusunu tahrik edecek herşey kadına haramdır. Bu yüzden evlerinden çıktıkları zaman kadınların koku sürünmeleri ve bu kokuyu erkeklere belli etmeleri yasaktır. Zira Rasulullah (s.a.v.), «Harama bakan her göz zanidir. Koku sürerek erkeklerin yanından geçen kadın da...» (Ebu Davud. Nesai ve İbni Kesir) buyurmuştur.» demektedir.

Yine kadının kolundaki bilezikleri, ellerini sallayarak belli etmesi haramdır. Erkeklere düşen kadınların dar ve cazip renkli elbiselerle sokağa çıkmalarına, sokağa çıkarken koku sürmelerine ve erkekleri cezbedecek biçimde yürümelerine ve konuşmalarına mani olmaktır. Çünkü Allahu taa-la, «Eğer (Allahtan) korkuyorsanız (size yabancı olan erkeklere) yumuşak söylemeyin. Sonra kalbinde bir maraz bulunanlar tamaa düşerler.» ve «{Vakar İle) evlerinizde oturun. Evvelki cahiüyet (devri kadınlarının kınla dö-küle, süslerini göstere göstere) yürüyüşü gibi yürümeyin.» (Ahzab: 32-33) buyurmaktadır.

Fesadın yayılması, ahlakın bozulması, erkeklerin hareketsiz ve gayretsiz kalmalarındandır. Namusunu kıskanmayan kimse müsliiman olamaz. Zira Resulullah (sav), «Üç sınıl insan vardır ki ne cennete girebilir, nede cennetin kokusunu duyabilir. Kendisini erkeklere benzeten kadınlar, devamiı içki içenler ve deyyuslar.» dedi. Ashab-ı kiram, «Deyyus kimdir?» diye sorunca da, «Aile halkını erkeklerden kıskanmayanlardır.» buyurdu.



Âyetlerden Alınacak Dersler



1-Kadına bakmak zinanın elçisi, fuhşun öncüsüdür. Müminlere yakışan yabancı kadına bakmamaktır.

2-Gözü sakınmak namusu korur, insanlığı fuhuş ve rezaletten temizler.

3-Müslüman kadın ziynetlerini yalnız kocası ve diğer mahremlerine gösterebilir.

4-Müslüman kadtn yabancı erkeklerin görmemeleri için başını, boyun ve göğsünü örtmelidir.

5-Çocukların ve kadınların cinsiyetini bilmeyen, erkeklik gücü olmayan erkeklerin kadınların yanına gelmelerine bir mani yoktur.

6-Erkeklerin bakışlarını üzerine celbedecek herşey müslüman kadına haramdır.

7-Mümin erkek ve kaaıntar tövbe ederek Allah (cc)'a yönelmeli ve İslâm adabı üzere yaşamalıdırlar.

8-İslâmın getirmiş olduğu terbiye sistemj hem ailenin namus ve şerefini, hem de İslâm toplumunu korur.



Âyetlerdeki Teşri'i Hikmetler



Allahu taala müminlere gözlerini namahreme bakmaktan sakınmalarını ve namuslarını korumalarını emretmiştir. Kadınlara da, nefislerinin ve cemiyetin fuhuş kirinden temizlenmesi, fesat ve ahlaksızlık çukuruna düşmemesi için nefislerini iğfal edici her türlü sebebten korumalarını emretmiştir.

İslâm, kadına, daha temiz olabilmesi için, erkekten farklı olarak, kocası ve mahremi erkeklerin dışındaki kimselere karşı ziynetlerini açmamalarını emrederek fasık ve facir kimselerin hain gözlerinden korunmaları için şer'i bir örtünme şekli ile örtünmeyi farz kılmıştır.

Ziynetlerin açılması, fitneye sebeb olarak içtimaî ahlakın bozulmasına yol açan en mühim amillerden biridir. Bundan dolayı tslâm kadınlara yabancı erkekler karşısında ziynetlerini açmamalarını' tekiden emretmiştir. Zira tesettür, fitnenin pencerelerini, fuhşun kapılarını kapattığı gibi, zehirli bir ok gibi her iki tarafı da yaralayan hain bakışlara perde olmaktadır. Harama bakmak beşeri arzuların elçisi, fuhşun öncüsüdür. Bu hususta şair çok güzel söylemiştir: «Bütün ahlaksızlığın kaynağı harama bakmaktır. Nitekim alevler de küçük kıvılcımların birikmesinden meydana gelir. Başta görecek göz olduğu sürece, şeriate uyulmadığı takdirde, o gözler güzel kadınlara bakar durur. İnsan herne kadar bir kadına bakmakla sürür duyarsa da kalbine zarar verir. Hemen arkasından büyük zararlar getiren sevinci ne yapayım. Çünkü kadına yöneltilen bakış, sahibinin kalbini bir ok gibi deler.»

Seyyid Kutub Fizilat'de şöyle der: «İslâm, şehvani arzuların hiçbir şekilde galeyana gelmeyeceği temiz bir toplum kurulmasını hedef edinmiştir. Çünkü galeyana gelen bu duygular ancak söndürülmeyecek şehvani arzuların tatmini ile sona erer. Hain bir bakış, heyecan veren bir hareket, çıplak bir vücut, açık ve parlayan bir ziynetin yapacağı tek şey, insanlardaki hayvanı hisleri uyandırmaktır, İşte İslâm, temiz bir toplumun kurulabilmesi için kadın ile erkek arasında gayri meşru birleşmeye vesile olan bütün kapı ve yolları kapamayı gaye edinmiştir.»



Yüzü Açmak Bid'attır

Günümüzde yeni bir iddia ortaya atılmaktadır. Bu, kadının ev içinde kullandığı başörtüsü ile dışarıya çıkabileceği iddiasıdır. Bunlara göre yüzün örtülmesi şer'i değildir. Çünkü yüz, avret değildir. Bu iddiayı ortaya atanlar, kendilerini Rasulullah (s.a.v.)'ın haber verdiği her yüz senede ortaya çıkacak muceddidlerden saymaktadırlar. Bunlar bu iddiaları ile muctehid olduklarını, geçmişteki İslâm muctehidleri ile yarışarak ictihadlarda bulunduklarını kabul ettirerek modernist görüşlerinin benimsenmesini, kendilerine uyulmasını istemektedirler. Bu görüşler bilhassa modernistler arasında yaygınlık kazanmaktadır.

Şubhesiz bu görüşün yaygınlık kazanması onların iddialarının doğruluğunu isbat etmez. Bu, insanların hayvani hislerine hitap etmelerinin bir sonucudur. Hayvani hisler de her zaman şehvanî arzularla beraber yürür. Şehvet ise herkeste vardır. Öyleyse bu görüşün revaç bulmasında hayret edilecek bir taraf yoktur.

Bu İddia sahipleri görüşlerinin kitap ve sünnete uygun olduğunu, böyle bir örtünmenin müslüman kadına emredilen şer'i örtünmeyi yerine getirdiğini sanıyorlar. Böylece kendilerinin. «Hakikat indirdiğimiz o açık açık âyetlerimizi ve doğruyu —biz kitapta İnsanlara onu pek aşikar bir surette bildirdikten sonra— gizleyenler (yok mu?) İşte onlar(ın hali) onlara hem Allah lanet eder ve hem lanet etmek şanından olanlar lanet eder.». (Bakara: 159) âyetinde ifadesini bulan İlmi kelimenin günahından kurtulduklarını düşünyorlar.

Ben onların hangi günahtan kurtulduklarını bilmiyorum. Çünkü onlar kadının yüzünden hicabını atmasını ve şehvani arzuların kaynadığı, kötülük alevlerinin heryanı sardığı bir toplumda gezmelerini istiyorlar. Bunlardan daha evvel, aynı görüşü bazı sapık fikirli şairler savunmuştu. Nitekim bunlardan biri şöyle demişti: «O güzel başörtüsü ile örtünen güzel kadına de ki, sen bu örtüyü örtmekle ibadet ehil takva kardeşinin dinini götür-dün. Örtünün parıltısı ile senin yüzünden doğan aydınlık bir araya gelince yüzünün yanıtlamasına hayret ediyorum.»

Bu muceddit taslaklarının İiddia ve davaları, şer'i örtüyü atmış, İslâmi adaba muhalefet ederek sokaklarda cahiliye devri kadınları gibi açılıp saçılarak gezen kadınlara vücudlarını örtmelerini, buna karşılık yüzlerini ' açmalarını teklif etmiş olsalar bir dereceye kadar haklılık kazanabilir, hoş görülebilir. Çünkü İslâm kanunları da tedrici olarak gelmiştir. Fakat bunlar davetlerini bunlara değil, bilakis Allanın emrettiği şekilde her taraflarını kapattıkları gibi yüzlerini de kapatan kadınlara yapıyorlar. Bu mümin kadınların da yüzlerini açarak kadınlık vekarlanndan soyunmalrını istiyorlar.

Bu husustaki tek dayanakları da yüzün avret olmadığı görüşüdür.

Burada ben, Rasulullah (s.a.v.)'ın savaşlarından birinde oğlu şehid olan mu'min kadının kıssasını hatırlatmak istiyorum: Kadın yüzü örtülü olduğu "'halde cenazeler arasında şehid olan oğlunu arıyor. Ona, «Yüzündeki bu "örtü ile oğlunu nasıl bulacaksın?» diyorlar. Bu söze karşı kadın, «Çocuğu-" mu kaybetmem, hayamı kaybetmem kadar ağır değildir.» cevabını veriyor.

Müslüman kadından din namına yüzünü açmasını İsteyen bu İddia sahiplerine ve benzerlerine hayret ediyorum. Bilhassa ahlaksız insanların çoğaldığı ve ahlaksızlığın ortalıkta kol gezdiği günümüzde bunu nasıl işeyebilirler?

Bu muceddid ve muctehid taslaklarına sesleniyorum: Siz, doğru yolu şaşırdınız. İslâmı ve şeriatln hükümlerini doğru anlamıyorsunuz. Sizinle aklî ve şer'î mantıkla konuşuyorum. Fakihlerden yüzün avret olmadığını söyleyenler, fitneden emin olmak şartını öne sürüyorlar. Onlara göre de eğer fitneden korkulursa yüzün açılması haramdır. Şimdi soruyorum size, siz günümüzde fitneden emin misiniz?

İslâm, kadına, fitne korkusu ile yabancı erkekler karşısında avretinden herhangi bir yerini açmasını haram kılmıştır. İslâm kadının saçlarını ve ayaklarını örtmesini emrederken yüzünün ve ellerinin açılmasına müsamaha etmesi düşünülebilir mi?

Ey modernistler! Size diyorum! Erkekleri yüz mü yoksa ayaklar mı daha çok iğfal eder? Aklınızı başınıza toplayın. Halka dini işlerde herhangi bir şubhe sokmayın. O İslâm ki ayaklarındaki halhalların sesleri duyulmasın diye kadınlara ayaklarını yere sert vurmayı yasaklamış, ziynetlerinden herhangi birşeyin açılmasını haram kılmıştır. Nasıl ofur da güzelliğin esası ve fitnenin kaynağı olan yüzün açılmasına musade eder?
Mevzuyu Mevdudi'nin Nur Suresi Tefsin isimli kitabındaki âyetin «bunlardan görünen kısmı müstesna» bölümü hakkındaki açıklamalarıyla bitiriyorum :

«Âyet-i kerimedeki bu cümle, kadınların ziynetlerini kasdi olarak açmalarının caiz olmadığına delalet eder. Şu varki, kendi kasıtları olmadan açılmaları hal) müstesnadır. Birde, dıştan giydikleri çarşaf ve benzeri giysileri gizlemeleri mümkün değildir. İşte bu üstten giyilen çarşaf ve benzeri giyeceklerin görünmelerinde bir beis yoktur. Âyetin bu şekildeki tefsiri Abdullah İbni Mes'ud (r.anh) ve Hasan-ı Basrî (r.h.) gibi kimselerden de rivayet edilmiştir.

«Başka bazı kimseler ise âyetten yüz ve elin açılabileceği hükmünü çıkarırlar. Bunlara göre âyetteki «görünen kısımsdan maksat, insanın adet üzere açabileceği kısımdır. Buna göre, kadının yüzü ve elleri üzerlerindeki ziynetle birlikte açmak caizdir. Yani, kadının gözünün sürmesi, yüzünün makyajı, kınası, yüzüğü, bileziği açık olarak gezmesi caizdir.

«Bize göre âyetteki «görünen kısım müstesna» ifadesinden bu mana ,ve sonucun çıkarılması-caiz değildir. Çünkü âyetteki ifade, kendi kendine i; kasıtsız olarak görünen kısım anlamındadır. Kendiliğinden görünmekle in-^ sanın kasdi olarak açıp göstermesi arasında açık bir fark vardır. Zira eâyet sarih olarak ziynetlerin açılmasını haram kılmıştır. Ancak kasıtsız olarak açılması halini istisna kabul etmiştir. Bu İstisnayı genişleterek kasten açma haddine ulaştırmak Kur'ana ve Rasulullah (s.a.v.)'ûn rivayet edilen sahih hadislere muhalefet etmektir.

«Rasulullah (s.a.v.) zamanında kadınların yabancı erkeklere karşı yüzlerini açtıkları tesbit edilmemiştir. Çünkü hicab emri yüzü de içine almaktadır. O zaman yüzün örtüsü, kadının elbisesinin bir parçasıdır. Yalnız hacda ihramda iken yüz ve ellerin açılması mubahtır. Kadınların yüz ve elleri açık olarak yabancı erkekler karşısına çıkmalarını mubah görenlere hayret ediyorum. Onlar yüz ve eller avret değildir demektedirler. Halbuki hicabla setr-i avrat arasında büyük bir fark vardır. Avret, kocanın dışındaki mahrem erkekler karşısında da açılması caiz olmayan şeye denir. Hicab ise isetr-i avratin üzerine giyilen örtüye denir.»
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
ebubeyza Çevrimdışı

ebubeyza

Üyeliği İptal Edildi
Banned
oldukca faydalı bir çalışma olmuş Allah emeği geçenden razı olsun
 
U Çevrimdışı

Ummu Ubeida

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allah razı olsun... Ramazan ayında.. toplu iftar yapan.. Muslumanlara(!).. bu yazı faydalı olur İnsaAllahurRahman...

...qüncel...
 
kanepe21 Çevrimdışı

kanepe21

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
fitneye sebep olduğu zaman kadınların yüzünü kapatması gerektiği konusunda dört mezhep alimleri ittifak etmişlerdir.hatta kadının yüzü ve sesi bile avrettir...(bknz.davetçinin tefsiri,seyfuddin el muvahhid araf 26 ayet..)
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
fitneye sebep olduğu zaman kadınların yüzünü kapatması gerektiği konusunda dört mezhep alimleri ittifak etmişlerdir.hatta kadının yüzü ve sesi bile avrettir...(bknz.davetçinin tefsiri,seyfuddin el muvahhid)

Sahih maşAllah, tersten de fitne olabilmekte. Birçok kişiden fitnenin olmadığı ortamlarda yüzünü kapatanların kendileri açısından fitne olduğunu da duymaktayız.

İslami bir devlet içinde yaşayamamaktan kaynaklanan bir sorun.
 
S Çevrimdışı

selefi bin mesut

Üye
İslam-TR Üyesi
selamin aleykum we rahmetullah we berekatuh sevgili kardesim ALLAH (c.c.) sen'den razi olsun emegin icin, bizlere bilmedigimiz sahih hadis isin'da bilgilendirdigin icin ALLAH seni ve butun selef musluman'lari korusun.
 
S Çevrimdışı

selefi bin mesut

Üye
İslam-TR Üyesi
selamin aleykum we rahmetullah we berekatuh sevgili kardesim ALLAH (c.c.) sen'den razi olsun emegin icin,

ALLAH (c.c.) seni ve butun ehli sunnet wel-cemaat yolun'da olanlara rahmet eylesin ins'ALLAH,

(ALLAH (c.c.)'nin resulu (s.a.v.) soyle buyuruyor:

aci'da olsa hakki soyle'yin.

ravi : ebu zer (r.a.) ramuz'ul- ehadis 157-4
 
Amel-i Sâlih Çevrimdışı

Amel-i Sâlih

Üye
İslam-TR Üyesi
Ne yazık ki bir çok dernek ve vakıf bu duruma dikkat etmiyor. Toplanıp ilim elde etmeye çabalıyorlarken, fitnenin içine düşüyorlar. Yer darlığı nedeniyle toplanılan yerlerde de kadınları öne alıyorlar. Uyardığın zaman ise mtühiş bir tepkiyle karşılanıyorsun. Ahir zaman tüm ağırlığıyla müslümanlara yükleniyor.

Allah razı olsun bu güzel çalışma için.
 
Nazenin34 Çevrimdışı

Nazenin34

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Sahih maşAllah, tersten de fitne olabilmekte. Birçok kişiden fitnenin olmadığı ortamlarda yüzünü kapatanların kendileri açısından fitne olduğunu da duymaktayız.

İslami bir devlet içinde yaşayamamaktan kaynaklanan bir sorun.

Selamunaleykum. Peçe gercekten takva ve huzur olsa da bir çok yerde(belki heryerde) zorlu imtihan haline gelebiliyor. Özellikle son senelerde gördügümüz muamele ya "suriyeli" ya da "işid" olma muamelesi.. Ve davet şoyle dursun kişilerle tanışmamızın bile önüne gecebiliyor. Böyle bir sebepten dolayı nikap denilen tamamen kapatma değilde en azından kaşları açık bırakma yani gözleri daha net gösterme şeklinde çarsaf giyilse, başörtüsüyle yüz kapatılsa bu zarurete girip kişiyi sorumluluktan muaf tutar mı? Yoksa hiç birsekilde taviz olmamalı mı? (Yapmak istediğimden değil meraktan soruyorum. Ona göre biz de böyle yapan kardeşlere karşı musamaha gosterme sebebimizi bilelim)
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt