Çevrimdışı
Hayra koşun!
Hayırlı ameller yapmak, hayırlı bir yuva kurmak, hayırlı evlatlara sahip olmak her birimizin en güzel muradı. Oysa hayır namına bir şeyler kazanmak, bir şeyler kurmak, bir şeyler paylaşmak her zaman heyecan vericiydi. “Hayra koşun” cümlesi kulaklara iliştiğinde kalplerimizi belli belirsiz bir heyecan kaplardı, sarardı tüm zerremizi. Sahi o heyecanımıza ne oldu? Şu dünyanın en kuytu odalarına, duvarlarına çivilenen kalplerimizin Allah’ı heyecanla; zikrettiği, anlattığı, anlamaya çalıştığı bize ne oldu? Radyoda “Fe firru ilallah” ayetini duyarken dünyadan kaçtığımız, sığındığımız kalplerimize ne oldu? Dünyalık duygularla yürünemeyecek bu yolda az çok attığımız uhrevi adımlarımıza ne oldu? Maddeye bağımlı olmadan verdiğimiz kararlarımız hangi dünya süsüne yenildi?
Nasıl yenildik? Üç gün sonrasına sağ çıkamayacağımızı bilerek kurduğumuz dünyevi hayallere ne güzel de yenildik! “İmanlı salih bir genç olsun kızımı veririm” diyenler artan kira bedellerine, “Takvalı ve saliha olsun evlenirim” diyenler gözlerin güzelliğine yenildiler. Kazananları soruyoruz hep! Hiçbir koşulda mala, güzelliğe aldanmadan ayakta dimdik duranları soruyoruz ve cevabını vererek sorduğumuz sorunun rehavetine yeniliyoruz.…
Evet, hayra koşun! Vaktinizin en verimli anındasınız; tahayyül eden, Allah’ı hatırlayan ve cehennem azabından emin olduğunuz anınızdasınız. Hayra koşun tek zerre nefesiniz daha solmadan, uçup gök yüzünde zerrelere karışmadan… Allah için çalışın, sevin, sevilin, dua edin, dua isteyin ve Rabbinize yönelin!
Haydi hayra koşun! Allah’ın şu ayeti ile amel etmeye koşun; tefekkür edin, tahayyül edin, zikredin, düşünün, düşüncelerinizi içinizde samimiyetle dile getirin, kendi kendinizle konuşun, hatalarınızdan pay çıkarın, dünyaya aldanmışlığınızdan vazgeçin, çivinizi sökün, süslerinizden kurtulun, uhrevi adımlarınızı arttırın ve en önemlisi de heyecanınızı kazanın o heyecanla Rabbinize koşun!
اَلَمْ يَأْنِ لِلَّذٖينَ اٰمَنُٓوا اَنْ تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِ كْرِ اللّٰهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ الْحَقِّۙ وَلَا يَكُونُوا كَالَّذٖينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ الْاَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْؕ وَكَثٖيرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ
“İman edenlerin, Allah’ı anmak ve vahyedilen gerçeği düşünmekten dolayı kalplerinin heyecanla ürperme zamanı gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilmiş ve üzerlerinden uzun zaman geçip kalpleri katılaşmış kimseler gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu yoldan çıkmışlardır.”
Hadîd Suresi – 16. ayet
28.09.2021/İstanbul
Hayırlı ameller yapmak, hayırlı bir yuva kurmak, hayırlı evlatlara sahip olmak her birimizin en güzel muradı. Oysa hayır namına bir şeyler kazanmak, bir şeyler kurmak, bir şeyler paylaşmak her zaman heyecan vericiydi. “Hayra koşun” cümlesi kulaklara iliştiğinde kalplerimizi belli belirsiz bir heyecan kaplardı, sarardı tüm zerremizi. Sahi o heyecanımıza ne oldu? Şu dünyanın en kuytu odalarına, duvarlarına çivilenen kalplerimizin Allah’ı heyecanla; zikrettiği, anlattığı, anlamaya çalıştığı bize ne oldu? Radyoda “Fe firru ilallah” ayetini duyarken dünyadan kaçtığımız, sığındığımız kalplerimize ne oldu? Dünyalık duygularla yürünemeyecek bu yolda az çok attığımız uhrevi adımlarımıza ne oldu? Maddeye bağımlı olmadan verdiğimiz kararlarımız hangi dünya süsüne yenildi?
Nasıl yenildik? Üç gün sonrasına sağ çıkamayacağımızı bilerek kurduğumuz dünyevi hayallere ne güzel de yenildik! “İmanlı salih bir genç olsun kızımı veririm” diyenler artan kira bedellerine, “Takvalı ve saliha olsun evlenirim” diyenler gözlerin güzelliğine yenildiler. Kazananları soruyoruz hep! Hiçbir koşulda mala, güzelliğe aldanmadan ayakta dimdik duranları soruyoruz ve cevabını vererek sorduğumuz sorunun rehavetine yeniliyoruz.…
Evet, hayra koşun! Vaktinizin en verimli anındasınız; tahayyül eden, Allah’ı hatırlayan ve cehennem azabından emin olduğunuz anınızdasınız. Hayra koşun tek zerre nefesiniz daha solmadan, uçup gök yüzünde zerrelere karışmadan… Allah için çalışın, sevin, sevilin, dua edin, dua isteyin ve Rabbinize yönelin!
Haydi hayra koşun! Allah’ın şu ayeti ile amel etmeye koşun; tefekkür edin, tahayyül edin, zikredin, düşünün, düşüncelerinizi içinizde samimiyetle dile getirin, kendi kendinizle konuşun, hatalarınızdan pay çıkarın, dünyaya aldanmışlığınızdan vazgeçin, çivinizi sökün, süslerinizden kurtulun, uhrevi adımlarınızı arttırın ve en önemlisi de heyecanınızı kazanın o heyecanla Rabbinize koşun!
اَلَمْ يَأْنِ لِلَّذٖينَ اٰمَنُٓوا اَنْ تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِ كْرِ اللّٰهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ الْحَقِّۙ وَلَا يَكُونُوا كَالَّذٖينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ الْاَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْؕ وَكَثٖيرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ
“İman edenlerin, Allah’ı anmak ve vahyedilen gerçeği düşünmekten dolayı kalplerinin heyecanla ürperme zamanı gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilmiş ve üzerlerinden uzun zaman geçip kalpleri katılaşmış kimseler gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu yoldan çıkmışlardır.”
Hadîd Suresi – 16. ayet
28.09.2021/İstanbul
