Hayrettin Karaman, Moral Dünyası dergisinin sorularını cevaplandırdı. Prof. Dr. Karaman’ın “Kirada oturan birisinin birikmiş bir miktar parası var, ancak bir ev almaya yetmiyor? Bu durumda konut kredisini almak caiz midir?” sorusuna verdiği cevaplar şöyle:
Helalinden kazandığınız, fakat bir ev almaya yetmeyen paranızı yine helal yoldan işletip nemalandırarak çoğaltmak ve bununla bir evalmak en tabii hakkınızdır. islam, evi, Müslüman´ın asli ihtiyaçlarından biri saymış, zekat matrahına da dahil etmemiştir; yani kişinin evinden vergi de almamaktadır. Bugün Müslümanların birçoğu bu durumdadır, evi yok, kirada oturuyor (kirayla evde oturmak mesken ihtiyacını tam olarak karşılamaz, kiracı huzursuzdur, geleceğinden emin değildir), biriktirdiği parayı helal yoldan işletme ve nemalandırma imkanları yok denecek kadar azdır, enflasyon canavarı, binbir emekle elde edilmiş parayı her gün oburca yiyerek değerini azaltmakta, para pulolmaktadır; özel finans kurumları,dövize çevirme, borsada oynama, altına yatırma gibi helal saydığımız işletme ve nemalandırma yolları bazen, enflasyon farkı kadar bile gelir (nema, kar) getirmemektedir. Bunlar birer gerçek olduğu kadar, dünyada ve ülkemizde faizcilik ve bunun en yaygın kurumu olan bankacılık yoluyla yoksulların, dar gelirli kesimin, sermayeyle iş yapmayanların, hatta bir kısım sanayicilerin zarara uğratıldığı, helal kazançlarının haksız olarak ellerinden alındığı, Aslında bütün dünya iktisatçıları faizli ekonomi yerine kar ve zararın, kazanç ve riskin adil olarak paylaşıldığı bir sisteme geçmenin yollarını aramalı, modelini oluşturmalıdırlar. Aksi halde halkların çoğunluğu ve geri kalmış ülkeler durmadan fakirleşecek, mutlu azınlıklar ve kalkınmış ülkeler servetlerine servet katacaklar, ama bunun sonu sosyal ve uluslararası felaket olacaktır. Bu genel değerlendirmelerden sonra sizin meselenize gelelim:
a) Öncelikle helal yollardan (özel finans kurumları, hisse senetleri, güvenilir tüccar ve sanayiciler bulup ortaklaşa işletme, döviz ve altına yatırma, alım-satım) paranın değerini koruma ve miktarını arttırma çarelerine başvurmak gerekir.
b) Bunun yolu ve imkanı bulunamazsa, paraya da aslı ihtiyaçlardan biri için (ev de aslı ihtiyaçtır) ihtiyaç varsa reel kazanç neresi veriyorsa oraya başvurulmalıdır.
Bu durumda sorumluluk, darda kaldığı, aslı ihtiyacını başka türlü gideremediği için faize başvuranda değil, onu buna mecbur kılan, toplumun bu gibi ihtiyaçlarını gidermenin meşru yol ve imkanlarını hazırlamayan ilgililere aittir.
Türkiye´ de verilen mesken ve araç kredilerini almanın caiz olması şu şartlara bağlıdır:
1. Verilenin teşvik kredisi olması (faiz yoluyla paradan para kazanmaya değil, belli sektörleri teşvik etmeye ve vatandaşların aslı ihtiyaçlarını sağlamayı kolaylaştırmaya yönelik bulunması, bu maksatla veriliyor olması). .
2. Eğer reel faiz ihtiva ediyorsa alanın buna gerçek manada muhtaç olması ve ihtiyacını başka bir kaynaktan aynı şartlarda karşılama imkanından mahrum bulunması.
Bir insan kendisinin, ailesinin ihtiyacı sebebiyle veya işi bunsuz yürümediği için bir (veya daha fazla) arabaya, meskene, işyerine muhtaç olabilir.
Bunları almak için yeterli parası yoktur, sermayeden ayırsa yalnızca karı azalacak değil işi yürümez hale gelecektir, faizsiz olarak kredi alacağı bir kaynak yoktur, kiralama veya murabaha (vade farkıyla satın alma) yöntemleriyle almaya kalkışsa arada önemli bir fiyat farkı bulunmaktadır.
Geçmiş zamanlarda da alimler bunu bu şartlarda caiz risk ve zarar paylaşılmaksızın büyük karlar elde edildiği, çoğu kez faiz kadar üretim ve yatırım yapılamadığı için öz sermayeleri n küçüldüğü, enflasyonun kudurduğu da bir gerçektir. İşte bu gibi durumlarda Iüks olan arzusunu değil, mübrem, gerekli, olmazsa rahatsız edici, zarar verici olan- ihtiyacını gidermek için faizli kredi alabilir.
haber5
Helalinden kazandığınız, fakat bir ev almaya yetmeyen paranızı yine helal yoldan işletip nemalandırarak çoğaltmak ve bununla bir evalmak en tabii hakkınızdır. islam, evi, Müslüman´ın asli ihtiyaçlarından biri saymış, zekat matrahına da dahil etmemiştir; yani kişinin evinden vergi de almamaktadır. Bugün Müslümanların birçoğu bu durumdadır, evi yok, kirada oturuyor (kirayla evde oturmak mesken ihtiyacını tam olarak karşılamaz, kiracı huzursuzdur, geleceğinden emin değildir), biriktirdiği parayı helal yoldan işletme ve nemalandırma imkanları yok denecek kadar azdır, enflasyon canavarı, binbir emekle elde edilmiş parayı her gün oburca yiyerek değerini azaltmakta, para pulolmaktadır; özel finans kurumları,dövize çevirme, borsada oynama, altına yatırma gibi helal saydığımız işletme ve nemalandırma yolları bazen, enflasyon farkı kadar bile gelir (nema, kar) getirmemektedir. Bunlar birer gerçek olduğu kadar, dünyada ve ülkemizde faizcilik ve bunun en yaygın kurumu olan bankacılık yoluyla yoksulların, dar gelirli kesimin, sermayeyle iş yapmayanların, hatta bir kısım sanayicilerin zarara uğratıldığı, helal kazançlarının haksız olarak ellerinden alındığı, Aslında bütün dünya iktisatçıları faizli ekonomi yerine kar ve zararın, kazanç ve riskin adil olarak paylaşıldığı bir sisteme geçmenin yollarını aramalı, modelini oluşturmalıdırlar. Aksi halde halkların çoğunluğu ve geri kalmış ülkeler durmadan fakirleşecek, mutlu azınlıklar ve kalkınmış ülkeler servetlerine servet katacaklar, ama bunun sonu sosyal ve uluslararası felaket olacaktır. Bu genel değerlendirmelerden sonra sizin meselenize gelelim:
a) Öncelikle helal yollardan (özel finans kurumları, hisse senetleri, güvenilir tüccar ve sanayiciler bulup ortaklaşa işletme, döviz ve altına yatırma, alım-satım) paranın değerini koruma ve miktarını arttırma çarelerine başvurmak gerekir.
b) Bunun yolu ve imkanı bulunamazsa, paraya da aslı ihtiyaçlardan biri için (ev de aslı ihtiyaçtır) ihtiyaç varsa reel kazanç neresi veriyorsa oraya başvurulmalıdır.
Bu durumda sorumluluk, darda kaldığı, aslı ihtiyacını başka türlü gideremediği için faize başvuranda değil, onu buna mecbur kılan, toplumun bu gibi ihtiyaçlarını gidermenin meşru yol ve imkanlarını hazırlamayan ilgililere aittir.
Türkiye´ de verilen mesken ve araç kredilerini almanın caiz olması şu şartlara bağlıdır:
1. Verilenin teşvik kredisi olması (faiz yoluyla paradan para kazanmaya değil, belli sektörleri teşvik etmeye ve vatandaşların aslı ihtiyaçlarını sağlamayı kolaylaştırmaya yönelik bulunması, bu maksatla veriliyor olması). .
2. Eğer reel faiz ihtiva ediyorsa alanın buna gerçek manada muhtaç olması ve ihtiyacını başka bir kaynaktan aynı şartlarda karşılama imkanından mahrum bulunması.
Bir insan kendisinin, ailesinin ihtiyacı sebebiyle veya işi bunsuz yürümediği için bir (veya daha fazla) arabaya, meskene, işyerine muhtaç olabilir.
Bunları almak için yeterli parası yoktur, sermayeden ayırsa yalnızca karı azalacak değil işi yürümez hale gelecektir, faizsiz olarak kredi alacağı bir kaynak yoktur, kiralama veya murabaha (vade farkıyla satın alma) yöntemleriyle almaya kalkışsa arada önemli bir fiyat farkı bulunmaktadır.
Geçmiş zamanlarda da alimler bunu bu şartlarda caiz risk ve zarar paylaşılmaksızın büyük karlar elde edildiği, çoğu kez faiz kadar üretim ve yatırım yapılamadığı için öz sermayeleri n küçüldüğü, enflasyonun kudurduğu da bir gerçektir. İşte bu gibi durumlarda Iüks olan arzusunu değil, mübrem, gerekli, olmazsa rahatsız edici, zarar verici olan- ihtiyacını gidermek için faizli kredi alabilir.
haber5