Ibrahim'in ellerini ve ayaklarini baglamaya basladilar. Onlar baglarken o
söyle diyordu: "Allahim! senden baska tanri yoktur. Sen noksanliklardan
uzaksin. Âlemlerin Rabbisin. Övgüler sanadir. Mülk ve hükümranlik
senindir. Ortagin yoktur." Ibrahim Halil (a.s.), elleri ve ayaklari bagli olarak
mancinigin kefesine konulup, oradan atese atilirken: "Allah bize yeter. O ne
güzel vekildir." diyordu. Nitekim Buhari de Ibn Abbas (r.a.)'in söyle dedigini
rivayet etmistir: "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir." Bu sözü, atese
atildigi sirada Ibrahim (a.s.) söylemistir. Muhammed (s.a.v.) de, kendisine
su asagidaki haber verildigi esnada böyle demistir:
الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُواْ لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَاناً وَقَالُواْ حَسْبُنَا اللّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ
«"Düsmaniniz olan insanlar size karsi bir ordu topladilar, onlardan korkun,"
(Bu haber) onlarin imanim artirdi da: "Allah bize yeter, O ne güzel
vekildir!" dediler. Bu yüzden kendilerine bir fenalik dokunmadan, Allah'tan
nimet ve bollukla geri döndüler.» (Âi-i Imrân, 173-174.)
söyle diyordu: "Allahim! senden baska tanri yoktur. Sen noksanliklardan
uzaksin. Âlemlerin Rabbisin. Övgüler sanadir. Mülk ve hükümranlik
senindir. Ortagin yoktur." Ibrahim Halil (a.s.), elleri ve ayaklari bagli olarak
mancinigin kefesine konulup, oradan atese atilirken: "Allah bize yeter. O ne
güzel vekildir." diyordu. Nitekim Buhari de Ibn Abbas (r.a.)'in söyle dedigini
rivayet etmistir: "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir." Bu sözü, atese
atildigi sirada Ibrahim (a.s.) söylemistir. Muhammed (s.a.v.) de, kendisine
su asagidaki haber verildigi esnada böyle demistir:
الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُواْ لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَاناً وَقَالُواْ حَسْبُنَا اللّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ
«"Düsmaniniz olan insanlar size karsi bir ordu topladilar, onlardan korkun,"
(Bu haber) onlarin imanim artirdi da: "Allah bize yeter, O ne güzel
vekildir!" dediler. Bu yüzden kendilerine bir fenalik dokunmadan, Allah'tan
nimet ve bollukla geri döndüler.» (Âi-i Imrân, 173-174.)