TEVHİD OLMADAN İBADET MAKBÛL DEĞİLDİR.
Namaz, oruç, kurban, zikir, vb. hiçbir ibadet, şirk koşmaksızın sırf Allah için olmadıkça makbul değildir. İşte tevhid budur. Yani ibadetin başkası için, başkası adına değil bir tek Allah için, Allah adına yapılması ve bu suretle ibadette Allah’ın birlenmesidir. Mesela; nasıl ki namaz ancak taharet üzere edâ edildiğinde makbul sayılıyorsa, def-i hacet gibi yollarla abdest bozulduğunda namaz da bozuluyorsa, aynı şekilde bütün çeşitleriyle ibadet de ancak Allah Azze ve Celle’yi birlemekle, ibadet hususunda sağlanacak tevhid ile makbul olabilir. İbadete şirk karıştı mı, herhangi bir ibadet Allah’tan başkası için yapıldı mı, o ibadet bozuktur, makbul değildir. Batıl ve geçersizdir. Bu tek o ibadeti değil, bütün amel ve taâtleri yok eder.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır: ‘‘Allah’a ortak koşanlar, kendilerinin kâfirliğine bizzat kendileri şahitlik ederlerken, Allah in mescidlerini imar etme selâhiyetleri yoktur. Bunlar, iyi amelleri boşa gitmiş kimselerdir; ateşte de ebedî kalacaklardır. ” (Tevbe, 9/17)
(Rasûlüm!) Şüphesiz sana da senden öncekilere de şöyle vahyolunmuştur: Andolsun ki (bilfarz) eğer Allah’a şirk koşarsan, muhakkak bütün amelin boşa gider ve hüsrana uğrayanlardan olursun!’’ (Zümer, 39/65)
Peygamberlerin toplumlarına yaptıkları çağrı da bundan başkası değildir. Yani tümüyle kulluğun yalnızca bir ve tek olan Allah’a mahsus kılınması çağrısı... Namaz O’nun için olmalı, adak onun için olmalı, kurban, dua, tevekkül, tevbe, iltica, korku ve diğer bütün ibadetler sırf Allah için olmalı.
Bu nedenle Allah Subhânehu şöyle buyurmaktadır: "Hâlbuki onlara ancak, dini yalnız O’na has kılarak ve hanîfler olarak Allah’a kulluk etmeleri, ...emrolunmuştu. " (Beyyine, 98/5) "(Rasûliim!) Şüphesiz ki Kitab i sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah ’a has kılarak (ihlâs ile) kulluk et. Dikkat et hâlis din yalnız Allah indir. ” (Zümer, 39/2-3) Hâlis olması ise şirk şaibesinden uzak olmasıdır.