NİSA
97 — Melekler; nefislerine zulmedenlerin canlarını aldıkları zaman : Ne yapıyordunuz? deyince; biz yeryüzünde zayıf düşürülmek istenmiş kimselerdik, diyecekler. Melekler de: Allah'ın yeri geniş değil miydi? Hicret etseydi-niz? diyecekler. Onların varacakları yer cehennemdir. Dönülecek yer olarak ne kötüdür orası.
98 — Ancak erkek, kadın ve çocuklardan çaresiz kalarak bir yol bulamayan zavallılar müstesnadır.
99 — Umulur ki Allah onları affetsin. Ve Allah; Afüvv, Ğafûr olandır.
100 — Her kim Allah yolunda hicret ederse; yeryüzünde bereketli yer ve genişlik bulur. Allah'a ve Rasûlüne hicret ederek evinden çıkan kimseye ölüm gelirse; onun ecrini vermek Allah'a düşer. Ve Allah Ğafûr'dur, Rahim'dir.
İBN KESİR TEFSİR
Cihâd ve Hicret
Buhâri der ki: Bize Abdullah îbn Yezîd el-Mukrî... İbn Abbâs'tan rivayet etti ki; müslümanlardan bir grup müşriklerle beraberdiler. Bu ise, Allah Rasûlüne karşı olan müşriklerin çok görünmesine sebep oluyordu. Atılan bir ok gelip onlardan birine isabet ederek öldürdü. Ya da birinin boynuna vurdu ve öldürdü. Bunun üzerine Allah Teâlâ : «Melekler, "kendilerine yazık edenlerin canlarını aldıkları zaman...» âyetini indirdi. Hadîsi Leys de Ebu'l-Esved'den rivayet etmiştir.
İbn Ebu Hatim der ki: Bize Ahmed îbn Mansûr er-Remâdî'nin... îbn Abbâs'tan rivayetine göre; o, şöyle demiştir: Mekke halkından bir kavim müslüman olmuştu ve müslümanlıklannı gizliyorlardı. Bedir günü müşrikler onları beraberlerinde çıkardılar ve onlardan bazısı yaralanıp (öldü). Müslümanlar: Bu arkadaşlarımız müslüman idiler, dediler ve bu kendilerine zor geldi de onlar için bağışlanma dilediler. Bunun üzerine : «Melekler kendilerine yazık edenlerin canlarını aldıkları zaman...» âyeti nazil oldu. Bu âyet müslümanlardan kalanlara yazıldı ve bildirildi ki; onlar için özür yoktur. Râvî devamla şöyle anlatır : Onlar (hicret etmek üzere) çıktıklarında müşrikler kendilerine kavuşup aralarına fitne saldılar. Bunun üzerine: «İnsanlardan öyleleri vardır ki; inanmadıkları halde; Allah'a ve âhiret gününe inandık, derler.» (Bakara, âyeti nazil oldu.
îkrime şöyle diyor: Bu âyet Mekke'de müslüman olduklarını söyleyen Kureyş'ten bazı gençler hakkında nazil olmuştur. Ali îbn Ümeyye İbn Halef, Ebu Kays îbn Velîd İbn Mugîre, Ebu'l-Âs İbn Münebblh İbn el-Haccâc ve Harîs İbn Zem'a bunlardandır.
Dahhâk da şöyle der: Bu âyet Allah Rasûlü ile birlikte hicret etmeyip Mekke'de kalan bazı münafıklar hakkında nazil olmuştur. Bunlar Bedir günü müşriklerle birlikte çıktılar ve ölenler içinde bunlar da öldü. Bunun üzerine bu âyet-i kerîme genel olarak dinini yaşama imkanı olmadığı ve hicrete gücü yettiği halde müşriklerin arasında kalanlar hakkında nazil olmuştur. Bu kişi icmâ' ile nefsine zulmetmiş, haramı işlemiş sayılır. Bu âyet-i kerîme'nin metni de onların kendilerine yazık ettiklerini ve haram işlediklerini bildirmektedir İd; bu âyette Allah Teâlâ: Melekler (hicreti terketmek suretiyle) kendilerine yazık edenlerin canlarını aldıkları zaman: Ne yapıyordunuz (Niçin hicreti terke-derek burada kaldınız?) deyince; biz, yeryüzünde zavallı kimselerdik (yerde gitmeye ve memleketten çıkmaya güç yetiremezdik.) diyecekler. Melekler de: Allah'ın yeri geniş değil miydi? cevâbını verecekler.
Ebu Dâvûd der ki: Bize Muhammed İbn Dâvûd İbn Süfyân'ın... Semûre İbn Cündeb'den rivayetine göre; Allah Rasûlü (s.a.) şöyle buyurmuşlardır : Kim müşrikle birleşir ve onunla birlikte oturursa onun gibidir.
Süddî der ki: Abbâs, Akîl ve Nevfel esîr olduklarında; Allah Rasûlü Abbâs'a: Kendin ve kardeşinin oğlu yerine fidye ver, buyurdular. Abbâs : Ey Allah'ın Rasûlü, senin kıblene namaz kılmadık mı? Senin şe-hâdetini getirmedik mi? deyince; Allah Rasûlü; Ey Abbâs, siz hasım-laştınız, size de hasım olundu, buyurdular ve : «Allah'ın yeri geniş değil miydi?...» âyetini okudular. Hadîsi İbn Ebu Hatim rivayet etmiştir.
Allah To&lk: «Ancak erkek, kadın ve çocuklardan çaresiz kalarak bir yol bulamayan zavallılar müstesnadır.» buyuruyor ki; bu âyet ile AUah Teâlâ, müşriklerin ellerinden kurtulmaya gücü yetmediği için hicreti terkeden kişilerin özürlerini kabul buyurmuş oluyor. Şayet bildiklerine güç yetirebilselerdi o yola girerlerdi. Bunun içindir ki, Allah Teâlâ : «çaresiz kalarak bir yol bulamayanlar...» buyurmuştur. Âyetteki ( J«-, ) kelimesini Mücâhid, tkrime ve Süddî; yol olarak tefsir
etmişlerdir.
Allah Teâlâ: «işte Allah'ın onları affetmesi umulur.» buyuruyor ki; Allah Teâlâ onların, hicreti terketmek suretiyle kazanmış oldukları günâhlarından vazgeçecektir. Allah Teâlâ hakkında kullanılan ( <^-t ) kelimesi bir çeşit kesinlik ifâde etmektedir ki, Allah Teâlâ: «Ve Allah, Afûvv, Ğâfûr olandır.» buyurmuştur.
Buhârî der ki: Bize Ebu Nuaym'm... Ebu Hüreyre'den rivayetine göre; o, şöyle demiştir": Allah Rasûlü (s.a.) yatsı namazını kılarlarken (rükû'dan doğruluklarında); Allah, kendisine hamdedeni işitir, dedikten sonra secdeye varmadan önce: Allah'ım; Ayyaş îbn Ebu Rebîa'yı kurtar, Allah'ım; Seleme îbn Hişâm'ı kurtar, Allah'ım; Velîd îbn Ve-lîd'i kurtar, Allah'ım; mü'minlerin zavallılarım kurtar. Allah'ım; Mudar üzerine baskım şiddetlendir. Allah'ım; onlara Yûsufun seneleri gibi (kıtlık) seneleri ver, diye duâ buyurdular.
îbn Ebu Hatim der ki :Bize babamın... Ebu Hüreyre'den rivayetine göre; o, şöyle demiştir -.Allah Rasûlü (s.a.) selâm verdikten sonra kıbleye dönerek şöyle buyurdular: Allah'ım, Velîd îbn Velîd'i, Ayyaş îbn Ebu Rebîa'yı, Seleme İbn Hişâm'ı ve kâfirlerin ellerinden kurtulmak için çaresiz kalarak bir yol bulamayan müslümanlann zavallılarını kurtar, buyurdular.
îbn Cerîr der ki: Bize Müsennâ^mn... Ebu Hüreyre'den rivayetine göre; Allah Rasûlü (s.a.) Öğle namazının peşinden şöyle duâ buyururlardı : Allah'ım; Velîd'i, Seleme îbn Hişâm'ı, Ayyaş îbn Ebu Rabîa'yı ve müşriklerin ellerinden kurtulmak için çâre ve bir yol bulamayan müslümanlann zayıflarını kurtar.
Bu hadîsi te'yîd eden ve başka kanallardan rivayet edilmiş sahih hadîsler mevcûddur.
Abdürrezzâk der ki: Bize îbn Uyeyne'nin... îbn Abbâs'tan rivayetine göre, o; ben ve annem kadın ve çocuklardan olan zavallılardan idik, demiştir.
Buhârî der ki : Bize Ebu Nu'mân'ın... îbn Abbâs'tan rivayetine göre, o; annem, Allah Teâlâ'nın özrünü' kabul ettiklerinden idi, demiştir.
Allah Teâlâ: «Her kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde bereketli yer ve genişlik bulur.» buyuruyor ki; bu hicret ve müşriklerden ayrılma konusunda bir teşviktir. Mü'min nereye giderse gitsin, müşriklerden (kurtulacağı) geniş yer ve korunacağı bir sığınak bulur.
îbn Abbâs; ( (U-I^JI t bir yerden başka bir yere gitmektir, demiştir. Bu açıklama Dahhâk, Rebî' îbn Enes ve Sevrî'den de rivayet edilmiştir. Mücâhid ise; hoşlanmadığından uzak bir yer, şeklinde tefsir etmiştir. Süfyân İbn Uyeyne de bu kelimeyi; burçlar ile tefsir etmiştir. Zahir olan mânâya göre ise —ki en doğrusunu Allah bilir— bu kelime, kendisiyle korunulacak ve düşmanlardan kaçılıp kurtulunacak korunaklı yer anlamındadır.
Âyet-i kerîme'deki «Genişlik» ( **-.? ) kelimesinden bir çoklarının söylediğine göre nzık kasdedümektedir. Katâde bu görüşte olup «Yeryüzünde bereketli yer ve genişlik bulur.» âyeti hakkında o, şöyle demiştir: Allah'a yemîn ederim ki, sapıklıktan hidâyete, azlıktan zenginliğe kavuşur.
Allah Teâlâ : «Allah'a ve Rasûlüne hicret ederek evinden çıkan kimseye, ölüm gelirse; onun ecrini vermek Allah'a düşer.» buyuruyor ki; bir kimse evinden hicret niyetiyle çıkar da yolculuk esnasında ölürse; onun için Allah katında, hicret edenin sevabı hasıl olur. Nitekim Bu-hârî, Müslim, diğer sahihler, Müsnedler ve Sünen'lerde zikredilen ve Yahya îbn Saîd el-Ansârî kanalıyla... Ömer İbn el-Hattâb'dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Allah Rasûlü (s.a.) şöyle buyurmuşlardır: *
Ameller, niyyetlere göredir. Her kişi için niyet ettiği vardır. Kimin hicreti Allah ve Rasûlüne ise, onun hicreti Allah ve Rasûlünedir. Kimin de hicreti elde edeceği bir dünyalık, ya da evleneceği bir kadın ise hicreti, ancak hicret ettiği şeyedir.
Bu, hicret ve her amel için genel bir hükümdür. Buhârî ve Müslim'de zikredilen bir hadîs-i şerife göre bir adam doksandokuz kişiyi öldürmüş sonra bir âbid ile sayıyı yüze tamamlamıştı. Sonra da bir âlime; kendisi için tevbe olup olmadığını sormuştu. Âlim: Senin ile tevbe araşma kim girebilir? diyerek ona kendi memleketinden Allah'a ibâdet edilen diğer bir memlekete gitmesini tavsiye etmişti. Memleketinden diğer memlekete muhacir olarak giderken ölüm onu yolda yakalamış ve rahmet melekleri ile azâb melekleri onun hakkında ihtilâfa düşmüşlerdi. Birinciler; tevbe etmiş olarak geldi, derken diğerleri; henüz ulaşmadı, diyorlardı. Onlara iki yer arasının ölçülmesi emredildi. Hangisine daha yakınsa ondan sayılacaktı. Allah Teâlâ birine yaklaş-tırılmasıru, diğerinden uzaklaştırılmasını emretti de hicret ettiği yere bir karış yakın buldular. Onu rahmet melekleri aldı. Diğer bir rivayette ise onun; kendisine ölüm geldiğinde; göğsü ile hicret etmekte olduğu yere doğru ilerlediği kaydedilmiştir.
îmâm Ahmed der ki: Bize Yezîd îbn Harun'un... Abdullah İbn Atîk'den rivayetine göre; o, Allah Rasûlü (s.a.) nü şöyle buyururken işitmiş: Kim evinden Allah yolunda hicret etmek üzere çıkarsa —bu sırada Allah Rasûlü orta, işaret ve baş parmaklarını birleştirerek: Nerede cihâd edenler? buyurdular— ve hayvanından düşer de ölürse; onun ecri Allah üzerinedir. Kendisini bir hayvan sokar da Ölürse* onun ecri yine Allah üzerinedir. Ya da yatağında ölürse yine ecri Allah üzerinedir.
Râvî der ki: Allah'a yemîn ederim ki; Allah Rasûlünden önce araptan hiç kimseden bu sözü duymamıştım. Kim de kendisine vurulmak suretiyle olduğu yerde Öldürülürse; güzel bir dönüş kendisine vâ-cib olmuştur.
îbn Ebu Hatim der ki: Bize Ebu Zür*a'mn... Zübeyr İbn Avvâm'-dan rivayetine göre; o, şöyle demiştir: Hâlid İbn Hizam, Habeş ülkesine hicret etti ve yolda onu bir yılan soktu, öldü. Onun hakkında : «Allah'a ve Rasûlüne hicret ederek evinden çıkan kimseye, ölüm gelirse; onun ecrini vermek Allah'a düşer. Ve Allah Ğafûr'dur, Rahîm'dir.» âyeti nazil oldu. Zübeyr şöyle anlatır: Ben Habeşistan ülkesinde iken onun gelmesini gözlüyor ve bekliyordum. Onun vefatı haberi bana ulaştığında, bundan daha fazla beni üzen bir şey olmamıştı. Zîrâ akrabalarından ya da ailesinden bir kısmıyla Kureyş'ten hicret edenlerin sayısı bir kişi daha eksilmişti ve benim yanımda Esed îbn Abdüluzzâ oğullarından hiç kimse yoktu. Ondan başkasını da ummazdım.
Bu hadîs gerçekten garîbtir. Zîrâ bu hâdise Mekke'de olmuştur." Halbuki bu âyet, Medine'de nazil olmuştur. Şayet bu hâdise bu âyetin nüzul sebebi değilse bile herhalde Zübeyr, bu âyetin hükmünün başkalarıyla birlikte ona da şâmil olmak üzere nazil olduğunu kastetmek istemiştir. Allah en doğrusunu bilir.
îbn Ebu Hatim der ki: Bize Abdullah İbn Cafer'in kölesi Süleyman İbn Davud'un... İbn Abbâs'tan rivayetine göre; o, şöyle demiştir: Damre İbn Cündeb Allah Rasûlü (s.a.) nün yanına gitmek üzere çıkmıştı. Allah Rasûlü (s.a.) ne ulaşmadan önce yolda öldü. Bunun üzerine; «Allah'a ve Rasûlüne hicret ederek evinden çıkan kimseye, Ölüm gelirse...» âyeti nazil oldu.
Yine İbn Ebu Hatim der ki: Bize Abdullah İbn Racâ'ın... Saîd İbn Cübeyr'den rivayetine göre; Ebu Damre —ya da Ebu Dumeyre— İbn Ays kör olup Mekke'de idi. «Ancak erkek, kadın ve çocuklardan çaresiz kalarak bir yol bulamayan zavallılar müstesnadır.» âyeti nazil olunca; ben zenginim ve çârem de var, diyerek Hz. Peygamber (s.a.) e gitmek üzere hazırlandı. Ancak Ten'îm denilen yerde ölüm kendisine kavuştu da «Allah'a ve Rasûlüne hicret ederek evinden çıkan kimseye, ölüm gelirse...» âyeti nazil oldu.
Hafız Ebu Ya'lâ der ki: Biae İbrahim îbn Ziyâd'ın... Ebu Hürey-re'den rivayetine göre; Allah Rasûlü (s.a.) şöyle buyurmuşlardır: Kim haccetmek üzere çıkar da ölürse; kıyamet gününe kadar ona hacc mükâfatı yazılır. Kim umre yapmak üzere çıkar da ölürse; kıyamet gününe kadar ona umre yapmış mükâfatı yazılır. Kim de Allah yolunda savaşmak üzere çıkar da ölürse; kıyamet gününe kadar ona gâzî (Allah yolunda savaşan kişinin) mükâfatı yazılır. Bu hadîs bu kanaldan rivayetinde garîbtir.