SORU:
Sorunuzda geçen ifade, Kâdı Ebu Ya'la el Ferra'nın kendisine ait bir söz (görüş)dür ki zaten kendisi de Hanbeli mezhebinin mensubu bir alimidir. Bu meyanda kendi mezhebinin görüşünü seslendirmek istemiş olabilir.
Ebu Ya’la der ki: “Her kim revatib sünnetleri terk etmeye devam ederse günahkar olmuş olur.”
(İbn Receb el-Hanbeli, Fethu’l-Bari, C. 9, sf: 121-122)
Nitekim mezhebin alimi Ahmed b. Hanbel (rahimehullah)’de “Her kim vitri terk ederse o kötü bir adamdır. Bu vitir Rasulullah Sallahu Aleyhi ve Sellem’in edindiği bir sünnetir” buyurmuş, özellikle Câfer b. Muhammed’in rivayetinde yer alan “Kötü bir adamdır, şahidliği geçersizdir” manasındadır.
Hanbeli alimleri, bu söz üzerine ihtilaf ettiler. Bazılarına göre, İmam Ahmed’in bundan maksadı vitir namazının vâcib olduğunu beyan etmektir. Alimlerin büyük çoğunluğuna göre ise, bundan maksat sünnetleri hafife alarak sürekli terk etmektir. Yine aynı yerde şöyle geçmektedir:
“Hanbeli alimlerinin büyük çoğunluğuna göre, sünnetleri sürekli terk edenlerin bu durumu onların dinde laubali olduklarının göstergesidir. Bu sebeble, bunların şahidlikleri kabul edilmez”.
Bu izahatlardan şunu anlayabiliriz; bir sünneti bazen terk etmek bir günah değildir. Ancak, bir sünnete değer vermediği için sürekli terk edenin durumu bundan farklıdır. Bu kişi -bir sünnet terk ettiği için değil- sünnete değer vermediği için mesul olur. Bu da ancak sürekli terk etmekle kendini gösterir.
Nitekim, İbn Raceb’in kitabının aynı yerinde söz konusu edilen İshak b. Rahuye’nin şu sözleri de bunu göstermektedir:
“Bir kimse nafile namazları terk ettiği için azaba çarpılmaz. Ancak her Müslümanın, Peygamberin, farzların dışında ortaya koyduğu bayram namazları, vitir namazı, Kurban kesmek v.b. sünnetlere karşı saygılı olması gerekir. Eğer bu gibi sünnetleri -hafife aldığı için terk ederse, Allah affetmediği takdirde- cezaya çapılır. Özellikle sabah ve akşam namazlarının sünnetlerini terk edenlerin durumundan endişe ederim. Çünkü Kaf: 40, Tur: 49 ayetlerinde bu sünnetlere özel teşvik yapılmıştır.” (İbn Receb el-Hanbeli, Fethu’l-Bari, C. 9, sf: 121-122)
Sunnetlerin terk edilmesi hakkında İmam Nevevi’ye göre; Her kim ratibe (sünnet)leri veya ruku’ ve secdede okunan tesbihatları terk etmeye devam ederse, dinde ki ihmalkarlığından/ dini hafife almasından dolayı şahidliği kabul edilmez. Ashabımız (Şafii'ler) bu meseleyi 'şahidlikler kitabın'da zikretmişlerdir. (Nevevi, el-Mecmu’ Şerhu’l-Muhezzeb 4/30)
Buradan anlaşılması gereken fakihlerin cumhuruna göre, özellikle farz namazlardan önce ve sonra kılınan ravatib olan sünnetleri özürsüz terk etmek mekruhtur. Özürlü olarak terk edilirse bir sakıncası yoktur. (el-Mevsuatu’l-Fıkhıye, C. 25, sf: 283 , Kuveyt Vakıflar ve Din İşleri Bakanlığı Fııkıh Ans.)
Sünnetlerin terkinin vebali hakkında İbn Abidin şöyle der:
"Ben (ibn Abidin) derim ki: Nafile sünnetlerle (cemaatle namaz kılmak, ezan, kamet vb.), zevaid sünnetler (Rasulullah'ın yürüyüşü, elbisesi, kalkması ve oturması vb.) arasında hüküm bakımından bir fark yoktur. Çünkü her ikisinin de terkinde bir sorumluluk yoktur. Aralarındaki tek fark; nafilelerin ibadet, zevaidlerin ise adetten olmasıdır. (İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, 1/103)
Fıkıh âlimlerinin ıstılahına göre Sünnet; şeriatta vâcib olmaksızın yapılması ön görülen amellerdir. Bundan dolayı sünnet ibadetleri yapanlar sevab kazanır, fakat terk edenler günahkâr olmaz. (Fetava'l-Lecneti'd-Daime li'l-buhusi'l-ilmiyye ve'l-ifta, 14/359)Her kim revatib sünnetleri terk etmeye devam ederse günahkar olmuş olur Rivayeti sahih midir?
Sorunuzda geçen ifade, Kâdı Ebu Ya'la el Ferra'nın kendisine ait bir söz (görüş)dür ki zaten kendisi de Hanbeli mezhebinin mensubu bir alimidir. Bu meyanda kendi mezhebinin görüşünü seslendirmek istemiş olabilir.
Ebu Ya’la der ki: “Her kim revatib sünnetleri terk etmeye devam ederse günahkar olmuş olur.”
(İbn Receb el-Hanbeli, Fethu’l-Bari, C. 9, sf: 121-122)
Nitekim mezhebin alimi Ahmed b. Hanbel (rahimehullah)’de “Her kim vitri terk ederse o kötü bir adamdır. Bu vitir Rasulullah Sallahu Aleyhi ve Sellem’in edindiği bir sünnetir” buyurmuş, özellikle Câfer b. Muhammed’in rivayetinde yer alan “Kötü bir adamdır, şahidliği geçersizdir” manasındadır.
Hanbeli alimleri, bu söz üzerine ihtilaf ettiler. Bazılarına göre, İmam Ahmed’in bundan maksadı vitir namazının vâcib olduğunu beyan etmektir. Alimlerin büyük çoğunluğuna göre ise, bundan maksat sünnetleri hafife alarak sürekli terk etmektir. Yine aynı yerde şöyle geçmektedir:
“Hanbeli alimlerinin büyük çoğunluğuna göre, sünnetleri sürekli terk edenlerin bu durumu onların dinde laubali olduklarının göstergesidir. Bu sebeble, bunların şahidlikleri kabul edilmez”.
Bu izahatlardan şunu anlayabiliriz; bir sünneti bazen terk etmek bir günah değildir. Ancak, bir sünnete değer vermediği için sürekli terk edenin durumu bundan farklıdır. Bu kişi -bir sünnet terk ettiği için değil- sünnete değer vermediği için mesul olur. Bu da ancak sürekli terk etmekle kendini gösterir.
Nitekim, İbn Raceb’in kitabının aynı yerinde söz konusu edilen İshak b. Rahuye’nin şu sözleri de bunu göstermektedir:
“Bir kimse nafile namazları terk ettiği için azaba çarpılmaz. Ancak her Müslümanın, Peygamberin, farzların dışında ortaya koyduğu bayram namazları, vitir namazı, Kurban kesmek v.b. sünnetlere karşı saygılı olması gerekir. Eğer bu gibi sünnetleri -hafife aldığı için terk ederse, Allah affetmediği takdirde- cezaya çapılır. Özellikle sabah ve akşam namazlarının sünnetlerini terk edenlerin durumundan endişe ederim. Çünkü Kaf: 40, Tur: 49 ayetlerinde bu sünnetlere özel teşvik yapılmıştır.” (İbn Receb el-Hanbeli, Fethu’l-Bari, C. 9, sf: 121-122)
Sunnetlerin terk edilmesi hakkında İmam Nevevi’ye göre; Her kim ratibe (sünnet)leri veya ruku’ ve secdede okunan tesbihatları terk etmeye devam ederse, dinde ki ihmalkarlığından/ dini hafife almasından dolayı şahidliği kabul edilmez. Ashabımız (Şafii'ler) bu meseleyi 'şahidlikler kitabın'da zikretmişlerdir. (Nevevi, el-Mecmu’ Şerhu’l-Muhezzeb 4/30)
Buradan anlaşılması gereken fakihlerin cumhuruna göre, özellikle farz namazlardan önce ve sonra kılınan ravatib olan sünnetleri özürsüz terk etmek mekruhtur. Özürlü olarak terk edilirse bir sakıncası yoktur. (el-Mevsuatu’l-Fıkhıye, C. 25, sf: 283 , Kuveyt Vakıflar ve Din İşleri Bakanlığı Fııkıh Ans.)
Sünnetlerin terkinin vebali hakkında İbn Abidin şöyle der:
"Ben (ibn Abidin) derim ki: Nafile sünnetlerle (cemaatle namaz kılmak, ezan, kamet vb.), zevaid sünnetler (Rasulullah'ın yürüyüşü, elbisesi, kalkması ve oturması vb.) arasında hüküm bakımından bir fark yoktur. Çünkü her ikisinin de terkinde bir sorumluluk yoktur. Aralarındaki tek fark; nafilelerin ibadet, zevaidlerin ise adetten olmasıdır. (İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, 1/103)