Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Hısnu’l-Mucahidin - (Mucahidin Kalesi)

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Hısnu'l-Mucahidin - (Mucahidin Kalesi)

بسم الله الرحمن الرحيم

Rahman ve Rahîm Allah’ın İsmiyle

ÖNSÖZ
Âlemlerin Rabbi Allah'a (c.c.) Kapkaranlık bir gecede kaygan taşın üzerindeki karıncanın ayak seslerini duyan ondan başkası değildir. Kulu, ellerini açarak Rabbine yalvardığında kulunun ellerini boş çevirmekten hayâ eden odur. Kulcuğu: “Rabbim bittim artık” dediğinde, cevap olarak “Allah kuluna yeterli değil mi?” diyen odur. Nefsimi elinde tutana kasem ederim ki, benim onu hakkıyla sena etmeye gücüm yetmez. O ancak kendini övdüğü gibidir.

Allah'ım aramızı ıslah et, kalplerimize ulfet koy, selâmet yollarına bizleri ulaştır. Bizleri karanlıklardan aydınlığa çıkar, açık ve kapalı çirkinliklerden bizleri uzaklaştır. İmanımıza, amellerimize, namaz ve cihadımıza bereket ver. İnsanların ihtilâf edegeldikleri hususlarda bizi hakka ulaştır. Nefislerimizi ve zürriyetimizi esenlik ve huzur içinde kıl.
Bunda sonra;
Tercümesini yapmaya çalıştığımız bu risale, hicrî 1424 senesinde, Şeyh Vail bn Ali Ed-Dusuki'nin cihad esnasında söylenen zikir ve duaları, ayet ve sahih hadislerden toparlayarak telif ettiği, hacmi küçük, ama içeriği hakikatte çok büyük olan bir çalışmadır. Kanaatimce bu küçük risaleyi değerli kılan asıl amil, dinimizin dua ve zikirlere verdiği ehemmiyettir. Yani amele ve imana gösterdiği önemdir. Zira gerek ayetlerde ve gerek Nebi’nin (Sallallahu aleyhi ve Alihi ve Sellem) hadislerinde cihat öncesi, sonrası ve esnasında yaptığı zikir ve dualar çok meşhurdur. Ve ayrıca zikir ve dua, ibadetlerin en üstünü ve en faziletli olanlarındandır. Cihad erleri bunlarla mücehhez olduğunda, sahabelerin elde ettiği gibi zafer kazanmaya daha yakın ve daha lâyık olurlar. Nitekim Buhari'nin (Rahimehullah) Ebu Derda'dan(Radiyallahu anhu) aktardığı rivayette şöyle dediği sabittir. “Biz ancak amellerimizle cihad ederiz.” Yani bizim cihadımız, her şeyden önce kulluk içindir. “Fi sebilillah” kaydı, “ilâ-yı kelimetullah” kastı olmayan hiçbir savaş, hiçbir gaye, hiçbir hedef ve amaç cihat değildir. Ve bu cihad için yaptığımız ve yapacağımız en büyük hazırlığımız, düşmanı kendisi ile alt edeceğimiz en kuvvetli silâhımız amellerimizdir. Yani tevhidimiz, imanımız, imanın şubeleri olan amellerimiz, dua ve zikirlerimizdir. Dolayısıyla imanı zayıf, amelleri gevşek, başta Allah'a (Azze ve Celle) ve sonrada kendisine tabi olduğu emirine itaati düzgün olmayan her cihad hareketi ve ameliyesi başarısızlığa uğramaya mahkûmdur.
Ama tam tersini düşünecek olursak, yani muhimmatları az ama imanları Ebu Bekir'in (Radiyallahu anhu) “"O dediyse doğrudur, O’nun yapmadığı bir şeyi ben nasıl yapabilirim!"” dediği gibi bir imana sahip olsa veya sayıları az, fakat Ömer'in (Radiyallahu anhu) kendisine hakaret eden bir bedevîyi tam paylayacakken, yanındaki kurra yani fakih olan danışmanı sahabenin “Sen af yolunu tut iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir” ayetini okumasıyla olduğu yerde dona kalıp vakfettiği ve ayetlerin Ömer (Radiyallahu anhu) gibi heybet sahibi bir insanı, boyun eğmenin en zor olduğu yerlerde bile emrine amade ettiği gibi bir imana sahip olsa, işte o ümmet Allah'ın (Azze ve Celle) nusretine, yardımına, sekinet ve rahmetine liyakat sahibi bir topluluk, ve, “Eğer Allah size yardım ederse artık size galip gelebilecek hiçbir kimse yoktur. “Mu'minlere yardım etmek bizim üzerimize bir haktır” ayetlerinin direk hedef aldığı bir ummet olur. Bundan sonra yapılması gereken, gücümüzün yettiği en son noktaya kadar devlete yani hilâfete giden yolda çok yönlü hazırlık yapmak ve meşru olan bütün vasıtaları kullanarak eğitimin her türlüsünü lâyıkıyla edinmek ve daha önceki iman-i hazırlıkla bir bütün haline getirerek, hedefe basiret ve hikmetle gitmektir. Bu iki hazırlığın her hangi biri ihmal edildiğinde kesinlikle Allah'ın(Azze ve Celle) yardımı da ihmal ölçüsünde azalacağı, inkârı mümkün olmayan bir gerçektir. Zira yukarıda verdiğimiz ilk ayetin devamında Allah (Azze ve Celle) şöyle buyurmaktadır: “Eğer sizi yardımsız bırakırsa Ondan sonra size kim yardım edebilir.”

Maksadımızı aşmaksızın davet ve cihad sahasında olan özellikle emir (Burada özellikle emir sahibi muhterem kardeşlerime işaret etmemin sebebi, şu sahih hadisin ifade ettiği mukellefiyetten dolayıdır: “Hepiniz çobansınız ve elinizin altında bulunan kişilerden mesulsunuz) sahibi aziz kardeşlerime malûm olan şu gerçeği bir kere daha hatırlatmanın faydalı olacağı kanaatindeyim. Şöyle ki; manevî ve maddî (Maddî hazırlık derken insanın aklına sadece iktisat gelebilir. Ama işin aslı böyle değildir. Her ne kadar para kaynaklarını oluşturmak maddî hazırlığın en önemli kısmını teşkil etse de bununla beraber matematik kimya fizik elektronik ve bilgisayar bilimi alanında adam yetiştirmekte maddî hazırlığın altına girer.) hazırlıkla ilgili birçok nass arasında özellikle şu iki ayet dikkatleri üzerlerine çekmektedir. Öyle ki; hakkında söylenebilecek en kuvvetli ve en vurgulu manayı içlerinde barındırmaktadır. Bunlardan biri iman-i, diğeri maddî hazırlığın emredildiği ve meselenin son noktasının koyulduğu, ciddî anlamda tefekküre lâyık olan ve ümmetin şuan içinde bulunduğu buhranın temel sebeplerini ihtiva eden naslardır.

Bunlardan ilki Teğabun suresi 16. ayetin başında buyrulan: “Allah’tan gücünüz yettiği kadar korkun…”ayetidir. İbn Teymiyye'nin (Rahimehullah) dediği gibi, takva tek başına emir edildiğinde (Eğer bir ayetin içinde takva ile beraber başka tavsiye ve emirler varsa, bu durumda takva ifadesi onların dışındaki bütün dine taallûk eden konuları kapsar.) dinin tamamını içermektedir. Yani takva lâfzı, başta tevhidi ve tevhide taallûk eden meseleleri, iman ve iman ile ilintili konuları, amel, ahlâk ve muamelâta bağlı bütün konuları ihtiva etmektedir. Ve bununla beraber saydığımız manaları içermekte olan takva mefhumunda, güç yetirememenin dışında herhangi bir sınır koyulmamıştır. Yani bir müslüman gücünün yettiği kadar tevhid, iman, amel, ahlâk ve muamelâta dair meselelerde titiz olmalı, eğitim almalı, bilinçli olmalı ve böylelikle takva sahibi olmalıdır. (Fakat bu ifadelerden her bir müslümanın farzı kifaye ilimleri öğrenmesi kendisine bir gereklilik olduğu neticesine varılması doğru olmaz. Çünkü buna herkesin gücü yetmez. Hem dinimizde her kesi müçtehit olmaya zorlayan her hangi bir ayet ve hadiste yoktur.)
Bununla beraber dinimizin maneviyata ne derece ehemmiyet verdiğini de ayrıca bu ayetin ifade ettiği “gücünüz yettiği kadar “ ibaresinden anlamak mümkündür.
Diğeri ise, Enfal suresi 60. Ayette Allah’ın (Azze ve Celle) emrettiği “Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvetten ve bağlanıp beslenen atlardan hazırlık yapın” buyruğudur. Bu ayetteki kuvvet kelimesinin ifade ettiği anlamın içine, başta silâh atmayı öğrenmekle beraber, düşmanı alt etmeye yarayan meşru bütün vesileleri ve pozitif ilimleri bilmek girer. Ama daha çok üzerine durulması gereken husus, bu hazırlığın güç yetirememe dışında herhangi bir sınırının olmamasıdır. Yani çok açık bir ifadeyle, bir an için dünyanın süper devletlerindeki bilinen ve bilinmeyen modern silâhların tamamının sadece müslümanların elinde olduğunu düşünsek bile, Allah (Azze ve Celle) bu ayetiyle bizlere; eğer daha kuvvetlisine, daha iyisine, daha modern olanına gücünüz yetiyorsa, onu da üretmek ve geliştirmek için gerekli olan alt yapıyı oluşturun ve imal edin diyerek emir ferman buyurmaktadır !

Biliyorum asıl konumuzun fersah fersah dışına çıktık, fakat mesele ümmeti ilgilendiren bir mevzu olduğu için okuyucu kardeşimin bu hususta beni mazur görmesini temenni ediyorum.

MUKADDİME
Manevî hazırlığın vazgeçilmez unsurlarından bir tanesi de fertlerin zikir ve dua ile mucehhez olmasıdır. Böylelikle kendisine engel olabilecek olan nefis ve şeytan ikilisinin, bu uzun ve meşakkatli cihad yolculuğunda, istikametten saptırmalarından, yan çizmesine ve sabırsızlık göstermesine sebep olmalarından korunmasıdır. Değerli okuyucu kardeşi bu zikir ve dualarla baş başa bırakmadan önce ayet ve hadislerde geçen zikir ve duanın ehemmiyeti ile ilgili bazı nasları ve bu naslar hakkındaki ulamanın tefsir ve şerhlerini zikretmek munasib olacaktır.

Ek—1

ZİKİR VE ÖNEMİ

Allah(Azze ve Celle) şöyle buyurmaktadır:


الَّذِي نَ آ منُوا وت طْ مئِ نَ قُ لُوب هُُمَْ بِذِكْرَِ اللَّوَِ أ لا بِذِكْرَِ
اللَّوَِ ت طْ مئِ نَ الْقُلُوبَُ


1-) “Onlar iman eden ve Allah’ın zikriyle kalpleri huzura kavuşanlardır. Dikkat edin kalpler ancak Allah'ı zikretmek ile mutmain olur.” (Ra'd 28)
Şeyh Sa'di (Rahimehullah) bu ayetin tefsirinde şunları söylemektedir: ”Yani kalpler için Allah'ın(Azze ve Celle) zikrinden başka her hangi bir şeyle mutmain olmaması hak ve uygun olandır. Dolayısıyla kalpler için yaratıcısını sevmekten, onunla ünsiyet kurmak ve Onu tanımasından daha hoş, daha memnun, edici ve daha tatlı hiçbir şey olamaz. Kalplerin onu zikretmesi, Allah'ı tanıma ve sevmesi miktarınca olur…”
Müfessir Şenkiti (Rahimehullah) bu ayetle ilgili şunları demektedir: “Allah'ın zikriyle kalbin mutmain olması, tevhit ilmini bilmek ve Rasulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Alihi ve Sellem) getirdiklerini tasdik etmek suretiyle kalbin genişlemesidir.


واذكُْر رَّبَّ كَ فِي ن فْسِ كَ ت ض رعا وخِي فة ودُو نَ الْ جهْرَِ
مِ نَ الْ قوْلَِ بِالْغُدُ وَ والآ صالَِ ولا ت كُن م نَ الْغ افِلِي نَ


2-) Allah (Azze ve Celle) şöyle buyurmaktadır.” Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabbini zikret. Gafillerden olma. (A'raf 205)
Bu ayetin tefsirinde şeyh Kasimi (Rahimehullah) şunları izah etmiştir:
“Hitap Nebi’ye (Sallallahu aleyhi ve Alihi ve Sellem)dir. Kastedilen ise geneldir. Veya mana “Rabbini zikret ey insan” şeklinde olması da mümkündür. Fakat birincisi daha zahirdir. Çünkü Nebi'nin (Sallallahu aleyhi ve Alihi vesellem) kendisi ile muhatap olduğu şey, eğer ona has değilse, ümmeti içinde meşrudur. Zemahşeri der ki: “Bu buyruk kuran okuma, dua, tesbih (Subhanellah) ve tehlil (La ilâhe illâllah) den olan bütün zikirleri içine alır.”

Daha sonra Allah (Azze ve Celle) kendisinin zikredilmesindeki bazı adabları şöyle söylemiştir;
1) İnsan zikri kendi içinde yapmalıdır. Çünkü zikri gizli yapmak ihlâsa daha munasib, icabete daha yakın ve riyadan daha uzaktır.
2) Zikir tedarru şeklinde olmalıdır. Tedarru ise; kendini hakir görme, boyun eğme ve taksiratı itiraf etmedir. Bu rububiyyetin izzetini, ubudiyetin zilleti ile beraber tahakkuk etmesini sağlamak içindir.
3) Zikir ürperti içinde olmalıdır. Yani Rububiyyetin hâkimiyetinden ve Uluhiyyettin azametinden ameldeki taksirat sebebiyle, Allah’ın cezalandırması hususunda korku ve haşyet duygusu içinde olunmaktır. Ki böylelikle nefis korksun ve kalp boyun eğsin.
4) Zikir aşikâr olmamalıdır. Çünkü bu durum güzel tefekkür etmeye daha yakındır. İbn Kesir demiştir ki: “İşte bu sebeple bağırarak ve belirgin ses tonuyla sesli zikir yapmamak mustehab görülmüştür.” Buhari ve Muslim’de, Ebu Musa el-Eş'ari'den (Radiyallahu anhu) rivayet edilen bir hadiste kendisi demiştir ki: “Bazı yolculuklarında insanlar, dua ederken seslerini yükselttiler.
Ardından Nebi (Sallallahu aleyhi ve Alihi ve Sellem) onlara dedi ki: “Ey insanlar nefislerinize mukayyet olun. (Asıl konumuz cihad fıkhı olmamasıyla beraber “zimmetin beri olması “ kaidesi usulunce yaygın olan şu hatayı burada zikretmek münasip olur kanaatindeyim. Şöyle ki; kardeşler cihad ameliyesi düzenlediklerinde özellikle çatışma anında, belki o hâletin verdiği coşku, heyecan ve muhabbet ile belkide, kâfire duyulan kin, nefret ve düşmanlığın galeyana gelmesi nedeni ile seslerinin çıktığı en yüksek ses tonlarıyla tekbir getirmektedirler. Bu durum ise en hayırlı ümmet olan selefimizin kerih gördüğü bir durumdur. Bu hususta onlardan gelen rivayet aynen şöyledir:

“ عن قَيس بَن عَباد قَال كَان أَصحاب رَسول اَلله صَلى اَلله عَليو وَسلمَ
يكرىون رَفع اَلصوت عَند ثَلاث عَند اَلقتال وَعند اَلجنائز وَعند اَلذكر
عبد اَلرزاق فَي مَصنفو جَ
/ صََ 315َ حَديث رَقم: 55433َ

Kays bn Abbad’dan rivayet edilen bir nakilde kendisi şöyle demiştir “Rasulullah'ın –Sallallahu aleyhi ve Sellem- ashabı üç yerde sesi yükseltmeyi kerih görürlerdi. Savaş esnasında cenaze anında ve zikir yaparken. Hadisi Abdurrezzak Musannef'inin 6. Cildi 513. sayfasında nakletmiştir. Ayrıca bu hadisi Beyhaki Sunen'i Kubrasında ricali sahih olan bir senet ile rivayet etmiştir.)
Zira siz ne sağır, nede yanınızda olmayan biz zata dua ediyorsunuz. Sizin kendisine dua ettiğiniz zat, her şeyi İşiten ve (her şeye) yakın olandır. (Öyle ki) Sizden herhangi birine, bineğinizin boynundan bile daha yakındır…

5) Zikir sadece kalple değil, dil ile de yapılmalıdır. Bu, ayetteki şu ifadeden anlaşılmaktadır: “Yüksek olmayan bir sesle"”…
6) Zikir sabah ve akşam yapılmalıdır. Ayet, bu iki vaktin meziyetine delâlet etmektedir. Çünkü bu iki vakit sekinet, durgunluk, ibadet ve çalışma vakitleridir. Bu iki vaktin arasında galip olan şey geçim işlerine yönelmedir.
Daha sonra Allah (Teberake ve Teâlâ-) “gafillerden olma” sözüyle Onu anmaktan gafil olmayı nehyetmektedir. … (Kasimi nin tefsirinden ihtisar yaparak aktardığımız bölüm bitmiştir.)

3-) Allah (Teberake ve Teâlâ-) şöyle demiştir:
“Ey iman edenler Allah'ı çokça zikredin” (Ahzab 41)
Bu ayetin tefsiriyle ilgili olarak sadece Taberi ve İbn Kesir’in tefsirlerinde İbn Abbas' dan –Radiyallahu anhu –rivayet edilen şu sözü nakletmek istiyorum “Allah(Teberake ve Teâlâ) emrettiği bütün farzlarda onlar (kullar) için belirli bir sınır koymuş ve mazeret hâletinde onları özürlü kabul etmiştir. Ama zikirde durum hiçte böyle değildir. Çünkü onun için kendisinde durulacak bir sınır tayin etmemiştir. Aklına yenik düşenin (Yani aklını kaybetmiş olan kimse) dışında kimseyi mazur de görmemiştir. Bütün hallerde onlara bunu emretmiştir. Demiştir ki “Allah'ı (Teberake ve Teâlâ) ayaktayken oturarak ve yanlarınız üzenine yatmışken zikredin” (Nisa 103) “Allah'ı çokça zikredin” yani gece gündüz, karada denizde, sıhhat ve hastalık anında gizli ve açıktan Allah'ı zikredin.”
4) Allah (Teberake ve Teâlâ ) şöyle demiştir:
“Ey iman edenler herhangi bir (düşman) topluluğuyla karşılaştığınızda sebat edin Allah'ı çokça zikredin ki kurtuluşa eresiniz.” (Enfal 45)
İbn Kesir (Rahimehullah) bu ayetin tefsirinde şu hadise yer vermiştir: Buhari ve Müslim de Ablullah bin Ebi Evfa'dan, o da Rasulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve alihi ve Sellem) naklettiği bir rivayette şu hadis yer almaktadır: “ (Nebi aleyhi’s-salatu ve’s-selam) Düşmanla kendisinde karşılaştığı günlerin birinde, güneş batıya doğru meyledene kadar bekledi ve onların arasında ayağa kalkarak şöyle dedi: “Ey insanlar düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin! Allah'tan afiyet isteyin. Onlarla karşılaştığınız zaman ise sabredin. Ve bilin ki; cennet kılıçların gölgesi altındadır.” Daha sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve alihi ve Sellem) ayağı kalktı ve şöyle dedi “ Ey kitabı indiren, bulutu akıtan, düşman topluluğunu yenilgiye uğratan Allah'ım; onları hezimete uğrat ve onlara karşı bize yardım et.”…

Görüldüğü gibi; Nebi (Sallallahu aleyhi ve Alihi ve Sellem) cihad esnasında, ameliye öncesi bizlere, Allah'a (Teberake ve Teâlâ) nasıl zikredilerek dua edildiğini bizzat kendi fiiliyle göstermiştir.
İbn Kesir (Rahimehullah) sözlerine şöyle devam etmiştir: “Allah (Tebarake ve Teâlâ), düşmanla savaş esnasında sebatı, onlara saldırı durumunda sabırlı olmayı emretmiştir. (Ve demiştir ki) Firar etmesin, geri dönmesin, korkaklık etmesin bu hâlette Allah'ı zikredip, Onu unutmasınlar. Bilâkis Ondan yardım dilesin ve Ona dayanıp güvensinler. Düşmanları üzerine Ondan yardım istesinler. Bu hâletlerinde Allah ve Rasulune itaat etsinler…”
Buraya kadar ki bölümde zikrin faziletine delâlet eden bazı ayet ve bu ayetlerin tefsirlerini özet bir üslûpla aktarmaya çalıştık. Asıl konumuz zikrin fazileti olmadığı için zikredilen bu ayetlerle yetinmeyi münasip buluyoruz. Ancak zikrin faziletiyle alâkalı bazı hadisleri burada hatırlatma kitaptaki zikirleri daha bilinçli ve şevkli yapma açısından uygun olacaktır. inşa Allah.

NEBİ'NİN (Sallallahu aleyhi ve Alihi ve Sellem) NAZARINDA ZİKİR

1-) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) şöyle demiştir:

ألا أنبئكم بخير أعمالكم و أزكاىا عند مليككم و
أرفعها في درجاتكم و خير لكم من إنفاق الذىب و
الورق و خير لكم من أن تلقوا عدوكم فتضربوا أعناقهم
و يضربوا أعناقكم ؟ قَالوا : بلى يا رسول الله قال : "
ذكر الله "


“Size amellerinizin en hayırlısını, Melik'inizin(Buradaki Melik kelimesi Allah’ın isimlerinden olup hâkimiyetin otorite ve egemenliğin yegâne sahibi olmak anlamına gelmektedir.) yanında en temiz olanını, derecelerinizin en yükseğini, altın ve gümüş infak etmekten daha hayırlısını ve düşmanla karşılaşıp sizin onların boyunlarını vurmanızdan ve onların sizin boyunlarınızı vurmalarından daha hayırlısını haber vereyim mi? S
ahabeler: “Haber ver ey Allah'ın Rasulu dediler.” Dedi ki: “Allah'ı zikretmek” (Hadisi Tirmizi ibn Mace ve Hakim Ebu Derda –radiyallahu anhu-dan rivayet etmişlerdir. Tahrici ile ilgili olarak imam Hâkim isnadının sahih olduğunu Suyuti ise hadisin sahih olduğunu ifade etmişlerdir. İbn Hacer ve imam Nevevi hadis hakkında imam Hâkim'in tahlilini naklederek yetinmişlerdir.)

İbn Teymiyye'ye (Rahimehullah) farzlardan sonra en hayırlı amelin ne olduğu sorulduğunda cevap olarak şunları söylemiştir.” Üzerlerine güç getirebildikleri konuda ve kendilerine munasib olan vakitler hususunda, insanların farklı kesimlerine göre bu değişir. Her kesime uygun tafsili bir cevap vermek mümkün değildir. Fakat genel olarak, Allah'ı (Teberake ve Teâlâ) tanıyan ve emirlerini bilen âlimler arasında icma gibi bir durumdur ki; daima Allah’ı zikretmekte sebatkâr olmak kulun kendisiyle meşgul olduğu en faziletli ameldir. İmam Muslim'in (Rahimehullah) rivayet ettiği şu hadis buna delâlet etmektedir:
“ Muferridun vasfındaki kişiler hayırda herkesin önüne geçmişlerdir. Sahabeler ‘muferridun kimdir ey Allah'ın Rasulu’ dediler. Allah'ın Rasulu de: “Alabildiğine çokça Allah’ı zikredenlerdir” cevabını verdi. (daha sonra İbn Teymiyye (Rahimehullah) yukarda zikrettiğimiz Ebu Derda hadisini delil olarak söylemiştir.)

(Kitabu’ z- Zuhd ve’l- Ver’a vel i’bade- s–92)

İbn Kayyım (Rahimehullah) hangi amelin en faziletli olduğu konusunu değerlendirirken meseleyi şöyle açıklamıştır: “Hakikat şu ki; mertebeler üç kısımdır. İlk mertebe zikir ve cihad mertebesidir. Bu mertebelerin en üstünüdür. Allah (Teberake ve Teâlâ) şöyle buyurmaktadır.”Ey iman edenler herhangi bir toplulukla karşılaştığınızda sebat edin ve Allah'ı zikredin ki kurtuluşa eresiniz” İkinci mertebe cihad olmaksızın yapılan zikir mertebesidir. Bu diğerinden daha aşağı konumdadır. Üçüncü mertebe ise zikirsiz yapılan cihaddır. Zikreden kimse bundan daha üstündür. Çünkü cihadın farz kılınması Allah'ın (Teberake ve Teâlâ) zikri içindir. Cihaddan kastedilen Allah'ı zikretmek ve sadece Ona ibadet etmektir. Mahlûkatın kendisi için yaratıldığı gaye Allah'ı birlemek, Onu zikretmek ve Ona ibadet etmektir.” (Haşiyet-u ibnu'l- Kayyım.-c 7 s–127)
Bu hakikati başka bir kitabında İbn Kayyım (Rahimehullah) şu cümlesiyle ifade etmektedir: “Amellerin tamamı ancak ve ancak Allah'ı zikretmeyi ikame etmek için meşru kılınmıştır.” (El-Vabilu’s-Sayyib- s.102)

İbn Hacer (Rahimehullah) Ebu Derda hadisinde geçen zikrin en faziletli amel olduğu konusunu şöyle açıklamıştır: “Ebu Derda hadisinde geçen Allah'ı zikretmekten maksat, kâmil manadaki zikirdir. Bu ise, içinde dilin zikretmesi, manasında ve Allah'u Teâlâ'nın azametinde kalbin tefekkür etmesini bir araya getirerek yapılan zikirdir. Ve kendisinde bu vasfın hâsıl olduğu kimse, örneğin; kâfirlerle savaşan ve bu mananın zatında meydana gelmemiş olduğu kişiden daha üstündür. Zikrin cihada üstünlüğü, sadece diliyle zikir yapıp (cihad eden) kişiye nisbetledir. Ama kim bunların hepsini şahsında toparlarsa, Allah'ı (Teberake ve Teâlâ ) diliyle ve kalbiyle zikredip, Onun azâmetini hatırında tutan ve namazında, orucunda, tasaddukunda ve kâfirlerle olan cihadında devam ettiren kimse gibi,- işte bu kişi en son gayeye ulaşan kişidir. Ebu Bekir İbn Arabî (Rahimehullah) zikrin en faziletli amel olduğu meselesine şöyle yaklaşmıştır: “Hiçbir Salih amel yoktur ki; zikir, o amelin sıhhatinde şart olmasın.
Örneğin sadaka verirken ve oruç tutarken, Allah'ın (Teberake ve Teâlâ) zikri kalbinde olmayan kimsenin ameli tam değildir. Böylelikle zikir bu yönüyle amellerin en faziletlisi olma konumundadır. “Muminin niyeti amelinden daha önemlidir.” (Hadisi imam Beyhaki Şuabu'l-iman isimli kitabında Enes'den –radiyallahu anhu- rivayet etmiş olup, isnadının zayıf olduğunu söylemiştir. Fakat imam Sahavi, hadisin Sehl bin Sa'd ,Nevas bn Sem'an ve Ebu Musa el Eş'ari – Radiyallahu anhum-dan rivayet edilen şahitleri olduğu için kuvvet kazandığını zikretmiştir) hadisi buna işaret etmektedir.

“ لايقعد قوم يذكرون الله تعالى إلا حفتهم الملائكة
وغشيتهم الرحمة ونزلت عليهم السكينة وذكرىم الله
تعالى فيمن عنده


2-) Nebi'nin (Sallallahu aleyhi ve Alihi ve Sellem) şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Allah'ı zikrederek oturan hiçbir topluluk yoktur ki melekler onları kuşatmasın, rahmet onları örtmesin, üzerlerine sekinet inmesin ve Allah'u Teâlâ kendi katındakilere onları hatırlatmış olmasın.” (Hadisi imam Muslim Enes ve Ebu Hureyre'den radiyallahu anhuma rivayet etmiştir.)
3-) Muaz (Radiyallahu anhu) Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Alihi ve Sellem) amellerin hangisinin Allah'a daha sevimli olduğunu sorduğunda kendisine şöyle cevap vermiştir:
(Hadisi İbn Hibban Sahih inde rivayet etmiş olup ibn Hacer-Rahimehullah- bu hadis hakkında Hasen demiştir.) “Dilin Allah'ın zikrinden ıslak olduğu halde (Yani Allah'ı –Celle ve Teala'yı öyle zikret ki dilin devamlı Onu zikretmekten ötürü zikir ıslaklılığını ve tazeliğini ölüm anında bile korusun) ölmendir.”
Değişik bazı hadislerde, Nebi'ye (Sallallahu aleyhi ve Alihi ve Sellem) Allah (Teberake ve Teâlâ) katında en faziletli veya en hayırlı veya en sevimli amelin hangisi olduğu sorulduğunda, bazısına vaktinin evvelinde kılınan namaz, bazısına Allah için sevmek Allah için buğz etmek, bazısına Allah'a iman etmek, bazısına azda olsa devamlı olan amel, bazısına Kuranı hatmetmek ve hemen ardından tekrar başlamak, bazısına Saf suresini okuyarak cevap vermişti. Ulema bu hadislerin arasında zahiren görünen çelişkiyi şöyle açıklamışlardır; Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sahabelerinin hallerini, temayullerini alışkanlıklarını ve kimin neyi ne zaman yaparsa kendisi için daha hayırlı ve faziletli olacağını, öncelikle Allah'ın (Teberake ve Teâlâ) bildirmesi ve sonrada kendisinin onlarla yaşadığı bazı müşahede ve mulâhazasıyla bildiği için, her kişiye durumu ve konumu itibarîyle cevap vermiştir. Bundan dolayı ibn Teymiyye (Rahimehullah) bu hususta kendisine yöneltilen en faziletli amelin hangisi olduğu sorusuna: “Bu konuda herkese münasip tafsili bir cevap vermek mümkün değildir” şeklinde yanıt vermiştir.
İmam Nevevi (Rahimehullah) zikrin ne olduğunu ve nasıl yapılacağını şu cümleleriyle açıklamıştır: ”
Zikir kalple de olur dille de. Bunun en üstünü dille ve kalple olandır. Eğer ikisinden birisi ile yetinilecekse kalple yetinmek daha faziletlidir. Ayrıca kişi, kendisi hakkında riya yapıyor korkusu ile kalple beraber dil ile de zikri terk etmemelidir. Tam tersine kendisi ile Allah’ın vechini kastederek her ikisiyle beraber zikir yapmalıdır…
Bil ki! Zikrin fazileti tesbih19 tehlil20 tahmid21 tekbir22 ve benzeri olan kelâmlarla sınırlı değildir. Bilâkis; itaat ederek Allah için amel eden herkes Allahu Teâlâ’yı zikretmiş olur.

19 “Subhanallah “demektir.

20 “La ilâhe illâllah” demektir.
21 “Elhamdulillâh” demektir.
22 Allah’u Ekber demektir


Said bn Cubeyr ve onun dışındaki âlimler de bunu aynen böyle söylemişlerdir. A'ta (Rahimehullah) demiştir ki: “zikir meclisleri, helal ve haramın öğretildiği, alış verişin nasıl yapılması gerektiğinin söylendiği, namaz, oruç, nikâh, talak, hac ve benzeri ibadetlerin nasıl yapıldığının öğretildiği yerlerdir.” (İmam Nevevi (Rahimehullah) den yaptığımız bu alıntı “el-Ezkar” adlı kitabının 10. Sayfasında geçmektedir.)
İmam ibn Teymiyye (Rahimehullah) buna benzer görüşünü şu şekilde açıklamıştır: …”bilinen bir durumdur ki ilim öğrenerek ve öğreterek, iyiliği emredip kötülükten sakındırarak Allah'a yaklaştıran, dilin kendisiyle konuştuğu ve kalbin tasavvur ettiği her şey, Allah'ı zikretme kapsamına girer. Bundan dolayı farzları eda ettikten sonra faydalı ilim talebiyle meşgul olan veya fıkıh öğrenerek bir mecliste oturan veya Allah ve Resullünün fıkıh olarak isimlendirdiği konuları öğreten kimse de, daha öncekinde olduğu gibi Allah'ı zikretmenin en faziletlisini yapan kimse durumdadır.”


Ek—2
KURAN’DA DUANIN EHEMMİYETİ


Şüphesiz ki; dua müslümanın kendisiyle Allah'a(Teberake ve Teâlâ) ibadet ederek yakınlaştığı en büyük boyun eğme amelidir. Dua, dünyada müslümanın kâfirlere karşı kullandığı en büyük silâhıdır. Dua müslümanın kendisiyle Allahu Teâlâ’ya sığındığı en kuvvetli vesilesidir.

Dua, İbrahim –aleyhisselam-ın ateşe atılmak üzereyken söylediği –"hasbunallah ve ni'mel Vekil" – sözüdür. Dua, sözlerin özü, ibadetin ta kendisidir. Bakalım Rabbimiz (Teberake ve Teâlâ) hayat mektebimiz kuranda dua hakkında ne buyurmaktadır.


قُلَْ ما ي عْب أَُ بِكُمَْ رب ي ل وْ لاَ دُ عاؤُكُمَْ

1-)”De ki: “eğer duanız olmamış olsaydı Rabbim size ne diye önem verirdi”… İbn Kesir (Rahimehullah) bu ayetin tefsirinde şu ifadelere yer vermektedir: ”Eğer Ona ibadet etmemiş olsaydınız size ne önem gösterirdi, ne de ehemmiyet verirdi. Zira Allah, (Teberake ve Teâlâ) mahlûkatı ancak Ona ibadet etsinler, Onu birlesinler ve Onu sabah ve akşam tespih etsinler diye yaratmıştır.”
İbn Kesir'in (Rahimehullah) yaptığı bu tefsir, “duanız olmasaydı” ifadesini hem
ibadet hem de Rab Teâlâ ya dua etme olarak anladığını göstermektedir. İbn Abbas'ın (Radiyallahu anhu) ise bu ifadeyi imanınız olmasaydı “şeklinde tefsir ettiğini görüyoruz ki, selef uleması indinde iman mefhumunun kapsamına dua dâhil bütün ibadet nevileri girmektedir. Dolayısıyla bu ayetten, dua etmenin Allah katında hakikaten büyük bir öneme haiz olduğunu ve Allah'a (Teberake ve Teâlâ) dua etmeyen kimsenin gerçek manada ibadet mükellefiyetini yerine getirmemiş olduğunu anlamaktayız. Zira ibn Teymiyye, (Rahimehullah) duaların en faziletli, en üstün, en yüce, en büyük ve en vacib olanının bir gün içersinde namazlarımızda defalarca tekrar ettiğimiz ”bizi dosdoğru yola ilet, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil” ayetindeki dua olduğunu söylemiştir. Sahih olan görüşe göre namaz imanla şirkin arasını ayıran bir ibadet olduğuna ve namazda okuduğumuz Fatiha ve dolayısıyla bu zikrettiğimiz dua namazın farzlarından hatta rükünlerinden sayıldığına göre, Allah'a (Teberake ve Teâlâ) dua etmek kulluğumuzun vazgeçilmez unsurlarından biri olduğu ortaya çıkmaktadır.

ادْعُواَْ ربَّكُمَْ ت ض ر عا وخُفْي ة 2)
Allah(Teberake ve Teâlâ) A'raf suresi 55. ve 56. Ayetlerinde şöyle buyurmuştur:
“Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Şüphesiz ki O haddi aşanları sevmez. Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın. Ona korkarak ve umarak dua edin. Hakikaten Allah’ın rahmeti ihsan sahibi olanlara yakındır.”
Şeyhu'l-İslâm İbn Teymiyye (Rahimehullah) bu ayetlere ilişkin şu açıklamalarda bulunmuştur:
“Bu iki ayet, duanın iki kısmının adaplarını içine almaktadır. Boyun eğme ve isteme duasını. Zira kuranda dua ifadesi bazen ibadet, bazen isteme ve bazen de her iki anlam beraberce kastedilmektedir. Bu iki mana birbirini gerektirmektedir. Muhakkak ki isteme anlamına gelen dua, dua edene fayda verecek olan şeyi istemek ve zarar veren şeyin def edilmesini ve kaldırılmasını talep etmektir… Her ibadet anlamına gelen dua, isteme manasında olan duayı gerektirmektedir. Ve her isteme manasında kullanılan dua lâfzı ibadet duasını içermektedir.”
Buna binaen Allah'ın (Teberake ve Teâlâ ) şu buyruğu “Kullarım beni sana sorduklarında benim (onlara) yakın olduğumu (söyle). Bana dua edenin duasına icabet ederim.“ (Bakara 186) duanın her iki kısmını da içine almaktadır ve her ikisiyle de tefsir edilmiştir. Denilmiştir ki: “Benden istediğinde ona veririm” ve denilmiştir ki: “Bana ibadet ettiğinde onun ecrini veririm. “
Fakat bu ve yukarda zikrettiğimiz ayetin, isteme manasına gelen dua anlamında kullanılması daha açıktır.”
İbn Teymiyye (Rahimehullah) sözlerinin devamında şu açılamalarda bulunmuştur. “Hasan Basri (Rahimehullah) demiştir ki: “Gizli dua etmekle aşikâr dua etmek arasında yetmiş derece fark vardır. Müslümanlar dua etmede çok gayretkeş olurlardı, hâlbuki onlardan hiçbir ses işitilmezdi. Yani onlarla Rableri arasında ancak bir fısıldanma olurdu” Çünkü Allah (Teberake ve Teâlâ) “Rabbinize yalvararak ve gizliden gizliye dua edin” demekte ve fiilinden razı olduğu Salih bir kulu zikrederek: “Hani O Rabbine gizli olan bir ses tonu ile nida etmişti” demektedir.

Duayı gizli yapmanın sayısız faydaları vardır. (Bunlardan bazıları şunlardır )

1- Bu, iman bakımından daha büyük bir hale delâlet eder. Çünkü gizli dua eden Allah’ın gizli duayı işittiğini bilir.
2-Bu, edep ve tazim bakımından daha yücedir. Zira kralların huzurunda ses yükseltilmez. Onların karşısında yüksek sesli olmak nefret edilen bir durumdur. Allah (Teberake ve Teâlâ) için ise en yüce misal verilir. O gizli sesi duyduğuna göre Onun huzurunda edebe lâyık olan sesi ancak kısmaktır.
3-Bu, duanın ruhu, özü ve maksadı olan yalvarma ve huşuya daha uygundur.

4-Bu ihlâsa daha da fazlalık katar…(İbn Teymiyye (Rahimehullah) duayı gizli yapmanın faydalarını zikretmeye devam etmiştir. Biz ise bu kadar ile yetinmeyi munasib bulmaktayız. Daha fazlasını isteyen Mecmu’u’l- Feteva’nın tefsir bölümündeki bu ayetin açıklamasına bakabilir. Bkz.Mecmuu’l- Feteva-c–15—s--15)

SÜNNETİ SENİYYEDE DUA VE ÖNEMİ

الدعاء هو العبادة
1-)” Dua ibadetin ta kendisidir.”
ليس شيء اكر على الله من الدعاء
2-)”Allah katında duadan daha değerli bir şey yoktur.”(Hadisi Tirmizi ve ibn Mace Ebu Hureyre –radiyallahu anhu-dan merfu olarak rivayet etmişlerdir.)
من لم يسأؿ الله يغضب عليو
3-) “Kim Allah tan istemezse Allah ona gazap eder. (Hadisi Ahmed bn Hanbel Tirmizi İbn Mace Bezzar Hâkim rivayet etmiştir.)

ما على الأرض مسلم يدعو بدعوة الا أتاه الله إياىا أو
صرؼ عنو من السوء مثلها


4-)”Yeryüzünde herhangi bir dua ile niyazda bulunan hiçbir Müslüman olmasın ki, Allah Ona istediğini vermemiş olsun veya onun misli olan bir kötülüğü ondan def etmemiş olsun.”(Hadisi Tirmizi ve Hakim Ubade Bn Samit-radiyallahu anhu dan rivayet etmişlerdir. Hadis hakkında İbn Hacer –rahimehullah sahih olduğunu sölemiştir)
افضل عبادة الدعاء

5-)”ibadetin en üstünü duadır.”(Hadisi Hâkim rivayet etmiş ve sahih olduğunu söylemiştir. Zehebi'‘de buna muvaffakiyet göstermiştir)
Şeyh Bekr Ebu Zeyd, hadislerdeki duaya gösterilen bu ehemmiyeti şu ifadeleriyle izah etmiştir:
“Duanın bu yüksek mertebe ve yüce seviyede olması –Allah'u alem—başkasında bir araya gelmeyen ibadet nevilerinin, sadece onda toplanması nedeniyledir. Çünkü dua, Allah'a (Subhanehu ve Teâlâ) yönelerek, onu kastederek, ondan umarak ve beklenti içinde olarak, kalbin uyanık olmasını ve Onun katındakine rağbet edip azabından korkmak suretiyle ibadet etmeyi gerektirmektedir.”
Dua, hamd ederek, kelimeyi tevhidi söyleyerek, Allah'ı (Teberake ve Teâlâ) bütün noksanlıklardan beri ederek, fazl'u keremini talep edip isteyerek, yalvarıp yakararak, istekli bir şekilde dilin dua etmesini gerektirmektedir.
Dua, pişmanlık duyarak Allahu Teâlâ nın huzurunda, sekinet ile Ona karşı zillet duygusu içinde, bütün güç ve kuvvetten Ona sığınarak, başkasından değil sadece Ondan yardım isteyerek bedenin ibadetini ve duanın içine bulunmuş olduğu başka ibadet kısımlarını gerektirmektedir. (Tashihu’d- Dua –s -17)


DUANIN KABULUNDE ETKİLİ OLAN SEBEPLER

Allah'a hamd olsun ki; İslâm Dini, hayatımızdaki her şeye bir ahlâk koymuştur. Gökler ve yeryüzü boş yere yaratılmadığı gibi insanoğlu da başıboş bırakılmamıştır. Allah (Teberake ve Teâlâ) o kadar rahmet sahibidir ki, sadece kitabı indirip bizleri onunla mukellef tutmamış, o kitabı en iyi bir şekilde anlayalım ve hayatımızı onun ile tanzim edelim diye âlemlere rahmet olan ve güzel ahlâkı tamamlayıcı resul/elçi göndermek suretiyle bizlere kolaylıklar ihsan buyurmuştur. Bu elçi bizlere ihtiyacımız olan her şeyi, cennete yakınlaştıran ve cehennemden uzaklaştıran bütün amelleri öğretmiş ve böylelikle hayatımızı vahiy ile inşa etmemizi kolaylaştırmıştır. İşte bu Rasulun –Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun- bizlere öğrettiği ve açıkladığı ahlâklardan biriside dua adabıdır.
Ancak bizim bu tercümemizdeki asıl gayemiz duanın şekli, adabı ve rukunleri olmadığından sadece hadislerden anlaşılan duanın kabul edilmesinin sebeplerini özet bir üslûp ile aktarmamız daha münasip olacaktır.

Allah'ın dualarımızı kabul edip, icabet etmesine sebep olan haller, özetle şunlardır.

1-)Dua eden kişi Allah'ı (Teberake ve Teâlâ) rububiyyet, ulûhiyet, isim ve sıfatlarında birlemeli, kalbi tevhid ve imanın şubeleriyle dolu olmalıdır. Allah'ın duaya icabet etmesinin şartı, kulun Rabbine itaat ederek ve masiyetlerden kaçınarak icabet etmesiyle bağlantılıdır.
2-)Yapılan dua meşru bir mesele hakkında olmalıdır.
3-)Dua eden amelin sıhhat şartı olan ihlâs ve sünnete tabi olma ilkesini gerçekleştirmiş olmalıdır.
4-)Sadece Allah'a yalvara yakara dua etmelidir.
5-)Yediği giydiği oturduğu ve kazancı helâl olmalı ve iyiliği emreden kötülükten nehyeden vasıfta olmalıdır.
6-)Anne babaya karşı gelmek ve sılayı rahimi kesmek gibi haramları işleyerek ve günahlara bulaşarak nefsine zulmedenlerden olmamalıdır.
7-)Acele etmemeli, duaya icabetin geciktiğini düşünmemeli ve ümitsizliğe kapılmamalıdır. Çünkü kul, tarifi mümkün olamayacak derecede cömert olan Allah'a dua etmektedir.
8 )Duaya, Allah'a (Teberake ve Teâlâ) hamd ederek ve Allah'a lâyık olduğu şekilde senada bulunarak başlamalı ve nebi ve rasullerin sonuncusuna salât ve selâm getirmelidir.
9-)Dua eden duasına katî surette icabet edileceğine inanarak dua etmelidir.
10-)Dua eden öncelikle kendisinden başlamalıdır.
11-)Dua eden ellerini kaldırarak dua etmelidir.
12-)Dua eden duanın kabulünde etkili olan bazı zamanları kaçırmamalıdır. Gecenin son üçte birinde veya iki kamet arası, namazlardan sonraki vakit, Cuma günü imam hutbeye çıktığında veya Cuma günü ikindi son vakti gibi.(Duanın kabulünde etkili olan bu madde, şeyh Bekr Ebu Zeyd’in telif ettiği “Tashihu’d -Dua” adlı kitabından özetleneler aktarılmıştır.) Ebu Bekir Suleyman 25.02.201

CİHADLA İLGİLİ ZİKİR VE DUALAR


بسم الله الرحمن الرحيم
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla

رَبػنََّا لا تػؤَُاخِذْنَا إِفْْ نَسِينَا أَوْْ أَخْطَأْنَا رَبػنََّا وَلا
تََْمِلْْ عَلَيْػنَا إِصْراًْ كَمَا حَََلْتَوُْ عَلَْى الَّذِينَْ مِنْْ قَػبْلِنَا رَبػنََّا
وَلا تََُمِّلْنَا مَا لا طَاقَةَْ لَنَا بِوِْ وَاعْفُْ عَنَّا وَاغْفِرْْ لَنَا
وَارْحََْنَا أَنْتَْ مَوْلانَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوِْْ الْكَافِرِينَْ
.] ]سورة البقرة : 286


1) Allah (Azze ve celle) şöyle buyurmuştur:”Ey Rabbimiz! Unutur ve hata edersek bizleri cezalandırma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bizlere de ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bizlere üstesinden gelemeyeceğimiz sorumlulukları da yükleme. Bizleri affet.
Bizleri bağışla. Ve bizlere merhamet et. Bizlerin Mevlası sensin. Kâfir topluluk aleyhine bizlere yardım et.( Bakara–286)


ربّنا اْنْصُرْنا عَْلَى اْلْقَوِْ اْلْمُفْسِدِينَ (ْ
]ْاقتباس مْن اْلآية 30ْ مْن سْورةْ
العنكبوت[.


2) Ey Rabbimiz! Fesat çıkartan halk üzerine bizlere yardım et (Ankebut suresi 30.ayetinden iktibas) (Bu Lud (aleyhissalam)'ın kavmine yaptığı bedduadır. Onlara nasihat ettiğinde bu nasihate karşı “Eğer doğru söyleyenlerden isen bize Allah'ın azabını getir “diyerek büyüklendiklerinde dolayı bu bedduayı yapmıştır.)
اللَّهُمَّ أَْعِنّا عَْلَيْهِمْ بِْسَبْعٍكَْسَبْعِ يُْوسُفَ .ْ
3) Ey Allah'ım! Yusuf'un kavmine verdiğin kıtlık gibi bir kıtlıkla, onların aleyhine bize yardım et. ( İbn Mes’ud radiyallahu anhu’dan rivayetle imam Buhari sahihin de istiska babında tekil ifade şekliyle yani.“Bana yardım et” rivayetiyle nakletmiştir.)
رَبػنََّا أْعنّا وْلا تُْعِنْ عَْلَينا، وْانصُرْنا وْلا تَْػنْصُرْْ
عَلَينا، وْامكُرْ لْنا وْلا تََْْكُرْ عَْلَينا ،ْ وْاىدنا وْيَسِّرْ
الهدَُى إْلينا، وْانصرنا عْلى مْن بْػغََى عَْلَين
ا .ْ
4) Ey Rabbimiz! Bize yardım et aleyhimize yardım etme. Bize destek ol aleyhimize destek olma. Bizim için tuzak kur aleyhimize tuzak kurma. Bizi hidayete ilet ve bize hidayeti kolaylaştır. Bize zulmedenlere karşı bize yardım et. (Hadis, Ebu Davud, Tirmizi ve İbn Mace’de isnadı sahih olarak geçmektedir.)


اللَّهُمَّ مُْنْزِؿَ اْلْكِتَابِ ،ْ }ْمُُْرِىَ اْلسَّحَابِ{،ْ
سَرِيعَ اْلِْْسَابِ،}ىَازَِ اْلأَحْزَابِ{ ،ْ اْللَّهُمَّ اْىْزِِْ
الأَحْزَابَ ،ْ اْللَّهُمَّ اْىْزِمْهُمْ وَْزَلْزِلهْمُْ ،ْ }ْوَانْصُرْنَاْ
عَلَيْهِمْْ{


5) Ey kitabı indiren, bulutları akıtan, hesabı hızlı olan (İslâm karşıtı) toplulukları yenilgiye uğratan Allah'ım. Allah'ım o grupları hezimete uğrat. Ey Allah’ım! Onları bozguna uğrat ve sars ve onların aleyhine bize yardım et.(Hadisin aslı Buhari de geçmektedir. Nebi –sallallahu aleyhi vesellem –bu duayı Hendek savaşında yapmıştır.)

اللّهُمّ اْنْصُرْنا عَْلَْى مَْنْ يَْظْلِمُنا، وْخُذْ مِْنْوُْ
بِثَأْرِنا.


6) Allah'ım! Bize zulmedene karşı bize yardım et ve onlardan öcümüzü al.(Tirmizi sunen adlı eserinde “hasen “isnat ile Ebu Hureyre –radiyallahu anhu dan rivayet etmiştir.)
اللهم اُْنْصُرْنَا عْلى عَْدُوِّنَا ،ْ وَْأَرِنَا فِْيو ثَْأرَنَا .ْ

7) Allah'ım! Düşmanımıza karşı bize destek ol ve onlardan alacağımız intikamımızı bize göster.(Ebu Hureyre'den –radiyallahu anhu –rivayet edilen bu hadisi, İmam Buhari “Edebu'l- Mufred'in de imam Hâkim ise, “Mustedrak” adlı eserinde sahih olarak kabul etmiştir.)

اللَّهُمَّ قَْاتِلِ اْلْكَفَرَةَ اْلَّذِينَ يَْصُدُّوفَ عَْنْْ
سَبِيلِكَ ،ْ وَْ يُْكَذِّبُوفَ رُْسُلَكَ ،ْ وْ لْا يْػؤُْمِنُوفْ
بوَعْدِؾَ ،ْ اْللَّهُمَّ خْالِفْ بْينكَْلِمَتِهِمْ ،ْ وَْ أَْلْقِ فِِْْ
قُػلُوبِِِمُ اْلرُعْبَ ،ْ وَْاجْعَلْ عَْلَيْهِمْ رِْجْزَؾَ وَْعَذَابَكَْ
إِلَوَ اْلَْْقِّ ،ْ اْللَّهُمَّ قَْاتِلْ اْلْكَفَرَةَ اْلَّذِينَ أُْوتُواْ
الْكِتَابَْ .

8) Allah'ım! Senin yolundan( insanları) alıkoyan, rasullerini yalanlayan, vaadine inanmayan kâfirleri katlet. Allah'ım onların birlikteliklerini darmadağın et. Kalplerine korku koy. Ey Hak olan İlâh! Cezanı ve azabını onlar üzerine indir. Allah'ım! Kitap ehli kâfirlerini de katlet.

اللَّهُمَّ إْنا نْػعَُوذُ بِْكَ مِْنْ غَْلَبَةِ اْلدَّيْنِ، وَْغَلَبَةِْ
الْعَدُوِّ، وَْشمَاتَةِ اْلْأَعْدَاءِْ


9) Allah'ım! Borcun (üzerimize) galip gelmesinden, düşmanın bizlere üstünlük sağlamasından ve düşmanlara alay konusu olmaktan sana sığınırız.(Hadisi, Ahmed bn Hanbel ve imam Nesai Abdullah bin Amr' dan –radiyallahu anhuma– sahih sened ile rivayet etmişlerdir.)
اللَّهُمَّ إْني أْعُوذُ بِْكَ أْفْ أْمُوتَ فِِْ سَْبِيلِكَْ
مُدْبِراًْ

10) Allah'ım! Senin yolunda kaçarak ölmekten sana sığınırım. (Hadisi Ebu Davud, Nesai, imam Ahmed, Ebu Yusr – radiyallahu anhuma dan sahih sened ile rivayet etmişlerdir.)
-ما يقال عند لقاء العدو -

DÜŞMANLA KARŞILAŞMA ESNASINDA SÖYLENECEK DUA

قاؿ اْلله عْز وْجل 8ْ) يَْا أَْيػهَُّا اْلَّذِينَ آْمَنُوا إِْذَاْ
لَقِيتُمْ فِْئَةً فَْاثْػبُتُوا وَْاذكُْرُوا اْللَّوَكَْثِيراً لَْعَلَّكُمْْ
.] تػفُْلِحُوفَ( ]ْالأنفاؿ 238

(Ebu Derda –radiyallahu anhu –derki: “Biz ancak amellerimizle savaşırız. (Buhari) Mucahidler günahlarından Rablerine tövbe ederler. Zira hezimet ve firarın en büyük sebebi günahlardır. Allah celle ve a’la şöyle buyurmuştur:
“İki toplumun karşılaştığı gün, içinizden yüz çevirip gidenler var ya, şeytan onların kazandıkları bazı şeylerden dolayı ayaklarını kaydırmak istedi. Ama yine de Allah onları affetti. Kuşkusuz Allah çok bağışlayandır, alim(çok yumuşak)dir. Ali İmran 155)

Allah –Azze ve Celle –şöyle buyurmuştur. “Ey iman edenler! (düşman)ordusu ile karşılaştığınızda sebat edin ve Allah’ı çokça zikredin ki; felâha kavuşasınız.
وقاؿ اْلله عْز وْجل 8ْ) رَْبػنََّا أَْفْرِغْ عَْلَيْػنَا صَْبْْاًْ
وَثػبَِّتْ أَْقْدَامَنَا وَْانْصُرْنَا عَْلَى اْلْقَوِْ اْلْكَافِرِينَ(ْ
] ]البقرة 0328

1)Allah –Azze ve Celle –şöyle buyurmuştur: “Ey Rabbimiz üzerimize sabır yağdır ayaklarımıza sebat ver ve kâfir topluluk üzerine bize yardım et. (Bakara 250)
İLİM VE CİHAD
~ 58 ~

وقاؿ اْلله عْز وْجل 8ْ) رَْبػنََّا اْغْفِرْ لَْنَا ذُْنُوبػنََاْ
وَإِسْرَافَػنَا فِِْ أَْمْرِنَا وَْثػبَِّتْ أَْقْدَامَنَا وَْانْصُرْنَا عَْلَىْ
.] الْقَوِْ اْلْكَافِرِينَ (ْ ]ْآؿ عْمراف 7258

Allah (Azze ve celle)şöyle buyurmuştur:
“Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve işlerimizdeki haddi aşmayı bağışla, ayaklarımızı sabit kıl ve kâfir topluk aleyhine bize destek ol”(Ali İmran 147)

-ما يقول إذا خُوِّفَ بالأعداء -

DÜŞMANDAN KORKUTULDUĞUNDA KİŞİNİN SÖYLEYECEĞİ ZİKİR

قاؿ اْلله عْز وْجل 8ْ )ْ حَْسْبُػنَا اْللَّوُ وَْنِعْمَْ
] الْوَكِيلُ (ْ ]ْآؿ عْمراف 7518


1)Aziz ve Celil Allah şöyle buyurmuştur: “Allah bize yeter O ne güzel Vekil’dir.” (Ali İmran 173)
Ayrıca kişi, Allah’a (Teberake ve Teâlâ) boyun eğişini ve Ondan hissettiği korkuyu kalbinde hazır eder. Çünkü Allah (Teberake ve Teâlâ) şöyle buyurmaktadır: “Ancak ve ancak bu şeytan, kendi dostlarını korkutur. O halde iman etmiş iseniz benden korkun. (Ali İmran)

- ما يقول إذا مكر به الأعداء -
DÜŞMANIN KENDİSİNE TUZAK KURDUĞU KİMSENİN SÖYLEYECEĞİ SÖZ
قاؿ اْلله عْز وْجل 8ْ )ْ وَْأُفَػوِّضُ أَْمْرِي إِْلََْ
] اللَّوِ إِْفَّ اْللَّوَ بَْصِيرٌ بِْالْعِبَادِ (ْ ]ْغافر 228

1) Allah (Teberake ve Teâlâ) şöyle buyurmuştur: “Durumumu Allah’a bırakıyorum, şüphesiz Allah, kulları(nı) görendir.” (Ğafir 44)
- ما يقول إذا طلبه الأعداء ليقتلوه -

DÜŞMANIN KENDİSİNİ ÖLDÜRMEK İÇİN YAKALAMAK İSTEDİĞİ KİMSENİN SÖYLEYECEĞİ DUA

قاؿ اْلله عْز وْجل 8ْ )ْ رَْبِّ نََِّْنِِ مِْنَ اْلْقَوِْْ
] الظَّالِمِينَ (ْ ]ْالقصص 078

1)Rabbim! Zalim topluluktan beni kurtar.(Kasas21)
- ما يقول إذا توجه إلى طريق أو إذا اشتبهت
عليه الطرق -


YOLUNU ŞAŞIRAN KİMSENİN OKUYACAĞI ZİKİR

قاؿ اْلله عْز وْجل 8ْ )ْ عَْسَى رَْبِِّّ أَْفْ يْػهَْدِيَنِِْ
] سَوَاءَ اْلسَّبِيلِ (ْ ]ْالقصص 008

1) Aziz ve Celil Allah şöyle buyurmuştur: “Umulur ki Rabbim, beni doğru olan yola iletir.(Kasas22)

ما يقال عندما يكثر عدد الأعداء و يقل عدد
المسلمين ويستبطئون النصر


NUSRETİN GECİKTİĞİNİ GÖRDÜKLERİNDE VE DÜŞMAN SAYISI ÇOK MÜSLÜMANLARIN ADEDİ AZ OLUDUĞUNDA YAPILACAK DUA
رب إْني مَْغْلُوبٌ فَْانْػتَصِرْْْ
1) “Rabbim ben mağlûbum bana
yardım et”(Kamer süresi 10. ayetten iktibastır.)

2) Müslümanların bazısı kâfirlerin sayı ve kuvvetlerinin fazlalığından korktuklarında ilim ve iman ehli kimseler onlara, Aziz ve Celil olan Allah’ın şu sözünü hatırlatmışlardır:


كَمْ مِْنْ فِْئَةٍ قَْلِيلَةٍ غَْلَبَتْ فِْئَةًكَْثِيرةًَ بِْإِذْفِ اْللَّوِْ
وَاللَّوُ مَْعَ اْلصَّابِرِينَْ ”


“Allah’ın izniyle nice az bir topluluk, çok sayıda ki birliklere üstün gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir”(Bakara 248)
قاؿ اْلله عْز وْجل 8ْ )ْ أَْلا إِْفَّ نَْصْرَ اْللَّوِْ
.] قَرِيبٌ (ْ ]ْالبقرة 0728ْ

3) Aziz ve Celil Allah şöyle buyurmuştur: “Dikkat edin ki; gerçekten Allah’ın yardımı yakındır.” ( Bakara214 )

ما يقال عند رؤية جموع الكفار

KÜFFAR BİRLİKLERİ GÖRÜLDÜĞÜNDE SÖYLENECEK SÖZ

قاؿ اْلله عْز وْجل 8ْ )ْ ىَْذَا مَْا وَْعَدَنَا اْللَّوُْ
وَرَسُولُوُ وَْصَدَؽَ اْللَّوُ وَْرَسُولُوُ (ْ

“İşte bu, Allah ve Resulünün bize Vaat ettiği şeydir. Allah ve Resulü doğru söylemiştir. (Ahzab 22)
Böylelikle Müslümanların –Aziz ve Celil Allah’a iman ve teslimiyetleri artar. Sebat ederler, çokça Allah ı zikrederler, sabrederler ve sabırda yarışırlar. Hakikaten yardım sabırla beraberdir.

شعار المسلمين إذا خافوا أن يُبيّتهم الكفار

MÜSLÜMANLAR GECE BASKINI YEDİKLERİNDE SÖYLEYECEKLERİ PAROLA

حم لْاَ يْػنُْصَرُوفَْ
1)HA MİM( Allah’ım! Onlar) üstün gelmesinler. (Şu şekilde tercüme yapmamızda mümkündür. “HA MİM Olar galip gelemeyecekler” Hadis in aslı ibn Ebi Şeybe nin Musannefin de şöyle geç mektedir”Nebi –sallallahu aleyhi ve alihi ve selem-hendek günü Ebu Suyan’ın kendilerine gece saldırısı düzenleyeceğinden endişe ettiğinde “Gece baskını yaparsa parolanız HAMİM Allah ım Onlar) üstün gelmesinler” demiştir.”Ayrıca hadisi İmam Ahmed bn hanbel imam Hâkim sahih isnad ile rivayet etmişlerdir.)

ما يقال إذا تسلّطَ الكفارُ على بلدٍ و
استضعفوا المسلمين فيه


KÜFFAR ORDUSU BİR BELDEYE MUSALLAT ODUĞUNDA VE MÜSLÜMANLARDA BU KONUDA ZAYIF KALDIKLARI ZAMAN OKUNACAK DUA

قاؿ اْلله عْز وْجل 8ْ )ْ عَْلَى اْللَّوِ تَْػوَكَّلْنَا رَْبػنََّْاْ
لا تََْْعَلْنَا فِْتْػنَةً لِْلْقَوِْ اْلظَّالِمِينَ وَْنََِّنَا بِْرَحََْتِكَ مِْنَْ
- .] الْقَوِْ اْلْكَافِرِينَ( ]ْيونس 64 638

1) Aziz ve Celil Allah şöyle buyurmuştur: “Sadece Allah’a dayanıp güvendik. Rabbimiz bizleri zalim topluluk için fitne konusu yapma ve rahmetinle bizleri kâfir topluluktan kurtar.” (Yunus 85–86 ) Ayrıca böyle bir halle karşılaşan kimseler, Allah için namaz ibadet ve ihlâslarını artırmalıdırlar.
ما يقال عند الغزو والاستنصار بالله تعالى

SAVAŞ ESNASINDA VE ALLAH’TAN YARDIM DİLEME ANINDA SÖYLENECEK ZİKİR

اللّهُمَّ أَْنْتَ عَْضُدُنا، وَْأَنْتَ نَْصِيرُنا، بِْكَْ
نََُوؿُ وَْبِكَ نَْصُوؿُ وَْبِكَ نْػقَُاتِلُْ

Allah’ım! Dayanağımız sensin, yardımcımız sensin, Seninle düşmanın tuzaklarını savarız. Seninle hamle yaparız ve Senin yardımınla savaşırız. (Hadisi, Tirmizi Ebu Davud ve Nesai Enes bn Malik –radiyallahu anhu dan rivayet etmişlerdir. Rivayetin lâfzı Ebu Davud a aittir. Tirmizi hadis in “hasen Ğarib” olduğunu söylerken, İbn Hibban ve Ebu Avane ise, sahih olduğunu ifade etmişlerdir.)
ما يقال إذا كثرجيش المسلمين لئلا تعجبهم
كثرتهم


MÜSLÜMAN ORDUSU FAZLA OLDUĞUNDA ÇOK OLMALARININ KENDİLERİNİ ŞIMARTMAMASI İÇİN SÖYLENECEK SÖZ

اللَّهُمَّ بِْكَ أُْقَاتِلُ ،ْ }ْ وَْبِكَ أُْحَاوِؿُ {ْ ،ْْ
وَبِكَ أُْصَاوِؿُ ،ْ وَْلَا حَْوْؿَ وَْلَا قُْػوَّةَ إِْلَّا بِْاللَّوِ .ْ

Allah’ım! Senin ile düşmana karşı savaşır, seninle tuzak kurarak düşmanın peşine düşer, senin ile hamle yaparız. Güç ve kuvvet ancak sendendir.
(Hadisi, imam Ahmed İbn Hibban Tirmizi ve Darimi, Suheyb –radiyallahu anhu dan rivayet etmişlerdir.)


ما يقال عند الفزع أو اقتراب شرّ الكفار

KORKU ANINDA VEYA KÜFFARIN ŞERRİ YAKINLAŞTIĞINDA SÖYLENECEK SÖZ

لا إِلَهَ إِلا ا ا اللّ .

Allah tan başka ilâh yoktur.(Hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.)

BİR TOPLULUKTAN KORKANIN YAPACAĞI ZİKİR


ما يقول إذا خاف قومًا
اللّهُمَّ إِْنا نََْْعَلُكَ فِْ نَُُْورِىِم، وَْنَعوذُ بِْكَ مِْنْْ
شُرورِىمْْ

Allah’ım! Seni onların karşısına (Hadis şerhlerinde bu ifade şöyle izah edilmiştir: “Allah’ım bizleri müdafaa etmen ve bizimle onların arasına girmen ile bizleri koruman için Seni onların karşısında olmanı istiyoruz.) koyar, şerlerinden sana sığınırız

ما يقال إذا حاصر الكفارُ المسلمين و أرادوا
قتلهم


KÂFİRLER MÜSLÜMANLARI MUHASARA EDİP ÖLDÜRMEK İSTEDİKLERİNDE SÖYLENECEK DUA

اللهُمَّ اْكْفِنَاىُمْ بَِِْا شِْئْتَْ
Allah’ım! Dilediğin gibi onlara karşı bize yeterli ol (Hadisi imam Müslim sahihin’de Suheyb radiyallahu anhu dan rivayet etmiştir.)
الدعاء على الكفار إذا مزقوا كتب المسلمين
أو استكبروا


MÜSLÜMANLARIN KİTAPLARINI YIRTTIKLARINDA VEYA TEKEBBÜR ETTİKLERİNDE KÂFİRLERE YAPILACAK BEDDUA

اللَّهُمَّ مَْزِقْػهُمكُْلّ مَُُْزَّؽ .ْ
“Allah’ım onları paramparça et” (Hadis Buhari sahihinde rivayet etmiştir)

ما يقال إذا شغل الكفارُ المسلمين عن طاعة
اللّ


KÂFİRLER MÜSLÜMANLARI –AZİZ VE CELİL –ALLAH’A İTAATTEN ALIKOYDUKLARINDA SÖYLENECEK DUA

مَلأَ اْللَّوُ بْػيُُوتػهَُمْ وَْقُػبُورَىُمْ نَْاراًْ

Allah onların evlerini ve kabirlerini ateşle doldursun.(Hadis Buhari ve Müslim de Ali –radiyallahu anhu dan rivayet edilmiştir)
ما يقال عند دخول قرى الكفار والإغارة
عليهم


KÂFİRLERİN BELDELERİNE GİRME ANINDA VE ONLARA SALDIRI ESNASINDA SÖYLENECEK ZİKİR

اللَّوُ أَْكْبَػرُ ،ْ خَْرِبَتْ ]ْخَيْبَػرُ[ ،ْ إِْنَّا إِْذَا نْػزََلْنَاْ
بِسَاحَةِ قَْػوٍْ فَْسَاءَ صَْبَاحُ اْلْمُنْذَرِينَ .ْ
) يْرفع يْديو وْ يْقولها ثْلاثا (ْ .ْ

Allah’u Ekber Hayber (Kişi (hayber) ismi yerine saldırmayı düşündüğü beldenin ismini söyler) harap oldu, şüphesiz ki; biz bir kavmin sahasına indiğimizde (geldiğimizde) uyarılanların sabahı ne kötü olur.(Hadisi Buhari ve Müslim Enes’ dan –radiyallahu anhu rivayet etmiltir) (Eller kaldırılarak bu dua üç defa söylenir.)
الدعاء على من يسبُّ المسلمين و يؤذيهم

MÜSLÜMANLARA SÖVÜP EZİYET EDENLERE YAPILACAK BEDDUA

اللَّهُمَّ سَْلِّطْ عْليوكَْلْبًا مْنكْلابك.
1-) Allah’ım saldırgan (Hadiste geçen “kelp” lâfzını saldırgan dye tercüme etmemizin nedeni, hadis şerhlerinde bu mana verildiği ve ayrıca Nebi’ in-sallallahu aleyhi ve selem –bu hadisle kedisine beddua ettiği Ebu Leheb in oğlu Utbe’yi parçalayan köpek değil bir aslan olduğu içindir.) hayvanlarından bir hayvanını onun üzerine musallat et (Hadisi Hakim Mütedrek’ in de Haris bn Ebi Usame kanalıyla rivayet etmiş olup hadisin sahih olduğu nu, İbn Hacer –rahimehullah ise hasen olduğunu söylemiştir)
اللَّهُمَّ عْليك بْػ]الكافرين[ )ْثلاثا(، اْللَّهُمَّْ
عليك بْػ ]ْفلاف وْفلاف مْنهم يْسميهم [ْْ


2)(Üç defa) Allah’ım! Kâfirleri sana havale ediyorum. Allah’ım! Onlardan (özel isimlerini söyleyerek) falan ve falanı da sana havale ediyorum. (Hadisi Buhari ve Müslim ibn Mesud –radiyallahu anhu dan rivayet etmişlerdir.)
ما يقال إذا اعتز الكفار بآلهتهم و دنياهم

KÂFİRLER İLÂHLARI VE DÜNYALARIYLA ÖVÜNDÜKLERİNDE SÖYLENECEK SÖZ

اللَّوُ أَْعْلَى وَْأَجَلُّ ،ْ اْللَّوُ مَْْوْلاَنَا وَْلاَ مَْوْلََ لَْكُمْْ

Allah daha yüce ve daha uludur. Allah bizim Mevlamız’dır. Sizin ise mevlanız yoktur. (Hadisi Buhari Bera bin Azib –radiyallahu anhu –den rivayet etmiştir)
سؤال اللّ الشهادة بصدق

İHLÂS İLE ALLAH'TAN ŞAHADETİ İSTEMEK

اللهم اْرْزقنِ شَْهَادَةً فِِْ سِْبِيلِك

Allah’ım! Beni yolunda şahadet ile rızıklandır.(Hadis bu lâfızla Buhari’de Ömer’in–radiyallahu anhu- duası olarak geçmektedir)
الاستغاثة بالله تعالى عند لقاء العدو

DÜŞMANLA KARŞI KARŞIYA GELİNDİĞİNDE ALLAH’TAN YARDIM İSTEMEK

قاؿ اْلله تْعالَ 8ْ )ْ إِْذْ تَْسْتَغِيثُوفَ رَْبَّكُمْْ
فَاسْتَجَابَ لَْكُمْ أَْنِّي مُُِْدُّكُمْ بِْأَلْفٍ مِْنَ اْلْمَلائِكَةِْ
) مُرْدِفِينَ (ْ )ْالأنفاؿ 78


1-)“(Hatırlayın)Rabbinizden yardım istediğiniz anı, Oda hemen: “şüphesiz ben meleklerden bin tane ile size yardımda bulunacağım”( diyerek) icabet etmişti” (Enfal 9)

اْللَّهُمَّ آْتنا مَْا وَْعَدْتَنا، اْللَّهُمَّ أَْنَِْزْ لْنا مَْا -ْ
وَعَدْتَنا، اْللَّهُمَّ إِْفْ تْػهَْلِكْ ىَْذِهِ اْلْعِصَابَةُ مِْنْ أَْىْلِْ
الإِسْلاَِ لْاَ تْػعُْبَدْ فِْ اْلأَرْضِْ


2-) Allah’ım! Vaat etiğini bize ver, Allah’ım! Bize vaat ettiğin şeyi yerine getir. Allah’ım! İslâm ehlinden şu topluluk helâk olursa, yeryüzünde (artık sana) ibadet edilmez. (Bu dua eller kaldırılır ve kıbleye yönelerek yapılır. (Muslim -
Bu duayı Rasul –sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem-Bedir savaşı öncesi söylemiştir. Şuan ise bu duayı yapan kendi bölgesini ve savaştığı toprakları kastetmesi gerekir.)

ما يقال عند حصار المسلمين للمدن ، وعند
اختراق تحصينات العدو


MÜSLÜMANLAR, ŞEHİRLERİ MUHASARA ETTİĞİ ANDA VE DÜŞMAN KALELERİNİ YAKMA ZAMANINDA SÖYLENECEK SÖZ

لاَ إِْلَوَ إِْلاَّ اْللَّوُ وْ اْللَّوُ أَْكْبَػرُ .ْ

Allah’tan başka ilah yoktur ve Allah en büyüktür. (imam Müslim Ebu Hureyre (Radiyallahu anhu) dan rivayet etmiştir.
ما يقال عند وقوع بعض المسلمين في الأَسْر
أو الشدة


MÜSLÜMANLARDAN BAZISI ESARETE VE İŞKENCEYE MARUZ KALDIĞINDA YAPILACAK DUA

اللهم أَْنج فْلاف بْن فْلاف )ْويدعوْ
للمستضعفين بْأسمائهم( ،ْ اْللَّهُمَّ أَْنْجِْ
الْمُسْتَضْعَفِينَ مِْنَ اْلْمُؤْمِنِينَ ،ْ اْللَّهُمَّ اْشْدُدْْ
وَطْأَتَكَ عَْلَى ]ْالكافرين )ْ وْيسمي شْعوبِم (ْ [ْْ
، اْللَّهُمَّ اْجْعَلْهَا }ْعليهم {ْ سِْنِينَكَْسِنِِ يُْوسُفَْ

Allah’ım (mustadaflara isimleriyle dua eder) filân oğlu falanı kurtar. Allah’ım müminlerden mustazafları kurtar. Allah’ım! Kâfirlere göndereceğin azabı şiddetlendir. (kâfirlerin hangi halktan olduklarını da söyler.) Allah’ım! Onlara Yusuf’un kavmine verdiğin kıtlık gibi bir kıtlık ver. (İmam Buhari sahihinde Ebu Hureyre –radiyallahu anhu dan –rivayet etmiştir.)

الثناء على اللّ عز وجل بعد النصر

FETİH TEN SONRA ALLAH’ A ÖVGÜDE BULUNMAK

قاؿ اْلله تْبارؾ وْتعالَ 8ْ )ْيَا أَْيػهَُّا اْلَّذِينَ آْمَنُواْ
اذكُْرُوا نِْعْمَةَ اْللَّوِ عَْلَيْكُمْ إِْذْ جَْاءَتْكُمْ جُْنُودٌْ
فَأَرْسَلْنَا عَْلَيْهِمْ رِْيحاً وَْجُنُوداً لْمَْ تَْػرَوْىَا وَْكَافَ اْللَّوُْ
بَِِْا تَْػعْمَلُوفَ بَْصِيراً( )ْالأحزاب 78 ( وْقاؿ اْلله عْزْ
وجل 8ْ
) يَْا أَْيػهَُّا اْلَّذِينَ آْمَنُواْ اْذكُْرُواْ نِْعْمَتَ اْللّوِ عَْلَيْكُمْْ
إِذْ ىَْمَّ قَْػوٌْ أَْف يْػبَْسُطُواْ إِْلَيْكُمْ أَْيْدِيػهَُمْ فَْكَفَّْ
أَيْدِيػهَُمْ عَْنكُمْ وَْاتَّػقُواْ اْللّوَ وَْعَلَى اْللّوِ فَْػلْيَْتَػوَكَّلِْ
] الْمُؤْمِنُوفَ (ْ ]ْالمائدة 778
17 لْاَ إِْلَوَ إِْلاَّ اْللَّوُ وَْحْدَهُ ،ْ أَْعَزَّ جُْنْدَهُ ،ْ -ْ
ونَصَرَ عَْبْدَهُ ،ْ وَْغَلَبَ اْلأَحْزَابَ وَْحْدَهُ ،ْ فَْلاَْ
شيء بْػعَْدَهُ .ْ

Allah (Teberake ve Teâlâ-) Ahzab suresi 9. Ayetinde şöyle buyurmuştur “Ey iman edenler! Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani ordular üzerinize gelmişti de bizde üzerlerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz askerler göndermiştik. Allah yaptıklarınızı çok iyi görendir.
Aziz ve Celil Allah şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın! Hani bir kavim, ellerini size uzatmaya niyetlenmişti de Allah ellerini sizden çekmişti. Allah’tan korkun ve müminler sadece Allah’a dayanıp güvensinler. (Maide 11)
Rasulüllah’dan (Sallallahu aleyhi ve Alihi ve Sellem) şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Allah’tan başka ilâh yoktur. Askerini aziz kıldı, kuluna yardım etti, tek başına bütün
ordulara galip geldi, Ondan sonra hiçbir şey baki değildir.(Hadis Buhari Müslim de Ebu Hureyre –radiyallahu anhu dan rivayet edilerek nakledilmiştir.)


إِْفَّ اْللَّوَ قَْدْكَْفَى وَْأَحْسَنَ .ْ -

“Şüphesiz Allah kâfi gelmiş ve güzel yapmıştır” (Hadisi İmam Müslim Sahihinde Enes –radiyallahu anhu dan rivayet ederek aktarmıştır.)
الثناء على اللّ عز وجل بعد المعركة

SAVAŞTAN SONRA AZİZ VE CELİL ALLAH’A SENADA BULUNMAK

اللَّهُمَّ لَْكَ اْلَْْمْدُ كُْلُّوُ ،ْ اْللَّهُمَّ لْاَ قَْابِضَ لِْمَاْ
بَسَطْتَ ،ْ وَْ لْاَ بَْاسِطَ لِْمَا قَْػبَضْتَ ،ْ وَْ لْاَْ

ىَادِيَ لِْمَا أَْضْلَلْتَ ،ْ وَْ لْاَ مُْضِلَّ لِْمَنْ ىَْدَيْتَ ،ْْ
وَ لْاَ مُْعْطِيَ لِْمَا مَْنَػعْتَ ،ْ وَْ لْاَ مَْانِعَ لِْمَاْ
أَعْطَيْتَ ،ْ وَْ لْاَ مُْقَرِّبَ لِْمَا بَْاعَدْتَ ،ْ وَْ لْاَْ
مُبَاعِدَ لِْمَا قَْػرَّبْتَ ،ْ اْللَّهُمَّ اْبْسُطْ عَْلَيْػنَا مِْنْْ
بػرََكَاتِكَ وَْرَحََْتِكَ وَْفَضْلِكَ وَْرِزْقِكَ ،ْ اْللَّْهُمَّ إِْنِّيْ
أَسْأَلُكَ اْلنَّعِيمَ اْلْمُقِيمَ اْلَّذِي لْاَ يَْحُوؿُ وَْ لْاَ يْػزَُوؿُْ
، اْللَّهُمَّ إِْنِّي أَْسْأَلُكَ اْلنَّعِيمَ يْػوََْ اْلْعَيْػلَةِ وَْالأَمْنَْ
يػوََْ اْلَْْوْؼِ ،ْ اْللَّهُمَّ إِْنِّي عَْائِذٌ بِْكَ مِْنْ شَْرِّ مَْاْ
أَعْطَيْتَػنَا وَْشَرِّ مَْا مَْنَػعْتَ ،ْ اْللَّهُمَّ حَْبِّبْ إِْلَيْػنَاْ
الإِيدَافَ وَْزَيػنِّْوُ فِِْ قُْػلُوبِنَا وَْكَرِّهْ إِْلَيْػنَا اْلْكُفْرَْ
وَالْفُسُوؽَ وَْالْعِصْيَافَ وَْاجْعَلْنَا مِْنْ اْلرَّاشِدِينَ ،ْْ
اللَّهُمَّ تْػوََفَّػنَا مُْسْلِمِينَ وَْأَحْيِنَا مُْسْلِمِينَ وَْأَلِْْقْنَاْ
بِالصَّالِِْينَ غَْيْػرَ خَْْزَايَا وَْ لْاَ مَْفْتُونِينَ ،ْ اْللَّهُمَّ قَْاتِلْْ
الْكَفَرَةَ اْلَّذِينَ يُْكَذِّبُوفَ رُْسُلَكَ وَْيَصُدُّوفَ عَْنْْ
سَبِيلِكَ وَْاجْعَلْ عَْلَيْهِمْ رِْجْزَؾَ وَْعَذَابَكَ ،ْ اْللَّهُمَّْ
قَاتِلْ اْلْكَفَرَةَ اْلَّذِينَ أُْوتُوا اْلْكِتَابَ إِْلَوَ اْلَْْقِّْ

Allah’ım! Hamdın tamamı sana özgüdür. Allah’ım! Senin yakaladığını bırakacak, bıraktığını da tutacak kimse yoktur. Senin hidayete eriştirdiğini saptıracak, saptırdığını hidayete ulaştıracak, engellediğini verecek, verdiğini engelleyecek, uzaklaştırdığını yakınlaştıracak, yakınlaştırdığını uzaklaştıracak, hiçbir güç ve kuvvet yoktur. Allah’ım! Bereketlerinden, rahmetinden, fazlından ve rızkından bizlere genişlet.

Allah’ım! Hakikaten ben, gitmeyecek ve zail olmayacak sürekli olan nimetini senden istiyorum. Allah’ım! Şüphesiz ki ben, açlık gününde nimetini, korku gününde ise senden eman istiyorum. Allah’ım! Muhakkak ki ben, verdiğinin ve engellediğinin şerrinden sana sığınıyorum. Allah’ım! İmanı bize sevdir ve kalplerimizde onu süsle. Bizlere küfrü, fasıklığı ve asiliği çirkin göster ve bizleri aklıselimle davrananlardan kıl. Allah’ım! Bizleri Müslümanlar olarak canını al, Müslümanlar olarak yaşat ve bizleri rezil olmadan fitnelere uğrayanlardan olmadan Salihlere kavuştur. Allah’ım! Resullerini yalanlayan, yolundan alıkoyan, kâfirleri kahr-u perişan et. Onların üzerine cezanı ve azabını indir. Allah’ım! Kitap sahipleri kâfirleri de katlet. Ey İlâh el- Hak (Hadisi Ahmed bn Hanbel Müsned'inde imam Buhari Ede bul Mufred te imam Nesai)


ما يقال لمن لا يثبت على الخيل ونحوها

ATI VE BİNEĞİ ÜZERİNDE SABİT DURAMAYAN KİMSEYE OKUNACAK DUA

اللَّهُمَّ ثْػبَِّتْو ،ْ وْ اْجعلو ىْاديًا مَّْهْدِيًا

“Allah’ım! Onu sabit kıl ve doğruya kavuşan ve ulaştıranlardan eyle.(Hadis Buhari ve Müslim de geçmektedir.)
وصية الإمام لأمير الجيش

İMAMIN ORDU KUMANDANINA VASİYETİ

İmam, ordu emirine, Allah’dan (Teberake ve Teâlâ-) korkmasını, beraberindekilere de hayrı tavsiye eder ve sözlerine şöyle devam eder:
Sünen i Kubrasın da Ubeyd bn Rufa’a –radiyallahu anhu nun babasından sahih bir isnad ile rivayet etmişlerdir.

“Allah’ın ismiyle, Allah yolunda savaşın. Allah’ı inkâr edenleri öldürün. Savaşın ğulul·( Elde edilen ganimet malından hısızlık yapmaktır.) yapmayın, ahdinizi bozmayın, müsle·(Düşman ordusundaki askerlerin kulaklarını burunlarını kesmektir.) yapmayın, çocuk öldürmeyin, müşriklerden olan düşmanlarınızla karşılaştığınızda onları üç şeye çağırın, onlardan hangisine icabet ederlerse, bunu onlardan kabul edin ve elinizi onlardan çekin. Sonra onları islama davet edin. Eğer icabet ederlerse kabul edin ve elinizi onlardan çekin. Daha sonra (onları) kendi memleketlerinden (çıkarak) muhacirlerin diyarında kalmaya davet edin ve eğer bunu yaparlarsa muhacirlerin yararına olan şeylerin onlara da sağlanacağını ve muhacirlerin aleyhine olan durumların onlar içinde geçerli olacağını onlara haber verin. Şayet kendi memleketlerinden ayrılmayı kabul etmezler ise onların Müslümanlardan bedevî olanların hali gibi bir durumda olduklarını, müminler üzerine geçerli olan Allah’ın hükmünün onlar içinde geçerli olacağını, Müslümanlarla beraber cihada katılmaları müstesna ganimet ve fe’yden (Fe’y, savaşsız herhangi bir binek hazırlayıp yürütmeden kâfirlerin mallarından kazanılan eşyalardır. Ganimetle arasındaki fark; ganimet savaş varken zorla alınan kâfir mallarıdır. Fe’y ise savaşsız ve binek hazırlığı olmadan elde edilen mallardır. Ganimet beşte bir taksimatına tabidir fe’y ise bu taksimata tabi değildir) herhangi bir haklarının olmadığını onlara haber verin.
Eğer bu anlatılanları kabul etmezler ise, onlardan cizye(Cizye mürtetlerin dışındaki kâfirlerden Müslümanlın sultası altında olmak şartıyla senede bir defa belirli bir miktar alınan paradır.) isteyin, şayet buna olumlu cevap verirlerse, kabul edin ve ellerinizi onların üzerinden çekin. Eğer kabul etmezler ise Allah’tan yardım dileyin ve onlarla savaşın. Herhangi bir kale ehlini muhasara ettiğinde ve senden Allah’ın zimmetini (Hadis şerhlerinde bu ifade şu şekilde açıklanmıştır. “yani Allah ve Resulünün ahit ve emanını sizden isterlerse bunu onlara verme…”) ve Nebisinin zimmetini talep ettiklerinde Allah’ın ve Nebisinin zimmetini onlara verme, ancak kendinin ve arkadaşlarının zimmetini verebilirsin. Çünkü sizin kendi zimmetlerinizi ve arkadaşlarınızın zimmetlerini bozmanız Allah’ın zimmetini ve Rasulünün zimmetini bozmanızdan daha ehvendir. Bir kale ehlini kuşattığında, senin onları Allah’ın hükmü üzerine indirmeni isterlerse, onları Allah’ın
hükmü üzerine indirme, fakat kendi hükmün üzerine indir (İlk bakışta bu hadisi anlamak zor olabilir. Yani emir sahibi, nasıl Allah’ın hükmüyle değil de kendi hükmüyle hüküm verecektir. Ancak meseleye şöyle yaklaştığımızda inşallah çözümü kolay olacaktır. Şöyle ki; İslâm da bazı konular vardır, ulema bu konularda elinde var olan ilim ve irfan ile çalışıp, çaba sarf ederek içtihatta bulunur, hakka en doğru ve tercihe en şayan olan görüşe ulaşmaya gayret ederler. Ve bunun sonucunda biz ehli sünnet tâbileri “eğer isabet etmiş ise iki ecir hata etmiş ise bir ecir almıştır” diyerek Resulümüz’ün-sallallahu aleyhi ve alihi ve ssellem- sahih kaynaklarda geçen hadisiyle amel etmiş oluruz. Şuna inanırız ki; konu hakkındaki Allah –celle celaluhu -ın indinde hak olan görüş bir tanedir. Ama bunu Allah’tan –Sübhanehu ve Teâlâ- başka kimse bilemez (Ancak Onun bildirmesiyle Resulü müstesnadır.) Dolayısıyla hadiste anlatılmak istenen de budur. Zira emir sahibi konumu ve vasfı ne olursa olsun hadiste bahse konu olan muhasara edilmiş kale ehli hakkında islamda var olan esirlerle ilgili hükümlerden kendi içtihadına münasip bir hükümle hüküm verecektir. Meselâ; eli silâh tutan bütün akıl baliğ olanların öldürülmesi veya fidye karşılığı serbest bırakılmaları veya minnet edilmeleri (karşılıksız serbest bırakılmaları) veya esir takasında bulunularak serbest bırakılmaları gibi. Fakat emir sahibi bunlardan bir tanesiyle hükmettiğinde, kimse diyemez ki, Allah’ ın–Teberake ve Teâlâ bu kale ehli hakkında irade ettiği hüküm bu hükümdür.), çünkü sen kesin olarak onlar hakkındaki Allah’ın hükmünü bilememektesin. (İmam Müslim sahihin de Bureyde bn Husayb –Radiyallahu anhu –dan rivayet etmiştir.)


ما ينشده المجاهدون

MUCAHİDLERİN NEŞİT OLARAK SÖYLEDİKLERİ SÖZLER

اْللَّهُمَّ لَْوْلاَ أَْنْتَ مَْا اْىْتَدَيْػنَا .ْ.......... -ْ
وَلاَ تَْصَدَّقْػنَا وَْلاَ صَْلَّيْػنَا
فَأَنْزِلَْنْ سَْكِينَةً عَْلَيْػنَا .ْ......................ْ
وَثػبَِّتِ اْلأَقْدَاَ إِْفْ لْاَقَػيْػنَا
إِفَّ اْلأَعْدَاءَ قَْدْ بْػغََوْا عَْلَيْػنَاْ
..................... إِْذَا أَْرَادُوا فِْتْػنَةً أَْبػيَْػنَا

Allah’ım Sen olmasaydın hidayete eremez,
Sadaka veremez, namaz kılamazdık.
Sekinetini üzerimize indir,
Karşılaşma anında ayaklarımızı sabit kıl.
Düşmanlar bizlere zulmettiler hakikaten,
Fitne irade ettiklerinde oluruz engel.(Hadis Buhari Müslim de Seleme bn Ekv’a Radiyallahu anhu dan rivayet edilerek nakledilmiştir)

اْللَّهُمَّ لْا عَْيْشَ إْلا عَْيْشُ اْلآخرة -ْ
........... فَْاغْفِرْ لْلأَنْصَارِ وَْالْمُهَاجِرَة
نََْنُ اْلَّذِينَ بَْايػعَُواْ
).................(................ عَْلَىْ
الِْْهَادِ مَْابَقِينَا أَْبَدَا

Allah’ım yaşantı ancak ahiret yaşantısıdır ,
Ensar ve Muhacirleri af et.
Biz (Muhammed’e (Parantez içinde ki yere kendi biat ettiği kişinin ismini söyleyerek zikreder.)) biat ettik
Cihad üzerine biat ettik, yaşadığımız sürece, ebediyen. (Buhari Müslim)

الدعاء لمن يرمي الكفار

KÂFİRLERE ATIŞ YAPANA DUA ETMEK

اللهم سْدد رْميتهم ،ْ وْأجب دْعوتهم .ْ

Allah’ım! Atışlarını isabet ettir ve dualarına icabet et. (Hadisi imam Hakim Müstedrekinde, İbn Ebi Asım Es-Sünne adlı eserinde, imam Bezzar Müsnedinde Sa’d bn Ebi Vakas –radiyallaahu anhu dan rivayet etmişlerdir. Ayrıca İmam Hakim, Müslim in hadis kiriterindeki şartlara göre bu hadisin sahih olduğunu belirmiş ve İmam Zehebi de buna muvafakat etmiştir.)

الدعاء للسرية التي أبلت بلاء حسنا

OPERASYONU BAŞARIYLA BİTİREN BİRLİĞE DUA ETMEK

اللهم بْارؾ فِْ خْيلهم وْرجالهم .ْ وْيكررىا

Allah’ım! Onların binekli olanlarına ve piyadelerine bereket ver.(Hadis Buahari ve Müslim’de Cerir –radıyallahu anhu dan –rivayet edilerek nakledilmiştir.) (kişi bu duayı tekrar tekrar söyler.)
الدعاء لمن خرج مجاهدا في سبيل اللّ عز
وجل


AZİZ VE CELİL ALLAH’IN YOLUNA MÜCAHİT OLARAK ÇIKANA YAPILACAK DUA

اللَّهُمَّ سَْلِّمْْهُمْ وَْغَنِّمْهُمْْ
Allah’ım! Onları selâmete kavuştur ve ganimetlendir.( Ahmed bn Hanbel Müsnedinde, İbn Hibban ise Sahihin’de Ebi Umame –Radiyallahu Anhu dan naklen rivayet etmişlerdir. Hadis tahlilcisi Heysemi hadisin ricalinin sahih olduğunu vurgulamıştır.)

Ek—3
CİHADDA KUNUT DUASININ ÖNEMİ


İslâmî mücadele bağrında zaferleri, fetihleri barındırdığı gibi bazen acı, sıkıntı ve yenilgileri de saklamaktadır. Bu mücadele her zaman aynı seyir ve hızda ilerlemez. Bazen Rabbimiz (Teberake ve Teâlâ-) bizleri açlık ve susuzlukla, bazen eşten dosttan çoluk çocuk ve çocuktan ayrılmakla, bazen uzun zaman cihat sahasında beraber olduğumuz ve birçok cephede aynı korkuyu açlığı, yokluğu, sıkıntıyı çektiğimiz kardeşimizin kâfirler tarafından esir edilmesiyle imtihan eder.
Cihad yüce Rabbimizin rızasını ve cennetini kazanmak için çizilmiş çok ulvî bir yoldur. Bu yol hakikaten uzun ve meşakkatlidir. Bu yolun dikenleri ve müşküleleri çoktur. Dikenlerin ve müşkülelerin halledilmesinde, bu uzun ve meşakkatli yolun son durağına sapmadan ve geri adım atmadan varılmasındaki yegane ve en büyük yardımcımız Allah (Teberake ve Teala-) dır.
Onun için İbrahim (Sallallahu aleyhi ve Alihi ve Sellem) zamanın müstekbir kralı Nemrut tarafından ateşe atılacağı zaman, sadece Rabbisine dayanıp güvenmiş, “hasbunallah ve ni’mel vekil demiş ve Allah (Teberake ve Teâlâ-) ateşe: “serin ve selâmet ol” dediğinde düşman, kendisinin çok büyük bir acziyet içinde olduğunu görmüştür. Onun için Hud (Sallallahu aleyhi ve Alihi ve Sellem) kavmine: “ ...hepiniz beraberce bana tuzak kurun ve göz açtırmayın. Şüphesiz ben, öyle bir Allah’a tevekkül etmişim ki; O benin de Rabbim sizinde Rabbinizdir. Yeryüzünde debelenen hiçbir varlık yoktur ki O, onun perçeminden tutmuş olmasın.” diyerek tek başına onlara meydan okumuştur.
Aynı şekilde: “insanlar size karşı (kuvvet) toparladılar. Onlardan korkun” denildiğinde müminler “hasbunallah ve ni’mel Vekil” Allah bize yeter O ne güzel Vekildir...”demişlerdir.
Böyle sıkıntılı zamanlarda, düşmanın zulüm ve azgınlıkta sınır tanımadığı vakitlerde, kardeşlerimiz sırf Rabbim Allah’tır dediği ve kelimesini yüceltmek için çalışırken, tağutlar tarafından esir edildiği dönemlerde Allah Resulü’nün (Sallallahu aleyhi ve Alihi ve Sellem) sünneti olan namazlardaki kunut, Rabbimiz tarafından bir çıkış kapısının yaratılmasına güzel bir vesiledir.
Her ne kadar namazlarda kunut duasını okumak imamlarımız arasında ihtilâflı bir mevzu olmuş olsa da, kanaatimizce sahih ve muteber olan görüş, Müslümanların başına ciddî bir sıkıntı, ağır bir musibet geldiğinde, vakit namazların tamamında ve özellikle sabah ve akşam namazlarında belirli bir müddet konut okumanın meşru ve sünnet olduğudur.

Bununla alâkalı deliller şu hadislerdir.

1-)Enes’den (Radiyallahu anhu) rivayet edilen bir hadiste kendisi şöyle demiştir: “Nebi (Sallallahu aleyhi ve Alihi ve Sellem) bir ay (namazda ) kunut duası okudu, sonra onu terk etti” (hadisi Ahmed bn Hanbel rivayet etmiştir.) Ahmed bn Hanbel’in Müslim Nesai ve İbn Mace’nin rivayet ettikleri, aynı hadisin başka varyantı şu şekildedir: “Arap kabilelerinden birine bir ay boyunca kunut yaparak beddua etti ve sonra bunu terk etti.” Buhari’nin rivayet ettiği aynı hadisin başka bir versiyonunda, Enes radiyallahu anhu şöyle demiştir: “Kurralar (Sahabe zamanında alim ve fakih olan sahabelere kurra denilirdi. Beni Süleym kabilesi dinlerini öğrenmeleri için Rasulullah’ın gönderdiği kurra sahabeleri pusuya düşürerek haince öldürmüşlerdir.) katledildiğinde bir ay boyunca (namazda) kunut yaptı. Onu daha önce hiç bu kadar çok hüzünlendiğini görmemiştim”
2-)Enes’ den (Radiyallahu anhu) rivayet edilen bir hadiste kendisi demiştir ki: “Kunut akşam ve sabah namazlarında olur” (Buhari
3-)Bera bn Azib’ den (Radiyallahu anhu) rivayetle ...” Nebi (Sallallahu aleyhi ve Alihi ve Sellem) akşam ve sabah namazında kunut yapardı. (Müslim –Ahmed bn hanbel –Tirmizi)
4-)Ebu Hureyre’ den (Radiyallahu anhu) rivayetle… “Nebi (Sallallahu aleyhi ve Alihi ve Sellem) bir kimseye dua edeceği zaman veya her hangi birine beddua edeceği vakit rükûdan doğrulduğunda kunut yapardı…”(Buhari)

Yukarda zikrettiğimiz hadislerden yola çıkan bazı ulema, Müslümanların çepe çevre kuşatıldığı, ağır işkence ve eziyetlere maruz kaldığı, ırzlarının ve namuslarının kirletildiği ve bu acımasızlığın ayyuka çıktığı bazı dönemlerde belirli bir müddet namazlarda kunut yapılmasını meşru ve sünnet görmüşlerdir. İmam Nevevi, Şeyhu’l-İslâm İbn Teymiyye, İbn Kayyım, İmam Şevkani (Rabbbim hepsine rahmet etsin) bunu sünnet gören âlimlerdendir.

Yaşadığımız asırda Müslümanların içinde bulunmuş oldukları sıkıntılara münasip bir duayı örnek olması açısından burada zikretmek uygun olacaktır.

KUNUT DUASI


الْمد لْله وْحده وْالصلاة وْالسلا عْلي مْنْ
لا نْبي بْعده
اللهم اْبر ىْذا اْلامة اْمر رْشد يْعز فْيو اْىلْ
طاعتك وْيذؿ فْيو اْىل مْعصيتك وْْيؤمر فْيوْ
بالممعروؼ وْينهي فْيو عْن اْلمنكر اْللهم اْنصرْ
عبادؾ اْلمجاىدين وْثبت اْقدامهم وْسدد رْميهمْ
وانصرىم عْلي عْدوؾ وْعدىم اْللهم وْفقهم لْماْ
تَب وْترضي وْْتقبل صْالح اْعمالهم وْالف بْينْ
قلوبِم وْوحد بْين صْفوفهم وْارفع رْايتهم وْاقمْ
درلتهم وْخلافتهم وْانصر بِْم دْينك كْْت وابكْ
وعبدؾ اْلصالْين اْللهم عْليك بْامريكاف وْْ
اليهود وْمن اْعانهم مْن اْلمنافقين وْ اْلمرتدين اْللهمْ
انا نْدرأ بْك فِْ نَْورىم وْنعوذ بْك مْن شْرورىمْ
واجعلهم وْاموالهم وْجنودىم وْعتادىم غْنيمةْ
للمسلمين اْللهم مْن اْرادنا وْ اْلاسلا وْْ
المسلمسن وْوفقو اْلي كْل خْير وْمن اْرادناْ
والاسلا وْ اْلمسلمين بْشر فْاجعل تْد بْيره فِْْ
تدميره رْد مْكر اْلسيئ اْلي نَْره وْشتت شْملوْ
وفرؽ جْمعو وْاىز جْنده وْنكس رْايتو وْمزقو شْرْ
مُزؽ وْاجعلو عْبْة لْغيره اْللهم يْا رْب اْلعالمين يْاْ
اسرع اْلْاسبين يْا مْنجي اْلمستضعفين وْمغيثْ
المستغيثين وْناصر اْلمستنصرين وْمُيب اْلسائلينْ
يا مْن تْنصر اْوليائك وْتهز اْعدائك يْا عْزيز يْاْ
جبار اْف ىْؤلاء اْلقو مْن اْمريكاف وْ اْليهودْ
واعوانهم مْن اْلمرتدين قْد آْذوا اْلمجاىدينْ
والمهاجرين وْاىلهم وْاموالهم عْزتهم وْكرامتهمْ
اللهم اْنتقم لْنا مْنهم اْللهم اْرنا فْيهم يْوما تْشفْ
بو صْدور اْوليائك وْتخنع بْو اْعناؽ اْعدائكْ
اللهم اْقتص لْنا وْللمسلمين مْنهم اْللهم اْجعلْ
عاقبتهم خْسرانا وْنهايتهم بْوارا اْللهم اْطمسْ
علي اْموالهم وْاشدد عْلي قْلوبِم فْلا يْؤمنوا حْتيْ
يروا اْلعذاب اْلاليم
اللهم عْليك بْكل مْن آْذوا اْلمسلمينْ
والمجاىدين وْ اْلمهاجرين اْو اْعاف عْليهم بْفعل اْوْ
بقوؿ اْو بْقعود عْن نْصرتهم وْىو قْادر عْليْ
ذالك اْللهم عْليك بْعلماء اْلدنيا اْلذين بْاعواْ
دينهم لْامريكاف وْعملائهم حْرصا عْلي فْتاتهاْ
اللهم عْليك بْساسة اْلعلمانين اْلذين يْتهافتوفْ
علي رْضي اْلصلبيين اْللهم عْليك بْصحافةْ
واعلا اْلكذب وْالدجل وْ اْلغش اْلذينْ
يتكسبوف بْنصرة اْلصلبيين وْتشويو اْلمجاىدينْ
اللهم عْليك بْقضاة اْلسوء اْلذين يْناقضوفْ
شريعتك وْيخالفوف اْحكامكْ
اللهم عْليك بْاجهزة اْمن اْلصلبيين وْاعوانهمْ
التي تْطارد اْلمسلمين وْالمجاىدين وْتدؿ عْليهمْ
وتعذبِم وْتسلمهم لْاعدائهم اْللهم اْناْ
نسستعين بْك عْليهم فْاعنا وْنستنصر بْكْ
عليهم فْانصرنا وْنتقوي بْك عْليهم فْقوناْ
ونستجير بْك مْنهم فْاجرنا وْنستغيث بْك مْنهمْ
فاغثنا يْا حْي يْا قْيو بْرحَتك نْستغيث ىْيئ لْناْ
فتحا قْريبا وْنصرا عْزيزا وْفرجا قْريباْْْ
اللهم اْْنا نْتوسل اْليك بْكل عْمل صْالحْ
تقبلتو مْنا رْبنا اْغفرلنا ذْنوبنا وْاسرافنا فِْ اْمرناْ
ثبت اْقدامنا وْانصرنا عْلي اْلقو اْلكافرينْ
....

(Nakletmiş olduğumuz bu dua hicrî 1430 da Şeyh Eymen ez Zevahiri –hafizahullah- tarafından “Tariku’l-Helak” isimli görüntülü ses kaydında yapmış olduğu konuşmanın sonundaki duadan iktibas edilmiştir. Çok az kısaltma yapılarak orijinalliği muhafaza edilmeye çalışılmıştır.)
الهم صْل عْلي مْحمد وْعلي آْؿ مْحمدكْماْ
صليت عْلي اْبراىيم وْعلي آْؿ اْبراىيم اْنكْ
حَيد اْلمجيد سْبحانك اْللهم وْبحمدؾ اْشهد اْفْ
لا اْلو اْلا اْنت اْستغفرؾ وْاتوب اْليك


Bütün hamdler Allah’a mahsustur. . Salât ve Selâm kendisinden sonra nebi olmayanın üzerine olsun.
Allah’ım! Bu ümmete, itaat ehlinin kendisinde aziz olacağı günahkârların ise içinde zelil olacakları, iyiliğin emredilip kötülükten nehye dileceği şuurluluk bilincini tesis et. Allah’ım! Mucahid kullarına yardım et, ayaklarını sabit kıl, yaptıkları atışları hedefine ulaştır, senin ve onların düşmanlarına karşı onlara destek ol. Allah’ım! Onları sevdiğin ve razı olduğun amellerde muvaffak kıl, salih amellerini kabul et, kalpleri arasına ülfet koy, safları arasına birlik koy, bayraklarını yücelt, devletlerini ve hilâfetlerini kaim kıl, onlarla, dinine kitabına ve salih kullarına yardım et.
Allah’ım! Amerikalıları Yahudileri ve onlara yardım eden münafık ve mürtetleri sana havale ediyoruz.
Allah’ım! Onların yakasını sana bırakıyoruz ve şerlerinden sana sığınıyoruz. Allah’ım! Onların mallarını askerlerini ve birikimlerini Müslümanlara ganimet kıl. Allah’ım! Kim bizleri islamı ve Müslümanları hayırla kastederse onu bütün hayırlara muvaffak kıl. Kimde bizleri islamı ve Müslümanları şer ile kastederlerse onun yaptığı tedbiri yok olmasına vesile kıl, kötü hilesini boğazına tıka, onun birliğini boz, askerini yenilgiye uğrat, bayrağını alçalt, onu paramparça yap ve başkalarına ibret kıl.
Allah’ım! Ey âlemlerin Rabbi! Ey hesap görenlerin en hızlı olanı, Ey müstazafların kurtarıcısı, yardım dileyenlere yardım eden, medet isteyene medet indiren, istekte bulunanlara icabet eden, ey dostlarına destek olan, düşmanını ise hezimete uğratan ey Aziz ve Cebbar! Şu Amerika Yahudi ve onlara yardım eden mürtetlerden oluşan topluluk, mucahidlere, muhacirlere, onların ailelerine izzet ve değerlerine eziyet ettiler. Allah’ım! Bizim için onlardan intikam al, bizlere onlar hakkında, kendisiyle dostlarının sadrına şifa olacak ve düşmanının boynunu kendisiyle büküleceği günü göster. Allah’ım! Bizim ve Müslümanların kısasını onlardan al, onların akıbetlerini hüsranla, sonlarını helâk ile neticelendir. Allah’ım! Onların mallarını yok et, kalplerini daralt (öyle ki) acı veren azabı görene kadar iman etmesinler.
Allah’ım! Müslümanlara, mucahid ve muhacirlere eziyet eden veya sözüyle veya fiiliyle veya kendisine gücü yettiği halde yardım etmekten kaçınmak suretiyle onların aleyhine destek olan herkesi sana havale ediyoruz.
Allah’ım! Kendilerinden alacakları değersiz şeylere olan hırslarından dolayı dinlerini Amerika ve uşaklarına satan dünya (düşkünü sözde) âlimleri sana havale ediyoruz.
Allah’ım! Siyasetlerini haçlıların isteklerini ram eden, lâiklerin yakasını sana bırakıyoruz. Haçlıların desteğini alan ve mücahitlerin durumları kötü gösteren yalan, hile ve ihanet ederek haber yapan yayın ve basın organlarını sana havale ediyoruz. Allah’ım! Senin şeraitine zıt olan ve hükümlerine muhalefet eden hâkimleri sana havale ediyoruz.
Allah’ım! Müslümanların ve mücahitlerin peşine düşüp yerlerini gösteren, onlara işkence yapıp düşmanlara teslim eden, haçlıların emniyet teşkilâtını ve onlara yardım edenleri sana havale ediyoruz. Allah’ım!
Senden yardım istiyoruz bize yardım et, senin ile kuvvetlenmek istiyoruz bizi kuvvetlendir, onlardan sana sığınıyoruz bizi koru, mededi senden umuyoruz bize medet indir, ey Hayy ve Kayyum, rahmetinle senden yardım istiyoruz, bizlere yakın bir fetih, kuvvetli bir yardım, yakın bir kurtuluş yarat.
Allah’ım! Bizden kabul buyurmuş olduğun bütün Salih ameller ile sana tevessülde bulunuyoruz. Ey Rabbimiz! Bizlerin günahlarını ve işlerimizdeki haddi aşmayı bağışla, ayaklarımızı sabit kıl ve kâfir topluluk üzerine bizlere yardım et.
Allah’ım! İbrahim ve ailesine (Allah’ın rasullere salât etmesi kendi katındakilere, onları zikrederek şereflerini artırmasıdır. Kullara salâtı ise onlara rahmet etmesiyle olur.) salât ettiğin gibi Muhammed ve ailesine de salât et. Şüphesiz sen çokça övülen ve şan şeref sahibisin. Allah’ım! Sana hamd ederek eksikliklerden tenzih ederim. Senden başka ilah olmadığına şahadet eder Senden bağışlanma diler ve Sana yönelirim.

BİTİRİRKEN

Ey âlemlerin Rabbi olan Allah’ım! Hamd sadece sana özgüdür. Gördüğümüz ve göremediğimiz, bildiğimiz ve bilemediğimiz, bütün güzellikler, başarı ve tevfik ancak sendendir. Sen, övgüyü, methi ve güzel senayı ancak kendi zatından dolayı hak edensin. Seni hakkıyla övmeye gücümüz yetmez, sen ancak kendini övdüğün gibisin.
Tercüme etmeye çalıştığımız bu küçük çalışmamızdaki bütün doğru ve güzellikler sadece Allah’tandır. Olması muhtemel tercüme ve tahlil hatası ise nefsimden ve şeytandandır. “Allah’ın Resulü hariç herkesin sözü alınır ve reddedilir” kaidesi mucibince karşılaşılan yanlışlıkların tarafımıza münasip bir üslûp ile bildirilmesinden minnet duyar şükranlarımızı arz ederiz. Tercüme etmeye gayret ettiğimiz bu çalışma, ila’i kelimetullah ın yüceltilmesinde küçük bir katkı olma azmini taşıdığından, tercümenin orijinal hali muhafaza edilip ticarî bir maksat taşımadığı sürece, hiçbir hakkı mahfuz değildir. Ayrıca, risalenin hazırlanmasında, tashih, basım ve dağıtımında ciddî manada emeği bulunan muhterem kardeşlerim… e, “Allah sizleri hayırla mükâfatlandırsın” diyerek teşekkür etmeyi bir borç bilirim.
“Cebrail Mikail ve İsrafil’in Rabbi, Allah’ım! Ey gökleri ve yeri yaratan, gaybı ve aşikâr olanı Bilen, ihtilâf ede geldikleri hususlarda kullarının arasında hüküm veren sensin. İhtilâf edilen konularda beni hakka izninle ulaştır. Hakikaten Sen, dilediğini hakka ulaştırırsın.”
“Allah’ım seni bütün eksikliklerden beri ederek hamd ederim. Senden başka ilâh olmadığına tanıklık eder, senden bağışlanma diler ve sana yönelirim.”


İçindekiler

ÖNSÖZ ........................................................... 4
ZİKİR VE ÖNEMİ ...................................... 14

الَّذِي نَ آ منُوا وت طْ مَئِ نَ قُ لُوب هُُمَْ بِذِكْرَِ اللَّوَِ ....... أ لا بِذِكْرَِ اللَّوَِ
ت طْ مئِ نَ الْقُلُوبَُ 14
واذكُْر رَّبَّ كَ فِي ن فْسِ كَ ت ض رعا وخِي فة ودُو نَ الْ جهْرَِ مِ نَ
الْ قوْلَِ بِالْغُدُ وَ والآ صالَِ ولا ت كُن م نَ الْغ افِلِي نَ
........... 15
NEBİ’NİN(SALLALLAHU ALEYHİ VE ALİHİ VE SELLEM) NAZARINDA ZİKİR ..................................................................... 24
İLİM VE CİHAD
~ 116 ~
KURAN’DA DUANIN EHEMMİYETİ .... 35

قُلَْ ما ي عْب أَُ بِكُمَْ رب ي ل وْ لاَ دُ عاؤُكُمَْ .......................... 36
ادْعُواَْ ربَّكُمَْ ت ض ر عا وخُفْي ة .................................... 38
4—BU İHLÂSA DAHA DA FAZLALIK KATAR… .................................................... 41
SÜNNETİ SENİYYEDE DUA VE ÖNEMİ ..................................................................... 42

الدعاء هو العبادة .......................................... 42
ليس شيء اكرم على الله من الدعاء ...................... 42
İLİM VE CİHAD
~ 117 ~

من لم يسأل الله يغضب عليو ............................... 42
ما على الأرض مسلم يدعو بدعوة الا أتاه الله إياىا أو
صرف عنو من السوء مثلها
.................................. 43
DUANIN KABULUNDE ETKİLİ OLAN SEBEPLER ................................................. 45
CİHADLA İLGİLİ ZİKİR VE DUALAR... 49
6) ALLAH’IM! BİZE ZULMEDENE KARŞI BİZE YARDIM ET VE ONLARDAN ÖCÜMÜZÜ AL. ......................................... 53
10) ALLAH’IM! SENİN YOLUNDA KAÇARAK ÖLMEKTEN SANA SIĞINIRIM. ..................................................................... 55
İLİM VE CİHAD
~ 118 ~
DÜŞMANDAN KORKUTULDUĞUNDA KİŞİNİN SÖYLEYECEĞİ ZİKİR .............. 58
-
ام لوقي اذإ ف ِّ و ُ خ ءادعلأاب - ........................ 58
قال اَلله عَز وَجل :َ )َ أَ لا إَِنََّ نَ صْ رَ اَللَّوَِ قَ رِي بَ (َ ]َالبقرةَ
.]412: ......................................................... 62
حم لَا يَ نُْ صرُو نَ ................................................. 64
“ŞÜPHESİZ ALLAH KÂFİ GELMİŞ VE GÜZEL YAPMIŞTIR” ................................ 80
“ALLAH’IM! ONU SABİT KIL VE DOĞRUYA KAVUŞAN VE ULAŞTIRANLARDAN EYLE. .................. 84
İLİM VE CİHAD
~ 119 ~
İMAMIN ORDU KUMANDANINA VASİYETİ
وصية الإمام لأمير الجيش ......... 84
MÜCAHİTLERİN NEŞİT OLARAK SÖYLEDİKLERİ SÖZLER ........................ 90

ما ينشده المجاهدون ..................................... 90
اللَّهُمََّ سل مْهُمَْ وغ ن مْهُمَْ ......................................... 93
CİHATTA KUNUT DUASININ ÖNEMİ . 94

الحمد لَله وَحده وَالصلاة وَالسلام عَلي مَن لَا نَبي بَعده
................................................................... 101


Şeyh Vail bin Ali Ed-Dusukî
m.2003/h.1424

Kitabın orijinal ismi:
Ezkaru'l-cihad ve’d dua’i ale'l-kuffar Es-sahiha
Kitabın muellifi:
Şeyh Vail bn Ali ed-Dusuki

Kitabın basıma hazırlandığı tarih: 15.1.2011
 
Üst Ana Sayfa Alt