Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Hizbullah Liderinden İslami Cemaatlere Çağrı

M Çevrimdışı

mawal

Üye
İslam-TR Üyesi
evet kim demişse doğru demiş.Türkiyedeki sözde hizbullah (yani Hizbul İran) hakikaten iranın bir örgütü.bazıları delil fala diyor.Bu dünyada her şeyi canlı ve kamerayla delillendiremezsin.ama işaretler alametler izler söylemler içerik vesaire bunlar hepsi birer delildir.örgüt lideri velioğlu iranda idi.o da hameneye biat ettiğini bizzat bizlere söylemişti.bu dünyada ve öteki düntadada şahidim.ayrıca örgüte irandan bolca para geliyor.iran istihbaratı tarafından eğitilip yönlendirildikleride kesinlekle gerçektir.arkadaş şöyle bir yayın organlarına bakın iranın elinde olup olmadığını anlamamak için deli olmak lazım.Şiilerin resulullahın (as) hz Aliye (ra) hilafet verdiği ama diğer 3 halife ve öteki yandaşları tarafından gaspedildiğini iddia ettikleri ğediri hum gününü bu örgütün medyası manşetten verip kutladılar.ondan sonra şii iranın tüm mezhepsel günlerini yıldönömü vesaire tümünü eş zamanlı kutluyorlar.daha suriye Firavunu beşarı bir cümle ile olsa bile kınamıyorlar.tam tersine bağrına basıyorlar.daha onlarca delil var.gümüş mela isa ve bunların kaçak kadrosu tahran,kum ve lübnandaki hizbulesed arasında mekik dokuyorlar.yani çekirdek kadrosu Suriyede ve esedin himayesinde idiler.orası karışınca bundan 6 ay önce irana diğer bir kısmı hüzbuşşeytanın içine gittiler.size soruyoruz sünni bir örgüt bunu yaparmı..gönlü buna razı olurmu
 
İ Çevrimdışı

İHTİD@

Üye
İslam-TR Üyesi
Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun.Taha,47

Allah sübhanehü ve Teala Bakara 111 de diyor ki: Eğer doğru iseniz, haydi kesin delilinizi getirin.

Hizbullah cemaatine atıp tutan hakkında kesin bilgiye dayanmayan uydurma ve zanlarla dolu hakaret vari sözler sarf eden beyni tekfircilikle sulanmış duygularını şeytana teslim etmiş ahlak yoksunu harici zihniyetli ilimden nasip almamış bilgisiz genç kardeşlerime.


Burada Hizbullah cematinin şimdiki lideri olan Edip Gümüş’e karşı hiçbir delil ve mesnedi elinde olmadığı halde şia, şia ajanı, şia’ya biat etmiş v.s bir sürü suçlama karalama yalan ve iftira edilmektedir.

Mümin erkeklere ve mümin kadınlara yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler de bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir,Ahzap,58


Bir kimse, bir mümin hakkında olmayan bir şey söylerse, iftiraya uğrayan kimse, onu affedinceye kadar, Allahü tealanu Cehenneme sokar. Ebu Davud

Sa'id İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor:
Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
"Ribanın en kötüsü, haksız yere müslümanın ırzını (manevi şahsiyetini) rencide etmektir."
Ebu Davud, Edeb 40, (4876

Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?"
"Allah ve Resûlü daha iyi bilir!" dediler. Bunun üzerine:
"Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!" açıklamasını yaptı. Orada bulunan bir adam:
"Ya benim söylediğim anda varsa, (Bu da mı gıybettir?)" dedi. Aleyhissalatu vesselam:
"Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun. Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir."
Ebu Davud, Edeb 40, (4874); Tirmizi, Birr 23, (1935); Müslim, Birr 70, (2589).

Bunları idaa edenler delillerini ağızlarından çıkan bu keskin ve kati söylemler kadar açık ve net bir şekilde ortaya koymalıdır.Eğer Allah’a, Resulüne, Mahşere, Hesaba, Mizana gerçekten iman etmiş iseniz Allah subhanehü ve Tealanın dediği gibi delillerinizi getireceksiniz.Öyle heybeden atıp tutmakla olmaz bu bedevi tavrıdır.


Eğer Allah’a, Resulüne, Mahşere, Hesaba, Mizana gerçekten iman etmiş iseniz delilinizi sunmadığınız sürece siz yalancı, iftiracı, fitneci ve bozguncusunuzdur. Bu saydıklarım adam öldürmekten daha kötüdür bilirisiniz. Allah sübhanehü ve Teala rad 25 de diyor ki; Bozgunculara lanet olsun.

Hizbullah Cematinin Şia’ı tekfir etmediği ve sempati duyduğu ve onlarla bir vahdet çatısı altında bulunmayı istediği doğrudur. Ama onların Şia olduğu, Şia örgütü olduğu, Şia’nın emri altında olduğu Kesinlikle ve kesinlikle yalan ve iftiradır.

Eğer bu sempati ve onları tekfir etmemelerinden dolayı bu cemat bu derece hakaret ve saldırıya uğruyorsa daha geçenlerde selefi çizgide yürüyen Ahmet Kalkan hocayı da gördük.Humeyni’ye nasıl mehdiye dizdiğini. Kendisi İslam tr ye bir şeyler yazmış ama ne yazdıu bile belli değil bir cevap niteliğinde açıklayıcı bir yazı olmamasına rağmen Abdulmuiz fida kardeşimiz ona çok güzel bir cevap yazmış ve kendilerinin bazı eksikliklerini gördüğü takdirde uyarılmasını istemiş.ne komik değil mi? Eğer Cemat bu tavrından dolayı yadırganıyor ve saldırıya uğruyorsa Ahmet kalkandan başlayın.

Aynı şekilde Bu cemat bu tavrından dolayı bu saldırılara maruz kalıyorsa Şia’ ile vahdeti savuna ve onları Müslüman olarak gören Said Hava, Hasan El Benna, Muhammed Gazali, Muhammed Ebu Zehra, Ebul Hasan Nedvi vs. gibi Alimleride tekfir edip akidesi bozuk şia yanlısı ,şia ajanı v.s gibi sözlerle itham edin bakalım.Allah’a yemin ederim ki sizin ilminiz bunların yanında bir çekirdek kabuğunu bile doldurmaz.

Yazımın sonu mawal nickli üyeye ithafen; Bizim burada bir söz vardır maval okuma diye.Sende maval okuma istersen.Anlaşılan piyasaya yeni düşmüşsün.Senin çapın yetmez Şehid Hüseyin Velioğlu ile görüşüp konuşmaya.Herkes bilir ki humeyniyle görüşşmüş ama Ehli sünnet çizgisinden ödün vermediğini.Kalkıp sana diyecek ki ben Şiaya biat ettim öyle mi! Yaşın kaç senin? Atıyorsan biraz destekli at.küçük lokma olsun ki yiyenlerin karnı ağrımasın.Bakıyorum da kim nerde nasıl iş yapıyor nerden nereye kime sığınıyor hepsini biliyorsun.Mosadı bile soladın. Sen başka yerlere çalışan bir ajansın yada çok basit bir yalancısın. Allah sübhanehü ve Teala zariyat 10.ayette diyor ya KAHROLSUN YALANCILAR.

Son sözüm şudur ki cemaate ve şahsa dediklerini ilmi delillerle ispatlayamanlar yalancı ve iftiracıdır. (ispat istediğim şeyler itham ettiklerinizdir.Yoksa cematin şiaya olan sempatisi değildir)

Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, şunu bilsin ki o, edepsizlikleri ve kötülüğü emreder.Nur,21
 
E Çevrimdışı

enemuslim

Üye
İslam-TR Üyesi
''Hizbullah Cematinin Şia’ı tekfir etmediği ve sempati duyduğu ve onlarla bir vahdet çatısı altında bulunmayı istediği doğrudur. Ama onların Şia olduğu, Şia örgütü olduğu, Şia’nın emri altında olduğu Kesinlikle ve kesinlikle yalan ve iftiradır.''
bir çok sözünde haklısın.Konuşan delili ile konuşmalı.Delili olmayan ise susmalı.
Said havva demişsin.Dürüst olursak o senin gibi bakmıyor şiaya.Örneğin:
''Humeynicilik: İnançta sapıklık, tavırda sapıklık
Bu ümmetin ilim ehlinin Humeyni'nin ve Humeyniciliğin tehlikesini Müslümanlara mutlaka anlatması gerekiyordu...
NEBEONLINE, Suriyeli büyük alim Üstad Said Havva'nın hacmi küçük fakat değeri oldukça büyük eseri "Humeynicilik"i bölümler halinde yayınlıyor.

Türkiyeli okuyucuya ulaşmaması için adeta sansürlenen eserinde Üstad Said Havva, Humeynicilik'in iç yüzünü açık ve net bir şekilde ortaya koyuyor.


Önsöz

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Ehli Beyti’ni sevmek her Müslüman’a farzdır. Kimler O’nun Ehli Beyti’dir ve sevginin doğru gösterileri nelerdir? Hiç şüphesiz Ehli Beyt, O'nun çağrısına katılan yakınlarıdır ve en yüksek sevgi gösterisi, kalpten sevmek ve zahiren onlara uymaktır. İslam Ümmeti, Rasululah sallallahu aleyhi ve sellem'in Ehli Beyti'ne sevgi besleyerek Allah'a yakınlaşmaya devam etmektedir. Fakat Ehli Beyt sevgisi sloganları arasında tarih boyunca bozuk inançlarla, tehlikeli ve hain tavırlarla kendini gösteren aykırı Şiilik de bulunmaktadır.

Humeyni devrim yapınca bu ümmetin samimi insanları Humeyniciliğin Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ailesini (Ehli Beyt'i) sevme işini doğru noktaya döndüreceğini, Şiiliği asılsız inançlardan ve hain tavırlardan kurtaracağını zannettiler. Çünkü Humeyni devriminin ilk günlerinde onun mezhepçi bir devrim olmadığını ve İslami bir devrim olduğunu ilan etmişti. Devriminin mustazafların yararına olduğunu, genel olarak İslam Ümmeti'nin haklarının ve özel olarak da Filistin'in özgürlüğü yararına olduğunu söylemişti. Sonra samimi insanlar işin iç yüzünü farketmeye başladılar. Bir de ne görsünler, o Humeyni tarih boyunca gelen tüm aykırı Şia inançlarını benimsiyordu. Şia'nın aykırılığının yol açtığı hain tavırlar Humeyni'de ve Humeynicilikte kendini gösteriyordu. Büyük bir çöküş ve tehlikeli bir hayal kırıklığı meydana geldi.

Kuleyni'nin El-Kâfi kitabını eleştirenler gibi, Şia imamlarından bazıları Ali Şiasıyla Nebevi Sünniliğin uyuştuğu asıllara samimi bir şekilde dönmeye davet eden yazılar yazdılar ve hâlâ da yazmaktadırlar. Bunlar Şia ve Ehli Sünnet ve'l-Cemaat'in samimi insanlarının ortak bir söylemde buluşmasını sağlayacak araştırmalara ve incelemelere öncü olabilirdi. Humeyni'nin yapması gereken bu yönelimi desteklemekti. Fakat samimi insanlar Humeyni'nin bunu yapmak yerine bu yönelime karşı koyduğunu gördüler. Aykırılığı ve sapıklığı derinleştiren, anlaşmazlığı ve bölünmüşlüğü kökleştiren muhalif düşünce ve tavırları benimsediğini gördüler. Bu nedenle bu ümmetin ilim ehlinin Humeyni'nin ve Humeyniciliğin tehlikesini Müslümanlara mutlaka anlatması gerekiyordu. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'den şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir: " Bu dini, her neslin adilleri taşıyacaktır. Onlar bu dini, aşırıya gidenlerin tahrifinden, sapkın görüşlerine delil getirmek için İslam kaynaklarının dışındaki kaynaklardan deliller getirip bunları İslam'danmış gibi gösterenlerin intihalinden ve cahillerin yorumundan arındıracaktır." Humeynicilik aşırıya gidip İslam'ı tahrif edenler, batıl intihalciler ve cahil tevilcilerden olduğu için bu ümmetin ilim ehlinin Humeyniciliğin gerçek yüzünü ortaya çıkaracak ve durumunu açıklayacak şeyler söylemesi gerekir ki kimse ona kanmasın. Allah'ın gazabına yol açan ve azabını hak eden bu büyük tehlikeden sakınmaya çağıran deliller kendisine ulaşmadan kimse helak olmasın. (Ve de ki: Hak, Rabbinizdendir. Öyle ise dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin.)

Bu risaleyi yazmaya sevkeden işte budur. Sözün kısası şudur: Yeryüzünün doğusundaki ve batısındaki Müslümanlar çağdaş İslami uyanış akımıyla ümitlendiler ve bu uyanışın kendilerine geçmişteki üstünlüklerini ve kaybettikleri egemenliklerini geri kazandıracağını düşündüler. Her yerde ve dört bir yandan kendilerini kuşatan çağın sorunları ile mücadelede kuşanacakları inanç birliğini yeniden sağlayacaklarını ümit ettiler.

İslam düşmanları bu olgun İslami uyanışın kendi çıkarları için tehlikeli olduğunu anladılar. Uzun zamandır planladıkları amaçlarına ulaşmalarını engelleyeceğini farkettiler. Bu nedenle eski oyunlarını yeniden sahneye koydular. İslam'a ve İslam ehline tuzak kurmak isteyen Mecusi kahinleri ve Yahudi hahamları aralarında istişare ettiler. Bu bilinçli uyanışı çarpıtmanın ve şerefli amacından saptırmanın ona darbe vurmanın ve İslami içeriğinden soyutlamanın en iyi ve en yararlı yolu olduğu sonucuna vardılar. Böylece İslami uyanışı amacından saptıracak ve temellerini yıkacaklardı. Bu planlarını uygulamak ve daha çok büyüyüp gelişmeden beşiğinde öldürmek üzere İslami uyanışa görünüşte İslam kisvesine bürünmüş kişileri musallat ettiler.

Durum böyleyken kendinden önceki aşırılık ve zındıklık hareketlerinin yolundan giden sapık Humeynicilik ortaya çıktı. Şuubiye düşüncesiyle sapık akideyi bir arada bulunduruyor, İslam'a tarihsel, akidevi ve kültürel bağlarla bağlı toplulukların duygularını istismar ediyordu. Sözde İslam gibi görünüyor fakat Ebâ Muslimilik, Bâbekilik ve Safevilik gibi helak olmuş akımların ortak kültürü ve özelliği olan bir sürü sapık inanç ve tavrı içinde gizliyordu. Müslümanların arasına bu sapık hareketlerin bünyesinde barındırdığı şirk, zındıklık ve isyan gibi tüm şer ve yıkım akımlarını yeniden soktular. Humeynicilik, tedlis ve telbis (aldatma) üzerine kurulu Batınilik'in planlarını akıllara getiriyordu. İslam'a destek iddiasında bulunuyordu fakat gerçekte İslam inancına, metoduna ve davranışına açılmış bir savaştı. İslam vahdetine duyarlı gibi görünüyordu fakat aykırı bir mezhepçi bakışla sabah akşam ümmetin temellerine darbe üstüne darbe vuruyordu. Yeryüzündeki mustazaflara destek iddiasında bulunuyordu fakat küçük yaşta çocukları zorla askere alıp ölüm tarlalarına sürüyordu. Humeynicilik bu kapkara şerle de yetinmiyor, felsefesini genel hatlarıyla ve tüm ayrıntısıyla İslam Tarihi'ni yalan ve aldatmacayla çarpıtan sapık bir tarih okuyuşu üzerine kuruyordu. İslam Tarihi'nin simge isimlerine ve kurucularına saldırıyor ve onları kötü göstermeye çalışıyordu. Samimi insanların geçmişte kaldığını düşündükleri, şerrinden herkesin kitaplara sığmayacak ölçüde acı çektiği ve yeniden açılması İslam'ın ve Müslümanların yararına olmayacak tarihin kara ve olumsuz sayfalarını ısrarla yeniden gündeme getiriyordu.

Humeynicilik bozuk ve yıkıcı metodunda gizli Batıni hareketlerin tüm yönelimlerini işte böyle harmanlıyordu. Bâtıni hareketlerin gizlice emir alma, takiyyeye sığınma ve Mecusilikten destek alma üzerine kurulu metotlarına sahipti. Böylece o da (tarihteki diğer kardeşleri gibi) harika bir ihanet ve sahtekarlık okuluna ve üç ayaklı bir şer sistemine dönüşmüştü: Akide bozukluğu, İslam'ın yol işaretlerini silmek ve amacından saptırmak, aldatıcı sloganlarla egemenlik kurma ve yayılma arzusu.

Bu risale iki bölümden ve sonsözden oluşmaktadır. Birinci bölümde Humeyni'nin benimsediği sapık inançlar anlatılmaktadır. İkinci bölümde ise Humeyniciliğin aykırı (şâz) tavırları anlatılmaktadır. Sonsözde ise bu ümmetin evlatları Ehli Sünnet ve'l-Cemaat inancına sarılmaya davet edilmektedir. Çünkü Ehli Sünnet ve'l-Cemaat inancı hak ve adalettir. Ondan sapmak ise Allah'ın gazabına ve cehenneme götürür.
Dualarımızın sonu Alemlerin Rabbi Allah'a hamdetmektir.''

Bahsedilen kitabı okursak belki sen de edip gümüşü ve velioğlunu hatada göreceksindir.Ya da said havvayı hatada göreceksin.Sence ilmdeki dereceler önemli görünüyor.Öyle ise said havva mı edip gümüş mü doğru değerlendiriyor şiayı?
Ya da kürdistanın izzetli evlatlarının çoğu şafiidir.Dinden her şeyi imamı şafiiden alıp, şiaya ondan farklı bakmak ilginç değil mi?Bu ilginçliğe bakıp da hizbullah liderliğ hakkında şüphe etmek belki haklı olmayabilir ama hepten de anlamsız mıdır?
Dürüstçe kendini ve hizbullah hareketini sorgulasan daha doğru olmaz mı?
Evet şia değilsiniz çoğunlukla.Fakat kimi zaman sünniliğiniz de pek belli olmuyor.Sanki şinni diyebileceğimiz bir görüntü çıkmıyor mu ortaya?Sence bu ilginç değil mi?Mesela hizbullahın sitelerine bak.Resimdeki model kişilik şinni değil mi?
 
İ Çevrimdışı

İHTİD@

Üye
İslam-TR Üyesi
Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun.Taha,47

Sevgili kardeşim enesmüslim;

Her şey usulünce olursa daha sakin bir tartışma, bilgi ve fikir alışverişi meydana gelir.Allah ölçüyü kaçıranları sevmez. Tavrınızdan dolayı Allah razı olsun.

Kardeşim, Said Hava’nın bu kitabını okumadım ve bilmiyordum.Said Hava (Allah ona rahmet etsin) hakkındaki bu açıklamayı ve delili getirdiğin için Allah Subhanehu ve Teala senden razı olsun. Aynı şekilde benim saydıklarım arasında sadece Said Hava dışında diğer alimlerde vardı.Bunlara hiç değinmemişsin kardeşim!

Ben Edip Gümüş ve Şehid Hüseyin Velioğlu hatasızdır demedim dememde bundan Allah’a sığınırım.Beşer sıfatını taşıyan hiçbir kul yoktur ki hatadan ve günahtan müstağni olmasın.Dediklerini Kuran ve sünnet çerçevesinde ele alır yanlışı bırakır doğrularına sarılırız.Bu cemaatin tamamı sünnidir, çocuğu da İmam Şafi (Rahimehullah)’ın mezhebine bağlıdır bu doğru. Bu cematten kopup tasvip etmediğimiz ve çirkin gördüğümüz Şia’ya bağlanan ve ona biat eden bir çok kişi olmuştur aynı şekilde selefi çizgiye yönelip cemaaten ayrılanlarda çok olmuştur. Her iki tarafında kendi taraflarını seçmesinden sonra cemaatle bir alakaları kalmamıştır.Bunu kesinlikle bilmenizi isterim. Ama ne yazık ki cemaati bilmeyen tanımayan bir çok insan cemaaten kopup bu şia tafına geçenleri hala Hizbullah cemaatine mensup olarak bilir ve öyle sanar. Cemaat içerisinde tekfirciler nüksetmiş hem tekfir ediyor hem cemaatin içinde derneklerde günü gün ediyor vakitlerini geçiriyor ve aynı ortamda bulunup namaz kılıyor ve utanmadan tekfire devam ediyordular. Hizbullah cematinin bünyesi geniştir ve öyle hızını alamamış gençlere karşı çok müsamahakardır. Bu böyle devam edince ağzı ve içi bozuk şiayı kabul edenler nasıl dışlandıysa tekfircilerde öyle kovuldu derneklerden.

Demek istediğim şudur ki bir topluluğu tam tanımadan yada hakında tam bir bilgiye sahip olmadan onlara haddi aşan tavır sergilemek insaf işi değildir bu müslümanın ameliyesi de değildir.

Allah subhanehu ve Teala buyuruyor ki;
Ey müminler, her davranışınızda Allah'ı sıkı sıkıya gözeten ve adalete bağlı şahitlik eden kimseler olunuz. Sakın herhangi bir gruba karşı duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya sevk etmesin. Adil olunuz, takvaya en yakın tutum budur. Allah'tan korkunuz. Hiç kuşkusuz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.Maide,8

Allah subhanehu ve Teala’nın bu emrini okuyan bilinçli ve şuurlu bir Müslüman bunun aksi bir tavır takınmamalıdır.

Allaha Yemin ederim ki kardeşim ben Şia’yı sevmem.Kendimi de cemaati de her zaman sorgularım.Hem de senin ve başkalarının sorgulamarından daha fazla.Cematin selefi camiası tarafından bu derece sert eleştirilmesi iyi niyetinden ve vahdet alayışından kaynaklanmaktadır ne yazık ki.Şiaya sempati duyanda çok el kaideyi sevende çok.Bu nedenle toptancılık yapmanın bir mantığı da yok.

Ortalıktaki görüntüler, resimler v.s’ler görüntüden ibarettir aslı ortaya koymaz. İşin gerçeğini öğrenmek için görüntüye bakılmadan önce gidip bizzat konuşulmalıdır.Gerçekten dert edilen ümmet ise ve insanların doğruya ulaşması istikamet üzerine yönelmeleri ise uzaktan laf etmek değil gidip bire bir konuşmak gerek. Yani müminin en önemli özelliği olan hayra doğruya iyiliğe bizzat davet etmesidir.

Siz müslümanlar, insanlığın iyiliği için yaratılarak yeryüzüne çıkarılmış hayırlı bir topluluksunuz, doğru olanı emreder, eğri olandan alıkoyarsınız ve Allah'a da inanırsınız. Ali İmran,110.

Onlar, Allah'a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği emreder, kötülükten men'ederler; hayır işlerine koşarlar. İşte onlar iyilerdendir. Al-i İmran 114

Tevbe edenler, ibadet edenler, hamdedenler, seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredip kötülükten men'edenler ve Allâh'ın sınırlarını koruyanlar... İşte o mü'minleri müjdele (ne mutlu onlara) Tövbe 112

Eğer kişi veya kişiler akidemiz en sağlam olanı ve doğruda istikamet üzerineyseniz ve insanları buna davet ediyorsanız Kamil bir müslüman gibi sizde bulunan itikat, ibadet, ahlaki veya mali her türlü iyiliği ve güzelliği olmayanlara en güzel şekilde aktarmakla gerçekleşir.Laf ederek kötülüyerek hakaret edip aslı olmayan iddalarla aktarmaktan ve düşmanca tavır takınmakla gerçekleşmez.


Rabbim bizleri hakkında kesin bilgiye ulaşmadığımız şeyleri söylemekten ve şeytanın süslü gösterdiği amelleri işlemekten muhafaza eylesin.

Not: İddaalarını kanıtlayamanlar gerçek iman etmiş bir Müslüman gibi helallik almasını bilmelidir.

Selam ve Dua ile.
 
A Çevrimdışı

abdullah ebu muslim

Üye
İslam-TR Üyesi
Eğer bu sempati ve onları tekfir etmemelerinden dolayı bu cemat bu derece hakaret ve saldırıya uğruyorsa daha geçenlerde selefi çizgide yürüyen Ahmet Kalkan hocayı da gördük.Humeyni’ye nasıl mehdiye dizdiğini. Kendisi İslam tr ye bir şeyler yazmış ama ne yazdıu bile belli değil bir cevap niteliğinde açıklayıcı bir yazı olmamasına rağmen Abdulmuiz fida kardeşimiz ona çok güzel bir cevap yazmış ve kendilerinin bazı eksikliklerini gördüğü takdirde uyarılmasını istemiş.ne komik değil mi? Eğer Cemat bu tavrından dolayı yadırganıyor ve saldırıya uğruyorsa Ahmet kalkandan başlayın.

şia konusunda ve başka bir kaç konuda hatalı gördüğümüz muwahhid bir hocayı mevcudiyetini bid'atlere endekslemiş bir cemaatle aynı kefeye mi koymamızı istiyorsunuz?
sizi de sadece bazı istisnai durumlarda hatalı bulsa idik elbette ki daha insaflı davranırdık. ancak sizin hem siyasi hem akidevi düşüncelerinizde sakatlıklar var.
eğer müslüman kardeşinizden bir nasihat duymak istiyorsanız size şunu telkin ederim: her şeyi bir kenara bırakın ve önce akidenizi düzeltin. böylelikle dindar, samimi fakat pek ilim sahibi olmayan tabanınızı da batıl şeylerden uzak kılmış olur, ciddi anlamda islama hizmetin önünü açarsınız.
 
Y Çevrimdışı

Yavuz_Selim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
şia konusunda ve başka bir kaç konuda hatalı gördüğümüz muwahhid bir hocayı mevcudiyetini bid'atlere endekslemiş bir cemaatle aynı kefeye mi koymamızı istiyorsunuz?
sizi de sadece bazı istisnai durumlarda hatalı bulsa idik elbette ki daha insaflı davranırdık. ancak sizin hem siyasi hem akidevi düşüncelerinizde sakatlıklar var.
eğer müslüman kardeşinizden bir nasihat duymak istiyorsanız size şunu telkin ederim: her şeyi bir kenara bırakın ve önce akidenizi düzeltin. böylelikle dindar, samimi fakat pek ilim sahibi olmayan tabanınızı da batıl şeylerden uzak kılmış olur, ciddi anlamda islama hizmetin önünü açarsınız.
Ne güzel yazmışsın. ALLAH senden razı olsun ahi.

Ayrıca Ahmet Kalkan da şu linkteki konuda oldukça eleştirilmiş hatta tekfir bile edilmişti.

https://www.islam-tr.org/serbest-kursu/36231-humeyni-ve-ahmet-kalkan.html
 
A Çevrimdışı

abdullah ebu muslim

Üye
İslam-TR Üyesi
E Çevrimdışı

enemuslim

Üye
İslam-TR Üyesi
selamun aleykum ve rahmetullah
Allah subhanehuu ve teaalaa sana merhamet etsin,hakka ve nasihate düşkünlüğünü daha da arttırsın,seni ve beni hakka hidayet etsin.
Sende hoş bir hal gördüm.Rabbimiz olan Allah üzerindeki nimetlerini daha da çoğaltsın.Amin.
Bundan sonra:demişsin ki,başka alimlerden bahsetmemişsin.Bahsedeyim:Örneğin en nedvi rahimehullah.Hadi beraberce okuyalım.

NEBEONLINE, Hindistanlı büyük İslam alimi Ebu'l-Hasen En-Nedvi'nin Türkçe'ye kazandırılan dev eseri "İki Zıt Tablo"yu bölümler halinde yayınlıyor.

En-Nedvi eserinde, Ehli Sünnet ve Şia'nın sahabeye bakışını irdeleyerek iki bakış arasındaki zıtlığa değiniyor ve doğru bakışı delilleriyle ispat ediyor.

Önceki bölüm: Sahabe döneminin eşsiz tasviri

İslam'ın Örnek Çağı ve İlk Nesli ile İlgili Sunulan Karanlık ve Çarpık Tablo

Yukarıda zikredilenlerin tam tersine, İslam'a ve İslam Peygamberi sallallahu aleyhi ve sellem'e bağlı olduğunu öne süren Oniki İmam Fırkası, bu toplum ve o dönemle ilgili tam tersi bir tablo sunmaktadır. Bu tablo; Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in eğitim ve yönlendirme alanındaki bütün çabalarını yıkmakta ve O'nu, Allah tarafından gönderilmeyen, semadan desteklenmeyen, vahye ve ilahi gözetime sahip olmayan bir ıslahatçının veya samimi bir uzman eğitimcinin dahi karşılaşmadığı şekilde başarısız göstermektedir. Oysa Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bütün bu özelliklere sahipti. Bu fırka; nankörlük, kabalık, hainlik, hakkı gizleme, nefsine tapma ve makam sevgisini; aşağılık çıkarlar için her türlü entrikayı, çarpıtmayı ve iftirayı kullanma ve bunu mazur göstermeyi içeren çarpık ve simsiyah bir resim sunmaktadır. Bu çarpık ve hoş olmayan tablo, İslami gayretlerin ve eğitimin sonucu hakkında ümitsizlik doğurmakla kalmaz, bilakis tüm insanlığın düzelmesi ve geleceği hakkında da ümitsizliğe kapılmaya yol açar.

Bu tablo; Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in yirmi üç yıl boyunca harcadığı büyük çabanın üç (veya bazı rivayetlere göre dört) kişi dışında bir şey üretmediğini, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in vefatından sonra sadece onların İslam'a bağlı kaldıklarını, diğerlerinin ise O'nun vefatından hemen sonra –Allah korusun- İslam ile bağlarını kopardıklarını ve Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in arkadaşlığının ve eğitiminin gerçekleştirmek istediği görevde başarısız olduğunu öne sürmektedir. (1)

Oniki imam fırkasının en sahih kaynak kabul ettiği "el-Câmiu'l-Kâfi" isimli kitabın son faslında, "Kitabu'r-Ravda" başlığı altında, İmam Ebi Cafer'den (İmam Muhammed Bakır) şöyle dediği rivayet edilir: "Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'den sonra üç kişi hariç insanlar riddet üzereydiler / dinden dönmüşlerdi." Dedim ki: "Kim o üç kişi?" Şöyle dedi: "Mikdâd b. el-Esved, Ebu Zerr el-Ğıfâri ve Selman el-Fârisi. Allah'ın rahmeti ve bereketi onların üzerine olsun." (2)

Humeyni ve Sözleri

Bugün İran'daki devrimin lideri, İslam Hükümeti olarak adlandırılan hükümetin başkanı ve Kayıp İmam'ın Vekili Humeyni, Farsça yazdığı "Keşfu'l Esrâr" isimli kitabında sahabe-i kiramı öyle bir tanımlar ki, onları dünyaya tapan, Allah Teâlâ'ya karşı cüretkar, Kur'an-ı Kerim'i tahrif eden ve sonuçta kafir olan insanlar olarak gösterir. Keşfu'l Esrâr isimli kitabında şöyle der:

"Kur'an'ı ve İslam'ı bırakıp sadece dünya ile ve yönetimi ele geçirmekle ilgilenen, Kur'an'ı sadece bozuk niyetlerini gerçekleştirmek için araç edinen o insanlar (sahabiler) için, Ali radıyallahu anh'ın halifeliğine ve imamların imametine delâlet eden bu ayetleri Kur'an'dan çıkarmak kolay olmuştur. Aynı şekilde semavi Kitabı tahrif etmek ve Kur'an'ı dünya ehlinin gözünden tamamen uzaklaştırmak onlar için kolay olmuştur. Öyle ki, Kur'an ve Müslümanlara karşı işlenen bu ayıp Kıyamet'e kadar kalacaktır. Yahudilere ve Hıristiyanlara yönelttikleri tahrif suçlaması, kendileri üzerine sabittir." (3)

Kitabın bir başka yerinde ise şöyle der:

"Kur'an'ın, imamın ismini belirlemiş olduğunu farzedelim. Müslümanlar arasında ihtilaf çıkmayacağını nereden bileceğiz? Çünkü yöneticilik ve valilik tamahıyla kendilerini Rasül aleyhisselam'ın dinine uzun süreler bağlayan, bu uğurda entrikalar çeviren ve gruplaşanların Kur'an'ın emirlerine uyarak amaçlarından vazgeçmeleri mümkün değildi. Gayelerini gerçekleştirebilmek için hiçbir hileden kaçınmıyorlardı. Daha da ötesi bu, Müslümanlar arasında İslam'ı temelinden yıkan ihtilafa sebep olmuştur. Kendi yönetimlerini kurmak ve amaçlarını gerçekleştirmek için fırsat kollayanlar, bu amaçlarının İslam adı altında gerçekleşmesinden ümitlerini kesmiş olsalardı, İslam'a karşı grup olup açıkça ona karşı gelebilirlerdi." (4)

Humeyni'nin Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömer, Hz. Osman ve sahabenin geneli hakkındaki görüşlerine gelince, onları burada zikredemeyeceğim. Bu konuda daha geniş bilgi için, Humeyni'nin Farsça yazdığı Keşfu'l Esrâr isimli kitabına ya da Şeyh Muhammed Manzur en-Nu'mani'nin "es-Sevratu'l İraniyye, el-İmam el-Humeyni ve'ş-Şia" isimli kitabına bakınız. Çünkü o görüşleri burada nakletmek ne zaruridir, ne de mümkündür.

Dipnotlar:

(1) Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in arkadaşlığının ve eğitiminin ortaya çıkardığı devrim niteliğindeki etkiden bahsederken O'nu bırakıp O'nun ümmetinin fertlerini, hidayetlerini ve tesirlerini anlatmak Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'e karşı edep dışı bir davranış olmasa, çeşitli çağlarda yaşamış yol göstericilerden ve salih insanların hayatlarından da bahsederdik. Öyle ki; onların hayat hikayeleri, kısa bir süre onların yanında oturan ve ellerini ellerinin içine koyanın değerli bir madene dönüştüğünü gösterir. Biz, küstah suçluların ve katı kalpli yoldan çıkmış insanların, Allah kendilerine o salih insanlarla karşılaşmayı ve onların önünde tevbe etmeyi nasip ettiğinde, takva sahibi, sağlam inanca sahip olmada ve günahlardan uzak durmada örnek insanlara dönüştüğünü biliriz. Tarihte şöyle bir olay gerçekleşmiştir: İnsanların ahlakı nedeniyle kendisinden kaçtığı ve ıslah olmasından ümit kestikleri suça alışmış bir adam, bir gece tesadüfen o salihlerin ve eğitim ehli insanların yakınında geceler. Sonra o kötü insan, gecelerini nafile ibadetlerle ihya eden takva sahibi bir kişiye dönüşür ve hayatının son anına kadar bu Rabbani hal üzere kalır. Bu tür olaylar, İslam'ın ilk döneminden günümüze kadar, Hindistan gibi İslam'ın merkezinden uzak ülkelerde bile bir çok kez görülmüştür. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi isteyen, yazarın "El-İmam Ellezi Lem Yûfe Hakkuhu mine'l İnsaf ve'l İtiraf" isimli kitabına, "İza Hebbet Riyhu'l İman" isimli kitabına ve diğer kitaplarına bakabilir.

(2) Furûu'l Kâfi; 3. cilt, Kitâbu'r Ravda faslı; sf. 115; Lekno baskısı. Diğer rivayete göre de, Ammar b. Yâsir bu sahabilerin dördüncüsü sayılmaktadır.

(3) Keşfu'l Esrâr; sf. 114; Bu kitapta basıldığı matbaanın ismi ve baskı tarihi bulunmamaktadır. Fakat o Humeyni'nin yazdığı kitaplardandır. Üstad Es'ad el-Keylâni, "el-İmam el-Humeyni, Da'vetuhu ve Hareketuhu ve Efkâruhu" isimli kitabında bu kitabı Humeyni'nin eserleri arasında saymıştır. Bu kitabın Pakistan baskısının 65. sayfasına bakınız.

(4) Keşfu'l Esrâr; sf. 113-114

Önceki bölümler:

Ebu'l-Hasen en-Nedvi'yi tanıyalım

Sahabe-i Kiram tasvirinde iki zıt tablo

Hz. Ali Sahabe-i Kiram'ı anlatıyor

Tarihin sahabe hakkındaki tanıklığı

Halifelerin zühd hayatı

Hz. Ali'nin diğer üç halifeyle işbirliği

Sahabe döneminin eşsiz tasviri

NEBEONLINE-ÖZEL
 
Üst Ana Sayfa Alt