Şiaların Bosnada bulunduğuna dair bir delil bilmiyorum...Hakeza sünnilerin cihat etmiş olduğu bütün cihad alanlarında Şialar yoktur. Çünkü sünni ve şiilerin dinleri birbirinden çok farklıdır. Şiiler Sünnileri müslüman görmediği için hiçbir zaman yardım etmezler bilakis bugün Suriyede, Irakda, Afganistanda ve diğer bazı yerlerde olduğu gibi sünnilere karşı savaşmaktadırlar. El Cezira sunucusunun dediği gibi: Acaba Guantanamoda niçin hiç Şii yok...Ya da Ebu Ğureyb de niçin hiç Şii yok. Ya da Suriyede Beşşarın zındanlarından niçin hiç Şii yok?
TARİH BOYUNCA ŞİALAR HEP SÜNNİLERLE SAVAŞMIŞ, KAFİRLERLE ÇOK AZ SAVAŞMIŞLARDIR...BU HAKİKAT HERŞEYİ ÇOK GÜZEL İFADE ETMEKTEDİR...
Bu konuyu anlayabilmek için Sünni ve Şii akidelerinin iyi bilmek gerekir...
RAFİZİ VE ŞİALARIN AKİDESİ:
Şia Akidesinin Özeti:
1. Şiiler Kuranı kerimin tahrif olduğuna inanırlar ve Kuranı doğru olarak bilenlerin sadece 12 imam olduğunu iddia ederler.
2. Şiiler imamlarının masum olduğuna inanırlar.
3. Şiiler ruyeti (Allahın ahirette görülmesini) inkâr ederler.
4. Kendileri senedi ve ispatı olmayan on binlerce Şii kaynaklı hadisle amel etmekle iken, Sünni kaynaklarda geçen ve senedleri olan hadislerin dörtte üçünden fazlasını reddederler.
5. Şiiler Kerbelayı Beytullahtan daha faziletli sayarlar.
6. Şiiler Hz Ali (r.a)den önceki halifelerin zalim yâda kâfir olduğunu iddia ederler.
7. Şiiler Hz Ebu Bekir (r.a) ve Hz Ömer (r.a)’e lanet okurlar.
8. Peygamberlerin getirdiği şeriatın sadece avama hitab eden bir ilim olduğunu gerçek ilmi (ilm-i hakikat) ise 12 imamdan başka hiç kimsenin bilmediğini iddia ederler.
9. Hz Ali (r.a) nin ve onun zürriyetinden gelenlerin fikirlerine muhalefet eden herkesin ya zalim ya kâfir, yâda fasık olduğuna inanırlar.
10. Takiyye adı altında münafıklığı akide edinirler.
11. 12 imamın yaptığı her ameli Allahın emrettiği bir dini kural olarak telakki ederler.
12. Allahın sıfatlarını inkâr ederek Cehmiyyenin yolunu takip ederler.
13. Şiiler İmamiye mezhebine uyulması vacib olan tek mezheb olduğuna inanırlar.
14. Şiiler Hz Ali (r.a) hakkında aşırı giderler, bazıları onun vasi, bazıları peygamber, bazıları da ilah olduğunu iddia ederler.
15. Şiiler Hz Ebubekir ve Hz Ömer (r.a) hakkında cibt ve tağut yakıştırmasını yaparlar.
16. Şiiler bazı ölülerin yeniden dirilip ahir zamanda dünyaya döneceğine (ricat) inanırlar. Bu inanışa göre 12. imam ahir zamanda gelecek Hz Ebubekr ve Hz Ömer’i çarmıha gerecektir.
17. Yine aynı inanışa göre 12.imamın ahirzaman da gelip müminlerin annesi Hz Aişe (r.anh)yi diriltip ona had cezası uygulayacağına inanırlar.
18. Hz Ömer (r.a)in öldürüldüğü günü en büyük bayram, şeref, müjde, büyük temizlik, bereket ve teselli günü olarak kabul ederler.
19. Şiiler kendi çocukları haricinde doğan bütün çocukları fahişe çocuğu sayarlar.
20. Şiiler bir kimseyle ancak nifak üzere muamele ederler.
21. Şiiler 12 imamın gaybı bildiğini iddia ederler.
22. Şiiler Hz Aişe (r.a) ve Hz Ömer (r.a)in kızı Hz Hafsa (r.a)’ya lanet okurlar.
23. Şiiler Allahtan başkasına kurban keserler ve adak adarlar.
24. Şiiler kaderi inkâr ederek şerri yaratanın Allah olmadığını iddia ederler.
25. 12 imamın hatadan masum olduğuna inanırlar.
26. 12 imam vasıta edilmeksizin Allahın rızasının kazanılamayacağını iddia ederler.
27. Allaha kulluk etmenin imamlara itaatle mümkün olacağını ve imamlardan başkasına itaat etmenin Allaha şirk koşmak olduğunu iddia ederler.
28. Hz Ömer (r.a)’i şehid eden Mecusi Ebu Lülüe’yi bir din kahramanı olarak kabul ederler.
29. Şiiler Hz Ali (r.a)nin bütün sahabelerden üstün olduğunu ve hilafetin ilk olarak onun hakkı olduğunu iddia ederler.
30. Şiiler Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) ölümünden sonra az sayıdaki bir topluluk dışında bütün sahabelerin mürted olduğuna inanırlar.
31. Şiiler Allahtan başkalarına, kullara dua ederler, onlardan yardım isterler.
32. ‘’12 imamlar olmuş ve olacak her şeyin ilmini bilirler. Hiçbir şey onlara gizli değildir’’ diye itikad ederler.
33. Şiiler Ehli Sünnet’in kanlarını ve mallarını mübah sayar.
34. Şiiler Hz hüseyin’in (r.a) Kerbelada ki kabrini ziyaret etmeyi Beytullahı hac etmekten daha faziletli sayarlar.
35. Şiiler Enes, Cabir ve Ebu Hureyre (r.hm) gibi meşhur sahabelere hakaret eder ve onlarıda tekfir ederler.
36. 12 imam ne zaman öleceğini bilir. Ve kendileri de ölmeyi istemedikçe ölmezler.
37. Tarih boyunca birçok kez Müslümanlarla kâfirlerin savaşlarında Yahudileri, haçlı Hıristiyanlarını, tatarları desteklemişler ve Müslümanlara karşı onlara dostluk göstermişlerdir.
38. Şiiler zındıklıkla, ilhadla, kasıtlı ve bolca yalan söylemekle tanınırlar.
39. ‘’İmamların dereceleri peygamberlerin derecesinden yüksektir.’’diye inanırlar.
40. Muta nikâhını mübah kabul ederler ve hatta muta çocuğunun daimi nikâh çocuğundan daha faziletli olduğuna inanırlar.
41- Şia, imameti İlahi bir iş ve bütün Masum İmamların (a.s) Allah tarafından atandığına inanır. Halifelerin kimler olacağına kuran nassı ile belirlendiğine inanırlar.
42- Şia Masum İmam’ın (a.s), Allah’ın izni ile ve imametlerini ispat etmek için tekvini velayete ve âlemdeki olaylara tasarruf etme kudretine sahip olduğuna inanmaktadır.
43- Şia, Masum İmam’ın (a.s), siyasi mercî, toplumsal konularda en üstün rehber, yargı makamına sahip olduğuna inanmakta ve Ona tam itaati kendisine vacip bilmektedir.
44- Şiaların özelliklerinden ve İslam’a göre de çok önemli olan konulardan biri İmam Ali’ye (a.s) ve diğer Ehl-i Beyt (a.s) imamlarına tam bir itaatkârlık içinde olunmasıdır. Ehl-i Sünnet kaynaklı birçok rivayette de geldiği gibi Allah’ın, insanların amellerini kabulünde ki şart ve ölçüsü Emir-ül Müminin Ali b. Ebi Talib’in (a.s) velayetini kabul etmektir.
[1]
45-Kur'an mahlûktur.
46-Allah, ahirette görülmeyecektir. Eğer görünürse mekân ve zamana muhtaç olur, derler.
47-imamete inanmak, imanın şartlarındandır. Allahın emri üzerine Hz. Peygamber tarafından tayin edildiği söylenen imamların sayısı 12 dir. Onların on ikincisi Mehdi Muntazar olup halen sağdır ve kıyametten önce zulümle dolmuş olan dünyayı adaletle doldurmak için gelecektir. Bundan dolayı Mehdinin zuhur edeceğine iman etmek gerekir.
48-İmamiyye göre kabir sorgusunda, İmamın kim? diye de sorulacak ve imamım Âlidir diyenler kurtulacaklar. O dostlarına ikram edip, düşmanlarını kovacaktır. Sırat, Allahın hüccetlerinin adıdır. Allah bu dünyada iken onları tanıyan ve onlara itaat edenlerin sırat üzerinde geçişine müsade edecektir. Ahirette ümmetlerinin hesaplarını imamlar ve vasileri verecektir. Nebinin ve imamların tarafına (şiasına)günahları sorulmayacaktır. Ayrıca yine İmamiyyeye göre cennet'e işaret eden her ayet Nebi, imamlar, onlara uyanlar ve taraftarları hakkında, cehenneme işaret eden her ayet ise onların düşmanları ve onlara karşı olanlar hakkındadır.
49-Abdest alırken ayakları yıkamayıp, çıplak ayağa mesh etmeleri.
50-Cuma namazını kılmayıp, yerine öğle namazını kılmaları.(imam gaib olduğu için)
51-Yolculukta mutlaka oruç tutmamayı şart koşmaları.
52-Günah işleyen kimseye Allah'ın mutlaka ceza vereceğine inanmaları.
53-Seferi durumu 48 km olarak kabul etmeleri.
54-Vahdeti Vucud gibi sapık ve batıl bir tasavvufi görüşü kabul etmeleri, benimsemeleri.
55-Dini önderlerinin, kabirlerini, geçmiş imamlarının kabirlerini, türbelerini putlaştırmaları, kutsallaştırmaları, çeşitli bid'at ve hurafeleri işlemeleri.
56-Kuranı kerime Sahâbe tarafından ekleme ve artırma yapılmıştır.
57-Kur’an’dan ‘Velayet Suresi’ ile ‘Ali ve Muhammed Ailesi’ lafızları çıkarılmıştır.
58-Kur’an’ın tertibi Allah ve Rasûlü’nün razı olacağı şekilde değildir.
59-Nahl Suresi 90. ayette geçen ‘fahşa’ Ebu Bekir, ‘münker’ Ömer ve ‘bağy’ ise Osman (Radıyallahu Anhum) dır.
60-Ebu Bekir ve Ömer ile o ikisini sevenler kafirdir.
61-Yahudiler namazı yıldızlar görününceye kadar tehir ederler, Rafiziler de akşam namazını aynı vakte geciktirirler.
62-Dua, ancak onların isimleri ve aracılıkları ile kabul edilir.
63- Burada toprak ile kastedilen; Râfızîlere göre el-Huseyn radıyallahu anh’ın kabrinin ça-murudur. Muhammed Nu’man el-Harisî de-nilen ve büyük âlimlerinden Şeyh el-Mufid, el-Mizar adlı kitabında Ebû Abdillah’dan şöyle dediğini naklediyor: “el-Huseyn’in kab-rinin çamuru her derde şifadır. O en büyük devâdır.”
64- Râfızî akîdesi ehl-i sünnetin mallarını ve kanlarını mubah sayar. es-Sadûk, el-İlel’de, Dâvûd b. Ferkad’a isnâd ederek der ki: “Ebû Abdillah’a şöyle dedim: “Nâsıbe (onlar Ehl-i Sünnet’e böyle derler) hakkında ne diyor-sun?” dedi ki: “Kanı helâldir böylelikle sen-den korkar. Eğer kimse seni görmeden onlar-dan birinin üzerine duvar devirebilirsen veya denizde boğabilirsen bunu yap.” Dedim ki: “Onun malı hakkında ne dersin?” dedi ki: “Gücün yettiği kadarını al.”
65- Râfızîler yalnızca kendi doğumlarının dı-şında hiçbir doğanı temiz görmezler. Haşim el-Bahranî, el-Burhan adlı tefsirinde, Meysem b. Yahya’dan o da Cafer b. Muhammed’den rivâyet ediyor: “Hiçbir yeni doğan yoktur ki iblislerden bir iblis onun doğumunda hazır bulunmasın. Eğer doğan çocuğun bizim Şîamıza âit olduğunu öğrenirse şeytan uzaklaşır. Şîamızdan değilse şeytan parmağını onun dü-bürüne sokar, zekerinden çıkarır. Eğer kız ise, parmağını fercine yerleştirir ve o facire olur. İşte o anda çocuk annesinin karnından çıktığında şiddetle ağlar.”
66- Râfızîler on iki imam’ın yönetimi dışındaki Raşid halifelerden bu güne dek ku-rulan bütün İslam devletlerini bâtıl sayarlar. En-Nu’manî’nin el-Kâfî bi Şerhi’l-Mazende-rânî ve el-Gaybet adlı eserlerinde, Ebû Ca-fer’in şöyle dediği rivâyet edilir: “el-Kâim’in -Râfızîlerin Mehdîsinin– sancağından önce yükselen her sancağın sahibi tağuttur.”
67- Şüphesiz Râfızîler matem törenleri düzenlerler, caddelerde ve şehir meydanlarda gös-teriler yaparlar. Huseyn radıyallahu anh’ın şehâ-detini hatırlamak için her sene ihtimam göstererek muharrem ayının ilk on günü siyah el-biseler giyerler ve bunun yakınlaştırıcı amellerden olduğuna inanırlar. Elleriyle yanaklarını döver, göğüslerine ve sırtlarına vururlar, yakalarını parçalayarak ağıt yakarlar “Ya Hu-seyn! Ya Huseyn” diye nidâlar ederler. Özellikle her sene Muharrem ayının onunda bunu yaparlar. Hatta kendilerini zincirlerle ve kılıçlarla döverler. Nitekim bunlar Râfızîlerin yaşamakta olduğu İran gibi ülkelerde görülmektedir.
68- Şia inancına göre Rasulullah (s.a.v)’in amcası Ebu Talib’in mümin olarak öldüğüne inanmaları.
………………………………
CAFERİ Şİİ VE RAFİZİLERİN İNANÇ ESASLARI
1. ALLAH İNANCI:
-Beda (ilimden önce cahil olma) sahibidir. Buna karşın imamları bütün ilimleri bilir, onlara gizli bir şey kalmaz.
-Zaman, mekan, keyfiyet, hareket, intikal ve cisimlerin sıfatlarından hiçbiriyle sıfatlanamaz. O nuzül etmez, dünyada ve ahirette asla görünmez.
2. KUR’AN İNANCI:
-Mahluktur.
-Sahâbe tarafından ekleme ve artırma yapılmıştır.
-Kur’an’dan ‘Velayet Suresi’ ile ‘Ali ve Muhammed Ailesi’ lafızları çıkarılmıştır.
-Cebrail (Aleyhi's-Selam) in getirdiği Kur’an 17000 (on yedi bin) ayetti, halbuki şu an 6236 ayettir.
-Kur’an’ı Allah’ın indirdiği şekliyle yalnızca Ali (Radıyallahu Anh) ve vasileri (imamlar) cem edebilir (bilebilir).
-Kur’an’ın tertibi Allah ve Rasûlü’nün razı olacağı şekilde değildir.
-Kur’an’da geçen tağut kelimesi ile kastedilen Ebu Bekir ve Ömer (Radıyallahu Anhuma) dir.
-Nahl Suresi 90. ayette geçen ‘fahşa’ Ebu Bekir, ‘münker’ Ömer ve ‘bağy’ ise Osman (Radıyallahu Anhum) dır.
3. SAHÂBE İNANCI:
-Sövme, hakaret ve tekdir etme (kafirlikle itham) üzere kuruludur.
-Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) den sonra Mikdam bin Esved, Ebu Zerr ve Selman-ı Farisi (Radıyallahu Anhum) haricindeki sahâbe dinden dönmüştür.
-Ebu Bekir ve Ömer ile o ikisini sevenler kafirdir.
-Ebu Bekir ve Ömer ile kızları Aişe ve Hafsa (Radıyallahu Anhum) ya lanet okurlar.
-İmamiye dininin gereklerinden bazıları:
a) Mut’a nikahını helal bilmek,
b) Temettü Haccı yapmak,
c) Ebu Bekir, Ömer ve Osman (Radıyallahu Anhum) dan beri (uzak) olmak,
d) Muaviye, oğlu Yezid ve Ali’ye karşı savaşan herkesten uzak olmaktır.
-Ömer (Radıyallahu Anh) in katledildiği günde düğün yaparlar ve onun katili olan Mecusi Ebu Lu’lu’ya ‘Şucauddin (Dinin Yiğidi/Kahramanı)’ derler.
4. YAHUDİLERLE BENZERLİKLERİ:
-Yahudiler ‘Mesih Deccal ve kılıç inene kadar cihad yoktur.’, Rafiziler ise ‘Mehdi gelip bir münadi de gökten seslenene kadar cihad yoktur’ derler.
-Yahudiler ‘Krallığa ancak Davud’un soyu layıktır.’, Rafiziler de ‘İmamlık ancak Ali’nin evladına layıktır.’ derler.
-Yahudiler namazı yıldızlar görününceye kadar tehir ederler, Rafiziler de akşam namazını aynı vakte geciktirirler.
-Yahudiler insanları ‘Yahudiler ve diğerleri’ diye ikiye ayırır ve kendi dışındakileri putperest olarak görürler. Rafiziler de ‘Velayet’i kabul etmedikleri için kendileri dışındakileri kafir sayarlar.
-Yahudiler Tevrat’ı tahrif ettiler, Rafiziler ise Kur’an’ın tahrif edildiğini iddia ederler.
-Yahudiler de Rafiziler de mestlere meshetmezler.
-Yahudiler Cebrail (Aleyhi's-Selam) e düşmanlık ederler, Rafizilerden Gurrabiyye fırkası ise vahyi Ali (Radıyallahu Anh) yerine Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e getirdiği için onun hata ettiğini söylerler.
5. HIRİSTİYANLARLA BENZERLİKLERİ:
-Hıristiyanlar hanımlara mehir ödemezler, mal gibi faydalanırlar. Rafiziler de mut’a nikahını helal sayarak böyle evlenirler.
6. YAHUDİ VE HIRİSTİYANLARIN ÜSTÜN YÖNLERİ:
-‘Dininizin en hayırlıları kimdir?’ diye sorulduğunda Yahudiler ‘Musa ve ashâbı’, Hıristiyanlar da ‘İsa’nın havarileri’ diye cevap verirler. Rafizilere de ‘Dininizin en şerlileri kimdir?’ denildiğinde ‘Muhammed’in ashâbı’ derler.
7. İMAMLARI HAKKINDAKİ İNANÇLARI:
-Allah’ın belirlemesiyle belirlenirler.
-İlahi koruma sonucunda masumdurlar (günah işlemezler).
-Yeryüzü, insanlar var oldukça imamsız kalmaz.
-Allah tarafından desteklenirler.
-Kulların amelleri bilgileri dahilindedir.
-Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hariç (melekler dahil) tüm mahlukattan üstün ve şereflidirler.
-Tüm nebilerden daha alimdirler.
-Allah onlarla bilinir ve onlarla Allah’a ibadet edilir.
-Sözleri ve emirleri Allah’tan indirilmiş gibidir.
-Göğün ve yerin ilmi, olmuş ve olacakların ilmi onların yanındadır.
-Varlıkların yaratılmasında vasıta ve sebeptirler.
-Ne zaman öleceklerini bilirler ve istedikleri zaman ölürler.
-Tekvini (yaratılışla ilgili) velayet hakları vardır.
-Dua, ancak onların isimleri ve aracılıkları ile kabul edilir.
-Nuh boğulmaktan, İbrahim ateşten, Musa Firavun’dan ve İsa (Aleyhimu's-Selam) asılmaktan onların hakkı için dua ettiklerinden dolayı kurtulmuşlardır.
-İlah ve Rab olduğuna inanmaksızın (ister diri, ister ölü, ister taş ve ister çamur olsun) Allah’tan başkasından istekte bulunmak şirk değildir.
-Onların helal kıldıkları helal, haram kıldıkları haramdır.
-Onlar Ali (Radıyallahu Anh) nin sulbünden Allah’ın çocuklarıdır.
-12. İmamları olan Kaim, h.255 yılında doğmuştur ve halen (şu an h.1428 yılındayız) yaşamaktadır.
-İmamlara bu şekilde inanmayanlar kafirdir.
8. RİCAT AKİDESİ:
-12. İmamları olan Kaim, ahir zamanda ortay çıkacak, siyasi düşmanlarını boğazlayacak ve diğer fırkaların gasbettiği hakları Şia’ya iade edecektir.
-Ebu Bekir ve Ömer (Radıyallahu Anhuma) onun zamanında asılacaktır.
-O, Aişe (Radıyallahu Anha) yi diriltecek ve ona had cezası uygulayacaktır.
-Zimmet ehli olan Yahudi ve Hıristiyanlarla barış yapacak ve onlardan cizye alacaktır.
9. TAKİYYE ( İNANCINDAN BAŞKASINI SÖYLEME / YAPMA ) İNANCI:
-En faziletli ameldir.
-Yapmayanın imanı yoktur.
-Dinin 9/10 u (onda dokuzu) takiyyedir, yapmayanın dini yoktur.
-Takiyyeyi terk edenin bu günahı ebediyyen mağfiret edilmez (bağışlanmaz).
-Takiyye ile bir münafığın arkasında kılınan namaz, imamlarının arkasında namaz kılmak gibidir.
-Mecbur kalınırsa takiyye olarak her türlü yemin edilebilir.
10. ÇAMUR AKİDESİ:
-Hüseyin bin Ali (Radıyallahu Anhuma) nin kabrinin çamuru her derde şifadır.
-O çamurla çocuklara tahnik (yeni doğan bebeğin ağzına konulması ki, Rasûlullah bunu hurma ile yapardı) yapılır.
-O, bir yere gönderilen herhangi bir şeyle beraber bulundurulursa onun için bir güvencedir.
-O vesile yapılarak Allah’tan istekte bulunulabilir. Buna tevessül etmek diyoruz.
-Şiiler seçkin bir topraktan, Sünniler ise başka bir (kötü) topraktan yaratılmıştır. Bu ikisinin karışımından Şiilerin günahkarları ortaya çıkmıştır. Sünnilerdeki salah ve güvenilirlik ise karışımdaki Şia toprağının etkisi sebebiyledir.
-Kıyamet günü Şia’nın günah ve cezası Sünnilere, Sünnilerin hasenatları ise Şia’ya verilecektir.
11. EHLİ SÜNNET HAKKINDAKİ İNANÇLARI:
-Malları ve kanları mübahtır.
-Şia dışındakiler pis olarak doğar.
-Şeytan parmağını her doğan çocuğun vücuduna sokarak zarar verir, çocuk da bu sebeple ağlar. Doğan Şii ise ondan uzaklaşır ve ona zarar vermez.
-Şia dışındakiler veled-i zinadırlar.
-Yahudi ve Hıristiyanlar aslen kafir, Ehli Sünnet ise mürtedir. (Dinden çıkan manasına gelen mürtedin küfrü, aslen kafir olanınkinden daha şiddetlidir. Bu sebeple tarih boyunca Ehli Sünnet’in aleyhine onlarla yardımlaşmışlardır. Özellikle Tatarların Müslümanları katletmesinde onların tarafında bulunmuşlar ve yardımlarını esirgememişlerdir.)
12. MUT’A İNANCI VE ONUN FAZİLETİ:
-Mut’a (para veya mal vererek geçici süreyle bir kadınla birlikte olma şeklindeki nikah şekli) dindir.
-Onunla amel edenler dinleriyle amel etmiş, inkar edenler ise dinlerini inkar etmiş olurlar.
-Mut’ayı inkar eden kafir olur.
-Mut’a çocuğu, şer’i nikah çocuğundan faziletlidir.
-Allah onlara sarhoş edici içecekleri haram kılmış, onun yerine mut’ayı helal kılmıştır.
-Mut’ayı bir kere yapan Hüseyin (Radıyallahu Anhuma) in, iki kere yapan Hasan (Radıyallahu Anhuma) ın, üç kere yapan Ali (Radıyallahu Anh) nin ve dört kere yapan da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) nin derecesinde olur.
-Mü’min bir kadınla mut’a yapan Kabe’yi 70 kere ziyaret etmiş gibi olur.
-Mut’anın bir sınırı yoktur, 1000 kere de yapılabilir.
-Aynı zamanda kadına dübüründen (makatından) yanaşmak (birleşmek) caizdir.
13. NECEF VE KERBELA İNANCI, ORALARI ZİYARETİN FAZİLETİ:
-Allah’ın haremi Mekke, Rasûlü’nün haremi Medine, Ali’nin haremi Kufe ve onların haremi ise Kum şehirleridir.
-Kerbela toprağı eklenmeseydi Kabe yaratılmaz ve faziletli kılınmazdı.
-Hüseyin (Radıyallahu Anhuma) in kabrinin ziyaret sevabı, makbul 20 hac ve 20 umreye, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile yapılmış 20 savaşa denktir.
-Bu ziyaret (hacıların Arafat’a çıkma günü olan) Arafe günü yapılırsa sevap, 1000 hac ve 1000 umre ile 1000 savaşa denk olur.
-Hüseyin (Radıyallahu Anhuma) in kabrini özürsüz olarak ziyaret etmeyi terk eden cehennem ehlindendir.
-Hüseyin (Radıyallahu Anhuma) in kabrini ziyaret, Arşı üzerinde Allah’ı ziyaret gibidir.
-Allah, Arafe günü (Arafat’ta vakfe yapanlara değil de) Hüseyin (Radıyallahu Anhuma) in kabrini ziyaret edenlere bakar.
-Allah melekleriyle birlikte, nebiler ve mü’minler de Ali (Radıyallahu Anh) nin kabrini ziyaret ederler.
-Ziyaret esnasında kabre yönelmek gereklidir. Çünkü o, Allah’ın yüzü olduğu için kıbleye yönelmek gibidir.
-İmamların türbelerinde kılınan namaz mescitlerde kılınandan üstündür.
-(Kabe’de değil de) Ali (Radıyallahu Anh) nin kabrinin yanında kılınan namaz, başka yerde kılınandan 100.000 (yüz bin) kat üstündür.
-(Kabe dahil) Kerbela’dan daha kutsal bir yer yoktur.
-Kufe Mescidi’nde kılınan farz namaz hac yerine, nafile namaz ise umre yerine geçer.
14. AŞURA ( MUHARREM’İN ONUNCU ) GÜNÜ İNANCI:
-Muharrem Ayı’nın ilk on günü Allah’a yakınlaştırıcı bir amel olarak siyah elbise giyerler.
-Aşura günü ise yanaklar, göğüsler ve sırtlarını döverler, bazen bunun için zincir ve kılıç kullanırlar.
-Yakalarını parçalayarak ağıtlar yakarlar.
-Aşura günü törenlerinde ayrıca;
a) Ömer ismini verdikleri bir köpeği ortaya getirerek bastonla döverler ve taşlarla öldürürler.
b) Aişe ismini verdikleri bir oğlağı ortaya getirerek tüylerini yolarlar ve öldürünceye kadar döverler.
-Bütün bunlar Allah’ın şiarlarına (gösterge ve değerlerine) tazim (yüceltme) sayılır.
15. BEY’AT ( EMİRE TABİ OLMA ) İNANCI:
-Kaim dışındaki her sancak sahibi emir tağuttur.
-Diğer emir ve hakimlere itaat, takiyye olarak caizdir.
-Üç raşit halife gaspçı, zalim ve mürteddirler.
-O üçüyle beraber olup anlara yardım edenler de tağut ve zalimdirler.
16. RAFİZİLERLE YAKINLAŞMANIN HÜKMÜ:
-Allah’ın Kitabı’na hakaret ederek O’nu başka türlü yorumlayan,
-Kur’an’da eksiltme ve artırma olduğunu iddia eden,
-Fatıma (Radıyallahu Anha) ya Kur’an’dan sonra da ilahi bilgiler nazil olduğunu iddia eden (Fatıma’ya Nebi’den sonra Cebrail tarafından Levh-i Fatıma diye adlandırdıkları bir vahyin getirildiğini iddia etmektedirler),
-İmameti nübüvvet (peygamberlik), hatta ondan daha üstün gören,
-İmamların meleklerden ve nebilerden daha üstün olduğuna inanan,
-İmamlarını Allah’a mahsus olan bazı sıfatlarla sıfatlayan,
-Ali, Hasan, Hüseyin (Radıyallahu Anhum) ve imamlarından istekte bulunup onlara yalvaran,
-Birkaçı dışında sahâbenin kafir olduğuna inanan,
-Takiyye adı altında yalanı ve aldatmayı din kabul edinen,
-Ve daha bir çok sapıklıklarla donanmış olan bu taifeyi;
a) Dost edinmek,
b) Onlarla yakınlaşmak,
c) Yardımlaşmak,
d) Allah’ın ismini ansalar bile kestiklerini yemek,
e) Kardeşlik ve muhabbet çağrılarını kabul etmek caiz değildir.
Çünkü;
-Dr. Nasır el-Kifari onların Müslümanlardan ayrılmış olduklarını haber vermiş,
-İmam Malik onlarla konuşmaktan ve onlardan rivayette bulunmaktan sakındırmış, İslam’dan nasipleri olmadığını söylemiş ve sahâbeye buğz etmeleri sebebiyle onların kafir olduklarına hükmetmiş,
-İmam Kurtubi, İmam Malik’in bu görüşünün isabetli olduğunu belirterek sahâbeyi küçük gören ve onlara dil uzatan kimselerin Allah’ın buyruğunu reddetmiş ve Müslümanların şeriatlarını iptal etmiş olacaklarını söylemiş,
-İmam Şafi, Rafiziler kadar yalancı şahitlikte bulunan kimse görmediğini bildirmiş,
-İmam Ahmed bin Hanbel, Ebu Bekir ve Ömer (Radıyallahu Anhuma) e buğz edenlerden uzak durulması gerektiğini, onlara ve Aişe (Radıyallahu Anha) ye söven kimseyi Müslüman olarak kabul etmeyeceğini belirtmiş,
-Kufe Kadısı Şureyk bin Abdullah, Rafiziler dışında herkesten ilim alınabileceğini, onların hadis uydurarak onu din edindiklerini söylemiş,
-Şeyhu’l-İslam İbni Teymiyye, Rafiziliğin aslının zındıklık, ilhad, kasıt ve yalan olduğu, bunun ise münafıklık olduğu görüşüne gitmiş,
-el-Firyabi, Ebu Bekir (Radıyallahu Anh) e sövenin kafir olduğunu ve cenaze namazının kılınmayacağını belirtmiş,
-İbni Hazm, Rafizilerin Müslüman olmadığını söylemiş,
-Suudi Arabistan’da bulunan ve Abdulaziz bin Abdullah bin Baz başkanlığında, Abdurrezzak Afifi, Abdullah bin Ğudeyyan ve Abdullah bin Kuud’dan oluşan Daimi Fetva Komisyonu ise, onların dinden çıkmış kafirler oldukları fetvasını vermiş,
-Abdullah bin Abdurrahman el-Cibrin ise, onların sıkıntı ve bolluk anlarında Ali ve oğullarına (Radıyallahu Anhum) ve imamlarına seslenip dua ettiklerinden dolayı onların İslam’dan çıkaran ve öldürülmelerini hak eden büyük şirk işleyen müşrik olduklarını, Ali (Radıyallahu Anh) ye ilahi vasıflar verdiklerinden dolayı da mürted olduklarını, kalplerinde olmayanı söylediklerinden dolayı da münafıklık yaptıklarını haber vermiştir.
Allahu a’lem ve’s-salatu ve’s-selamu alâ Rasûlina Muhammed ve’l-hamdu lillahi Rabbi’l-alemîn.
*Bu yazı Abdullah bin Muhammed es-Salih’in yazdığı ‘Yedi İklim Kitabevi’nden çıkan ‘Caferi, Şii ve Rafizilerin (Kendi Ağızlarından) İnanç Esasları’ isimli kitabın özetidir.
…………………………………….
ŞİALAR şiiler hakkında kafir hükmü veren ehlisünnet alimlerinin sözlerini naklediyoruz.biiznillah imam Ahmed bin Yunus (öl: 227 hicri) Ahmed bin Hanbel onun hakkında bir talebesine sunları söyler: “Ahmed bin Yunus’a git. O islam’ın alimidir.” [Tezhip el Tezhip: 1/29] Kutubi Sitte alimleri ondan hadis rivayet etmistir.Rafiziler hakkında hükmünü ibni Teymiye söyle nakletmektedir; “Dedi ki; ‘Eger bir Yahudi ile bir rafizi koyun keserlerse ben yahudinin kestiginden yerim. Ama rafizinin kestiginden yemem. Çünkü o İslam’dan dönmüstür. (mürtet olmustur)” [Sarimu’l-Meslul: 570] imam Buhari (r.a.) dedi ki; “Namazımı cehmiye ve rafiziler ya da hıristyan ve yahudiler arkasında kılmakta fark görmüyorum. Onlara selam verilmez. Hastaları ziyaret edilmez. Onlarla nikâh yapılmaz. Sahitlikleri kabul edilmez ve kestikleri yenmez” [Halku Af’al el’ibad: 125] İbn Hazm (r.h) der ki; “Hristyanların (rafizilerin iddasına göre) ‘Kur’an degistirilmistir’ sözüne gelince rafiziler aslen Müslüman degildir. O bir fırkadır. İlki peygamber efendimiz (s.a.v) den 25 sene sonra ortaya çıkmıstır. Küfür ve yalan konusunda Yahudi ve hıristyanları takip ederler.” [El fasl: 2/213] Abdulkadir El Bagdadi öl:429 h. dedi ki; “Küfrün herhangi bir çesidini duymayalım veya görmeyelim ki, illa o çesitten bir çesidini rafizi mezhebinde buluruz.” [El-Milel: 52] Yine söyle dedi; “Allah hakkında ‘Ona bir sey belirdi’ demeleri sebebiyle onları tekfir etmek vaciptir. Sözleri söyledir; ‘Allah bir sey ister sonra o sey ona belirir. Ve onlar sunu iddia ettiler; “Eger Allah’u Teâlâ bir seyi emredip sonra o seyin hükmünü kaldırıyorsa, ona bir sey belirdiginden dolayıdır…” (Aynı eser) imam bni Kesir Ed-Dimaski (r.h.) Allah u Teâlâ’nın su ayeti konusunda sunu söyledi: “Muhammed, Allah'ın elçisidir. Ve onunla birlikte olanlar da kâfirlere karsı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah'tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hosnutluk arayıp-isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İste onların Tevrat'taki vasıfları budur: İncil'deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmıs, derken onu kuvvetlendirmis, derken kalınlasmıs, sonra sapları üzerinde dogrulup-boy atmıs (ki bu,) ekicilerin hosuna gider. (Bu örnek,) Onunla kâfirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir magfiret ve büyük bir ecir va'detmistir.” [Fetih: 29] imam Malik bu ayetten, sahabelere bugz eden kisilerin kâfir olacagı hükmünü çıkarmıstır. Dedi ki; “Çünkü sahabeler kâfirlere nefret verirler. Kim sahabe (r.a.) a bugz ederse bu ayete binaen kâfir olur. Bu konuda bazı âlimler onlara muvafakat etmistir.” [İbn Kesir: 4/129] Muhammed Ali Es-Sevkani (r.h.) dedi ki; “Rafzilerin ve davetinin aslı, dindeki insanları aldatmak ve Müslümanların seriatına muhalefet etmektir. Ne kadar acayiptir ki İslam uleması ve din sultanları bunları bu apaçık ve büyük münkerde devam etmelerinde terk ettiler. Bu problemli kisiler, bu temiz seriatı reddetmek ve ona muhalefet etmek isteyince, onu tasıyanların sahsiyetlerine dil uzattılar. Çünkü seriata ulastıracak yol ancak onlardan geçer. Bu seytani vesilelerle ve lanetlik bahanelerle aklı zayıf olanları yanılttılar. Onlar en hayırlı halifeye küfredip lanet ederler. Seriata karsı inatçılıgı ve ‘kullardan ahkâmı kalkmıstır’ sözlerini gizlerler. Büyük günahlar arasında bu kötü vesileden kötüsü yoktur. Çünkü o Allah’a,Rasulüne (s.a.v) ve seriatına dik kafalılık demektir. Velhasıl onlar su dört büyük günah içindedirler ve her biri apaçık küfürdür; Birincisi: Allah’a inat etmek. İkincisi: Rasulüne (s.a.v.) inat etmek. Üçüncüsü: Temiz olan seriatına inat edip onu iptal etmeye çalısmak. Dördüncüsü: Sahabeleri (Allah onlardan razı olsun) tekfir etmek. Hâlbuki onlar (sahabeler) Allah’ın kitabında; “kâfirlere karsı siddetli”, “Allah’u Teâlâ onlarla kâfirleri öfkelendirir” ve “Allah onlardan razı olmustur” diye vasf edilmistir. Hâlbuki temiz olan seriatımıza göre bir kimse bir Müslümanı tekfir ederse kâfir olur. Delili; Buhari ve Müslim’in İbni Ömer’den rivayetlerine göre Rasulullah (s.a.v.) söyle buyurmustur; ‘Eger bir adam kardesine <> derse ikisinden birine döner. Eger dedigi gibiyse bir sorun yoktur. Ama degilse kendisine döner’ Bu kaideye göre, her kötü bir rafizi bir sahabeyi tekfir etmesi ile kendi küfre girmis oluyorsa, bazılarını bırakıp bütün sahabeyi tekfir eden ne olur?” [Usul Mezheb El Sia Lil Kifari: 3/1270-1271] Tefsirci imam Alusi (r.h.) dedi ki; “Maverau’n-Nahir âlimlerinin çogu İsna aseriyye fırkasının (rafiziler) kâfir olusuna, mallarının, kanlarının helalligine ve kadınların helalligine hükmetmislerdir. Çünkü onlar sahabeyi kirama (Allah onlardan razı olsun) küfretmektedirler. Özellikle de peygamberimizin gözü ve kulagı mesabesinde olan seyheyne (Ebu Bekir ve Ömer) küfretmektedirler. Sıddık’ın hilafetini red ediyorlar. Müminlerin anası olan Aise’ye, Allah onu arındırmasına ragmen iftira atmaktadırlar. Hepsi Ali’yi üstün tutmaktadırlar. Hatta Ulul azim peygamberlerin haricindeki peygamberlere üstün tutmaktalar. Ve Kur’an’ın eksiklikten ya da fazlalıktan arınmıs oldugunu kabul etmemektedirler.” [Usul mezhep el rafida: 3/1271] ibni Teymiye söyle dedi; “ilim ehli olsun veya digerlerinden olsun, kim bunlarla savasmanın hükmü,(caiz olan bir tevile göre) halifeye karsı çıkmıs asilerle savasmanın hükmü gibidir derse, o hatalıdır ve islam seriatı hakikati konusunda cahildir. Çünkü bunlar Rasulullah (s.a.v)’in bizzat seriatının ve sünneti seniyyesinin dısına çıkmıslardır. Onlar Haruri olan Haricilerin uzaklasmalarından daha çok uzaklasmıslardır. Onlar için geçerli olabilecek te’vil Müctehid imamların kaynaklarda ictihad etmesi gibi beyanı olmayan seylerde te’vili gibidir. Ama bunların kitap veya sünnet ve icma da böyle te’villeri yoktur. Ama onların tıpkı Yahudi ve hıristyanlarda olan te’villeri gibi te’villeri vardır. Onların te’villeri arzularına uyan kisilerin te’villerinin en kötü cinsidir.” [Mecmu’l-Fetava: 28/482] .............2................... Ahmed bin Hanbel (r.a) diyor ki: “İster Cehmiyye, Kaderi yada Şia olsun eğer ki -kendi yollarına- davet ediyorlarsa, onlara ne selam verilir ne de cenaze namazları kılınır”( es-Sunneti li’l Hallal : rakamul eser: 785) Musa bin Harun bin Ziyad (r.a) dedi ki: Muhammed bin Yusuf’dan işittim ki: Adamın bir tanesi Ebu Bekr (r.a)’e sövenin hükmünü soruyor. O’da dedi ki: Kafirdir. Adam da dediki: Cenaze namazı kılınırmı? O’da dedi ki: Hayır. Bende sordum ki: Adam “Allah’dan başka ilah yoktur diyor, biz onu ne yapacağız? O’da dedi ki: Ona ellerinizle dokunmayın, odunlarla çukuruna kadar taşıyıp gömün.”( el-Sunneti li’l Hallal : rakamu’l eser: 794) Muhammed bin Yusuf (r.a) diyor ki: “Cehmiyyeleri ve Rafizi şiileri ancak zındıklar olarak görüyorum.”( Şerh Usulü İtikadi Ehli Sünne ve Cemaa 1545/8) Ahmed bin Yunus (r.a) diyor ki: “Ben Şiilerin kestikleri eti yemem, çünkü onlar bana göre mürteddirler.”( Şerh usulu itikadi ehli sunne vel cemaa: 1546 / İmam Şafii (r.a) diyor ki: Ey Malik! Eğer Şiilerin adamlarını köle olarak almak ya da evimi tamamen altınla doldurmalarını isteseydim, onlar için Ali (r.a) adına yalanlar uydururdum ve bunu yapardım. Fakat ben Allah’ın adına yemin ederim ki O’nun adına hiç yalan uydurmadım. Seni hevalarına uymuş, saptırıcılardan sakındırırım. Onların en şerlileride Şiilerdir. Şiilerin imtihanı ile Yahudilerinkisi aynıdır: Yahudiler dedi ki: “Sultanlık ancak Davut (a.s) un soyuna verilir.” Şiiler dedi ki: “Emirlik ancak Ali (r.a) nin soyuna verilir.” Yahudiler dedi ki:“Mesih ve Deccal çıkana kadar ya da İsa (a.s) semadan inene kadar Allah yolunda cihad yoktur!” Şiiler dedi ki: Mehdi zuhur edip sonra gökten birisi nida edene kadar Allah yolunda cihad yoktur!” Yahudiler akşam namazını yıldızlar gökyüzünü kaplayana dek ertelerler! Aynı şekilde Şiilerde! Ve Nebi (s.a.v) buyuruyor ki: “Ümmetim akşam namazını yıldızların gökyüzünü kaplamasına kadar ertelemedikçe hayır üzeredir, fıtrat üzeredir” Yahudiler elbiselerin sarkıtırlar (uzun bırakırlar) ve aynı şekilde Şiilerde! Yahudiler kıbleden az da olsa yüzlerini çevirirler, aynı şekilde Şiilerde! Yahudiler Tevratı tahrif ettiler, aynı şekilde Şiiler Kuranı tahrif etti! Yahudiler tüm Müslümanların kanlarını helal görmekteler aynı şekilde Şiilerde! Yahudiler boşanmanın üç defa olduğunu kabul etmezler ve aynı şekilde Şiiler! Yahudiler kadınlar için iddet olmadığını söylüyorlar, aynı şekilde Şiiler! Yahudiler Cibril (a.s)’e buğz etmekte ve o bizim meleklerden düşmanızdır demektedirler. Şiiler de: Yanlışlıkla Muhammed (s.a.v)’e vahy indirdi demektedir. İki konuda Yahudi ve Hıristiyanlar Şiilerden daha üstündürler: Yahudilere sordular: Sizin en hayırlı milletiniz kimdir? Dediler ki: Musa (a.s)’nın ashabı Şiilere sordular: Sizin milletinizin en şerlileri kimlerdir? Dediler ki: Muhammed (s.a.v)’in ashabı Hıristiyanlara sordular: Sizin milletinize bağlı olanların en hayırlıları kimlerdir? Dediler ki: İsa (a.s)’nın havarileri (yardımcıları) Şiiler’e sordular: Sizin milletinize bağlı olanların en şerlileri kimlerdir? Dediler ki: Muhammed (s.a.v)’ in havarileri. Onlara bağışlanma dilemekle emrolundular lakin bunlar onlara sövdüler ve kınından çıkarılmış kılıçlar kıyamet gününe kadar boyunlarının üzerinde olacaktır biiznillah.”( Şerh usulu itikadi ehli sunne vel cemaa: 1549 / İmam Gazali Buyuruyorki ; “ Şiilerin İki Yönden Tekfir Edilmesi Gerekir; Birincisi Şudurki Onlar Ehli Sünenti Tekfir Ederler ve Kafir olarak Bilirler bu sebep ile Bize Kafir Dyen Kafirdir, İkincisi ise şudurki Onlar Sahih Hadisleri Red ediyorlar Hz. Peygamber sav. sözlerini red ediyorlar, Bu sebeplede tekfirleri gerekir. (fedaul Batıniyeden Özetle) Abdulkadir El Bağdadi öl:429 h. dedi ki; “Küfrün herhangi bir çeşidini duymayalım veya görmeyelim ki, illa o çeşitten bir çeşidini rafizi mezhebinde buluruz.” [El-Milel: 52] Yine şöyle dedi; “Allah hakkında ‘Ona bir şey belirdi’ demeleri sebebiyle onları tekfir etmek vaciptir. Sözleri şöyledir; ‘Allah bir şey ister sonra o şey ona belirir. Ve onlar şunu iddia ettiler; “Eğer Allah’u Teâlâ bir şeyi emredip sonra o şeyin hükmünü kaldırıyorsa, ona bir şey belirdiğinden dolayıdır…” (Aynı eser)
Copy and WIN :
http://ow.ly/KNICZ
[1] Menakıb-i Harezmi, s.19 ve 252.