H
Çevrimdışı
Hoca Meyhaneye Girip Davet Yapıyor HELAL OLSUN
Türkiye'de böyle bir şey olsa ne olur merak ediyorum. Tahmin etmesi hiç de zor değil aslında.
Hemen başlarlar "hoca seni ilgilendirmez,benim kalbim temiz" vs. demeye.Birde tebliğ yaparken mukaddesata küfür eden kafirler çıkabilir.Sonra bir bakmışsınız ki tebliğ yapacam diyerek gittiğiniz yerde kafirleri öldürüyorsunuz.Gerçi görüp anlayan için bu da bir tebliğdir.
Bir kere o insanı tekfir ettikten sonra,artık kazanma yolu kalmıyor,halbuki önce onu kazanmak için gayret etmek yani ona bütünüyle hakikatı anlatmak lazım,ona temel meseleleri öğretmeden yüzeysel bir bir şekilde onu yargılamamak lazım,dün celalettin vatandaşın siyerini okurken şu husus dikkatimi çekti ki gerçi daha öncede muhakkak okuyan ve dikkatini çeken olmuştur.biz de tekfir edelim zaten tek yaptigimiz bu.inanin ki tekfir edilen adamlar Kadar bir calismamiz yok.tabi bu onlarin yapmis oldugu kötü seyleri iyi göstermez ama yinede adamalr calisiyor.biz dört tane kitap okuyup tekfire basliyoruz.zaten yillardir yapilan bir hata var gerek yeni olnalr gerekse yenilere akideyi anlatanlarda var.ilk yapilan sey gidsip önce evdekileri sonra etrafdakileri tekfir etmek.adam daha namazi bilmiyor anam babam insanlara bakarak bayram namazhinaq gidiyor bu adama git tekfirden basla.vallahi ben kendim degil ama benden bir dönem önce islamiyete girenler vardi bundan 12 yil önce falan bunalr hemen herkesi tekfir ettiler ve ardindan kimsenin yüzüne bakip hicbirsey diyecek halimiz kalmadi.ama Metod bu degildi.
dediklerine katılmakla birlikte zatu envad hadisesinde olduğu gibi 1 kez yapıp uyarıldıktan sonra onu terkeden insanlarla sürekli ikaz edilmelerine rağmen şirki sürekli işleyen insanları aynı kefeye koymamak gerekirBir kere o insanı tekfir ettikten sonra,artık kazanma yolu kalmıyor,halbuki önce onu kazanmak için gayret etmek yani ona bütünüyle hakikatı anlatmak lazım,ona temel meseleleri öğretmeden yüzeysel bir bir şekilde onu yargılamamak lazım,dün celalettin vatandaşın siyerini okurken şu husus dikkatimi çekti ki gerçi daha öncede muhakkak okuyan ve dikkatini çeken olmuştur.
İslâm'a girişlerinin üzerinden henüz kısa bir süre geçmiş bulunan ve Müslü*manlıkları bireysel bir düşünce çabasının sonucu olmaktan ziyade, politik bir tercihe dayanan Kureyş topluluğu, orduda yaklaşık iki bin kişilik bir grup halinde yer alıyordu. Cahiliye inançları bir çoğunun kalbinde hâlâ canlı ve güçlüydü. Bu nedenle gerek yolculuk sırasında ve gerekse savaş sırasında İslâm'ı içlerine sindi-rememiş olmanın veya İslâm'ı bilmiyor olmanın etkilerini her fırsata açığa vurdu*lar. Bunun ilk örneklerinden birisi Mekke çıkışında yaşandı. Kureyş'in, Mekke dı*şında, Zâtu Envat ismiyle anılan büyükçe bir ağacı vardı. Dışarıdan gelen hacılar silahlarını ve elbiselerini bu ağaca asar veya yanına bırakırlardı. Dolayısıyla o ağaç müşrikler için kutsal bir nitelik kazanmıştı. Kureyş'in putlarından birisi de o ağaç*tı. Müslüman olmalarıyla birlikte o ağaç Kureyş için herhangi bir ağaç olmuş, kut*sallığını yitirmişti. Ancak bir türlü onun gibi bir kutsal ağaca sahip olma duysu-nu içlerinden atamamışlardı. Bu nedenle, ordu Mekke'den yola çıkıp Hevazin böl*gesine doğru giderken yolda karşılaştıkları büyükçe bir ağaç, kalplerindeki.şirk kalıntılarını açığa vurmalarına neden oldu. İçlerinden bazıları Resulüllah'ın yanı*na gelip müşriklerin Zâtu Envat'ı gibi Müslümanların da Zâtu Envat'ı olmasını ar*zuladıklarını söylediler. Bu isteklerinin gereği olarak da, Resulüllah'tan yakınla*rında bulunan yaşlı ağası Zâtu Envat ilan etmesini istediler. Resulüllah şaşırdı; di*le getirilen istek, İslâm'da olmayan, tamamıyla şirkin gereklerine uygun bir istek*ti. Şaşkınlık ve kızgınlıkla; 'Allahu Ekber!' dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: 'Var*lığım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki sizler de kavminin Musa'dan istekte bulunduğu şey gibi bir istekte bulundunuz. 'Onlar Musa'ya 'Ey Musa! Onların tanrı*ları gibi sen de bize bir tanrı yap' demişlerdi. Musa da ' Siz ne kadar cahil bir toplu*luksunuz' demişti [52] Bu bir gelenektir ve siz o eskilerin geleneğine uyuyorsunuz. [53] Re*sulüllah bu sözleriyle söz konusu isteğin dayanağı olan şirki gösterdi ve sakındır*dı. Yeni Müslüman oldukları için onları cezalandırma veya ağır bir kınama yolu*nu seçmedi.
[52] Resulüllah bu sözüyle Araf sûresi 138. ayette anlatılan durumu hatırlatıyordu.
[53] Ahmed, Müsned, V/218; İbn Hişam, es-Siretü'n-Nebeviyye, IV/85; Vakıdî, Meğazi. m/891.
müslümanım diyen insanların bu yeni müslüman olmuş mekkelilerden bir farkı yok,çünkü dinlerini bilmiyorlar,atadan dededen,taklidi olarak neyi biliyorsa o,araştırma yok,büylelerini direk dışlamak yerine anlatıpta kazanamk lazım,şayet anlattıktan ve ona kavrattıktan sonrada aynı durumunda ısrar ederse o zaman başka..
Dün menzil sofilerinden biriyle konuşuyorduk,tasavvuf kitablarında öğretilen çoğu şeyleri kuranı kerimde geçiyor biliyor,düşününki Rabıta kuranı kerimde var diyor,şimdi büyle birine direk sen şüylesin veya büylesin desek ne olacak?ama güzellikle gel kardeşim kuranı kerime efendimizin sünnetine hayatına bakalım deyip ona bu şekilde izah edilirse daha yerinde olur ki öylede oldu ve aklım karıştı araştırmam lazım dedi ve gitti.,sonuç ne olur bilemem ama artık öğrendiklerinde bir yanlışlık olduğuna inandı..
Selametle
şirk ile birlikte yaşama çağımızın en büyük fitnelerindendir.Tevhidi gerçeği kavrayamayan bir çok kişi tasavvufun tatlı ve yumuşak söylemlerine aldanıyorlar.Cihad konusuna gelince bu tür kişiler tatlı su balığı gibi mekan değiştirmekten korkmaktadırlar.Halbuki bu söylemlerde o kadar ileri gidiliyor ki vahdetçiler,uçanlar kaçanlar,şeyhlerine bağlılık ahdine tutulanlar,medet ve şefaat dilemeler ile noktalanıyor.Bu kişiler genelde gerçekleri kör taklid ile kabulleniyorlar,araştıma ve akl etme gibi bir girişime sokulmuyorlar.Bunun sebebi de,şeyhlerinin telkin ettiği fikirleri eleştirmekten aşırı şekilde korkmaları ve başlarına bir bela ve sıkıntı geleceği endişesindendir.Liderleri böyle konularda bağlılık verdikleri mürit ve cemaatlerine hikayeler ve efsaneler anlatıp,tarikat ehli ölenlerin ve kalanlarının gözetleyip yardım ve sıkıntı vereceği düşüncesini aşılıyorlar ve dolayısıyla bu durumda eleştirilemez bir putçu inanç ortaya çıkıyor.Bu kişiler ibadetlerinde çok titiz ve dikkatli olmalarına rağmen,tevhidi bağlamda şirk bataklığında yüzmekten şeyhleri nedeniyle rahatsız olmamaktadırlar.dediklerine katılmakla birlikte zatu envad hadisesinde olduğu gibi 1 kez yapıp uyarıldıktan sonra onu terkeden insanlarla sürekli ikaz edilmelerine rağmen şirki sürekli işleyen insanları aynı kefeye koymamak gerekir
şirk ile birlikte yaşama çağımızın en büyük fitnelerindendir.Tevhidi gerçeği kavrayamayan bir çok kişi tasavvufun tatlı ve yumuşak söylemlerine aldanıyorlar.Cihad konusuna gelince bu tür kişiler tatlı su balığı gibi mekan değiştirmekten korkmaktadırlar.Halbuki bu söylemlerde o kadar ileri gidiliyor ki vahdetçiler,uçanlar kaçanlar,şeyhlerine bağlılık ahdine tutulanlar,medet ve şefaat dilemeler ile noktalanıyor.Bu kişiler genelde gerçekleri kör taklid ile kabulleniyorlar,araştıma ve akl etme gibi bir girişime sokulmuyorlar.Bunun sebebi de,şeyhlerinin telkin ettiği fikirleri eleştirmekten aşırı şekilde korkmaları ve başlarına bir bela ve sıkıntı geleceği endişesindendir.Liderleri böyle konularda bağlılık verdikleri mürit ve cemaatlerine hikayeler ve efsaneler anlatıp,tarikat ehli ölenlerin ve kalanlarının gözetleyip yardım ve sıkıntı vereceği düşüncesini aşılıyorlar ve dolayısıyla bu durumda eleştirilemez bir putçu inanç ortaya çıkıyor.Bu kişiler ibadetlerinde çok titiz ve dikkatli olmalarına rağmen,tevhidi bağlamda şirk bataklığında yüzmekten şeyhleri nedeniyle rahatsız olmamaktadırlar.
kitabtan bahsetmişken şu olay çok garibime gitti,yine aynı şekilde huneynden bahsedilirken şu olay cereyan ediyor..dediklerine katılmakla birlikte zatu envad hadisesinde olduğu gibi 1 kez yapıp uyarıldıktan sonra onu terkeden insanlarla sürekli ikaz edilmelerine rağmen şirki sürekli işleyen insanları aynı kefeye koymamak gerekir
bir de şunu anladım,tasavvuf cemaatlerine giren ve belli bir çevreye sahip olan kişiler,o kişilerden beri olmakla kınanmaktan ve yalnız kalmaktan korkmaktadırlar.Ayrıca nankör ve hain ilan edilmekten korkmaktadırlar.Bu nedenle aleyhlerinde bir söz söylendiği zaman kibir yapmaya başlarlar.Bu cemaatlerinden ayrılmaları,peygamberimiz zamanında Peygamberimizin amcası ebu Talibin durumu gibi çok zor olmaktadır.Bu yüzden onları bu yoldan çevirebilmek için,onlara yalnız kalmayacağını,nankörlük olsada doğruya ulaşmada bunun bir bedel kabul edilmesi gerektiğini ve sabırlı ve cesaretli olunması gerektiği hususlarında telkinler yapılması gerekiyor.Hidayet bütün bunlara karşın Allahtandır.dediklerine katılmakla birlikte zatu envad hadisesinde olduğu gibi 1 kez yapıp uyarıldıktan sonra onu terkeden insanlarla sürekli ikaz edilmelerine rağmen şirki sürekli işleyen insanları aynı kefeye koymamak gerekir
islamda insanlar la ilahe illalah diyerek islama girer bununla ilgili delil oldukça fazladır ama la ilahe dedikten sonra putlarınıda kırması ve terketmesi gerekir yoksa ikisini bir arada yürütmesi imkansız olur bir hindu islama girdiğinde la ilahe illallah dedikten sonra ineğide kesmesi gerekir günümüzdede bir kimse islama girdiğinde demokrasi yi reddetmesi gerkir bir sofi la ilahe dediğinde himmet putunu rabıta putunu kırması gerekir bir mealci la ilahe dediğinde sünnetin teşri değerini kabul etmesi gerekirkitabtan bahsetmişken şu olay çok garibime gitti,yine aynı şekilde huneynden bahsedilirken şu olay cereyan ediyor..
Kuşatma günlerce sürdü. Sakifler teslim olmaya yanaşmadılar. Ebû Süfyan'm ve Ebû Musa ei-Eş'arî'nin Sakillerle çok eskilere dayanan bir dostlukları vardı. Resulüllah'tn isteği ile değişik zamanlarda kaleye gidip Sakiflerle görüştüler. Teslim olmalarını istediler. Ancak teklifleri kabul görmedi. Bu sefer Sakifler arasında se*vilip, kendisine saygı duyulan Uyeyne b. Hısn kaleye gönderildi. Ona verilen gö*rev de Sakillerden teslim olmalarını istemek ve Resulüllah adına teslim şartlarını görüşmekti. Uyeyne b. Hısn, İslâm saflarında yer almasına rağmen kalbindeki ca-hiliye duygularını terk edememiş, islâm düşmanlığını içinden söküp atamamış bi*risiydi. Kaleye girince Sakilleri teslim olmaya davet etmek yerine, Müslümanların aleyhine kışkırttı. Müslümanlara karşı direnmelerini istedi. Resulüllah'm yanında döndüğünde de Sakifleri İslâm'a davet ettiğini, Müslüman olmayacaklarsa teslim olmalarını, boşuna direnmemelerini söylediğini bildirdi. Ancak çok geçmeden Re*sulüllah işin gerçeğinden haberdar oldu ve Uyeyne'nin yalanını yüzüne vurarak, yaptığı işi, söylediği sözleri bütün ayrıntılarıyla kendisine bildirdi. Uyeyne hatası*nı anladı ve affını istedi. Resulüllah herhangi bir şey demedi.
konunun devamında ganimet hususunda şüyle deniliyor
Daha Önce yapmadığı bir şekilde ganimet dağılımında farklı bir yöntem izleyip, henüz İslâm'a yeni girmiş Kureyşlilere daha fazla ganimet verdi. Kureyş liderlerinden ve yakınlarından Ebû Süfyan, Ebû Süf-yan'm oğlu Muaviye, Hakim b. Hizam, Haris b. Haris, Safvan b. Ümeyye, Abbas b. Mirdas, Gatafan lideri Uyeyne b. Hısn, Temim lideri Akra b. Habis kendilerine ga*nimetten fazla pay verilen kimselerdi. Resulüllah onları verdiği mallarla İslâm'a yaklaştırmayı ve kalplerini değiştirmeyi umuyordu. Umduğu şey de zamanla ger*çekleşti. Safvan b. Ümeyye bunu şöyle açıklamıştır: 'Resulüllah bana verdiklerini uzatırken insanlar arasında en kızdığım o idi. Verdikten sonra insanlar arasında en sevdiğim o oldu.
Bilemiyorum ama bu çok garib geldi,hem hiyanet edecek hemde en fazla ganimet alacaklardan biri olacak,sübhanALLAH..Aklıma hatıb bin ebi belta geliyor,gerçi ebu basir tartusinin bir yazısı vardı hatıbla ilgili ve gerçekten mükemmel yazmıştı..lakin bu yaptıklarına rağmenbile afedilip kınanmaması nasıl izah edilir doğrusu hikmeti anlıyamadım,müellefetül kulub olmasındanmı kaynaklanıyor acaba?velhasıl bu düşünceyi yazmadan edemedim..konuyla belki ilgisi yok,ama içime dert oldu..
selametle
geçen sene diyarbakırda tebliğ cemaatinden bir kaç müslümanın birahaneye gidip tebliğ yaptığına şahid olmuştum,cesaret ve azimlerine hayran kalmıştım,ihmal edip zaten bunlardan bişey çıkmaz deyip es geçtiğimiz bu insanlara gidip hakkı anlatmışlardı.Bence suç bizlerdedir,biraz gayret edersek belkide bu bataklıklarda nice gül açacaktır,millet islama aç ama tebliğ alanında bizler çok pasifiz..