Hoşgittin Ramadan
Gelene "Hoşgeldin" demek, adet olmuştur bizim toplumda. Gelenin nasıl ve ne şekilde geldiğine bakmadan hemen ağzımızı açıyor ve "Hoşgeldin" deyiveriyoruz.Soruşturmaya gelen yetkililere de gülümseyerek "Hoşgeldin" dememiz, bu alışkanlıktan kaynaklansa gerek!. Oysa birçok kardeşimizin bildiği gibi, bu adamlar hiç de hoş gelmiyorlar!..
Tabi ki "Hoşgeldin" ifadesiyle ilgili olarak bu basit örnekler üzerinde değil, her sene hoş geldiği söylenen Ramazan üzerinde duracağız. Bildiğiniz gibi Ramadan ayına yaklaştığımız zaman her yerde aynı ifadelerle karşılaşırız;
"Hoş geldin Ramadan"
Doğrusunu söylemek gerekirse, ki gerekiyor, hep rahatsız olmuşumdur bu ifadelerden. Ramadan ayının mahiyetini ve içinde bulunduğumuz toplumu düşündükçe, bu rahatsızlığım daha da artmıştır.
Hep bir ağızdan söylenen bu ifadeye göre Ramadan hoş gelmiş!. Bu kimselere Ramadan'ın nereye hoş geldiğini sorduğumuz zaman ise aldığım cevablar, genelde aynı cevaplar olmaktadır;
Ülkemize, milletimize, yurdumuza, vatanımıza hoş geldi, Hoş geldi Ramadan!.
Duydunuz mu Ramadan'ın nereye hoş geldiğini?
Ramadan ayı, bu millete, bu ülkeye hoş gelmiş!.
Faizin, fuhşun, zinanın, ahlaksızlığın, zulmün, küfrün, fıskın yaygınlaştığı ve yaşadığı bu topluma, böylesi bir topluma Ramadan hoş gelmiş!
Mubârak Ramadan Ay'ı tiksindiği bu şeylerden nasıl hoşlansın ve bu şeylerin yaşadığı ve yaşatıldığı toplumlara nasıl hoş gelsin ki!.
Velhasıl hoş gelmedi,
"Hoş geldi" denilse de, hoş bulmadı Ramadan!..
Ramadan'ın gelmesiyle birlikte değişik yerlerde asılan bir başka ifade daha var;
"Oruca saygı"
ALLAH'a, peygamberlere, kitaplara saygı göstermeyen kimselerden oruca saygı göstermeleri istenmektedir!
İzmir sokaklarında yürürken ağızları boş durmayanları görmek bir yana, meyhanelerden yayılan içki kokusunu duyanlar, "Oruca saygı" ifadesinin ne derece dikkate alındığını anlamaktadırlar. İzmir'le ilgili olarak "Gavur İzmir" diyenlere tabi ki itiraz etmiyoruz. Gerçi İzmir'e "Gavur" diyenlerin, bulunduklan yeri İslam'la tarif edemeyecekleri de ayrı bir gerçektir.
Gavur İzmir denilen bu yerde şubhesiz ki Müslümanlar da bulunmaktadır. Müslüman olduklarını iddia edenler ise küçümsenmeyecek bir kalabalıktır bu şehirde. Özellikle teravih namazlarında camileri dolduran insanlar, camilerin dışına da taşmaktadır. Her gün beş vakit farz namazlarına ilgi duymayan kimselerin, farz olmayan teravih namazına gösterdikleri büyük ilgi haliyle şaşırtıcıdır!.
Bu kimselere göre beş vakit namaz değil, teravih namazı farz kılınmıştır sanki!. Beş vakit namaz kılınmasa da, teravih namazı mutlaka ve mutlaka kılınmalıdır!.
Bu camilerde ibretle izlenmesi gereken bir diğer tablo ise "Sakalı Şerif" ziyaretleridir. Efendimiz (s.a.v.)'e ait olduğu söylenen mubârak sakal, kırk kat bohça içinden salavatlarla çıkarılmakta ve uzun bir kuyruk oluşturan insanlar, cam muhafaza içindeki sakal telini öperek, yüzlerine ve gözlerine sürmektedirler.
Diyeceksiniz ki "Böyle yapmakla ne oluyor?"
İnanın bilmiyorum!.
Bilsem hiç söylemem mi?
Bunların söylediklerine göre, bu merasim sakala hürmetmiş!. Tabi ki bu söylenenlere de biz inanmıyoruz. Çünkü Efendimiz (s.a.v.)'in sakalına yüz sürebilmek için kuyruk oluşturan bu adamların geneli sakalsız!.
Oysa biliyoruz ki Rasulullah (s.a.v.)'in sünneti olan sakala hürmet; bu mubârak sakala, sakalsız yüzleri sürmekle değil, sakal bırakmakla gerçekleşebilir. O halde uzun kuyruklar oluşturan bu sakalsızlar, sakala yüz sürmekle ne yapmak istiyorlar ve ne yapıyorlar ki?
Demin de söylediğim gibi, inanın bilmiyorum!..
Ramadanla ve Ramadan'da olanlarla ilgili yazılacak şeyler çok. Fakat sözü şimdilik fazla uzatmayalım. Bildiğiniz gibi Ramadan nasıl olsa gitti, nasıl olsa şimdilik kurtuldu bu toplumdan ve bu gibi ayinlerden!.
Geldiği toplumu dikkate alarak "Hoş geldin" diyemediğimiz Ramadana, giderek kurtulduğunu kabul ederek "Hoş gittin" diyebiliyoruz;
Hoş gittin Ramadan!..
Aynalar ve İnsanlar - Mehmed Alagaş