Firak kardeşim. Bu soruyu şundan sordum. Meal kitaplarında Mutezile Mustafa islamoğlu meali hariç; diğer bütün meal kitaplarında "Her insanın işlediklerini boynuna dolarız. Ve onun için kıyamet gününde açılmış bulacağı bir kitab çıkarırız." benzeri açıklamalar yazılı. sadece Mutezile islamoğlu mealinde sizin belirttiğiniz şekilde açıklama yapılmış.
Fizilalde:
13- Her insanın amelini halka yapıp boynuna takarız. Kıyamet günü açık olarak bulacağı bir amel defteri önüne çıkarırız.
Mevdudi:
13- Biz, her insanın kuşunu (işlediklerini, yaptıklarını) kendi boynuna doladık,(14) kıyamet gününde onun için açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız
Tefsirine bakacak vaktim olmadı, inceleme durumunuz var ise bizi de bilgilendirirseniz çok memnun olurum.
Akşam inşaallah bende araştırayım
Vesileniz ile konuyu araştırdım. Önce internetten söylediğim mealin kime ait olduğuna baktım haklıymışsınız o adama aitmiş islamoğluna yani. Daha sonra İbn kesir, mevdudi, Seyyid kutubun tefsirlerine göz attım dediğiniz boynuna dolamaktan bahsediliyor. Birazdan paylaşacağım onları ama öncelikle şunu belirteyim ki, o adamın eleştiri baabında olsa dahi ne sohbetlerini dinlerim ne de kitablarını okurum ki zaten yok. Muhtemelen internet ortamında bir yerde görmüş yada duymuş olmalıyım Allahu alem. Zira genelde diyanet meali okurum yada telefonumda mevcut olan uygulamadan mevdudi, ibn kesir falan. Her neyse yanlışımı düzelttiğiniz için teşekkür ediyorum Allah razı olsun, CezekAllahu khayr.
Mevdudi tefsiri:
“Sorumluluk” diye çevirdiğimiz 13. âyetteki tâir kelimesi sözlükte “kuş” demek olup burada mecaz olarak sorumluluk anlamında kullanılmıştır. İslâm’dan önce Araplar, bir işi yapmanın hayırlı olup olmayacağını anlamak için bir kuşu salıverirlerdi. Kuşun sağ tarafa doğru uçması hayra, sol tarafa doğru uçması şerre işaret sayılırdı. Bu sebeple tâir kelimesi “şans, uğur, talih” anlamında da kullanılmaya başlandı. Buradan hareketle tefsirlerde tâir kelimesine “kader” mânası verildiği gibi, “hayır ve şer, mutluluk ve mutsuzluk, amel, rızık, yükümlülük” gibi değişik açıklamalar da getirilmiştir (bk. Kurtubî, X, 233-234). Bize göre bunlar içinde tercihe en uygun olanı “amel ve yükümlülük” anlamıdır; bunu “sorumluluk” diye ifade etmek daha uygun düşmektedir. Âyetin devamında gelen “kitap” yani amel defteri kavramı da bunu desteklemektedir. Buna göre herkes kendinden sorumludur; her insan yaptığı ile kendini bağlamış, sorumluluk altına girmiştir, sonucunu da önüne amel defteri konularak görecektir. Bundan önceki âyetlerde İsrâiloğulları’nın tutumlarına, ardından da Kur’an’ın işlevine atıfta bulunuldu; İslâmî literatürde tevhid, nübüvvet ve âhiret şeklinde özetlenen dinî hakikatler üzerinde durularak inanıp iyi işler yapanların büyük ecir alacakları, inanmayanları da “elem verici bir azap” beklediği; Allah’ın, bildirilmesi gerekli her konuyu ayrıntılarıyla açıkladığı ifade edildi. Bütün bunlardan sonra 13. âyette artık insanlar için mazeret kalmadığı belirtilmek üzere, mahşer meydanında toplanan herkesin sorumluluğunun kendi omuzunda olacağı; 14. âyette de her insana, “Oku şimdi kitabını! Bugün kendini yargılamak üzere kendi nefsin yeter!” denileceği bildirilmektedir.
Seyyid Kutub:
Her insanın boynuna dolanan şey, onun amelinden doğan sonuçlardır. Yani amelden kendi payına düşen karşılıktır. Bu da onun işlediği amelleri ifade etmektedir. Boynuna dolanması ise, onun kendisine yapıştığını ve ondan ayrılmayacağını tasvir etmektedir. Çünkü Kur'an-ı Kerim'in metodunda soyut kavramlar somut bir şekilde canlandırılır, onlara şekil kazandırılıp net bir şekilde ortaya konulur. Onun yaptığı işler kendisinden geri durmaz. İnsan da onlardan yakasını kurtaramaz. Kıyamet gününde insanın kitabının açık olarak kendisine verildiğinin ifade edilmesi de bu türden bir ifadedir. Bu da onun tüm yaptıklarının apaçık ortaya çıktığını, onları gizleyemeyeceğini, bilmezlikten gelemeyeceğini ve bu konuda herhangi bir demagojiye kaçamayacağını tasvir etmektedir.
İşte bu soyut anlam açık olarak kitabın oluşturduğu tabloda canlandırılmaktadır. Bu şekildeki bir tasvir insanın ruhu üzerinde daha derin etkiler bırakmakta ve onun duygularında daha etkili bir şekilde varlığını hissettirmektedir. Böylece bir de bakmışsın ki, insanın hayal gücü çetin kıyamet gününden kaynaklanan bir korku içinde ürpermekte, boynuna dolanan bu amelleri ve açık olarak verilen bu kitabı ürpererek ele almaktadır. Bugün de bütün sırlar ve gizli saklı şeyler ortaya çıkmakta, artık ne bir şahide ne de muhasebeciye gerek kalmaktadır.
İbn Kesir:
Allah Teâlâ zamanı ve bu zaman içerisinde âdemoğullarının yaptıkları şeyleri hatırlattıktan sonra, şöyle buyuruyor : «Her insanın işlediklerini boynuna dolarız.» Âyette geçen ( tj>\b ) kelimesi; insandan sadır olan davranışlardır. İbn Abbâs böyle demiştir. Mücâhid ve bir başkası da; insandan sâdır olan hayır ve serden dolayı insanoğlu sorumlu tutulup cezalandırılacaktır. «Kim zerre mikdârı hayır işlerse, onu görür. Kim de zerre mikdârı şer işlerse onu görür.» (Zilzâl, 7-8) Kâf sûresinde ise Allah Teâlâ şöyle buyurur : «Sağında ve solunda onunla beraber oturan iki alıcı melek, yânında hazır bulunan birer gözcü olarak, söylediği her sözü zabtederler.» (Kâf, 17-18) İnfitâr sûresinde ise şöyle buyrulur : «Oysa yaptıklarınızı bilen değerli yazıcılar sizi gözetlemektedirler. İyiler şüphesiz nimet içindedirler. Allah'ın buyruğundan çıkanlar ise cehennemdedirler.» (İnfitâr, 10-14) Tûr sûresinde ise «Siz ancak yapar olduklarınızdan dolayı cezalandırılırsınız.» (Tûr, 16) buyurulmaktadır. Nîsâ sûresinde de «Kim kötü bir iş yaparsa; cezasını görür.» (Nisa, 123) buyuruluyor.
Maksad şudur : Âdemoğlunun ameli ister çok, ister az olsun kendisi için saklanır. Sabah, akşam, gece ve gündüz kendisi için yazılır. İmâm Ahmed der ki: Bize Kuteybe... Câbir'den nakletti ki; o, Rasûlullah (s.a.) m şöyle buyurduğunu duydum demiştir : Her insanın yaptığı şeyler boynundadır. İbn Ebu Lehîa bununla, kötülüklerin kasdedildiğini söyler. İbn Eb.u Lehîa'nın bu âyetin tefsirini bu hadîsle yapması cidden garîbtir. Allah en iyisini bilendir.
«Ve onun için kıyamet gününde açılmış bulacağı bir kitab çıkarırız.)) Onun işlediklerinin hepsini bir kitapta toplarız. Bu kitap kıyamet günü ona verilir. Eğer saîd ise sağından, şakı ise solundan verilir. ( \y&* ) kelimesi; onun ve başkalarının okuduğu açılmış kitap demektir. Ömrünün başından sonuna kadar bütün yaptıkları o kitapta yer alır. «O gün insana önceden ve sonradan gönderdikleri bildirilir. Doğrusu insan kendi kendini gözetleyicidir. İsterse ma'zeretler uydurmuş olsun.» (Kıyâme, 13-15) Bunun için Hak Teâlâ, «Oku kitabını. Bugün kendi hesabın için kendin sana yeter.» buyurmaktadır. Yani sen zulmedilmemiş olduğunu, yapmadığın şeyin aleyhinde yazılmadığını bilirsin. Çünkü olan şeylerin hepsini hatırlamaktasın. Yapılanların hiç birisini unutmazsın. Herkes ümmî de olsa kendi kitabını kendisi okuyacaktır. Âyet-i kerîme'de «Boynuna dolarız» buyurularak boyun zikredilmiştir. Çünkü boyun, bedende eşi bulunmayan bir organdır. Boynuna dolanan bir şeyden kaçıp kurtulmak imkânı yoktur.(...)
Katâde, Cabîr İbn Abdullah'tan nakleder ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş : Ne kaçma ne uçma var. Çünkü «Her insanın işlediklerini boynuna dolarız.» İbn Cerîr böyle rivayet eder. Aynı hadîsi Abd İbn Humeyd merhum da Müsned'inde muttasıl olarak rivayet ederek der ki: Bize Hasan İbn Mûsâ... Câbir'den nakletti ki; o, Rasûlullah'ın şöyle dediğini duydum demiştir : Her kulun kuşu boynundadır. İmâm Ah-med der ki: Bize Ali İbn İshâk, Ukbe İbn Âmir'in'Hz. Peygamberden şeyle bir hadîs naklettiğini bildirdi: Her günlük amel mutlaka mühürlenir. Mü'min hastalanınca melekler derler ki: Ey Rabbımız, falanca kulunu sen hapsettin mi? Rab Celle Celâluhû buyurur ki: Ona iyileşinceye veya ölünceye kadar yaptığının benzeriyle mühür vurunuz. Bu hadîsin isnadı sağlam ve kavı olup hadîs imamları onu tahrîc etmemişlerdir.
Ma'mer, Katâde'nin «Her insanın işlediklerini boynuna dolarız.» âyetiyle amelinin kasdedildiğini söylediğini bildirir. «Ve onun için kıyamet gününde açılmış bulacağı bir kitab çıkarırız.» Onun yaptıklarını çıkanr ortaya koyarız. Ma'mer der ki: Hasan el-Basrî, «Sağında ve solunda oturanlar vardır.» âyetini okumuş ve şöyle demiştir : Ey Âdemoğlu senin sayfan önüne açılmıştır. Sana iki değerli melek mü-vekkel kılınmıştır. Biri sağında, diğeri solundadır. Sağında olan iyiliklerini kaydeder. Solunda olan kötülüklerini kaydeder. İstediğin gibi amel et, ister çok ister az. Nihayet öldüğünde senin sayfan dürülür ve boynuna sarılarak kabrine konulur. Nihayet kıyamet günü kitabın açık olarak çıkarılırsın. «Oku kitabını. Bugün kendi hesabın için kend
in sana yeter.» denir. Doğrusu Allah Teâlâ'nın, insanın kendi nefsinin hesabını kendine yüklemekle âdil davrandığı muhakkaktır. Bu söz Hasan el-Basrî'nin güzel sözlerindendir. Allah ona rahmet eylesin.
** Parantez içindekiler arabça kelimeler. Uygulamanın kendisi böyle barındırdığı için düzeltme yapamadım. **