Hristiyanlar Gazze'de Yaşananlar Hakkında Ne Düşünüyor

İ Çevrimdışı

İbrahim Uthman

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Bu başlıktan hareketle yazmayı uygun buldum.
Hristiyanlar Gazze'de yaşananlar hakkında ne düşünüyorlar ve biz Müslümanlar olarak Hristiyanlarla, Yahudilerle ya da Batı ile Gazze üzerinden nasıl temas kurabiliriz?
Gelin, karşımızdakileri tanıyalım.

Her Batılı Hristiyan değildir. Aralarında dinsiz, hümanist bakış açılarına sahip, sadece iyi niyet gösteren insanlar da vardır.
Her dindar Yahudi, mevcut İsrail devleti taraftarı da değildir; çünkü bazı dindar Yahudilere göre mevcut İsrail devleti Halakha'ya (Yahudi şeriatı) dayalı bir devlet değil, İsrail halkının adını kullanan, seküler (İslami jargonla, tağut) kafir bir devlettir. Yani bazı dindar Yahudiler bu yüzden, zaten İsrail devletinde askerlik yapmayı bile doğru bulmaz ve İsrail'e askerlik yapmazlar.

Eğer Hristiyanlığı Katolik, Ortodoks ve Protestan mezhepleri olarak incelersek;

Katolik Kilisesini temsilen, Vatikan devleti, iki devletli çözümü (Filistin-İsrail) kabul etmekte ve açıkça desteklemektedir. Vefat eden Papa Francis birçok defalar çatışmaların son bulması için çağrıda bulunmuş ve Gazze için dua edilmesini istemiş ve insani dram resmi kanallar aracılığıyla haberleştirilmiştir. Kudüs Latin (Katolik) Patriği Pierbattista Pizzaballa Gazze için birçok defalar yardım çağrılarında bulunmuştur. Ancak Katolik Kilisesi içerisinde, 2. Vatikan Konsili ile beraber yükselen aykırı bir ses, gelenekçi şahin bir kanat da bulunmaktadır. Bu "Katolik tipi Hristiyan Milliyetçilleri"nin her ne kadar Müslümanlarla araları iyi olmasa da, aslında Yahudilerle de araları iyi değildir. Yahudiler, Hristiyan Milliyetçiliğinin kendileri için uzun vaadedeki tehlikesinin de farkındadırlar.


Ortodoks Dünyasını Ekümenik (Rumlar) Kilise ve ROK (Rus Ortodoks Kilisesi - Moskova Patrikhanesi) eksenin de iki kısımda inceleyebiliriz. Ultra Ortodoks dindar Yahudiler sadece Filistinlileri ve Müslümanları bir tehdit olarak algılamazlar. Onlara göre bütün İsrail toprakları, deyim yerindeyse, Yahudiliğin Mescid-i Haramıdır. Yani Yahudiliğe aykırı her inanç küfürdür, puttur ve İsrail topraklarında işi yoktur, faaliyetlerine izin verilmemelidir. Onlara göre, dolayısıyla Hristiyanlar da kafirlerdir, putperestlerdir. Birçok defalar kiliselere ve Hristiyanlara saldırılar olmuştur. Hatta Yahudilere Hristiyanlığı aşıladıkları için, Protestan-Mesihçi (Messianic) Yahudilerin de İsraildeki tüm yayın-basım faaliyetlerin durdurulması için birkaç kez taleplerde de bulunulmuşturlar. Bu yüzden İsrail'den sınırdışı edilen Mesihçi Yahudi Pastörler de vardır. Yani özellikle İsrail'deki Yahudilerin Hristiyanları sevdiğini pek zannetmeyin.


ROK'a bağlı kilise mensupları, Moskova'nın siyasetinden dolayı Filistin'e daha ılımlı yaklaşabilirken, bazı Ekümenik (Rum ekseni) Ortodoks Kilisesi üyeleri, Yunanistan ve Kıbrıs siyasetinin etkisinden dolayı daha nötr olabilir. Genel anlamda Ortodoks Kilise önderleri insancıl yaklaşmaktadırlar. Gene de bilinmelidir ki, Rusya'nın en zengin iş adamları Yahudi kökenlidir. Ünlü dini bir Yahudi kuruluşu olan Chabad'ın kurucuları Rus kökenli Yahudilerdir, İsrail'in yaklaşık yüzde 20'si, Rusça konuşabilen Sovyet Yahudilerinden oluşur.


Hristiyanlar arasında mevcut İsrail devletini ne olursa olsun, açık ara desteleyenler Dispensationalist Protestanlar ile Yahudi kökenli Hristiyanlardır (Mesihçi Yahudiler). Bu tip Protestanlar ve Mesihçi Yahudiler, İsrail ulusunun bir parçası değildirler. Halk arasındaki kabul oranları düşüktür. Hatta Mesihçi Yahudiler (Yahudi Hristiyanlar), Yahudiliği bırakıp Hristiyan oldukları gerekçesiyle, tabiri caizse, hain olarak bile damgalanabilirler. Dispensationalist Protestanlar teolojileri/ilahiyatları gereği İsrail'e destek verirler. Batı dünyası ile siyaseten köprü kurulması için aracı olurlar. Mesihçi Yahudiler ise en başta toplum tarafından kabul görme psikolojisiyle hareket ederler. Tabi onlara göre, öte yandan bütün bu yaşananlar RAB'bin/Adonay'ın/Aşem'in/YHVH'nin ilahi cezalandırmasıdır. Aslında Netanyahu açıklamalar yaptığında, Torah peraşalarından yani o hafta okunan Tevrat bölümlerinden alıntılar yapar. Eğer dikkatlice bakarsak Gazzedeki ve Lübnandaki en üst düzey liderler, özellikle Yahudi dini takvimine göre, Yahudi dini bayramlarında öldürülmüşlerdir.

7 Ekimden sonra İsrail'in Hamas'a yönelik operasyonları başlamasıyla Protestan camia içerisinde hatırlatılan ilk şey, Hamas'ın iktidara gelmesiyle başlayan misyonerlere yönelik baskıdır. Örneğin 7 Ekim 2007'de öldürülen Rami Ayyad isimli misyonerin hikayesi yeniden haberleştirilmiştir:

Yahudilerden ayrı olarak Hristiyanlar, sonuçta müjdecilik/misyonerlik faaliyetleri gereği Gazzedekiler ile yüzyüze gelmek zorunda kalacaklar. Her iki taraf içinde şu iki sorunun cevabı verilmelidir:

7 Ekim harekatı doğru muydu? Bu haklı ve doğru bir biçimde yönetilmiş bir operasyon muydu?
7 Ekim sonrası İsrail devletinin yaptığı operasyonları doğru mu? Bunlara haklı ve doğru bir biçimde yönetilen operasyonlar denebilir mi?


İran'a da değinmek istiyorum. İranlıların şöyle özel bir konumu vardır; İran'da Hristiyan misyonerlik faaliyetlerinin çok aktif olduğu, yasadışı-yeraltı (underground) kiliseler olduğu ve hatta sayılarının bir milyonu bulduğu bile iddia edilmektedir. Ancak yurtdışından kişi başı aktarılan bağışlar için bu raporların şişirilmiş olduğu, İranlıların ülkeden çıkmak için Hristiyan kisvesini kullandıkları, mesela yabancı bir ülkede iki sene kiliseye gittikten sonra, eğer o ülkeden Hristiyan sığınma alabilirlerse bir daha kiliseye gitmedikleri, sırf bu yüzden yabancı ülkelerde kurulmuş, sığınma başvurularına aracılık eden hayalet Farsça konuşan kiliseler olduğu da bilinmektedir.
 
Son düzenleme:
Üst