Heyet Tahrir Şam (HTŞ) lideri Muhammed el Colani Türkiye’den ilk kez Independent Türkçe’ye konuştu…
HTŞ lideri Ebu Muhammed el Colani, İdlib'de Independent Türkçe'nin sorularını yanıtladı
"Akşam namazının ardından şeyh ile görüşeceksiniz…"
İdlib’de etrafı duvarlarla çevrili küçük bir evde sıcakla baş etmeye çalışırken bu sözleri duyuyorum. Bana, uzun süredir beklediğim bu haberi getiren kişinin "Şeyh" diye bahsettiği, Heyet Tahrir Şam’ın lideri Muhammed el Colani….
Neredeyse bütün dünyada dengeleri değiştiren Suriye iç savaşı 2011 yılında başladı.
Türkiye ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin terör örgütü olarak kabul ettiği El-Kaide bu savaşa "Nusra Cephesi" ismiyle 2012’de dahil oldu.
Ülke genelinde Suriyeli ya da yabancı binlerce savaşçıya ulaştı ve bu savaşçılar, kanlı iç savaşın neredeyse tüm cephelerinde savaştı.
2014’te Irak İslam Devleti’nin Suriye’de de faaliyet göstererek ismini "Irak ve Şam İslam Devleti" (IŞİD) olarak değiştirmesiyle IŞİD ile el-Kaide ile arasında anlaşmazlık çıktı. Nusra Cephesi içindeki yabancı savaşçıların önemli bir kısmı IŞİD’e katıldı. Zaman zaman IŞİD ile Nusra arasında çatışmalar da yaşandı.
2016’ya gelindiğinde Nusra Cephesi’nin kendini feshettiği ve bünyesindekilerin el-Kaide’den ayrıldığı açıklandı. Bu ayrılık kararının, el-Kaide lideri Eymen el Zevahiri’yle istişare sonucu alındığı da belirtiliyordu.
Nusra Cephesi kendini feshettikten sonra yerine kurulan örgütün adı "Şam'ın Fethi Cephesi"ydi. Bu örgütün lideri de tıpkı Nusra Cephesi'nin lideri gibi Colani'ydi.
Suriye, "küresel cihad" kavramını aşındırmıştı. Artık yerliliğin mecbur tutulduğu bu yeni konjonktürde başrolü oynayanlardan biri hep Colani olmuştu.
Nusra Cephesi hikayesinin bitmesiyle yüzünü ilk kez gösterdi. İsmi hem cephelerde hem de Suriye sokağında kulaktan kucağa fısıldanan bu gizemli adamın 1982 doğumlu bir Suriyeli olduğunu görüldü.
Gerçek adı Ahmed Hüseyin el Şara olan Colani, Suriye’nin Golan bölgesine mensup bir ailenin ferdiydi ve kullandığı kod ismi de buradan ilham alarak seçmişti. Irak’ta ABD’ye karşı savaşan, tutuklanarak bu ülkede cezaevine atılan Colani 2008 yılında serbest bırakıldı.
ABD’nin başına 10 milyon dolar ödül koyduğu, İran ve Rusya istihbaratlarının adım adım aradığı Colani şimdiye kadar çok az röportaj verdi. En bilinen röportajları ise Katar merkezli El-Cezire ile ABD’nin PBS kanalında yayınlandı.
İlk kez Türkiye’den bir gazeteciye konuşan Colani, Afganistan’daki gelişmeler, TSK’nın İdlib’deki varlığı, Suriye’nin toprak bütünlüğü, ülkedeki yabancı savaşçılarla ilgili sorularımızı yanıtladı. Tabii ki röportajın günü ve saati defalarca değiştikten sonra…
Sıcak gündem olan Afganistan’dan başlamak istiyorum. Taliban 20 yıl aradan sonra tekrar Afganistan’ın hakimi oldu. Afganistan’daki son süreci değerlendirmenizi istesem neler söylersiniz?
Geçtiğimiz 20 yılda yaşananlardan dersler çıkarmamız gerekiyor. Öncelikle bir ülkede herhangi bir işgalin sürekli devam edebilme şansı yok. Ne kadar uzun sürerse sürsün o işgalci devlet bir gün çıkmak zorunda kalacak.
İkincisi, hükümetler ne kadar ajanlık yaparsa yapsın halkın iradesinin karşısında çökecektir. Britanya, Sovyetler ve en sonunda Amerika Birleşik Devletleri Afganistan’dan çıkmak zorunda kaldı. Amerika, Afganistan’dan çekilmekle doğru bir karar verdi. Şimdi Afganistanlılar sorunlarını kendi aralarında çözecekler.
Bu sorunlar 20 yıl önce belki de sadece bir toplantıya çözülebilecek meselelerdi. Çok paralar harcandı, hem Afganlardan hem Amerikalılardan çok kişi öldü. Ama yanlış stratejiler nedeniyle sorun büyüdü.
"IŞİD, İslamofobiyi beslliyor"
IŞİD’in Horasan kolu Kabil’de bir saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırıyla IŞİD ismi yine uluslararası kamuoyunda konuşulmaya başlandı. Bu örgütün en önemli merkezlerinden biri Suriye’ydi. IŞİD’i bir de sizden dinlemek isterim
Onlar İslam adını kullanan bir örgüt ama İslam’a zarar veriyorlar. Batı’da İslam’a kötü gözle bakılmasına neden oldular ve İslamofobi’yi beslediler. Burada da Suriye devrimine çok büyük zararlar verdiler. Devrimciler Şam’a kadar ulaşmışlardı ama onların ortaya çıkışı rejime nefes aldırdı. Şu an Afganistan’da da benzer bir süreç yaşanıyor. Taliban ile ABD arasındaki anlaşmanın sarsılmasını istediler. Müslümanların sevinçlerine dayanamayıp böyle bir şey yaptılar.
"Devrimci gruplar, askeri meclis çatısı altında birleşme süreci yaşıyor"
Suriye’de savaşın ilk dönemlerinden bu yana cephedesiniz, silahlı muhalifler ülkenin önemli bir kısmını elinde tutuyordu. Gelinen noktada muhaliflerin elinde sadece İdlib kaldı. Suriye savaşı sizce muhalifler açısından kaybedilmiş bir savaş mı? Muhaliflerin hatası neydi?
Suriye’de devrim hareketini halk başlattı. Gösterici ve yürüyüşler yapmaya başlamışlardı. Rejim, zulümden kurtulmak isteyen halka silahlarla karşılık verdi. Ardından silahlı devrim başladı. Rejim, İran, Afgan ya da Hizbullah milislerinden yardımlar aldı ve ciddi savaşlar başladı. Fetih Ordusu kurulmuştu ve ülkenin önemli kısımları devrimcilerin elindeyken Esad rejimi yardıma Rusya’yı çağırdı.
Kasım Süleymani, Putin’in yanına gitti, onunla bir toplantı yaptı ve ondan yardım istedi, sonra devreye IŞİD girdi. Rusların hava saldırıları bizi çok etkiledi ve bölgelerin düşmesine neden oldu. Direnişçi grupların birleşmemesi büyük bir sıkıntıydı ama ana bir sıkıntı değildi. Yüzde 5 ila yüzde 10 oranında etkilemiştir.
Rusların stratejisi sivil kayıpları üzerine kuruldu. Bizi zor durumda bırakan onların direkt olarak sivilleri hedef almasıydı. Onlar ilk dönemde 3 ila 6 ay içinde ülkenin tamamını ele geçireceklerini söylediler ama Rus saldırılarından bu yana 6 yıl geçti ve İdlib’de 5 milyon insan yaşıyor. Binlerce devrimci burada. Hâlâ bir direniş yaşanıyor. Şu an devrimci gruplar askeri bir meclis çatısı altında birleşme süreci yaşıyor. Durumlar çok daha iyiye gidiyor. Biz kesinlikle savaşı kaybetmedik. Kaybetmiş olsaydık şu an burada oturmazdık.
Colani / Fotoğraf: Independent Türkçe
Bundan sonraki stratejiniz ne olacak?
Rejim ve Rusya bizimle askeri bir dille konuşuyor. Biz de onlara aynı dille yanıt veriyoruz. Sivil siyaseti, askeri hedeflerini hayata geçirmek için kullanıyorlar. Bizim programlarımız var ama şimdi bunları söylemek istemiyorum.
Zaman zaman diğer askeri gruplarla HTŞ arasında sorunlar ve sert çatışmalara yaşandı. Bu sorunlar giderildi mi?
Suriye’de çok sayıda grup kuruldu. Her grubun elinde silah vardı. Böyle bir durumda gruplar arasında sorunlar yaşanması doğal. Bu bize özel bir durum değil. Başka gruplar da kendi aralarında savaştılar. Silaha sahip oldukları için, ellerinde imkan olduğu için, bazı meselelerde anlaşamadıkları için bu sıkıntılar yaşanıyordu.
Biz burada bir siyasi yapı kurduktan sonra askeri gruplar sadece askeri meselelere yoğunlaştı. Sivil meselelerle sivil yapılar ilgilenmeye başladı. İşler birbirinden ayrılınca sorunlar da ortadan kalktı. Şu an bizim diğer gruplarla ilişkilerimiz çok iyi, operasyon odalarımız ortak. Cephe hattını beraber tutuyoruz. Hiçbir sıkıntı yaşamıyoruz.
"Suriye, Afganistan gibi olacak"
Peki en sonunda nasıl bir Suriye’nin ortaya çıkmasını bekliyorsunuz?
Suriye’nin işgalsiz, Rusya’sız, İran’sız ve mevcut Suriye yönetiminin olmadığı bir ülke olarak hayal ediyorum. Halk devrime bağlılığını ispat etti. Kendi kendini yönetebilecek bir halkımız var. Bunu gösterdi. Sivil yapılar kurdu. Bu devleti yönetecek kapasiteye sahip bir halk var. İster Suriye içinde olsun isterse mülteci olarak yaşamak zorunda kalanlar olsun…
Gelecekte, hedeflerine ulaşacak bir Suriye’yi görüyorum. Rejim bunu engellemek için çok savaştı. Hatta bu halkın yerine başka bir halk yerleştirmek istedi. Bütün süreçte yapılmak istenen buydu.
Bir Müslüman, İslam çatısı altında yaşayacak ve kendi kendini yönetecek. Afganistan’da nasıl halk iradesi galip geldiyse Suriye’de de aynı şekilde olacak.
Colani, yüzünü ilk kez bu görüntüyle 2016 yılında dünya kamuoyuna gösterdi
Uzun süredir Suriye toprak bütünlüğünün korunup korunmayacağına ilişkin tartışmalar var. Sahil kısmında Nusayrilerin, kuzeyde Kürtlerin, ortada ise Sünnilerin ayrı siyasi yapılar kuracağı senaryoları hep konuşuldu
Rejim, zor durumda kaldığı her an bunu ortaya sürdü. Bence böyle bir şey olmayacak ve devrimin sayesinde Suriye bir ve bütün kalacak.
"ABD ve Rusya uçaklarına tutunmaya çalışırken düşenler olacak"
Ülkenin önemli bir kısmı ABD desteğiyle fiilen YPG'nin kontrolünde. Türkiye de YPG kaynaklı tehdit algısıyla Suriye içinde askeri hârekatlar yaptı. YPG’nin pozisyonu hakkında neler söylersiniz?
Kürt halkı Müslüman bir halk ve Suriye’nin önemli bir parçası. Rejim daha önce Kürtleri en küçük haklarından bile mahrum bıraktı. Onlara kimlik dahi vermiyordu. Rejimin ise yeni ismi YPG olan PKK’yla arası çok iyiydi.
Biliyorsunuz Abdullah Öcalan, Suriye’de yaşıyordu. Rejim, Türkiye’ye karşı YPG’yi kullandı. ABD de Kürt halkının yaşadığı zulümlerden istifade ederek YPG’yi büyüttü.
Suriye’nin kuzeydoğusundaki YPG yönetiminin kaderi ABD’nin orada kalmasına bağlı. ABD Suriye’den çıktıktan sonra YPG de çıkmış olacak. Afganistan’da uçaklardan düşen insanların görüntülerinin benzeri burada da tekrarlanacak.
Sadece ABD için söylemiyorum. Rusya için de böyle olacak. Rusya giderken, Rus uçaklarına tutunanların gökyüzünden aşağı düştüklerini göreceğiz.
Biz, YPG’yi devrimin düşmanı olarak görüyoruz. Fırat Kalkanı ve Zeytindalı bölgelerinde bombalar patlattılar. Onları Suriye’nin değil ABD’nin, rejimin ve Rusya’nın bir parçası olarak görüyoruz.
"TSK, İdlib'de bir denge kurdu"
Türkiye’nin sadece Fırat Kalkanı ve Zeytindalı bölgelerinde değil İdlib’de de askeri varlığı var. TSK’nın buradaki varlığı sizin açınızdan nasıl karşılanıyor?
İdlib’e yönelik son askeri harekatta çok sayıda sivil Türkiye’ye ve Türk sınırına doğru göç etmek zorunda kaldı. Bu durum Türkiye’yi siyasi, ekonomik ve sosyal sıkıntılara soktu. Bu sıkıntılar Türkiye’nin önlem almasına neden oldu. Çünkü Rusya ve rejimin ilerlemesi devam ediyordu.
Türkiye acil bir adım attı ve burada bir denge kurabildi. Buradaki işi sadece askeri nitelikte. Temas hattına yakın bölgelerde görev yapıyorlar. Sivil alana müdahil olmuyorlar.
Tarihin ve coğrafyanın sesi yüksek çıkar. Türkiye ve Suriye’nin arasında geçmişten gelen tarihi ve coğrafi bir bağlılık var. Bunu çok iyi idrak ettik. İki halkın maslahatına destek vermek istiyoruz. Suriye devrime yönelik bir tehdit aslında uzun vadede Türkiye’ye de yönelik.
İdlib’deki sivil hükümetten bahsettiniz, bu tecrübe ne kazandırdı?
HTŞ, kendi faydası için hareket etmeyecek bir yapıdır. İdlib’deki sivil yapıyı sürekli destekledik. Şu an burada bir istikrar var. Bu da sivil hükümet sayesinde meydana geldi. Sürekli ‘devrim kendini nasıl yönetecek’ diye soruldu. Bu tecrübe bu sorulara da cevap verdi. Şam yönetiminin yerini dolduracak şekilde bütün sivil yapılar ortaya çıkarıldı.
Devrimin sivil yapılarının güçlenmesi çok önemli. 10 yıl içinde kötü bir süreç yaşandı. Çocuklar okuyamadı. Emniyet sıkıntıları yaşandı. Sivil yapıların güçlenmesi göç sorununa da bir çözüm olacaktır.
Bir yerde emniyet yoksa, eğitim-öğretim olmazsa, bir ekonomi olmazsa insanlar dışarıya gitmeyi düşünür. Buradaki yapı insanların göç etmesini gerektirecek sorunları da ortadan kaldırıyor. Dışarıdaki mültecilerin de buraya geri gelmesini sağlamaya çalıyoruz. Bu da bir süreç gerektiriyor.
"Suriye devrimini temsil iddiasındakilerin Suriye ile alakası yok"
Cenevre’de ya da Astana’da uluslararası Suriye görüşmeleri oldu, Anayasa süreçleri başladı ama ciddi kararlar çıkmadı. Bu görüşmelere katılan Suriyeli temsilcilerin hem ülkede yaşamaya devam eden hem de savaşanlar açısından bir temsiliyeti var mı?
Az önce de söyledim; Rusya ve İran’ın gerçek dili sert bir askeri dildir. Yaptığı bütün siyasi müzakere ve anlaşmaları sadece askeri meselelerde kendilerine zaman kazandırmak için yaptılar. Mesela Astana anlaşmasıyla İdlib’de güvenlik noktaları kuruldu ama rejim buraların bir kısmını kuşattı, bölgeler ele geçirildi ve askeri gözetleme noktalarının yerleri değişti.
Cenevre’de komik bir şey oldu. Suriye delegasyonunun yarısını rejim kendi seçti, muhalif temsilcilerin ise delegeleri kendilerinin seçmesine izin verilmedi. Suriye devrimini temsil iddiasındakilerin Suriye devrimi ile alakası yoktu. Devrimcileri temsil edecekseniz irade sahibi olmalısınız.
Biz Suriye devrimi içinde çok büyük bir yapıyız, üzerimizde büyük yükler var. Faturasını da kan ve şehitlerle ödüyoruz. Cenevre’de konuşulan konulardan biri Anayasa’ydı. Rejim hapishanelerinde 150 bin kişi öldürüldü. Rus uçakları ve rejimin varil bombalarıyla 1 milyondan fazla şehit vermiş bir halkız. Asıl konuşulması gereken konular bunlardır. Rusya ve İran’ın nasıl çıkacağını konuşmamız lazım. Devrimcileri hedeflerinden saptırmak için bunları konuşmuyorlar.
İdlib’e yönelik yeni bir askeri harekat bekliyor musunuz? Şam yönetiminin askeri tahkimatını güçlendirdiği haberleri geliyor, böyle bir ihtimal var mı?
Buldukları en yakın fırsatı kullanarak bu hamleyi yapacaklar. Ama bizim savunma hattımız sağlam. Bunun dışında kendi hücum planlarımızı da elbette yapıyoruz. Ateşkesten bu yana işgalci Rusya ve İran İdlib’e yönelik saldırılarını durdurmadı. Cebel Zaviye’de çok sayıda katliama şahit olduk. Uçak ve topçu saldırıları devam ediyor.
İdlib’in nüfusu son dönemde hiç olmadığı kadar arttı. Şehre yönelik kapsamlı bir harekatta sivillerin durumu ne olacak?
Her askeri harekatta sivil zaiyatları ve mülteciler arttı. Bizim yaptığımız bütün askeri harekatlarda birinci önceliğimiz halkı korumak olacak. İkinci amacımız ise rejimin aldığı bölgeleri geri almak olacak.
Mülteci dosyası bizim için çok büyük bir dosya. Lübnan’da, Irak’ta ve özellikle Türkiye’de çok büyük sayıda Suriyeli mülteci var. Müteci sayısının artması hem Suriye için hem de diğer ülkeler için yeni sıkıntıların yaşanacağı anlamına geliyor. Askeri tedbirleri, buradaki bölgeleri korumak ve yeni mülteci dalgalarının önüne geçmek amacıyla aldık.
"Yabancı savaşçılar bize yardım etmeye geldi, onları koruyacağız"
İdlib’deki yabancı savaşçılar çok konuşuldu hala da zaman zaman gündeme geliyorlar. Yabancı savaşçıların Suriye’nin geleceğinde bir yerleri olacağını düşünüyor musunuz?
Muhacir kardeşlerimiz Suriye’ye bize yardım etmeye geldi. Gayretleri için çok teşekkür ediyoruz. Kesinlikle onlardan vazgeçmeyeceğiz. Artık bizden bir parça. Halkla iç içeler. Onlar halktan memnun, halk da onlardan. Bu insanlar kendi devletlerine bir tehdit değiller. Bizim kurduğumuz siyasetin altındalar.
Bizim siyasetimiz de herhangi bir ülkeye düşmanlık üzerine kurulmadı. Suriye’yi işgal eden ve Suriyelileri öldürenlerle düşmanlığımız var. Onlarla da Suriye sınırları içinde savaşıyoruz. Tekrar etmek istiyorum, muhacir kardeşlerimiz artık bizden bir parça. Dinimiz ve kültürümüz gereği onları koruyacağız.
Yabancı savaşçıların bir kısmının Afganistan’a gittiği iddia edildi. Doğru mu bu?
Afganistan’a buradan giden birinin olduğunu hiç duymadım.
2016’ya kadar biz sizin yüzünüzü hiç görmedik. Şimdi yabancı basına röportajlar veriyorsunuz. Bu değişimin nedeni nedir?
Suriye devrimi birçok aşamadan geçti. İlk dönemde yüzümü göstermem bazı sıkıntılara yol açacaktı. Belki de rahat dolaşma imkanı bulamayacaktım. Ama Suriye devrimi kendi karakterini bulduktan sonra yüzümü açtım.
Röportaj vermek benim bir görevim. Suriye’de yaşananları anlatmam lazım. Biz ülkenin asıl unsurlarından birisiyiz ama dönemine göre tavırlar aldık.
Kaynak: © The Independentturkish
HTŞ lideri Ebu Muhammed el Colani, İdlib'de Independent Türkçe'nin sorularını yanıtladı
"Akşam namazının ardından şeyh ile görüşeceksiniz…"
İdlib’de etrafı duvarlarla çevrili küçük bir evde sıcakla baş etmeye çalışırken bu sözleri duyuyorum. Bana, uzun süredir beklediğim bu haberi getiren kişinin "Şeyh" diye bahsettiği, Heyet Tahrir Şam’ın lideri Muhammed el Colani….
Neredeyse bütün dünyada dengeleri değiştiren Suriye iç savaşı 2011 yılında başladı.
Türkiye ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin terör örgütü olarak kabul ettiği El-Kaide bu savaşa "Nusra Cephesi" ismiyle 2012’de dahil oldu.
Ülke genelinde Suriyeli ya da yabancı binlerce savaşçıya ulaştı ve bu savaşçılar, kanlı iç savaşın neredeyse tüm cephelerinde savaştı.
2014’te Irak İslam Devleti’nin Suriye’de de faaliyet göstererek ismini "Irak ve Şam İslam Devleti" (IŞİD) olarak değiştirmesiyle IŞİD ile el-Kaide ile arasında anlaşmazlık çıktı. Nusra Cephesi içindeki yabancı savaşçıların önemli bir kısmı IŞİD’e katıldı. Zaman zaman IŞİD ile Nusra arasında çatışmalar da yaşandı.
2016’ya gelindiğinde Nusra Cephesi’nin kendini feshettiği ve bünyesindekilerin el-Kaide’den ayrıldığı açıklandı. Bu ayrılık kararının, el-Kaide lideri Eymen el Zevahiri’yle istişare sonucu alındığı da belirtiliyordu.
Nusra Cephesi kendini feshettikten sonra yerine kurulan örgütün adı "Şam'ın Fethi Cephesi"ydi. Bu örgütün lideri de tıpkı Nusra Cephesi'nin lideri gibi Colani'ydi.
Suriye, "küresel cihad" kavramını aşındırmıştı. Artık yerliliğin mecbur tutulduğu bu yeni konjonktürde başrolü oynayanlardan biri hep Colani olmuştu.
Nusra Cephesi hikayesinin bitmesiyle yüzünü ilk kez gösterdi. İsmi hem cephelerde hem de Suriye sokağında kulaktan kucağa fısıldanan bu gizemli adamın 1982 doğumlu bir Suriyeli olduğunu görüldü.
Gerçek adı Ahmed Hüseyin el Şara olan Colani, Suriye’nin Golan bölgesine mensup bir ailenin ferdiydi ve kullandığı kod ismi de buradan ilham alarak seçmişti. Irak’ta ABD’ye karşı savaşan, tutuklanarak bu ülkede cezaevine atılan Colani 2008 yılında serbest bırakıldı.
ABD’nin başına 10 milyon dolar ödül koyduğu, İran ve Rusya istihbaratlarının adım adım aradığı Colani şimdiye kadar çok az röportaj verdi. En bilinen röportajları ise Katar merkezli El-Cezire ile ABD’nin PBS kanalında yayınlandı.
İlk kez Türkiye’den bir gazeteciye konuşan Colani, Afganistan’daki gelişmeler, TSK’nın İdlib’deki varlığı, Suriye’nin toprak bütünlüğü, ülkedeki yabancı savaşçılarla ilgili sorularımızı yanıtladı. Tabii ki röportajın günü ve saati defalarca değiştikten sonra…
Sıcak gündem olan Afganistan’dan başlamak istiyorum. Taliban 20 yıl aradan sonra tekrar Afganistan’ın hakimi oldu. Afganistan’daki son süreci değerlendirmenizi istesem neler söylersiniz?
Geçtiğimiz 20 yılda yaşananlardan dersler çıkarmamız gerekiyor. Öncelikle bir ülkede herhangi bir işgalin sürekli devam edebilme şansı yok. Ne kadar uzun sürerse sürsün o işgalci devlet bir gün çıkmak zorunda kalacak.
İkincisi, hükümetler ne kadar ajanlık yaparsa yapsın halkın iradesinin karşısında çökecektir. Britanya, Sovyetler ve en sonunda Amerika Birleşik Devletleri Afganistan’dan çıkmak zorunda kaldı. Amerika, Afganistan’dan çekilmekle doğru bir karar verdi. Şimdi Afganistanlılar sorunlarını kendi aralarında çözecekler.
Bu sorunlar 20 yıl önce belki de sadece bir toplantıya çözülebilecek meselelerdi. Çok paralar harcandı, hem Afganlardan hem Amerikalılardan çok kişi öldü. Ama yanlış stratejiler nedeniyle sorun büyüdü.
"IŞİD, İslamofobiyi beslliyor"
IŞİD’in Horasan kolu Kabil’de bir saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırıyla IŞİD ismi yine uluslararası kamuoyunda konuşulmaya başlandı. Bu örgütün en önemli merkezlerinden biri Suriye’ydi. IŞİD’i bir de sizden dinlemek isterim
Onlar İslam adını kullanan bir örgüt ama İslam’a zarar veriyorlar. Batı’da İslam’a kötü gözle bakılmasına neden oldular ve İslamofobi’yi beslediler. Burada da Suriye devrimine çok büyük zararlar verdiler. Devrimciler Şam’a kadar ulaşmışlardı ama onların ortaya çıkışı rejime nefes aldırdı. Şu an Afganistan’da da benzer bir süreç yaşanıyor. Taliban ile ABD arasındaki anlaşmanın sarsılmasını istediler. Müslümanların sevinçlerine dayanamayıp böyle bir şey yaptılar.
"Devrimci gruplar, askeri meclis çatısı altında birleşme süreci yaşıyor"
Suriye’de savaşın ilk dönemlerinden bu yana cephedesiniz, silahlı muhalifler ülkenin önemli bir kısmını elinde tutuyordu. Gelinen noktada muhaliflerin elinde sadece İdlib kaldı. Suriye savaşı sizce muhalifler açısından kaybedilmiş bir savaş mı? Muhaliflerin hatası neydi?
Suriye’de devrim hareketini halk başlattı. Gösterici ve yürüyüşler yapmaya başlamışlardı. Rejim, zulümden kurtulmak isteyen halka silahlarla karşılık verdi. Ardından silahlı devrim başladı. Rejim, İran, Afgan ya da Hizbullah milislerinden yardımlar aldı ve ciddi savaşlar başladı. Fetih Ordusu kurulmuştu ve ülkenin önemli kısımları devrimcilerin elindeyken Esad rejimi yardıma Rusya’yı çağırdı.
Kasım Süleymani, Putin’in yanına gitti, onunla bir toplantı yaptı ve ondan yardım istedi, sonra devreye IŞİD girdi. Rusların hava saldırıları bizi çok etkiledi ve bölgelerin düşmesine neden oldu. Direnişçi grupların birleşmemesi büyük bir sıkıntıydı ama ana bir sıkıntı değildi. Yüzde 5 ila yüzde 10 oranında etkilemiştir.
Rusların stratejisi sivil kayıpları üzerine kuruldu. Bizi zor durumda bırakan onların direkt olarak sivilleri hedef almasıydı. Onlar ilk dönemde 3 ila 6 ay içinde ülkenin tamamını ele geçireceklerini söylediler ama Rus saldırılarından bu yana 6 yıl geçti ve İdlib’de 5 milyon insan yaşıyor. Binlerce devrimci burada. Hâlâ bir direniş yaşanıyor. Şu an devrimci gruplar askeri bir meclis çatısı altında birleşme süreci yaşıyor. Durumlar çok daha iyiye gidiyor. Biz kesinlikle savaşı kaybetmedik. Kaybetmiş olsaydık şu an burada oturmazdık.
Colani / Fotoğraf: Independent Türkçe
Bundan sonraki stratejiniz ne olacak?
Rejim ve Rusya bizimle askeri bir dille konuşuyor. Biz de onlara aynı dille yanıt veriyoruz. Sivil siyaseti, askeri hedeflerini hayata geçirmek için kullanıyorlar. Bizim programlarımız var ama şimdi bunları söylemek istemiyorum.
Zaman zaman diğer askeri gruplarla HTŞ arasında sorunlar ve sert çatışmalara yaşandı. Bu sorunlar giderildi mi?
Suriye’de çok sayıda grup kuruldu. Her grubun elinde silah vardı. Böyle bir durumda gruplar arasında sorunlar yaşanması doğal. Bu bize özel bir durum değil. Başka gruplar da kendi aralarında savaştılar. Silaha sahip oldukları için, ellerinde imkan olduğu için, bazı meselelerde anlaşamadıkları için bu sıkıntılar yaşanıyordu.
Biz burada bir siyasi yapı kurduktan sonra askeri gruplar sadece askeri meselelere yoğunlaştı. Sivil meselelerle sivil yapılar ilgilenmeye başladı. İşler birbirinden ayrılınca sorunlar da ortadan kalktı. Şu an bizim diğer gruplarla ilişkilerimiz çok iyi, operasyon odalarımız ortak. Cephe hattını beraber tutuyoruz. Hiçbir sıkıntı yaşamıyoruz.
"Suriye, Afganistan gibi olacak"
Peki en sonunda nasıl bir Suriye’nin ortaya çıkmasını bekliyorsunuz?
Suriye’nin işgalsiz, Rusya’sız, İran’sız ve mevcut Suriye yönetiminin olmadığı bir ülke olarak hayal ediyorum. Halk devrime bağlılığını ispat etti. Kendi kendini yönetebilecek bir halkımız var. Bunu gösterdi. Sivil yapılar kurdu. Bu devleti yönetecek kapasiteye sahip bir halk var. İster Suriye içinde olsun isterse mülteci olarak yaşamak zorunda kalanlar olsun…
Gelecekte, hedeflerine ulaşacak bir Suriye’yi görüyorum. Rejim bunu engellemek için çok savaştı. Hatta bu halkın yerine başka bir halk yerleştirmek istedi. Bütün süreçte yapılmak istenen buydu.
Bir Müslüman, İslam çatısı altında yaşayacak ve kendi kendini yönetecek. Afganistan’da nasıl halk iradesi galip geldiyse Suriye’de de aynı şekilde olacak.
Colani, yüzünü ilk kez bu görüntüyle 2016 yılında dünya kamuoyuna gösterdi
Uzun süredir Suriye toprak bütünlüğünün korunup korunmayacağına ilişkin tartışmalar var. Sahil kısmında Nusayrilerin, kuzeyde Kürtlerin, ortada ise Sünnilerin ayrı siyasi yapılar kuracağı senaryoları hep konuşuldu
Rejim, zor durumda kaldığı her an bunu ortaya sürdü. Bence böyle bir şey olmayacak ve devrimin sayesinde Suriye bir ve bütün kalacak.
"ABD ve Rusya uçaklarına tutunmaya çalışırken düşenler olacak"
Ülkenin önemli bir kısmı ABD desteğiyle fiilen YPG'nin kontrolünde. Türkiye de YPG kaynaklı tehdit algısıyla Suriye içinde askeri hârekatlar yaptı. YPG’nin pozisyonu hakkında neler söylersiniz?
Kürt halkı Müslüman bir halk ve Suriye’nin önemli bir parçası. Rejim daha önce Kürtleri en küçük haklarından bile mahrum bıraktı. Onlara kimlik dahi vermiyordu. Rejimin ise yeni ismi YPG olan PKK’yla arası çok iyiydi.
Biliyorsunuz Abdullah Öcalan, Suriye’de yaşıyordu. Rejim, Türkiye’ye karşı YPG’yi kullandı. ABD de Kürt halkının yaşadığı zulümlerden istifade ederek YPG’yi büyüttü.
Suriye’nin kuzeydoğusundaki YPG yönetiminin kaderi ABD’nin orada kalmasına bağlı. ABD Suriye’den çıktıktan sonra YPG de çıkmış olacak. Afganistan’da uçaklardan düşen insanların görüntülerinin benzeri burada da tekrarlanacak.
Sadece ABD için söylemiyorum. Rusya için de böyle olacak. Rusya giderken, Rus uçaklarına tutunanların gökyüzünden aşağı düştüklerini göreceğiz.
Biz, YPG’yi devrimin düşmanı olarak görüyoruz. Fırat Kalkanı ve Zeytindalı bölgelerinde bombalar patlattılar. Onları Suriye’nin değil ABD’nin, rejimin ve Rusya’nın bir parçası olarak görüyoruz.
"TSK, İdlib'de bir denge kurdu"
Türkiye’nin sadece Fırat Kalkanı ve Zeytindalı bölgelerinde değil İdlib’de de askeri varlığı var. TSK’nın buradaki varlığı sizin açınızdan nasıl karşılanıyor?
İdlib’e yönelik son askeri harekatta çok sayıda sivil Türkiye’ye ve Türk sınırına doğru göç etmek zorunda kaldı. Bu durum Türkiye’yi siyasi, ekonomik ve sosyal sıkıntılara soktu. Bu sıkıntılar Türkiye’nin önlem almasına neden oldu. Çünkü Rusya ve rejimin ilerlemesi devam ediyordu.
Türkiye acil bir adım attı ve burada bir denge kurabildi. Buradaki işi sadece askeri nitelikte. Temas hattına yakın bölgelerde görev yapıyorlar. Sivil alana müdahil olmuyorlar.
Tarihin ve coğrafyanın sesi yüksek çıkar. Türkiye ve Suriye’nin arasında geçmişten gelen tarihi ve coğrafi bir bağlılık var. Bunu çok iyi idrak ettik. İki halkın maslahatına destek vermek istiyoruz. Suriye devrime yönelik bir tehdit aslında uzun vadede Türkiye’ye de yönelik.
İdlib’deki sivil hükümetten bahsettiniz, bu tecrübe ne kazandırdı?
HTŞ, kendi faydası için hareket etmeyecek bir yapıdır. İdlib’deki sivil yapıyı sürekli destekledik. Şu an burada bir istikrar var. Bu da sivil hükümet sayesinde meydana geldi. Sürekli ‘devrim kendini nasıl yönetecek’ diye soruldu. Bu tecrübe bu sorulara da cevap verdi. Şam yönetiminin yerini dolduracak şekilde bütün sivil yapılar ortaya çıkarıldı.
Devrimin sivil yapılarının güçlenmesi çok önemli. 10 yıl içinde kötü bir süreç yaşandı. Çocuklar okuyamadı. Emniyet sıkıntıları yaşandı. Sivil yapıların güçlenmesi göç sorununa da bir çözüm olacaktır.
Bir yerde emniyet yoksa, eğitim-öğretim olmazsa, bir ekonomi olmazsa insanlar dışarıya gitmeyi düşünür. Buradaki yapı insanların göç etmesini gerektirecek sorunları da ortadan kaldırıyor. Dışarıdaki mültecilerin de buraya geri gelmesini sağlamaya çalıyoruz. Bu da bir süreç gerektiriyor.
"Suriye devrimini temsil iddiasındakilerin Suriye ile alakası yok"
Cenevre’de ya da Astana’da uluslararası Suriye görüşmeleri oldu, Anayasa süreçleri başladı ama ciddi kararlar çıkmadı. Bu görüşmelere katılan Suriyeli temsilcilerin hem ülkede yaşamaya devam eden hem de savaşanlar açısından bir temsiliyeti var mı?
Az önce de söyledim; Rusya ve İran’ın gerçek dili sert bir askeri dildir. Yaptığı bütün siyasi müzakere ve anlaşmaları sadece askeri meselelerde kendilerine zaman kazandırmak için yaptılar. Mesela Astana anlaşmasıyla İdlib’de güvenlik noktaları kuruldu ama rejim buraların bir kısmını kuşattı, bölgeler ele geçirildi ve askeri gözetleme noktalarının yerleri değişti.
Cenevre’de komik bir şey oldu. Suriye delegasyonunun yarısını rejim kendi seçti, muhalif temsilcilerin ise delegeleri kendilerinin seçmesine izin verilmedi. Suriye devrimini temsil iddiasındakilerin Suriye devrimi ile alakası yoktu. Devrimcileri temsil edecekseniz irade sahibi olmalısınız.
Biz Suriye devrimi içinde çok büyük bir yapıyız, üzerimizde büyük yükler var. Faturasını da kan ve şehitlerle ödüyoruz. Cenevre’de konuşulan konulardan biri Anayasa’ydı. Rejim hapishanelerinde 150 bin kişi öldürüldü. Rus uçakları ve rejimin varil bombalarıyla 1 milyondan fazla şehit vermiş bir halkız. Asıl konuşulması gereken konular bunlardır. Rusya ve İran’ın nasıl çıkacağını konuşmamız lazım. Devrimcileri hedeflerinden saptırmak için bunları konuşmuyorlar.
İdlib’e yönelik yeni bir askeri harekat bekliyor musunuz? Şam yönetiminin askeri tahkimatını güçlendirdiği haberleri geliyor, böyle bir ihtimal var mı?
Buldukları en yakın fırsatı kullanarak bu hamleyi yapacaklar. Ama bizim savunma hattımız sağlam. Bunun dışında kendi hücum planlarımızı da elbette yapıyoruz. Ateşkesten bu yana işgalci Rusya ve İran İdlib’e yönelik saldırılarını durdurmadı. Cebel Zaviye’de çok sayıda katliama şahit olduk. Uçak ve topçu saldırıları devam ediyor.
İdlib’in nüfusu son dönemde hiç olmadığı kadar arttı. Şehre yönelik kapsamlı bir harekatta sivillerin durumu ne olacak?
Her askeri harekatta sivil zaiyatları ve mülteciler arttı. Bizim yaptığımız bütün askeri harekatlarda birinci önceliğimiz halkı korumak olacak. İkinci amacımız ise rejimin aldığı bölgeleri geri almak olacak.
Mülteci dosyası bizim için çok büyük bir dosya. Lübnan’da, Irak’ta ve özellikle Türkiye’de çok büyük sayıda Suriyeli mülteci var. Müteci sayısının artması hem Suriye için hem de diğer ülkeler için yeni sıkıntıların yaşanacağı anlamına geliyor. Askeri tedbirleri, buradaki bölgeleri korumak ve yeni mülteci dalgalarının önüne geçmek amacıyla aldık.
"Yabancı savaşçılar bize yardım etmeye geldi, onları koruyacağız"
İdlib’deki yabancı savaşçılar çok konuşuldu hala da zaman zaman gündeme geliyorlar. Yabancı savaşçıların Suriye’nin geleceğinde bir yerleri olacağını düşünüyor musunuz?
Muhacir kardeşlerimiz Suriye’ye bize yardım etmeye geldi. Gayretleri için çok teşekkür ediyoruz. Kesinlikle onlardan vazgeçmeyeceğiz. Artık bizden bir parça. Halkla iç içeler. Onlar halktan memnun, halk da onlardan. Bu insanlar kendi devletlerine bir tehdit değiller. Bizim kurduğumuz siyasetin altındalar.
Bizim siyasetimiz de herhangi bir ülkeye düşmanlık üzerine kurulmadı. Suriye’yi işgal eden ve Suriyelileri öldürenlerle düşmanlığımız var. Onlarla da Suriye sınırları içinde savaşıyoruz. Tekrar etmek istiyorum, muhacir kardeşlerimiz artık bizden bir parça. Dinimiz ve kültürümüz gereği onları koruyacağız.
Yabancı savaşçıların bir kısmının Afganistan’a gittiği iddia edildi. Doğru mu bu?
Afganistan’a buradan giden birinin olduğunu hiç duymadım.
2016’ya kadar biz sizin yüzünüzü hiç görmedik. Şimdi yabancı basına röportajlar veriyorsunuz. Bu değişimin nedeni nedir?
Suriye devrimi birçok aşamadan geçti. İlk dönemde yüzümü göstermem bazı sıkıntılara yol açacaktı. Belki de rahat dolaşma imkanı bulamayacaktım. Ama Suriye devrimi kendi karakterini bulduktan sonra yüzümü açtım.
Röportaj vermek benim bir görevim. Suriye’de yaşananları anlatmam lazım. Biz ülkenin asıl unsurlarından birisiyiz ama dönemine göre tavırlar aldık.
Kaynak: © The Independentturkish
Son düzenleme: