Kul, Allah’ın kendisini (dîni üzere) sâbit kılmasına göz açıp kapayıncaya kadarki bir süre için dâhi muhtaçtır. Şayet Allah onu sebât ettirmese îmânının ne toprağı ne de çatısı kalırdı…
"Allah'a yakın olma lezzetini tadıp sonra bunu terk eden kimse, artık dünyada azap içinde yaşar. Ne cahillerin rahatıyla yaşayabilir, ne de ariflerin lezzetiyle...."
Kuşkusuz kalp, eğer henüz ölmemiş ve hayat belirtileri taşıyorsa, sahibinin uygunsuz davranış ve çirkin hareketlerden dolayı acı duyar, hakkı bilmemesinden dolayı acıyla kıvranır…
Kalbin zenginliğinin hakikati, yalnız Allah'a olan bağlılığıdır, vefasız (kınanması gereken) fakirliğinin hakikati ise, başkalarına olan düşkünlüğüdür…
Hiç şüphesiz bir şeyden bir şeye hicret eden kişiye hicret ettiği şey, terk ettiğinden daha sevgili gelmelidir ki, böylece iki şeyden hangisini daha çok seviyorsa diğerini tercih etsin…