Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü İbn Teymiyye Küfür Anayasalarla Hükmetmeye Cevaz mı Veriyor?

M Çevrimdışı

MuslimElAlmani

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Selam aleykum kardesler, Ibn Teymiyyenin bu sözlerini yapisan ve "ehveniSerreyn" kaidesine yapisanlar sIk sIk bu sözünü delil getiriyolar.
Ibn teymiyyenin hz Yusufun, komple seriatla yönetemedigi halde basa gecmesi buna delil olur mu?


2- İbn-i Teymiye"ye; Zalimlerin, kâfirlerin sultasında Müslüman birinin görev alıp alamayacağı ile ilgili soruya değişik yerlerde şu cevabı verir: Bu şartlarda görev alan kişi eğer gücü yettiği kadar adaleti ikame edip, zulmü Müslümanlardan hafifletiyorsa ve onun o görevde bulunması diğerlerine göre daha faydalı ise onun o görevde kalması caizdir. Gücün yettiği kadar adaletin ikamesi ve zulmün giderilmesi Müslümanlar üzerine farzı kifaye olduğu için bu işi ondan başka yapacak birisi yok ise bu görev onun için vacip olur. Elinden geldiği kadar zulmü gidermekle sorumludur. Her şey elinden gelemeyebilir. Onun mevcudiyetine rağmen Müslümanların başına sıkıntılar geliyorsa o gideremediği müddetçe sorumlu değildir. Hatta bazen büyük zulmü hafifletmek için bizzat kendisi küçük zulmü Müslümanlara istemeyerek uygulamışta olabilir. Bundan dolayı sorumlu tutulmaz. Bütün bunlar maslahatın mefsedete galip olduğu durumlardadır. Hz. Yusuf"un Mısır kralının hazinelerinin başına geçmesi bu kabildendir. Kral ve toplum kâfir idi. (Ğafir 34. Yusuf 39-40.) Şüphesiz kafir kralın adil olmayan uygulamaları vardı. Yusuf o uygulamaların hepsinin önüne geçemiyordu. Ancak o, imkânı ölçüsünde adaleti ve iyiliği ayakta tutmaya çalışıyordu. Bunların hepsi Gücünüz yettiği kadar Allah"tan korkun ayetinin mazmununa girer. (İbn-i Teymiye Mecmuul Fetava Cilt 20-Sayfa 55)
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Aleykumselam bu soruya Abdulmuizz fida hoca cevap verdi kardeşim

Hz.Yusuf a.s gibi vahiy oto kontrolünde hareket edecek biri varsa buyursun
 
طالب بن عايد Çevrimdışı

طالب بن عايد

انا لله وانا اليه راجعون
Süper Moderatör
We aleykum esselam we rahmetullah kardeşim,
Konu daha önce işlenmiştir, şu linklerden faydalanabilirsiniz inşaAllah;
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Kral, Yusuf aleyhisselam'a geniş yetkiler ve serbestiyet vermiş, o derece ki 'kralın dinini' (Yusuf, 76) yani kanunlarını uygulamakta mecbur değil.

Bizim anayasımız ise olabildiğince kısıtlamıştır Müslümanların serbestiyetini, o derece ki görev alan Müslümanlar, Müslüman kimliklerini bir kenara atmaya mecburlardır:

„Hiçbir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;“ (Anayasa giriş)

„Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.“ (Anayasa § 4)

Demokratik rejimlerde görev almayı savunanlar dahi, bunun kanunlara değil, anayasaya bağlı olduğunu söylerler (Hakim el-Muteyri bunu açıklıyor mesela). Ancak Türkiye'ye gelince zaruret kavramı devreye sokuluyor, ama böyle bir zaruret şeran mevcut değildir.

Bizim ülkemizde yapılan, Mekkeli müşriklerin "bir gün sizin ilahınıza, bir gün de bizim ilahlarımıza iman edelim de davandan vazgeç" teklifini kabul etmektir.
 
Son düzenleme:
Abdullah el Hanbeli Çevrimdışı

Abdullah el Hanbeli

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Yanlış anlaşılmasın, ben de bunun büyük küfür olduğuna inanıyorum, bu konuda muhkem ayetler var ama ibn Teymiyye (rahimehullah)'ın: "Elinden geldiği kadar zulmü gidermekle sorumludur. Her şey elinden gelemeyebilir. Onun mevcudiyetine rağmen Müslümanların başına sıkıntılar geliyorsa o gideremediği müddetçe sorumlu değildir. Hatta bazen büyük zulmü hafifletmek için bizzat kendisi küçük zulmü Müslümanlara istemeyerek uygulamışta olabilir. Bundan dolayı sorumlu tutulmaz. Bütün bunlar maslahatın mefsedete galip olduğu durumlardadır. Hz. Yusuf"un Mısır kralının hazinelerinin başına geçmesi bu kabildendir. Kral ve toplum kâfir idi. (Ğafir 34. Yusuf 39-40.) Şüphesiz kafir kralın adil olmayan uygulamaları vardı. Yusuf o uygulamaların hepsinin önüne geçemiyordu. Ancak o, imkânı ölçüsünde adaleti ve iyiliği ayakta tutmaya çalışıyordu"

cümlesi izaha muhtaç, eğer hz. Yusuf istediği gibi hükmedebiliyor, hükmetmekte muhayyerse, ibn Teymiyye'ye göre nasıl büyük zulmü hafifletmek için küçük zulmü işlemek caiz oluyor. İbn Teymiyye'nin şazz görüşlerinden biri olabilir mi acaba?

Bunu günümüze uyarlayacak olursak; misal ben küfür devletinde görev alıyorum, küfre imza atmadım, küfür yemini etmedim, hem o ülkenin anayasası hem o ülkenin yöneticisi beni şeriatla hükmetmekte muhayyer bırakıyor diyelim, büyük zulmü hafifletmek için küçük zulmü işlemek nasıl tahakkuk ediyor ki madem muhayyersem?
 
M Çevrimdışı

MuslimElAlmani

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Yanlış anlaşılmasın, ben de bunun büyük küfür olduğuna inanıyorum, bu konuda muhkem ayetler var ama ibn Teymiyye (rahimehullah)'ın: "Elinden geldiği kadar zulmü gidermekle sorumludur. Her şey elinden gelemeyebilir. Onun mevcudiyetine rağmen Müslümanların başına sıkıntılar geliyorsa o gideremediği müddetçe sorumlu değildir. Hatta bazen büyük zulmü hafifletmek için bizzat kendisi küçük zulmü Müslümanlara istemeyerek uygulamışta olabilir. Bundan dolayı sorumlu tutulmaz. Bütün bunlar maslahatın mefsedete galip olduğu durumlardadır. Hz. Yusuf"un Mısır kralının hazinelerinin başına geçmesi bu kabildendir. Kral ve toplum kâfir idi. (Ğafir 34. Yusuf 39-40.) Şüphesiz kafir kralın adil olmayan uygulamaları vardı. Yusuf o uygulamaların hepsinin önüne geçemiyordu. Ancak o, imkânı ölçüsünde adaleti ve iyiliği ayakta tutmaya çalışıyordu"

cümlesi izaha muhtaç, eğer hz. Yusuf istediği gibi hükmedebiliyor, hükmetmekte muhayyerse, ibn Teymiyye'ye göre nasıl büyük zulmü hafifletmek için küçük zulmü işlemek caiz oluyor. İbn Teymiyye'nin şazz görüşlerinden biri olabilir mi acaba?

Bunu günümüze uyarlayacak olursak; misal ben küfür devletinde görev alıyorum, küfre imza atmadım, küfür yemini etmedim, hem o ülkenin anayasası hem o ülkenin yöneticisi beni şeriatla hükmetmekte muhayyer bırakıyor diyelim, büyük zulmü hafifletmek için küçük zulmü işlemek nasıl tahakkuk ediyor ki madem muhayyersem?
Ben de tam olarak bunun cevabini sormustum, sizin kadar güzel anlatamadim, allah razi olsun.
Bende bunlarin yaptiklarinin resmen firavunluk olduguna itikad ediyorum, fakat Ibn teymiyyenin bu sözünü delil getirirlerse, hak payi dogmus oluyor. Sonucta ibn teymiyye dinde delil degil, ama bizim silahimizla vurmus oluyolar.
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Günümüze delil olmaz çünkü muhayyerlik veya nizamda esneklik sözkonusu değil, anayasa belli.

Istislah yani maslahat ve mefsedetlerin ölçulmesi Hazreti Yusuf örneğinden ziyade ona kıyas edilen yeni ve farklı durumlarda uygulanır. Bu bağlamda sanırım gardiyan örneği veriliyordu.

Hazreti Yusuf'un muhayyerliğini ise yeterince bilmiyoruz, ancak bazı örneklerde tezahür ediyor bu. Şer uygulamalara mecbur edilmedi ise de belki de yetki alanının dışında gerçekleşenlere müdahale edemiyordu. Burada mukayesenin illeti anladığım kadarıyla daha çok bir kafirin hizmetine girmektir, ki bu mutlak manada haram kılınmadığı için istislah uygulanıyor.
 
Abdullah el Hanbeli Çevrimdışı

Abdullah el Hanbeli

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Günümüze delil olmaz çünkü muhayyerlik veya nizamda esneklik sözkonusu değil, anayasa belli.

Istislah yani maslahat ve mefsedetlerin ölçulmesi Hazreti Yusuf örneğinden ziyade ona kıyas edilen yeni ve farklı durumlarda uygulanır. Bu bağlamda sanırım gardiyan örneği veriliyordu.

Hazreti Yusuf'un muhayyerliğini ise yeterince bilmiyoruz, ancak bazı örneklerde tezahür ediyor bu. Şer uygulamalara mecbur edilmedi ise de belki de yetki alanının dışında gerçekleşenlere müdahale edemiyordu. Burada mukayesenin illeti anladığım kadarıyla daha çok bir kafirin hizmetine girmektir, ki bu mutlak manada haram kılınmadığı için istislah uygulanıyor.

Yok abi, günümüzdeki Türkiye'de uygulanamayacağı kesin. Anayasa böyle birşeye baştan izin vermiyor zaten. Anayasa izin verse, yönetici makamında bir kafir de buna izin verip devlette bir müslümanı bu konuda muhayyer bıraksa, müslümana küfür itikad, söz ve amelleri de dayatmasa bunun hükmü ayrı, Hz. Yusuf kıssası buna hamledilir.

Ancak her ne kadar ibn Teymiyye (rh); Hz. Yusuf büyük zulmü engellemek için hafif zulmü uygulamıştır dememişse de bu kıssadan, fıkhî kaideden ve hz Yusuf'un melikin tüm uygulamaların önüne geçememesinden dolayı bu meseleyi daha kısıtlı imkanlara sahip olan bir müslümana kıyas ederek öyle bir anlayış çıkartıyor, yani her ne kadar hz. Yusuf gibi imkanları olmasa, daha kısıtlı imkanlara sahip olsa da bir müslümanın böyle bir makamda bulunması mefsedeti azaltmak ve maslahatı gerçekleştirmek için caizdir, "hatta bazen büyük zulmü hafifletmek için bizzat kendisi küçük zulmü Müslümanlara istemeyerek uygulamışta olabilir. Bundan dolayı sorumlu tutulmaz" diyor. Burada şeyhin ya hatası var yada cehaletimden dolayı bu sözleri anlamakta ve doğru yerlere hamletmekte zorluk çekiyorum.
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Ancak her ne kadar ibn Teymiyye (rh); Hz. Yusuf büyük zulmü engellemek için hafif zulmü uygulamıştır dememişse de bu kıssadan, fıkhî kaideden ve hz Yusuf'un melikin tüm uygulamaların önüne geçememesinden dolayı bu meseleyi daha kısıtlı imkanlara sahip olan bir müslümana kıyas ederek öyle bir anlayış çıkartıyor, yani her ne kadar hz. Yusuf gibi imkanları olmasa, daha kısıtlı imkanlara sahip olsa da bir müslümanın böyle bir makamda bulunması mefsedeti azaltmak ve maslahatı gerçekleştirmek için caizdir, "hatta bazen büyük zulmü hafifletmek için bizzat kendisi küçük zulmü Müslümanlara istemeyerek uygulamışta olabilir. Bundan dolayı sorumlu tutulmaz" diyor.

Bu konu çok geniş ve fakihlerin kullandığı tabirlerin kendine has tarifleri var. Mesela zulüm her türlü zulmü kapsamaz. Vehbe Zuhayli "Zaruret" kitabında hiç bir şekilde ne ruhsat verilebilecek ne de mübah olabilecek (dördüncü) çeşit filler arasında adam öldürmeyi, uzuvlara saldırmayı ve zinayı sayıyor. Allah'ı inkar etmeye ise (üçüncü çeşit) sadece ikrahı mülci ile ruhsat verilir, ancak Hanefi ve Hanbelilere göre azimete sarılmak evladır diyor (s.281).

İbn Teymiyye'nin fetvasında uygulanan ehveni şerreyn kaidesinin de yine belli şartları vardır; zararın hakiki olması ve başka şekilde def edilemeyecek olması gibi. O yüzden adalet tamamıyla uygulanamasa da, mümkün olduğu kadarını uygulamanın evla olduğu belirtiliyor. Başka bir fetvasında (Fetava, 30:356) burada açıkladığı kaideyi vergi toplayıcısı için tatbik ediyor. Gayrı meşru vergileri toplamak zulümdür, ama müttaki bir memur yapmazsa başka birisi yapar ve daha fazla zulüm işlemekten imtina etmez diyor.

Bunlar genel kaideler olduğu için mükellef her durum için ilim sahibi müftü alimlere başvurması gerekir, çünkü alimler peygamberlerin varisleridir.
 
Son düzenleme:
Üst Ana Sayfa Alt