A
Çevrimdışı
Neden bir insan üzerine bağladığı bombaları patlatıp canına kıymaya çalışır? Uğruna bedenini parçaladığı amaçlar canından çok mu daha değerli ve kutsal? Canını feda ederek hangi büyük değerlere ulaşmayı hedefler?
Neden bir insan kendisine kötülük yapmayan insanların arasına dalıp onları öldürmeye kalkışır? Neden kendisine zulmedenlerle hiçbir ortaklıkları olmayan insanlara zulmeder?
Birkaç gün önce 24 yaşındaki bir gencin üzerindeki bombaları Taksim’de patlatması ülke gündemini altüst etmişti. Kendisi ölürken 32 kişi yaralanmıştı. Üzerindeki bombaları daha fazla insanı öldürmek için patlatmıştı. Belki de hedefi sadece polislerdi. Ancak, 15 polis isabet alırken halktan 17 kişi yaralanmıştı. Oysa bu 17 kişinin bu tür olaylarla yakından ve uzaktan hiçbir ilişkileri yoktu. Saldırıda bunların tümünün veya daha fazlasının ölme ihtimali vardı.
Olaydan sonraki değerlendirmeler her zamanki gibiydi. Kimi bombacıdan azılı terörist olarak söz ederken, kimi kahraman ilan ediyordu.
Üzerine bombaları bağlayıp kendisini öldüren, kendisiyle birlikte çok sayıda insanı öldürmek isteyen bu insan bir terörist miydi? Yoksa kahraman mı? Kendisini feda etmekle neyi elde etti? Bu olayda kimler kazançlı çıktı?
Hayatının baharındaki bir gencin her şeyi elinin tersiyle itip ölüme atlamasının sebebi nedir? Dayatmalar, yasaklar, kişiliksizleştirme çabaları ve zulümler mi kendisini ve kendisiyle birlikte bir sürü insanı öldürme eylemine sürükledi? Yoksa öldükten sonra daha güzel ve müreffeh bir hayat elde etme düşüncesi mi böyle bir işe mecbur etti?
Olaydan sonra herkes kendi penceresinden olaya bakıp kalıplaşmış ifadelerle hükmünü verdi. Çoğuna göre taraf PKK’lı olduğu için teröristti. Hak ettiği yeri boylamıştı. Kimine göre ise beyni yıkanmış bir zavallıydı. Kimisi ise PKK’nın hasta birini kullanarak şov yapmaya kalkıştığını iddia ediyordu. Kimisi de feda edilen binlerce genç için tutturduğu nakaratı dillendirip şehidin ölümsüzlüğünden dem vurarak yeni mevziler kazanmaya çalışıyordu.
Oysa ateş düştüğü yeri yakmıştı. Olan, hiçbir garantisi olmayan bir gelecek için kendisini feda eden 24 yaşındaki gence olmuştu. Dünyasını heba etmekle kalmadı, üstüne üstlük ahiretini de heba etti. Ateş düştüğü yeri yaktı ve en büyük ateş anne ile babanın yüreğine düştü.
Bütün bunlardan elbette ki ölüm bombacısını kullanarak başkalarını öldürmeye çalışan örgütün sorumlu olduğu söylenecek. Kürd gençlerini yuvalarından koparan, inanç ve akidelerini yok eden, onları boş ve anlamsız hedefler uğruna feda eden Marksist örgüt elbette sorumludur. Boş ve anlamsız hale gelen ve bütün hedefi İmralı sakininin zindandan çıkışına kilitlenen, mücadelesini Atatürk’ün demokratik cumhuriyetine feda eden örgütün, sonu gelmez yalanlarla parçaladığı Kürd ailelerinin, ölüme sürüklediği gençlerin ve kendilerine boyun eğmediği için kanını akıttığı binlerce insanın hesabını vermesi gerekir. Örgütün sorumluluğu tartışılmaz derecede büyüktür. Döktüğü masum insanların kanının, heder ettiği sermayenin, yok ettiği halkın dini ve kültürel değerlerinin ve yıllarca zehir ettiği hayatın hesabını Müslüman Kürd halkına vermesi gerekir.
Bütün bunlarla birlikte asıl suçlu devlettir. Sindirme ve asimilasyonla baskı altına aldığı, dayatmalarda bulunduğu ve hayatını çekilmez kıldığı bir halkın gençlerini farklı alanlara sürüklenmeye mecbur ettiği için suçludur. 90 yıldır devam eden zulmüyle topraklarında insanlara hayat alanı tanımadığı için, denize düşünce yılana sarılmak zorunda kalan gençlerin evlerini terk edip dağlara çıkmasının sorumlusu olduğu için suçludur. Üzerlerine bomba bağlayıp kendilerini öldüren ve kendileriyle birlikte birçok canı yakmaya kalkışanların sorumlusu olduğu için suçludur.
Kürdler, İslam’ın en sadık kavimlerindendir. Osmanlının yıkılmasıyla milliyetçilik akımlarına pirim vermeyip bağımsız devlet peşinde koşmamışlarsa hayatlarının tek kaynağı olarak İslam kabul etmelerindendir. Devletin tahammül sınırını aşan baskı ve zulmünün insanları farklı alternatiflere zorlaması ve bilinçli Müslümanların vazifelerini hakkıyla eda etmemeleri sonucu İslam dışı yönelişlerde patlama yaşandı. Marksistlerin cazibesine kapıldı Müslüman Kürd halkının çocukları. Kürd coğrafyasında dini duyguların zayıflamasıyla ahlaksızlığın önü açıldı. Marksist örgütün cazibesine kapılan Müslüman halkın çocukları, bilinçli olarak İslam’dan uzaklaştırıldılar. İslam’la savaşır hale getirildiler.
Kürdlerin sıkıntı ve problemlerinin biricik çözümü İslam’dadır. Kürd halkının büyük bir öze dönüşe ihtiyacı var. Yani ruhunu oluşturan İslami kimliğine yeniden dönmek zorunda! Bunun da yolu devletin dayattığı 90 yıllık zulmünün son bulmasıdır. İnsanlar baskı ve dayatmalardan kurtulup özgürce yaşacakları ortamlara sahip olmalıdır. İşte o zaman özgür iradeleriyle düşünebilen Kürd gençleri, ait oldukları yerle ilgili tercihlerini yapabilecekler. Tepeden balyozlar indikçe, dayatma ve zulümler devam ettikçe denize düşen özgür düşünceden mahrum insanlar yılanlara daha fazla sarılmak zorunda kalacak ve boş dipsiz denizlerde daha fazla kürek sallayacak.
M.EMİN ÇELİK
Neden bir insan kendisine kötülük yapmayan insanların arasına dalıp onları öldürmeye kalkışır? Neden kendisine zulmedenlerle hiçbir ortaklıkları olmayan insanlara zulmeder?
Birkaç gün önce 24 yaşındaki bir gencin üzerindeki bombaları Taksim’de patlatması ülke gündemini altüst etmişti. Kendisi ölürken 32 kişi yaralanmıştı. Üzerindeki bombaları daha fazla insanı öldürmek için patlatmıştı. Belki de hedefi sadece polislerdi. Ancak, 15 polis isabet alırken halktan 17 kişi yaralanmıştı. Oysa bu 17 kişinin bu tür olaylarla yakından ve uzaktan hiçbir ilişkileri yoktu. Saldırıda bunların tümünün veya daha fazlasının ölme ihtimali vardı.
Olaydan sonraki değerlendirmeler her zamanki gibiydi. Kimi bombacıdan azılı terörist olarak söz ederken, kimi kahraman ilan ediyordu.
Üzerine bombaları bağlayıp kendisini öldüren, kendisiyle birlikte çok sayıda insanı öldürmek isteyen bu insan bir terörist miydi? Yoksa kahraman mı? Kendisini feda etmekle neyi elde etti? Bu olayda kimler kazançlı çıktı?
Hayatının baharındaki bir gencin her şeyi elinin tersiyle itip ölüme atlamasının sebebi nedir? Dayatmalar, yasaklar, kişiliksizleştirme çabaları ve zulümler mi kendisini ve kendisiyle birlikte bir sürü insanı öldürme eylemine sürükledi? Yoksa öldükten sonra daha güzel ve müreffeh bir hayat elde etme düşüncesi mi böyle bir işe mecbur etti?
Olaydan sonra herkes kendi penceresinden olaya bakıp kalıplaşmış ifadelerle hükmünü verdi. Çoğuna göre taraf PKK’lı olduğu için teröristti. Hak ettiği yeri boylamıştı. Kimine göre ise beyni yıkanmış bir zavallıydı. Kimisi ise PKK’nın hasta birini kullanarak şov yapmaya kalkıştığını iddia ediyordu. Kimisi de feda edilen binlerce genç için tutturduğu nakaratı dillendirip şehidin ölümsüzlüğünden dem vurarak yeni mevziler kazanmaya çalışıyordu.
Oysa ateş düştüğü yeri yakmıştı. Olan, hiçbir garantisi olmayan bir gelecek için kendisini feda eden 24 yaşındaki gence olmuştu. Dünyasını heba etmekle kalmadı, üstüne üstlük ahiretini de heba etti. Ateş düştüğü yeri yaktı ve en büyük ateş anne ile babanın yüreğine düştü.
Bütün bunlardan elbette ki ölüm bombacısını kullanarak başkalarını öldürmeye çalışan örgütün sorumlu olduğu söylenecek. Kürd gençlerini yuvalarından koparan, inanç ve akidelerini yok eden, onları boş ve anlamsız hedefler uğruna feda eden Marksist örgüt elbette sorumludur. Boş ve anlamsız hale gelen ve bütün hedefi İmralı sakininin zindandan çıkışına kilitlenen, mücadelesini Atatürk’ün demokratik cumhuriyetine feda eden örgütün, sonu gelmez yalanlarla parçaladığı Kürd ailelerinin, ölüme sürüklediği gençlerin ve kendilerine boyun eğmediği için kanını akıttığı binlerce insanın hesabını vermesi gerekir. Örgütün sorumluluğu tartışılmaz derecede büyüktür. Döktüğü masum insanların kanının, heder ettiği sermayenin, yok ettiği halkın dini ve kültürel değerlerinin ve yıllarca zehir ettiği hayatın hesabını Müslüman Kürd halkına vermesi gerekir.
Bütün bunlarla birlikte asıl suçlu devlettir. Sindirme ve asimilasyonla baskı altına aldığı, dayatmalarda bulunduğu ve hayatını çekilmez kıldığı bir halkın gençlerini farklı alanlara sürüklenmeye mecbur ettiği için suçludur. 90 yıldır devam eden zulmüyle topraklarında insanlara hayat alanı tanımadığı için, denize düşünce yılana sarılmak zorunda kalan gençlerin evlerini terk edip dağlara çıkmasının sorumlusu olduğu için suçludur. Üzerlerine bomba bağlayıp kendilerini öldüren ve kendileriyle birlikte birçok canı yakmaya kalkışanların sorumlusu olduğu için suçludur.
Kürdler, İslam’ın en sadık kavimlerindendir. Osmanlının yıkılmasıyla milliyetçilik akımlarına pirim vermeyip bağımsız devlet peşinde koşmamışlarsa hayatlarının tek kaynağı olarak İslam kabul etmelerindendir. Devletin tahammül sınırını aşan baskı ve zulmünün insanları farklı alternatiflere zorlaması ve bilinçli Müslümanların vazifelerini hakkıyla eda etmemeleri sonucu İslam dışı yönelişlerde patlama yaşandı. Marksistlerin cazibesine kapıldı Müslüman Kürd halkının çocukları. Kürd coğrafyasında dini duyguların zayıflamasıyla ahlaksızlığın önü açıldı. Marksist örgütün cazibesine kapılan Müslüman halkın çocukları, bilinçli olarak İslam’dan uzaklaştırıldılar. İslam’la savaşır hale getirildiler.
Kürdlerin sıkıntı ve problemlerinin biricik çözümü İslam’dadır. Kürd halkının büyük bir öze dönüşe ihtiyacı var. Yani ruhunu oluşturan İslami kimliğine yeniden dönmek zorunda! Bunun da yolu devletin dayattığı 90 yıllık zulmünün son bulmasıdır. İnsanlar baskı ve dayatmalardan kurtulup özgürce yaşacakları ortamlara sahip olmalıdır. İşte o zaman özgür iradeleriyle düşünebilen Kürd gençleri, ait oldukları yerle ilgili tercihlerini yapabilecekler. Tepeden balyozlar indikçe, dayatma ve zulümler devam ettikçe denize düşen özgür düşünceden mahrum insanlar yılanlara daha fazla sarılmak zorunda kalacak ve boş dipsiz denizlerde daha fazla kürek sallayacak.
M.EMİN ÇELİK