E
Çevrimdışı
أبو الحسن الاشعري في كتاب مقالات الإسلاميين واختلاف المضلين جملة ما عليه أصحاب الحديث وأهل السنة
İmâm Ebû'l-Hasen el-Eş'arî, "Makalatü'l-İslamiyyin ve İhtilafu'l-Musallin" isimli kitabında şunları söylemiştir:Ashâb-ı hadisin ve ehl-i sünnet'in üzerinde bulundukları inanç ve itikadın özü ve özeti şudur:
الإقرار بالله وملائكته وكتبه ورسله وما جاء من عند الله وما رواه الثقات عن رسول الله لا يردون من ذلك شيئا وأن الله تعالى اله واحد فرد صمد لم يتخذ صاحبه ولا ولدا وان محمدا عبده ورسوله وأن الجنة حق وأن النار حق وأن الساعة آتية لا ريب فيها وأن الله يبعث من في القبور وأن الله تعالى على عرشه كما قال الرحمن على
العرش استوى
Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, rasüllerini, Allah katından gelenleri, güvenilir ravîlerin Rasûlüllah'dan Sallallahu Aleyhi ve Sellem aktardıkları şeyleri, hiçbirini reddetmeksizin ikrar etmek, Allah'ın tekbir, ilah, ferd ve samed olduğunu, eş ve çocuk edinmediğini, Muhammed /sallallahu aleyhi ve sellem/ O'nun kulu ve elçisi olduğunu, Cennet ve Cehennemin hak olduğunu, kıyametin hiç şüphesiz geleceğini, Allah'ın kabirdekileri dirilteceğini kabul etmektir.Onların öz inancına göre Allah Tealâ arşı üzeredir. Nitekim: "Rahman arşa istiva etmiştir"(Taha: 5) buyurmuştur. وأن له يدين بلا كيف كماO'nun keyfiyeti bilinmez iki eli vardır. Nitekim: قال خلقت بيدي وكما"iki elimle yarattığıma" (Sâd: 75) قال بل يداه مبسوطتان"Bilakis O'nun iki eli açıktır" (Maide: 64) buyurmuştur. وأن له عينين بلا كيف كماO'nun keyfiyeti bilinmez iki gözü vardır. Nitekim: قال تجري بأعيننا"Gözlerimiz altında akar" (Kamer: 14) buyurmuştur. وأن له وجها كماOnun yüzü vardır. Nitekim: قال ويبقى وجه ربك ذو الجلال والإكرام"Rabbinin celâl ve ikram sahibi yüzü ebediyen kalacaktır" (Rahman: 27) buyurmuştur.
وأن أسماء الله تعالى لا يقال إنها غير الله كما قالت المعتزلة والخوارج واقروا أن لله علما كما قال أنزله بعلمه وكما قال وما تحمل من أنثى ولا تضع إلا بعلمه وأثبتوا السمع والبصر ولم ينفوا ذلك عن الله كما تعتقد المعتزلة وأثبتوا لله القوة كما قال أولم يروا الله الذي خلقهم هو أشد منهم قوة وقالوا إنه لا يكون في الأرض من خير ولا شر إلا ما شاء الله وأن الأشياء تكون بمشيئه الله كما قال تعالى وما تشاؤن إلا أن يشاء الله وكما قال المسلمون ما شاء الله كان وما لم يشأ لم يكن وقالوا إن أحدا لا يستطيع أن يفعل شيئا قبل أن يفعله أو يكون أحد يقدر أن يخرج عن علم الله أو أن يفعل شيئا علم الله أنه لا يفعله واقروا أنه لا خالق إلا الله تعالى وأن أفعال العباد يخلقها الله تعالى وأن العباد لا يقدرون أن يخلقوا شيئا وأن الله تعالى وفق المؤمنين لطاعته وخذل الكافرين ولطف بالمؤمنين ونظر لهم وأصلحهم وهداهم ولم يلطف بالكافرين ولا أصلحهم ولا هداهم ولو أصلحهم لكانوا صالحين ولو هداهم لكانوا مهتدين وأن الله تعالى يقدر أن يصلح الكافرين ويلطف بهم حتى يكونوا مؤمنين ولكنه أراد أن يكونوا كافرين كما علم وخذلهم واضلهم وطبع على قلوبهم وأن الخير والشر بقضاء الله وقدره ويؤمنون بقضاء الله وقدره وخيره وشره وحلوه ومره ويؤمنون أنهم لا يملكون لأنفسهم نفعا ولا ضرا إلا ما شاء الله كما قال ويلجئون أمرهم إلى الله ويثبتون الحاجة إلى الله في كل وقت والفقر إلى الله في كل حال ويقولون إن القرآن كلام الله غير مخلوق والكلام في الوقف واللفظ فمن قال باللفظ أو بالوقف فهو مبتدع عندهم لا يقال اللفظ بالقرآن آن مخلوق ولا يقال غير مخلوق ويقولون إن الله تعالى يرى بالأبصار يوم القيامة كما يرى القمر ليلة البدر ويراه المؤمنون ولا يراه الكافرون لأنهم عن الله تعالى محجوبون قال الله تعالى كلا أنهم عن ربهم يومئذ لمحجوبون
Allah Tealâ'nın bütün isimleri hakkında, Mu'tezile ve haricîlerin dediği gibi onlar Allah'ın isimleri O'nun gayridir dememişler, Allah'ın bir ilminin olduğunu ikrar etmişlerdir. Nitekim Allah: "Onu ilmiyle indirdi" (Nisa: 166) ve "her dişinin gebe kalması da doğurması da O'nun bilgisiyledir" (Fatır: 11) buyurmuştur.İşitme ve görme sıfatlarını kabul etmişler, Mu'tezilenin yaptığı gibi bunları Allah'dan nefyetmemişler. Allah için kuvvet sıfatını kabul etmişlerdir. Nitekim Allah: "görmüyorlar mı onları yaratan Allah onlardan daha çetin kuvvet sahibidir" (Fussilet: 15)Ve Onlar, yeryüzünde her hayır ve her şer, ancak Allah'ın dilemesi ile olur, herşey Allah'ın iradesiyle olur, demişlerdir. Nitekim Allah:"Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz" buyurmuştur. (İnsan: 30)Nitekim müslümanlar da Allah dilerse olur, dilemezse olmaz derler. Ashâb-ı hadîs ve ehl-i sünnet yine:Hiç kimse, yapacağı işin zamanı gelmeden o işi yapamaz, hiç kimse Allah'ın ilminden dışarı çıkamaz, hiç kimse Allah'ın yapamayacağını bildiği bir şeyi yapamaz demişler.Allah'tan başka bir yaratıcı olmadığını, kulların işlerini yaratamayacaklarını, Allah Tealâ'nın müminleri, taatine muvaffak kıldığını, kafirleri yardımsız bırakıp mü'minlere lütfettiğini, onların yüzlerine bakıp onlara ıslâh ve hidayet verdiğini, kafirlere lütfetmediğini, onları ıslâh ve hidayet etmediğini, onları, Allah ıslah etse salih, hidâyet etse mühtedî olacaklarını, aslında Allah'ın kafirleri ıslâhı onlara lütfetmeğe kadir olduğunu, o zaman onların mü'min olacaklarını fakat Allah'ın ilmi üzere, onların kafir olmalarını istediğini, onları yardımsız bırakıp saptırdığını, kalblerini mühürlediğini ve her hayır ve her şerrin Allah'ın kaza ve kaderi ile olduğunu ikrar etmişlerdir.Onlar yine, Allah'ın kaza ve kaderine, hayrına, şerrine, acısına tatlısına inanır, kendi nefisleri için Allah'ın diledikleri dışında hiçbir fayda ve zarara kadir olmadıklarına Allah'ın buyurduğu şekilde iman ederler. İşlerini Allah'a havale eder, her zaman ve zeminde Allah'a muhtaç olduklarını kabul ederler. Kur'an okunsa da okunmasa da Allah'ın yaratılmamış kelamıdır, derler. Okununca kelamdır veya okunmayınca kelâmdır, diyenler onlara göre bid'atçıdır. Kur'an'ı okumak yaratılmıştır veya yaratılmamıştır gibi laflar edilmez. Onlar, Allah'ın dolunay gecesi ayın görüldüğü gibi, kıyamet gününde göz ile görüleceğini, O'nu mü'minlerin görüp kâfirlerin görmeyeceğini çünkü onların Allah'dan perdeleneceklerini söylerler. Nitekim Allah Tealâ: "Asla. Onlar o gün Rab'lerinden perdelenmişlerdir" (Mutaffifin: 15) buyurmuştur.
وأن موسى عليه السلام سال الله سبحانه وتعالى الرؤية في الدنيا وإن الله تعالى تجلى للجبل فجعله دكا فاعلمه بذلك أنه لا يراه في الدنيا بل يراه في الآخرة ولا يكفرون أحدا من أهل القبلة بذنب يرتكبه كنحو الزنا والسرقة وما أشبه ذلك من الكبائر وهم بما معهم من الإيمان مؤمنون وإن ارتكبوا الكبائر والإيمان عندهم هو الإيمان بالله وملائكته وكتبه ورسله وبالقدر خيره وشره حلوه ومره وأن ما أخطأهم لم يكن ليصيبهم وأن ما أصابهم لم يكن ليخطئهم والإسلام هو أن يشهد أن لا إله إلا الله وأن
محمدا رسول الله كما جاء في الحديث والإسلام
Ayrıca Musa Aleyhisselam'ın, Allah sübhânehü ve tealâ'dan, O'nu dünyada iken görmek istediğini, Allah'ın dağa göründüğünü ve onu paramparça ettiğini, böylece Allah'ın Musa'ya, kendisini dünyada değil âhirette göreceğini bildirmiş olduğunu ifâde ederler. Onlar ehl-i kıble olan hiç kimseyi zina, hırsızlık gibi işledikleri büyük günahlardan dolayı kâfir saymazlar, bu gibiler taşıdıkları iman sebebiyle mü'mindirler, isterse büyük günahlar işlemiş olsunlar.Onlara göre iman, Allah'a, meleklerine, kitaplarına, rasüllerine, hayrı ve şerri, acısı ve tatlısı ile kadere inanmak, başlarına gelmeyecek bir musîbetin gelmesinin, gelecek bir musibetin de gelmemesinin mümkün olmadığına iman ederler.İslam ise, kişinin, hadisde geçtiği üzere; "Allah'dan başka ibadete layık hiçbir ilâh olmadığına, Muhammed /sallallahu aleyhi ve sellem/ Allah'ın rasülü olduğuna" şehadet etmesidir.
عندهم غير الإيمان ويقرون بأن الله مقلب القلوب ويقرون بشفاعة رسول الله وأنها لأهل الكبائر من أمته وبعذاب القبر وأن الحوض حق والصراط حق والبعث بعد الموت حق والمحاسبة من الله لعباده حق والوقوف بين يدي الله تعالى حق ويقرون بأن الإيمان قول وعمل يزيد وينقص ولا يقولون مخلوق ولا غير مخلوق ويقولون أسماء الله هي الله تعالى ولا يشهدون على أحد من أهل الكبائر بالنار ولا يحكمون بالجنة لأحد من الموحدين حتى يكون الله تعالى ينزلهم حيث شاء ويقولون أمرهم إلى الله أن شاء عذبهم وإن شاء غفر لهم ويؤمنون بأن الله تعالى يخرج قوما من الموحدين من النار على ما جاءت به الروايات عن رسول الله وينكرون الجدال والمراء في الدين والخصومة في القدر والمناظرة فيما يتناظر فيه أهل الجدل ويتنازعون فيه من دينهم بالتسليم للروايات الصحيحة ولما جاءت به الآثار التي رواها الثقات عدلا عن عدل حتى ينتهي ذلك إلى رسول الله ولا يقولون كيف ولا لم لان ذلك بدعة ويقولون إن الله تعالى لم يأمر بالشر بل نهى عنه وأمر بالخير ولم يرض بالشرك وأن كان مريدا له ويعرفون حق السلف الذين اختارهم الله تعالى لصحبه نبيه ويأخذون بفضائلهم ويمسكون عما شجر بينهم صغيرهم وكبيرهم ويقدمون أبا بكر ثم عمر ثم عثمان ثم عليا رضي الله عنهم ويقرون بأنهم الخلفاء الراشدون المهديون وانهم أفضل الناس كلهم بعد رسول الله ويصدقون بالأحاديث التي جاءت عن رسول الله أن الله ينزل إلى السماء الدنيا فيقول هل من مستغفر كما جاء في الحديث عن رسول الله ويأخذون بالكتاب والسنة كما قال تعالى فإن تنازعتم في شيء فردوه إلى الله والرسول ويرون إتباع من سلف من أئمة الدين وان لا يتبعوا في دينهم ما لم يأذن به الله ويقرون أن الله تعالى يجيء يوم القيامة كما قال وجاء ربك والملك صفا صفا وأن الله تعالى يقرب من خلقه كيف شاء كما قال ونحن أقرب إليه من حبل الوريد ويرون العيدين والجمعة والجماعة خلف كل أمام بر أو فاجر ويثبتون المسح على الخفين سنة ويرونه في الحضر والسفر ويثبتون فرض الجهاد للمشركين منذ بعث الله نبيه إلى آخر عصابة تقاتل الدجال وبعد ذلك يرون الدعاء لأئمة المسلمين بالصلاح وأن لا يخرج عليهم بالسيف وأن لا يقاتلوا في الفتنة ويصدقون بخروج الدجال وأن عيسى بن مريم عليه
Ashab-ı hadis ve ehl-i sünnete göre İslam, imandan ayrıdır. Onlar, Allah'ın kalbleri değiştirdiğini, Rasûlulâh'ın şefaat edeceğini ve bu şefaatin ümmetinden büyük günah işleyenler için geçerli olduğunu, kabir azabını ikrar eder. Havz (-ı kevser) haktır, sırat haktır, ölümden sonra dirilmek haktır, Allah'ın kullarını hesaba çekmesi haktır, Allah Tealâ'nın önünde durmak haktır, der. İmanın hem söz hem iş / amel olduğunu, artıp eksildiğini tasdik eder, yaratılmıştır veya yaratılmamıştır demezler. Allah'ın isimleri, Allah'tır (isim ve müsamma ayrılığı yoktur) derler. Büyük günah işleyenlerden hiç kimse için bu kesin cehennemlik, muvahhidlerden hiç kimse içinde bu kesin Cennetlik demezler. Ta ki Allah Tealâ onları dilediği menzileye koysun diyerek bu iş Allah'a aittir, dilerse onlara azab eder dilerse onları bağışlar derler. Rivayetlerde geldiği üzere onlar, Allah'ın muvahhidlerden büyük bir gurubu ateşten çıkaracağına inanırlar.Sahih rivayetlere ve güvenilir ravilerin dindarı dindarından olmak üzere tâ Rasûlullâh'a dayanan haberlere teslimiyet göstererek dinde lüzumsuz tartışma ve çekişmeleri, kader hususunda kavga gürültü etmeyi, münazaracıların çekişip tartıştıkları şeyleri reddeder, nasıl ve niçin demeden kabul ederler. Çünkü nasıl ve niçin demek bid'attir.Allah Tealâ, şerri emretmemiş yasaklamış, hayrı emretmiştir, şirki (yaratmayı) murâd etmişse de ondan razi değildir, derler.Peygamberin ashabı olsunlar diye Allah'ın seçtiği Selef (-i sâlihîn) in hakkını gözetir, onların faziletlerini alır, aralarında patlak vermiş küçük büyük şeyleri dillerine dolamaz. Ebu Bekri sonra Ömer'i sonra Osman'ı sonra Alî'yi Radıyallahu Anhu önde görür, onların râşid ve hidayete erdirilmiş halifeler ve Rasûlullâh'dan Sallallahu Aleyhi ve Sellem sonra insanların en faziletlileri olduklarını ikrar ederler.Hadislerde Rasûlullâh'dan Sallallahu Aleyhi ve Sellem geldiği üzere, O'nun: "Allah dünya semâsına nuzûl eder ve istiğfar eden var mı der?" şeklindeki sözlerini olduğu gibi kabul ederler.Kitap ve Sünnet'e sarılırlar. Nitekim Allah: "Herhangi bir şeyde anlaşamazsanız O'nu Allah'a ve Rasûle havale edin" (Nisa: 59) buyurur.Din imamlarından önceden gelip geçenlere tabî olmak, dinleri içinde Allah'ın izin vermemiş olduğu bir şeye uymamak gerektiği görüşündedirler. Allah'ın kıyamet günü geleceğini ikrar ederler. Nitekim Allah: "Rabbin melekler sıra sıra dizilmişken geldiği zaman" (Fecr: 22) buyurmuştur. Allah'ın mahlukatına dilediği gibi yaklaştığını kabul ederler. Nitekim O: "Biz ona şah damarından daha yakınız" (Kâf: 16) buyurmuştur.Onlar her iyi ve kötü "berr ve facir" imam arkasında bayramları, cumalarını kılar, cemaata riayet ederler. Mestler üzerine mest etmek Sünnettir, yolcu iken de değilken de mest edilir derler. Müşriklerle cihad etmenin Allah'ın peygamberini Sallallahu Aleyhi ve Sellem göndermesinden başlayıp Deccâl ile savaşacak son İslam ordusuna değin sürecek bir farz olduğunu bilirler.Onlara göre, müslümanların imam (halife) lerine salah ile dua edilir, onlara karşı çıkıp kılıçla savaşılmaz. Onlar fitne zamanında savaşmazlar. Deccalın çıkacağını ve Meryem oğlu İsa'nın onu öldüreceğini tasdik ederler.
الصلاة والسلام يقتله ويؤمنون بمنكر ونكير والمعراج والرؤيا في المنام وان الدعاء لموتى المسلمين والصدقة عنهم بعد موتهم تصل إليهم ويصدقون أن في الدنيا سحرة وإن الساحر كافر كما قال الله تعالى وان السحر كان موجود في الدنيا ويرون الصلاة على كل من مات من أهل القبلة مؤمنهم وفاجرهم ويقرون أن الجنة والنار مخلوقتان وأن من مات مات بأجله وكذلك كل من قتل قتل بأجله وإن الأرزاق من قبل الله تعالى يرزقها عباده حلالا كانت أو حراما وأن الشيطان يوسوس للإنسان ويشككه ويخبطه وأن الصالحين قد يجوز أن يخصهم الله تعالى بآيات تظهر عليهم وأن السنة لا تنسخ بالقرآن وأن الأطفال أمرهم إلى الله إن شاء عذبهم وأن شاء فعل بهم ما أراد وأن الله تعالى عالم ما العباد عاملون وكتب أن ذلك يكون وان الأمور بيد الله تعالى ويرون الصبر على حكم الله والأخذ بما أمر الله تعالى والإنتهاء عمى نهى الله عنه وإخلاص العمل لله والنصيحة للمسلمين ويدينون بعبادة الله في العابدين والنصيحة لجماعة المسلمين واجتناب الكبائر والزنا وقول الزور والمعصية والفخر والكبر والازدراء على الناس والعجب ويرون مجانبة كل داع إلى بدعة والتشاغل بقراءة القرآن وكتابة الآثار والنظر في الفقه مع التواضع والاستكانة وحسن الخلق وبذل المعروف وكف الأذى وترك الغيبة والنميمة والسعاية وتفقد المآكل والمشارب فهذه جملة ما يأمرون به ويستعملونه ويرونه وبكل ما ذكرنا من قولهم نقول وإليه نذهب وما توفيقنا إلا
بالله
Münker ve Nekir'e, miraca, rüyada [Rasûlullâh'ı Sallallahu Aleyhi ve Sellem] görmeye müslümanların ölülerine yapılan duaların ve onlar adına verilen sadakaların onlara ulaştığına inanırlar. Yeryüzünde sihirbazların bulunduğunu, sihirbazın Allah Teala'nın dediği gibi kafir olduğunu ve sihrin dünyada mevcut bir gerçek olduğunu kabul ederler.Onlara göre ehl-i kıble'den mü'min ve facir ölen herkesin namazı kılınır. Cennet ve Cehennem yaratılmış bulunmaktadır. Ölen eceli ile ölür, öldürülen de eceli ile öldürülmüştür. Rızıklar Allah Teala tarafındandır. O helal rızıktan da haram rızıktan da kullarını rızıklandırır. Şeytan insanlara vesvese verir, şüpheye düşürür ve çarpar. Salih insanlara Allah'ın kerametler vermesi bu kerametlerin onlarda zahir olması caizdir. Sünnet, Kur'an ile nesh olmaz. Çocukken ölenlerin işi Allah'a kalmıştır. Dilerse onlara azab eder, dilerse, başka dilediği bir şeyi yapar. Allah Teala kulların ne yapacaklarını bilmiş, bu yapacakları olacaktır diye yazmıştır. Bütün işler Allah Tealâ'nın elindedir.Allah'ın hükmüne sabretmek, Allah'ın emrine yapışmak, yasaklarından kaçınmak, Allah'a halisane amel yapmak, müslümanlara samimi ve içten davranıp nasihat etmek onların yoludur. Onların dini, abitler içre Allah'a ibadet etmek, İslam cemaatine sarılmak ve itina göstermek, büyük günahlardan, iftiradan, isyandan, övünmekten, kibirden, başkalarını küçümseyip kendini beğenmekten kaçınmaktır. Bid'atlere çağıranlardan uzaklaşır. Kur'an okumak, hadis ve haberleri yazmak ve fıkıh okumakla meşguldürler. Bunları yaparken, mütevazi, alçak gönüllü, güzel ahlaklı, iyilik yanlışıdırlar, eziyet etmez, gıybet, kovuculuk yapmaz, her işe burun sokup elin ne yiyip ne içtiğini tecessüs etmezler. İşte bütün bu sayılanlar, onların daima benimsedikleri, hayatlarına aktardıkları ve insanlara emrettikleri şeylerdir. Biz de onların zikrettiğimiz bu görüşlerine de sahibiz. Bu görüşlerin doğruluğundan yanayız. Muvaffakiyetimiz ancak Allah iledir. O bize yeter, ancak O'ndan yardım ister, O'na tevekkül ederiz. Dönüş yalnızca O'nadır.
İmâm Ebû'l-Hasen el-Eş'arî, "Makalatü'l-İslamiyyin ve İhtilafu'l-Musallin" isimli kitabında şunları söylemiştir:Ashâb-ı hadisin ve ehl-i sünnet'in üzerinde bulundukları inanç ve itikadın özü ve özeti şudur:
الإقرار بالله وملائكته وكتبه ورسله وما جاء من عند الله وما رواه الثقات عن رسول الله لا يردون من ذلك شيئا وأن الله تعالى اله واحد فرد صمد لم يتخذ صاحبه ولا ولدا وان محمدا عبده ورسوله وأن الجنة حق وأن النار حق وأن الساعة آتية لا ريب فيها وأن الله يبعث من في القبور وأن الله تعالى على عرشه كما قال الرحمن على
العرش استوى
Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, rasüllerini, Allah katından gelenleri, güvenilir ravîlerin Rasûlüllah'dan Sallallahu Aleyhi ve Sellem aktardıkları şeyleri, hiçbirini reddetmeksizin ikrar etmek, Allah'ın tekbir, ilah, ferd ve samed olduğunu, eş ve çocuk edinmediğini, Muhammed /sallallahu aleyhi ve sellem/ O'nun kulu ve elçisi olduğunu, Cennet ve Cehennemin hak olduğunu, kıyametin hiç şüphesiz geleceğini, Allah'ın kabirdekileri dirilteceğini kabul etmektir.Onların öz inancına göre Allah Tealâ arşı üzeredir. Nitekim: "Rahman arşa istiva etmiştir"(Taha: 5) buyurmuştur. وأن له يدين بلا كيف كماO'nun keyfiyeti bilinmez iki eli vardır. Nitekim: قال خلقت بيدي وكما"iki elimle yarattığıma" (Sâd: 75) قال بل يداه مبسوطتان"Bilakis O'nun iki eli açıktır" (Maide: 64) buyurmuştur. وأن له عينين بلا كيف كماO'nun keyfiyeti bilinmez iki gözü vardır. Nitekim: قال تجري بأعيننا"Gözlerimiz altında akar" (Kamer: 14) buyurmuştur. وأن له وجها كماOnun yüzü vardır. Nitekim: قال ويبقى وجه ربك ذو الجلال والإكرام"Rabbinin celâl ve ikram sahibi yüzü ebediyen kalacaktır" (Rahman: 27) buyurmuştur.
وأن أسماء الله تعالى لا يقال إنها غير الله كما قالت المعتزلة والخوارج واقروا أن لله علما كما قال أنزله بعلمه وكما قال وما تحمل من أنثى ولا تضع إلا بعلمه وأثبتوا السمع والبصر ولم ينفوا ذلك عن الله كما تعتقد المعتزلة وأثبتوا لله القوة كما قال أولم يروا الله الذي خلقهم هو أشد منهم قوة وقالوا إنه لا يكون في الأرض من خير ولا شر إلا ما شاء الله وأن الأشياء تكون بمشيئه الله كما قال تعالى وما تشاؤن إلا أن يشاء الله وكما قال المسلمون ما شاء الله كان وما لم يشأ لم يكن وقالوا إن أحدا لا يستطيع أن يفعل شيئا قبل أن يفعله أو يكون أحد يقدر أن يخرج عن علم الله أو أن يفعل شيئا علم الله أنه لا يفعله واقروا أنه لا خالق إلا الله تعالى وأن أفعال العباد يخلقها الله تعالى وأن العباد لا يقدرون أن يخلقوا شيئا وأن الله تعالى وفق المؤمنين لطاعته وخذل الكافرين ولطف بالمؤمنين ونظر لهم وأصلحهم وهداهم ولم يلطف بالكافرين ولا أصلحهم ولا هداهم ولو أصلحهم لكانوا صالحين ولو هداهم لكانوا مهتدين وأن الله تعالى يقدر أن يصلح الكافرين ويلطف بهم حتى يكونوا مؤمنين ولكنه أراد أن يكونوا كافرين كما علم وخذلهم واضلهم وطبع على قلوبهم وأن الخير والشر بقضاء الله وقدره ويؤمنون بقضاء الله وقدره وخيره وشره وحلوه ومره ويؤمنون أنهم لا يملكون لأنفسهم نفعا ولا ضرا إلا ما شاء الله كما قال ويلجئون أمرهم إلى الله ويثبتون الحاجة إلى الله في كل وقت والفقر إلى الله في كل حال ويقولون إن القرآن كلام الله غير مخلوق والكلام في الوقف واللفظ فمن قال باللفظ أو بالوقف فهو مبتدع عندهم لا يقال اللفظ بالقرآن آن مخلوق ولا يقال غير مخلوق ويقولون إن الله تعالى يرى بالأبصار يوم القيامة كما يرى القمر ليلة البدر ويراه المؤمنون ولا يراه الكافرون لأنهم عن الله تعالى محجوبون قال الله تعالى كلا أنهم عن ربهم يومئذ لمحجوبون
Allah Tealâ'nın bütün isimleri hakkında, Mu'tezile ve haricîlerin dediği gibi onlar Allah'ın isimleri O'nun gayridir dememişler, Allah'ın bir ilminin olduğunu ikrar etmişlerdir. Nitekim Allah: "Onu ilmiyle indirdi" (Nisa: 166) ve "her dişinin gebe kalması da doğurması da O'nun bilgisiyledir" (Fatır: 11) buyurmuştur.İşitme ve görme sıfatlarını kabul etmişler, Mu'tezilenin yaptığı gibi bunları Allah'dan nefyetmemişler. Allah için kuvvet sıfatını kabul etmişlerdir. Nitekim Allah: "görmüyorlar mı onları yaratan Allah onlardan daha çetin kuvvet sahibidir" (Fussilet: 15)Ve Onlar, yeryüzünde her hayır ve her şer, ancak Allah'ın dilemesi ile olur, herşey Allah'ın iradesiyle olur, demişlerdir. Nitekim Allah:"Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz" buyurmuştur. (İnsan: 30)Nitekim müslümanlar da Allah dilerse olur, dilemezse olmaz derler. Ashâb-ı hadîs ve ehl-i sünnet yine:Hiç kimse, yapacağı işin zamanı gelmeden o işi yapamaz, hiç kimse Allah'ın ilminden dışarı çıkamaz, hiç kimse Allah'ın yapamayacağını bildiği bir şeyi yapamaz demişler.Allah'tan başka bir yaratıcı olmadığını, kulların işlerini yaratamayacaklarını, Allah Tealâ'nın müminleri, taatine muvaffak kıldığını, kafirleri yardımsız bırakıp mü'minlere lütfettiğini, onların yüzlerine bakıp onlara ıslâh ve hidayet verdiğini, kafirlere lütfetmediğini, onları ıslâh ve hidayet etmediğini, onları, Allah ıslah etse salih, hidâyet etse mühtedî olacaklarını, aslında Allah'ın kafirleri ıslâhı onlara lütfetmeğe kadir olduğunu, o zaman onların mü'min olacaklarını fakat Allah'ın ilmi üzere, onların kafir olmalarını istediğini, onları yardımsız bırakıp saptırdığını, kalblerini mühürlediğini ve her hayır ve her şerrin Allah'ın kaza ve kaderi ile olduğunu ikrar etmişlerdir.Onlar yine, Allah'ın kaza ve kaderine, hayrına, şerrine, acısına tatlısına inanır, kendi nefisleri için Allah'ın diledikleri dışında hiçbir fayda ve zarara kadir olmadıklarına Allah'ın buyurduğu şekilde iman ederler. İşlerini Allah'a havale eder, her zaman ve zeminde Allah'a muhtaç olduklarını kabul ederler. Kur'an okunsa da okunmasa da Allah'ın yaratılmamış kelamıdır, derler. Okununca kelamdır veya okunmayınca kelâmdır, diyenler onlara göre bid'atçıdır. Kur'an'ı okumak yaratılmıştır veya yaratılmamıştır gibi laflar edilmez. Onlar, Allah'ın dolunay gecesi ayın görüldüğü gibi, kıyamet gününde göz ile görüleceğini, O'nu mü'minlerin görüp kâfirlerin görmeyeceğini çünkü onların Allah'dan perdeleneceklerini söylerler. Nitekim Allah Tealâ: "Asla. Onlar o gün Rab'lerinden perdelenmişlerdir" (Mutaffifin: 15) buyurmuştur.
وأن موسى عليه السلام سال الله سبحانه وتعالى الرؤية في الدنيا وإن الله تعالى تجلى للجبل فجعله دكا فاعلمه بذلك أنه لا يراه في الدنيا بل يراه في الآخرة ولا يكفرون أحدا من أهل القبلة بذنب يرتكبه كنحو الزنا والسرقة وما أشبه ذلك من الكبائر وهم بما معهم من الإيمان مؤمنون وإن ارتكبوا الكبائر والإيمان عندهم هو الإيمان بالله وملائكته وكتبه ورسله وبالقدر خيره وشره حلوه ومره وأن ما أخطأهم لم يكن ليصيبهم وأن ما أصابهم لم يكن ليخطئهم والإسلام هو أن يشهد أن لا إله إلا الله وأن
محمدا رسول الله كما جاء في الحديث والإسلام
Ayrıca Musa Aleyhisselam'ın, Allah sübhânehü ve tealâ'dan, O'nu dünyada iken görmek istediğini, Allah'ın dağa göründüğünü ve onu paramparça ettiğini, böylece Allah'ın Musa'ya, kendisini dünyada değil âhirette göreceğini bildirmiş olduğunu ifâde ederler. Onlar ehl-i kıble olan hiç kimseyi zina, hırsızlık gibi işledikleri büyük günahlardan dolayı kâfir saymazlar, bu gibiler taşıdıkları iman sebebiyle mü'mindirler, isterse büyük günahlar işlemiş olsunlar.Onlara göre iman, Allah'a, meleklerine, kitaplarına, rasüllerine, hayrı ve şerri, acısı ve tatlısı ile kadere inanmak, başlarına gelmeyecek bir musîbetin gelmesinin, gelecek bir musibetin de gelmemesinin mümkün olmadığına iman ederler.İslam ise, kişinin, hadisde geçtiği üzere; "Allah'dan başka ibadete layık hiçbir ilâh olmadığına, Muhammed /sallallahu aleyhi ve sellem/ Allah'ın rasülü olduğuna" şehadet etmesidir.
عندهم غير الإيمان ويقرون بأن الله مقلب القلوب ويقرون بشفاعة رسول الله وأنها لأهل الكبائر من أمته وبعذاب القبر وأن الحوض حق والصراط حق والبعث بعد الموت حق والمحاسبة من الله لعباده حق والوقوف بين يدي الله تعالى حق ويقرون بأن الإيمان قول وعمل يزيد وينقص ولا يقولون مخلوق ولا غير مخلوق ويقولون أسماء الله هي الله تعالى ولا يشهدون على أحد من أهل الكبائر بالنار ولا يحكمون بالجنة لأحد من الموحدين حتى يكون الله تعالى ينزلهم حيث شاء ويقولون أمرهم إلى الله أن شاء عذبهم وإن شاء غفر لهم ويؤمنون بأن الله تعالى يخرج قوما من الموحدين من النار على ما جاءت به الروايات عن رسول الله وينكرون الجدال والمراء في الدين والخصومة في القدر والمناظرة فيما يتناظر فيه أهل الجدل ويتنازعون فيه من دينهم بالتسليم للروايات الصحيحة ولما جاءت به الآثار التي رواها الثقات عدلا عن عدل حتى ينتهي ذلك إلى رسول الله ولا يقولون كيف ولا لم لان ذلك بدعة ويقولون إن الله تعالى لم يأمر بالشر بل نهى عنه وأمر بالخير ولم يرض بالشرك وأن كان مريدا له ويعرفون حق السلف الذين اختارهم الله تعالى لصحبه نبيه ويأخذون بفضائلهم ويمسكون عما شجر بينهم صغيرهم وكبيرهم ويقدمون أبا بكر ثم عمر ثم عثمان ثم عليا رضي الله عنهم ويقرون بأنهم الخلفاء الراشدون المهديون وانهم أفضل الناس كلهم بعد رسول الله ويصدقون بالأحاديث التي جاءت عن رسول الله أن الله ينزل إلى السماء الدنيا فيقول هل من مستغفر كما جاء في الحديث عن رسول الله ويأخذون بالكتاب والسنة كما قال تعالى فإن تنازعتم في شيء فردوه إلى الله والرسول ويرون إتباع من سلف من أئمة الدين وان لا يتبعوا في دينهم ما لم يأذن به الله ويقرون أن الله تعالى يجيء يوم القيامة كما قال وجاء ربك والملك صفا صفا وأن الله تعالى يقرب من خلقه كيف شاء كما قال ونحن أقرب إليه من حبل الوريد ويرون العيدين والجمعة والجماعة خلف كل أمام بر أو فاجر ويثبتون المسح على الخفين سنة ويرونه في الحضر والسفر ويثبتون فرض الجهاد للمشركين منذ بعث الله نبيه إلى آخر عصابة تقاتل الدجال وبعد ذلك يرون الدعاء لأئمة المسلمين بالصلاح وأن لا يخرج عليهم بالسيف وأن لا يقاتلوا في الفتنة ويصدقون بخروج الدجال وأن عيسى بن مريم عليه
Ashab-ı hadis ve ehl-i sünnete göre İslam, imandan ayrıdır. Onlar, Allah'ın kalbleri değiştirdiğini, Rasûlulâh'ın şefaat edeceğini ve bu şefaatin ümmetinden büyük günah işleyenler için geçerli olduğunu, kabir azabını ikrar eder. Havz (-ı kevser) haktır, sırat haktır, ölümden sonra dirilmek haktır, Allah'ın kullarını hesaba çekmesi haktır, Allah Tealâ'nın önünde durmak haktır, der. İmanın hem söz hem iş / amel olduğunu, artıp eksildiğini tasdik eder, yaratılmıştır veya yaratılmamıştır demezler. Allah'ın isimleri, Allah'tır (isim ve müsamma ayrılığı yoktur) derler. Büyük günah işleyenlerden hiç kimse için bu kesin cehennemlik, muvahhidlerden hiç kimse içinde bu kesin Cennetlik demezler. Ta ki Allah Tealâ onları dilediği menzileye koysun diyerek bu iş Allah'a aittir, dilerse onlara azab eder dilerse onları bağışlar derler. Rivayetlerde geldiği üzere onlar, Allah'ın muvahhidlerden büyük bir gurubu ateşten çıkaracağına inanırlar.Sahih rivayetlere ve güvenilir ravilerin dindarı dindarından olmak üzere tâ Rasûlullâh'a dayanan haberlere teslimiyet göstererek dinde lüzumsuz tartışma ve çekişmeleri, kader hususunda kavga gürültü etmeyi, münazaracıların çekişip tartıştıkları şeyleri reddeder, nasıl ve niçin demeden kabul ederler. Çünkü nasıl ve niçin demek bid'attir.Allah Tealâ, şerri emretmemiş yasaklamış, hayrı emretmiştir, şirki (yaratmayı) murâd etmişse de ondan razi değildir, derler.Peygamberin ashabı olsunlar diye Allah'ın seçtiği Selef (-i sâlihîn) in hakkını gözetir, onların faziletlerini alır, aralarında patlak vermiş küçük büyük şeyleri dillerine dolamaz. Ebu Bekri sonra Ömer'i sonra Osman'ı sonra Alî'yi Radıyallahu Anhu önde görür, onların râşid ve hidayete erdirilmiş halifeler ve Rasûlullâh'dan Sallallahu Aleyhi ve Sellem sonra insanların en faziletlileri olduklarını ikrar ederler.Hadislerde Rasûlullâh'dan Sallallahu Aleyhi ve Sellem geldiği üzere, O'nun: "Allah dünya semâsına nuzûl eder ve istiğfar eden var mı der?" şeklindeki sözlerini olduğu gibi kabul ederler.Kitap ve Sünnet'e sarılırlar. Nitekim Allah: "Herhangi bir şeyde anlaşamazsanız O'nu Allah'a ve Rasûle havale edin" (Nisa: 59) buyurur.Din imamlarından önceden gelip geçenlere tabî olmak, dinleri içinde Allah'ın izin vermemiş olduğu bir şeye uymamak gerektiği görüşündedirler. Allah'ın kıyamet günü geleceğini ikrar ederler. Nitekim Allah: "Rabbin melekler sıra sıra dizilmişken geldiği zaman" (Fecr: 22) buyurmuştur. Allah'ın mahlukatına dilediği gibi yaklaştığını kabul ederler. Nitekim O: "Biz ona şah damarından daha yakınız" (Kâf: 16) buyurmuştur.Onlar her iyi ve kötü "berr ve facir" imam arkasında bayramları, cumalarını kılar, cemaata riayet ederler. Mestler üzerine mest etmek Sünnettir, yolcu iken de değilken de mest edilir derler. Müşriklerle cihad etmenin Allah'ın peygamberini Sallallahu Aleyhi ve Sellem göndermesinden başlayıp Deccâl ile savaşacak son İslam ordusuna değin sürecek bir farz olduğunu bilirler.Onlara göre, müslümanların imam (halife) lerine salah ile dua edilir, onlara karşı çıkıp kılıçla savaşılmaz. Onlar fitne zamanında savaşmazlar. Deccalın çıkacağını ve Meryem oğlu İsa'nın onu öldüreceğini tasdik ederler.
الصلاة والسلام يقتله ويؤمنون بمنكر ونكير والمعراج والرؤيا في المنام وان الدعاء لموتى المسلمين والصدقة عنهم بعد موتهم تصل إليهم ويصدقون أن في الدنيا سحرة وإن الساحر كافر كما قال الله تعالى وان السحر كان موجود في الدنيا ويرون الصلاة على كل من مات من أهل القبلة مؤمنهم وفاجرهم ويقرون أن الجنة والنار مخلوقتان وأن من مات مات بأجله وكذلك كل من قتل قتل بأجله وإن الأرزاق من قبل الله تعالى يرزقها عباده حلالا كانت أو حراما وأن الشيطان يوسوس للإنسان ويشككه ويخبطه وأن الصالحين قد يجوز أن يخصهم الله تعالى بآيات تظهر عليهم وأن السنة لا تنسخ بالقرآن وأن الأطفال أمرهم إلى الله إن شاء عذبهم وأن شاء فعل بهم ما أراد وأن الله تعالى عالم ما العباد عاملون وكتب أن ذلك يكون وان الأمور بيد الله تعالى ويرون الصبر على حكم الله والأخذ بما أمر الله تعالى والإنتهاء عمى نهى الله عنه وإخلاص العمل لله والنصيحة للمسلمين ويدينون بعبادة الله في العابدين والنصيحة لجماعة المسلمين واجتناب الكبائر والزنا وقول الزور والمعصية والفخر والكبر والازدراء على الناس والعجب ويرون مجانبة كل داع إلى بدعة والتشاغل بقراءة القرآن وكتابة الآثار والنظر في الفقه مع التواضع والاستكانة وحسن الخلق وبذل المعروف وكف الأذى وترك الغيبة والنميمة والسعاية وتفقد المآكل والمشارب فهذه جملة ما يأمرون به ويستعملونه ويرونه وبكل ما ذكرنا من قولهم نقول وإليه نذهب وما توفيقنا إلا
بالله
Münker ve Nekir'e, miraca, rüyada [Rasûlullâh'ı Sallallahu Aleyhi ve Sellem] görmeye müslümanların ölülerine yapılan duaların ve onlar adına verilen sadakaların onlara ulaştığına inanırlar. Yeryüzünde sihirbazların bulunduğunu, sihirbazın Allah Teala'nın dediği gibi kafir olduğunu ve sihrin dünyada mevcut bir gerçek olduğunu kabul ederler.Onlara göre ehl-i kıble'den mü'min ve facir ölen herkesin namazı kılınır. Cennet ve Cehennem yaratılmış bulunmaktadır. Ölen eceli ile ölür, öldürülen de eceli ile öldürülmüştür. Rızıklar Allah Teala tarafındandır. O helal rızıktan da haram rızıktan da kullarını rızıklandırır. Şeytan insanlara vesvese verir, şüpheye düşürür ve çarpar. Salih insanlara Allah'ın kerametler vermesi bu kerametlerin onlarda zahir olması caizdir. Sünnet, Kur'an ile nesh olmaz. Çocukken ölenlerin işi Allah'a kalmıştır. Dilerse onlara azab eder, dilerse, başka dilediği bir şeyi yapar. Allah Teala kulların ne yapacaklarını bilmiş, bu yapacakları olacaktır diye yazmıştır. Bütün işler Allah Tealâ'nın elindedir.Allah'ın hükmüne sabretmek, Allah'ın emrine yapışmak, yasaklarından kaçınmak, Allah'a halisane amel yapmak, müslümanlara samimi ve içten davranıp nasihat etmek onların yoludur. Onların dini, abitler içre Allah'a ibadet etmek, İslam cemaatine sarılmak ve itina göstermek, büyük günahlardan, iftiradan, isyandan, övünmekten, kibirden, başkalarını küçümseyip kendini beğenmekten kaçınmaktır. Bid'atlere çağıranlardan uzaklaşır. Kur'an okumak, hadis ve haberleri yazmak ve fıkıh okumakla meşguldürler. Bunları yaparken, mütevazi, alçak gönüllü, güzel ahlaklı, iyilik yanlışıdırlar, eziyet etmez, gıybet, kovuculuk yapmaz, her işe burun sokup elin ne yiyip ne içtiğini tecessüs etmezler. İşte bütün bu sayılanlar, onların daima benimsedikleri, hayatlarına aktardıkları ve insanlara emrettikleri şeylerdir. Biz de onların zikrettiğimiz bu görüşlerine de sahibiz. Bu görüşlerin doğruluğundan yanayız. Muvaffakiyetimiz ancak Allah iledir. O bize yeter, ancak O'ndan yardım ister, O'na tevekkül ederiz. Dönüş yalnızca O'nadır.