Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü İman ile Fısk / Zulüm Bir Arada Bulunabilir mi?

ي Çevrimdışı

يَعْقِلُونَ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
s.a. ben şunu merak ediyorum. 5. surenin 45. ve 47. ayetlerinde Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalimlerdir ve fasıklardır deniliyor. peki böylesi Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalim ve fasık olmakla birlikte mümin olabilirler mi? sadece kafirler mi zalim ve fasık olurlar yoksa müminler de zalim ve fasık olabilirler mi? 3. surenin 110. ayetinden böyle bir şeyin olabileceğini anlıyorum ancak 32. surenin 18. ayetine bakınca sanki iman ile fısk biraraya gelemeyecek şeylermiş gibi anlıyorum. Sonra 49. surenin 7. ayetine bakınca burada küfür ile fıskın ayrı ayrı yazıldığı görülüyor. Aynı surenin 11. ayetinde de imandan sonra fasıklık yapanların zalim olduğu belirtiliyor. Burada fasıklık yaparak zalim olmak ile mümin kalarak fasık/zalim olmak mıdır yoksa küfre girerek fasık/zalim olmaktır?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Aleykum selam we rahmetullah ;

"Îman edenler, bununla beraber imanlarını zulümle bulaştırmıyanlar var ya; işte onlardır ki emin olmak hakkı kendilerinindir. Onlar hidayete ermişlerdir." (En'am 82)

Ayetin nuzul sebebi hakkında şunlar zikredilmiştir:
l. Ebu Davud et-Tayâlisî'nin kendi isnadıyla Abdullah ibn Mes'ûd'dan rivayetinde o öyle anlatıyor:
"İman edenler bununla beraber imanlarını zulümle bulaştırmayanlar var ya, işte onlardır ki emin olmak hakki kendilerinindir..." âyeti nazil olunca sahabe: " Hangimiz imanını zulümle karıştırmaz ki!?" diye sızlandılar da "Oğulcuğum, Allah'a şirk koşma. Hiç kuşkusuz Allah'a şirk koşmak çok büyük bir zulümdür." (Lukman, 13) âyeti nazil oldu ve buradaki zulmun herhangi bir zulum, bir haksızlık olmayıb bu zulumle Allah'a şirk koşmanın kastedildiği beyan edildi de sahabe rahatladı. (Ahmed Abdurrahman el-Bennâ, Minhatu'l-Ma'bûd fî Tertibi Musnedi't-Tayâlisî Ebî Dâvûd, n, 18; Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6/4, hadis no: 3067)
2. İbn Ebî Hâtim'in Bekr ibn Sevâde'den rivayetinde o şöyle anlatıyor:
Düşman saflarından bir adam müslümanlara saldırıp birisini öldürdü, sonra tekrar bir hamle daha yaptı ve birisini daha öldürdü. Sonra bir hamle daha yaptı, bir müslümanı daha öldürdü, sonra gelip: "Bütün bunlardan sonra müslüman olmak bana bir fayda verir mi?" diye sordu.
Rasûlullah (s.a.v.): "Evet, fayda verir." buyurdular.
Kısrağını kamçılayıp iman etmezden önce arkadaşları olan kâfirlerin içine daldı, onlara saldırıp birisini, sonra birisini daha, sonra bir üçüncüsünü daha öldürdü, sonra da öldürüldü. Onlar "İman edenler, bununla beraber imanlarını zulumle bulaştırmayanlar..." âyet-i kerimesinin onun hakkında indiğini söylerler. (Suyûti, Lubâbu'n-Nukûl, 17, 161 - 162)


Mufessirler, burada imana karıştırılmaması istenen zulumden ne kastedildiği hususunda iki görüş zikretmişlerdir.
a) Abdullah b. Mes'ud, Alkame, İbrahim en-Nehai, Ebubekir, Selman-ı Farisî, Huzeyfe, Abdullah b. Abbas, Ubey b. Ka'b, Ebu Meysere, Katade, Mucahid, Suddi İbn-i Zeyd ve İbn-i İshak'tan nakledilen bir görüşe göre burada zikredilen zulumden maksat, Allah'a ortak koşmaktır. Bunların izahına göre, âyetin mânâsı şöyledir:
"Allah'a iman edip ibadeti sadece ona yapanlar, iman ve ibadetlerine şirk karıştırmayanlar var ya, işte güven içinde olma bunlara mahsustur. Doğru yolu tutanlar da bunlardır."

Bu hususta Abdullah b. Mes'ud diyor ki:
"İman edib imanlarını zulümle karıştırmayanlar..." âyeti gelince Rasulullahın sahabileri üzülmüşler, güçlerine gitmiş ve Rasulullaha şunu sormuşlardır. "Ey Allahın Rasulu, bizden, kendisine zulmetmeyen kim var ki?"
Rasulullah: "Bu, Allaha ortak koşmak manasınadır. Lokman'ın, oğluna nasihatta bulunurken "Yavrum, hiçbir şeyi Allaha ortak koşma. Şubhesiz ki Allaha ortak koşmak büyük bir zulümdür." dediğini duymadınız mı?"
(Buhari, K. el-Enbiya, bab: 41; Ahmed b. Hanbel, Musned, c. 1, s. 424, c. 4, s. 359)

Peygamber efendimiz (s.a.v.), iman ettikten hemen sonra ölen bir sahabe için de bu âyeti okumuş ve bu sahabe için: "İmanına zulmu karıştırmadan ölen kimse" demiştir.
Hadiseyi nakleden Ahmed b. Hanbel, Cerir b. Abdullah'ın şöyle dediğini rivayet eder
"Birgün Rasulullah (s.a.v.) ile yola çıktık. Medine'den ayrılınca bir bineklinin hızla bize doğru geldiğini gördük.
Rasulullah buyurdu ki: "Bu adam bize geliyor galiba."
Adam gelip bize yetişti selam verdi. Selamını aldık. Rasulullah (s.a.v.) ona "Nereden geliyorsun?" diye sordu.
Adam: "Ailem, çocuklarım ve kabilemden geliyorum" dedi.
Rasulullah, "Nereye gitmek istiyorsun?" diye sorunca, adam: "Rasulullaha gitmek istiyorum" dedi.
Rasulullah da "Tam isabet ettin." buyurdu.
Adam: "Ey Allahın Rasulu iman nedir? bana öğret" dedi.
"Rasulullah: "İman, Allahtan başka hiçbir ilah olmadığına, Muhammedin, Allahın Rasulu olduğuna şehadet getirmen, namazı kılman, zekatı vermen, Ramadanda oruç tutman ve Hac yapmandır" buyurdu.
Adam da "Kabul ettim" diye cevab verdi.
Sonra devesinin ön ayağı, yerde açılmış olan bir fare deliğine girdi. Deve düştü ve adam da kafasının üzerine düşerek öldü.
Rasulullah: "Adamı bana getirin" buyurdu.
Ammar b. Yâsir ve Huzeyfe b. Yeman hemen koşarak adamı kaldırıb oturttular ve "Ey Allahın Rasulu adam ölmüş" dediler.
Rasulullah ise yüzünü bunlardan çevirerek buyurdu ki: "Bu iki adamdan yüz çevirdiğimi görmediniz mi? Çünkü ben, iki meleğin, bu kişinin ağzına cennet meyvelerinden bir-şeyler koyduklarını gördüm. Anladım ki adam aç olarak öldü."
Rasulullah (s.a.v.) sonra şöyle devam etti. "Allah'a yemin olsun ki işte bu adam, Allah tealanın, haklarında: "İman edenler ve imamlarını zulümle karıştırmayanlar, işte emniyet içinde olma onların hakkıdır. Onlar doğru yoldadır" buyurduğu kimselerdendir.
(Ahmed b. Hanbel, Musned, c. 4, s. 359)

b) Diğer bir kısım âlimlere göre ise bu âyette zikredilen zulumden maksat; Allah'ın yasakladığı herhangi bir şeyi yapma veya yapmasını emrettiği herhangi bir şeyi terketmeden dolayı ortaya çıkan herhangi bir zulumdur.
Ancak bu âyet-i kerimeden bütün insanlar değil selef-i salihinden belli kimseler kastedilmiştir. Yani bu âyetin hitabettiği özel kimselerin herhangi bir zulüm yapmamaları halinde, güven içinde olabilecekleri ve hidayete erişmiş olacakları beyan edilmiştir.
Âyetin hitabettiği özel kimselerden maksat ise, İbrahim (a.s.)'dir. Ayet ona hitâbetmiştir.
İkrime'ye göre ise, 'Medine'ye hicret eden muhacirlerdir.' Ayet bütün mu'minlere değil sadece onlara hitabetmiştir.
Tâberi, Rasulullah'tan nakledilen sahih haberlere dayanarak birinci görüşü tercih etmiştir. (Ebu Câfer Muhammed b. Cerir et-Tâberi, Tâberi Tefsiri)


*********


Kur'an-ı Kerim'de "fâsık" ve "zâlim" kavramları hem kâfirler için hem de gunahkar, gunah işleyen mu'minler için kullanılmıştır. Bu sebeble ayetin metninde fasık veya zalim kavramını görerek salt kafire veya gunahkar mu'mine hamledilemez. Bu gibi durumlarda ayetlerin siyak ve sibakıyla beraber nuzul sebebi de bu konuda önem arzeder.

Zâlim ve Fâsık terimlerinin "hatalı, gunahkar" anlamlarında kullanıldığına dair Kur'andan deliller:

"Dedik ki: "Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." (Bakara 35)

(Sonra Allah, Âdem'e hitab etti): "Ey Âdem! Sen ve eşin cennette durun, dilediğiniz yerden yeyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." (Â'raf 19)

"Eğer o iki şahidin bir günah işledikleri anlaşılırsa ölene daha yakın olan hak sahiblerinden diğer iki kişi onların yerine geçerler ve: "Bizim şahidliğimiz, önceki iki kişinin şahidliğinden daha doğrudur. Biz kimsenin hakkına tecavüz etmedik. Aksi halde biz de zalimlerden olurduk" diye Allah'a yemin ederler." (Maide 107)

"Zunnun olan Yunus'u da hatırla. O, bir zaman kızarak kavmini bırakıp gitmişti. Bizim, yeryüzünü kendisine dar getirmeyeceğimizi sanmıştı. Sonunda karanlıklar içinde kalıb şöyle niyaz etti. "Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni, tenzih ve teşbih ederim. Doğrusu, ben zalimlerden oldum. Biz de duasını kabul edib onu sıkıntılardan kurtardık. İşte biz, Mu'minleri böyle kurtarırız." (Enbiya 87 - 88)

"Namuslu kadınlara zina isnadında bulunub, sonra (bunu isbat için) dört şahid getiremeyenlere seksener sopa vurun ve artık onların şahidliğini hiçbir zaman kabul etmeyin. Onlar fasıkların ta kendileridir" (Nur 4)

"Hem bilin ki, içinizde Allah'ın elçisi vardır. Şayet o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirmiş ve onu kalblerinize zinet yapmıştır. Kafirliği ve fasıklığı ve isyanı da size çirkin göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardır." (Hucurat 7)




Zâlim ve Fâsık terimlerinin "dinden çıkan kafir" anlamlarında kullanıldığına dair Kur'andan deliller:


"Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir." (Bakara 254)

"O zalimler, "Allah kendisine çocuk edindi." dediler. Hâşâ, O subhândır. Doğrusu, göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Hepsi O'na boyun eğmiştir." (Bakara 116)


"Ve onlardan biri ölürse asla namazını kılma ve kabirinin başına gidip durma. Çünkü onlar Allah'ı ve Rasulunu tanımadılar. Ve fasık olarak can verdiler." (Tevbe 84)

"Hak dinden çıkmış fasıklara Rabbinin kelimesi şöyle gerçekleşti: Onlar artık imana gelmezler." (Yunus 33)

015_ALLAHIN INDIRDIGIYLE HUKMETMEYENLER 1

016_ALLAHIN INDIRDIGIYLE HUKMETMEYENLER 2


017_ALLAHIN INDIRDIGIYLE HUKMETMEYENLER 3

 
Üst Ana Sayfa Alt