Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

..::İmanın Güzelliklerii::..

  • Konbuyu başlatan "iNŞiRaH"
  • Başlangıç tarihi
I Çevrimdışı

"iNŞiRaH"

Misafir
Birinci Bölüm:

PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN DİLİNDEN CENNET


GİRİŞ

İnsan, dünya hayatında nefsindeki kötülükleri yenip ömrünü Allah'ın razı olacağı şekilde geçirmekle sorumludur. Bunun içinse kendisine ortalama altmış yetmiş yıl gibi çok az bir süre verilmiştir. Allah, rızasını kazanan kulları için, dünyadaki bu kısa yaşamın ardından, sonsuz ve eşsiz bir hayat yaratmıştır. Dünya hayatındaki bu ömür göz açıp kapayıncaya kadar, hızla tükenip geçmektedir. Bu süre içerisinde sabır gösteren, güzel ahlakta kararlı davranan, Allah'a samimi bir kul olan kimseler ahirette çok büyük bir mükafatla; sonsuz cennet hayatıyla karşılaşacaklardır. Kuşkusuz bu Rabbimiz'in kullarına olan ihsanının, rahmetinin ve sevgisinin çok önemli bir tecellisidir.

Allah her insanı, herşeyin en güzelinden, en mükemmelinden zevk alacak ve bunlara karşı büyük bir özlem duyacak bir ruh ile yaratmıştır. Bu nedenle insan, hayatı idrak etmeye başladığı andan itibaren bu mükemmelliğe ulaşabilmek için, içinde sürekli olarak büyük bir istek duyar. Daima bir güzellik ve nimet arayışı içerisinde olur. Ancak buna ne kadar çok istek duyarsa duysun ve bunun için ne kadar çok çaba harcarsa harcasın, dünya hayatında hiçbir zaman aradığı mükemmellikle karşılaşamaz. Çünkü Allah dünya hayatını özel olarak kusurlu ve eksik olarak yaratmıştır.

Elbette Allah'ın bu yaratışında pek çok hikmet vardır. Çünkü "O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir." (Haşr Suresi, 24) ayetiyle bildirildiği gibi, Allah'ın yaratışı kusursuzdur. Rabbimiz herşeye güç yetiren, dilediğini yaratmaya kadir olandır. Dolayısıyla dünya hayatındaki bu eksikliklerin bir amacı vardır. Rabbimiz'in bu yaratışının hikmetlerinden biri, insanın cennetin varlığını kavramasına ve bunun için samimi bir gayret harcamasına yöneliktir.

Allah insanın fıtratını ancak cennette rahat edebileceği ve nefsinin isteklerini ancak burada karşılayabileceği şekilde yaratmıştır. Kuran'ın pek çok ayetinde bu gerçek insana bildirilmiştir. Asıl hayatını cennette yaşayacağını, bu nedenle tüm çabasının da sonsuz güzellikler yurdu olan cennete yönelik olmasını hatırlatmıştır. Bu konudaki Kuran ayetlerinden bazıları şöyledir:

Bu dünya hayatı, yalnızca bir oyun ve '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır'. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi. (Ankebut Suresi, 64)

Gerçek şu ki, ebrar olanlar (iyiler, doğru olanlar), elbette nimetler içindedirler. Tahtlar üzerinde bakıp-seyretmektedirler. Nimetin parıltılı-sevincini sen onların yüzlerinde tanırsın. Onlara mühürlü, katıksız bir şaraptan içirilir. Ki onun sonu misktir. Şu halde yarışmak isteyenler, bunun için yarışsınlar. (Mutaffifin Suresi, 22-26)

Allah dilediğine rızkı genişletir-yayar ve daraltır da. Onlar ise dünya hayatına sevindiler. Oysaki dünya hayatı, ahirette (ki sınırsız mutluluk yanında geçici) bir meta'dan başkası değildir. (Ra'd Suresi, 26)

Orada diledikleri herşey onlarındır; Katımız'da daha fazlası da var. (Kaf Suresi, 35)
Peygamber Efendimiz (sav) de bir hadis-i şerifinde dünya hayatının yanında, cennetin insan için nasıl büyük bir nimet olduğunu şöyle bir örnek ile açıklamıştır:

Cennette, yay kadar bir yer, Güneş'in üzerine doğduğu veya battığı şeyden (dünyadan) daha hayırlıdır. [Kütüb-i Sitte-14, s. 429/2]

İnsan, bu konuda hiçbir bilgisi olmasa dahi, dünya hayatının eksikliklerini ve nefsindeki nimetlere karşı duyduğu özlemi kısaca düşündüğünde, bu gerçeği kolaylıkla anlayabilecektir. Zira Allah, dünya hayatının asıl hayat olmadığının anlaşılması için insana pek çok delil yaratmaktadır. İnsan hemen her gün, başta kendi bedeninde olmak üzere, dünya hayatının eksiklikleriyle karşılaşmaktadır. Sadece hayatta kalabilmek için dahi, çok sayıda tedbir almak zorundadır. En küçük bir ihmalde hastalıklarla, yaralanmalarla ve hatta ölümle yüzyüze gelebilmektedir. Ömrünün büyük bölümünü vücudunun acizliklerini telafi etmeye ayırır. Ancak tüm bu çabaya rağmen geçen yıllarla beraber vücudu büyük bir bozulmaya uğrar. İnsan bedeni gibi, en güzel çiçekler bile zamanla solar; en güzel renkli, en hoş kokulu güller, laleler, menekşeler çürüyüp bozulur. En lezzetli ve en taze görünümlü meyveler, sebzeler kısa süre içinde çürüyüp yenemeyecek hale gelir. En ihtişamlı evler, eşyalar, arabalar zamanla eskir, kırılıp dökülür.

Bu sayılanlar, insanın dünya hayatında muhatap olduğu milyonlarca eksiklikten yalnızca birkaç tanesidir. Ancak sadece bunlar bile, insanın özlem duyduğu asıl yerin dünya olmadığını anlaması için yeterlidir.

İnsan, tüm bu eksiklikler karşısında içten içe, daima mükemmelliği, bu eksikliklerin hiçbirinin olmadığı bir dünyada yaşamayı ister. Hastalıkların, ölümlerin, savaşların, kavgaların, kötülüklerin, eksikliklerin, sıkıntıların hiç yaşanmadığı bir dünyanın özlemini çeker. Bu amaçla, hiçbir sorunun olmadığı mutlu bir hayatı, dünya şartlarında oluşturabilmenin yollarını arar. Oysa Allah, Kuran'da insanlara bu hayatı ancak cennette yaşayabileceklerini bildirmiştir. İnsanın bunun için yapması gereken ise son derece kolaydır: Rabbimiz'in rızasına uygun bir yaşam sürmek. Bunun ardından -Allah'ın takdiriyle- kendi istek duyduğundan ve hayal edebildiğinden çok daha üstün, kusursuz ve sonsuz mutlulukla dolu bir hayatla karşılaşacaktır.

İnsanın aradığı, özlem duyduğu, sevdiği herşeyin sadece cennette olduğunu anlaması için, Allah Kuran'da cennet nimetleri hakkında pek çok bilgi vermiştir. Kitabın ilerleyen bölümlerinde Kuran ayetleri ve Peygamber Efendimiz (sav)'in hadisleri doğrultusunda Rabbimiz'in bizler için hazırladığı bu eşsiz nimetleri anlatacağız.

Ayrıca İncil'den, Kuran ayetleri ve Peygamberimiz (sav)'in hadisleri ile mutabık olan sözlere de yer vereceğiz. Kuran ayetlerinde bizlere İncil'in zaman içinde tahrif edildiği, bu nedenle içinde çeşitli yanlış inanışları barındırdığı bildirilmektedir. Günümüzde mevcut olan İncil'de hak bölümler olabileceği gibi insanlar tarafından eklenmiş hatalı bilgiler de bulunmaktadır. Bu nedenle İncil'de yer alan açıklamaları Kuran ayetleriyle ve Peygamber Efendimiz (sav)'in hadisleriyle uyumlu oldukları ölçüde değerlendirmeye almak gerekmektedir.

Bu kitapta da bu ölçü göz önünde bulundurulmuş ve İslami kaynaklara uygun olan İncil açıklamalarına yer verilmiştir. Bu kitapla amaçlananlardan biri, insanlara asıl hayatın dünyada değil cennette yaşanacağını, nefislerinin istek duyduğu güzelliklerin dünyada değil cennette olduğunu hatırlatmaktır. Daha önce hiç düşünmemiş olsalar dahi, ruhlarındaki, mükemmeliğe karşı duydukları özlemi karşılayabilecek tek hayatın cennette olduğunu kavramalarına yardımcı olmaktır.

Diğer bir amaç ise, insanların, cennetin eşsiz güzelliklerini, sonsuza kadar sürecek olan zevklerini derinlemesine tefekkür edebilmelerini sağlamaktır. Zira hem Kuran ayetleri hem de Peygamberimiz (sav)'in hadisleri, bizleri pek çok insanın daha önce hiç düşünmemiş olabileceği cennet nimetlerinden haberdar etmektedir. Cennetteki ihtişamın, sınırsız nimetin ve yaşanacak olan güzel hayatın anlaşılması, insanların cennete olan özlemlerini ve bu hayatı kazanmak için harcayacakları çabayı artıracaktır. Allah'ın sonsuz rahmetine ve eşsiz nimetlerine layık olabilmek için büyük bir şevk ve azimle hayırlarda yarışmalarına vesile olabilecektir.

Elbette ki kitap boyunca yapılacak olan cennet tasvirleri, insan aklının ve bilgisinin kavrayışıyla sınırlıdır. Gerçekte Allah'ın Kuran'da bildirdiği ve Peygamberimiz (sav)'in hadisleriyle tarif ettiği cennetin mükemmelliği ve güzelliği, insanın dünyada kendisine verilen akılla kavrayabileceğinden ve tefekkür edebileceğinden çok daha üstün ve benzersizdir. İnsan cennete dair güzellikleri ancak dünya hayatında bildiği nimetlerle kıyaslayıp, bunlarla özdeşleştirerek anlayabilmektedir. Ancak Rabbimiz'in orada salih kulları için hazırladığı nimetlerin güzelliği, gerçek şekliyle ancak ahirette kavranıp yaşanabilecektir. İnsan ruhunun bunlardan alacağı zevk ancak orada tadılabilecektir. Bunun bir hikmeti ise, Rabbimiz'in tüm bu nimetleri ve güzellikleri yalnızca iman eden kullarına lutfetmiş olmasıdır. Allah inkar edenleri cennet nimetlerinden mahrum kılmıştır. Ayetlerde, cennete giremeyen kimselerin ahirette cennete karşı duyacakları derin özlemden ve yaşayacakları büyük pişmanlıktan bahsedilmektedir. Bu kimseler hasretle cenneti anacak, sonsuza kadar büyük bir pişmanlıkla cennete girmiş olmayı dileyeceklerdir. Elbette ki onlar da dünya hayatında cennetin varlığından, oradaki güzelliklerden haberdar olmuş ancak bu gerçeği göz ardı etmişlerdir. Nefislerindeki bu isteği dünya hayatında karşılayabileceklerini düşünerek var güçleriyle dünyaya yönelmişlerdir.

Umulur ki bu kitapta anlatılanlar, böyle büyük bir yanılgıya kapılan insanların gerçek hayatın ahirette yaşanacağını anlamalarına ve yaşamlarını, Rabbimiz'in rızasını kazanarak geçirmelerine vesile olur. İman edenlerin ise cennete kavuşma özlemlerini, şevk ve azimlerini artırarak Allah'ın en sevdiği kullarından olabilmek için hayırlarda yarışmalarını sağlar.

Devami gelecek insaAllah....
 
I Çevrimdışı

"iNŞiRaH"

Misafir
ALLAH'IN CENNET EHLİ İÇİN HAZIRLADIĞI NİMETLER

İnsanlar var olmasını istedikleri, fakat dünya şartlarında mümkün olmayan şeyleri kimi zaman filmlere, romanlara konu yaparlar. Bu tür fikirleri fantastik, ütopik gibi sıfatlarla nitelendirerek gerçekdışı olduklarını vurgularlar. Çoğu insan bu hayal ürünü mükemmelliklerin gerçek olmasını ister, bunlara özenir. Ancak dünya şartlarında bunların gerçekleşmesinin olanaksız olduğunu bilmek ve bu güzellikleri sadece hayal etmek onların ruhunda derin bir zevk oluşturmaz. Aksine yaşadıkları ortamdaki eksikliklerin biraz daha farkına vararak dünyanın gerçek yüzünü görmelerine, bu da kendi deyimleriyle "keyiflerinin kaçmasına" sebep olur. Elbette ki tarif ettiğimiz bu ruh hali iman etmeyen kişiler için söz konusudur.

Ahiretin varlığına kesin bir bilgiyle iman eden müminler ise, hayal gücünün sınırlarını zorlayan tüm ihtimallerin Allah'ın "ol" demesiyle gerçekleşebileceğini, ahirette cennet nimeti olarak karşılarına çıkabileceğini bilirler. O halde insan, dünyada "olsa ne güzel olur" diye düşündüğü her güzellik ve nimete cennette kavuşabilmeyi umabilir. Bu umut içindeki insan, istediği herşeye kavuşabileceği cenneti hak edebilmek için ciddi bir çaba göstermeye başlar.

Bir hadiste Peygamberimiz (sav), Allah'ın salih kulları için ahirette "hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir beşerin kalbine gelmeyen birtakım nimetler" olacağından bahsetmiştir. [Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 306/497]

Allah cenneti tarif edip tanıttığı ayetlerle insanlara dünyadakilerle kıyaslanmayacak bir nimet ufku açmaktadır. "Orada diledikleri herşey onlarındır; Katımız'da daha fazlası da var." (Kaf Suresi, 35) ayetiyle cennetteki bu nimet genişliği haber verilmektedir.

Peygamber Efendimiz (sav) bir hadisinde müminlere, kendilerini bekleyen cennet nimetleri hakkında şu ayeti hatırlatmıştır:

Artık hiçbir nefis, yaptıklarına karşılık olmak üzere kendileri için gözler aydınlığı olarak nelerin (sayısız nimetlerin) saklandığını bilmez. (Secde Suresi, 17) [Tezkireti'l Kurtubi, s. 306/498]

Allah'ın cennette sunacağı nimetler düşünülürken unutulmaması gereken önemli bir nokta da insan aklının çok sınırlı olduğudur. Bundan dolayı kişi, kendisine vaat edilen nimetlerin bolluğunu, çeşitliliğini, benzersiz güzelliklerini zihninde tam olarak canlandıramayabilir. Kuran'da ve hadislerde bildirilen nimetler, yapılan tasvirler insanlara açıklayıcı olması bakımından, dünyadaki güzelliklerin yer aldığı benzetmelerle tarif edilmektedir. Ancak bunlar cennette çok daha mükemmel halleriyle olacaklardır. Çünkü Allah, sonsuz aklının bir tecellisi olarak cenneti tüm kusurlardan arındırılmış mükemmel bir mekan olarak yaratmıştır.

İnsanın sınırlı düşünme ufkunu şöyle bir örnekle anlatabiliriz. İnsan, görme duyusuna sahip olmasa sadece tat alma, koklama, işitme ve dokunma duyularıyla yaratılmış olsa; göze hitap eden nimetler kendisine ne kadar tarif edilip anlatılsa da bunları kavraması mümkün olmazdı. Renkten, aydınlıktan, estetikten, simetriden, ihtişamdan bahsedildiğinde bu kişi tüm bunları anlayamayabilirdi. Aynı şekilde şu anda bizim bilmediğimiz ama Allah'ın cennette var edeceği ve bize yepyeni ufuklar kazandıracak başka duyular olabilir. Dolayısıyla sadece beş duyumuzla sınırlı olduğumuz bu dünyada ne tür nimetlerden habersiz olduğumuzu tam olarak kavramamız da mümkün olmayabilir.

Görüş, düşünce ve hayal ufkumuzdaki sınırlılığı, penceresiz bir evin içinden hiç dışarı çıkmadığını varsaydığımız bir kimsenin durumuna da benzetebiliriz. Evin dışındaki güzelliklerden -dağların, nehirlerin, ağaçların görünümünden, birbirinden estetik çiçeklerden, sevimli hayvanlardan, berrak bir gökyüzünden, gün ışığının aydınlığından...- habersiz olan bu kişi, nasıl bir nimet eksikliği içerisinde olduğunun da farkında olmaz. Kaldı ki bu kıyas dünyadaki güzellikler üzerinden yaptığımız bir kıyastır. Dünyanın nimet ve güzellikleri ise cennet nimetlerinin yanında son derece eksik ve kusurludur. Bu bakımdan iman eden bir kişi cenneti de sahip olduğu sınırlı bilgiler dahilinde, dar bir görüşle değerlendirmekten kaçınmalı, bu yanılgıya düşmemelidir. Çünkü insan, Rabbimiz'in bildirdikleri dışında cennetle ilgili ayrıntıların, cennet ehli için hazırlanmış sürprizlerin neler olabileceği hakkında yorum sahibi bile değildir. Kuran'da bu duruma dikkat çekilen ayetlerden birinde Allah "Orada diledikleri herşey onlarındır; Katımız'da daha fazlası da var." (Kaf Suresi, 35) buyurmaktadır.

Bir rivayete göre ise Peygamberimiz (sav) cennet nimetlerini şöyle tarif etmiştir:

Cennete koşan yok mu? Çünkü cennette akla hayale gelmeyen nimet vardır. [Tezkireti'l Kurtubi, s. 306-307/499]

alıntıdır..
 
temin_dari Çevrimdışı

temin_dari

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah c.c razı olsun..
sifir ' Alıntı:
[size=13pt]ALLAH'IN CENNET EHLİ İÇİN HAZIRLADIĞI NİMETLER
Görüş, düşünce ve hayal ufkumuzdaki sınırlılığı, penceresiz bir evin içinden hiç dışarı çıkmadığını varsaydığımız bir kimsenin durumuna da benzetebiliriz. Evin dışındaki güzelliklerden -dağların, nehirlerin, ağaçların görünümünden, birbirinden estetik çiçeklerden, sevimli hayvanlardan, berrak bir gökyüzünden, gün ışığının aydınlığından...- habersiz olan bu kişi, nasıl bir nimet eksikliği içerisinde olduğunun da farkında olmaz. Kaldı ki bu kıyas dünyadaki güzellikler üzerinden yaptığımız bir kıyastır. Dünyanın nimet ve güzellikleri ise cennet nimetlerinin yanında son derece eksik ve kusurludur. Bu bakımdan iman eden bir kişi cenneti de sahip olduğu sınırlı bilgiler dahilinde, dar bir görüşle değerlendirmekten kaçınmalı, bu yanılgıya düşmemelidir. Çünkü insan, Rabbimiz'in bildirdikleri dışında cennetle ilgili ayrıntıların, cennet ehli için hazırlanmış sürprizlerin neler olabileceği hakkında yorum sahibi bile değildir. Kuran'da bu duruma dikkat çekilen ayetlerden birinde ALLAH "Orada diledikleri herşey onlarındır; Katımız'da daha fazlası da var." (Kaf Suresi, 35) buyurmaktadır.

 
I Çevrimdışı

"iNŞiRaH"

Misafir
CENNETTEKİ ZENGİNLİK VE BOLLUK

Din ahlakından uzak yaşayan toplumlarda zenginlik her devirde güç ve itibarın simgesi olmuş ve insanların yaşamları boyunca genellikle birinci dereceden hedefleri arasında yer almıştır. Bunun sebeplerinden biri, iman etmeyen insanların çoğu zaman ancak zengin oldukları takdirde gerçek anlamda mutlu olabileceklerini düşünmeleridir. Bu kişiler sahip olduklarını ancak bu yolla güvence altına alabileceklerini, rahatlığı, huzuru ve hoşlarına giden güzellikleri de bu şekilde elde edebileceklerini zannederler. Dolayısıyla tüm ömürlerini mal-mülk edinme, para biriktirme ve isabetli yatırımlar yapma gayreti içinde geçirirler. Öte yandan, bir gün biteceği, tükeneceği endişesi ile sahip oldukları bu malları, eşyaları kullanmaktan, paraları harcamaktan olabildiğince kaçınır, servetlerinin kalıcı olması için her yöntemi uygularlar.

Ancak dünya şartlarında ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın sahip olunan zenginlik insanın ruhunda beklendiği gibi bir zevk oluşturmaz. Bazı alanlarda kişiye konfor sağlasa da, kusurlarla, eksiklerle dolu dünya şartlarında yaşanan zenginlik de ancak buna uygun bir çizgidedir. Nitekim "dünya" kelimesi Arapça'daki "deniy" kelimesinden türemiştir. Bu kelime ise alçak, düşük, basit, değersiz gibi anlamlara gelmektedir.

Allah'ın dünyayı bu şekilde eksik, kusurlu ve geçici gibi sıfatlarla yaratmasının bir hikmeti de, insanların cennetteki güzelliklerin değerini daha iyi takdir edebilmelerini sağlamak olabilir. Bunu şöyle bir örnek üzerinde düşünebiliriz: Çocukluğundan itibaren yoksulluk içinde yaşayan bir kişi, son derece görkemli eşyaların olduğu, paha biçilmez güzellikte sanat eserlerinin yer aldığı, nadide yiyeceklerden oluşan ikramların sunulduğu, değerli taşlarla bezenerek süslenmiş bir mekana davet edilse, karşılaştığı bu ortamın güzelliğinden çok etkilenecek, büyük bir coşku duyacaktır. Kuşkusuz kişinin aldığı bu zevk ve duyduğu heyecan çocukluğundan itibaren bu ortamda yaşayan bir kişiye nazaran çok daha fazla olacaktır. Bizim dünyadaki konumumuz da bir anlamda bu yokluk ve yoksulluk içindeki kişinin durumuna benzetilebilir. Ancak burada belirtmek gerekir ki, dünyadaki en zengin kişi dahi, cennet koşulları göz önünde bulundurulduğunda fakir bir kişidir. Kaldı ki insan dünya şartlarında bu zenginliğe de gerçek anlamda hiçbir zaman sahip olamaz. Çünkü dünyanın en zengin kişisi de olsa sonunda birkaç metre beze sarılarak toprağa gömülecek, böylece sahip olduğu herşeyi, tüm servetini geride bırakacaktır. Allah bir ayette dünyadaki nimetlerin geçiciliğini şöyle bildirmektedir:

Dünya hayatının örneği, ancak gökten indirdiğimiz, onunla insanların ve hayvanların yediği yeryüzünün bitkisi karışmış olan bir su gibidir. Öyle ki yer, güzelliğini takınıp süslendiği ve ahalisi gerçekten ona güç yetirdiklerini sanmışlarken (işte tam bu sırada) gece veya gündüz ona emrimiz gelmiştir de, dün sanki hiçbir zenginliği yokmuş gibi, onu kökünden biçilip atılmış bir durumda kılmışız. Düşünen bir topluluk için Biz ayetleri böyle birer birer açıklarız. (Yunus Suresi, 24)

Cennet ortamında sunulan zenginlik dünya şartlarının aksine insanların gönüllerince yaşayacakları, hiçbir zaman bitme, tükenme endişesi duymayacakları ebedi bir zenginliktir. Nitekim Kuran'da bildirilen "Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün" (İnsan Suresi, 20) ayetiyle cennetteki bu zenginliğe dikkat çekilmiştir.

İncil'de de cennet özelliği olarak bolluk tarif edilmektedir:

Sizde olanı verin, size verilecektir. İyice bastırılmış, silkelenmiş ve taşmış, dolu bir ölçekle kucağınıza boşaltılacak. Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız. (Luka, 6. bölüm, 38)

Cennetteki zenginlik, Allah'ın sonsuz güzellikteki sanatının tecellilerini ve göz kamaştıran büyük bir ihtişamı kapsayan, en üst estetik özellikleri ve uyumu sunan bir zenginliktir. Ve tüm bu güzellikler müminlerin istek ve tutkularına en çok hitap eden şekliyle sunulmaktadır. Çünkü zenginlik ancak bu şekilde güzelliklere dönüştüğü takdirde insanın ruhuna zevk veren bir anlam kazanır.

İlerleyen sayfalarda "Cennet Mekanlarının Güzelliği" başlığı altında yer alan pek çok hadis, aynı zamanda cennetteki zenginliği de vurgulamaktadır. Çünkü bu mekanların güzelliği, estetik olmalarının yanı sıra süslemeler için kullanılan malzemelerin çok değerli olmalarından da kaynaklanmaktadır. Bir hadiste Peygamberimiz (sav), cennetin nelerden inşa edildiğini soran bir kişiye şöyle cevap vermiştir:

Gümüş tuğladan ve altın tuğladan! Harcı da kokulu misk. Cennetin çakılları inci ve yakuttan, toprağı da zâferandır... [(Tirmizi), Kütüb-i Sitte-14, s. 451/6]

Hatırda tutulması gereken bir diğer nokta ise; cennet ehli için vaat edilen zenginliğin sınırı olmayan, bitme, tükenme endişesinin yaşanmadığı bollukta olmasıdır.
 
K Çevrimdışı

kıtmir

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
güzel bir çalışma acaba hangi kaynaktan öğrenebilirmiyiz...???
 
I Çevrimdışı

"iNŞiRaH"

Misafir
ben bi forumdan alıom tam bilemicem öğrenirim inşaallahh..
 
I Çevrimdışı

"iNŞiRaH"

Misafir
Cennet Hazineleri:

Hadislerde bahsi geçen hazineler de cennetteki muhteşem zenginliği vurgular. Bu zenginliği düşünürken bunun çok kudretli, mülkünün sonu olmayan Allah'ın bir eseri ve tecellisi olduğu, Rabbimiz'in kullarından dilediğine bu nimetleri verdiği unutulmamalıdır. Peygamber Efendimiz (sav) bu gerçeği şu sözleriyle hatırlatmıştır:

Sana, arşın altından, cennet hazinelerinden bir söze delalet edeyim mi? Şöyle dersin: "La havle vela kuvvete İlla Billah" (Allah'tan başka ne men edecek ve ne de yapacak bir kuvvet vardır.) O zaman Allah buyurur ki: "Kulum teslim oldu ve selamet buldu." [Ramuz el-Ehadis-1, s. 166/3]

Dünyadaki zenginlik tıpkı insanın sahip olduğu diğer herşey gibi geçici ve sonludur. Bir insan ne kadar zengin olursa olsun bu varlığı birkaç on yılla sınırlıdır. Bundan daha fazlasına herşeyden önce insanın kendi ömrü yetmez. Bu yüzden de iman etmeyen kimselerin dünyada en büyük hedeflerinden birini oluşturan, onların hırslı bir karaktere bürünmelerine neden olan zenginlik tutkusu çok kısa sürer. İncil'de de dünya servetinin geçici olduğu, asıl kalıcı olanın ise cennetteki hazineler olduğu ve bu nedenle iman edenlerin ahiret için çaba göstermeleri gerektiği yazılıdır:

Yeryüzünde kendinize hazineler biriktirmeyin. Burada güve ve pas onları yiyip bitirir, hırsızlar da girip çalarlar. Bunun yerine kendinize gökte hazineler biriktirin. Orada ne güve ne pas onları yiyip bitirir, ne de hırsızlar girip çalar. Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacak. (Matta, 6. bölüm, 19-21)

Öte yandan söz konusu olan ne kadar büyük bir zenginlik olsa da gerektiğinde buna bir değer biçebilmek, sonucu rakamlarla ifade edebilmek mümkündür. Oysa cennet nimetleri paha biçilemez güzelliğe ve niteliklere sahiptir. Ve Allah'ın razı olduğu kullarına hesapsız olarak sunulurlar. Allah Kuran'da, "Şüphesiz bu, Bizim rızkımızdır, bitip tükenmesi de yok." (Sad Suresi, 54) ayetiyle cennet nimetlerinin bu özelliklerini bildirmiştir. Başka bir ayette ise Allah, "Kesilip-eksilmeyen ve yasaklanmayan (meyveler)." (Vakıa Suresi, 33) buyurarak cennetteki yiyeceklerin de aynı özelliğe sahip olduklarını bildirir. Allah'ın bildirdiği gibi cennet nimetleri için tükenme, eksilme, kaybolma söz konusu olmaz. Bu nimetler cennet ehline sürekli olarak verilir. Cennet hazineleri kuşkusuz, Allah'ın iman eden kullarına cennette sunacağı nimetlerdendir. Tüm mülkün sahibi Allah, cenneti için seçtiği kullarına bu hazineleri hesapsızca, sonsuza kadar verecektir.
 
Üst Ana Sayfa Alt