Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Insanlarin Ilk Çoğalmasi ??

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Bu konunun bilinmesinin muslumana hiç bir faydası yoktur. Bu tür gaybi ve dinin teferruatında olan meseleleri kaşıyanların kimler olduğu bilinmeyen bir şey değildir. İnsanlara bu tür meseleleri insanlara "hadi cevab ver" düşüncesiyle ; nasılsa binlerce yıl önce olmuş, açık seçik bir ayet olmadığından kesin cevab veremez saplantısıyla , Kur'ana inanmak veya Muhammed (s.a.v.)'e batıl mı olacak?

Kardeşim ummetin ırzına geçiliyor , İslam coğrafyaları işgal altında. Muslumanlar şirk ve kufur ile kuşatılmış bir vaziyette. "İslam ummetine nasıl bir faydanız dokunur?" Biraz da bunun için kafa patlatmanız gerekmez mi?
 
matchless maturidi-1 Çevrimdışı

matchless maturidi-1

Üyeliği İptal Edildi
Banned
matchless maturidi-1 Çevrimdışı

matchless maturidi-1

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Her göz sahibi görmez!

Peygamberimizden sonra, hiç kimse dini tebliğ ve öğretide masum değildir, bundan dolayı bizler hata yapabilir yada doğruyu bulmuş olmakla hikmete erişebiliriz. Bana göre sorunun cevabına gelince, öncelikle şu bilinmelidir ki, Allah’ın sünneti kapsamına giren bütün yasaklar ne dünyada nede ahirette değişime uğramazlar, kardeş kardeşe evlilik, veya çocukların anne babalarıyla evlenmesi nasıl ki dünyada yasaksa Ahirette de yasaktır, bu husus Adam ve eşinden başlamak suretiyle ebediyen sürüp gidecek bir İslami husustur. Zira Allah’ın sünnetinde değişiklik olmaz, Kuran’dan mealen:

- (Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmaz. Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler? Sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın. 35/43

- Bu,) Allah'ın öteden beri sürüp giden sünnetidir. Sen Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın. 48/23

- (Bu,) Daha önceden gelip-geçenler hakkında (uygulanan) Allah'ın sünnetidir. Allah'ın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın. (33 / 62)

Hal böyle olunca o zaman insanların çoğalması nasıl mümkün oldu?
 
matchless maturidi-1 Çevrimdışı

matchless maturidi-1

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Benim anlayışıma güre, ilk etapta yalnızca iki veya ikiden fazla kız çocuğunun dünyaya gelmiş olduğudur, kardeş kardeşe evlilik olmaması için bu kızların yetişkinliklerinde eşeysiz, başka bir ifadeyle babasız, erkekli kızlı çocuklar doğurmalarına gerek vardır. Örneğin bu şekilde iki kız çocuğu düşünelim yetişkinliklerinde her bir tanesi babasız olarak iki kız, diğeri iki erkek çocuk veya her birisi bir erkek ve bir kız çocuğu dünyaya getirseler, bu çocukların teyze çocukları olarak evlenmelerinde İslam dini açısından bir sakınca yoktur, böylece bu ilk aşamadan sonra artık eşeyli çoğalma rahatlıkla sürebilir.

Dense ki, bu mümkün müdür, bunun mümkün olduğuyla ilgili olarak, İsa peygamberin babasız olarak dünyaya gelmesini örnek gösterebiliriz. Kuran’dan mealen :

- Şüphesiz, Allah katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle o da hemen oluverdi. 3/59

Bunu neden inkar ediyorsunuz neye dayanarak bunu söylüyorsunuz delil verirmisiniz akhi ?
Ayete karşı delil nasıl getireceksin doğrusu merak ediyorum !
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin

Bu ayeti Allah cc. Rasulullaha vahyetmiş , Rasulullah (s.a.v.) aynı hadisleri söylediği gibi kendi ağzıyla söyleyip Kur'an diye yazdırmıştır. Bunu sahih görüp kabul edebiliyorsunuz ama Aynı peygamberin yazdırdığı hadisleri kabul etmiyorsunuz? Bu nasıl bir sapıklık?



Ankebut 19- Kâfirler, Allah'ın, canlıları ilk kez nasıl yarattığını ve ölüleri nasıl yeniden dirilteceğini görmüyorlar mı? Bu işlem Allah için kolaydır.
Ankebut 20- Ey Muhammed, de ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da Allah'ın, varlıkları önce nasıl yarattığına bîr bakın. Sonra Allah, son diriltmeyi de böyle yapacaktır. Şubhesiz ki Allah herşeye kadirdir.

Peygamberlerini yalanlayanlar, Allah'ın yaratılan şeyleri nasıl meydana getirdiğini görmediler mi? Allah, yarattığı şeyleri, ölüp yok olduktan sonra tekrar diriltecektir. Bu, Allah'a pek kolaydır. Zira birşeyi ilk önce icad etmek onu tekrar meydana getirmekten daha zordur.

Ey Muhammed, sen, öldükten sonra dirilmeyi inkar edenlere de ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın. Allah'ın, varlıklarını nasıl yarattığını bir görün. Allah, yarattıklarını yok ettikten sonra tekrar meydana getirecektir. Şubhesiz ki Allah, herşeye kadirdir. Bütün yarattıklarını hiç yoktan yarattığı gibi, onları yok ettikten sonra da aynen var etmeye kadirdir (Taberi )


Allah'ı ve onunla buluşmayı inkâr eden tüm kâfirlere yönelik bir hitabdır bu. Bu Kitab'ın kanıtı bütün evrendir. Alanı ise göklerle yeryüzüdür. Bu hitab, tüm evreni iman ayetlerinin ve kanıtlarının sergilendiği bir vitrin; kalblere ve duygulara hitab eden açık bir sayfa; Allah'ın ayetlerinin araştırıldığı bir alan; Allah'ın varlığının ve birliğinin vaad ve tehditlerinin gerçekliğinin kanıtlarını barındıran bir sahne olarak öngören Kur'an'ın ifade tarzı uyarınca yöneltiliyor. Evrensel sahneler ve evrende meydana gelen olaylar her zaman gözlemlenebilirler ve hiçbir zaman göz önünden kaybolmazlar. Ne var ki, uzun süre alışıldığı için, bu olaylar insan ruhu üzerindeki tazeliklerini yitirirler. Sürekli yenilendikleri için kalblere yönelik etkileri zayıflar. İşte Kur'an-ı Kerim onları yeniden yitirdikleri o engin ürpertiye, son derece anlamlı mesajlar kullanarak dikkatlerini o göz kamaştırıcı ayetlere yöneltiyor. Bu uyarılar aracılığı ile evrensel sahneleri ve evrende meydana gelen görkemli olayları kalplerde ve vicdanlarda canlandırıyor. Dikkatlerini ve kavrama yeteneklerini bu sahne ve olayların ardındaki sırlara ve insan hayatındaki etkilerine yöneltiyor. Bunları gözlerin gördüğü, duyguların etkilendiği kanıtlar, deliller olarak sunuyor. Hiçbir şekilde soğuk zihinsel tartışma yöntemlerine, hiçbir canlılık ve hareketlilik göstermeyen mantıksal önermelere başvurmuyor. Sözünü ettiğimiz donuk zihinsel tartışma yöntemleri ile mantıksal önermeler İslam düşüncesine dışarıdan bulaşmış, onun ruhuna yabancı unsurlardır. Oysa davayı sunmanın en güzel örneği, insanları ilahi mesaja inanmaya çağırmanın biricik metodu, en güzel düşünce yöntemi Kur'an-ı Kerim'de mevcuddur...

"Kâfirler, Allah'ın canlıları ilk kez nasıl yarattığını ve ölüleri nasıl yeniden dirilteceğini görmüyorlar mı? Bu işlem Allah için kolaydır."

Hiç kuşkusuz onlar, yüce Allah'ın canlıları ilk kez nasıl yarattığını kesinlikle görüyorlardı. Bu işlemi yeşeren bir bitkide, yumurtada, ceninde ve daha önce olmayıp, sonradan ortaya çıkan her şeyde gözlemliyorlardı. Bunlardan hiçbirini insanlar fert-fert ya da topluca yaratmaya güç yetiremedikleri gibi yarattıklarını da iddia edemezler. Bir kere tek başına hayat sırrı bile bir mucizedir. Önce de böyleydi, şimdi de öyledir. Herhangi bir kimsenin hayatı var etmeye çalışması veya böyle bir iddiada bulunması bir yana, nereden ve nasıl kaynaklandığının bilinmesi bakımından da bir mucizedir. Allah'ın sanatının ürünü olduğundan başka herhangi bir açıklaması da yoktur hayatın. Yüce Allah her an insanların gözleri ve kavrayışları önünde ilk kez yaratma işlemini gerçekleştiriyor. İnsanlar bunu görüyor ve inkâr edemiyorlar.

İlk kez yaratma işlemini gözleriyle gördüklerine göre, ilk kez yaratanın, bu işlemi tekrarlayacağını da bilmeleri gerekir!

"Bu işlem, Allah için kolaydır."

Aslında yaratıklar arasında yaratılması yüce Allah'a zor gelen herhangi bir varlık yoktur. Ancak karşılaştırma insanların ölçülerine göre yapılıyor. Çünkü insanların değer ölçülerine göre yeniden yapmak, ilk kez yapmaktan daha kolaydır. Yoksa yüce Allah'ın gücüne oranla ilk kez yapmak yeniden yapmak gibidir, yeniden yapmak da ilk kez yapmak gibidir. Bu işlem için sadece yüce Allah'ın iradesinin yönelmesi ve "ol" sözü yeterlidir. "O da oluverdi".

Sonra ayet-i kerime, onları yeryüzünde dolaşmaya, yüce Allah'ın yaratma ve meydana getirme işlemlerindeki, canlı-cansız varlıklardaki sanatını ve ayetlerini gözlemlemeye çağırıyor. Böylece ilk defa meydana getirenin, bu işlemi hiç zorlanmadan yineleyeceğini anlamalarını amaçlıyor!

"Onlara de ki; yeryüzünde geziniz de Allah'ın canlıları ilk kez nasıl yarattığını görünüz. Allah bu yaratma işlemini ilerde bir kere daha tekrarlayacaktır. Hiç kuşkusuz Allah'ın her şeye gücü yeter."

Yeryüzünde gezmek, gözün ve kalbin daha önce alışık olmadıkları, farkında olmadıkları yeni manzaralar, yeni sahneler görmelerini sağlar. Bu ifade son derece ince bir gerçeğe yönelik oldukça derin etkili bir işaret içeriyor. İnsanoğlu alışık olduğu yerde yaşamını sürdürürken, buradaki göz kamaştırıcı sahnelere, ilginç evrensel gelişmelere dikkat etmeye başlar. Fakat yolculuğa çıkınca, başka tarafa taşınınca, seyahat edince her sahne karşısında duyguları uyanır, bu yeni mekândaki her manzaraya dikkat kesilir. Oysa daha önce yaşadığı yerde bu sahne ve manzaraların aynısına hatta daha görkemlisine aldırmadan, dikkat etmeden geçip giderdi. Belki de, yolculuğundan ve bir süre ayrılışından önce fazla önemsemediği sahneleri, manzaraları düşünmek, onları açık bir kalple seyretmek üzere yepyeni bir duyguyla, değişik bir ruhla dönecektir eski yerine. Bu sefer yaşadığı yerdeki sahneler ve olağanüstü manzaralar ona daha önce farkında olmadığı, ya da kendisine göre bir anlam ifade etmediği, enterese etmediği şeyler söyleyecektir.

Kalplere giden yolları, ruhların gizli sırlarını en ince noktasına kadar bilen ve bu Kur'an'ı indiren Allah eksikliklerden uzaktır.

"Onlara de ki; yeryüzünde geziniz de Allah'ın canlıları ilk kez nasıl yarattığını görünüz."

İlk kez yaratmanın nasıl gerçekleştiğini görsünler diye yeryüzünde gezmelerine ilişkin emirden sonra geçmiş zaman kipi ile kurulan "ilk kez nasıl yarattı" cümlesi insan ruhunda belli bir duyguyu uyandırıyor. Yeryüzünde hayatın ilk ortaya çıkışına, ilk yaratma eyleminin nasıl başladığına tanıklık eden olayları ve manzaraları gözlemlemek mümkündür. Nitekim günümüzde hayatın gelişim sürecini; nasıl ortaya çıktığını, nasıl yayıldığını, nasıl geliştiğini-hayatın sırrına ilişkin doyurucu bir sonuca ulaşmamış olsalar bile, hayatın ne olduğunu, yeryüzünde hangi kaynaktan. geldiğini, yeryüzündeki ilk canlı varlığın nasıl meydana geldiğini öğrenmek için çeşitli kazı faaliyetlerini yürüten arkeologların çalışmaları bu amaca yöneliktir. Yeryüzünde hayatın ilk kez ortaya çıkışını, arkeolojik kazılar yoluyla araştırmak, bunu öğrendikten sonra bu eylemi ahiretteki dirilişe bir kanıt olarak algılamak yüce Allah'ın bu ayette ifadesini bulan bir direktifidir.

Bunun yanı sıra bir başka düşünce de akla geliyor. Şöyle ki, bu ayete ilk kez muhatap olan Araplar günümüzde ortaya çıkan bu tür bilimsel araştırmalar yapacak durumda değildiler. Şayet bu ayette kastedilen bu tür bir bilimsel araştırma olsa bile o gün için ayetin arka planındaki gerçeğe ulaşmaya güç yetiremezlerdi. Şu halde Kur'an-ı Kerim'in onların yapabilecekleri ve elde ettikleri sonuçla kolaylıkla ahiretteki diriliş gerçeğini kabul edebilecekleri bir şeyi istemesi kaçınılmaz oluyor. O zaman onlardan istenen her tarafta hayat olgusunün bitkilerde, hayvanlarda ve insanlarda ilk kez nasıl ortaya çıktığını gözlemlemeleridir. Biraz önce de değindiğimiz gibi, burada yeryüzünde gezmeye çıkmaya ilişkin buyruk, yeni sahneler görmek suretiyle duyguların uyanması amacına yöneliktir. Geçe ve gündüz her an, her saniye açıkça gözlemlenebilen hayat olgusunun ortaya çıkışı ile belirginleşen Allah'ın sonsuz gücünün eserlerini düşünmeye, etraflıca incelemeye bir çağrıdır.

Burada Kur'an'ın özelliğine uygun düşen önemli bir ihtimal daha var. Kur'an-ı Kerim insanlara direktiflerini yönlendirirken, bu direktiflerin insanlığın tüm kuşaklarının hayatlarına, yaşam düzeylerine, içinde yaşadıkları her türlü koşula, sahip bulundukları tüm araçlara uygun olmasını göz önünde bulundurur. Amaç her birinin kendi hayat şartlarına ve ölçülerine uygun direktifi alıp uygulamalarıdır. Bunun yanı sıra hayatın sürekli gelişimine yardımcı olacak, yol göstericilik yapacak direktifler de kalıcılığını sürdürür. Bu yüzden bu ayetin açıklamasına ilişkin olarak burada sunduğumuz bu iki düşünce arasında bir çelişki söz konusu değildir.

Ayeti bu şekilde açıklamak akla daha yatkın ve Kur'an'ın özelliği bakımından daha uygundur.

"Hiç kuşkusuz Allah'ın her şeye gücü yeter."

Allah bu sınırsız gücü ile hayatı ilk kez yaratır, sonra bu yaratmayı tekrarlar. Allah'ın bu sınırsız gücü, insanların yetersiz düşünceleri ile, sınırlı deneyimleri sonucu öğrendikleri ve mümkün olan ile mümkün olmayanı ona göre belirledikleri kanunlar olarak algıladıkları bağlar ile sınırlandırılamaz.

Yüce Allah'ın her şeye gücünün yettiğinin bir belirtisi de dilediği kimseye azap etmesi ve dilediğine merhamet etmesidir. Tüm canlıların dönüşü O'nadır. Hiç kimse O'nu aciz bırakamaz, engel olamaz!

"Allah dilediğini azaba çarptırır ve dilediğine merhamet eder. Hepiniz O'nun huzuruna döndürüleceksiniz."

"Ne yerde ve ne gökte Allah'ın yapacaklarına engel olamazsınız. Allah'dan başka hiçbir koruyucu dostunuz, hiçbir destekçiniz yoktur."`

Azap ve merhamet Allah'ın iradesine bağlıdır. Çünkü yüce Allah doğru yol ile sapıklık yolunu açıkça göstermiştir. İnsanda da her iki yoldan dilediğini aynı kolaylıkta seçmesini sağlayacak yetenekler var etmiştir. Bundan sonra insan seçtiği yolu tutar. Ancak insanın yönü, Allah'a doğru ise, yol göstericiliğini arzuluyorsa, bunlar yüce Allah'ın kendisine yardımcı olmasını sağlar. -Bu yardımı yüce Allah kendi üzerine almıştır.- Doğru yola götüren delillerden yüz çevirmesi ve insanların doğru yola girmelerine engel olması durumunda ise Allah'ın ipinden kopar, sapıklığa düşer. İşte Allah'ın rahmet ve azabı bu gerekçelere dayanır.

"O'nun huzuruna döndürüleceksiniz."

İnsanların Allah'a dönüşünü anlatmak için kullanılan bu sert ifade, kendisinden sonraki cümlenin içerdiği anlama da uygun düşmektedir.

"Ne yerde ve ne gökte Allah'ın yapacaklarına engel olamazsınız."

Bu varlık aleminde Allah'a döndürülmeyi önleyecek bir gücünüz yoktur. Ne yeryüzündeki gücünüz, ne de zaman zaman gökyüzünde etkin rol oynadıklarını sanarak ibadet ettiğiniz meleklerin ve cinlerin gücü buna yetmez!

"Allah'dan başka hiçbir koruyucu dostunuz, hiçbir destekçiniz yoktur." Nerede, Allah'dan başka dost ve destekçiler? İnsanlardan, yahut melekler ve cinlerden koruyucu dostlar ve destekçiler nerede? Bunların tümü yüce Allah'ın yarattığı kullardır. Kendilerine bile herhangi bir fayda veya zarar dokunduramazlar. Nerde, kaldı ki başkalarına koruyucu ve destekçi olabilsinler.

"Allah'ın ayetlerini ve O'nun karşısına çıkacaklarını yalanlayanlar var ya, onlar rahmetimden ümitlerini kesmiş kimselerdir. Onları acıklı bir azab beklemektedir."
 
matchless maturidi-1 Çevrimdışı

matchless maturidi-1

Üyeliği İptal Edildi
Banned
peygamberin yazdırdığı hadisleri kabul etmiyorsunuz? Bu nasıl bir sapıklık?
Bu nasıl bir ifadedir mümin müslümana iftira etmek yakışıyor mu yazılanlardan bir kelime gösterin sözünüzü destekleyen... !

Onca soru sordum cevap vermek yerine demagoji yaptınız, ben size Kuranın Kerimden delillerle geliyorum, amacınız insanları aydınlatmaksa buyrun aydınlatın , eğer iftira atmaksa zaten yaptığınız birşeydir . !
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Ehli sunnetin benimsediği görüş :

Maide 27- Bir de onlara Âdem'in iki oğlunun kıssasını hak ile oku. Hani onlar, birer kurban sunmuşlardı da, İkisinden blrininki kabul olunmuş, öbürününki kabul olunmamıştı. O: "Seni mutlaka öldüreceğim" demişti. Öbürü: "Allah, ancak takvalılardan kabul eder demişti.

Bu kurbanın sunuluş sebebi, denildiğine göre şudur: Havva (Ona selam olsun) her batında biri erkek ve biri dişi olmak üzere ikiz doğururdu. Bundan tek istisna Şis (a.s) idi. O, Şis'i tek başına, ileride geleceği üzere Habil'in yerine doğurmuştu. Adı ise, Hibetullah (Allah'ın bağışı) idi. Çünkü Cebrail, onu doğurunca Havva'ya: Bu, Habil'in yerine Allah'ın sana bir bağışıdır (Hibetullah), demişti. Adem de Şis'in doğduğu gün yüz otuz yaşında idi.

Adem, bir batında doğan erkeği, diğer batındaki kız ile evlendirirdi. Hiçbir erkeğe kendisi ile birlikte doğan ikizi helâl kılmıyordu. Havva, Kabil ile birlikte İklimiyâ adında güzel bir kız doğurmuş, Habil ile birlikte ise, Leyuza adında pek güzel olmayan bir kız daha doğurmuştu. Adem bunları evlendirmek isteyince, Kabil: Benimle doğan ikiz kız kardeşimle evlenmeye ben daha layıkım deyince, Adem ona böyle bir şey yapmamasını emrettiği halde o, bu emre uymadı. Onu azarlayarak vazgeçirmek istediyse de yine vazgeçmedi. Bunun üzerine kurban sunmak üzere ittifaka vardılar.

Bu açıklamayı aralarında İbn Mesud'un da bulunduğu müfessirlerden bir topluluk ifade etmiştir. Adem'in de kurban sunuluşu esnasında hazır bulunduğu rivayet edilmiştir Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

(İmam Kurtubi, el-Câmiu li-Ahkâmil’l-Kur’an, Buruc Yayınları: 6/160-162)
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Bu nasıl bir ifadedir mümin müslümana iftira etmek yakışıyor mu yazılanlardan bir kelime gösterin sözünüzü destekleyen... !

Onca soru sordum cevap vermek yerine demagoji yaptınız ben size Kuranın Kerimden delillerle geliyorum,, amacınız insanları aydınlatmaksa buyrun aydınlatın , eğer iftira atmaksa zaten yaptığınız birşeydir . !

Aktardığın yazı ve senin dini görüşlerin , Hadisleri inkar eden sapıkların görüş ve sitelerindendir! Sen iyi bilirsin.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt