IRAK DOSYASI: İŞGALVE DİRENİŞ
Amerika’nın Irak’ı işgal ettiği 2003 yılından, savaşın sona erdiğini iddia ettiği 2011 yılına kadar geçen sürede genelde dünya, özelde de İslam Dünyasını yakından ilgilendiren kritik gelişmeler oldu. Bu çalışma; Savaşın Nedenleri, Savaşın Aktörleri, ABD’ye Zararları, Yeni Dünya Düzenine Zararları, Irak ve Bölgeye Etkileri, Küresel Cihad Hareketine Etkileri, ABD’nin Savaş Yöntemleri, ABD’nin Stratejik, Ekonomik ve Askeri Kayıpları, Muhtemel Senaryolar, Savaş Sırasında Yaşanan Önemli Gelişmeleri ve daha birçok ayrıntıyı, sistematik, akademik ve tarafsız bir dille analiz etmeyi amaçlamaktadır. Irak dosyası Türkiye’de bu güne kadar yapılmış en geniş çaplı bilimsel çalışmadır.
Hazırlayan: Abdulkadir Şen
İÇİNDEKİLER
Irak Hakkında Genel Bilgiler
İsmi: Irak Cumhuriyeti
Dini: İslam
Nüfusu: 31 milyon
Başkenti: Bağdat
Yaşam Süresi: 68
Para Birimi: Dinar
Dil: Arapça, Kürtçe[1]
AKTÖRLER
IRAK SAVAŞININ TEMEL NEDENLERİ
Batı Dünyası ile İslam Dünyası arasında yaşanan çatışma uzun yüzyıllara dayanmaktadır. Savaşın taraflarından bazıları bu savaşı demokrasinin ve özgür dünya görüşünün, dogmalara ve baskıcı İslam kurallarına karşı savaşı olarak değerlendirirken, diğerleri Batı’yı, bütün dünyayı ahlaki, sosyal ve ekonomik alanlarda bozmak, dejenere etmekle suçlayıp, Batı’nın politik etkisine karşı savaşı daha güzel bir dünya uğruna verilmiş mücadele olarak kabul etmektedir.
Samuel Hunthington’ın başını çektiği bir grup düşünür İslam Dünyası ile Batı’nın savaşının bir medeniyetler çatışması olduğunu savunurken[2] birçok Müslüman lider de bunun bir dünya görüşü savaşı olduğunda hemfikirdir. Savaşın tarihini Adem ile şeytanın mücadelesine kadar uzatıp bir hak-batıl mücadelesi olarak görenler bulunduğu gibi bu savaşı ekonomik ve politik çıkarların çatışması olarak da görenler bulunmaktadır. Sebebi ne olursa olsun ABD’nin Irak’a yönelik askeri işgalinin yukarıda belirtilen medeniyetler çatışması, Hak-Batıl mücadelesi, güç çatışması ve ekonomik paylaşım gibi sebeplerden bağımsız değerlendirilmesi mümkün görünmemektedir. Çalışmamızda, savaşa dair ayrıntılar vermek yerine savaşın nedenleri ve makro düzeyde etkileri üzerinde yoğunlaştık.
Irak savaşı, Sovyet Rusya’nın Afgan direnişçiler tarafından çökertilmesinin ardından dünyada tek süper güç olan ABD karşısında ciddi bir politik alternatif olan İslam dünyasına karşı ABD’nin devam eden ekonomik, askeri, siyasi, ideolojik ve psikolojik muhalefetinin ve karşı operasyonunun bir parçasıdır.
IRAK İŞGALİ
11 Eylül 2001 tarihinde ABD’nin stratejik ve sembolik hedeflerine düzenlenen saldırılar sonrası 1990’lardan beri dolaylı yollarla ve gizli operasyonlarla devam eden ABD’nin İslam dünyasını dizayn etme çabası George W.Bush tarafından Teröre Karşı Savaş (War Against Terrorism) ismiyle ilan edilmiş bir savaşa dönüşmüştür. ABD Başkanı George W. Bush 17 Mart 2003 tarihinde uzun yıllar boyunca kitle imha silahlarına sahip olmakla suçladığı Irak yönetimine, 48 saat geçerliliği olan bir ültimatom vermiş ve 19 Mart tarihinde Irak işgali başlamıştır. 20 Mart 2003’te Beyaz Saray yayınladığı bir bildiride 35 ülkenin işgale askeri destek verdiğini ilan etmiştir. Açıklamada 15 ülkenin de Irak işgaline destek verdikleri ancak isimlerinin açıklanmasını istemedikleri bildirilmiştir.
ABD Irak savaşı için 300 bin asker seferber etmiş, İngiltere savaşa 47 bin askerle destek vermiştir. Ayrıca Suudi Arabistan hava sahalarını ve üslerini, Türkiye de hava sahasını ABD bombardıman uçaklarına açmıştır.[3] Kuveyt, Bahreyn, Katar, Umman da askeri üslerini ve imkânlarını ABD güçlerinin hizmetine sunmuştur.
ABD operasyonu, teröre karşı savaşın yeni bir aşaması olarak isimlendirmiştir. Bu amaçla ABD, Irak’ı Özgürleştirme Operasyonu (Operation Iraqı Freedom) ismini verdiği askeri işgalin aynı gününde Afganistan’da da Taliban ve El Kaide’ye karşı büyük bir operasyon düzenleyerek dünyaya teröre karşı savaşın devam edeceği mesajı vermiştir.
11 Eylül sonrası Afganistan işgalinde Avrupa Birliği, BM ve bütün uluslararası kurumların desteğini arkasına alan ABD, Irak’a saldırı konusunda aynı desteği elde edememiştir. ABD’nin gerekçeleri birçok ülke tarafından geçerli sayılmamış, savaşın ilk günü Fransa ve Almanya ABD’yi kınamıştır. Savaş için BM’nin desteğini elde edemeyen ABD, kendi koalisyonunu oluşturarak BM’ye rağmen savaşı başlatmıştır. ABD’nin tek taraflı kararı birçok devletin tepkisini çekmiştir.
Birleşmiş Milletler'in etkin hale gelmesinde ve yasal arka planının geliştirilmesinde ABD'nin ciddi rolü bulunmaktadır. Yeni Dünya Düzeni projesinde BM'yi bir tür öncü askeri ve politik kuvvet olarak gören ABD'nin özellikle de tek kutuplu dünyanın şekillendiği 90'lı yıllardan sonra BM'yi dış politikasında bir enstitüsü gibi kullanmaya başladığı göze çarpmaktadır. ABD'nin bu tavrını Başkan Bush bir açıklamasında şu şekilde ilan etmiştir:
"Hiç kimse, hiç bir kurum, ne BM Güvenlik Konseyi ne Yugoslavya Yönetimi ne de Uluslararası Ceza Mahkemesi ABD'nin dış politikasını ve tercihlerini eleştiremez, yargılayamaz"
(Jesse Helms, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi başkanının BM Güvenlik Konseyi'ne hitaben yaptığı açıklama)
Irak savaşı, ABD’nin dünya liderliğinin pekiştirilmesi amacını taşımaktadır. ABD Başkanı Bush’un 12 Eylül 2001’de yaptığı “Ya bizimlesiniz ya da onlarla” açıklaması aslında, ABD’nin küresel hegemonyasının deklare edilmesiydi. Tufts Üniversitesi Uluslararası İlişkiler alanı öğretim üyesi Ian Johnstone’a göre Bush’un Irak savaşı için gerekçelerini açıkladığı 16 Eylül 2002 BM toplantısında yaptığı konuşma ise “bize yardım edin” çağrısından çok BM’ye, ABD’ye yardım etme ve faydalı olma şeref ve fırsatını kaçırmaması yönünde son ikazdı.[4]
Irak Savaşının Temel Gerekçesi: Kimyasal Silahlar ve Bush’un “Önleyici Savaş Doktrini”
ABD savaş öncesi Irak yönetimi ile El Kaide’yi ilişkili göstermeye çalışmış ve bunun gerekçelendirilmesi için bir dizi açıklama yapılmıştır. Ancak Saddam rejiminin Kuveyt’i işgal ettiği süreçte, Usame Bin Laden’in Suudi Arabistan’ı Irak’a karşı savunmak üzere savaşçılarını göndermek istediği bilinmektedir. Örgüt ile Irak yönetiminin ciddi fikri ve siyasi anlaşmazlıklarının bulunduğu ve örgütün Irak’taki müttefiki olan Ensar El İslam’ın da Saddam’a karşı silahlı mücadele verdiği bizzat ABD yetkilileri tarafından kabul edilmiştir.[5]
11 Eylül saldırılarıyla beraber ABD Başkanı Bush, Irak savaşına da zemin hazırlayan “Önleyici Savaş Doktrinini” ortaya atmıştır. George Bush’un Amerika’ya saldırma riski bulunan düşmanlara, ABD’ye saldırmadan savaş açmasını legal hale getiren bu doktrinin şekillenmesinde Milletler Hukukunda otorite olan Hugo Grotius ve Emmerich de Vattel’in hukuk konseptini temel aldığı bilinmektedir. Grotius “Sizi öldürmeye hazırlanan kişiyi öldürmeniz meşrudur”[6] derken, Vattel bir milletin düşman faaliyetleri olan bir millete savaş açmasını meşru kabul etmektedir.[7] Ancak dünya kamuoyu tarafından eleştirilen konu Irak’ın 2003 yılına kadar ABD içinde ve dışında ciddi bir tehdit unsuru olmamasıdır. Savaşın temel gerekçesi sayılan kitle imha silahları ise asla bulunamamış ve birçok ABD ve İngiltereli yetkili kimyasal silahların var olduğunu ispatlamak amacıyla sahte istihbarata başvurduklarını itiraf etmiştir. İngiliz hükümetinin Irak savaşında geçerli ve güvenilir olmayan istihbarat bilgilerini abartarak savaşa hukuki dayanak sağlamayı amaçladığı[8] savaşın ilerleyen yıllarında ortaya çıkmış; bu gerçek, dönemin İngiltere başkanı Tony Blair tarafından da itiraf edilmiştir. Blair hakkında parlamentoyu aldatmak suçlamasıyla 2010 yılında soruşturma açılmıştır. Tony Blair Irak savaşındaki bu kritik rolüne rağmen İsrail-Filistin görüşmelerine arabulucu olarak görevlendirilmiştir.
Her ne kadar Irak’a müdahaleye sıcak bakmasa da geçmişte BM’nin ABD baskıları sonucu önleyici savaş doktrinine yasal zemin sağlayacak kararlar aldığı bilinmektedir. 1967 savaşında İsrail; Mısır ve diğer Arap ülkelerine saldırmış ve BM İsrail’in bu saldırısını kınayan önerileri, “İsrail’in tehdit algıladığı” gerekçesiyle reddetmiştir.[9]
İşgal Hazırlıkları
Savaş öncesi başta Şii liderler olmak üzere Saddam muhalifi güçlerle yoğun görüşmeler yapan ABD yönetimi, Irak ordusunda görevli birçok komutanla da direnmemeleri yönünde gizli anlaşmalar yapmıştır. Irak işgali yeni liderlerin doğmasına ve ABD yanlısı ve karşıtı olmak üzere 2 başat grubun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ülkenin Sünni nüfusu ABD’ye karşı direnişi tercih ederken, bütün Şii hareketler yeni Irak’ta söz sahibi olmak amacıyla ABD ile anlaşarak siyasi yolları tercih etmişlerdir. ABD’nin Irak’ta aldığı her türlü zararın yüzde 90’ının Sünni direniş ve onlara destek veren Küresel Cihad Hareketi tarafından verdirildiği, savaşın sonuna geldiğimiz bu noktada artık tarihi bir gerçekliktir.
Irak’ta çatışma alanlarını gösteren haritada da görüldüğü gibi işgal güçlerine sadece Sünni bölgeler direnmiştir[10]
ABD işgal sonrası oluşturacağı, Sünnilere göre “Kukla yönetimi” İran ve Şii kesimlere göre ise Şii siyasetinin başarılı ürünü olan yeni rejimi İran'ın ve Şii liderlerin işbirliği ile kurmayı başarmıştır. Irak’ın işgal dönemi bütün parlamento çalışmalarını Şii din adamları ve liderlerin oluşturduğu bilinmektedir. Bunların başında Abdulaziz el Hekim, Ammar el Hekim, Ayetullah Sistani, İbrahim el-Caferi gelmektedir.
Irak'ta işgal döneminde direnişe karşı ve Sünni halka karşı ABD'ye en büyük desteği İran güdümündeki Şii hareketlerin verdiği bilinmektedir. Suriye'de ve Afganistan'da da eksiksiz tüm Şii gruplar ABD ve diğer işgal güçleri ya da diktatörlerle işbirliği yapmıştır.
Direniş ve Siyasi Aşamalar
Direniş ve savaşın diğer etkilerini incelemeden önce ABD’nin oluşturduğu siyasi yapının tarihsel seyrini inceleyelim. ABD işgalinin Irak’ta izlediği süreci 2003-2007 yılları arasında 4 aşamada incelemek mümkündür.
2.Aşama: Iyad Allavi Dönemi - Haziran 2004-Nisan 2005
Bu dönemin en önemli kazanımı, Ocak 2005’te seçimlerin gerçekleşmesidir. Sünniler Allavi’nin başkanlığı döneminde gerçekleştirilen seçimi boykot ettikleri için parlamento sadece Şii’ler ve Kürtlerin egemenliğine girdi ve temsil sorunu yaşandı. Bu dönemde Celal Talabani, Şii lider İbrahim Caferi başkanlığındaki hükümet tarafından Irak Cumhurbaşkanı seçildi.Daha sonraki dönemlerde Sünni halk asla Irak'ta temsil hakkı kazanamayacak, ABD ile bütün sıcak ilişkilerine ve Sahve güçlerini kurmasına, işgali desteklemesine rağmen Irak İhvanı Müslimin lideri Tarık Haşimi dahi Irak'ta barınamayıp Türkiye'ye kaçmak zorunda kalacaktır. Bu bastırılmışlık duygusu 2014 Haziran ayında yaşanan Musul ve Anbar Sünni patlamasıyla sonuçlanacaktır.
3. Aşama: İbrahim Caferi ve Anayasal Meşruiyet Dönemi-Nisan 2005-Mayıs 2006
Ekim 2006’da Irak hükümeti, anayasayı referanduma götürme kararı aldı. Bu süreçte güvenlik ciddi oranda bozuldu ve Şubat 2006’da Samarra’daki Askeriyye türbesinin bombalanması Şii-Sünni çatışmasını doruk noktaya çıkardı. ABD El Kaide’yi suçlarken örgüt suçlamaları reddetti ve saldırıları ABD’nin gerçekleştirdiğini açıkladı. Dr Eymen el Zevahiri uzun yıllar sonra patlamlardan ABD'yi sorumlu tutan bir açıklama yaptı.
4. Aşama: Şii Lider Nuri El Maliki Dönemi- Mayıs 2006-2011
ABD Irak’ta işgal projesini Şii lider Nuri Maliki yönetimi ile istikrarlı hale getirmiştir. İran ve Irak Şiilerinin desteğini arkasına alan Maliki, daha fazla vekillik önerisiyle Mukteda Es Sadr’ı da ikna ederek iktidarını sağlamlaştırmıştır. İran ABD ile yaptığı düşünülen gizli anlaşmalar gereği Maliki yöönetimine destek vermiş ABD adeta Irak'ta zaman zaman çatışma içinde görüştüğü Şii'lere ve anti emperyalist söylemlere sahip Hizbullah ve İran'a bir devlet hediye etmiştir. Nitekim Musul, Kerkük, Anbar gibi bölgelerde Haziran 2014 Sünni patlaması sırasında Sünni direnişçiler ve aşiret koalisyonu tarafından ele geçirilen silahların çoğu ABD yapımıdır. ABD Maliki yönetimine Sünni nüfusu baskı altına alması için Apachi tipi helikopterler, Hummer Jipler ve gelişmiş roket ve füze sistemleri teslim etmiştir. Böylece İslam Dünya'sında Şii bir bloğu güçlü tutmuş, nitekim bu çabasının sonuçlarını da İsral ve Batı lehine İran ve Hizbullah'ın Esed rejimini desteklemesi ile fazlasıyla geri almıştır. Maliki döneminde Irak direnişi doruk noktasına ulaşmış, El Kaide ve diğer örgütler bazı şehirleri ele geçirmiş, ABD’nin askeri kayıpları kabul edilemez boyutlara ulaşmıştır. George W. Bush, Irak’ta direnişin kazanımlarının artması üzerine, Bağdat ve Sünni bölgelere ek askerler gönderme kararı almıştır. ABD 20 bin yeni askeri savaşa göndermiştir.
2004 yılı ABD açısından iktidar devri, 2005 yılı seçimlerle yeni hükümete meşruiyet kazandırma ve 2006 yılı da direnişe karşı geniş çaplı askeri karşılık verme dönemidir. Bu dönemlerden her biri kendi çapında stratejik önem taşımaktadır.
BEKLENMEYEN DİRENİŞ HAREKETİ
ABD’nin Irak’ı işgali bütün dünyada tepki topladığı gibi Irak’ta da silahlı direnişin oluşmasına neden olmuştur. Saddam Hüseyin iktidarını kısa sürede devirmeyi başaran ABD, bir kaç ay sonra daha tehlikeli bir isyan dalgasıyla karşı karşıya kalmıştır. İşgal öncesi yazılan birçok stratejik analiz ve Kongre belgesi ABD’nin, işgal sonrası direniş hareketlerinin en büyük sorun haline geleceğini hesaplamadığını göstermektedir.
ABD ve Batı’nın Irak savaşını analiz etmedeki temel yanılgıları, Irak halkı üzerinde baskı kuran Saddam rejimini asıl düşman olarak tanımlamalarıydı. Oysa İslam dünyasında herhangi bir bölgeye yönelik savaş, bütün İslam ümmetine açılmış olarak değerlendiriliyordu. ABD Savunma Politikası Masası şefi Richard Perle Saddam rejimini “ilk barut esintisiyle yıkılacak bir kartondan ev” (PBS,11 Haziran 2002)[11] olarak nitelerken Donald Rumsfeld’in yardımcısı Ken Adelman Saddam rejimini devirmenin "çocuk oyuncağı" olduğunu söylemiştir. (12 Şubat 2002)[12]
Saddam Ordusu Neden Kısa Sürede Dağıldı?
Ortadoğu ülkelerindeki rejimlerin dış işgallere karşı en zayıf noktası; ordularını yabancı tehdidine karşı değil içerideki “İslami Hareketlere” karşı konumlandırmış olmalarıdır.
Ortadoğu’da ordu yoktur. İslami Hareketlere karşı dizayn edilmiş ve Batı ülkeleriyle bir tür dolaylı hiyerarşik ilişkisi olan jandarma güçleri vardır.
Saddam Hüseyin’in kendisine karşı sürekli bir darbe endişesi taşıması, Irak ordusunu zayıf tutmasına neden olmuştur. Aynı sorun Kaddafi için de geçerlidir. Kaddafi ordusunun batılı güçler karşısında aldığı yenilgi, onun orduyu her zaman zayıf tutma eğiliminin bir sonucudur.
ABD’nin Saddam’ın askeri gücüne dair tespitleri doğru olmakla beraber, “Irak ordusu dışında direnişle karşılaşmayacakları” yönündeki beklentileri stratejik bir hatadır. İşgal kısa sürede değişik direniş hareketlerinin Irak’ı, ABD karşıtı savaşta karargâha çevirmelerine neden olmuştur. Şüphesiz bu direniş örgütlerinin en önemlisi ABD’ye karşı küresel ölçekte mücadele eden El Kaide liderliğindeki Küresel Cihad Hareketidir. Ancak 10 yılı aşkın süren yıpratıcı savaş sonrası El Kaide'nin Irak kolu daha tepkisel bir role bürünmüş ve Küresel Cihad Hareketi'nin temel prensiplerinden bir takım kırılma noktalarıyla ayrışmıştır. Ayrışma süreci Suriye'de Nusret Cephesi'nin El Kaide'yi temsil etmesine Irak'ta ise sürecin hala ayrışmaya doğru bir çizgi takip etmesine neden olmuştur. Ancak iki grup arasında daha çok pratik uygulamalar ve yöntem konusunda gelişen kriz El Kaide'nin Eski Irak El Kaide'si yeni IŞİD ile tüm ilişkilerini dondurmasına neden olmuştur. IŞİD artık El Kaide değildir ve yöntemsel olarak da farklılık göstermektedir.
Görev Tamamlandı (Mı?)
Saddam Ordusu’nun kısa sürede devrilmesi sonucu Bağdat’a giren ABD ordusu ilk haftalarda pek fazla direnişle karşılaşmamıştır. Irak ordusunun dağılmasını büyük bir zafer olarak gören Bush, Mayıs ayında ABD uçak gemisi USS Abraham’da yaptığı konuşmada erken bir zafer ilanı yapmıştır.
ABD Başkanı George W. Bush, Mayıs 2003 tarihinde USS Abraham Lincoln uçak gemisinde “Görev Tamamlandı” yazılı pankartın önünde zafer konuşması yaparken, ABD’yi bekleyen direniş tehlikesinden habersizdi.
DİRENİŞ ÖRGÜTLERİ
ABD Irak’a yönelik saldırıya başlamadan önce, El Kaide örgütü savaşı öngörmüş ve bazı birliklerini Irak’ta zaten müttefiki olan Ensar El İslam saflarına, muhtemel ABD müdahalesine karşı savaşmak üzere göndermiştir. El Kaide'nin Irak'a gönderdiği kadrolarda Ebu Hamza el Muhacir, Ebu Enes el Şami gibi liderler oldukça önemlidir. Kaynaklar El Kaide’nin savaş öncesi Irak’a 1500 kişilik bir tim gönderdiğini gösteriyor. Ürdün’ün Zerka bölgesinde doğup Afganistan’da örgütün kamplarında politik ve askeri eğitim alan Ebu Mus’ab El Zerkavi, Irak’a geçen en üst düzey savaşçıdır.
Ebu Mus’ab El Zerkavi
ABD istihbaratı Zerkavi’nin savaş sonrası ABD’ye karşı direneceğini bilmekle beraber geniş çaplı bir direniş hareketi ve ABD’nin savaş kazanımlarını tüketecek büyük bir projesinin olduğundan haberdar değildir. Nitekim Colin Powell savaş öncesi 5 Şubat 2003 tarihinde BM Güvenlik Konseyi’nde yaptığı bir konuşmada Zerkavi’nin Irak’a geçtiğini ve ABD karşıtı bazı faaliyetler yürüttüğünü bildirmiştir.[13]
ABD askeri yetkililerinin, Irak direnişinin ciddi oranda olgunlaştığı ve artık bütün Irak’ın ABD ordusu için ölümcül hale geldiği 5 Şubat 2004 tarihinde bile Irak’ta direnen asıl gücün Küresel Cihad Hareketi olduğunu anlamamış olmaları süreci değerlendirmede ne derece başarısız olduklarına dair önemli ip uçları vermektedir.[14] 2004 yılında direnişin oldukça güçlendiği zamana kadar bile, ABD makamları Zerkavi’nin savaşta ilk bombalanan Ensar El İslam kamplarının dağılmasından sonra Irak’tan İran’a kaçmış olabileceğini tartışmaktadırlar.
Ensar El İslam
1998 yılında Kürdistan İslami Hareketi’nden ayrılan bir grup, Ensar El İslam Hareketi’ni kurmuştur. Temel hedefi Talabani ve Barzani’nin etkisi altında kalan Kürtleri, sosyalizm etkisinden kurtararak İslami uyanışı gerçekleştirmek ve uzun vadede Irak’ı bir İslam Devleti’ne dönüştürmek olan Ensar El İslam hareketi kısa sürede Halepçe, Süleymaniye ve çevresinde ciddi oranda güç elde etmiştir. ABD’nin Irak saldırısında ilk bombaların bölgede bazı kasabaları kontrolü altında tutan Ensar kamplarına düştüğü bilinen bir gerçektir. Irak’ın bu ilk direniş hareketi liderliği, El Kaide ve Taliban tarafından yürütülen ve birçok ülkede savaşan Küresel Cihad Hareketi’nin müttefikidir.
ABD’nin Irak savaşındaki temel yanılgılarından biri de yabancı bir güç olduğunu göz ardı etmesidir. Her türlü radikal değişim sürecine direnç gösteren halkların, bu değişim dışarıdan bir aktör tarafından önerildiğinde daha tepkisel tavır sergiledikleri bilinmektedir. Irak işgaliyle beraber dağıtılan Saddam ordusu, değişik direniş örgütlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Saddam dönemi subayları ve Baas gönüllüleri değişik yapılanmalar adı altında ABD’ye karşı direnişi örgütlemişlerdir. Bu örgütlerin en önemlileri şunlardır:
Ensar El İslam
Irak El Kaidesi
Irak İslam Ordusu
1920 Tugayları
Ebubekir El Sıddık Tugayları
Fatihler Ordusu
Nakşibendi Ordusu
Mücahidler Ordusu
Islah ve Cihad Cephesi (Irak Alimler Birliği liderliğinde yukarıda da bir kaçının ismi geçen bir çok grubun oluşturduğu koalisyondur. Polit Büro liderliğini Haris el Dari yapmaktadır. Grup Sahve güçlerine açıktan cephe almıştır.)
Şii Örgütlerin İşgal Karşısındaki Tavrı
Irak’ın 2012’ye kadar süren işgal tarihi temelde, sadece Sünni kesimden direnişle karşılaşmıştır. Şii lider Mukteda El Sadr’ın 1.5 ay süren ve Kufe’de bir camiye sığınmasıyla son bulan direnişi dışında Irak’ta ABD güçleri Şii kesimden herhangi bir direniş görmemişlerdir.[15] Mukteda el Sadr ağır ABD darbeleri sonucu Küfe’deki bir camiye sığınmış ve Sistani’nin arabuluculuk yapması sonucu ABD Sadr’ın İran’a kaçmasına göz yummuştur.[16] Savaş devam ederken Mehdi Ordusuna 6 aylık tatil verdiğini ilan eden Sadr, bu süreçte Sünni direnişe yönelik büyük askeri operasyonlar yapan ABD ordusunun oldukça rahatlamasını sağlamıştır. ABD makamları Şii desteği olmadan Irak’ta başarılı olamayacaklarını birçok kez ifade etmişlerdir.
Irak’ta yukarıda belirttiğimiz ve işgal çıkarlarına uygun 4 aşamanın da Şii liderler tarafından organize edildiği göz ardı edilmemelidir. İslam dünyasının büyük bir çoğunluğunda Kukla olarak tabir edilen bu iktidarlar temelde Mehdi Ordusu, Irak Yüksek İslam Konseyi, Bedir Tugayları tarafından desteklenmiştir. Mukteda el Sadr’ın Felluce operasyonu sırasında bir yandan direniş yanlısı açıklama yapması öte yandan parlamentoya bakanlar göndermesi İslam dünyasında tepkiye neden olmuş ve klasik takiyye siyaseti olarak kabul edilmiştir. Nitekim Sadr liderliğindeki Mehdi Ordusu ve diğer tüm Şii grupların Felluce katliamı gibi katliamları destekledikleri yıllar sonra ortaya konulmuştur. Bu örgütlerin tümü aynı zamanda Suriye'de de Sünni halkın Esed tarafından katledilmesi askeri ve siyasi destek vermiştir.
Sistani ve Para Karşılığı Fetva
Irak’ın işgal sürecinde tarihe damga vuran en önemli olaylardan biri de ülkenin en büyük Şii otoritesi olan Ayetullah Sistani’nin 200 milyon dolar karşılığında ABD’ye karşı direnişi haram sayan fetva vermesidir. Sistani fetva karşılığı elde edilen paranın fakirlere dağıtıldığını resmi sitesinde kabul etmiştir. İlgili fetvanın Arapça metni bu sayfadır. Sistani Suriye'de Esed rejiminin yanında savaşan Şii milisleri organize etmiş ve onlara karşı savaşın haram olduğuna dair fetva yayınlamamıştır.
Direnişin Tarihi Seyri ve Geçirdiği Aşamalar
ABD’ye karşı yürütülen Irak direnişi savaş süresinde 4 temel aşama geçirmiştir.
1. Aşama 2003-2004
İşgalin ilk zamanlarında Irak’ta tek “örgütlü” direniş hareketleri, Baas Partisi Üyeleri Küresel Cihad Hareketi ve Ensar El İslam Örgütüdür. Bu direniş örgütleri savaşın ilk aylarını;
- Yerel İslami hareketlerle ilişki kurmak
- Yeraltı hastaneleri ve komuta merkezleri kurmak
- Irak’ı, dinamiklerini, coğrafyasını, avantaj ve dezavantajlarını tespit etmek
- Düşmanın güçlü ve zayıf yönlerini belirlemek
- Saddam’ın silah depolarından cephane elde edip depolamak
- Şehir savaşlarına hazırlanmak
- Değişik dünya ülkelerinden direnişe katılacakları organize edip kanallar kurmak
- İşgale karşı direnecek çekirdek kadroyu hazırlamakla geçirmişlerdir.
Direnişin bu ilk aşamasında Saddam’a sadık güçler de yeni örgütler kurma çalışmalarına başlamışlardır. ABD’ye karşı saldırıların oranı artmıştır. Bu dönemde Ebu Garib cezaevinde ortaya çıkan işkence görüntüleri tüm ülkede direnişi artırmıştır. Değişik ülkelere ait diplomatik belgeler yayınlayan Wikileaks’te yayınlanan bazı belgeler Ebu Garib ve diğer hapishanelerde işlenen insan hakları ihlalleri, işkence ve cinayetlerin ABD yetkililerinin bilgi ve gözetiminde yapıldığını ortaya koymuştur.[17]
2. Aşama 2004-2006
Bu aşamada Irak İslam Ordusu, Nakşibendi Ordusu, Irak İhvanı silahlı kanadı savaşa dahil olmuştur. Bu, Irak direnişinin yükseliş dönemidir. Bu süreçte direniş güçleri bazı bölgeleri ele geçirmiş ve şehir savaşları yaşanmıştır. 1. ve 2. Felluce savaşları bu süreçte meydana gelmiştir.
3. Aşama 2006-2008
Bu aşamada Irak direnişi altın çağını yaşamaktadır. ABD Başkanı Bush direnişin zirve noktaya ulaşması nedeniyle ülkeye ek asker göndermiştir. ABD’nin asker sayısı 200 bine yaklaşmıştır. Bu süreç aynı zamanda savaşın El Kaide-ABD savaşına dönüşme sürecidir. Uyanış konseyleri kurulmuş, direniş hareketlerinin çoğu ABD ile anlaşma yapmıştır. Ensar el İslam, İslam Ordusu'nun kolları, Mücahidler Ordusu, Ebubekir Sıddık Tugayları gibi gruplar ABD ile anlaşma yapmamışlardır. Irak Alimler Birliği (Heyetul Ulema) liderliğindeki İslami Islah Cephesi de direnişini sürdürmüştür. Bu süreçte ABD yanlısı konum belirleyen Şiilere yönelik saldırılar Şii-Sünni savaşı olarak tanımlanmış, CIA tarafından düzenlendiği iddia edilen, Şii ve Sünni camileri hedef alan saldırılar mezhep temelli çatışmaları artırmıştır. Ancak yıllar sonra bazı sert Sünni grupların ve Şii grupların da mezhep çatışmalarını ateşlediği ortaya çıkmıştır.
Uyanış Konseyleri (Sahwa)
23 Eylül 2006 tarihinde ABD ile anlaşan Abdulsettar Rişavi öncülüğündeki Sünni aşiretler, daha sonra bütün bölgeye yayılacak olan Anbar Kurtuluş Konseyi’ni kurdular. ABD’den silahlı adam başı ayda 350 dolar alan Uyanış konseyleri, şehirleri ellerinde bulunduran El Kaide üyelerini ABD’ye teslim etmeye ve köylerden sürmeye başladı. Kısa sürede sayıları artan uyanış konseylerinin silahlı gücü 103 bine çıktı. El Kaide, ilk konseyi kuran Rişavi’yi bir saldırıda öldürdü ve devam eden yıllarda stratejisini gözden geçirerek konseylere karşı bağışıklık kazandı. ABD açısından uyanış konseyleri, masa başında para ile kazanılmış büyük bir başarıdır. Aynı uygulamayı Afganistan ve Pakistan’da da denemeye çalışan ABD, Şii aşiretler hariç henüz bu amacında kayda değer bir başarı elde edememiştir. Sahve Birliklerinin daha önce kendisinden yardım talep ettikleri ve kendilerini Şii katliamından koruyan Irak El Kaide'si (Irak İslam Devleti) üyelerinin binlercesini ABD'ye teslim etmesi hapishanelerde ağır işkencelerden geçirilen bu kişilerin fikirlerinin sivrilmesine ve daha sonra son derece tepkisel eylemler yapmakla suçlanan IŞİD'in El Kaide'nin itidali esas alan genel siyasi dairesinden çıkmasına neden olmuştur.
4. Aşama 2008-2011
Savaş bu süreçte neredeyse sadece El Kaide ile ABD arasında yaşanmıştır. Irak İhvanı başta olmak üzere başlangıçta ABD’ye karşı direnen örgütlerin birçoğunun ABD safına geçtiği ya da direnişi durdurduğu süreçtir. Irak’ta işgal sonrası stratejilerini bir ulus devlet inşa etmeye (Iraqisation) göre uyarlayan ABD yetkilileri 2006 yılında yeni bir strateji uygulamaya başlamışlardır. Kendisi ile siyasi arenada işbirliğine giden Irak İhvanı da dâhil bazı Sünni hareketleri projeye dâhil eden ABD, direnişi meşru direniş ve gayri meşru direniş olarak ikiye ayırmıştır. Irak hakkında yayınlanan analizler ve literatür tarandığında savaşın, başından beri hep El Kaide ile ABD arasında yaşandığı göze çarpar. Diğer direniş örgütlerinin de oldukça aktif olduğu dönemlerde bile El Kaide Irak’ta direnişi tetikleyen en büyük eylemleri yapan örgüttür.
26 Nisan 2007’de ABD El Kaide’yi, Irak’ta Amerika’nın en açık ve güçlü düşmanı olarak tanımladı. ABD İstihbarat yetkililerinden General Michael Maples Irak direnişinin en etkin gücünün El Kaide olduğunu açıkladı. 2007 yılında ABD ordu istatistiklerine göre günde 175 saldırı düzenleniyor ve bunların çoğu Küresel Cihad Hareketi tarafından gerçekleştiriliyordu.
Irak Savaşı, Yeni Dünya Düzeni ve Küresel Çatışma
Dosyamızın başında da vurguladığımız gibi Irak savaşı ABD ile İslam dünyası arasında devam eden geniş çaplı çatışmanın sadece bir cephesidir. Bu çatışmayı anlamak için tarafların Irak savaşına yüklediği anlama bakmak yeterlidir.
Petrol Savaşı Mı? Haçlı Savaşı Mı?
“İslam dünyasına konuşlandırılan Hıristiyan asker sayısı bütün haçlı savaşlarında bölgeye seferber edilen Haçlı askerlerinin sayısından çok daha fazladır.”
(Robert Fisk)
ABD’nin Irak savaşını petrol için yaptığı söylemi bizzat ABD tarafından yaygınlaştırılan kasıtlı bir söylemdir. Savaşların kanunu üzerine yapılacak kısa bir analiz, tarih boyunca savaşların birden fazla nedenle yapıldığını ortaya koymaktadır. Bunlardan en önemlileri şu şekilde sıralanabilir:
a- İdeoloji-Din
b- Ekonomik çıkarlar
c- Stratejik çıkarlar
d- İmaj ve güç gösterisi
e- İç ve dış politika gerekçeleri
Irak savaşının yoğun olarak ekonomi-strateji alanına giren petrolle ilişkilendirilmesi savaşın ideolojik boyutunu anlamayı güçleştirmektedir. Oysa savaşın birçok siyasi amacı bulunmaktadır.
Saddam Dönemi Irak:
·İsrail’e karşı Filistinli direnişçileri açıktan desteklemektedir.
- Kapitalist ve açık pazar ekonomisine kapalıdır.
- ABD, dönemin süper gücü, Irak rejimini 1991’de devirememenin utancını hissetmektedir.
·Rejimin kontrolünde olmayan Kuzey Irak bölgesinde ABD’nin yerel aktörleri ve güvenilir müttefikleri olan Talabani ve Barzani’ye karşı Türkiye, Irak, İran ve Suriye Kürtleri nezdinde itibar ve etkisini yayması oldukça muhtemel olan Ensarul İslam hareketi güç kazanmaktadır.
Muhalif kimliğiyle tanınan ve Kürdistan İşçi Partisi, Talabani, Barzani ve Pejak gibi Sosyalist eğilimli hareketlerce kontrol edilen Kürt halkının Küresel Cihad cennetine dönen Kuzey Irak’ta elde edeceği başarı bütün bölgede anti emperyalist bir hattın oluşmasına neden olabilirdi. ABD’nin Irak’ı İslam Dünyasındaki İslami Hareketlere karşı başarılı bir demokrasiye döndürüp model olarak sunma çabası savaşın ideolojik nedenlerindendir. Nitekim George W. Bush’un “Bu bir haçlı savaşıdır” açıklaması Neo-Conların savaşa dini anlamlar yüklediğinin en açık kanıtıdır.
http://www.youtube.com/watch?v=7g9GvgDI6V8&feature=related
Bir başka cami bombalama görüntüleri için bakınız:
Irak Savaşına Gizli Destek Sağlayan Ülkeler
ABD’nin Irak savaşı birçok açıdan haçlı savaşlarına benzemektedir. Savaşa destek veren ülkelerin hemen hepsi Hıristiyan ülkelerdir.
“Bütün savaş aldatma üzerinedir. Saldırmaya hazırken güçsüz gibi görünmeliyiz. Savaşa dahil olmuşken pasif gibi durmalıyız.” (Sun Tzu / Savaş Sanatı)
Irak savaşı Hıristiyan ülkeleri uzun yıllar sonra bir araya toplayıp ortak bir düşmana karşı birleştiren en önemli savaştır. Savaşa iç politika nedeniyle fiili bir biçimde girmeyen birçok Batı ülkesinin aslında ABD’ye büyük oranda destek verdiği bilinmektedir. Mesela parlamentoda Irak savaşına girmesi reddedilen Kanada, savaşta geri planda ciddi rol almıştır. Kanada’da yayın yapan Press For Conversion isimli dergi 58. sayısında yer verdiği bir makalede Kanada’nın Irak savaşında ABD’ye verdiği desteği 17 madde halinde sıralamıştır.[18]
ABD şirketlerinin Irak savaşı sonrası petrol anlaşmalarından oldukça iyi kar elde ettiği söylemi bilimsel dayanaklardan yoksun popüler bir söylemdir. Büyük petrol şirketlerinin Irak savaşı sonrası ülkede aldıkları ihalelerin tümü ABD’nin ülkede bir yılda harcadığı masrafı karşılamamaktadır. Ayrıca Irak savaşının en fazla, ABD’nin geleneksel rakibi olan Çin’i ekonomik olarak güçlendirdiği unutulmamalıdır. Çinli şirketlerin Irak’ta yaptıkları yatırımların, ABD’li şirketlerden daha fazla olduğu birçok araştırmanın ortak sonucudur. Savaş süresince ABD’li şirketlerin saldırılar nedeniyle ülkenin birçok yerinde faaliyet gösteremedikleri de göz önüne alınmalıdır. ABD’nin Irak savaşında yaptığı masraflara dair en iyimser rakam 1 trilyon dolardır. Bu oran 15-20 yıllık Irak petrolüne bedeldir.
ABD yetkilileri ve uzmanlar muhtemel bir Irak savaşının masraflarını hesaplamada oldukça yanılgılı sonuçlara varmışlardır. Savaş öncesi Irak savaşının neden olacağı zarara yönelik maksimum tahmin 150 milyar dolardır. Business Week’te 17 Mart 2003 tarihinde yayınlanan bir makalede savaşın ABD’ye 150 milyar dolara mal olacağı belirtilmiştir.[19] Masraflar hesaplanırken Saddam Hüseyin’in hantal ve kendisine sadık olmayan ordusu göz önüne alınmış ve bölgeyi ABD ile küresel hesaplaşmasının bir cephesi olarak gören Küresel Cihadcıların savaşa dahil olacağı ve savaşın süresini ve kayıpları uzatacağı hiç bir uzman tarafından tahmin edilememiştir. Senato’ya sunulan bir raporda Dick Cheney savaşın ABD ekonomisine sadece 80 milyardolara mal olacağını belirtmiştir. Oysa Irak savaşının ABD ekonomisine maliyeti 3 trilyon doları bulmuştur. Literatürde bu savaşa “Three Trillion Dollar War” ismi verilmektedir.
[1] http://www.bbc.co.uk/news/world-middle-east-14544541
[2]Hunthinghton: Medeniyetler Çatışması
[3]Steve Bowman: ABD Savunma Uzmanı Kongre Raporu Rapor Kodu: RL31701 S. 2
[4] Us-UN Relations After Iraq, TheEnd Of The World Order As We Know It? s. 21
[5] CRS Report/ Kenneth Katzman, Gunaratna, Rohan.Inside Al Qaeda.New York, Columbia University Press, 2002.Pp. 27-29.
[6]Grotius, Hugo, The Law of War and Peace, at 1625. CRS Report for Congress International Law and the Preemptive Use of Force Against Iraq ,David M. Ackerman, Legislative Attorney, American Law Division, Rapor Kodu: RS21314,
[7]de Vattel, Emmerich, The Law of Nations, Vol. IV, at 3. CRS Report for Congress International Law and the Preemptive Use of Force Against Iraq ,David M. Ackerman, Legislative Attorney, American Law Division, Rapor Kodu: RS21314,
[8]Review of Intelligence of Weapons of Mass Destruction, HC 898, July 2004./ The European Journal of International Law Vol. 16 no.1 © EJIL 2005; all rights reserved
EJIL (2005), Vol. 16 No. 1, 143–151 doi: 10.1093/ejil/chi109
The Iraq Invasion as a RecentUnited Kingdom ‘Contributionto International Law’Anthony Carty*
[9]ABD Kongre Raporu Rapor Kodu: : RS21314 Sayfa 5
[10] Mortality after the 2003 invasion of Iraq: a cross-sectional
cluster sample surveyGilbert Burnham, Riyadh Lafta, Shannon Doocy, Les Roberts Sayfa 6
[11]Intervention Symposium Forum on the American Invasion of Iraq Organizer: Gearóid Ó Tuathail (Gerard Toal) “Collateral Damage” from Cambodia to Iraq Ben Kiernan1 Department of History, Yale University, New Haven, CT, USA; [email protected]
[12]Intervention Symposium Forum on the American Invasion of Iraq Organizer: Gearóid Ó Tuathail (Gerard Toal) “Collateral Damage” from Cambodia to Iraq Ben Kiernan1 Department of History, Yale University, New Haven, CT, USA; [email protected]
[13]CRS Report For Congress 5 Şubat 2004 Kenneth Katzman Ortadoğu, Dış İlişkiler ve Savunma Uzmanı
[14]Shanker, Thom. U.S. Commanders Surveys Challenges in Iraq Region. New York Times,
Jan. 30, 2004.
[15] http://edition.cnn.com/2004/WORLD/meast/08/18/iraq.main/index.html
[16] http://www.islammemo.cc/akhbar/arab/2007/02/14/33046.html?lang=en-us:
[17] http://speakhumanrights.org/index.p...ief-urges-us-iraq-to-probe-wikileaks-evidence
[18] Dergiye ulaşmak için: http://coat.ncf.ca/our_magazine/links/issue51/issue51.htm
[19]Gary S. Becker. Business Week. New York: March 17, 2003. , Iss. 3824; pg. 30.
Amerika’nın Irak’ı işgal ettiği 2003 yılından, savaşın sona erdiğini iddia ettiği 2011 yılına kadar geçen sürede genelde dünya, özelde de İslam Dünyasını yakından ilgilendiren kritik gelişmeler oldu. Bu çalışma; Savaşın Nedenleri, Savaşın Aktörleri, ABD’ye Zararları, Yeni Dünya Düzenine Zararları, Irak ve Bölgeye Etkileri, Küresel Cihad Hareketine Etkileri, ABD’nin Savaş Yöntemleri, ABD’nin Stratejik, Ekonomik ve Askeri Kayıpları, Muhtemel Senaryolar, Savaş Sırasında Yaşanan Önemli Gelişmeleri ve daha birçok ayrıntıyı, sistematik, akademik ve tarafsız bir dille analiz etmeyi amaçlamaktadır. Irak dosyası Türkiye’de bu güne kadar yapılmış en geniş çaplı bilimsel çalışmadır.
Hazırlayan: Abdulkadir Şen
İÇİNDEKİLER
- Irak Hakkında Genel Bilgiler
- Aktörler
- Irak SavaşınınTemel Nedenleri.
- Irak İşgali
- Irak SavaşınınTemel Gerekçesi: Kimyasal Silahlar ve Bush’un “Önleyici Savaş Doktrini”
- İşgal Hazırlıkları
- 1.Aşama: Bremer ve KoalisyonYönetimi Mayıs 2003-Haziran 2004.
- 2.Aşama: Iyad Allavi Dönemi Haziran2004-Nisan2005
- 3.Aşama: İbrahim Caferi Ve Anayasal Meşruiyet Dönemi Nisan 2005-Mayıs 2006
- 4.Aşama: Şii Lider Nuri El Maliki Dönemi Mayıs 2006-2011
- Beklenmeyen Direniş Hareketi
- Saddam Ordusu Neden Kısa Sürede Dağıldı?
- Görev Tamamlandı (Mission Accomplished)
- Direniş Örgütleri
- Şii Örgütlerin İşgal Karşısındaki Tavrı.
- Sistani ve Para Karşılığı Fetva.
- Direnişin Tarihi Seyri Ve Geçirdiği Aşamalar
- 1.Aşama 2003-2004
- 2.Aşama 2004-2006
- 3.Aşama 2006-2008
- Uyanış Konseyleri (Sahwa)
- 4.Aşama 2008-2011
- IrakSavaşı, Yeni Dünya Düzeni ve Küresel Çatışma.
- Irak Savaşına Gizli Destek Sağlayan Ülkeler
- Propaganda Savaşı
- Düşmanı Küçümsemek
- Psikolojik Sınırlar Çizme
- İslam Dünyasında Öğrenilmiş Çaresizlik Hissi Oluşturmak
- Düşmanı Büyük Göster veYık
- Stratejik Diller: Arapça ve İngilizce
- Enformasyon Savaşı
- (ABD’nin El Kaide’ye Karşı Enformasyon Savaşı: Öneriler Bölümü)
- Retorik Savaşı
- Medya Savaşları
- 500 Kişilik Gazeteci Ordusu
- 3200 Kişilik Medya Danışmanı Olan Başkan
- Zerkavi
- IrakTelevizyonunun İtiraflarınıYayınladığı Sahte El Kaide Lideri ve İtirafları
- Sahte Bağdadi
- Savaş Petrol İçin mi
- ABD’nin Stratejik Hedefleri veYanılgıları.
- İşgale Karşı Küresel Cihad Projesi
- ABD’nin Küresel Cihad’aYönelik Stratejisi
- Ebu Hamza El Muhacir
- ABD’nin Stratejik Hataları
- ABD Askerlerini Ahlaki ve Psikolojik Durumu
- Amerika’yı BekleyenTehlike: Irak Sendromu
- Savaşın İnsani Bilançosu.
- ABD’nin Psikolojik Sınırı ve Zayiat Fobisi.
- ABD'nin İslam DünyasındaYürüttüğü Operasyonların Bedeli
- UzunVadeli Sağlık Masrafları
- Askeri Ekipman Kayıpları
- ABD Savaşlarının Maliyeti
- 11 Eylül ve Irak Savaşı Sonrası Küreselleşen Direniş Olgusu ve Sonuçları
- İşgal sonrası Irak ve Musul Krizi
Irak Hakkında Genel Bilgiler
İsmi: Irak Cumhuriyeti
Dini: İslam
Nüfusu: 31 milyon
Başkenti: Bağdat
Yaşam Süresi: 68
Para Birimi: Dinar
Dil: Arapça, Kürtçe[1]
AKTÖRLER
- ABD ve Koalisyon güçleri (45 ülke)
- El Kaide (Uluslararası Direnişçi Koalisyonu)
- Ensar el İslam ve diğer İslami Direniş Örgütleri
- Baasçı ve Arap Milliyetçi Direniş Örgütleri
- Celal Talabani
- Mukteda El Sadr
- Nuri El Maliki
- Tarık El Haşimi
- Ayetulllah Sistani
- Mesud Barzani
- İran
- Suriye
IRAK SAVAŞININ TEMEL NEDENLERİ
Batı Dünyası ile İslam Dünyası arasında yaşanan çatışma uzun yüzyıllara dayanmaktadır. Savaşın taraflarından bazıları bu savaşı demokrasinin ve özgür dünya görüşünün, dogmalara ve baskıcı İslam kurallarına karşı savaşı olarak değerlendirirken, diğerleri Batı’yı, bütün dünyayı ahlaki, sosyal ve ekonomik alanlarda bozmak, dejenere etmekle suçlayıp, Batı’nın politik etkisine karşı savaşı daha güzel bir dünya uğruna verilmiş mücadele olarak kabul etmektedir.
Samuel Hunthington’ın başını çektiği bir grup düşünür İslam Dünyası ile Batı’nın savaşının bir medeniyetler çatışması olduğunu savunurken[2] birçok Müslüman lider de bunun bir dünya görüşü savaşı olduğunda hemfikirdir. Savaşın tarihini Adem ile şeytanın mücadelesine kadar uzatıp bir hak-batıl mücadelesi olarak görenler bulunduğu gibi bu savaşı ekonomik ve politik çıkarların çatışması olarak da görenler bulunmaktadır. Sebebi ne olursa olsun ABD’nin Irak’a yönelik askeri işgalinin yukarıda belirtilen medeniyetler çatışması, Hak-Batıl mücadelesi, güç çatışması ve ekonomik paylaşım gibi sebeplerden bağımsız değerlendirilmesi mümkün görünmemektedir. Çalışmamızda, savaşa dair ayrıntılar vermek yerine savaşın nedenleri ve makro düzeyde etkileri üzerinde yoğunlaştık.
Irak savaşı, Sovyet Rusya’nın Afgan direnişçiler tarafından çökertilmesinin ardından dünyada tek süper güç olan ABD karşısında ciddi bir politik alternatif olan İslam dünyasına karşı ABD’nin devam eden ekonomik, askeri, siyasi, ideolojik ve psikolojik muhalefetinin ve karşı operasyonunun bir parçasıdır.
IRAK İŞGALİ
11 Eylül 2001 tarihinde ABD’nin stratejik ve sembolik hedeflerine düzenlenen saldırılar sonrası 1990’lardan beri dolaylı yollarla ve gizli operasyonlarla devam eden ABD’nin İslam dünyasını dizayn etme çabası George W.Bush tarafından Teröre Karşı Savaş (War Against Terrorism) ismiyle ilan edilmiş bir savaşa dönüşmüştür. ABD Başkanı George W. Bush 17 Mart 2003 tarihinde uzun yıllar boyunca kitle imha silahlarına sahip olmakla suçladığı Irak yönetimine, 48 saat geçerliliği olan bir ültimatom vermiş ve 19 Mart tarihinde Irak işgali başlamıştır. 20 Mart 2003’te Beyaz Saray yayınladığı bir bildiride 35 ülkenin işgale askeri destek verdiğini ilan etmiştir. Açıklamada 15 ülkenin de Irak işgaline destek verdikleri ancak isimlerinin açıklanmasını istemedikleri bildirilmiştir.
ABD Irak savaşı için 300 bin asker seferber etmiş, İngiltere savaşa 47 bin askerle destek vermiştir. Ayrıca Suudi Arabistan hava sahalarını ve üslerini, Türkiye de hava sahasını ABD bombardıman uçaklarına açmıştır.[3] Kuveyt, Bahreyn, Katar, Umman da askeri üslerini ve imkânlarını ABD güçlerinin hizmetine sunmuştur.
ABD operasyonu, teröre karşı savaşın yeni bir aşaması olarak isimlendirmiştir. Bu amaçla ABD, Irak’ı Özgürleştirme Operasyonu (Operation Iraqı Freedom) ismini verdiği askeri işgalin aynı gününde Afganistan’da da Taliban ve El Kaide’ye karşı büyük bir operasyon düzenleyerek dünyaya teröre karşı savaşın devam edeceği mesajı vermiştir.
11 Eylül sonrası Afganistan işgalinde Avrupa Birliği, BM ve bütün uluslararası kurumların desteğini arkasına alan ABD, Irak’a saldırı konusunda aynı desteği elde edememiştir. ABD’nin gerekçeleri birçok ülke tarafından geçerli sayılmamış, savaşın ilk günü Fransa ve Almanya ABD’yi kınamıştır. Savaş için BM’nin desteğini elde edemeyen ABD, kendi koalisyonunu oluşturarak BM’ye rağmen savaşı başlatmıştır. ABD’nin tek taraflı kararı birçok devletin tepkisini çekmiştir.
Birleşmiş Milletler'in etkin hale gelmesinde ve yasal arka planının geliştirilmesinde ABD'nin ciddi rolü bulunmaktadır. Yeni Dünya Düzeni projesinde BM'yi bir tür öncü askeri ve politik kuvvet olarak gören ABD'nin özellikle de tek kutuplu dünyanın şekillendiği 90'lı yıllardan sonra BM'yi dış politikasında bir enstitüsü gibi kullanmaya başladığı göze çarpmaktadır. ABD'nin bu tavrını Başkan Bush bir açıklamasında şu şekilde ilan etmiştir:
"Hiç kimse, hiç bir kurum, ne BM Güvenlik Konseyi ne Yugoslavya Yönetimi ne de Uluslararası Ceza Mahkemesi ABD'nin dış politikasını ve tercihlerini eleştiremez, yargılayamaz"
(Jesse Helms, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi başkanının BM Güvenlik Konseyi'ne hitaben yaptığı açıklama)
Irak savaşı, ABD’nin dünya liderliğinin pekiştirilmesi amacını taşımaktadır. ABD Başkanı Bush’un 12 Eylül 2001’de yaptığı “Ya bizimlesiniz ya da onlarla” açıklaması aslında, ABD’nin küresel hegemonyasının deklare edilmesiydi. Tufts Üniversitesi Uluslararası İlişkiler alanı öğretim üyesi Ian Johnstone’a göre Bush’un Irak savaşı için gerekçelerini açıkladığı 16 Eylül 2002 BM toplantısında yaptığı konuşma ise “bize yardım edin” çağrısından çok BM’ye, ABD’ye yardım etme ve faydalı olma şeref ve fırsatını kaçırmaması yönünde son ikazdı.[4]
Irak Savaşının Temel Gerekçesi: Kimyasal Silahlar ve Bush’un “Önleyici Savaş Doktrini”
ABD savaş öncesi Irak yönetimi ile El Kaide’yi ilişkili göstermeye çalışmış ve bunun gerekçelendirilmesi için bir dizi açıklama yapılmıştır. Ancak Saddam rejiminin Kuveyt’i işgal ettiği süreçte, Usame Bin Laden’in Suudi Arabistan’ı Irak’a karşı savunmak üzere savaşçılarını göndermek istediği bilinmektedir. Örgüt ile Irak yönetiminin ciddi fikri ve siyasi anlaşmazlıklarının bulunduğu ve örgütün Irak’taki müttefiki olan Ensar El İslam’ın da Saddam’a karşı silahlı mücadele verdiği bizzat ABD yetkilileri tarafından kabul edilmiştir.[5]
11 Eylül saldırılarıyla beraber ABD Başkanı Bush, Irak savaşına da zemin hazırlayan “Önleyici Savaş Doktrinini” ortaya atmıştır. George Bush’un Amerika’ya saldırma riski bulunan düşmanlara, ABD’ye saldırmadan savaş açmasını legal hale getiren bu doktrinin şekillenmesinde Milletler Hukukunda otorite olan Hugo Grotius ve Emmerich de Vattel’in hukuk konseptini temel aldığı bilinmektedir. Grotius “Sizi öldürmeye hazırlanan kişiyi öldürmeniz meşrudur”[6] derken, Vattel bir milletin düşman faaliyetleri olan bir millete savaş açmasını meşru kabul etmektedir.[7] Ancak dünya kamuoyu tarafından eleştirilen konu Irak’ın 2003 yılına kadar ABD içinde ve dışında ciddi bir tehdit unsuru olmamasıdır. Savaşın temel gerekçesi sayılan kitle imha silahları ise asla bulunamamış ve birçok ABD ve İngiltereli yetkili kimyasal silahların var olduğunu ispatlamak amacıyla sahte istihbarata başvurduklarını itiraf etmiştir. İngiliz hükümetinin Irak savaşında geçerli ve güvenilir olmayan istihbarat bilgilerini abartarak savaşa hukuki dayanak sağlamayı amaçladığı[8] savaşın ilerleyen yıllarında ortaya çıkmış; bu gerçek, dönemin İngiltere başkanı Tony Blair tarafından da itiraf edilmiştir. Blair hakkında parlamentoyu aldatmak suçlamasıyla 2010 yılında soruşturma açılmıştır. Tony Blair Irak savaşındaki bu kritik rolüne rağmen İsrail-Filistin görüşmelerine arabulucu olarak görevlendirilmiştir.
Her ne kadar Irak’a müdahaleye sıcak bakmasa da geçmişte BM’nin ABD baskıları sonucu önleyici savaş doktrinine yasal zemin sağlayacak kararlar aldığı bilinmektedir. 1967 savaşında İsrail; Mısır ve diğer Arap ülkelerine saldırmış ve BM İsrail’in bu saldırısını kınayan önerileri, “İsrail’in tehdit algıladığı” gerekçesiyle reddetmiştir.[9]
İşgal Hazırlıkları
Savaş öncesi başta Şii liderler olmak üzere Saddam muhalifi güçlerle yoğun görüşmeler yapan ABD yönetimi, Irak ordusunda görevli birçok komutanla da direnmemeleri yönünde gizli anlaşmalar yapmıştır. Irak işgali yeni liderlerin doğmasına ve ABD yanlısı ve karşıtı olmak üzere 2 başat grubun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ülkenin Sünni nüfusu ABD’ye karşı direnişi tercih ederken, bütün Şii hareketler yeni Irak’ta söz sahibi olmak amacıyla ABD ile anlaşarak siyasi yolları tercih etmişlerdir. ABD’nin Irak’ta aldığı her türlü zararın yüzde 90’ının Sünni direniş ve onlara destek veren Küresel Cihad Hareketi tarafından verdirildiği, savaşın sonuna geldiğimiz bu noktada artık tarihi bir gerçekliktir.

Irak’ta çatışma alanlarını gösteren haritada da görüldüğü gibi işgal güçlerine sadece Sünni bölgeler direnmiştir[10]
ABD işgal sonrası oluşturacağı, Sünnilere göre “Kukla yönetimi” İran ve Şii kesimlere göre ise Şii siyasetinin başarılı ürünü olan yeni rejimi İran'ın ve Şii liderlerin işbirliği ile kurmayı başarmıştır. Irak’ın işgal dönemi bütün parlamento çalışmalarını Şii din adamları ve liderlerin oluşturduğu bilinmektedir. Bunların başında Abdulaziz el Hekim, Ammar el Hekim, Ayetullah Sistani, İbrahim el-Caferi gelmektedir.


Irak'ta işgal döneminde direnişe karşı ve Sünni halka karşı ABD'ye en büyük desteği İran güdümündeki Şii hareketlerin verdiği bilinmektedir. Suriye'de ve Afganistan'da da eksiksiz tüm Şii gruplar ABD ve diğer işgal güçleri ya da diktatörlerle işbirliği yapmıştır.
Direniş ve Siyasi Aşamalar
Direniş ve savaşın diğer etkilerini incelemeden önce ABD’nin oluşturduğu siyasi yapının tarihsel seyrini inceleyelim. ABD işgalinin Irak’ta izlediği süreci 2003-2007 yılları arasında 4 aşamada incelemek mümkündür.
- Aşama: Bremer ve Koalisyon Yönetimi - Mayıs 2003-Haziran 2004

2.Aşama: Iyad Allavi Dönemi - Haziran 2004-Nisan 2005
Bu dönemin en önemli kazanımı, Ocak 2005’te seçimlerin gerçekleşmesidir. Sünniler Allavi’nin başkanlığı döneminde gerçekleştirilen seçimi boykot ettikleri için parlamento sadece Şii’ler ve Kürtlerin egemenliğine girdi ve temsil sorunu yaşandı. Bu dönemde Celal Talabani, Şii lider İbrahim Caferi başkanlığındaki hükümet tarafından Irak Cumhurbaşkanı seçildi.Daha sonraki dönemlerde Sünni halk asla Irak'ta temsil hakkı kazanamayacak, ABD ile bütün sıcak ilişkilerine ve Sahve güçlerini kurmasına, işgali desteklemesine rağmen Irak İhvanı Müslimin lideri Tarık Haşimi dahi Irak'ta barınamayıp Türkiye'ye kaçmak zorunda kalacaktır. Bu bastırılmışlık duygusu 2014 Haziran ayında yaşanan Musul ve Anbar Sünni patlamasıyla sonuçlanacaktır.

3. Aşama: İbrahim Caferi ve Anayasal Meşruiyet Dönemi-Nisan 2005-Mayıs 2006
Ekim 2006’da Irak hükümeti, anayasayı referanduma götürme kararı aldı. Bu süreçte güvenlik ciddi oranda bozuldu ve Şubat 2006’da Samarra’daki Askeriyye türbesinin bombalanması Şii-Sünni çatışmasını doruk noktaya çıkardı. ABD El Kaide’yi suçlarken örgüt suçlamaları reddetti ve saldırıları ABD’nin gerçekleştirdiğini açıkladı. Dr Eymen el Zevahiri uzun yıllar sonra patlamlardan ABD'yi sorumlu tutan bir açıklama yaptı.

4. Aşama: Şii Lider Nuri El Maliki Dönemi- Mayıs 2006-2011
ABD Irak’ta işgal projesini Şii lider Nuri Maliki yönetimi ile istikrarlı hale getirmiştir. İran ve Irak Şiilerinin desteğini arkasına alan Maliki, daha fazla vekillik önerisiyle Mukteda Es Sadr’ı da ikna ederek iktidarını sağlamlaştırmıştır. İran ABD ile yaptığı düşünülen gizli anlaşmalar gereği Maliki yöönetimine destek vermiş ABD adeta Irak'ta zaman zaman çatışma içinde görüştüğü Şii'lere ve anti emperyalist söylemlere sahip Hizbullah ve İran'a bir devlet hediye etmiştir. Nitekim Musul, Kerkük, Anbar gibi bölgelerde Haziran 2014 Sünni patlaması sırasında Sünni direnişçiler ve aşiret koalisyonu tarafından ele geçirilen silahların çoğu ABD yapımıdır. ABD Maliki yönetimine Sünni nüfusu baskı altına alması için Apachi tipi helikopterler, Hummer Jipler ve gelişmiş roket ve füze sistemleri teslim etmiştir. Böylece İslam Dünya'sında Şii bir bloğu güçlü tutmuş, nitekim bu çabasının sonuçlarını da İsral ve Batı lehine İran ve Hizbullah'ın Esed rejimini desteklemesi ile fazlasıyla geri almıştır. Maliki döneminde Irak direnişi doruk noktasına ulaşmış, El Kaide ve diğer örgütler bazı şehirleri ele geçirmiş, ABD’nin askeri kayıpları kabul edilemez boyutlara ulaşmıştır. George W. Bush, Irak’ta direnişin kazanımlarının artması üzerine, Bağdat ve Sünni bölgelere ek askerler gönderme kararı almıştır. ABD 20 bin yeni askeri savaşa göndermiştir.

2004 yılı ABD açısından iktidar devri, 2005 yılı seçimlerle yeni hükümete meşruiyet kazandırma ve 2006 yılı da direnişe karşı geniş çaplı askeri karşılık verme dönemidir. Bu dönemlerden her biri kendi çapında stratejik önem taşımaktadır.
BEKLENMEYEN DİRENİŞ HAREKETİ
ABD’nin Irak’ı işgali bütün dünyada tepki topladığı gibi Irak’ta da silahlı direnişin oluşmasına neden olmuştur. Saddam Hüseyin iktidarını kısa sürede devirmeyi başaran ABD, bir kaç ay sonra daha tehlikeli bir isyan dalgasıyla karşı karşıya kalmıştır. İşgal öncesi yazılan birçok stratejik analiz ve Kongre belgesi ABD’nin, işgal sonrası direniş hareketlerinin en büyük sorun haline geleceğini hesaplamadığını göstermektedir.
ABD ve Batı’nın Irak savaşını analiz etmedeki temel yanılgıları, Irak halkı üzerinde baskı kuran Saddam rejimini asıl düşman olarak tanımlamalarıydı. Oysa İslam dünyasında herhangi bir bölgeye yönelik savaş, bütün İslam ümmetine açılmış olarak değerlendiriliyordu. ABD Savunma Politikası Masası şefi Richard Perle Saddam rejimini “ilk barut esintisiyle yıkılacak bir kartondan ev” (PBS,11 Haziran 2002)[11] olarak nitelerken Donald Rumsfeld’in yardımcısı Ken Adelman Saddam rejimini devirmenin "çocuk oyuncağı" olduğunu söylemiştir. (12 Şubat 2002)[12]
Saddam Ordusu Neden Kısa Sürede Dağıldı?
Ortadoğu ülkelerindeki rejimlerin dış işgallere karşı en zayıf noktası; ordularını yabancı tehdidine karşı değil içerideki “İslami Hareketlere” karşı konumlandırmış olmalarıdır.
Ortadoğu’da ordu yoktur. İslami Hareketlere karşı dizayn edilmiş ve Batı ülkeleriyle bir tür dolaylı hiyerarşik ilişkisi olan jandarma güçleri vardır.
Saddam Hüseyin’in kendisine karşı sürekli bir darbe endişesi taşıması, Irak ordusunu zayıf tutmasına neden olmuştur. Aynı sorun Kaddafi için de geçerlidir. Kaddafi ordusunun batılı güçler karşısında aldığı yenilgi, onun orduyu her zaman zayıf tutma eğiliminin bir sonucudur.
ABD’nin Saddam’ın askeri gücüne dair tespitleri doğru olmakla beraber, “Irak ordusu dışında direnişle karşılaşmayacakları” yönündeki beklentileri stratejik bir hatadır. İşgal kısa sürede değişik direniş hareketlerinin Irak’ı, ABD karşıtı savaşta karargâha çevirmelerine neden olmuştur. Şüphesiz bu direniş örgütlerinin en önemlisi ABD’ye karşı küresel ölçekte mücadele eden El Kaide liderliğindeki Küresel Cihad Hareketidir. Ancak 10 yılı aşkın süren yıpratıcı savaş sonrası El Kaide'nin Irak kolu daha tepkisel bir role bürünmüş ve Küresel Cihad Hareketi'nin temel prensiplerinden bir takım kırılma noktalarıyla ayrışmıştır. Ayrışma süreci Suriye'de Nusret Cephesi'nin El Kaide'yi temsil etmesine Irak'ta ise sürecin hala ayrışmaya doğru bir çizgi takip etmesine neden olmuştur. Ancak iki grup arasında daha çok pratik uygulamalar ve yöntem konusunda gelişen kriz El Kaide'nin Eski Irak El Kaide'si yeni IŞİD ile tüm ilişkilerini dondurmasına neden olmuştur. IŞİD artık El Kaide değildir ve yöntemsel olarak da farklılık göstermektedir.
Görev Tamamlandı (Mı?)
Saddam Ordusu’nun kısa sürede devrilmesi sonucu Bağdat’a giren ABD ordusu ilk haftalarda pek fazla direnişle karşılaşmamıştır. Irak ordusunun dağılmasını büyük bir zafer olarak gören Bush, Mayıs ayında ABD uçak gemisi USS Abraham’da yaptığı konuşmada erken bir zafer ilanı yapmıştır.

ABD Başkanı George W. Bush, Mayıs 2003 tarihinde USS Abraham Lincoln uçak gemisinde “Görev Tamamlandı” yazılı pankartın önünde zafer konuşması yaparken, ABD’yi bekleyen direniş tehlikesinden habersizdi.
DİRENİŞ ÖRGÜTLERİ
ABD Irak’a yönelik saldırıya başlamadan önce, El Kaide örgütü savaşı öngörmüş ve bazı birliklerini Irak’ta zaten müttefiki olan Ensar El İslam saflarına, muhtemel ABD müdahalesine karşı savaşmak üzere göndermiştir. El Kaide'nin Irak'a gönderdiği kadrolarda Ebu Hamza el Muhacir, Ebu Enes el Şami gibi liderler oldukça önemlidir. Kaynaklar El Kaide’nin savaş öncesi Irak’a 1500 kişilik bir tim gönderdiğini gösteriyor. Ürdün’ün Zerka bölgesinde doğup Afganistan’da örgütün kamplarında politik ve askeri eğitim alan Ebu Mus’ab El Zerkavi, Irak’a geçen en üst düzey savaşçıdır.

Ebu Mus’ab El Zerkavi
ABD istihbaratı Zerkavi’nin savaş sonrası ABD’ye karşı direneceğini bilmekle beraber geniş çaplı bir direniş hareketi ve ABD’nin savaş kazanımlarını tüketecek büyük bir projesinin olduğundan haberdar değildir. Nitekim Colin Powell savaş öncesi 5 Şubat 2003 tarihinde BM Güvenlik Konseyi’nde yaptığı bir konuşmada Zerkavi’nin Irak’a geçtiğini ve ABD karşıtı bazı faaliyetler yürüttüğünü bildirmiştir.[13]
ABD askeri yetkililerinin, Irak direnişinin ciddi oranda olgunlaştığı ve artık bütün Irak’ın ABD ordusu için ölümcül hale geldiği 5 Şubat 2004 tarihinde bile Irak’ta direnen asıl gücün Küresel Cihad Hareketi olduğunu anlamamış olmaları süreci değerlendirmede ne derece başarısız olduklarına dair önemli ip uçları vermektedir.[14] 2004 yılında direnişin oldukça güçlendiği zamana kadar bile, ABD makamları Zerkavi’nin savaşta ilk bombalanan Ensar El İslam kamplarının dağılmasından sonra Irak’tan İran’a kaçmış olabileceğini tartışmaktadırlar.
Ensar El İslam
1998 yılında Kürdistan İslami Hareketi’nden ayrılan bir grup, Ensar El İslam Hareketi’ni kurmuştur. Temel hedefi Talabani ve Barzani’nin etkisi altında kalan Kürtleri, sosyalizm etkisinden kurtararak İslami uyanışı gerçekleştirmek ve uzun vadede Irak’ı bir İslam Devleti’ne dönüştürmek olan Ensar El İslam hareketi kısa sürede Halepçe, Süleymaniye ve çevresinde ciddi oranda güç elde etmiştir. ABD’nin Irak saldırısında ilk bombaların bölgede bazı kasabaları kontrolü altında tutan Ensar kamplarına düştüğü bilinen bir gerçektir. Irak’ın bu ilk direniş hareketi liderliği, El Kaide ve Taliban tarafından yürütülen ve birçok ülkede savaşan Küresel Cihad Hareketi’nin müttefikidir.
ABD’nin Irak savaşındaki temel yanılgılarından biri de yabancı bir güç olduğunu göz ardı etmesidir. Her türlü radikal değişim sürecine direnç gösteren halkların, bu değişim dışarıdan bir aktör tarafından önerildiğinde daha tepkisel tavır sergiledikleri bilinmektedir. Irak işgaliyle beraber dağıtılan Saddam ordusu, değişik direniş örgütlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Saddam dönemi subayları ve Baas gönüllüleri değişik yapılanmalar adı altında ABD’ye karşı direnişi örgütlemişlerdir. Bu örgütlerin en önemlileri şunlardır:
Ensar El İslam
Irak El Kaidesi
Irak İslam Ordusu
1920 Tugayları
Ebubekir El Sıddık Tugayları
Fatihler Ordusu
Nakşibendi Ordusu
Mücahidler Ordusu
Islah ve Cihad Cephesi (Irak Alimler Birliği liderliğinde yukarıda da bir kaçının ismi geçen bir çok grubun oluşturduğu koalisyondur. Polit Büro liderliğini Haris el Dari yapmaktadır. Grup Sahve güçlerine açıktan cephe almıştır.)
Şii Örgütlerin İşgal Karşısındaki Tavrı
Irak’ın 2012’ye kadar süren işgal tarihi temelde, sadece Sünni kesimden direnişle karşılaşmıştır. Şii lider Mukteda El Sadr’ın 1.5 ay süren ve Kufe’de bir camiye sığınmasıyla son bulan direnişi dışında Irak’ta ABD güçleri Şii kesimden herhangi bir direniş görmemişlerdir.[15] Mukteda el Sadr ağır ABD darbeleri sonucu Küfe’deki bir camiye sığınmış ve Sistani’nin arabuluculuk yapması sonucu ABD Sadr’ın İran’a kaçmasına göz yummuştur.[16] Savaş devam ederken Mehdi Ordusuna 6 aylık tatil verdiğini ilan eden Sadr, bu süreçte Sünni direnişe yönelik büyük askeri operasyonlar yapan ABD ordusunun oldukça rahatlamasını sağlamıştır. ABD makamları Şii desteği olmadan Irak’ta başarılı olamayacaklarını birçok kez ifade etmişlerdir.
Irak’ta yukarıda belirttiğimiz ve işgal çıkarlarına uygun 4 aşamanın da Şii liderler tarafından organize edildiği göz ardı edilmemelidir. İslam dünyasının büyük bir çoğunluğunda Kukla olarak tabir edilen bu iktidarlar temelde Mehdi Ordusu, Irak Yüksek İslam Konseyi, Bedir Tugayları tarafından desteklenmiştir. Mukteda el Sadr’ın Felluce operasyonu sırasında bir yandan direniş yanlısı açıklama yapması öte yandan parlamentoya bakanlar göndermesi İslam dünyasında tepkiye neden olmuş ve klasik takiyye siyaseti olarak kabul edilmiştir. Nitekim Sadr liderliğindeki Mehdi Ordusu ve diğer tüm Şii grupların Felluce katliamı gibi katliamları destekledikleri yıllar sonra ortaya konulmuştur. Bu örgütlerin tümü aynı zamanda Suriye'de de Sünni halkın Esed tarafından katledilmesi askeri ve siyasi destek vermiştir.

Sistani ve Para Karşılığı Fetva
Irak’ın işgal sürecinde tarihe damga vuran en önemli olaylardan biri de ülkenin en büyük Şii otoritesi olan Ayetullah Sistani’nin 200 milyon dolar karşılığında ABD’ye karşı direnişi haram sayan fetva vermesidir. Sistani fetva karşılığı elde edilen paranın fakirlere dağıtıldığını resmi sitesinde kabul etmiştir. İlgili fetvanın Arapça metni bu sayfadır. Sistani Suriye'de Esed rejiminin yanında savaşan Şii milisleri organize etmiş ve onlara karşı savaşın haram olduğuna dair fetva yayınlamamıştır.


Direnişin Tarihi Seyri ve Geçirdiği Aşamalar
ABD’ye karşı yürütülen Irak direnişi savaş süresinde 4 temel aşama geçirmiştir.
1. Aşama 2003-2004
İşgalin ilk zamanlarında Irak’ta tek “örgütlü” direniş hareketleri, Baas Partisi Üyeleri Küresel Cihad Hareketi ve Ensar El İslam Örgütüdür. Bu direniş örgütleri savaşın ilk aylarını;
- Yerel İslami hareketlerle ilişki kurmak
- Yeraltı hastaneleri ve komuta merkezleri kurmak
- Irak’ı, dinamiklerini, coğrafyasını, avantaj ve dezavantajlarını tespit etmek
- Düşmanın güçlü ve zayıf yönlerini belirlemek
- Saddam’ın silah depolarından cephane elde edip depolamak
- Şehir savaşlarına hazırlanmak
- Değişik dünya ülkelerinden direnişe katılacakları organize edip kanallar kurmak
- İşgale karşı direnecek çekirdek kadroyu hazırlamakla geçirmişlerdir.
Direnişin bu ilk aşamasında Saddam’a sadık güçler de yeni örgütler kurma çalışmalarına başlamışlardır. ABD’ye karşı saldırıların oranı artmıştır. Bu dönemde Ebu Garib cezaevinde ortaya çıkan işkence görüntüleri tüm ülkede direnişi artırmıştır. Değişik ülkelere ait diplomatik belgeler yayınlayan Wikileaks’te yayınlanan bazı belgeler Ebu Garib ve diğer hapishanelerde işlenen insan hakları ihlalleri, işkence ve cinayetlerin ABD yetkililerinin bilgi ve gözetiminde yapıldığını ortaya koymuştur.[17]

2. Aşama 2004-2006
Bu aşamada Irak İslam Ordusu, Nakşibendi Ordusu, Irak İhvanı silahlı kanadı savaşa dahil olmuştur. Bu, Irak direnişinin yükseliş dönemidir. Bu süreçte direniş güçleri bazı bölgeleri ele geçirmiş ve şehir savaşları yaşanmıştır. 1. ve 2. Felluce savaşları bu süreçte meydana gelmiştir.
3. Aşama 2006-2008
Bu aşamada Irak direnişi altın çağını yaşamaktadır. ABD Başkanı Bush direnişin zirve noktaya ulaşması nedeniyle ülkeye ek asker göndermiştir. ABD’nin asker sayısı 200 bine yaklaşmıştır. Bu süreç aynı zamanda savaşın El Kaide-ABD savaşına dönüşme sürecidir. Uyanış konseyleri kurulmuş, direniş hareketlerinin çoğu ABD ile anlaşma yapmıştır. Ensar el İslam, İslam Ordusu'nun kolları, Mücahidler Ordusu, Ebubekir Sıddık Tugayları gibi gruplar ABD ile anlaşma yapmamışlardır. Irak Alimler Birliği (Heyetul Ulema) liderliğindeki İslami Islah Cephesi de direnişini sürdürmüştür. Bu süreçte ABD yanlısı konum belirleyen Şiilere yönelik saldırılar Şii-Sünni savaşı olarak tanımlanmış, CIA tarafından düzenlendiği iddia edilen, Şii ve Sünni camileri hedef alan saldırılar mezhep temelli çatışmaları artırmıştır. Ancak yıllar sonra bazı sert Sünni grupların ve Şii grupların da mezhep çatışmalarını ateşlediği ortaya çıkmıştır.
Uyanış Konseyleri (Sahwa)
23 Eylül 2006 tarihinde ABD ile anlaşan Abdulsettar Rişavi öncülüğündeki Sünni aşiretler, daha sonra bütün bölgeye yayılacak olan Anbar Kurtuluş Konseyi’ni kurdular. ABD’den silahlı adam başı ayda 350 dolar alan Uyanış konseyleri, şehirleri ellerinde bulunduran El Kaide üyelerini ABD’ye teslim etmeye ve köylerden sürmeye başladı. Kısa sürede sayıları artan uyanış konseylerinin silahlı gücü 103 bine çıktı. El Kaide, ilk konseyi kuran Rişavi’yi bir saldırıda öldürdü ve devam eden yıllarda stratejisini gözden geçirerek konseylere karşı bağışıklık kazandı. ABD açısından uyanış konseyleri, masa başında para ile kazanılmış büyük bir başarıdır. Aynı uygulamayı Afganistan ve Pakistan’da da denemeye çalışan ABD, Şii aşiretler hariç henüz bu amacında kayda değer bir başarı elde edememiştir. Sahve Birliklerinin daha önce kendisinden yardım talep ettikleri ve kendilerini Şii katliamından koruyan Irak El Kaide'si (Irak İslam Devleti) üyelerinin binlercesini ABD'ye teslim etmesi hapishanelerde ağır işkencelerden geçirilen bu kişilerin fikirlerinin sivrilmesine ve daha sonra son derece tepkisel eylemler yapmakla suçlanan IŞİD'in El Kaide'nin itidali esas alan genel siyasi dairesinden çıkmasına neden olmuştur.
4. Aşama 2008-2011
Savaş bu süreçte neredeyse sadece El Kaide ile ABD arasında yaşanmıştır. Irak İhvanı başta olmak üzere başlangıçta ABD’ye karşı direnen örgütlerin birçoğunun ABD safına geçtiği ya da direnişi durdurduğu süreçtir. Irak’ta işgal sonrası stratejilerini bir ulus devlet inşa etmeye (Iraqisation) göre uyarlayan ABD yetkilileri 2006 yılında yeni bir strateji uygulamaya başlamışlardır. Kendisi ile siyasi arenada işbirliğine giden Irak İhvanı da dâhil bazı Sünni hareketleri projeye dâhil eden ABD, direnişi meşru direniş ve gayri meşru direniş olarak ikiye ayırmıştır. Irak hakkında yayınlanan analizler ve literatür tarandığında savaşın, başından beri hep El Kaide ile ABD arasında yaşandığı göze çarpar. Diğer direniş örgütlerinin de oldukça aktif olduğu dönemlerde bile El Kaide Irak’ta direnişi tetikleyen en büyük eylemleri yapan örgüttür.
26 Nisan 2007’de ABD El Kaide’yi, Irak’ta Amerika’nın en açık ve güçlü düşmanı olarak tanımladı. ABD İstihbarat yetkililerinden General Michael Maples Irak direnişinin en etkin gücünün El Kaide olduğunu açıkladı. 2007 yılında ABD ordu istatistiklerine göre günde 175 saldırı düzenleniyor ve bunların çoğu Küresel Cihad Hareketi tarafından gerçekleştiriliyordu.
Irak Savaşı, Yeni Dünya Düzeni ve Küresel Çatışma
Dosyamızın başında da vurguladığımız gibi Irak savaşı ABD ile İslam dünyası arasında devam eden geniş çaplı çatışmanın sadece bir cephesidir. Bu çatışmayı anlamak için tarafların Irak savaşına yüklediği anlama bakmak yeterlidir.
Petrol Savaşı Mı? Haçlı Savaşı Mı?

“İslam dünyasına konuşlandırılan Hıristiyan asker sayısı bütün haçlı savaşlarında bölgeye seferber edilen Haçlı askerlerinin sayısından çok daha fazladır.”
(Robert Fisk)
ABD’nin Irak savaşını petrol için yaptığı söylemi bizzat ABD tarafından yaygınlaştırılan kasıtlı bir söylemdir. Savaşların kanunu üzerine yapılacak kısa bir analiz, tarih boyunca savaşların birden fazla nedenle yapıldığını ortaya koymaktadır. Bunlardan en önemlileri şu şekilde sıralanabilir:
a- İdeoloji-Din
b- Ekonomik çıkarlar
c- Stratejik çıkarlar
d- İmaj ve güç gösterisi
e- İç ve dış politika gerekçeleri
Irak savaşının yoğun olarak ekonomi-strateji alanına giren petrolle ilişkilendirilmesi savaşın ideolojik boyutunu anlamayı güçleştirmektedir. Oysa savaşın birçok siyasi amacı bulunmaktadır.
Saddam Dönemi Irak:
·İsrail’e karşı Filistinli direnişçileri açıktan desteklemektedir.
- Kapitalist ve açık pazar ekonomisine kapalıdır.
- ABD, dönemin süper gücü, Irak rejimini 1991’de devirememenin utancını hissetmektedir.
·Rejimin kontrolünde olmayan Kuzey Irak bölgesinde ABD’nin yerel aktörleri ve güvenilir müttefikleri olan Talabani ve Barzani’ye karşı Türkiye, Irak, İran ve Suriye Kürtleri nezdinde itibar ve etkisini yayması oldukça muhtemel olan Ensarul İslam hareketi güç kazanmaktadır.
Muhalif kimliğiyle tanınan ve Kürdistan İşçi Partisi, Talabani, Barzani ve Pejak gibi Sosyalist eğilimli hareketlerce kontrol edilen Kürt halkının Küresel Cihad cennetine dönen Kuzey Irak’ta elde edeceği başarı bütün bölgede anti emperyalist bir hattın oluşmasına neden olabilirdi. ABD’nin Irak’ı İslam Dünyasındaki İslami Hareketlere karşı başarılı bir demokrasiye döndürüp model olarak sunma çabası savaşın ideolojik nedenlerindendir. Nitekim George W. Bush’un “Bu bir haçlı savaşıdır” açıklaması Neo-Conların savaşa dini anlamlar yüklediğinin en açık kanıtıdır.
http://www.youtube.com/watch?v=7g9GvgDI6V8&feature=related
Bir başka cami bombalama görüntüleri için bakınız:
Irak Savaşına Gizli Destek Sağlayan Ülkeler
ABD’nin Irak savaşı birçok açıdan haçlı savaşlarına benzemektedir. Savaşa destek veren ülkelerin hemen hepsi Hıristiyan ülkelerdir.

“Bütün savaş aldatma üzerinedir. Saldırmaya hazırken güçsüz gibi görünmeliyiz. Savaşa dahil olmuşken pasif gibi durmalıyız.” (Sun Tzu / Savaş Sanatı)
Irak savaşı Hıristiyan ülkeleri uzun yıllar sonra bir araya toplayıp ortak bir düşmana karşı birleştiren en önemli savaştır. Savaşa iç politika nedeniyle fiili bir biçimde girmeyen birçok Batı ülkesinin aslında ABD’ye büyük oranda destek verdiği bilinmektedir. Mesela parlamentoda Irak savaşına girmesi reddedilen Kanada, savaşta geri planda ciddi rol almıştır. Kanada’da yayın yapan Press For Conversion isimli dergi 58. sayısında yer verdiği bir makalede Kanada’nın Irak savaşında ABD’ye verdiği desteği 17 madde halinde sıralamıştır.[18]
ABD şirketlerinin Irak savaşı sonrası petrol anlaşmalarından oldukça iyi kar elde ettiği söylemi bilimsel dayanaklardan yoksun popüler bir söylemdir. Büyük petrol şirketlerinin Irak savaşı sonrası ülkede aldıkları ihalelerin tümü ABD’nin ülkede bir yılda harcadığı masrafı karşılamamaktadır. Ayrıca Irak savaşının en fazla, ABD’nin geleneksel rakibi olan Çin’i ekonomik olarak güçlendirdiği unutulmamalıdır. Çinli şirketlerin Irak’ta yaptıkları yatırımların, ABD’li şirketlerden daha fazla olduğu birçok araştırmanın ortak sonucudur. Savaş süresince ABD’li şirketlerin saldırılar nedeniyle ülkenin birçok yerinde faaliyet gösteremedikleri de göz önüne alınmalıdır. ABD’nin Irak savaşında yaptığı masraflara dair en iyimser rakam 1 trilyon dolardır. Bu oran 15-20 yıllık Irak petrolüne bedeldir.
ABD yetkilileri ve uzmanlar muhtemel bir Irak savaşının masraflarını hesaplamada oldukça yanılgılı sonuçlara varmışlardır. Savaş öncesi Irak savaşının neden olacağı zarara yönelik maksimum tahmin 150 milyar dolardır. Business Week’te 17 Mart 2003 tarihinde yayınlanan bir makalede savaşın ABD’ye 150 milyar dolara mal olacağı belirtilmiştir.[19] Masraflar hesaplanırken Saddam Hüseyin’in hantal ve kendisine sadık olmayan ordusu göz önüne alınmış ve bölgeyi ABD ile küresel hesaplaşmasının bir cephesi olarak gören Küresel Cihadcıların savaşa dahil olacağı ve savaşın süresini ve kayıpları uzatacağı hiç bir uzman tarafından tahmin edilememiştir. Senato’ya sunulan bir raporda Dick Cheney savaşın ABD ekonomisine sadece 80 milyardolara mal olacağını belirtmiştir. Oysa Irak savaşının ABD ekonomisine maliyeti 3 trilyon doları bulmuştur. Literatürde bu savaşa “Three Trillion Dollar War” ismi verilmektedir.

[1] http://www.bbc.co.uk/news/world-middle-east-14544541
[2]Hunthinghton: Medeniyetler Çatışması
[3]Steve Bowman: ABD Savunma Uzmanı Kongre Raporu Rapor Kodu: RL31701 S. 2
[4] Us-UN Relations After Iraq, TheEnd Of The World Order As We Know It? s. 21
[5] CRS Report/ Kenneth Katzman, Gunaratna, Rohan.Inside Al Qaeda.New York, Columbia University Press, 2002.Pp. 27-29.
[6]Grotius, Hugo, The Law of War and Peace, at 1625. CRS Report for Congress International Law and the Preemptive Use of Force Against Iraq ,David M. Ackerman, Legislative Attorney, American Law Division, Rapor Kodu: RS21314,
[7]de Vattel, Emmerich, The Law of Nations, Vol. IV, at 3. CRS Report for Congress International Law and the Preemptive Use of Force Against Iraq ,David M. Ackerman, Legislative Attorney, American Law Division, Rapor Kodu: RS21314,
[8]Review of Intelligence of Weapons of Mass Destruction, HC 898, July 2004./ The European Journal of International Law Vol. 16 no.1 © EJIL 2005; all rights reserved
EJIL (2005), Vol. 16 No. 1, 143–151 doi: 10.1093/ejil/chi109
The Iraq Invasion as a RecentUnited Kingdom ‘Contributionto International Law’Anthony Carty*
[9]ABD Kongre Raporu Rapor Kodu: : RS21314 Sayfa 5
[10] Mortality after the 2003 invasion of Iraq: a cross-sectional
cluster sample surveyGilbert Burnham, Riyadh Lafta, Shannon Doocy, Les Roberts Sayfa 6
[11]Intervention Symposium Forum on the American Invasion of Iraq Organizer: Gearóid Ó Tuathail (Gerard Toal) “Collateral Damage” from Cambodia to Iraq Ben Kiernan1 Department of History, Yale University, New Haven, CT, USA; [email protected]
[12]Intervention Symposium Forum on the American Invasion of Iraq Organizer: Gearóid Ó Tuathail (Gerard Toal) “Collateral Damage” from Cambodia to Iraq Ben Kiernan1 Department of History, Yale University, New Haven, CT, USA; [email protected]
[13]CRS Report For Congress 5 Şubat 2004 Kenneth Katzman Ortadoğu, Dış İlişkiler ve Savunma Uzmanı
[14]Shanker, Thom. U.S. Commanders Surveys Challenges in Iraq Region. New York Times,
Jan. 30, 2004.
[15] http://edition.cnn.com/2004/WORLD/meast/08/18/iraq.main/index.html
[16] http://www.islammemo.cc/akhbar/arab/2007/02/14/33046.html?lang=en-us:
[17] http://speakhumanrights.org/index.p...ief-urges-us-iraq-to-probe-wikileaks-evidence
[18] Dergiye ulaşmak için: http://coat.ncf.ca/our_magazine/links/issue51/issue51.htm
[19]Gary S. Becker. Business Week. New York: March 17, 2003. , Iss. 3824; pg. 30.