Bismillahirrahmanirrahim
El Furkan Medya
Şehidlerin Hayatı Serisi
Ebu Zehra Ali el-Isevi
Müşavir ve vekil; Ebu Zehra Ali el-Isevi. Cesur, yürekli ve soylu, namuslu ve isimsiz şair...
Ebu Zehra Ali el-Isevi Felluce’de doğdu. Genç yaşta hakikati öğrendi ve kendisini ona adadı. O ve onun bir grup arkadaşı, kahraman Ebu Haris el-Isevi ve lider Ebu Azzam el-Iraki ile beraber Şeyh Ebu Musab ez Zerkavi’ye katıldı (Allah hepsine rahmet etsin.) Onun programına bağlı kalarak sadakat üzere biat etti. Bu azametli ve şerefli ruhlar tek bir amaç için bir araya geldi: İslami bir devlet kurmak, Müslümanların şereflerini yükseltmek ve tevhid bayrağını dalgalandırıp yükseltmek için…
Allah bu nasipli arkadaşımıza kendi ismini yücelttiği için büyük özellikler takdir etti. O güçlü ve asil ruhlu idi, problemleri çözmekte ve önemsiz şeylerin üstesinden gelmekte azimli idi. O çok akıllı, bilgili ve net görüşe sahipti. Şeyh Emir Ebu Musab’a katılır katılmaz, onun en yakın danışmanı oldu. Ebu Zehra, Şeyh Emir Musab (Allah ona rahmet etsin) ile yaşamış olduğu bir olayı asla unutmaz ve bundan büyük bir gurur duyardı. Mücahid kardeşlerin bulunduğu bir toplantıda bazı meseleler hakkında istişare ediyorlardı. Arkadaşımız, Şeyh Ebu Musab’ın yanında oturuyordu. Şeyh kendi yüzüğünü çıkarttı ve onu hediye olarak Ebu Zehra’ya taktı. O her zaman gurur duyarak şunu söylerdi: “O gün bütün kardeşlerimin beni kıskandığını hissettim.”
Ebu Zehra’nın evi Mücahidler için her zaman açıktı. Özellikle ilk Muhacirler olan, Şeyh Ebu Enes eş-Şami, Şeyh Ebu Muhammed el-Lubnani’ye ve ilk birlikten olan diğer mücahidlere…
O, insanlara İslam’ın iyilik kapısını açan cemaatin, ilk tuğlalarını atanlardan biriydi... Onların başarması Allah’ın lütfundandır, (Allah onlara mükafat versin). Biz Allah’tan onları iyiliklerle karşılamasını ve onları mükâfatlandırmasını istiyoruz.
Bizim bu değerli kardeşimiz, Allah onun esir olmasını takdir edene kadar Allah yolunda cihad etti. Haçlılar (Amerikalılar) Ebu Zehra’nın Emir Ebu Musab’la beraber olduğunu ve onun yerini bildiğini biliyorlardı. Şeyh Emir’in yerini bildirmesi için ona çok ödüller teklif ettiler. Bu, dünyadaki insanların onun için savaşacağı bir ödüldü: Tam 25 milyon dolar...!!
O bu sıkıntıya ve onların elindeyken gördüğü çeşit çeşit işkenceye sabretti. Kuzey Irak’taki “Susa” hapishanesinde kalana kadar bir çok hapishaneden geçti.
Orada Ebu Zehra’nın ruhu (Allah ona rahmet etsin) esareti kabul edemedi ve Haçlıların etrafını surlarla çevirmiş olduğu hapishaneden kaçmayı planladı.
O bu planında başarılı oldu ve Haçlıları aşağılanmış bir şekilde çileden çıkararak kaçmayı başardı. Daha sonra Haçlı ordusu ve mürted hükümetin en çok arananlar listesinin başında yer aldı.
Hicri 1428 yılında, Müminlerin Emiri Ebu Ömer el-Bağdadi tarafından Irak İslam Devleti enformasyon bakanı olarak atandı. Onun bu mevkiye gelmesinde kendisinin yazar, şair, cesur ve eylemlerden yorulmak bilmeyen bir kişilikte olması sebep oldu.
Bu mevkiye geldikten sonra onu hiç kimse silahsız görmedi. Allah nasip etti ben onla birkaç kez bazı evlerde karşılaştım. Ben onu kendisine verilen ağır görevden ve kendisine duyulan güvenden dolayı endişeli ve yorgun görürdüm. O buna zamanını ve düşüncelerini adamıştı…
Ebu Zehra ismi ve resmi ile aranmasına rağmen dışarı çıkmadığı zaman huzursuz oluyordu. Bunun yüzünden ailesinin ve çocuklarının yanından ayrıldı. Bağdat’ta dışarı çıkarak mahalleleri gezmesi ve birçok kardeşinin işine yardım etmesi onu çok fazla riske atıyordu. Onun hep şöyle dediğini duyardım : “Ey Allah’ım ben zayıflığımı, ilmimin azlığını ve benim acziyetimi insanlardan önce sana şikâyet ediyorum.”
O, bu eylemlerinden dolayı Haçlı istihbaratının en fazla aranan kişisi oldu. Tüm bunlara rağmen O, asaletinden ve yiğitliğinden hiç bir şey kaybetmedi. Bir gün ben ona, bir mücahidin muhtaç olan eşi hakkında haber verdim. O çok kızdı ve şöyle dedi: “Ben nefes aldığım sürece Onu asla bu durumda bırakmayacağım!” O, bundan sonra mücahid eşinin sorumluluğunu üstüne aldı. (Allah ona çok rahmet etsin.)
O kardeşlerini çok severdi. Onlara karşı şefkatli bir baba gibiydi. O, onları çok sever, onların durumları hakkında sorular sorar ve sürekli şakalaşırdı. O kardeşleriyle iyi bir cemaat idi. Sakin, mütevazı ve kardeşleri tarafından sevilen biriydi.
Bana onun ibadeti hakkında sorarsanız; Allah için, ben asla onun gibi birisini görmedim. O ibadet için Rabbinin huzuruna durduğunda sanki Rabbinin iki eli arasında gibiydi. Onu itaatkâr, haşyet sahibi ve titreyerek ağlar görürdünüz. Biz onu övüyoruz lakin mükâfatını verecek olan ancak Allah-u Teala’dır.
O, eylem ve hareketlerde çok gayretliydi. Sabah erken gider ve geç dönerdi. Geceleyin çalışmaktan yorulmuş bir şekilde gelirdi. Üzerinde çok giysi olsa da yorgunluktan dolayı bedeni soğuk olurdu. Onun tek arzusu tevhid bayrağını yükseltmekdi. Allah’ın ondan razı olmasını isterdi. O şöyle söylerdi: “Ben Allah’ın rızasından başka hiç bir şey istemiyorum!”
Çoğu kez arkadaşlarını hatırlar ve şöyle derdi: “Ben iyi değilim çünkü hala yaşıyorum. Onlar ise amaçlarına ulaşıp şehid oldular”.
“Blackwater” (Amerikan Özel Güvenlik Kuruluşu) ona tuzak kurup onu yakalayana kadar bu durum üzerinde kaldı. O, kahraman ve cesurdu. Aşağılanma yerine ölümü tercih ederek, Müslümanların asla zayıf olmadığını gösterdi. Ve öyle bir zaman geldi ki, onun yanından hiç ayrılmamış olan silahını ondan ayırdılar. O, onların ellerinde şehid edildi. ( Allah ona rahmet etsin ve büyük mükafatlarla karşılaştırsın.) Onun cesedi Rafızîlerin mezarına gömüldü. O aynı şekilde kaldı. Geçen yıllardan sonra da hiç bir şey değişmedi. Onun çehresi tebessüm ediyordu, onun dudakları hayat da olduğu gibi hareketliydi, onun cesedi ılıktı ve yarası hala kanıyordu…
Cömert ve mağfiret sahibi olan Allah ona rahmet etsin. Onu ölümsüzler için hazırlanmış Firdevs cennetinde ağırlasın… Amin!
Eğer gözyaşı dökmek gerekiyorsa, böyle yiğit erkekler için dökmek gerekir…
Yazan;
Ebu AbdulMalik
El Furkan Medya
Çeviri: Cihadtv.com
Salih dualarınızda mücahid kardeşlerinizi unutmayınız!
İndirme Linkleri
2shared - download Ebu Zehra Ali el Isevi.doc
2shared - download Ebu Zehra Ali el Isevi.doc