Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Haber Iran Ve Türkiye Suriye'de Anlaştı

  • Konbuyu başlatan Ebu & Dücane
  • Başlangıç tarihi
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Misafir
27.11.2013_hbr_1385542476.jpg

Türkiye en sonunda ağzındaki baklayı çıkardı. Bölgede İran ile işbirliği içerisinde hareket edeceklerinin net mesajını vermiş oldu. Hiç şüphesiz P5+1 ülkelerinin İran ile yaptığı anlaşma paket anlaşmadır. Daha önce Afganistan ve Irak’ta Amerika’nın en önemli müttefiki olan İran ve Türkiye, şimdi de Suriye ve tüm Orta doğuda beraber hareket edeceğinin mesajını verdiler. Suriye’de Esed rejimine açık destek veren binlerce Müslüman’ın kanına giren İran rejimi ile anlaşan Türkiye, bahanesi ise “mezhep çatışmasını” önlemek. Ortak tehdit olarak ise “el-kaide” gösterilmekte ve Cenevre 2 konferansını kabul etmeyen Suriye direnişini “Bizim için El Kaide de Esad kadar tehlikelidir" diyerek çirkinleştirmeye çalışmaktadır. Türkiye’nin İran ile girdiği bu kirli ilişki Köklü Değişim olarak bizim üç yıldır ifade ettiğimiz bir hakikati gözler önüne sermektedir. O ise Suriye halkına karşı tüm Batı ve Bölge devletlerinin ortak hareket ettiği meselesidir.


İlgili haber


Dışişleri Bakanı Davutoğlu, mezhepsel çatışmaların provoke edilmeye çalışıldığı bir dönemde İran-Türkiye diyaloğunun bölgedeki "en önemli diyalog" olduğunu vurguladı.


Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin İran'ın nükleer çalışmaları konusunda Tahran yönetimi ile P5+1 arasında Cenevre'deki varılan anlaşmadan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Davutoğlu, mezhepsel çatılmaların provoke edilmeye çalıştığı bir dönemde İran-Türkiye diyaloğunun bölgedeki "en önemli diyalog" olduğunu vurguladı.


Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'nın (EİT) 21. Bakanlar Kurulu Toplantısı için İran’ın başkenti Tahran'da bulunan Davutoğlu, Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nde verdiği konferansta, nükleer müzakerelerde elde edilen sonuç nedeniyle İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif'i tebrik ederek, Türkiye'nin memnuniyetini ifade etti.


Davutoğlu, Türkiye'nin geçen 6-7 yıl boyunca nükleer program nedeniyle oluşan sorunun çözüm sürecine destek vermeye çalıştığını belirterek, "17 Mayıs 2010'da burada yaptığımız 15 saat aralıksız süren görüşmeleri hala hatırlıyorum. Sabah 6'dan akşam 10'a kadar sürmüş, yemek bile yiyememiştik. Bu konudaki müzakerelerin ne kadar zorlu olduğunu biliyorum" diye konuştu.


Müzakerelerde elde edilen sonucun barış ve istikrarı getirmesi durumunda bunun sadece müzakereye katılanlar için değil, gerilimden etkilenen ve etkilenecek olanlar için de önemli olduğunu belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:


"Bu yüzden Türkiye olarak İran'ın P5+1 ile anlaşmaya varmasından mutluluk duyuyoruz. Gerçek şu ki Türkiye ve Brezilya tarafından sağlanan Tahran Anlaşması, kaçırılmış bir fırsattı. Yeni yaptırımların kabul edilmesi yerine o anlaşma kabul edilseydi, eminin bugünkü uzlaşı daha kolay şekilde başarılabilirdi. Neden? Çünkü o dönem itibari ile henüz yüzde 20'lik zenginleştirme düzeyine erişilmemişti. İran bu zenginleştirmeyi daha sonra geliştirdi. Anlaşmak çok daha kolaydı. Nihayetinde bir anlaşmaya varıldı ve biz sonuç alınmasından oldukça mutluyuz. Umarız bu 6 ay bütün taraflarca iyiniyetle kullanılır ve bölgemiz için müjdeli bir haber anlamına gelecek nihai bir anlaşmaya varılır."


Davutoğlu, Türkiye'nin bölgesini gerilim içinde görmek istemediğinin altını çizerek, "Bölgemizde hiçbir yerde nükleer silah görmek istemiyoruz. Umarız ki dünya genelinde de nükleer silahlar tamamen ortadan kaldırılır. Sadece dışişleri bakanı değil, bir entellektüel, bir insan olarak nükleer silahın, nükleer silah kullanmayı düşünmenin insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğuna inanıyorum " şeklinde konuştu.


Barışçıl nükleer teknolojiye hiçbir şekilde sınırlama getirilmesini istemediklerini vurgulayan Davutoğlu, bu teknolojinin tüm insanlığa ait olduğuna işaret etti. Davutoğlu, şunları söyledi:


"Doğal kaynaklar için bana ait' iddiasında olabilirsiniz. Ama teknoloji insanoğlunun entellektüel gücünün yüzyıllarca yıllık sonucu. Bu yüzden bütün insanlar, bütün uluslar nükleer teknolojiye erişmekte eşit haklara sahiptir.Türkiye bu prensiplere bağlı olarak yapılan bütün bu anlaşmaları destekleyecek."


"Şimdi birleşme zamanı"


Davutoğlu, birçok sorunun yaşandığı Ortadoğu'da meselelerin barışçı bir tutum içerisinde tartışılamaz halde geldiğini ve bu yüzden gerilimin başladığını söyledi. "Bu bölge hepimize ait" diyen Davutoğlu, çare olarak daha fazla siyasi diyaloğa ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Davutoğlu, "Mezhepsel çatışmaların provoke edilmeye çalıştığı bir yer ve zamanda özellikle İran-Türkiye diyaloğu bölgedeki en önemli diyalogdur" diye konuştu.


Muharrem ayında Irak'ta Şiilerin yoğun olarak yaşadığı bölgeleri ziyaret ettiğini hatırlatan Davutoğlu, "Şimdi birleşme zamanı. Bu geçiş süreci, hiçbir etnik ya da mezhepsel çatışmaya dönüşmemeli. Siyasi diyaloğa, ekonomik karşılıklı bağımlılığa ihtiyacımız var. Eğer toplumlar ekonomik olarak birbirlerine bağımlı hale gelirse, birbirlerine karşı güç kullanmayacaktır" değerlendirmesinde bulundu.


Davutoğlu, bölgesel güvenlik sorunlarının çözülmemesi halinde, donmuş çatışmaların devam edeceğini ve bunun da uluslararası güç merkezlerinin tüm bölgesel süreçleri yönetmesine sebep olacağı uyarısını yaparak, şunları söyledi:


"Zaman, bölgesel işbirliği zamanıdır. Bu anlamda tarihsel bir ilişki içindeki iki büyük bölgesel güç Türkiye ve İran'ın diyaloğu, hem bölgemizin istikrara kavuşmasını sağlayacak hem de çatışmaların olumsuz etkilerini engelleyecektir."


"Türkiye ve İran el ele verdiğinde bölgesel istikrarın omurgası olacak"


Davutoğlu, konferansın soru-cevap bölümünde Türkiye-İran ilişkilerinin geleceğine ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine, köklü devlet geleneğine sahip iki ülke olan Türkiye ve İran'ın yeni uluslararası parametrelerden bağımsız olarak, tarihten gelen bağları nedeniyle birbirlerini iyi tanıdıklarını, dolayısıyla bazı konularda farklı düşünseler dahi birbirlerini anladıklarını vurguladı.


Türkiye-İran ilişkilerinin, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra müttefik haline gelen ve Avrupa Birliği'nin kuruculuğunu üstlenen Fransa-Almanya ilişkileri kadar önemli bir potansiyel içerdiğini dile getiren Davutoğlu, "Bence Türkiye ve İran birgün el ele verdiklerinde, bu sadece ikisine faydalı olmakla kalmayacak, bölgesel istikrarın omurgası olacak" diye konuştu.


Davutoğlu, Türkiye ve İran'ın kuzeybatıdan güneydoğuya dünyanın en uzun ulaşım koridoru olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:


"Biz İran'a böyle bakıyoruz. Enerjide de büyük potansiyel var. Türkiye'nin enerji talebi yıllık 60 milyar dolar. Türkiye koridor ülke, İran enerji üreten ülke. Bu potansiyelleri birleştirirsek, Türkiye, enerji pazarı Avrupa ile enerji tedarikçisi İran arasında koridor olabilir."


Suriye politikası


Davutoğlu, Türkiye ve İran'ın Suriye konusundaki farklı tutumlarıyla ilgili bir soru üzerine, krizin ilk aylarında Devlet Başkanı Beşşar Esed'i seçimlere gitmesi ve reformlar yapmak konusunda ikna etmeye çalıştıklarına değinerek, Suriye ile ilişkilerde gelinen noktanın Türkiye'nin tercihi olmadığını vurguladı.


"Türkiye'nin Suriye ile ilişkilerinin ancak Şam'daki rejimin kendi halkını acımasızca öldürmeye başlamasından sonra bozulduğunu" belirten Davutoğlu, "Vicdanınıza sorun, Türkiye'nin kötü niyeti olsaydı, Suriye'ye müdahale etmek isteseydi, neden bunu Suriye 2004, 2005, 2006'da tüm dünya tarafından izole edilmişken yapmadı? Neden ABD ya da Batı ile Esed'e karşı işbirliği yapmadık? Türkiye'de hala aynı hükümet var. Değişen biz değiliz, rejimin kendisi" ifadelerini kullandı.


"Suriye'de yabancı savaşçıların varlığına karşı çıkacaksak, hepsine karşı olmalıyız"


Türkiye'nin Suriye'yi çok iyi tanıdığını belirten Davutoğlu, Esed'e bağlı birliklerin kendi şehirlerini bombalamalarının kabul edilemez olduğuna işaret ederek, "Bir ordu kendi şehrini bombalayabilir mi? Terörle mücadele kisvesi altında şehirlerin bombalanması kabul edilemez" dedi.


Davutoğlu, Türkiye'nin Suriye'den sonra en büyük Nusayri nüfusa sahip ülke olduğunu dile getirerek, bu durumdaki Türkiye'nin mezhepçi bir yaklaşım takınmasının ne mantıklı ne de doğru olduğunu belirtti. Türkiye'nin Suriye'deki radikal gruplara destek verdiği iddialarını da reddeden Davutoğlu, "Biz hiçbir zaman, hiçbir yerde El-Kaide ve bağlı grupları desteklemedik. Zulme, kimden gelirse gelsin karşı dururuz. Bizim için El Kaide de Esad kadar tehlikelidir" dedi.


Davutoğlu ayrıca "Suriye'de yabancı savaşçıların varlığına karşı çıkacaksak, hepsine karşı olmalıyız. İşte o zaman çözüme yardımcı oluruz" diye konuştu.


Bakan Davutoğlu, konferansın ardından Tahran Belediye Başkanı Muhammed Bakır Galibaf'ın EİT Bakanları onuruna verdiği akşam yemeğine katıldı. Program, basına kapalı düzenlendi.
 
farkındayız Çevrimdışı

farkındayız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Çelişkiler ve saçmalamalar ve gerçek niyetleri ortaya koyan beyanlar. Vay be.
Bazı cümlelere atfen kırmızı renkte ben de bişeyler yazmak istedim. Madem ki ağzı olan konuşuyor, biz de konuşalım


Dışişleri Bakanı Davutoğlu, mezhepsel çatışmaların provoke edilmeye çalışıldığı bir dönemde İran-Türkiye diyaloğunun bölgedeki "en önemli diyalog" olduğunu vurguladı.
Deşifre: Bölgeye biz hakim olacağız. İran ve Türkiyesiz bu bölgede çözüm düşünmeyin ey batı. Biz de oradaki pastadan faydalanmak istiyoruz


"17 Mayıs 2010'da burada yaptığımız 15 saat aralıksız süren görüşmeleri hala hatırlıyorum. Sabah 6'dan akşam 10'a kadar sürmüş, yemek bile yiyememiştik.
Deşifre: Bu cümleyi söyleyebildiğine inanmak güç. Sen boğazının derdindesin anladık. Aklında kalan tek şey o gün yemek yemeyişin mi oldu?. Biz de üzüldük. Sahiden aç mı kaldınız o gün. Vah vahhhh. Bugün açlıktan ölenler ile ilgili neden tek bir cümle çıkmıyor ağızınızdan .


"Şimdi birleşme zamanı"
Deşifre: Birleştiğin ülke kim. Kime karşı birleşiliyor? ( cevabı ileride vermiş zaten)
Ayrıca ümmet olarak orada birleşenlere karşı bu birleşme telaşı da oldukça ironik

"Bu bölge hepimize ait" diyen Davutoğlu, çare olarak daha fazla siyasi diyaloğa ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Davutoğlu, "Mezhepsel çatışmaların provoke edilmeye çalıştığı bir yer ve zamanda özellikle İran-Türkiye diyaloğu bölgedeki en önemli diyalogdur" diye konuştu.
Davutoğlu ayrıca "Suriye'de yabancı savaşçıların varlığına karşı çıkacaksak, hepsine karşı olmalıyız. İşte o zaman çözüme yardımcı oluruz" diye konuştu.
Deşifre: Önce bu bölge bize ait , sonra yabancı savaşçıları tenkit. Mezhepsel çatışmanın tarafı ile işbirliği yapılınca siz hangi mezhebe yardım ediyor olacaksınız? Suriyede iranlı mezhep savaşçıları yok mu? O bölge kendisine ait olan insanlar tarafından şu an savunuluyor. Mesele orada hak sahibi olmayanlar ve zalimlerin bertaraf edilmesi zaten.

"Bence Türkiye ve İran birgün el ele verdiklerinde, bu sadece ikisine faydalı olmakla kalmayacak, bölgesel istikrarın omurgası olacak" diye konuştu.
Deşifre: Yine batıya verilen mesaj. Türkiye ve İran da pastadan faydalanacak mesajı veriliyor


Muharrem ayında Irak'ta Şiilerin yoğun olarak yaşadığı bölgeleri ziyaret ettiğini hatırlatan Davutoğlu, "Şimdi birleşme zamanı. Bu geçiş süreci, hiçbir etnik ya da mezhepsel çatışmaya dönüşmemeli. Siyasi diyaloğa, ekonomik karşılıklı bağımlılığa ihtiyacımız var. Eğer toplumlar ekonomik olarak birbirlerine bağımlı hale gelirse, birbirlerine karşı güç kullanmayacaktır"
Deşifre: Dönüşmemeli derken ne denmek istenmiş anlaşılmadı. Şu an orada mezhep savaşı zaten var ve bugün itibari ile iran burda taraf . Bunu söyleyen kişi dışislerinden en üst yetkili.

"Biz İran'a böyle bakıyoruz. Enerjide de büyük potansiyel var. Türkiye'nin enerji talebi yıllık 60 milyar dolar. Türkiye koridor ülke, İran enerji üreten ülke. Bu potansiyelleri birleştirirsek, Türkiye, enerji pazarı Avrupa ile enerji tedarikçisi İran arasında koridor olabilir."
Deşifre:. Derdimiz bu aslında. Oradaki enerji kaynaklarının derdindeyiz. Savaş mavaş aslında umurumuzda değil.

Esed'e bağlı birliklerin kendi şehirlerini bombalamalarının kabul edilemez olduğuna işaret ederek, "Bir ordu kendi şehrini bombalayabilir mi? Terörle mücadele kisvesi altında şehirlerin bombalanması kabul edilemez" dedi.
Deşifre:Komik. Esede destek verenler ile bu beraberliğiniz nasıl izah edilebilir bu cümleden sonra.

Türkiye'nin Suriye'deki radikal gruplara destek verdiği iddialarını da reddeden Davutoğlu, "Biz hiçbir zaman, hiçbir yerde El-Kaide ve bağlı grupları desteklemedik. Zulme, kimden gelirse gelsin karşı dururuz. Bizim için El Kaide de Esad kadar tehlikelidir" dedi.
Deşifre: İşte sihirli cümle. Mr Bush un tehdidinden korkanların cümlesi ancak bu kadar olabilir. Ya onlardansınız Ya bizden demişti Bush. Yıl 2001 .Tarafınızı daha da belirginleştirdiniz.
Zulme karşı olduğunu söyleyenler, orada zulme karşı duranlara terörist diyorlar. Taşla , ocak tüpü ile zulmün karşısında duranlar , sizin gibi sadece konuşmuyor, konuştuklarını eyleme döküyorlar. Siz söylerken onlar söylediklerini yapıyor. Siz namuslu onlar namussuz öyle mi? Ayrıca karşı durmak kelimesi ne anlama gelir. Sadece konuşarak bugüne kadar Suriyedeki hangi zulüm engellenebildi. Ve siz bu zülmün ortakları ile birlik olarak kendi kendinizi yalanlıyorsunuz

Davutoğlu ayrıca "Suriye'de yabancı savaşçıların varlığına karşı çıkacaksak, hepsine karşı olmalıyız. İşte o zaman çözüme yardımcı oluruz" diye konuştu.
Deşifre: Paradoks bu olsa gerek. Hem Suriyedeki yabancılara karşısınz. Hem de Suriyeli olmayan iki ülke Suriye için kararlar veriyorsunuz. Kendi kendinize karşı olduğunuzu anladım ben. Bakın işte bu konuda hemfikiriz. Bende size karşıyım. bu durumda Suriyenin iç işlerine karışma hakkınız ve oradaki olanlar hakkında tek bir cümle söyleme hakkınız da yok. İlaveten Yabancı savaşçı yollayan bir ülke ile işbirliği içine girerek yine tutarsızlık sergileniyor. Sahiden bu adamlar insanları bu kadar aptal mı zannediyorlar.



Bakan Davutoğlu, konferansın ardından Tahran Belediye Başkanı Muhammed Bakır Galibaf'ın EİT Bakanları onuruna verdiği akşam yemeğine katıldı. Program, basına kapalı düzenlendi.
Deşifre: Bu defa karnınızı doyurabilmişsiniz. Zaten göbekten başka ne dert var ki !!!
 
K Çevrimdışı

Kuşçu

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Çelişkiler ve saçmalamalar ve gerçek niyetleri ortaya koyan beyanlar. Vay be.
Bazı cümlelere atfen kırmızı renkte ben de bişeyler yazmak istedim. Madem ki ağzı olan konuşuyor, biz de konuşalım


Dışişleri Bakanı Davutoğlu, mezhepsel çatışmaların provoke edilmeye çalışıldığı bir dönemde İran-Türkiye diyaloğunun bölgedeki "en önemli diyalog" olduğunu vurguladı.
Deşifre: Bölgeye biz hakim olacağız. İran ve Türkiyesiz bu bölgede çözüm düşünmeyin ey batı. Biz de oradaki pastadan faydalanmak istiyoruz


"17 Mayıs 2010'da burada yaptığımız 15 saat aralıksız süren görüşmeleri hala hatırlıyorum. Sabah 6'dan akşam 10'a kadar sürmüş, yemek bile yiyememiştik.
Deşifre: Bu cümleyi söyleyebildiğine inanmak güç. Sen boğazının derdindesin anladık. Aklında kalan tek şey o gün yemek yemeyişin mi oldu?. Biz de üzüldük. Sahiden aç mı kaldınız o gün. Vah vahhhh. Bugün açlıktan ölenler ile ilgili neden tek bir cümle çıkmıyor ağızınızdan .


"Şimdi birleşme zamanı"
Deşifre: Birleştiğin ülke kim. Kime karşı birleşiliyor? ( cevabı ileride vermiş zaten)
Ayrıca ümmet olarak orada birleşenlere karşı bu birleşme telaşı da oldukça ironik

"Bu bölge hepimize ait" diyen Davutoğlu, çare olarak daha fazla siyasi diyaloğa ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Davutoğlu, "Mezhepsel çatışmaların provoke edilmeye çalıştığı bir yer ve zamanda özellikle İran-Türkiye diyaloğu bölgedeki en önemli diyalogdur" diye konuştu.
Davutoğlu ayrıca "Suriye'de yabancı savaşçıların varlığına karşı çıkacaksak, hepsine karşı olmalıyız. İşte o zaman çözüme yardımcı oluruz" diye konuştu.
Deşifre: Önce bu bölge bize ait , sonra yabancı savaşçıları tenkit. Mezhepsel çatışmanın tarafı ile işbirliği yapılınca siz hangi mezhebe yardım ediyor olacaksınız? Suriyede iranlı mezhep savaşçıları yok mu? O bölge kendisine ait olan insanlar tarafından şu an savunuluyor. Mesele orada hak sahibi olmayanlar ve zalimlerin bertaraf edilmesi zaten.

"Bence Türkiye ve İran birgün el ele verdiklerinde, bu sadece ikisine faydalı olmakla kalmayacak, bölgesel istikrarın omurgası olacak" diye konuştu.
Deşifre: Yine batıya verilen mesaj. Türkiye ve İran da pastadan faydalanacak mesajı veriliyor


Muharrem ayında Irak'ta Şiilerin yoğun olarak yaşadığı bölgeleri ziyaret ettiğini hatırlatan Davutoğlu, "Şimdi birleşme zamanı. Bu geçiş süreci, hiçbir etnik ya da mezhepsel çatışmaya dönüşmemeli. Siyasi diyaloğa, ekonomik karşılıklı bağımlılığa ihtiyacımız var. Eğer toplumlar ekonomik olarak birbirlerine bağımlı hale gelirse, birbirlerine karşı güç kullanmayacaktır"
Deşifre: Dönüşmemeli derken ne denmek istenmiş anlaşılmadı. Şu an orada mezhep savaşı zaten var ve bugün itibari ile iran burda taraf . Bunu söyleyen kişi dışislerinden en üst yetkili.

"Biz İran'a böyle bakıyoruz. Enerjide de büyük potansiyel var. Türkiye'nin enerji talebi yıllık 60 milyar dolar. Türkiye koridor ülke, İran enerji üreten ülke. Bu potansiyelleri birleştirirsek, Türkiye, enerji pazarı Avrupa ile enerji tedarikçisi İran arasında koridor olabilir."
Deşifre:. Derdimiz bu aslında. Oradaki enerji kaynaklarının derdindeyiz. Savaş mavaş aslında umurumuzda değil.

Esed'e bağlı birliklerin kendi şehirlerini bombalamalarının kabul edilemez olduğuna işaret ederek, "Bir ordu kendi şehrini bombalayabilir mi? Terörle mücadele kisvesi altında şehirlerin bombalanması kabul edilemez" dedi.
Deşifre:Komik. Esede destek verenler ile bu beraberliğiniz nasıl izah edilebilir bu cümleden sonra.

Türkiye'nin Suriye'deki radikal gruplara destek verdiği iddialarını da reddeden Davutoğlu, "Biz hiçbir zaman, hiçbir yerde El-Kaide ve bağlı grupları desteklemedik. Zulme, kimden gelirse gelsin karşı dururuz. Bizim için El Kaide de Esad kadar tehlikelidir" dedi.
Deşifre: İşte sihirli cümle. Mr Bush un tehdidinden korkanların cümlesi ancak bu kadar olabilir. Ya onlardansınız Ya bizden demişti Bush. Yıl 2001 .Tarafınızı daha da belirginleştirdiniz.
Zulme karşı olduğunu söyleyenler, orada zulme karşı duranlara terörist diyorlar. Taşla , ocak tüpü ile zulmün karşısında duranlar , sizin gibi sadece konuşmuyor, konuştuklarını eyleme döküyorlar. Siz söylerken onlar söylediklerini yapıyor. Siz namuslu onlar namussuz öyle mi? Ayrıca karşı durmak kelimesi ne anlama gelir. Sadece konuşarak bugüne kadar Suriyedeki hangi zulüm engellenebildi. Ve siz bu zülmün ortakları ile birlik olarak kendi kendinizi yalanlıyorsunuz

Davutoğlu ayrıca "Suriye'de yabancı savaşçıların varlığına karşı çıkacaksak, hepsine karşı olmalıyız. İşte o zaman çözüme yardımcı oluruz" diye konuştu.
Deşifre: Paradoks bu olsa gerek. Hem Suriyedeki yabancılara karşısınz. Hem de Suriyeli olmayan iki ülke Suriye için kararlar veriyorsunuz. Kendi kendinize karşı olduğunuzu anladım ben. Bakın işte bu konuda hemfikiriz. Bende size karşıyım. bu durumda Suriyenin iç işlerine karışma hakkınız ve oradaki olanlar hakkında tek bir cümle söyleme hakkınız da yok. İlaveten Yabancı savaşçı yollayan bir ülke ile işbirliği içine girerek yine tutarsızlık sergileniyor. Sahiden bu adamlar insanları bu kadar aptal mı zannediyorlar.



Bakan Davutoğlu, konferansın ardından Tahran Belediye Başkanı Muhammed Bakır Galibaf'ın EİT Bakanları onuruna verdiği akşam yemeğine katıldı. Program, basına kapalı düzenlendi.
Deşifre: Bu defa karnınızı doyurabilmişsiniz. Zaten göbekten baka ne dert var ki !!!

Akhi Rahman sana rahmet etsin. Bu yalan prdesini çekip herşeyi ulu orta göstermek güzel bir şey.
 
M Çevrimdışı

Munadil

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
bu kafirler ne akılsız varlıklar ki insanları el-kaide gibi bir örgütle korkutuyorlar. el-kaide dediğin örgütün çoğunluğunu samimi ve dinine son derece bağlı müslümanlar oluşturuyor. El-Kaide'nin muhimmatı desen bir devlet düzeyinde 'oyuncak' diye tabir edilecek türden. Ayrıca El-Kaide'ye bağlı mücahidlerin çok azı müstesna aşırıcı veya harici kabilinden. çoğunun orda burda bomba patlatmak veya sivilleri öldürmek gibi bir düşünceside yoktur aslında. tek dertleri kafirlerin istila ettiği müslüman topraklarından kafirleri kovmak, oradaki muslumanların canları, ırzları ve mallarını korumaktır. ancak gel gör ki kafirler nice katliamcı zalimler dururken el-kaide tehlikesinden bahsediyor ve kendi koyun sürüsünü böyle kandiriyor ve uyutuyor.

ilgili müslümanlarin izlemesi gereken yol şudur:

1. El-Kaide'yi feshetmek.
2. El-Kaide'nin yönetici kadrosunda iyi bir temizlik yapmak!
3. Yeni ve sevilen güvenilir bir alimi lider seçmek..
4. Bütün cihad eylemlerin Kur'an'a göre olması (verilen fetvalara göre değil) ve geçmişte oluşan 'cihad hukukunu' Kur'an ve sünnet bütünlügü içinde tekrar gözden geçirmek.
 
farkındayız Çevrimdışı

farkındayız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
ilgili müslümanlarin izlemesi gereken yol şudur:

1. El-Kaide'yi feshetmek.
2. El-Kaide'nin yönetici kadrosunda iyi bir temizlik yapmak!
3. Yeni ve sevilen güvenilir bir alimi lider seçmek..
4. Bütün cihad eylemlerin Kur'an'a göre olması (verilen fetvalara göre değil) ve geçmişte oluşan 'cihad hukukunu' Kur'an ve sünnet bütünlügü içinde tekrar gözden geçirmek.


Değişik bir yaklaşım. Aslında mantıklı olma ihtimali de yüksek.
 
K Çevrimdışı

Kuşçu

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Değişik bir yaklaşım. Aslında mantıklı olma ihtimali de yüksek.

Böyle bir şeyin gerçekleşmesi durumunda ortada islami direniş diye bir şey kalmaz. Çünkü inşa etmek yıkmaktan çok daha zordur.
 
M Çevrimdışı

Munadil

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allahım, Ya Rabbim...

ya kardeş kusura bakma ama hangi inşadan hangi yapıdan bahsediyorsun? kağıt üstünde bir 'El-Kaide' mi var ki? imanlı kardesler El-Kaide olmazsa Allah yolunda cihad etmeyecek mi? Cihadın veya islami direnişin temsilcisi sadece El-Kaide mi ki? yapma lütfen.
 
K Çevrimdışı

Kuşçu

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allahım, Ya Rabbim...

ya kardeş kusura bakma ama hangi inşadan hangi yapıdan bahsediyorsun? kağıt üstünde bir 'El-Kaide' mi var ki? imanlı kardesler El-Kaide olmazsa Allah yolunda cihad etmeyecek mi? Cihadın veya islami direnişin temsilcisi sadece El-Kaide mi ki? yapma lütfen.

Hani savaşçılık oyununu oynayanlar var ya işte onlardan bahsediyorum. (!)
 
farkındayız Çevrimdışı

farkındayız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Aslında kaideciler de kendilerini kaideci olarak adlandırılmaktan çok çok daha fazla mücahid olarak adlandırılmalarından hoşnut olurlar bencede.
Ayrıca şu da bir gerçek ki kafir topluluklar karşılarında müslüman olarak kimi görseler hemen onun adını el kaideci koyuveriyorlar..

İsimleri her ne olursa olsun, Rabbim onları isimleri ile değil imanlarıyla ve amelleriyle ( herkesi elbete) yargılayacaktır.
Bir gerçek daha var ki, El Kaidenin sadece ismi bile birçoklarının kabusu olmuşken , bu ismin ortadan kalkması değil daha da güçlenmesi daha hoş olur :D
Mevzu onların bir örgüt olmasından çok, ümmete içinde bulundukları durumu hatırlatmış olmaları, ve müslümanlara aciz değil, izzetli olduklarını ve cihadın farziyetini hatırlatmaları ve bu farzı yerine getirerek sonuçlarını , Allahın (cc) müslümanlara yardımının gerçek olduğunu yaşatmaları. Artık bu isim ortadan kaldırmak bu hareketi bitirmez inşallah.
Bigün islam ülkesi ilan edilir ise @Munadil in dedikleri olası.
İsmi ne olursa olsun. Allah Mücahidlerden Razı Olsun
 
Üst Ana Sayfa Alt