Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü İsa (a.s.)'ın Muşrikler İçin Allah'tan Afv Dilemesinin Hikmeti Nedir?

y0lcu34 HARİCİSİ Çevrimdışı

y0lcu34 HARİCİSİ

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Selamun aleykum,

Geçen günlerde şii itikadına sahip birisi ile tartışırken yahudi ve hristiyanları ve dahi kafirleri şirklerine rağmen Allah'ın onları affedebileceğine dair şöyle bir delil getirdi.

Elmalılı 5:116 - Ve Allah demişti ki: "Ey Meryemoğlu İsa, sen mi insanlara: 'Beni ve annemi, Allah'tan başka iki tanrı edinin' dedin?". "Hâşâ, dedi, sen yücesin, benim için gerçek olmayan birşeyi söylemem bana yakışmaz. Eğer demiş olsam, sen bunu bilirsin, sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben ise senin nefsinde olanı bilmem, çünkü gaybları bilen yalnız sensin, sen!".

Elmalılı 5:117 - "Ben onlara sadece, senin bana emrettiklerini söyledim. Benim ve sizin Rabbınız olan Allah'a kulluk edin, dedim. Aralarında olduğum müddetçe onlara şahit idim, fakat sen beni vefat ettirince onları gözetleyen yalnız sen oldun. Sen herşeyi görensin.

Elmalılı 5:118 - "Eğer onlara azab edersen, onlar senin kullarındır, eğer onları bağışlarsan, şüphesiz sen daima üstünsün, hikmet sahibisin".

Görüldüğü üzere İsa (a.s) ve annesini ilah edinenler için 118. ayette İsa (a.s) "eğer onları bağışlarsan" ibaresi kullanıyor. İlk aklıma gelen bu geçmiş peygamberlerin şeriatında olabileceği idi ancak alimlerin bu konu hakkındaki görüşleri ile ilmi yönden mutmain olmak istiyorum.

Allah razı olsun, asselamu aleykum..
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullah;

Kalbinde maraz bulunanlar ayetleri ancak böyle zorlama tevillerle cımbızlayabilir. Zaten ifsad akideli Şia, net kafir olarak öldüğü sabit olmasına rağmen, Rasulullah'ın amcası diye Ebu Tâlib'e dahi mu'min olarak öldü der.

"Ne Peygamberin ne de mu'minlerin, cehennemlik oldukları belli olduktan sora, akrabaları da olsa, muşrikler için af dilemeleri asla doğru olmaz." "İbrahim'in babasına mağfiret dilemesi, ancak ona verdiği bir sözden dolayı îdi. Ama, onun Allah'ın düşmanı olduğu açıkça kendisine belli olunca, ondan uzaklaştı. Şubhesiz İbrahim çokça yalvarıb yakaran ve gerçekten yumuşak huylu idi." (Tevbe 113 - 114)

İbn Abbas (r.anhuma) der ki: İbrahim'in babası, kendisine Allah'a iman edeceğine ve putları terk edeceğine dair söz vermişti. Ancak, babası küfür üzere ölünce, artık onun Allah'ın bir düşmanı olduğunu kesinlikle bildi ve ona dua etmeyi terk etti. Buna göre yüce Allah'ın: "Ona" buyruğundaki zamir, İbrahim'e; söz veren kişi ise onun babasıdır. Söz verenin İbrahim olduğu da söylenmiştir. Yani, İbrahim babasına, kendisine mağfiret dileyeceğine dair söz vermişti. Ancak muşrik olarak ölünce ondan uzaklaştı. Bu söz verişine ise, yüce Allah'ın: "Rabbimden senin için mağfiret isteyeceğim" (Tevbe, 71) buyruğu da delil teşkil etmektedir.

Mufessirler, babasının bu halinin nasıl ortaya çıktığı hususunda iki görüş zikretmişlerdir.
a- Abdullah b. Abbas, Mucahid, Hakem, Dehhak ve Katade'ye göre İbrahim'in babasının muşrikliğinin belli oluşu, muşrik olarak ölmesiyle ortaya çıkmıştır. Böylece İbrahim de artık onun için avf dilemekten vaz geçmiştir.
b- İbrahim en-Nehai ve Ubeyd b. Umeyr'e göre ise, İbrahim'in babasının muşrik oluşunun ortaya tam olarak çıkması, âhiratte olacaktır. Sırat köprüsünü geçerken babası, İbrahim'e sarılacak, onunla birlikte geçmek isteyecek, İbrahim ona yumuşak davranacak ancak onun, maymuna çevirildiğini görünce ondan uzaklaşacak ve onu yalnız başına bırakacaktır.
Taberi birinci görüşün doğru olduğunu söylemiştir. (Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi)

Kadı Ebu Bekir b. el-Arabî der ki: Peygamber (s.a.v.), Ebu Talib'e mağfiret dilemek hususunda yüce Allah'ın: "Senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim" buyruğuna dayanmıştı. Yüce Allah ise ona, İbrahim'in babasına mağfiret dilemesinin, onun kâfir olduğu açıkça ortaya çıkmadan önce babasına verdiği bir söz dolayısıyla olduğunu haber verdi. İbrahim, babasının açıkça küfrünü anlayınca, ondan uzaklaştı. O halde sen Ey Muhammed! Amcanın kâfir olarak öldüğünü gördükten sonra nasıl olur da ona mağfiret dileyebilirsin! (İmam Kurtubi, el-Camiu li- Ahkami’l-Kur’an, Buruc Yayınları: 8/424-425)

Şimdi konumuz olan ayetlerin izahatına gelirsek;

"Yine bir zaman Allah şöyle demişti: "Ey meryemoğlu İsa, sen insanlara: "Allah'ı bırakıb da beni ve annemi iki ilah edin." dedin. İsa dedi ki: "Seni tenzih ederim. Hakkım olmayan şeyleri söylemek bana yakışmaz. Eğer böyle söylemişsem sen onu. bilirsin. Sen benim içimdikleri bilirsin. Ben ise senin gizlediklerini bilmem. Şubhesiz ki sen, gaybları çok iyi bilensin." -
"Ben onlara sadece, bana emrettiklerini söyledim. "Benim ve sizin rabbiniz olan Allaha ibadet edin." dedim. Aralarında olduğum muddetçe onlara şahid idim. Sen beni vefat ettirdiğin zaman, onları sen gözlüyordıın. Sen her şeye şahidsin." - "Eğer onlara azab edersen, şubhesiz onlar senin kullarındır. Şayet bağışlarsan muhakkak ki sen, her şeye galibsin, hüküm ve hikmet sahibisin." (Maide 116 - 118)


Evvela bu konuşmanın nerede olduğunun bilinmesi gerekir. Bakalım mufessirler bu görüşmenin (Allah tealanın, İsa'ya kendisini ve annesini Hristiyanların ilah edinmelerini kendisinin mi söylediği hususu) ne zaman sorulduğu hakkında iki görüş zikretmişlerdir:

1- Suddi'ye göre Allah teala, İsa (a.s.)'a bu soruyu O'nu göğe kaldırdığı zaman sormuştur. Zira İsa göğe çekildikten sonra Hristiyanlar, onun ve annesinin hakkında bir kısım batıl iddialarda bulunmuşlar ve bu iddiaları kendilerine İsa'nın telkin ettiğini söylemişlerdir. Allah teala da İsa'yı göğe kaldırdığında bunları İsa'ya sormuştur.

2- İbn-i Cureyc ve Katade'ye göre ise Allah teala bu soruyu İsa'ya kıyamet gününde, Hristiyanları teşhir etmek için soracaktır. Bu sorunun kıyamet gününde sorulacağı, 119. âyetten de anlaşılmaktadır. O âyette şöyle buyurulmaktadır: "Allah şöyle dedi: "Bu, doğrulara, doğruluklarının fayda vereceği gündür."

Taberi diyor ki:
"Bu görüşlerden tercihe şayan olanı, Suddi'nin zikrettiği birinci görüştür. O da, Allah tealanın İsa'ya bu sorıyu göğe kaldırdığı zaman sorduğunu söyleyen görüştür. Allah teala burada, geçmişte cereyan eden bir hadisenin haberini bizlere bildirmiştir.
Bu görüşün tercih edilmesinin iki sebebi vardır.
a- Cümlenin başında kelimesi bulunmaktadır. Bu kelimenin Arabcada her ne kadar delil bulunduğunda gelecek zaman için kullanıldığı vaki ise de aslında geçmiş zaman.için kullanılır. Allah tealanın kelamını mümkün olduğu sürece, en çok kullanıldığı şekilde izah etmek daha uygundur. Bu itibarla Allah tealanın bu soruyu İsa'ya, geçmişte sorduğunu söylemek daha isabetlidir.
b- Allah tealanın, bu soruyu İsa'ya kıyamette soracağı söylenildiği takdirde İsa (a.s.)'ın, muşrik olarak ölenlerin avfedilib avfedilmeyecekleri hususunda şubhe ettiği zannedilmiş olur. Zira 118. âyette İsa'nın şöyle dediği zikredilmektedir:
"Eğer onlara azab edersen şubhesiz onlar senin kullarındır. Şayet bağışlarsan muhakkak ki sen her şeye galibsin, hüküm ve hikmet sahibisin."
İsa'nın ve diğer herhangi bir Peygamberin böyle bir şubheye düşmeyecekleri kesin olduğuna göre Allah tealanın bu soruyu İsa (a.s.)'a, geçmişte göğe kaldırdığı zaman sormuş olduğunu söylemek daha isabetlidir.

Suddi bu âyeti şöyle izah etmiştir:
"Eğer onları Hrıstiyanlıkta bırakıb âhiratte de cezalandıracak olursan onlar senin kullarındır. Şayet onları Hristiyanlıktan çıkarıb İslam'a iletecek olursan şubhesiz ki sen, her şeye galibsin, hüküm ve hikmet sahibisin." Suddi demiştir ki: "Bu söz, İsa'nın dünyada iken söylediği bir sözdür."

Bu görüş isabetlidir , aksi taktirde İsa (a.s.)'ın kendisinden sonra geleceğini mujdeliği Rasulullah (s.a.v.)'e iman etmeyi emrettiği halde, iman etmeyen, Allaha oğul isnad ederek şirkte kalanlar için avf dilemesi mumkun değildir! Zaten aslında İsa(a.s.)'ın sözü tam olarak muşriklerin avf edilmesi için dua da etti denilemez!

Muhammed’in (s.a.v.) nefsi elinde olan ALLAH’a yemin olsun ki, şu Yahudi ve Hristiyanlardan, beni işitib de haberdar olan, sonra beraber gönderilmiş olduğum hükümlere inanmadığı halde ölen bir kimse yoktur ki ateş ehlinden olmasın!

(Muslim(153, 240) Ahmed(2/350) Cem’ul Fevaid(20) Şerhus Sunne(1/104) Mişkat(10) İbni Kesir Tefsiri(1/90, 255) İbni Mende İman(88) İbni Mende Tevhid(s194) Elbani Sahiha(157) Tayalisi(43) Taberi(2/235) Suyuti el-Havi(2/145) Ebu Nuaym Hilye(4/308) Ebu Avane(1/104) İbni Teymiye Fetava(4/188) Nesai Suneni Kübra(1/241) Tarhut Tesrib(7/159) Busayri İthaf(94)


"Ummetimden veya Yahudilerden ya da Hıristiyanlardan her kim Benim peygamber olduğumu işitir de Bana iman etmezse o kişi cennete giremeyecektir".
(Ahmed bin Hanbel, Musned, IV. 396 b- Tefsiru'l Kur'an'il Azim, II. 266)


İlgili Konular :

Hırıstiyan Ve Yahudiler Cennete Girebilir mi?
https://www.islam-tr.org/konu/hiristiyan-ve-yahudiler-cennete-girebilir-mi.3451/

 
Üst Ana Sayfa Alt