Alî (r.a) Yemen’den Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’e, toprağından arıtılmamış bir mikdâr altın cevheri göndermişti. Allah Rasûlü (s.a.v) bunu şu dört kişi arasında paylaştırdılar: Akra bin Hâbis el-Hanzalî, Uyeyne bin Bedr el-Fezârî, Zeyd et-Tâî ve Alkame bin Ülâse. Bu taksime Kureyş ve Ensâr öfkelendiler ve:
«–Necid ehlinin ileri gelenlerine veriyor da bizleri bırakıyor» dediler.
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v):
«–Ben böyle yapmakla sadece onları İslâm’a ısındırmak istiyorum» buyurdular.
Bunun üzerine gözleri çökük, yanakları çıkık, alnı ilerde, gür sakallı, saçlarını kazıtmış, (paçalarını kıvırmış) biri öne geldi ve:
«–Allah’tan kork ey Muhammed» dedi.
Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz:
«–Ben karşı gelirsem Allah’a kim itaat eder? Allah Teâlâ yeryüzündeki bütün insanlar hakkında bana güvenirken siz güvenmiyor musunuz?» buyurdular.
Bu esnâda bir kişi Efendimiz (s.a.v)’e,
«onu öldüreyim mi?» diye sordu, ama Allah Rasûlü (s.a.v) buna izin vermediler. Zannediyorum ki, bunu soran Hâlid bin Velîd idi.
O bedevî arkasını dönüp giderken Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdular:
«–Şunun neslinden veya bunun arkasından öyle bir kavim türeyecektir ki, onlar Allah’ın Kitâbı’nı okuyacaklar fakat bu onların boğazlarından aşağıya geçmiyecek, onlar okun avı sür’atle delip geçtiği gibi dinden çıkacaklar, ehl-i İslâm’ı öldürecek, puta tapanlara dokunmayacaklar. Eğer ben onlara yetişseydim, Ad kavminin öldürülüşü gibi onları muhakkak öldürürdüm (hiçbirini bırakmazdım)!».” (Buhârî, Enbiyâ, 6, Meğâzî, 61)
Ali (r.a) şöyle buyurmuştur: “Size Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’den hadis naklettiğim zaman, semâdan yere düşmem bana, O’nun adına yalan söylemekten daha sevimli gelir. Sizinle aramızda cereyan eden bir şey hakkında konuştuğumuzda ise (durum farklıdır.) Çünkü harp hiledir. Rasûlullah (s.a.v)...
www.islamveihsan.com