السلام عليكم ورحمة الله وبركاته
Doğruları paylaşmamda Allah katında bir günah olmaz zannediyorum.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“En hayırlı yöneticileriniz, sizi seven, sizin de kendilerini sevdiğiniz; size dua eden, sizin de kendilerine dua ettiğiniz yöneticilerdir. Kötü yöneticileriniz ise size buğz ve lanet eden, sizin de kendilerine buğz ve lanet ettiğiniz yöneticilerdir.” “Ey Allah’ın Rasûlü! Biz, onlara kılıçla karşı koymayalım mı?” diye sorulunca şu cevabı verdi: “İçinizde namazı kıldıkları müddetçe hayır. Yöneticilerinizden hoşlanmadığınız bir şey gördüğünüz zaman yaptıklarını hoş görmeyin; fakat itaatten de el çekmeyin.”
(Müslim)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“İdareciyi dinler ve itaat edersin. Sırtına vurulsa, malın alınsa bile dinle ve itaat et.”
(Müslim)
İmam Hasan el-Basri rahimehullah da şöyle der:
“Şunu bil ki yöneticilerin zulmü, Allah’ın bir cezasıdır. Allah’ın cezasına ise kılıçlarla karşılık verilmez. Ondan ancak dua ve tevbe ile Allah’a yönelmek ve günahlardan vazgeçmekle korunulur. Allah’ın ceza ve musibetlerine kılıçla karşı konulduğu zaman, onlar kılıçtan daha keskin olurlar.”
Rivâyete göre Hasan-ı Basri, Haccac’a beddua eden bir adamı işitince ona şöyle demiştir:
“Böyle yapma. Allah, sana merhamet etsin. Siz, kendi yaptıklarınızın cezasını çekiyorsunuz. Haccac azledilir veya ölürse maymunlar ve domuzların size yönetici olmasından korkarız.”
İbnu’l-Cevzi, Adabu’l-Hasan el-Basri, s. 119.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Başınıza birtakım idareciler gelecek ve siz, onların yaptıklarının bir kısmını uygun görecek, bir kısmını da yadırgayacaksınız. Her kim (dine aykırı hareketlerine) rıza göstermezse günahtan uzak olur. Her kim, onları reddederse o da selamette olur. Fakat (onların hareketlerine) rıza gösterip peşlerinden gidenler (işte günahkârlar onlardır).” Ashâb: “Ya Rasûlallah, onlarla harp etmeyelim mi?” dediler. O da: “Namaz kıldıkları müddetçe hayır.” buyurdu.
(Müslim)
Bilinmelidir ki her kim, halifelik görevine gelir, insanlar da etrafında toplanır ve onun halifeliğine razı olurlarsa veya kılıcıyla galip gelip halife olursa ona itaat farz, karşı çıkmak da haram olur.
İmam Ahmed der ki: “Bir kimse, kılıcını kullanarak diğer yöneticilere egemen olup halife olur ve mü’minlerin emîri diye isimlendirilirse ister salih biri olsun isterse günahkâr birisi olsun artık Allah’a ve ahiret gününe inanan hiç kimsenin onu halife olarak kabul etmeden bir gece bile geçirmesi helal olmaz.”
(Ebû Ya’la, el-Ahkâmu’s-Sultâniyye, s. 23).
Hafız İbn Hacer,
Fethu’l-Bâri’de [1/9] şöyle der: “Güç kullanarak idareyi ele geçiren sultana itaatin ve onunla birlikte cihad etmenin farziyetinde, ona itaat etmenin, ona karşı çıkmaktan hayırlı olduğunda fıkıhçılar icma etmişlerdir. Çünkü bununla kan dökülmesi önlenmiş ve halk teskin edilmiş olur.”
Şeyhulislam İbn Teymiyye de şöyle der: “Güç ve hakimiyet sahibi bir imama karşı çıkanların yol açacağı kötülüklerin, elde edecekleri iyiliklerinden daha az olması zayıf bir ihtimaldir.”
(Minhâcu’s-Sünne, 2/241)
Yöneticilerden Allah’ın şeriatını uygulamadan kaldıran veya değiştiren, onunla hükmetmeyip başkasıyla hükmedenlere gelince bunlar, Müslümanların itaatlerine layık olmaktan çıkmışlardır. Müslümanların onları kesinlikle dinlememeleri ve itaat etmemeleri gerekir. Çünkü onlar, kendisi için seçildikleri ve onun sayesinde işitilip itaat edilme hakkını elde ettikleri devlet başkanlığı sıfatının gereklerini yerine getirmemişlerdir. Zira Müslümanların yöneticisi, ancak Allah’ın şeriatıyla hükmettiği, dini koruduğu ve yaydığı, hükümlerini uyguladığı, sınırları koruduğu, davetten sonra İslam’a inatla karşı çıkanlarla cihad ettiği, Müslümanları dost, din düşmanlarını düşman edindiği için itaat edilmeyi hak eder. Dini korumadığı ve Müslümanların işlerini yapmadığı zaman yönetici olma hakkını kaybeder ve yöneticiliğin gerekleri yerine gelmemiş olur. Böyle bir durumda işleri değerlendirme mevkiinde olan Ehlu’l-Hall ve’l-Akd’de temsil edilen ümmetin, onu görevden alarak yöneticiliğin meşru gayelerini gerçekleştirecek başka birini tayin etmesi farzdır. Tabiî bu hüküm, onların bunu yapma imkanları varsa ve bunu yapmakla da daha büyük bir zarar ve fitneye yol açmayacaklarsa geçerlidir. Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat, her ne kadar sadece zulümleri ve günahları sebebiyle yöneticilere karşı çıkılmasını caiz görmese de -çünkü günah ve zulüm dini zayi etmek anlamına gelmez- başlarında Allah’ın şeriatıyla hükmeden bir yönetici ister. Nitekim selef-i salihîn, Allah Teâlâ’nın şeriatıyla hükmetmeyen bir yönetim bilmezdi. Zaten onlara göre böyle bir yönetim, meşru bir yönetim değildir. Meşru yönetim, yalnızca dini ayakta tutan yönetimdir. Bir yönetimin iyi ya da kötü olması ise bundan sonra konuşulacak bir konudur.
Alî b. Ebî Tâlib radıyallâhu anh şöyle der: “İnsanlar için iyi ya da kötü mutlaka bir yönetimin olması şarttır.” “İyi yönetimi anladık, peki kötü yönetim nasıl şart oluyor?” denilince şöyle dedi: “O yönetim sayesinde yolların güvenliği sağlanır, cezalar infaz edilir, düşmana karşı cihad edilir ve ganimetler dağıtılır.”
(Minhâcu’s-Sünne, 1/146).
Alah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Onlar (o mü’minler)
ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten men ederler. İşlerin sonu, Allah’a varır.” (Hac, 41)
“Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet. Hevâ ve hevese uyma, sonra bu seni Allah’ın yolundan saptırır. Doğrusu Allah’ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır.” (Sâd, 26)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
“Allah’ın bir halka idareci yaptığı bir kul, öldüğü gün halkına hıyanet etmiş bir halde ölürse Allah, mutlaka ona cenneti haram kılar!”
(Müslim)
SELEF-İ SÂLİHÎN EHL-İ SÜNNET VE'L-CEMAAT AKÎDESİ
Daha fazlası için:
https://www.islam-tr.org/konu/muslumanlarin-yoneticilerine-mesru-emirlerinde-itaat.40844/
السلام عليكم ورحمة الله وبركاته