akhi davet elbette önceliğimizdir fakat ben sofi değilimki bana dokunmayan yılanı 1000 yıl korumaya alayım
zamanında birileri dövülseydi günümüzün gençliği uyuşturucudan değil islam uğruna can verirdi
bugünde birilerini dövmez isek yaşları 6 ,5,ve 1 olan üç oğlum var ben nerede hata yaptımda bu cocuklar ayyaş oldu demeyede hakkım olmaz
ahi nasil teblig yaparsin mesala? Bu soruyu ciddi soruyorum.
kyrm::kötü:
Değerli abem,Tebliğ vazifesi ihmal edilmiş bir gerçeğimizdir.Bizler bu alanı ihmal ettiğimiz için bugün bu boşluğu küfür cephesi doldurmaktadır.Bence bir müslümanın önceliği ve ana gayesi insanların hidayetine vesile olmak,onları ateş çukurundan alıkoymak olmalıdır.Şüphesiz bir insanı kazanmakla dövmek arasında fark var,dövmek veya kavga etmek kolay,ama kazanmaya çalışmak zor ve zahmetli,sabır istediği için meşşakkatlidir,dolayısıyla kazanmaktan çok hemen kavga etmeye çalışmak kolayı seçmektir.Bizler nebevi metoduda incelediğimiz zaman efendimizin ana gayesinin daima kazanmaya yönelik olduğunu görürüz,bu konuda siyerde yüzlerce örnek vardır(örnek taif).Bu gün esrar,ayyaş vb insanlarla uğraşıp tebliğ davetini sunmak bence çokta zor değil,bir fikre mensub birisiyle uğraşmaktansa hiç bir fikre mensub olmayan bir esrarkeş veya ayyaşla uğraşmayı daha öncelikli bulurum,birisinin kafası boşken diğeri ön yargılarla doludur,herhangi bir tarikat veya islami yapıya mensub birisiyle,bir solcuyu ikna etmek arasında çok fark var,solcunun daha çabuk kazanılacağına inanırım.Bunun istisnaları olabilir ama pratiğinde dediğim hususun öne çıktığını görüyorum.Bir islami yapıya mensub olan birisi genelde taasubi bir anlayışla yetişiyor,o tabuları krımak zaman alırken,diğer kesimi ikna etmek daha kısa sürüyor,burada bir çok örneğine şahid oluyoruz.Bizler bir hırsız veya ayyaşı üç ayda sohbet halkalarına Rabbimin izniyle kazandırırken,bir islami yapıya mensub biriyle(mesela menzil sofisi)belki bir veya iki yıl uğraşmak zorunda kalabiliyoruz ve çok azı,inandığı anlayışın yanlışlıklarını farkedebiliyor..
onun için,tebliğ yaparken,insanları iyi seçip tahlil etmeli ve ona göre davranmalıyız.Toplumun iteklediği ve saha dışına ittiği insanları kazanmalı ve onlara yönelmeliyiz,buda merhamet ve ilgiyle olur,ne yazıkki islam davetçilerinde bu sabır yok,hemen sonuca gitme ve kazanma arzusu var,halbuk bu meşaketli bir ameldir.öncelikle bizlerinde buna hazır ve donanımlı olması gerekir.Tepki vereceğimiz noktaları ve onları şekebileceğimiz hususlarda birikimli olmamız gerekir.Bunları kazanmak zahmetli olsada sonuç mükemmel olabiliyor,cahilyesinde cesur olanlar,islama girince mükemmel hizmetler yapabiliyor.mesela diyarbakırdaki son çıkan olaylarda,vucudunda halen dövme bulunan ve yeni islamı seçmiş olan ve hatta yıllardır Bdpli olup çalışmalarında bulunan 4 kardeşi görünce yüreğim kıpır kıpır olmuş,cesaretlerine hayran kalmıştım.Şehidler kervanı kasetini arabalarında çalıp sesini sona açmışlardı,eski bir dostları onlara yavaş olun,kendinizi hedef ediyorsunuz deyince*Biz bunun için geç kaldık,küfrün safındayken öndeyken,islamın safındayken geridemi duracağız *demişlerdi..
Elbettek tebliğ ve kazanma derken,ne olursa olsun,yumuşak başlı koyun olalım demek değildir gayem...müslümanlar kuzu olacağı ve aslan olup kuzuları yiyeceği zamanıda bilmelidir.Kardeşin dediği gibi bana dokunmayana 1000 yıl dokunma gibi bir sakat anlayışıda elbbetteki savunacak değilim,birilerini dövmekse gaye islam düşmanları etrafta çoktur,ama bunu yapabilmek içinde bir güç ve kuvvete sahib olmak gerekir.Sokaktaki sıradan esrarkeşi ve hırsızı vurmak can alıcı sonuş vermez,işin kaynağına inmek ve uzun vadede başarılı olmak için,belirli bir plan ve hareket tarzı olmalı,mahallendini vurdunsa bir dahaki sefere seni vurmayacaklarına emin olamazsın,onları kazanırsan başarıya gidersin,ama kazanamazsan bir
birey olarak hiç bir şey yapamazsın, okyanustaki dev dalgalara karşı sandalla duramazsın.Bunun için müslümanların birey değil bir camia olarak güçlü ve etkili bir çalışması lazım.mekke döneminde yasirlerin işkenceler altında olmasına sadece *sabredin ey yasir ailesi*diyen efendimiz,güçlü bir duruma gelince her bir bireyin uğradığı zülme karşı,caydırıcı bir cevab vermiştir.
Küfrün azgınca islama saldırdığı ve toplu bir kuvvet olarak önünde durduğu bir zamanda birey olarak değil,bir camia olarak hareket etmek lazım.Tebliğ ve irşad faaliyetide bu çerçe-vede olmalıki ana amacına ulaşsın,kordineli bir çalışma verim verir.biryel çalışma sadece günü kurtarma olarak adlandırılabilir,bu olmalı ama bireysel çalışmada olmalaı,ama bilmeliyizki bu istenilen hedefe asla ulaşmaz..gerektiğinde sert tepki vermenin yolu ve tebliğin yolu bir araya gelenlerin organizeli çalışması ile mümkün olur..
Bazen kardeşlerle,şehrimizdeki hırsız vb kötü işlerle uğraşanlarla sokak aralarına girp hasbihal ederiz,eğer bizler toplu olmazsak onlar bizi kabul etmez ve hatta bize şiddet bile uygularlar,ama karşılarında daha iradeli bir anlayışı bulunca oturup dinlerler,bir çok kez faydasını gördük,ama dediğim gibi bu şu anlamıa gelmiyor,onları kazanayım diyede zilleti tercih edip her yaptıklarına göz yumulacak anlamıda vermez,
bazen sert olmakta bir tebliğdir, duruşun ve tavizsiz oluşun dengeyi sağlar...ne hemen kavgaya nede yersiz yumuşaklık..aradaki dengeyi davetçi iyi bilmeli diye düşünüyorum...
selametle