Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü İslam Devleti İçerisinde Herhangi Bir Putperest Heykeline Tapınabilir mi?

Mert Gezici Çevrimdışı

Mert Gezici

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Esselemu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuh,
İslam devleti içerisinde herhangi bir putperest heykeline tapınabilir mi?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullâhi we berakâtuh;

İslam devleti ve ferdleri, fiziki ve nefsi putları kırmayı asli görev edinmişlerdir. Hatta mûminler, Daru'l Harbde dâhi imkânı dahilinde putları parçalamak için fırsatları kollamalıdırlar. Nitekim Rasulullah (s.a.v.) 13 sene boyunca Mekki döneminde Tağutun içinde onla mucadele ederek, kavga ederek, tebliğ ederek geçirdi. Geceleri Ali (r.anh)'i omuzuna alıp , Kâbe'deki putları kırardı.

"Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz." (Maide 90)

Rasulullah (s.a.v.), Mekke'yi feth günü muşriklerin putlarıyla işgal ettikleri Kâbe'yi, Tevhid inancına yakışır hale getirmek için elindeki asâ ile o putlara birer birer vurub parçalardı.


Putları Yıkışı :

Rasûlullah (s.a.v.) kalktı. Muhacirler ve Ensar, önünü arkasını ve etrafını sarmışlardı. Mescid-i Haram'a girdi. Hacer-i Esved'e doğru yöneldi, onu selâmladı. Sonra Kabe'yi tavaf etti. Elinde bir yay vardı. Kâbe'nin etrafında ve üzerinde üç yüz altmış put bulunuyordu. Elindeki yay ile putlara dürtüyor ve şöyle diyordu: "Hak geldi, bâtıl yok olup gitti. Zaten bâtıl her zaman yok olmaya mahkumdur." (İsra 71) "Hak geldi. Bâtıl, ne yoktan bir şeyi var edebilir, ne de yok olanı tekrar diriltebilir." (Se be 39) Putlar yüzleri üstü birbiri üzerine devriliyordu. (Buhari, 46/32, 64/48, 65 / İsrâ (17); Muslim, 1781; Tirmizî, 3137; Ibn Hibbân, 1702)
Düşürülen putların en büyüğü olan Hubel'in parça parça edilip sonra da yakılmasını emrettikten sonra Peygamber (s.a.v.), evinde bir putu olan herkesin o putu tahrib etmesini istedi.

Peygamber (s.a.v.) Mekke'lilerle:

Peygamber (s.a.v.) kapının sövelerine tutundu. Kurayşliler kapının altında idiler.
Şöyle buyurdu:
"Allah'tan başka ilâh yoktur. O yegânedir, O'nun ortağı yoktur. O, vadini yerine getirdi ve kuluna yardım etti. Bütün düşmanları tek başına bozguna uğrattı. İyi bilin ki, cahiliye çağına ait her şey, mal ve kan davaları, Beytullah'ın perdedarlığı ile hacılara su dağıtma âdetleri dışında hepsi de şu iki ayağımın altındadır, kaldırılmıştır. İyi bilin ki, kamçı ve sopa ile yapılan yarı kasıtlı (şibhu'1-amd) hatâen adam öldürmenin ağır bir diyeti vardır. Bu da, içlerinden kırkının karınlarında yavruları olmak şartıyla yüz devedir.
Ey Kurayş topluluğu! Muhakkak ki Allah, cahiliye gururunu, cahiliye atalarıyla övünüp büyüklenmeyi sizden kaldırmıştır. Bütün insanlar Âdem'den, Âdem de topraktan yaratılmıştır!" .
Sonra Peygamber (s.a.v.) şu âyeti okudu: "Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık. Birbirinizle tanışasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en üstün olanınız, en çok sakınanızdır. Şubhesiz ki Allah herşeyi bilir, herşeyden haberdardır. (Hucurat 13)
Sonra şöyle buyurdu: —
Ey Kurayş topluluğu! Şimdi hakkınızda ne yapacağımı sanıyorsunuz?
Kurayşliler: — Hayır yapacağını. Sen iyi bir kardeşsin, iyi bir kardeş oğlusun, dediler.
Peygamber (s.a.v.) buyurdu: — Ben, size Yusuf'un kardeşlerine dediğini söyleyeceğim: "Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıblama yoktur." (Yusuf 92) Gidin, sizler serbestsiniz!

(İbn Hişâm (2/412), İbn İshak'tan, 'ilim adamlarından birinin bana bildirdiğine göre' diyerek rivayet etmiştir.
Ahmed b. Hanbel (6533, 6552), Ebu Davud (4547), İbn Mâce (2627) îbn Ömer'den şöyle rivayet etmişlerdir:
Rasûlullah (s.a.v.) fetih günü Mekke'de halka hitabetti; üç defa tekbir getirdikten sonra şöyle buyurdu: "Allah'tan başka ilâh yoktur. O yegânedir. Vâdini yerine getirdi ve kuluna yardım etti. Bütün düşmanları tek başına bozguna uğrattı. İyi bilin ki, cahiliye çağına ait olup kan ve mal davalarını hatırlatan her âdet (-Beytullah'ın perdedarhğı ile hacılara su dağıtma âdetleri dışında-) ne varsa hepsi de şu iki ayağımın altındadır, kaldırılmıştır." Sonra şöyle buyurdu: "İyi bilin ki, kamçı ve sopa ile yapılan yani kasıtlı hatâen adam öldürmenin diyeti yüz devedir. Bunlardan kırkının karınlarında yavruları da olmalıdır."
İbn Hibbân (1526) ve İbn el-Kattân buhadisi sahih bulmuştur. Bu hususta İbn Ömer'den, Şafiî (2/263), Ebu Davud (4549), Nesâî (8/42), îbn Mâce (2628), Dârakutnî (s. 333) ve Ahmed b. Hanbel (4583, 4926)'de senedinde zayıf bir râvi olan Ali b. Zeyd b. Cud'an'ın bulunduğu bir hadis rivayet edilmiştir. Bu hadis, şahidleriyle hasen bir hadistir. İbn Kesîr'in naklettiğine göre (4/217) İbn Ebî Hâtim, İbn Ömer'den şu hadisi nakletmiştir: Rasulullah (s.a.v.) fetih günü Mekke'de, devesi Kasvâ üzerinde tavaf etti. Rükünleri elindeki ucu eğri sopasıyla (bastonuyla) selâmlıyordu. Mescid'de devesini çöktürecek bir yer bulamadı. Nihayet İnsanların elleri üzerine indi ve Mesîl vadisine çıkıp devesini çöktürdü. Sonra Rasulullah (s.a.v.), hayvanı üzerinde insanlara hitabetti, Allah'a hamdetti ve O'na lâyık olduğu biçimde senada bulundu, sonra şöyle buyurdu: Ey insanlar! Allah Teâlâ cahiliye kibirlerini ve atalarıyla övünmeyi sizden gidermiştir. İnsanlar iki türlüdür: Biri Allah Teâlâ katında iyi, muttakî ve salih adam; diğeri de Allah Teâlâ katında günahkâr, isyankâr ve kolayca günah işleyen adamdır. Allah azze ve celle şöyle buyuruyor: 'Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık. Birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında, sizin en üstününüz en muttakî olanınızdır. Şubhesiz ki Allah herşeyi bilir, ve her şeyden haberdardır.' Sonra Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Size bu sözü söylüyor ve Allah'tan, kendim için ve sizin için bağışlanma diliyorum."
Senedinde Musa b. Ubeyde er-Rebezî vardır ki, bilhassa Abdullah b. Dinar'dan yaptığı rivayetlerde zayıf olan bir râvidîr. Bu hadisi de ondan rivayet etmiştir. Fakat Ahmed (2/361) ve Ebu Davud'un (5116) Ebu Hurayra'den rivayet ettikleri bu hadise benzer bir şahid hadis vardır ki hadis hasendir.
İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 3/459; İbn Kesîr, Sîre, 4:59; Muslim, 3:1408)

Sonra Peygamber (s.a.v.) Bilâl'e, Kâbe'nin üzerine çıkıp ezan okumasını emretti.

Rasulullah (s.a.v.), Kabe çevresindeki putlar için birlikler gönderdi. Bu putların hepsi kırılarak yok edildi. Lât ve Uzzâ ile bir üçüncüsü olan Menât da bunlardandır.
Peygamber'in (s.a.v.) munadisi Mekke'de şöyle bağırdı:

"Kim, Allah'a ve âhirat gününe inanıyorsa; evinde hiçbir put bırakmasın, hepsini kırsın!"


Peygamber (s.a.v), Ramadan ayının bitimine beş gece kala, Halid b. Velid'i , Uzzâ putunu yıkması için gönderdi. Halid, ashabdan otuz suvari ile birlikte gitti. Putu yıkıp Rasulullah'a (s.a.v.) döndü ve olanları haber verdi. Rasulullah (s.a.v.): "Bir şey gördün mü?" diye sordu.
Halid: "Hayır" dedi.
Rasulullah (s.a.v.): "Sen onu tam olarak yıkamamışsın, dön ve onu yık." buyurdu.
Halid öfkeli öfkeli geri döndü. Kılıcını sıyırdı. Bu sırada karşısına çırılçıplak, kapkara ve saçı başı dağınık bir kocakarı çıktı. Putun hizmetçisi kocakarıya bağırmaya başladı. Halid kılıcını vurup karıyı ikiye böldü. Sonra Rasulullah'a (s.a.v.) dönüp olanları anlattı.
Peygamber (s.a.v.): "Evet, işte o Uzzâ'dır. Artık ülkenizde kendisine tapılmasından edebiyen ümidini kesmiştir." buyurdu. Bu put Nahle'de bulunuyordu. Kurayş ile bütün Kinâne oğullarının putu idi. Onların en büyük putu buydu. Onun bakıcıları Şeybânoğulları idi.
Sonra Peygamber (s.a.v.) Amr b. Âs'ı, Huzeyl kabilesinin putu olan Suvâ'i yıkmaya gönderdi. Amr der ki: Putun yanına vardığımda bakıcısı da oradaydı. Bana: "Ne istiyorsun?" diye sordu.
"Rasûlullah (s.a.v.) bana, bu putu yıkmamı emretti." dedim.
Bakıcı: "Buna gücün yetmez." dedi.
"Niçin?" diye sordum.
"Seni bundan alıkoyar." dedi.
Ona: "Sen hâlâ bâtıl üzerindesin. Yazıklar olsun sana. Bu put işitir veya görür mü hiç?!" dedim ve yanına yaklaşıp putu kırdım. Sonra arkadaşlarıma emrettim, putun hazinesini yıktılar. İçeride hiçbir şey bulamadık. Sonra bakıcıya: "Nasıl, gördün mü?" diye sordum. Bakıcı: "Ben Allah'a teslim oldum." dedi. (İbn Sâd, 2/146)

Sonra Peygamber (s.a.v.) Sâd b. Zeyd el-Eşhelî'yi, Menât üzerine gönderdi. Kudeyd yakınlarında Muşellel'de bulunuyordu. Evs, Hazrec, Gassan ve diğer kabilelerin putu idi. Sâd yirmi suvari ile yola çıktı. Oraya vardıklarında bakıcısı yanındaydı. "Ne istiyorsunuz?" diye sordu.
"Menât'ı yıkmayı" dedim.
Bakıcı: "İşte sen, işte o." dedi.
Sâd puta yönelip üstüne doğru yürüdü. Karşısına çırılçıplak, kapkara, saçı başı dağınık bir kadın çıktı. Feryad edip bağırıyor ve göğsünü dövüyordu.
Bakıcı, kadına: "Menâfi yanına al ve isyankârları parçala." dedi.
Sâd vurdu ve kadını öldürdü. Sonra putun yanına geldi. Arkadaşlarıyla birlikte onu yıkıp parçaladılar. Hazinesinde hiçbir şey bulamadılar.
(İbn Sâd, 2/146-247 ; İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 3/465-466)
 
Üst Ana Sayfa Alt