Günümüz İslam Dünyasının Durumu
Şüphesiz İslam dünyası bugün tarihinde görülmemiş bir nüfusa ulaşmıştır. Müslümanlar, yeryüzünün çeşitli kıtalarında yaklaşık bir milyara varmıştır. Bu da müslümanlar için tarihin en büyük rakamıdır. Fakat hepsi Rasulullah’ın (sa) haber verdiği gibi, selin, üstündeki çer-çöp durumundadırlar: “Kurtların avına çullandığı gibi, milletin size çullanacağı günlerden korkulur.” Dediler ki: “Ya Rasulullah ! O gün bizler azınlık olacağımız için mi ?” Buyurdu ki: “Bilakis çok olacaksınız, fakat, selin önüne kattığı çöpler gibi.”
İslam tarihinde bugünkü gibi düşmanların ümmetin üzerine üşüştüğü gibi bir dönem olmamıştır: Kesiliyor, öldürülüyorlar. Düşmanları içten ve dıştan saldırıyor. Yüce Allah’ın indirdiği dışında şeylerle hükmediyor. Bunların hepsi, adım adım, yeni kurulan gayrimüslim devletlerle de ümmetin vatanını küçültüyorlar. Önce müslümanların birliğini parçalıyor, sonra da devletçiklere ayırıyorlar.
Dünyanın en büyük servetlerini barındırdığı halde, fakirlik, cehalet, hastalık İslam dünyasının her yanına salgın bir hastalık gibi yayılmıştır. Ayrıca İslam dünyası maden, ziraat ve insan gücü yönünden, bütün dünya devletlerinin hepsinden daha geniş olanaklara sahiptir. Buna rağmen müslümanlar ellerindeki imkanları kullanmakta yetersiz kalmışlardır.
Allah bu ümmete yeryüzü egemenliği vadetmişti:
“Allah içinizden iman edip, salih amel işleyenlere, onlardan öncekileri halef kıldığı gibi, onları da yeryüzüne halef kılacağına, onlar için beğendiği dini temelli yerleştireceğine, korkularını güvene çevireceğine dair söz vermiştir. Çünkü onlar Bana kulluk eder, hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar.” (24/Nur, 55)
Allah, bu ümmete olan sözünden mi döndü ? Haşa O verdiği sözden geri dönmez.
Değişen, bu ümmetin Rabbi ve Kitabıyla olan durumudur. Yüce Allah, onlara yeryüzü egemenliği için belirli şartlar koşmuştu: “Bana kulluk eder, hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar.” Bugün bu şartlar nerede ? Bugün, Rabblerinin emrine uymak ve O’nun hükümleri ile hükmetmekte hangi noktada müslümanlar ?
Kur’an-ı Kerim’den tamamen yüz çevirdiler ! Onlara egemen olan kanunlar, eğitim programları, ahlak, düşünce ve davranışları Kur’an-ı Kerim’den kaynaklanmıyor.
Artık bunları batısıyla doğusuyla Avrupa’dan alıyorlar. Hal böyleyken nasıl Allah’tan yardım istiyorlar. Kitaptan yüz çevirmişler, yine de buna rağmen yeryüzü egemenliğini istiyorlar !?
Allah, İbrahim’i (as) ağır bir sınava tabi tutmuş. O da bunu başarmıştı. Yüce Allah da başarısına karşılık ona; “Seni inananlara imam edeceğim” demişti. O da yaratılıştan gelen yapısı gereği, bu sözün kendisinden sonra gelen nesli için de geçerli olmasını dilemiş ve “Zürriyetimden de” demişti. O ikram ve sevgi anında Allah (c.c) ne cevap verdi acaba ?
“Zalimler benim ahdime erişemez.” (2/Bakara, 124)
Bu Allah’ın değişmeyen kanunudur. Yüce Allah bir topluluğu, mü’min oldukları için yeryüzüne egemen kılmaz. Gerçek iman şartını kaybettiler mi mü’min bir atanın çocukları olması onlara bir fayda vermez.
Kur’an-ı Kerim bize İsrailoğullarının kıssasını uzun uzun açıklıyor ki, onların düştüğü yanlışlıklara düşmeyelim.
“İsrailoğullarına sor onlara apaçık nice ayetler verdik, Allah’ın nimetini, kendisine geldikten sonra kim değiştirirse, bilsin ki, Allah’ın cezası şüphesiz şiddetlidir.” (2/Bakara, 211)
İslam ümmeti bugün, Allah’ın uyardığı bir noktada bulunuyor. Dünya varlıkları için kitaplarını terkediyorlar da boş şeylerle avunup, affedileceklerini düşünüyorlar.
İslam Ümmetinin Geleceği
Müslüman toplumlar hep birlikte Allah’a dönüp, Kur’an-ı Kerim’e uymadıkça ümmet bu halinden kurtulamaz.
İslam dünyası ıslah gerekçesiyle Batının izinden gitmeyi denedi, gelinen nokta yanlış üstüne yanlış yapılmasının sonucuydu. Sömürü hala devam ediyor, öldürmeler, sürgünler sürüyor. Müslümanların birliği gün geçtikçe parçalanıyor, yaşadıkları coğrafya emperyalizmin deneme tahtası oluyor.
Bu noktaya geliş, müslümanların, Allah’ın emrine karşı gelip, Kitabı’ndan uzaklaşmalarının bir sonucudur. Yüce Allah ve Rasulü, Allah’ın emirlerine uymadıkça düzelip yardım görmelerinin mümkün olmadığını haber vermiştir !
“Eğer Allah’(ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.” (47/Muhammed, 7)
“Eğer ondan yüz çevirirseniz, sizi ortadan kaldırır, sizin gibi olmayan bir milleti yerinize getirir.” (47/Muhammed, 38)
Artık ümmetin bu gerçeği öğrenip gerekeni yapma zamanı geldi ve geçmektedir.
Artık elindeki Allah’ın Kitabı ve peygamberin sünnetinden elde edeceklerinin cahiliyye programlarından kazanacağından çok daha iyi olduğunu kavraması gereken vakti geldi müslümanların:
“Cahiliyye hükmünü mü istiyorlar ? Düşünen bir topluluk için Allah’tan daha iyi hüküm veren kimdir ?” (5/Maide, 50)
Allah’ın bu ümmeti kendi içinde üstün niteliği ve insanlığın yönetimi için göndermiş olduğunu, zillet içinde yaşaması için göndermediğini kavramalıdır.
“Böylece sizi insanlara şahit ve örnek olmanız için tam ortada bulunan bir ümmet kıldık.” (2/Bakara, 143)
Bilmelidir ki, ihmali sebebiyle ilmi ve maddi gücünü kaybedip, bu alanda Avrupa’dan yararlanması onun için gerekliyse, bu, dininden soyutlanması, Avrupa’nın bütün kanunlarını, ahlakını, düşünce ve tavırlarını alması anlamına gelmez. Bunlar Allah’ın kaçınmamızı istediği şeylerdir, düşmaların böyle bir çalışmaya gireceğini de hatırlatmıştır:
“Kitab ehlinden birtakımı sizi saptırmak isterler.” (3/Al-i İmran, 69)
“Sizin de kendileri gibi inkar etmenizi istediler ki, onlarla bir olasınız.” (4/Nisa, 89)
Bir zamanlar Avrupa, müslümanlardan ilim, kültür almak için gelmiş, aldığı bu bilgilerin üzerine bugünkü kalkınmasını kurmuştur. Ama hak olduğu halde İslam’a yanaşmamıştır. Müslümanların da böyle yapması gerekmez mi ? Avdupa’nın ilmi ve sanatını alıp, batıl olan düşünce ve nizamlarını kendilerine bırakmalıdırlar.
Müslümanlar ne zaman bu yapıda olurlarsa ancak o zaman düzelebilirler. İlmi nerede bulurlarsa bulsunlar alacaklar fakat dinlerinden kopmayacak, Allah’ın emrine uyacaklar. O zaman, yeryüzünde büyük değişiklikler onların eliyle olacaktır.
“Bir millet kendini değiştirmedikçe, Allah onların durumunu değiştirmez.” (13/Ra’d, 11)
Müslümanlar kendilerini düzeltir, Allah’ın Kitabı’ndan yüz çevirmeyi bırakır, Kur’an-ı Kerim’e yönelirlerse, bütün iyilikleri Allah onlara doğru çevirecek ve onlar yeryüzünün en zengin ümmeti olacaklardır:
“Eğer kasabaların halkı inanmış ve Bize karşı gelmekten sakınmış olsalardı, onlara göğün ve yerin bolluklarını verdik.” (7/A’raf, 96)
Dünyanın en kuvvetli ümmeti olurlardı. Çünkü mü’minleri kazandıracak kuvvet, zenginlikle olur.
Müslümanlar bu şekilde barışın sembolü olurlar. Çünkü bugün dünya –Doğu veya Batı her iki kampıyla bizi ele geçirmeye çalışıyor, varlığımızı ele geçirip bizi köleleştiriyorlar. Fakat o zaman, varlığımızın ve kendimizin sahibi biz olur, sürtüşmeyi önleyen güç oluruz.
(Muhammed Kutub, İslam İnancı, s.403-407; Çeviri: Nureddin Yıldız, Risale Y.)
Şüphesiz İslam dünyası bugün tarihinde görülmemiş bir nüfusa ulaşmıştır. Müslümanlar, yeryüzünün çeşitli kıtalarında yaklaşık bir milyara varmıştır. Bu da müslümanlar için tarihin en büyük rakamıdır. Fakat hepsi Rasulullah’ın (sa) haber verdiği gibi, selin, üstündeki çer-çöp durumundadırlar: “Kurtların avına çullandığı gibi, milletin size çullanacağı günlerden korkulur.” Dediler ki: “Ya Rasulullah ! O gün bizler azınlık olacağımız için mi ?” Buyurdu ki: “Bilakis çok olacaksınız, fakat, selin önüne kattığı çöpler gibi.”
İslam tarihinde bugünkü gibi düşmanların ümmetin üzerine üşüştüğü gibi bir dönem olmamıştır: Kesiliyor, öldürülüyorlar. Düşmanları içten ve dıştan saldırıyor. Yüce Allah’ın indirdiği dışında şeylerle hükmediyor. Bunların hepsi, adım adım, yeni kurulan gayrimüslim devletlerle de ümmetin vatanını küçültüyorlar. Önce müslümanların birliğini parçalıyor, sonra da devletçiklere ayırıyorlar.
Dünyanın en büyük servetlerini barındırdığı halde, fakirlik, cehalet, hastalık İslam dünyasının her yanına salgın bir hastalık gibi yayılmıştır. Ayrıca İslam dünyası maden, ziraat ve insan gücü yönünden, bütün dünya devletlerinin hepsinden daha geniş olanaklara sahiptir. Buna rağmen müslümanlar ellerindeki imkanları kullanmakta yetersiz kalmışlardır.
Allah bu ümmete yeryüzü egemenliği vadetmişti:
“Allah içinizden iman edip, salih amel işleyenlere, onlardan öncekileri halef kıldığı gibi, onları da yeryüzüne halef kılacağına, onlar için beğendiği dini temelli yerleştireceğine, korkularını güvene çevireceğine dair söz vermiştir. Çünkü onlar Bana kulluk eder, hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar.” (24/Nur, 55)
Allah, bu ümmete olan sözünden mi döndü ? Haşa O verdiği sözden geri dönmez.
Değişen, bu ümmetin Rabbi ve Kitabıyla olan durumudur. Yüce Allah, onlara yeryüzü egemenliği için belirli şartlar koşmuştu: “Bana kulluk eder, hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar.” Bugün bu şartlar nerede ? Bugün, Rabblerinin emrine uymak ve O’nun hükümleri ile hükmetmekte hangi noktada müslümanlar ?
Kur’an-ı Kerim’den tamamen yüz çevirdiler ! Onlara egemen olan kanunlar, eğitim programları, ahlak, düşünce ve davranışları Kur’an-ı Kerim’den kaynaklanmıyor.
Artık bunları batısıyla doğusuyla Avrupa’dan alıyorlar. Hal böyleyken nasıl Allah’tan yardım istiyorlar. Kitaptan yüz çevirmişler, yine de buna rağmen yeryüzü egemenliğini istiyorlar !?
Allah, İbrahim’i (as) ağır bir sınava tabi tutmuş. O da bunu başarmıştı. Yüce Allah da başarısına karşılık ona; “Seni inananlara imam edeceğim” demişti. O da yaratılıştan gelen yapısı gereği, bu sözün kendisinden sonra gelen nesli için de geçerli olmasını dilemiş ve “Zürriyetimden de” demişti. O ikram ve sevgi anında Allah (c.c) ne cevap verdi acaba ?
“Zalimler benim ahdime erişemez.” (2/Bakara, 124)
Bu Allah’ın değişmeyen kanunudur. Yüce Allah bir topluluğu, mü’min oldukları için yeryüzüne egemen kılmaz. Gerçek iman şartını kaybettiler mi mü’min bir atanın çocukları olması onlara bir fayda vermez.
Kur’an-ı Kerim bize İsrailoğullarının kıssasını uzun uzun açıklıyor ki, onların düştüğü yanlışlıklara düşmeyelim.
“İsrailoğullarına sor onlara apaçık nice ayetler verdik, Allah’ın nimetini, kendisine geldikten sonra kim değiştirirse, bilsin ki, Allah’ın cezası şüphesiz şiddetlidir.” (2/Bakara, 211)
İslam ümmeti bugün, Allah’ın uyardığı bir noktada bulunuyor. Dünya varlıkları için kitaplarını terkediyorlar da boş şeylerle avunup, affedileceklerini düşünüyorlar.
İslam Ümmetinin Geleceği
Müslüman toplumlar hep birlikte Allah’a dönüp, Kur’an-ı Kerim’e uymadıkça ümmet bu halinden kurtulamaz.
İslam dünyası ıslah gerekçesiyle Batının izinden gitmeyi denedi, gelinen nokta yanlış üstüne yanlış yapılmasının sonucuydu. Sömürü hala devam ediyor, öldürmeler, sürgünler sürüyor. Müslümanların birliği gün geçtikçe parçalanıyor, yaşadıkları coğrafya emperyalizmin deneme tahtası oluyor.
Bu noktaya geliş, müslümanların, Allah’ın emrine karşı gelip, Kitabı’ndan uzaklaşmalarının bir sonucudur. Yüce Allah ve Rasulü, Allah’ın emirlerine uymadıkça düzelip yardım görmelerinin mümkün olmadığını haber vermiştir !
“Eğer Allah’(ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.” (47/Muhammed, 7)
“Eğer ondan yüz çevirirseniz, sizi ortadan kaldırır, sizin gibi olmayan bir milleti yerinize getirir.” (47/Muhammed, 38)
Artık ümmetin bu gerçeği öğrenip gerekeni yapma zamanı geldi ve geçmektedir.
Artık elindeki Allah’ın Kitabı ve peygamberin sünnetinden elde edeceklerinin cahiliyye programlarından kazanacağından çok daha iyi olduğunu kavraması gereken vakti geldi müslümanların:
“Cahiliyye hükmünü mü istiyorlar ? Düşünen bir topluluk için Allah’tan daha iyi hüküm veren kimdir ?” (5/Maide, 50)
Allah’ın bu ümmeti kendi içinde üstün niteliği ve insanlığın yönetimi için göndermiş olduğunu, zillet içinde yaşaması için göndermediğini kavramalıdır.
“Böylece sizi insanlara şahit ve örnek olmanız için tam ortada bulunan bir ümmet kıldık.” (2/Bakara, 143)
Bilmelidir ki, ihmali sebebiyle ilmi ve maddi gücünü kaybedip, bu alanda Avrupa’dan yararlanması onun için gerekliyse, bu, dininden soyutlanması, Avrupa’nın bütün kanunlarını, ahlakını, düşünce ve tavırlarını alması anlamına gelmez. Bunlar Allah’ın kaçınmamızı istediği şeylerdir, düşmaların böyle bir çalışmaya gireceğini de hatırlatmıştır:
“Kitab ehlinden birtakımı sizi saptırmak isterler.” (3/Al-i İmran, 69)
“Sizin de kendileri gibi inkar etmenizi istediler ki, onlarla bir olasınız.” (4/Nisa, 89)
Bir zamanlar Avrupa, müslümanlardan ilim, kültür almak için gelmiş, aldığı bu bilgilerin üzerine bugünkü kalkınmasını kurmuştur. Ama hak olduğu halde İslam’a yanaşmamıştır. Müslümanların da böyle yapması gerekmez mi ? Avdupa’nın ilmi ve sanatını alıp, batıl olan düşünce ve nizamlarını kendilerine bırakmalıdırlar.
Müslümanlar ne zaman bu yapıda olurlarsa ancak o zaman düzelebilirler. İlmi nerede bulurlarsa bulsunlar alacaklar fakat dinlerinden kopmayacak, Allah’ın emrine uyacaklar. O zaman, yeryüzünde büyük değişiklikler onların eliyle olacaktır.
“Bir millet kendini değiştirmedikçe, Allah onların durumunu değiştirmez.” (13/Ra’d, 11)
Müslümanlar kendilerini düzeltir, Allah’ın Kitabı’ndan yüz çevirmeyi bırakır, Kur’an-ı Kerim’e yönelirlerse, bütün iyilikleri Allah onlara doğru çevirecek ve onlar yeryüzünün en zengin ümmeti olacaklardır:
“Eğer kasabaların halkı inanmış ve Bize karşı gelmekten sakınmış olsalardı, onlara göğün ve yerin bolluklarını verdik.” (7/A’raf, 96)
Dünyanın en kuvvetli ümmeti olurlardı. Çünkü mü’minleri kazandıracak kuvvet, zenginlikle olur.
Müslümanlar bu şekilde barışın sembolü olurlar. Çünkü bugün dünya –Doğu veya Batı her iki kampıyla bizi ele geçirmeye çalışıyor, varlığımızı ele geçirip bizi köleleştiriyorlar. Fakat o zaman, varlığımızın ve kendimizin sahibi biz olur, sürtüşmeyi önleyen güç oluruz.
(Muhammed Kutub, İslam İnancı, s.403-407; Çeviri: Nureddin Yıldız, Risale Y.)