Allah Resûlü kabirlerin fitnesinden insanları muhafaza etmek için o kadar büyük bir çaba göstermesine rağmen ne oldu da bugün İslam ümmetinin içerisinde sabahtan akşama kadar minarelerde “Şehadet ederim ki Muhammed Allah’ın elçisidir” diyen insanlar niçin Muhammed’in bu elçiliğini göz ardı ediyorlar? İslam topraklarının dört bir yanında türbeler var ve insanlar bu türbelere gidip şifa umuyorlar. Bu türbelerin etrafında tavaf ediyorlar ve oralara kurban kesiyorlar. Peygamberim kaldırdığı bu şirk İslam ümmetinin arasına tekrardan nasıl ve ne şekilde girdi?
İslam topraklarında yapılan ilk resmi türbe Muhammed Muntasır adındaki bir Abbasi halifesinin türbesidir. Hicri iki yüzlü yılların sonunda yaşamış olan bir Abbasi halifesi. İlk defa bu halife için Allah Resûlünün yasaklamış olduğu şekilde bir türbe sonra da o türbenin üzerine kubbe yapıyorlar. Peki bu kimin emri ve isteği üzerine yapılıyor? Hristiyanlıktan gelme Rum olan annesinin isteği üzerine yapılıyor. İlk defa putperestlikten gelmiş olan Rum bir kadın tekrardan İslam’da putperestliği ihya ediyor. Bilinen ikinci kabir ise Ali’ye (ra) aittir. O da Şia devletlerinden biri olan Hamdaniler tarafından inşa edilmiştir. Ali (ra) için bir türbe inşa ettiler ve kendileri için bir tavaf yeri haline getirdiler.
Demek ki bu türbecilik bize Roma’dan gelme Rum bir Hristiyandan bize geçmiş. İkinci olarak Mecusilerden bize geçmiş. Yani Ömer (ra) döneminde zorla Müslüman olup bunu hiçbir şekilde kendilerine yediremeyen bundan ötürü Müslüman olamayan ve bütün çirkinlikleri İslam’a sokan Rafizi Şia tayfası ile bulaşmış. Antik Yunan’da filozofların talebeleri herhangi bir konuda sıkıştıkları zaman hocalarının kabirlerine gider ve onlardan yardım isterlerdi. Felsefe kitapları Abbasiler döneminde Arapçaya çevrilince insanlar ölen birinin ruhunun insanlara fayda sağlayabileceğini ve insanlara bilgi akşının devam ettirebileceğini sandılar. Ve kabirlerin başına çöküşüp onlardan ilim istemeye başladılar.
Ve son olarak bu bize yeryüzündeki bütün şeri ve şirki kendinde toplayan tasavvuf bu işi meşrulaştırdı. Ve İslam topraklarının dört bir yanında bu kabirlerin çoğalmasını sağladı. Hatta günümüzde bu öyle bir hal aldı ki bir yerde türbe yapmak için orada salih bir insanın yatmasına da gerek yok. Peygamberimiz bizden öncekiler için ne demişti: “Bunların içinde salih biri öldüğünde onun kabrinin üzerine bir mescit inşa eder ve bu resimleri yaparladı.” Artık bu iş şirketleşti ve para kaynağına dönüştü. Yani bir yere türbe yaptığınız zaman bir yanına mescit diğer yanına çarşı da yapıyorsunuz. Oraya bir kasa koyuyorsunuz. Gelen insanlar oraya para atıyorlar. Ve oranın bereketli olduğuna inanıyorlar.
İslam topraklarında yapılan ilk resmi türbe Muhammed Muntasır adındaki bir Abbasi halifesinin türbesidir. Hicri iki yüzlü yılların sonunda yaşamış olan bir Abbasi halifesi. İlk defa bu halife için Allah Resûlünün yasaklamış olduğu şekilde bir türbe sonra da o türbenin üzerine kubbe yapıyorlar. Peki bu kimin emri ve isteği üzerine yapılıyor? Hristiyanlıktan gelme Rum olan annesinin isteği üzerine yapılıyor. İlk defa putperestlikten gelmiş olan Rum bir kadın tekrardan İslam’da putperestliği ihya ediyor. Bilinen ikinci kabir ise Ali’ye (ra) aittir. O da Şia devletlerinden biri olan Hamdaniler tarafından inşa edilmiştir. Ali (ra) için bir türbe inşa ettiler ve kendileri için bir tavaf yeri haline getirdiler.
Demek ki bu türbecilik bize Roma’dan gelme Rum bir Hristiyandan bize geçmiş. İkinci olarak Mecusilerden bize geçmiş. Yani Ömer (ra) döneminde zorla Müslüman olup bunu hiçbir şekilde kendilerine yediremeyen bundan ötürü Müslüman olamayan ve bütün çirkinlikleri İslam’a sokan Rafizi Şia tayfası ile bulaşmış. Antik Yunan’da filozofların talebeleri herhangi bir konuda sıkıştıkları zaman hocalarının kabirlerine gider ve onlardan yardım isterlerdi. Felsefe kitapları Abbasiler döneminde Arapçaya çevrilince insanlar ölen birinin ruhunun insanlara fayda sağlayabileceğini ve insanlara bilgi akşının devam ettirebileceğini sandılar. Ve kabirlerin başına çöküşüp onlardan ilim istemeye başladılar.
Ve son olarak bu bize yeryüzündeki bütün şeri ve şirki kendinde toplayan tasavvuf bu işi meşrulaştırdı. Ve İslam topraklarının dört bir yanında bu kabirlerin çoğalmasını sağladı. Hatta günümüzde bu öyle bir hal aldı ki bir yerde türbe yapmak için orada salih bir insanın yatmasına da gerek yok. Peygamberimiz bizden öncekiler için ne demişti: “Bunların içinde salih biri öldüğünde onun kabrinin üzerine bir mescit inşa eder ve bu resimleri yaparladı.” Artık bu iş şirketleşti ve para kaynağına dönüştü. Yani bir yere türbe yaptığınız zaman bir yanına mescit diğer yanına çarşı da yapıyorsunuz. Oraya bir kasa koyuyorsunuz. Gelen insanlar oraya para atıyorlar. Ve oranın bereketli olduğuna inanıyorlar.