Filmlerin insanın konuşması, yaşam tarzı, davranışları, belki oturup kalkması, giyim kuşamı, fikirleri ve ideolojileri hakkında çok ciddi etkilerinin olduğunu biliyoruz.
Zamanında Mustafa Akkad bunu farkedip Çağrı filmini çıkardı ve film dünyanın gündemine oturdu.
Daha sonra İran da filmlerin önemini farketti ve kendi şii fikirlerini yansıtan filmler yapmaya başladılar. Kısa zamanda bu alana yerleştiler ve ciddi başarı elde ettiler.
Burada geçen gün teknolojinin zararları üzerinde konuşmuştuk.
Kendi kanaatim en ehven olanı ekrana bağımlı olmaktan kurtulmak ve hayatın içinde hayatı yaşamaktır, bugün eski dönemlere duyulan özlem de ondan kaynaklıdır çünkü modern şehrin ve modernist yaşamın pası insanlara bulaşmamıştı; ancak ekran bağımlılığından kurtuluş, toplum ve insanlık genelinde başarılana kadar -ki şuan çok uzağız- bizim de bu sektörde yerimizi almamız gerekiyor.
En azından ehven-i şerlik bir durum oluşturabilelim. Ve dünya bu bağımlılıktan kurtulana kadar en azından ilk aşamada İslami yapımlar izlesin diye.
Türkiyede bazı tarih dizileri çekildi, bu adamların Allah Rasulünün sav filmini çekmeye parası mı kalmadı ki orada tıkandılar. Hatta o tarih dizilerinin bir kısmına da modernist zihniyetler yerleşmeye başladı
Eskiden biraz kuruluş Osmana bakmıştım, diriliş dizisinin hatırına.
Orada gerek günümüz demokratik mücadelelerin ve parti ittifaklarının, gerek kemalizmin ve muhafazakarlığın, gerek feminizmin işlendiğini görmek kolaylıkla mümkündür. Resmen 21.yüzyılın kirlenmiş kafası ile 1300 lü yıllar anlatılmış ve zerre kadar orta çağ dizisi tadı vermiyor.
Bunun yanı sıra bugün sahabe filmleri de yok, İslâm kahramanlarının filmleri de birkaç istisna dışında görülmüyor.
Onların da ciddi bir kısmı kurguya boğulup gerçeklerden saptırılarak yazılıyor, tarihteki isimler alınmış sonra oturup onların hayatıyla alakasız bir hikaye yazılmış ve oynatılıyor. Selahaddin dizisi bunun en açık misallerindendir. Peki bu senaryolar tarihi şahıslara iftira değil midir?
Bu hususta belki Fatih dizisi diğerlerine nisbeten daha gerçeğe uygundur.
Şimdi asıl mesele şu ki bugün İslâmi filmler hususunda çok ciddi bir kıtlık var. Ve ülke zengin cemaatlerle dolu olduğu halde genelde elini taşın altına koyup şu sektöre yatırım yapalım İslâmı insanlara izletelim denilmiyor. -Ek olarak yalnız diziye değil çok ciddi bir oranda filmlere ihtiyacımız var çünkü dizi insanı daha çok ekrana bağlıyor ve bölümler, dakikalar uzadıkça boş konulara yer veriliyor-
Bu sektör için Müslüman yatırımcıların bir şeyler yapması lazım diye düşünüyorum. İslâma hizmet sadece camii dikmek değildir. (ki onlar da diyanete gidiyor zaten.)
Örneğin kurucusunun yahudi olduğu Mattel şirketi Barbie yi üretti ve bunu çocuklara oynattı, iyice beyinlere yerleşti. Daha sonra ise bunun barbie filmini yaptılar. Filmde baştan sona feminizmin işlendiği söyleniyor. Yani burada insanlara dini sohbet verilip birkaç bin kişiye hitab edilirken öbür tarafta yahudi, bütün dünyadaki kız çocuklarına aile düzenine bir tehdit olan, aileyi yıkan feminist yaşamı izletiyor ve özendiriyor.
Keza batının döktüğü kanları, örtbas etmek için öne sürülen süper kahraman filmleri yerine, bizim İslâm tarihimizdeki gerçek kahramanların, başta Allah Rasulü sav ve sahabelerin filmleri yapılabilir.
Tabi eğer cesaret edilebilirse, son yüz-iki yüzyıldaki kahramanlar da anlatılabilir. Cesaret edilir mi Allahualem zira onların birçoğuna terörist damgası vuruldu.
Belki en azından Şeyh Şamil gibi adamlar anlatılabilir. Yakın dönem kahramanları bilinmeli ki büyük hikayeler ve zaferler sadece orta çağa mahsus değildir anlaşılsın diye.
Ve son olarak modern dönemde İslâmi yaşantıyı işleyen filmler de olmalı ki bugünkü insanlara da ilham ve fikir olsun.
Zamanında Mustafa Akkad bunu farkedip Çağrı filmini çıkardı ve film dünyanın gündemine oturdu.
Daha sonra İran da filmlerin önemini farketti ve kendi şii fikirlerini yansıtan filmler yapmaya başladılar. Kısa zamanda bu alana yerleştiler ve ciddi başarı elde ettiler.
Burada geçen gün teknolojinin zararları üzerinde konuşmuştuk.
Kendi kanaatim en ehven olanı ekrana bağımlı olmaktan kurtulmak ve hayatın içinde hayatı yaşamaktır, bugün eski dönemlere duyulan özlem de ondan kaynaklıdır çünkü modern şehrin ve modernist yaşamın pası insanlara bulaşmamıştı; ancak ekran bağımlılığından kurtuluş, toplum ve insanlık genelinde başarılana kadar -ki şuan çok uzağız- bizim de bu sektörde yerimizi almamız gerekiyor.
En azından ehven-i şerlik bir durum oluşturabilelim. Ve dünya bu bağımlılıktan kurtulana kadar en azından ilk aşamada İslami yapımlar izlesin diye.
Türkiyede bazı tarih dizileri çekildi, bu adamların Allah Rasulünün sav filmini çekmeye parası mı kalmadı ki orada tıkandılar. Hatta o tarih dizilerinin bir kısmına da modernist zihniyetler yerleşmeye başladı
Eskiden biraz kuruluş Osmana bakmıştım, diriliş dizisinin hatırına.
Orada gerek günümüz demokratik mücadelelerin ve parti ittifaklarının, gerek kemalizmin ve muhafazakarlığın, gerek feminizmin işlendiğini görmek kolaylıkla mümkündür. Resmen 21.yüzyılın kirlenmiş kafası ile 1300 lü yıllar anlatılmış ve zerre kadar orta çağ dizisi tadı vermiyor.
Bunun yanı sıra bugün sahabe filmleri de yok, İslâm kahramanlarının filmleri de birkaç istisna dışında görülmüyor.
Onların da ciddi bir kısmı kurguya boğulup gerçeklerden saptırılarak yazılıyor, tarihteki isimler alınmış sonra oturup onların hayatıyla alakasız bir hikaye yazılmış ve oynatılıyor. Selahaddin dizisi bunun en açık misallerindendir. Peki bu senaryolar tarihi şahıslara iftira değil midir?
Bu hususta belki Fatih dizisi diğerlerine nisbeten daha gerçeğe uygundur.
Şimdi asıl mesele şu ki bugün İslâmi filmler hususunda çok ciddi bir kıtlık var. Ve ülke zengin cemaatlerle dolu olduğu halde genelde elini taşın altına koyup şu sektöre yatırım yapalım İslâmı insanlara izletelim denilmiyor. -Ek olarak yalnız diziye değil çok ciddi bir oranda filmlere ihtiyacımız var çünkü dizi insanı daha çok ekrana bağlıyor ve bölümler, dakikalar uzadıkça boş konulara yer veriliyor-
Bu sektör için Müslüman yatırımcıların bir şeyler yapması lazım diye düşünüyorum. İslâma hizmet sadece camii dikmek değildir. (ki onlar da diyanete gidiyor zaten.)
Örneğin kurucusunun yahudi olduğu Mattel şirketi Barbie yi üretti ve bunu çocuklara oynattı, iyice beyinlere yerleşti. Daha sonra ise bunun barbie filmini yaptılar. Filmde baştan sona feminizmin işlendiği söyleniyor. Yani burada insanlara dini sohbet verilip birkaç bin kişiye hitab edilirken öbür tarafta yahudi, bütün dünyadaki kız çocuklarına aile düzenine bir tehdit olan, aileyi yıkan feminist yaşamı izletiyor ve özendiriyor.
Keza batının döktüğü kanları, örtbas etmek için öne sürülen süper kahraman filmleri yerine, bizim İslâm tarihimizdeki gerçek kahramanların, başta Allah Rasulü sav ve sahabelerin filmleri yapılabilir.
Tabi eğer cesaret edilebilirse, son yüz-iki yüzyıldaki kahramanlar da anlatılabilir. Cesaret edilir mi Allahualem zira onların birçoğuna terörist damgası vuruldu.
Belki en azından Şeyh Şamil gibi adamlar anlatılabilir. Yakın dönem kahramanları bilinmeli ki büyük hikayeler ve zaferler sadece orta çağa mahsus değildir anlaşılsın diye.
Ve son olarak modern dönemde İslâmi yaşantıyı işleyen filmler de olmalı ki bugünkü insanlara da ilham ve fikir olsun.