Çevrimdışı
İSRAİL TÜRKİYE'DEN NEDEN ÖZÜR DİLEMEZ?
"Bütün dünyanın kendilerinden nefret ettiği, kendi dışındakileri 'Hayvan' olarak gören, işgalci, katil Yahudi çetesinin, Peygamber katillerinin bulunduğu bölgeye hiç bir koruma olmadan, yüzlerce insanla dolu bir gemiyi göndermek nasıl bir ahmaklıktır?" sorusunu sormak gerekir önce.
Sonra da "ABD Irak'taki Müslümanlardan özür dilese ne olur? NATO Afganistan'daki Müslümanlardan özür dilese ne olur?" diye sorulmalıdır.
Sanki "İsrail'in özür dilemesi" bir zafermiş gibi lanse etmek ikinci bir ahmaklık, 2 yıldır "Benden özür dileyin, dilemezseniz yalvarmaya devam ederim" diye ağlamak ta üçüncü bir ahmaklıktır. Dördüncü bir ahmaklık ta, gücü yetmediği halde "Özür dilemezseniz şunları şunları yaparız" diyerek "İsrail'e yaptırım" adı altında kıytırık, komik bikaç karar alarak kendini aldatmaktır. Beşincisi ise, her seferinde utanmadan "Tatbikatları iptal etme kararı aldık" maddesini yaptırım diye yutturmaya ve halkı aldatmaya çalışmaktır. Utanmadan tatbikatlara da devam etseydiniz (ki bu da yalan, iptal edilen hiç bişey yok)...
İsrail Türkiye'den özür dilese ne olur? Özür diler mi? Dileyemez. Neden? Çünkü dilemesine gerek yok. Nasıl mı? Bakın anlatalım:
Mavi Marmara olayı (ve bu tür organizasyonlar), kurşunla açılan yaraları ekmek-suyla kapatma işidir.
Türkiye hem gayri meşru Yahudi çetesiyle askeri, ekonomik, politik veya ticari anlaşmalara devam ediyor, İsrail'li pilotları eğitiyor, İsrail'e milyon dolarlar ödeyip insansız uçak, tank alışverişi yapıyor, Filistin'li Müslümanların kanlarının akıtılmasına yardım ediyor, sonra da Gazze'ye gönder(eme)diği ekmek-suyla horozlanıyor.
Bu yapılırken de üzerine basa-basa "İnsani yardım" yaygarası koparılıyor. Neden İslâmi değil de, insani? O halde Kızılhaç örgütüyle İHH'nın yaptığı iş arasında hiçbir fark yoktur, çünkü o da insani yardım yapıyor.
İSRAİL TÜRKİYE'DEN NEDEN ÖZÜR DİLE(YE)MEZ?
Mavi Marmara organizasyonu kasıtlı olarak 2010'daki "Evet-Hayır" referandumundan önce, hükûmetin demokrasiyi ihraç etmek için kullandığı İHH kuruluşu ile ortak olarak düzenlendi (tezgâhlandı). Aralarında bazı kâfir tiyatrocular bulunsa da (İngiliz milletvekilleri gibi), samimi Müslümanlar korumasız olarak cani Yahudilere kurban edildi.
Gemiye saldırı yapılacağı, önceden biliniyordu, hatta Bülent Arınç "Bu kadarını belki tahmin etmiyorduk. İsrail'in en azından kendi karasularına girdiği zaman gemiyi durdurmak için bir eylem yapabileceğini düşünmüştük. Zaten kendisi de bir kaç gün öncesinde ihtar etmeye başlamıştı" demişti. Bu yüzden, gemi yola çıkmadan şeytanca bir plan yapıldı.
Geminin bandırası Türkiye'den alınıp "Komor adaları" ismindeki adı sanı duyulmamış küçük bir ülkeye verildi. Böylece gemiye saldırı olduğunda bu saldırı kağıt üzerinde, Türkiye'ye değil, Komor Adaları'na yapılmış olacaktı. Öyle de oldu.
Çünkü, gemi Türkiye bandırasıyla hareket etseydi "Uluslararası Kanunlar" dedikleri paçavra anayasasına göre, saldırı kağıt üzerinde Türkiye'ye yapılmış sayılacaktı. Türkiye de NATO ülkesi olduğuna göre, tarafsız sularda saldırıya uğradığından İsrail'e savaş ilan etme hakkı doğacak ve NATO'nun, İsrail'e karsı Türkiye'ye yardım etmesi gerekecekti. Zira bu tür bir saldırı "Uluslarlarası Hukuk" palavrasına göre bile bir savaş gerekçesidir. NATO'nun İsrail'e karşı Türkiye'ye yardım etmesi ise saçmalık olurdu tabi.
İşte Mavi Marmara gemisine yapılan saldırı aslında Türkiye'ye değil, Komor Adaları'na yapılmıştır. Dolayısıyla, İsrail resmen Türkiye'den değil, Komor Adaları'ndan özür dileyebilir.
Bu iğrenç, şeytani hesap ve tezgâhlardan sonra olan, katledilen (inşaAllah şehid olan) 9 Müslümana olmuştur.
Bu hezimeti "Mavi Marmara Zaferi" olarak kutlayan hükûmet ve yalakaları (Bülent Yıldırım gibi) ise kâfir batının politikalarına göre İsrail'e tiyatrodan kabadayılanmaya ve Gazze'yi gündeme getirmeye devam ediyorlar. Son günlerde yine "Filistin" naraları atmalarının sebebi, Suriye açığını Filistin'le kapatmak, kamuoyunu yatıştırmak istemeleridir. Çünkü ne Türkiye ne de sinsi İran tağutları Esad rejiminin düşmesini istemiyorlar...
Gerek devlet olsun, gerek parti/pırtı olsun, gerekse yönetici olsun tağutlar, işbirlikçileri, hainler ve münafıklar bu planlarla, tezgâhlarla düzenlerini devam ettiremezler. Sadece Allah'ın onlara verdiği belirli bir süre devam edebilirler. Bu dünyada olmazsa da, ahirette kesinlikle hesabı sorulacaktır. Böyle inanmayan kâfir olur...
"Ey oğullarım! Gidin de Yusuf'u ve kardeşini iyice araştırın, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez." (Yusuf:87)
Cihad Ruhu
"Bütün dünyanın kendilerinden nefret ettiği, kendi dışındakileri 'Hayvan' olarak gören, işgalci, katil Yahudi çetesinin, Peygamber katillerinin bulunduğu bölgeye hiç bir koruma olmadan, yüzlerce insanla dolu bir gemiyi göndermek nasıl bir ahmaklıktır?" sorusunu sormak gerekir önce.
Sonra da "ABD Irak'taki Müslümanlardan özür dilese ne olur? NATO Afganistan'daki Müslümanlardan özür dilese ne olur?" diye sorulmalıdır.
Sanki "İsrail'in özür dilemesi" bir zafermiş gibi lanse etmek ikinci bir ahmaklık, 2 yıldır "Benden özür dileyin, dilemezseniz yalvarmaya devam ederim" diye ağlamak ta üçüncü bir ahmaklıktır. Dördüncü bir ahmaklık ta, gücü yetmediği halde "Özür dilemezseniz şunları şunları yaparız" diyerek "İsrail'e yaptırım" adı altında kıytırık, komik bikaç karar alarak kendini aldatmaktır. Beşincisi ise, her seferinde utanmadan "Tatbikatları iptal etme kararı aldık" maddesini yaptırım diye yutturmaya ve halkı aldatmaya çalışmaktır. Utanmadan tatbikatlara da devam etseydiniz (ki bu da yalan, iptal edilen hiç bişey yok)...
İsrail Türkiye'den özür dilese ne olur? Özür diler mi? Dileyemez. Neden? Çünkü dilemesine gerek yok. Nasıl mı? Bakın anlatalım:
Mavi Marmara olayı (ve bu tür organizasyonlar), kurşunla açılan yaraları ekmek-suyla kapatma işidir.
Türkiye hem gayri meşru Yahudi çetesiyle askeri, ekonomik, politik veya ticari anlaşmalara devam ediyor, İsrail'li pilotları eğitiyor, İsrail'e milyon dolarlar ödeyip insansız uçak, tank alışverişi yapıyor, Filistin'li Müslümanların kanlarının akıtılmasına yardım ediyor, sonra da Gazze'ye gönder(eme)diği ekmek-suyla horozlanıyor.
Bu yapılırken de üzerine basa-basa "İnsani yardım" yaygarası koparılıyor. Neden İslâmi değil de, insani? O halde Kızılhaç örgütüyle İHH'nın yaptığı iş arasında hiçbir fark yoktur, çünkü o da insani yardım yapıyor.
İSRAİL TÜRKİYE'DEN NEDEN ÖZÜR DİLE(YE)MEZ?
Mavi Marmara organizasyonu kasıtlı olarak 2010'daki "Evet-Hayır" referandumundan önce, hükûmetin demokrasiyi ihraç etmek için kullandığı İHH kuruluşu ile ortak olarak düzenlendi (tezgâhlandı). Aralarında bazı kâfir tiyatrocular bulunsa da (İngiliz milletvekilleri gibi), samimi Müslümanlar korumasız olarak cani Yahudilere kurban edildi.
Gemiye saldırı yapılacağı, önceden biliniyordu, hatta Bülent Arınç "Bu kadarını belki tahmin etmiyorduk. İsrail'in en azından kendi karasularına girdiği zaman gemiyi durdurmak için bir eylem yapabileceğini düşünmüştük. Zaten kendisi de bir kaç gün öncesinde ihtar etmeye başlamıştı" demişti. Bu yüzden, gemi yola çıkmadan şeytanca bir plan yapıldı.
Geminin bandırası Türkiye'den alınıp "Komor adaları" ismindeki adı sanı duyulmamış küçük bir ülkeye verildi. Böylece gemiye saldırı olduğunda bu saldırı kağıt üzerinde, Türkiye'ye değil, Komor Adaları'na yapılmış olacaktı. Öyle de oldu.
Çünkü, gemi Türkiye bandırasıyla hareket etseydi "Uluslararası Kanunlar" dedikleri paçavra anayasasına göre, saldırı kağıt üzerinde Türkiye'ye yapılmış sayılacaktı. Türkiye de NATO ülkesi olduğuna göre, tarafsız sularda saldırıya uğradığından İsrail'e savaş ilan etme hakkı doğacak ve NATO'nun, İsrail'e karsı Türkiye'ye yardım etmesi gerekecekti. Zira bu tür bir saldırı "Uluslarlarası Hukuk" palavrasına göre bile bir savaş gerekçesidir. NATO'nun İsrail'e karşı Türkiye'ye yardım etmesi ise saçmalık olurdu tabi.
İşte Mavi Marmara gemisine yapılan saldırı aslında Türkiye'ye değil, Komor Adaları'na yapılmıştır. Dolayısıyla, İsrail resmen Türkiye'den değil, Komor Adaları'ndan özür dileyebilir.
Bu iğrenç, şeytani hesap ve tezgâhlardan sonra olan, katledilen (inşaAllah şehid olan) 9 Müslümana olmuştur.
Bu hezimeti "Mavi Marmara Zaferi" olarak kutlayan hükûmet ve yalakaları (Bülent Yıldırım gibi) ise kâfir batının politikalarına göre İsrail'e tiyatrodan kabadayılanmaya ve Gazze'yi gündeme getirmeye devam ediyorlar. Son günlerde yine "Filistin" naraları atmalarının sebebi, Suriye açığını Filistin'le kapatmak, kamuoyunu yatıştırmak istemeleridir. Çünkü ne Türkiye ne de sinsi İran tağutları Esad rejiminin düşmesini istemiyorlar...
Gerek devlet olsun, gerek parti/pırtı olsun, gerekse yönetici olsun tağutlar, işbirlikçileri, hainler ve münafıklar bu planlarla, tezgâhlarla düzenlerini devam ettiremezler. Sadece Allah'ın onlara verdiği belirli bir süre devam edebilirler. Bu dünyada olmazsa da, ahirette kesinlikle hesabı sorulacaktır. Böyle inanmayan kâfir olur...
"Ey oğullarım! Gidin de Yusuf'u ve kardeşini iyice araştırın, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez." (Yusuf:87)
Cihad Ruhu
