H
Çevrimdışı
İzzettin Yıldırım'ı Ergenekon öldürdü
Hizbullah'ın kaçırarak öldürdüğü Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım'ın ağabeyinin iddiası çok çarpıcı
Mediha Olgun'un haberi:
1999 yılında kaçırılan Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım'ın cesedi, Hizbullah'ın lideri Hüseyin Velioğlu'nun da öldürüldüğü 17 Ocak 2000'deki baskınlardan sonra Kartal'daki hücre evinde bulunmuştu. Eskişehir'de yaşayan İzzettin Yıldırım'ın ağabeyi Ali Yıldırım kardeşinin öldürülmesiyle ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Kardeşinin kaçırıldığını televizyondan öğrendiğini belirten Ali Yıldırım, "Çıkan haberlerin çoğu yanlıştı. Bize kimse yardımcı olmadı. Ne devletimiz ne de başka biri. Etrafımızdaki Müslüman kardeşlerimiz ve insan hakları bilen kişiler bize yardımcı oldu" dedi.
"DOMUZ BAĞIYLA BAĞLANMADI"
Yıldırım, kardeşinin ölümüyle ilgili karanlık noktalara şöyle dikkat çekti: "Kardeşim kaçırıldığı zaman biz Ankara'ya gittik bilgi alabilmek için. O zaman bir milletvekili bize, 'Kardeşiniz üç generalin elinde. Bu generallere ulaşırsanız kardeşinizi kurtarırsınız. Kurtaramazsanız üç gün sonra ölüsünü alırsınız' dedi. Kardeşimi devlet büyükleri bulamazsa bir vatandaş olarak ben nasıl bulacağım. Bulamadık da zaten. Milletvekilinin dediği gibi de üç gün sonra cenazeyi aldık. Cenaze emekli albayın villasından çıkarıldı. Mıntıka polisin mıntıkasıydı, operasyonu binbaşı yaptı. Bunları yapanlar Ergenekonculardı. Domuz bağıyla bağlı olduğu da yalan. Kardeşimin burnundan kan geliyordu."
"AİHM BİZİ HAKLI BULDU"
Altısı erkek biri kız olmak üzere 7 kardeş olduklarını belirten Yıldırım, "İzzettin ikinci çocuktu. Ben hepsinin ağabeyiyim. Kardeşim memleketteki bütün Müslümanları bir araya getirmek istiyordu. 'Kürt, Türk, Çerkez, Arap hepsi kardeştir' diyordu. Batıyla birleşmek için kardeşimi götürdüler. Biz derdimizi çok iyi biliyoruz. Kardeşimi Ergenekon öldürdü. Avrupa İnsan hakları Mahkemesi (AİHM) bizi haklı buldu, tazminat kazandık. Kardeşimin binlerce öğrencisi var. Bir İzzettin gider, bin tane gelir."
DAVA 6 YILDA AÇILABİLDİ
İzzettin Yıldırım'ın öldürülmesiyle ilgili dava 6 yıl sonra açıldı. Aralık 1999 tarihinde şikâyetçi olan Yıldırım ailesi, aradan geçen zamana rağmen dava açılmayınca AİHM'ye başvurdu. Aile, davanın Türkiye'de sürüncemede bırakıldığını gerekçe gösterdi. AİHM, İzzettin Yıldırım'ın yakınlarına toplam 90 bin euro ödenmesine hükmetti. Adalet Bakanlığı davanın Avrupa'ya taşındığını öğrenince İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na soruşturmanın akıbetini sordu. Bakanlığın sorusu üzerine dosya, faili meçhuller arasından çıkarıldı ve Hizbullah aleyhine 31 Mart 2006 tarihinde dava açıldı.
Hizbullah'ın yaptığı sorgu ve kaseti baskında bulundu
İki yıl önce PKK'ya yakınlığıyla bilinen ANF haber ajansına konuşan bir Hizbullah yetkilisi, Yıldırım'ın cemaat tarafından öldürülmediğini iddia ederek, örgütün Yıldırım ile bir sorunu görüşmek için örgüt evine çağırdığını söylemişti. Öte yandan geçtiğimiz günlerde Yıldırım'ın Hizbullah tarafından yapılan sorgusunun kaseti ve vasiyeti Elazığ'da örgüte ait bir hücre evine yapılan baskında ele geçirildi. Görüntülerde 'Hizbullah' yazısının bulunduğu bir bayrağın önünde tutulan Yıldırım, 12 dakika boyunca kendisinden okunmasını istediği bir metni birkaç kez kamera karşısında okuyor. Yıldırım, kamera kaydında kendini tanıttıktan sonra Hizbullah'ın elinde tutuklu olduğunu söylüyor. Ele geçirilen görüntülerde baskı altında kendisine dikte edilen metni okuyan Yıldırım, "Yaklaşık 30 yıldır MİT'e çalıştığını ve bu sürede bildiği, tanıdığı tüm MİT mensuplarını da Hizbullah'a söylediğini" anlatıyor. Yıldırım vasiyetnamesinde de, "Ben hayatım boyunca İslam'dan başka bir sistem peşine düşmemişim. Ben devlete, MİT'e yanaşmamışım, onlara muhbirlik yapmamışım. Bu hususla Allah'ın huzuruna ak yüzle gideceğime inanıyorum" diyor.
Sabah
Hizbullah'ın kaçırarak öldürdüğü Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım'ın ağabeyinin iddiası çok çarpıcı
Mediha Olgun'un haberi:
1999 yılında kaçırılan Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım'ın cesedi, Hizbullah'ın lideri Hüseyin Velioğlu'nun da öldürüldüğü 17 Ocak 2000'deki baskınlardan sonra Kartal'daki hücre evinde bulunmuştu. Eskişehir'de yaşayan İzzettin Yıldırım'ın ağabeyi Ali Yıldırım kardeşinin öldürülmesiyle ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Kardeşinin kaçırıldığını televizyondan öğrendiğini belirten Ali Yıldırım, "Çıkan haberlerin çoğu yanlıştı. Bize kimse yardımcı olmadı. Ne devletimiz ne de başka biri. Etrafımızdaki Müslüman kardeşlerimiz ve insan hakları bilen kişiler bize yardımcı oldu" dedi.
"DOMUZ BAĞIYLA BAĞLANMADI"
Yıldırım, kardeşinin ölümüyle ilgili karanlık noktalara şöyle dikkat çekti: "Kardeşim kaçırıldığı zaman biz Ankara'ya gittik bilgi alabilmek için. O zaman bir milletvekili bize, 'Kardeşiniz üç generalin elinde. Bu generallere ulaşırsanız kardeşinizi kurtarırsınız. Kurtaramazsanız üç gün sonra ölüsünü alırsınız' dedi. Kardeşimi devlet büyükleri bulamazsa bir vatandaş olarak ben nasıl bulacağım. Bulamadık da zaten. Milletvekilinin dediği gibi de üç gün sonra cenazeyi aldık. Cenaze emekli albayın villasından çıkarıldı. Mıntıka polisin mıntıkasıydı, operasyonu binbaşı yaptı. Bunları yapanlar Ergenekonculardı. Domuz bağıyla bağlı olduğu da yalan. Kardeşimin burnundan kan geliyordu."
"AİHM BİZİ HAKLI BULDU"
Altısı erkek biri kız olmak üzere 7 kardeş olduklarını belirten Yıldırım, "İzzettin ikinci çocuktu. Ben hepsinin ağabeyiyim. Kardeşim memleketteki bütün Müslümanları bir araya getirmek istiyordu. 'Kürt, Türk, Çerkez, Arap hepsi kardeştir' diyordu. Batıyla birleşmek için kardeşimi götürdüler. Biz derdimizi çok iyi biliyoruz. Kardeşimi Ergenekon öldürdü. Avrupa İnsan hakları Mahkemesi (AİHM) bizi haklı buldu, tazminat kazandık. Kardeşimin binlerce öğrencisi var. Bir İzzettin gider, bin tane gelir."
DAVA 6 YILDA AÇILABİLDİ
İzzettin Yıldırım'ın öldürülmesiyle ilgili dava 6 yıl sonra açıldı. Aralık 1999 tarihinde şikâyetçi olan Yıldırım ailesi, aradan geçen zamana rağmen dava açılmayınca AİHM'ye başvurdu. Aile, davanın Türkiye'de sürüncemede bırakıldığını gerekçe gösterdi. AİHM, İzzettin Yıldırım'ın yakınlarına toplam 90 bin euro ödenmesine hükmetti. Adalet Bakanlığı davanın Avrupa'ya taşındığını öğrenince İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na soruşturmanın akıbetini sordu. Bakanlığın sorusu üzerine dosya, faili meçhuller arasından çıkarıldı ve Hizbullah aleyhine 31 Mart 2006 tarihinde dava açıldı.
Hizbullah'ın yaptığı sorgu ve kaseti baskında bulundu
İki yıl önce PKK'ya yakınlığıyla bilinen ANF haber ajansına konuşan bir Hizbullah yetkilisi, Yıldırım'ın cemaat tarafından öldürülmediğini iddia ederek, örgütün Yıldırım ile bir sorunu görüşmek için örgüt evine çağırdığını söylemişti. Öte yandan geçtiğimiz günlerde Yıldırım'ın Hizbullah tarafından yapılan sorgusunun kaseti ve vasiyeti Elazığ'da örgüte ait bir hücre evine yapılan baskında ele geçirildi. Görüntülerde 'Hizbullah' yazısının bulunduğu bir bayrağın önünde tutulan Yıldırım, 12 dakika boyunca kendisinden okunmasını istediği bir metni birkaç kez kamera karşısında okuyor. Yıldırım, kamera kaydında kendini tanıttıktan sonra Hizbullah'ın elinde tutuklu olduğunu söylüyor. Ele geçirilen görüntülerde baskı altında kendisine dikte edilen metni okuyan Yıldırım, "Yaklaşık 30 yıldır MİT'e çalıştığını ve bu sürede bildiği, tanıdığı tüm MİT mensuplarını da Hizbullah'a söylediğini" anlatıyor. Yıldırım vasiyetnamesinde de, "Ben hayatım boyunca İslam'dan başka bir sistem peşine düşmemişim. Ben devlete, MİT'e yanaşmamışım, onlara muhbirlik yapmamışım. Bu hususla Allah'ın huzuruna ak yüzle gideceğime inanıyorum" diyor.
Sabah