KADIN VE İŞSİZLİK
Hamd ancak Allah içindir. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüklerinden O’na sığınırız. Allah kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur, kimide saptırırsa onu hidayete erdirecek yoktur.
Allah’tan başka İlah olmadığına şahadet ederim. O tektir ve ortağı yoktur. Ve şahadet ederim ki Muhammed Onun kulu ve Resulüdür.
“Ey iman edenler Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin. Ki Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah ve Resulü’ne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.”(Ahzab Suresi;70–71)
Bundan sonra; Şüphesiz, sözlerin en doğrusu Allah’ın Kelamı Yolların en hayırlısı Muhammed (s.a.v.) ‘in yoludur. Amellerin en kötüsü ise sonradan uydurulanlardır. Sonradan uydurulup dine sokulan her amel bidat her bidat sapıklık ve her sapıklıkta ateştedir.
İnsanlığı dünya ve ahret saadetinden uzaklaştıracak olan bazı sapmalar üzerinde duracağız. İnsanlık vasat (orta) yol olan İslam’dan uzaklaşarak birçok felaketin içine düşmektedir. İnsanlığın helakine neden olan bu sapmalar sağa veya sola olabilmektedir. Başka bir ifadeyle buna ifrat veya tefrit (1) de denilir. İnsanlık tarihinde fert ve toplumlar hemen her konuda ifrat ve terfide varacak sapmalar yaşamaktadır.
İslam ise fert ve toplumların hem dünya hem de ahret saadetini sağlayacak tek yoldur. Allah’a ulaştıran vasat (orta) yol olan İslam sağa ve sola sapan insanlılığı doğru yola iletmek için gönderilmiştir. İnsanlığa dünya ve ahret saadetini sağlayacak olan bu yol tektir. Oysa fert ve toplumları felakete götüren yollar ise çoktur ve bunlar türlü türlüdür. Bu yolların her birinin başında birer şeytan olup insanları bu yollara çağırırlar.
Şu hadisler bu konuya işaret etmektedir:
Hz. Peygamber bir gün yere düz bir çizgi çizdi. Bu Allah'ın yoludur dedi. Daha sonra bu çizginin sağına ve soluna başka çizgiler çizerek Bunlar ise diğer yollardır. Her biri üzerinde yanlışa davet eden birtakım şeytanlar vardır. Buyurdu. Arkasından da şu ayeti okudu: "Şu emrettiğim yol, benim dosdoğru yolumdur. Hep ona uyun! Başka yollara ve dinlere uyup gitmeyin ki sizi O'nun yolundan saptırmasın. (Azabından) korunmanız için (Allah) size böyle tavsiye ediyor." (Enâm Suresi: 153) (İbn Mâce, Mukaddime 1).
İmam Malik'e ulaştığına göre, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şunu söylemiştir: "Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız: Allah'ın Kitabı ve Resulünün sünneti". (Muvatta, Kader 3, (2, 899).Hakim sahih bir sened ile rivayet etmiştir, Müstedrek)
İnsanlık tarihi birçok konuda olduğu gibi kadınlar konusunda da birçok sapmanın içine düşmüştür. Bunlardan biride asrımızda çokça telaffuz edilen Kadın ve Erkek eşitliği söylemidir. Yaldızlı sözlerle süslenen bu tür söylemler ile fert ve toplumlar kadınlar konusunda ifrat ve tefrit de düşmüşlerdir.
Elbette bazı konularda Kadın ve erkekler birbirine eşittir (Allah’a kul olmak gibi), Bazı konularda kadınlar bazı konularda ise erkekler üstün olarak yaratılmıştır. Biz bunu kabul ediyoruz. Ancak Asrımızda yeryüzüne hâkim olan tağuti (2) düzenler/anlayışlar Hakkı Batılı birbirine karıştırdıkları için birçok sapıklığın içine düşmüş durumdalar.
Kadın erkek eşitliği sloganı ile yapılan tahribat hem kadınları hem de erkekleri birçok sıkıntının içine sokmuştur. Bu düzenlerin savunucuları olan kişilere. Sizler kadın ve erkeği hangi konularda nasıl ve neye göre eşitliyorsunuz diye soracak olursanız. Net bir cevap alamadığınız gibi ifrat ve terfide varan şeyleri telaffuz ettiklerine şahit olmaktayız.
Kadın ve erkeği fiziksel olarak mı eşitliyorsunuz? Kadın ve erkeğin boy, kilo ve fiziksel güçlerini mi eşitliyorsunuz? Bunların eşit olduğunu iddia ediyorsanız inşaatlara amele, yük taşımaya hamal olarak kadınları götürebilir miyiz?
Kadın ve erkeği Ruhsal olarak mı eşitliyorsunuz? Bunların eşit olduklarını iddia ediyorsanız bir erkekten kadınlarda ki gibi çocuk sevgisi ve şefkati bekleyebilir miyiz?
Kadın ve Erkeği yapacakları işler hususunda mı eşitliyorsunuz? Bunların eşit olduklarını iddia ediyorsanız Erkeklere çocuk bakıcılığı, ebelik, annelik ve kadınlara askerlik, kazma kürek işi yaptırabilir miyiz?
Kadın ve Erkeği Din hususunda mı eşitliyorsunuz? Bunda eşitlik olduğunu iddia ediyorsanız Kadınlara farz olmayan Allah Yolunda cihadı hanginizin farz kılmaya gücü yeter? Veya Cuma namazını kadınlara farz kılmaya hanginizin gücü yeter? Veya Erkeklere ay hali yaşatmaya hanginizin gücü yeterde ibadette eşit olsunlar?
Kadın ve Erkeği Biyolojik olarak mı eşitliyorsunuz? Bunda eşitlik olduğunu iddia ediyorsanız Kız ve Erkekleri aynı yaşta ergenlik aynı yaşta menopoz gibi… Şeyleri yaşatmaya hanginizin gücü yeter?
Kadın ve Erkeği Siyasi ve idari alanda mı eşitliyorsunuz? Diğer hususlara göre bu alanda eşitlik sağlanması daha kolay olmasına rağmen yeryüzündeki tağuti sistemler bütün çabalarına ve riyakâr dolu söylemlerine rağmen siyasi ve idari alanda eşitliğe erkeğe dokuz kadına bir hisseyi bile verememiştir. Diğer hususlarda eşitlik sağlanması biraz zor olabilir Örneğin; Bir erkekten kadınlardaki gibi bir annelik şefkatinin olması veya Bir kadından erkeklerdeki gibi soğukkanlılığın olması imkânsızdır.
Siyasi ve idari hususta yapılanlar bu düzenlerin fıtrata ne kadar uzak olduklarını ortaya koymaktadır. Fıtrata aykırı söylem ve fillere rağmen bu hususta eşitliğin sağlanamaması fıtrata uymayan bir yol üzere olduklarının kanıtıdır.
Kadın ve erkeği aynı nefisten yaratan Allah bazı konularda kadın ve erkeği eşit, bazı konularda erkekleri üstün, bazı konularda ise kadınları üstün yaratmıştır. Kadın ve erkeğe fıtratlarına (yaratılışlarına) uygun yetki ve sorumlular vermiştir. Kim bunu değiştirmeye kalkarsa Allah’ın yarattığı fıtratı değiştirmeye kalkışmış olur bu ise insanlık için ancak dünya ve ahirette felaket demektir.
(İblis dedi ki) Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.” Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse şüphesiz o, apaçık bir hüsrana düşmüştür.(Hud Suresi: 119)
Hz. Peygamber döneminde ki cahiliye toplumlarında kadınlar hakkında ifrat derecesinde örnekler yaşanmaktaydı Örneğin; Resulullah (sav) ‘in, ‘İranlıların başına Kisra’nın kızı kraliçe oldu’ diye haber geldiği zaman Efendimiz: ”İşlerini kadına tevdi eden bir kavim felah bulmayacaktır’ demiş (Buhari, Fiten 17, Megazi 82; Tirmizi, Fiten 75, (2263): Nesai, Kudat 8 (8, 227)
Yine aynı dönemde cahiliye toplumlarında kadınlar konusunda Tefrit sayılacak konulara birkaç örnek verirsek; Kadının bir eşya gibi alınıp satılması, mirastan mahrum bırakılması, kız çocuklarının öldürülmesini örnek olarak veririz.
Hz. Peygamber zamanındaki cahiliye toplumlarında kadınlar hakkında yaşanan bu ifrat ve terfide günümüzdeki cahiliye toplumlarında sayısız örnekler vermek mümkündür.
Günümüzde kadınlar hakkında ifrat sayılacak sapmalar bir hayli çoktur. Kadınların fıtratlarına uygun olmayan işlerde çalıştırılması kadınların fiziki ve cinsel istismara uğramalarının yolunu açmıştır. Örnek verirsek; Son zamanlarda Amerika ve Avrupa cahiliye toplumlarından etkilenen ülkemizde de kadınların Subay, Astsubay yapılarak yüzlerce erkeğin içinde bir meslek icra ettirilmesinin mantığını nasıl izah edeceğiz. Aylarca eşinden ayrı kalmış gençlerin arasında amir yapılan kadın subay ve ast subaylar (!) (?) Bu olay sosyolojik, psikolojik ve cinsellik açısından kadın için ve aynı zamanda erkekler için nasıl bir yıkım ve zulüm olduğu düşünen akıl sahipleri için ortadadır.
Devletlerin milletlerin idaresinin bir kadına verilmesi bu kadınların ve bu toplumların istikballeri için yapılan bir cinayetten başka bir şey değildir. Müslümanların yaşadıkları ülkelerde kadın başbakanlar bakanların olması ve bunların peşinden birde Müslüman olduklarını iddia eden insanların gitmesi ise bir başka acı gerçek. Müslüman olduklarını iddia eden bu insanlar acaba tabi oldukları Peygamberlerinin kadın idareciler hakkında söylediği sözleri hiç mi duymamışlar? Ya da o peygamberin hikmet dolu sözlerine kör, sağır ve dilsiz mi oldular?
Yine Günümüzde ki cahiliye toplumlarında kadınlar hakkında tefrit olacak konulara birçok örnek verilebilir; Günümüzde Tağuti devlet düzenlerinde resmi hüviyeti olan, çalışma izni devletten alan ve devlete vergisini veren Genelevlerde, Pavyonlarda, barlarda… Kadının namusunun alınıp satılması, kadınların fuhuş metaı haline getirilerek namus ve şerefinin gazete, televizyon ve Internet de pazarlanması. Kadın haklarını savunduklarını ve eşitlik iddiasını dillendiren bu riyakâr ve yalancı düzenlerin ne kadar kadın hakkı savunduklarının resmi belgesidir.
Kadın erkek eşitliği getireceğiz diyerek yaldızlı sözler söyleyen bu insanlar ya kadınların namus ve şerefini pazarlayarak fuhuş metaı haline getirirler ya da kadını fıtratına uymayan yetki ve görevlere getirerek onların başka yoldan başka şekilde helak olmalarına sebep olurlar.
“Kendilerine: ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın!’ denildiği zaman ‘Biz ancak ıslah edicileriz.’ derler.” (Bakara Suresi: 11)
Allah-u Teâlâ onların bu cevaplarını şiddetli bir şekilde reddederek Ayet-i kerime’sinde şöyle buyurur:
“İyi bilin ki asıl ortalığı ifsat edenler kendileridir. Lâkin anlamazlar.” (Bakara Suresi: 12)
Kalplerinden iman nuru silindiği için bunun böyle olduğunu hissedip anlamazlar.
Yeryüzüne hâkim olan tağuti düzenler aşırı derecede kadınları iş hayatına sokarak birçok kadını çocuğa hasret bıraktılar, Yine birçok çocuğu da anne sevgisinden mahrum bıraktılar. Erkekleri ise kahve hanelerde işsizliğe, Bekârlığa mahkûm ettiler. Zor bela iş bulan erkekleri ise asgari ücret adında sadaka olacak bir ücrete mahkûm ettiler. Bu manzara ancak fıtratı bozan kâfir ve müşrik toplumların alametidir.
Kahve hanelerde erkekler iş beklerken tarlada, dairede, fabrikada akşama kadar koşturan kadınlar elbette fert ve toplumlar için birer utanç kaynağıdır.
Bu manzara karşısında şu yaratılış hakikati ise asla inkâr edilemez ve değiştirilemez bir gerçektir.
Bir erkeğin iş sahibi olup, evlenip hanımına çocuklarına ekmek götürebilmesi erkek için büyük bir onur ve şereftir, Akşam ise hanımının kendisine hizmet etmesi ise Erkek için güzelliklerin en büyüğüdür.
Bir kadın için çocuk sevgisi, annelik duygusunun yerini hiçbir kariyer, hiçbir iş, asla dolduramaz.
Bir çocuk için anne sütünün yerini hiçbir gıda dolduramadığı gibi anne sevgisinin yerini dünyanın hiçbir kreşi/bakıcısı/dadısı asla dolduramaz.
İşte çocuğun, Kadının, Erkeğin huzur ve mutluluğu bu formülde birde tağuti düzen/anlayışların günümüzde oluşturduğu fert ve aileleri bir düşünün. Maalesef asrımızdaki tağuti düzenleri/anlayışları Aslana kedi rolü kediye ise aslan rolünü layık görmekteler. İnsanın ve toplumun yaratış fıtratını alt üst ederek tahrif eden bu düzenler Yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan başka bir şey yapmamaktadırlar.
Kendilerine: ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın!’ denildiği zaman ‘Biz ancak ıslah edicileriz.’ derler.” (Bakara Suresi: 11)
Oysa Kadınlar evlerinde çocuklarının yanında ancak mutlu ve huzurlu olabilirler. Çocuklar anneleri ile mutlu ve huzurlu olurlar. Kadınlar çalışmasa da devlet ve toplumun sağladığı maddi ve manevi güvence ile korunmalıdırlar. Bir kadın bir erkek ancak bu şekilde huzur ve mutluluğu yakalayabilir.
Hiçbir ekonomi kadın ve erkeğin tamamını iş hayatına sürerek yüzde yüz istihdam sağlayamaz. Dünyanın en gelişmiş ülkeleri Bile Kadınların fıtratını zorlamalarına rağmen kadının tamamını evden iş hayatına süremedikleri halde bu ülkelerde bile işsizlik önemli bir meseledir.
İş hayatında öncelik erkeklere verilmelidir. Erkeklere de evini rahatlıkla geçindirebileceği ücret verilmelidir. Ancak bu tağuti düzenler erkeklere bile haklarını tam olarak vermiyor. Eğer bir kadın illa da çalışmak isterse kadınlara mahsus işlerde çalıştırılmalıdır. Şahsi görüşün oda yarım gün olması uygun olandır. Çünkü tam gün çalıştırılan evli bir kadın bütün enerjisini harcamış olarak evine yorgun olarak vardığında evine, eşine ve çocuklarına ayıracak enerjiyi kendinde bulamayacaktır buda eşin ve çocukların mutsuzluğuna sebep olacağı açıktır.
Çok para kazanıp yüksek kariyer yapan kadınlar evlenecek bir erkeği bulmakta zorlandıkları malum, evlense bile erkeğin hanımı değil de adeta o erkeğin ortağı olacağı toplumda yaşanan çok sayıda örnekleriyle ortadadır. Bu sebepten hiç evlenmemiş çalışan kadınların çok olması, boşanmış çalışan kadınların çok olması bir gerçektir. Bunun sebebi kanaatimce kadın iş hayatında hanımlık vasfından/psikolojisinden uzaklaşarak deyim yerindeyse erkekleşmesine bağlıyorum.
Ayrıca evlerinde kocalarının yanında dağınık, çirkin ve pejmürde olduğu halde sokağa veya işine gidince bir ceylan misali allanıp, pullanıp ve süslenen bir kadının sebep olduğu fitne ise olayın bir başka boyutu. Bu sebeple yaygınlaşan fuhuş ve zina, yıkılan yuvalar, perişan olan çocuklar, fert ve toplumların dünya ve ahrette helak olmalarına sebep olmaktadır.
Kadının iş hayatına girmesiyle alakalı şu acı gerçek herkesin malumu. Birçok zengin bir kısım kadınları işe almak bahanesiyle flört (zina) yapacağı kadınları etrafına toplama çabasındadır. Allah’ın haram kıldığı kapılar sonuna kadar açılmakta, Helal kıldığı kapılar ise kapatılmaktadır. Oysa bu insanlar bu arzularını helal olan çok eşli evlilik ile giderebilirler. Ancak böyle toplumlarda Allah indinde haram olduğu halde zina hoş görülürken, Çok eşli evlilik ise helal olduğu halde horlanıp, ayıplanıyor. Gayrı İslami anlayışın ürünü ancak bu olabilir. Onlar Allah’ın helal kıldığı kapıları kapatıp haramlarına sarılıyorlar.
Allah’u Teâlâ ayeti kerimede şöyle beyan ediyor;
”Eğer yetim(kız)lar konusunda adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, bu durumda, size helal olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Şayet (yine de) adalet yapamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik olduğu (cariye) ile (yetinin.) Bu sapmamanıza daha yakındır.” (Nisa Suresi: 3)
Cenabı hak bir ayetinde de şöyle buyuruyor: Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. (Müminun Suresi: 6)
Allah’ın helal kıldığı bu geniş kapı dururken fuhuş ve zinaya koşan insanlara Cenabı hak buyuruyor ki:
Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.( İsra Suresi 32)
Onlar, Allah ile beraber başka bir ilaha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah’ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar. Kıyamet günü onun azabı kat kat artırılır ve horlanmış olarak orada ebedi kalır. (Furkan Suresi:68-69)
Sonuç olarak Allah’ın hükümlerini bırakıp tağuti sistemleri hayat tarzı ve kanun edinen Toplumların dünyada huzur bulmaları mümkün olmadığı gibi ahrette kurtuluşları ise tamamen olanaksızdır.
Bu batıl düzenler Kadın erkek eşitliği sloganıyla fert ve toplumların yaratılış fıtratlarını tahrif ettiler. Kadınları iş hayatına ölçüsüzce sokarak maddi ve cinsel tacizlere maruz bıraktılar. Kadınlar kadınlık fıtratından uzaklaştırıldılar.
Bu batıl düzenler Kadın erkek eşitliği sloganıyla yaptıkları tahribat sonucu Kadınlar anne olma şerefinden, evinin sultanı olması izzetinden mahrum edildiler. Çocuklar anne şefkatine hasret bırakıldılar.
Bu batıl düzenler Kadın erkek eşitliği sloganıyla Kadınları iş hayatına aşırı derecede sokarak Erkekleri kahve köşelerinde işsiz, Kadınların ise iş hayatında ezilmelerine sebep oldular.
Bu batıl düzenler Kadınların namus ve şereflerini alınıp satılan bir metaa haline getirerek fuhuş ve zinanın yayılmasına aile düzeninin yıkılmasına sebep oldular.
Bu batıl düzenler Çalışan erkeğin hakkını vermedikleri için eşininde çalışmasını kaçınılmaz bir hale soktular. Böylece aile boyu asgari kölelik ücretine insanları mahkum ettiler.
Bu batıl düzenler emeğin hakkını tam vermedikleri gibi gayri meşru para kazanma yollarını çoğalttılar ve kolaylaştırdılar. Devlet destekli tefeciler (bankalar), Devletten izin ve ruhsatlı kerhaneler, meyhaneler, barlar, pavyonlar işleterek kadın ve erkeği harama yönlendirdiler.
Bu batıl düzenlerin savunucuları Yaptıkları bu tahrifata rağmen onlar hep çağdaş olduklarını, kadın hakları savunucusu olduklarını, insan hakları savunusu olduklarını iddia edeceklerdir. Ancak onlar Allah’ın hükümlerine kör, sağır, dilsiz olup yaratılış fıtratını bozan fasık topluluklardır.
“Yoksa cahiliye hükmünü mü arıyorlar iyi bilen bir toplum için Allah’tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?” (Maide Suresi: 50)
İnsanlığı dünya ve ahret saadetine erdirecek tek bir düzen vardır: İslam nizamı; geriye kalan bütün dünya düzenleri “Cahiliye nizamıdırlar”:
“Sonra sana katımızdan bir şeriat gösterdik; ona uy; bilmeyenlerin hevasına dizginlenemeyen arzularına) uyma.” (Casiye Suresi:8),
“Hayır, Rabbin hakkı için onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da senin verdiğin hükme, içlerinden bir burukluk duymadan, tamamen teslim olmadıkça inanmış olmazlar.” (Nisa Suresi:65)
Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, müminlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir. ( Nisa Suresi:115)
"Sözü dinleyip de en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah'ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akledenlerin ta kendisidir."(Zümer Suresi;18)
“Müminlerin -aralarında hükmetmek üzere Allah'ın Resulü'ne davet olundukları vakit- sözü ancak, "Dinledik, itaat ettik" demeleridir. İşte asıl muratlarına erenler bunlardır.” (Nur Suresi; 51 )
Selam hidayete tabi olan kulların üzerine olsun.
Veysel AKPİNAR
[email protected]
DİPNOT:
(1) İFRAT ve TEFRİT: Sözlükte "söz veya işte haddi aşmak, aşırı gitmek" anlamına gelen ifrat, ahlâkî bir kavram olarak, ahlâkî davranışların kaynağı olan psikolojik yeteneklerin işleyişinde itidal noktasının ilerisine geçen sapmalar demektir. İfratın karşıtı tefrittir. İfrat, söz ve fiillerde ileri gitmek, tefrit de gevşek ve ihmalkâr davranmak, çabuklukta çok geri kalmak demektir. Her iki aşırı ucun ortası ise itidâldir. Kur'ân ve Sünnette ifrat ve tefrit yasaklanmış, dengeli davranılması istenmiştir. Bir ayette "...Bizi anmasını kendisine unutturduğumuz ve işi aşırılık olan kimseye itaat etme" (Kehf, 18/28.) buyrulmuştur. Ayrıca pek çok ayette israf ve cimrilik yasaklanarak harcamalarda dengeli olmak emredilmektedir (İsrâ, 17/26, 27, 29; A'râf, 7/31). İsraf, ifrat hâli, cimrilik ise tefrit hâlidir. Bu ikisinin ortası ise dengeli olmaktır.
(2) Tağut: Kelime manası; Arapça bir kelime olup “tağa” (haddini aştı) kökünden türemiştir ve “haddini aşan mahlûk” demektir.
Şer’i manası; Allah’ın koyduğu ölçüler dışında ölçüler koyan, insanı Allah’a ibadetten alıkoyan, Allah ve Resulüne tabi olmayı engelleyendir. Bu insi ve cinni şeytan, nefis, hayvan, ağaç, para, taş, kadın, mezar olabileceği gibi; Allah’ın hükümleri dışında hükümler koyan zalim bir diktatör, halkın seçtiği seçkin bir zümre, bir meclis, bir grup bilim adamı veya Allah’ın kitabın dan kaynaklanmayan adet, alışkanlık ve düşünce (ideoloji) de olabilir.
Hamd ancak Allah içindir. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüklerinden O’na sığınırız. Allah kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur, kimide saptırırsa onu hidayete erdirecek yoktur.
Allah’tan başka İlah olmadığına şahadet ederim. O tektir ve ortağı yoktur. Ve şahadet ederim ki Muhammed Onun kulu ve Resulüdür.
“Ey iman edenler Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin. Ki Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah ve Resulü’ne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.”(Ahzab Suresi;70–71)
Bundan sonra; Şüphesiz, sözlerin en doğrusu Allah’ın Kelamı Yolların en hayırlısı Muhammed (s.a.v.) ‘in yoludur. Amellerin en kötüsü ise sonradan uydurulanlardır. Sonradan uydurulup dine sokulan her amel bidat her bidat sapıklık ve her sapıklıkta ateştedir.
İnsanlığı dünya ve ahret saadetinden uzaklaştıracak olan bazı sapmalar üzerinde duracağız. İnsanlık vasat (orta) yol olan İslam’dan uzaklaşarak birçok felaketin içine düşmektedir. İnsanlığın helakine neden olan bu sapmalar sağa veya sola olabilmektedir. Başka bir ifadeyle buna ifrat veya tefrit (1) de denilir. İnsanlık tarihinde fert ve toplumlar hemen her konuda ifrat ve terfide varacak sapmalar yaşamaktadır.
İslam ise fert ve toplumların hem dünya hem de ahret saadetini sağlayacak tek yoldur. Allah’a ulaştıran vasat (orta) yol olan İslam sağa ve sola sapan insanlılığı doğru yola iletmek için gönderilmiştir. İnsanlığa dünya ve ahret saadetini sağlayacak olan bu yol tektir. Oysa fert ve toplumları felakete götüren yollar ise çoktur ve bunlar türlü türlüdür. Bu yolların her birinin başında birer şeytan olup insanları bu yollara çağırırlar.
Şu hadisler bu konuya işaret etmektedir:
Hz. Peygamber bir gün yere düz bir çizgi çizdi. Bu Allah'ın yoludur dedi. Daha sonra bu çizginin sağına ve soluna başka çizgiler çizerek Bunlar ise diğer yollardır. Her biri üzerinde yanlışa davet eden birtakım şeytanlar vardır. Buyurdu. Arkasından da şu ayeti okudu: "Şu emrettiğim yol, benim dosdoğru yolumdur. Hep ona uyun! Başka yollara ve dinlere uyup gitmeyin ki sizi O'nun yolundan saptırmasın. (Azabından) korunmanız için (Allah) size böyle tavsiye ediyor." (Enâm Suresi: 153) (İbn Mâce, Mukaddime 1).
İmam Malik'e ulaştığına göre, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şunu söylemiştir: "Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız: Allah'ın Kitabı ve Resulünün sünneti". (Muvatta, Kader 3, (2, 899).Hakim sahih bir sened ile rivayet etmiştir, Müstedrek)
İnsanlık tarihi birçok konuda olduğu gibi kadınlar konusunda da birçok sapmanın içine düşmüştür. Bunlardan biride asrımızda çokça telaffuz edilen Kadın ve Erkek eşitliği söylemidir. Yaldızlı sözlerle süslenen bu tür söylemler ile fert ve toplumlar kadınlar konusunda ifrat ve tefrit de düşmüşlerdir.
Elbette bazı konularda Kadın ve erkekler birbirine eşittir (Allah’a kul olmak gibi), Bazı konularda kadınlar bazı konularda ise erkekler üstün olarak yaratılmıştır. Biz bunu kabul ediyoruz. Ancak Asrımızda yeryüzüne hâkim olan tağuti (2) düzenler/anlayışlar Hakkı Batılı birbirine karıştırdıkları için birçok sapıklığın içine düşmüş durumdalar.
Kadın erkek eşitliği sloganı ile yapılan tahribat hem kadınları hem de erkekleri birçok sıkıntının içine sokmuştur. Bu düzenlerin savunucuları olan kişilere. Sizler kadın ve erkeği hangi konularda nasıl ve neye göre eşitliyorsunuz diye soracak olursanız. Net bir cevap alamadığınız gibi ifrat ve terfide varan şeyleri telaffuz ettiklerine şahit olmaktayız.
Kadın ve erkeği fiziksel olarak mı eşitliyorsunuz? Kadın ve erkeğin boy, kilo ve fiziksel güçlerini mi eşitliyorsunuz? Bunların eşit olduğunu iddia ediyorsanız inşaatlara amele, yük taşımaya hamal olarak kadınları götürebilir miyiz?
Kadın ve erkeği Ruhsal olarak mı eşitliyorsunuz? Bunların eşit olduklarını iddia ediyorsanız bir erkekten kadınlarda ki gibi çocuk sevgisi ve şefkati bekleyebilir miyiz?
Kadın ve Erkeği yapacakları işler hususunda mı eşitliyorsunuz? Bunların eşit olduklarını iddia ediyorsanız Erkeklere çocuk bakıcılığı, ebelik, annelik ve kadınlara askerlik, kazma kürek işi yaptırabilir miyiz?
Kadın ve Erkeği Din hususunda mı eşitliyorsunuz? Bunda eşitlik olduğunu iddia ediyorsanız Kadınlara farz olmayan Allah Yolunda cihadı hanginizin farz kılmaya gücü yeter? Veya Cuma namazını kadınlara farz kılmaya hanginizin gücü yeter? Veya Erkeklere ay hali yaşatmaya hanginizin gücü yeterde ibadette eşit olsunlar?
Kadın ve Erkeği Biyolojik olarak mı eşitliyorsunuz? Bunda eşitlik olduğunu iddia ediyorsanız Kız ve Erkekleri aynı yaşta ergenlik aynı yaşta menopoz gibi… Şeyleri yaşatmaya hanginizin gücü yeter?
Kadın ve Erkeği Siyasi ve idari alanda mı eşitliyorsunuz? Diğer hususlara göre bu alanda eşitlik sağlanması daha kolay olmasına rağmen yeryüzündeki tağuti sistemler bütün çabalarına ve riyakâr dolu söylemlerine rağmen siyasi ve idari alanda eşitliğe erkeğe dokuz kadına bir hisseyi bile verememiştir. Diğer hususlarda eşitlik sağlanması biraz zor olabilir Örneğin; Bir erkekten kadınlardaki gibi bir annelik şefkatinin olması veya Bir kadından erkeklerdeki gibi soğukkanlılığın olması imkânsızdır.
Siyasi ve idari hususta yapılanlar bu düzenlerin fıtrata ne kadar uzak olduklarını ortaya koymaktadır. Fıtrata aykırı söylem ve fillere rağmen bu hususta eşitliğin sağlanamaması fıtrata uymayan bir yol üzere olduklarının kanıtıdır.
Kadın ve erkeği aynı nefisten yaratan Allah bazı konularda kadın ve erkeği eşit, bazı konularda erkekleri üstün, bazı konularda ise kadınları üstün yaratmıştır. Kadın ve erkeğe fıtratlarına (yaratılışlarına) uygun yetki ve sorumlular vermiştir. Kim bunu değiştirmeye kalkarsa Allah’ın yarattığı fıtratı değiştirmeye kalkışmış olur bu ise insanlık için ancak dünya ve ahirette felaket demektir.
(İblis dedi ki) Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.” Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse şüphesiz o, apaçık bir hüsrana düşmüştür.(Hud Suresi: 119)
Hz. Peygamber döneminde ki cahiliye toplumlarında kadınlar hakkında ifrat derecesinde örnekler yaşanmaktaydı Örneğin; Resulullah (sav) ‘in, ‘İranlıların başına Kisra’nın kızı kraliçe oldu’ diye haber geldiği zaman Efendimiz: ”İşlerini kadına tevdi eden bir kavim felah bulmayacaktır’ demiş (Buhari, Fiten 17, Megazi 82; Tirmizi, Fiten 75, (2263): Nesai, Kudat 8 (8, 227)
Yine aynı dönemde cahiliye toplumlarında kadınlar konusunda Tefrit sayılacak konulara birkaç örnek verirsek; Kadının bir eşya gibi alınıp satılması, mirastan mahrum bırakılması, kız çocuklarının öldürülmesini örnek olarak veririz.
Hz. Peygamber zamanındaki cahiliye toplumlarında kadınlar hakkında yaşanan bu ifrat ve terfide günümüzdeki cahiliye toplumlarında sayısız örnekler vermek mümkündür.
Günümüzde kadınlar hakkında ifrat sayılacak sapmalar bir hayli çoktur. Kadınların fıtratlarına uygun olmayan işlerde çalıştırılması kadınların fiziki ve cinsel istismara uğramalarının yolunu açmıştır. Örnek verirsek; Son zamanlarda Amerika ve Avrupa cahiliye toplumlarından etkilenen ülkemizde de kadınların Subay, Astsubay yapılarak yüzlerce erkeğin içinde bir meslek icra ettirilmesinin mantığını nasıl izah edeceğiz. Aylarca eşinden ayrı kalmış gençlerin arasında amir yapılan kadın subay ve ast subaylar (!) (?) Bu olay sosyolojik, psikolojik ve cinsellik açısından kadın için ve aynı zamanda erkekler için nasıl bir yıkım ve zulüm olduğu düşünen akıl sahipleri için ortadadır.
Devletlerin milletlerin idaresinin bir kadına verilmesi bu kadınların ve bu toplumların istikballeri için yapılan bir cinayetten başka bir şey değildir. Müslümanların yaşadıkları ülkelerde kadın başbakanlar bakanların olması ve bunların peşinden birde Müslüman olduklarını iddia eden insanların gitmesi ise bir başka acı gerçek. Müslüman olduklarını iddia eden bu insanlar acaba tabi oldukları Peygamberlerinin kadın idareciler hakkında söylediği sözleri hiç mi duymamışlar? Ya da o peygamberin hikmet dolu sözlerine kör, sağır ve dilsiz mi oldular?
Yine Günümüzde ki cahiliye toplumlarında kadınlar hakkında tefrit olacak konulara birçok örnek verilebilir; Günümüzde Tağuti devlet düzenlerinde resmi hüviyeti olan, çalışma izni devletten alan ve devlete vergisini veren Genelevlerde, Pavyonlarda, barlarda… Kadının namusunun alınıp satılması, kadınların fuhuş metaı haline getirilerek namus ve şerefinin gazete, televizyon ve Internet de pazarlanması. Kadın haklarını savunduklarını ve eşitlik iddiasını dillendiren bu riyakâr ve yalancı düzenlerin ne kadar kadın hakkı savunduklarının resmi belgesidir.
Kadın erkek eşitliği getireceğiz diyerek yaldızlı sözler söyleyen bu insanlar ya kadınların namus ve şerefini pazarlayarak fuhuş metaı haline getirirler ya da kadını fıtratına uymayan yetki ve görevlere getirerek onların başka yoldan başka şekilde helak olmalarına sebep olurlar.
“Kendilerine: ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın!’ denildiği zaman ‘Biz ancak ıslah edicileriz.’ derler.” (Bakara Suresi: 11)
Allah-u Teâlâ onların bu cevaplarını şiddetli bir şekilde reddederek Ayet-i kerime’sinde şöyle buyurur:
“İyi bilin ki asıl ortalığı ifsat edenler kendileridir. Lâkin anlamazlar.” (Bakara Suresi: 12)
Kalplerinden iman nuru silindiği için bunun böyle olduğunu hissedip anlamazlar.
Yeryüzüne hâkim olan tağuti düzenler aşırı derecede kadınları iş hayatına sokarak birçok kadını çocuğa hasret bıraktılar, Yine birçok çocuğu da anne sevgisinden mahrum bıraktılar. Erkekleri ise kahve hanelerde işsizliğe, Bekârlığa mahkûm ettiler. Zor bela iş bulan erkekleri ise asgari ücret adında sadaka olacak bir ücrete mahkûm ettiler. Bu manzara ancak fıtratı bozan kâfir ve müşrik toplumların alametidir.
Kahve hanelerde erkekler iş beklerken tarlada, dairede, fabrikada akşama kadar koşturan kadınlar elbette fert ve toplumlar için birer utanç kaynağıdır.
Bu manzara karşısında şu yaratılış hakikati ise asla inkâr edilemez ve değiştirilemez bir gerçektir.
Bir erkeğin iş sahibi olup, evlenip hanımına çocuklarına ekmek götürebilmesi erkek için büyük bir onur ve şereftir, Akşam ise hanımının kendisine hizmet etmesi ise Erkek için güzelliklerin en büyüğüdür.
Bir kadın için çocuk sevgisi, annelik duygusunun yerini hiçbir kariyer, hiçbir iş, asla dolduramaz.
Bir çocuk için anne sütünün yerini hiçbir gıda dolduramadığı gibi anne sevgisinin yerini dünyanın hiçbir kreşi/bakıcısı/dadısı asla dolduramaz.
İşte çocuğun, Kadının, Erkeğin huzur ve mutluluğu bu formülde birde tağuti düzen/anlayışların günümüzde oluşturduğu fert ve aileleri bir düşünün. Maalesef asrımızdaki tağuti düzenleri/anlayışları Aslana kedi rolü kediye ise aslan rolünü layık görmekteler. İnsanın ve toplumun yaratış fıtratını alt üst ederek tahrif eden bu düzenler Yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan başka bir şey yapmamaktadırlar.
Kendilerine: ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın!’ denildiği zaman ‘Biz ancak ıslah edicileriz.’ derler.” (Bakara Suresi: 11)
Oysa Kadınlar evlerinde çocuklarının yanında ancak mutlu ve huzurlu olabilirler. Çocuklar anneleri ile mutlu ve huzurlu olurlar. Kadınlar çalışmasa da devlet ve toplumun sağladığı maddi ve manevi güvence ile korunmalıdırlar. Bir kadın bir erkek ancak bu şekilde huzur ve mutluluğu yakalayabilir.
Hiçbir ekonomi kadın ve erkeğin tamamını iş hayatına sürerek yüzde yüz istihdam sağlayamaz. Dünyanın en gelişmiş ülkeleri Bile Kadınların fıtratını zorlamalarına rağmen kadının tamamını evden iş hayatına süremedikleri halde bu ülkelerde bile işsizlik önemli bir meseledir.
İş hayatında öncelik erkeklere verilmelidir. Erkeklere de evini rahatlıkla geçindirebileceği ücret verilmelidir. Ancak bu tağuti düzenler erkeklere bile haklarını tam olarak vermiyor. Eğer bir kadın illa da çalışmak isterse kadınlara mahsus işlerde çalıştırılmalıdır. Şahsi görüşün oda yarım gün olması uygun olandır. Çünkü tam gün çalıştırılan evli bir kadın bütün enerjisini harcamış olarak evine yorgun olarak vardığında evine, eşine ve çocuklarına ayıracak enerjiyi kendinde bulamayacaktır buda eşin ve çocukların mutsuzluğuna sebep olacağı açıktır.
Çok para kazanıp yüksek kariyer yapan kadınlar evlenecek bir erkeği bulmakta zorlandıkları malum, evlense bile erkeğin hanımı değil de adeta o erkeğin ortağı olacağı toplumda yaşanan çok sayıda örnekleriyle ortadadır. Bu sebepten hiç evlenmemiş çalışan kadınların çok olması, boşanmış çalışan kadınların çok olması bir gerçektir. Bunun sebebi kanaatimce kadın iş hayatında hanımlık vasfından/psikolojisinden uzaklaşarak deyim yerindeyse erkekleşmesine bağlıyorum.
Ayrıca evlerinde kocalarının yanında dağınık, çirkin ve pejmürde olduğu halde sokağa veya işine gidince bir ceylan misali allanıp, pullanıp ve süslenen bir kadının sebep olduğu fitne ise olayın bir başka boyutu. Bu sebeple yaygınlaşan fuhuş ve zina, yıkılan yuvalar, perişan olan çocuklar, fert ve toplumların dünya ve ahrette helak olmalarına sebep olmaktadır.
Kadının iş hayatına girmesiyle alakalı şu acı gerçek herkesin malumu. Birçok zengin bir kısım kadınları işe almak bahanesiyle flört (zina) yapacağı kadınları etrafına toplama çabasındadır. Allah’ın haram kıldığı kapılar sonuna kadar açılmakta, Helal kıldığı kapılar ise kapatılmaktadır. Oysa bu insanlar bu arzularını helal olan çok eşli evlilik ile giderebilirler. Ancak böyle toplumlarda Allah indinde haram olduğu halde zina hoş görülürken, Çok eşli evlilik ise helal olduğu halde horlanıp, ayıplanıyor. Gayrı İslami anlayışın ürünü ancak bu olabilir. Onlar Allah’ın helal kıldığı kapıları kapatıp haramlarına sarılıyorlar.
Allah’u Teâlâ ayeti kerimede şöyle beyan ediyor;
”Eğer yetim(kız)lar konusunda adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, bu durumda, size helal olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Şayet (yine de) adalet yapamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik olduğu (cariye) ile (yetinin.) Bu sapmamanıza daha yakındır.” (Nisa Suresi: 3)
Cenabı hak bir ayetinde de şöyle buyuruyor: Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. (Müminun Suresi: 6)
Allah’ın helal kıldığı bu geniş kapı dururken fuhuş ve zinaya koşan insanlara Cenabı hak buyuruyor ki:
Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.( İsra Suresi 32)
Onlar, Allah ile beraber başka bir ilaha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah’ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar. Kıyamet günü onun azabı kat kat artırılır ve horlanmış olarak orada ebedi kalır. (Furkan Suresi:68-69)
Sonuç olarak Allah’ın hükümlerini bırakıp tağuti sistemleri hayat tarzı ve kanun edinen Toplumların dünyada huzur bulmaları mümkün olmadığı gibi ahrette kurtuluşları ise tamamen olanaksızdır.
Bu batıl düzenler Kadın erkek eşitliği sloganıyla fert ve toplumların yaratılış fıtratlarını tahrif ettiler. Kadınları iş hayatına ölçüsüzce sokarak maddi ve cinsel tacizlere maruz bıraktılar. Kadınlar kadınlık fıtratından uzaklaştırıldılar.
Bu batıl düzenler Kadın erkek eşitliği sloganıyla yaptıkları tahribat sonucu Kadınlar anne olma şerefinden, evinin sultanı olması izzetinden mahrum edildiler. Çocuklar anne şefkatine hasret bırakıldılar.
Bu batıl düzenler Kadın erkek eşitliği sloganıyla Kadınları iş hayatına aşırı derecede sokarak Erkekleri kahve köşelerinde işsiz, Kadınların ise iş hayatında ezilmelerine sebep oldular.
Bu batıl düzenler Kadınların namus ve şereflerini alınıp satılan bir metaa haline getirerek fuhuş ve zinanın yayılmasına aile düzeninin yıkılmasına sebep oldular.
Bu batıl düzenler Çalışan erkeğin hakkını vermedikleri için eşininde çalışmasını kaçınılmaz bir hale soktular. Böylece aile boyu asgari kölelik ücretine insanları mahkum ettiler.
Bu batıl düzenler emeğin hakkını tam vermedikleri gibi gayri meşru para kazanma yollarını çoğalttılar ve kolaylaştırdılar. Devlet destekli tefeciler (bankalar), Devletten izin ve ruhsatlı kerhaneler, meyhaneler, barlar, pavyonlar işleterek kadın ve erkeği harama yönlendirdiler.
Bu batıl düzenlerin savunucuları Yaptıkları bu tahrifata rağmen onlar hep çağdaş olduklarını, kadın hakları savunucusu olduklarını, insan hakları savunusu olduklarını iddia edeceklerdir. Ancak onlar Allah’ın hükümlerine kör, sağır, dilsiz olup yaratılış fıtratını bozan fasık topluluklardır.
“Yoksa cahiliye hükmünü mü arıyorlar iyi bilen bir toplum için Allah’tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?” (Maide Suresi: 50)
İnsanlığı dünya ve ahret saadetine erdirecek tek bir düzen vardır: İslam nizamı; geriye kalan bütün dünya düzenleri “Cahiliye nizamıdırlar”:
“Sonra sana katımızdan bir şeriat gösterdik; ona uy; bilmeyenlerin hevasına dizginlenemeyen arzularına) uyma.” (Casiye Suresi:8),
“Hayır, Rabbin hakkı için onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da senin verdiğin hükme, içlerinden bir burukluk duymadan, tamamen teslim olmadıkça inanmış olmazlar.” (Nisa Suresi:65)
Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, müminlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir. ( Nisa Suresi:115)
"Sözü dinleyip de en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah'ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akledenlerin ta kendisidir."(Zümer Suresi;18)
“Müminlerin -aralarında hükmetmek üzere Allah'ın Resulü'ne davet olundukları vakit- sözü ancak, "Dinledik, itaat ettik" demeleridir. İşte asıl muratlarına erenler bunlardır.” (Nur Suresi; 51 )
Selam hidayete tabi olan kulların üzerine olsun.
Veysel AKPİNAR
[email protected]
DİPNOT:
(1) İFRAT ve TEFRİT: Sözlükte "söz veya işte haddi aşmak, aşırı gitmek" anlamına gelen ifrat, ahlâkî bir kavram olarak, ahlâkî davranışların kaynağı olan psikolojik yeteneklerin işleyişinde itidal noktasının ilerisine geçen sapmalar demektir. İfratın karşıtı tefrittir. İfrat, söz ve fiillerde ileri gitmek, tefrit de gevşek ve ihmalkâr davranmak, çabuklukta çok geri kalmak demektir. Her iki aşırı ucun ortası ise itidâldir. Kur'ân ve Sünnette ifrat ve tefrit yasaklanmış, dengeli davranılması istenmiştir. Bir ayette "...Bizi anmasını kendisine unutturduğumuz ve işi aşırılık olan kimseye itaat etme" (Kehf, 18/28.) buyrulmuştur. Ayrıca pek çok ayette israf ve cimrilik yasaklanarak harcamalarda dengeli olmak emredilmektedir (İsrâ, 17/26, 27, 29; A'râf, 7/31). İsraf, ifrat hâli, cimrilik ise tefrit hâlidir. Bu ikisinin ortası ise dengeli olmaktır.
(2) Tağut: Kelime manası; Arapça bir kelime olup “tağa” (haddini aştı) kökünden türemiştir ve “haddini aşan mahlûk” demektir.
Şer’i manası; Allah’ın koyduğu ölçüler dışında ölçüler koyan, insanı Allah’a ibadetten alıkoyan, Allah ve Resulüne tabi olmayı engelleyendir. Bu insi ve cinni şeytan, nefis, hayvan, ağaç, para, taş, kadın, mezar olabileceği gibi; Allah’ın hükümleri dışında hükümler koyan zalim bir diktatör, halkın seçtiği seçkin bir zümre, bir meclis, bir grup bilim adamı veya Allah’ın kitabın dan kaynaklanmayan adet, alışkanlık ve düşünce (ideoloji) de olabilir.