Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Kafir Olan Anne Babamla İlişkilerim Nasıl Olmalı?

ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Kafir Olan Anne Babamla İlişkilerim Nasıl Olmalı?

essada;140468' Alıntı:
esselamun aleykum ve rahmetullah..
Bundan yaklaşık 4 sene önce hidayete erdim. Ailem sosyal demokrat düşünceye yakın, Atatürkçü, çağdaş insanlar. Bense İstanbul’da üniversite kazanmıştım. Okulu bıraktım, şimdi evdeyim. Hep cemaatlerin içinde boğuldum ve nihayet hepsinden kurtulup tevhidi düşünceyi buldum elhamdülillah. ailem onlara göre Müslümanlar, anıtkbrin dibinde oturuyoruz ve muhit berbat, insanlarda öyle. Kapalıya öcü gibi bir bakıyorlar, bi tane sakallı göremezsiniz. bi dönem ailem beni psikologlara götürdü, dayanamadım ve evden ayrıldım. Fakat yine çaresizlikten eve döndüm, çünkü ahir zamanda hiç kimseye güvenemiyorsunuz. Önceden örtüyü kabul etmeyen ailem, evden ayrılıp döndükten sonra mecburen korkudan kabullendiler. Fakat ailede İslami yaşantıya dair hiçbirşey yok. Çıldırcam, ne yapcağımı bilemiyorum. Kalmalımıyım yoksa gitmelimi bu evden, hiç dönmesemiydim bilmiyorum. Elimden gelen tek şey dua, birde bu sıkıntılarıma düşünce alemimdeki bulanıklar eklendi. Haremlik selamlık yok, evinizde ne yediğinizden şüphe ediyorsunuz. Böyle hayat mı gecer diyorum kendime. Lütfen birisi ilmi olarak bu konuya açıklık getirebilirmi?
Şimdiye kadar danışdıklarımın nefsinden konuştuklarına inanıyorum,kimse bana ayet veya hadisle gelmedi. Çok zor durumdayım....


Aleykum selam w e rahmetullah ,
Rabbime verdiği nimet ve rahmetten dolayı sonsuz hamdler olsun.


Gerçekten zor ve sıkıntılı bir durumunuz var. Elhamdulillah ki bu durumun farkına varacak basireti Rabbim size bahşeyledi.
Bundan sonraki yaşantınız hakkında size yardımcı olacak bazı misaller vereceğim inşeallah :


Hani İsrailoğullarından, “Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, anne-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin” diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz ve (hâla) yüz çeviriyorsunuz. (Bakara 83)

Tefsiri Kebirden alıntı :

Üçüncü mesele

Alimlerin ekseriyeti, -kafir bile olsa- anne-babaya saygı göstermenin vacib olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Buna birçok husus delalet etmektedir.

1. Cenab-ı Hakk’ın: (...) sözü, onların mumin olub olmamalarıyla kayıtlanmamıştır. Ve yine, fıkıh usulünde sabit olduğu üzere, vasfa terettüb eden hüküm, vasfın illet olduğunu bildirir. Bu sebeble bu ayet, anne babaya saygı göstermekle ilgili emrin onlar sırf anne baba oldukları için olduğuna delalet etmektedir. Ki bu da, umumi bir manayı iktiza eder. Cenab-ı Hakk’ın:
Ve Rabbin, ancak kendisine iman etmenizi, anne babaya da iyi davranmanızı hükmetmiştir. (İsra 23)” ayetiyle istidlal etmek de böyledir.


2. Allahu Teala’nın:
Ve sakın onlara ‘uf - of’ bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle! (İsra 23)"ayetidir. Bu anne babaya sıkıntı ve eziyet vermekten men hususunda, son derece anlamlı bir ayettir. Sonra Cenab-ı Hak diğer bir ayette:
Ve de ki: Rabbim, onlar beni küçük iken nasıl terbiye etmişlerse, sen de onlara merhamet et! (İsra 24)” buyurmuş, anne babaya saygı duymanın vacib oluşunun sebebini açıkça izah etmiştir.


3. Allahu Teala, İbrahim (a.s.)’den, o babasını küfürden imana davet ederken ona nasıl nazik davrandığını bize şu ayetinde nakletmiştir:
Babacığım! duymayan, görmeyen ve sana hiçbir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun? (Meryem 42)” Sonra onun babası İbrahim(a.s.)’e eziyet ederek ağır cevaplar veriyor, ama İbrahim(a.s.) hakkında bu geçerli olunca, bu ümmet için de aynısı geçerli olur. Çünkü Cenab-ı Hak:
Sonra da sana, hanif olan İbrahim’in dinine tabi olmanı vahyettik. (Nahl 123)” buyurmuştur.


Dördüncü mesele

Bil ki anne babaya iyilikte bulunmak, kesinlikle onlara bir sıkıntı vermemek ve ihtiyaç duydukları faydalı şeyleri onlara ulaştırmak demektir. Bu ihsan lafzının içerisine, eğer anne baba kafir iseler onları imana davet etmek; eğer günahkar iseler yumuşak bir yolla onlara marufu emretme hususları da girer...

İkinci mesele
Bil ki akrabaların hakkı, ana-baba hakkının bir uzantısı gibidir. Çünkü insan ana-babası ile olan bağları vasıtası ile akrabalarına bağlanır. Ana-baba ile olan bağ, akraba bağlarından önce gelir. İşte bu sebepten ötürü Allah, akrabayı ana-babadan sonra zikretmiştir.
Ebu Hurayra (r.anh)’den Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet edilmiştir:
Sıla-i rahm, Rahman kelimesinden türemiştir. Ama kıyamet günü olduğunda şöyle der: Ey Rabbim bana zulmedildi, bana kötülük yapıldı, yakınlarım benimle alakayı kestiler.
Peygamber (s.a.v.) şöyle devam etti: “Rabbi ona şu şekilde cevab verir; Seninle alakayı kesenle benim de alakamı kesmeme ve seni gözetene benim rahmetimi ulaştırmama razı olmaz mısın?
Peygamber (s.a.v.) sonra şu ayeti okudu:Demek idareyi ve hakimiyeti ele alırsanız, yeryüzünde fesat çıkaracak, sıla-i rahmi (akrabalık bağlarını) keseceksiniz öyle mi? (Muhammed 22)”


Bu hakka riayet etmenin tekid ile bildirilmesinin akli sebebi şudur:
Akrabalık birlik, sevgi, gözetme ve yardım mahallidir. Eğer bu sayılan şeylerden biri meydana gelmez ise bu kalbe güç gelir, onu son derece incitir ve kalbi yalnızlık, vahşet ve sıkıntıya düşürür. Bu sayılan şeyler ne kadar güçlü olur ise, kalbin bu güçlüklerini o nisbette giderir. İşte bu sebepten ötürü akraba haklarına riayet etmek vacib olmuştur...
(Fahreddin Razi, Tefsiri Kebir, Cilt: 3, Sayfa: 181-183)


Davetçinin Tefsirinden alıntı :

...Allah (cc) onlardan: Yalnız Allah(cc)’ye ibadet etmeye, ibadetlerden hiçbirini Allah’tan başkasına yapmamaya, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamaya, Allah’tan başka ibadet edilenleri reddetmeye, anne ve babaya, yakınlara, küçükken babası ve annesi ölmüş yetimlere, hiçbir şeyi olmayan ve üstelik insanlardan istemeye de çekinen miskin kimselere iyilik yapmaya, bütün insanlara iyiliği emredip kötülükten sakındıracak güzel sözler söylemeye kafir olsa bile Allah’a, Rasulune ve İslam’a savaş açmayan kişilere iyi davranmaya, onların hakkını vermeye ve namazı bütün şart ve rukunleriyle yerine getirerek huşu içerisinde kılmaya, zekatı hakkıyla vermeye dair söz almıştı.....
(Seyfuddin el Muvahhid: Davetçinin Tefsiri, Cilt:1 ,Sayfa:175-176)


Kurtubi Tefsirinden alıntı :

3. Anne-babaya iyilik:

Anne babaya ...iyilik yapın” ; yani, onlara anne-babaya iyilik yapın diye emrettik.

Yüce Allah bu ayet-i kerimede anne baba hakkını tevhid ile birlikte söz konusu etmiştir. Çünkü ilk varlık Allah tarafındandır, ikinci varoluş olan eğitim ve terbiye ise anne-baba aracılığıyladır. Bundan dolayı yüce Allah onlara karşı şükredici bir halde olmayı, kendisine şükretmek ile birlikte sözkonusu etmiş ve: “Bana ve ana babana şükret diye (insana vasiyet ettik). (Lukman 14)” diye buyurmaktadır.
Anne babaya iyilik (ihsan), onlarla maruf bir şekilde geçinmek, onlara karşı alçakgönüllü olmak, emirlerini yerine getirmek, vefatlarından sonra onların mağfireti için dua etmek, onların sevdikleri kimseleri gözetmek suretiyle olur...

(İmam Kurtubî: el Câmiu li Ahkâmi’il Kur’an, Cilt:2, Sayfa:196-197)

-------------------********************------------------

Bazı tavsiyelerim

Esma Bintu Ebî Bekr (r.anha) anlatıyor:
"Henüz muşrik olan annem yanıma geldi. nasıl davranmam gerekeceği hususunda Peygamber (s.a.v.)'den sorarak : "Annem yanıma geldi benimle (görüşüp konuşmak) arzu ediyor anneme iyi davranayım mı?" dedim. "Evet" dedi "ona gereken hürmeti göster".
(Buharî, Hibe, 28 Edeb 8; Muslim, Zekat, 50 (1003); Ebu Davud, Zekat, 34 (1668)


Kâfir bile olsa anne ve babaya karşı hürmet etmek ve nafaka vermek meselesinin ehemmiyeti şuradan anlaşılmaktadır ki yukarıdaki hadis üzerine vahiy gelmiş ve mesele Kur'an-ı Kerîm'de hükme bağlanmıştır.
"Sizinle din hususunda muharebe etmemiş sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış olanlara iyilik onlara adaletle muamele etmenizden Allah sizi men etmez. Çünkü Allah adalet yapanları sever." (Mumtahine 8)


Muşrik bile olsa anne ve babaya hurmet hususunda şu ayet daha açıktır:
" Eğer onlar (ebeveyn) sence ilimde (yeni) olmadık herhangi bir şeyi bana eş tutman üzerinde seni zorlarlarsa kendilerine itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana dönenlerin yoluna uy…" (Lukman sûresi 15. ayet).


Kafir anne-babaya haram, şirk, küfür konularında kesinlikle itaat edilmez. Ve aynı konularda Müslüman anne-baba da yanlış yapsa yine itaat edilmez.

Dünyalık konularda gerek kafir anne ve baba ve gerekse Müslüman anne babayla iyi geçinilir.

Kafir anne-babanın İslam’ın izin verdiği sınırlar dahilinde gönülleri hoş tutulur, incitilmezler. Müslüman anne-baba için ise durum daha önceliklidir.

Kafir anne-babanın rızası İslam’ın izin verdiği sınırlar dahilinde kazanılmaya çalışılır.
_"Ey iman edenler! Eğer babalarınız ve kardeşleriniz imana karşılık küfürden hoşlanıyorlarsa, onları dost edinmeyiniz. Sizden her kim onları dost edinirse işte onlar da zâlimlerin ta kendileridir. (tevbe 23 )


Kafir anne-babaya sert davranmamak, sert konuşmamak gerekir.

Kafir anne-baba muhtaç duruma düştüğünde onları hayatiyetlerini devam ettirecekleri şekilde gözetmek gerekir.

Kafir-anne babaya kendi üzerinde velayet yetkisi tanımamak gerekir.

Kafir anne-babanın hidayeti için uğraşılmalı, onlara davet yaparken kırıcı ve sert olunmamalıdır.

İster kafir anne-baba olsun ister Müslüman anne-baba olsun İslam ahlakı ve İslam dininin emirleri yaşanarak pratik şekilde onlara gösterilmelidir.

Kafir olan aile fertlerinin Müslüman olmaları için hayatta iken dua edilebilir. Kafir olarak (hayatta ikende öldükten sonra da) anlaşılıyorsa avffı için dua edilemez. Fakat defin işine katılabilirler.
Rasulullah (s.a.v.) muşrik olarak ölen Amcası Ebu Tâlib'in defni için Ali'ye izin vermiştir fakat dua etmesine izin vermemiştir.


Museyyeb b. Hazn (r.anh)'den şöyle rivayet edilmiştir:

«Ebu Talib'de ölüm alametleri belirdiği sırada Rasulullah (s.a.v.) geldi. Amcasının yanında Ebu Cehil İbn-i Hişam ile Abdullah b. Ebi Umeyye'yi buldu.
Rasulullah (s.a.v.) Ebu Talib'e:
«Ey amcam! Lâ ilâhe illAllah de, kıyamet gününde kendisiyle sana şehadet ve şefaat edebileceğim bu kelimeyi söyle» buyurdu.
Ebu Cehil ve Abdullah b. Umeyye:
«Ey Eba Talib! Abdulmuttalib'in milletinden yüz mü çevireceksin?» diye bundan menettiler.
Rasulullah (s.a.v.) amcasına Kelime-i Tevhidi arza devam ediyordu. Diğer ikisi de mütemadiyen o sözlerine tekrar ediyorlardı.
Nihayet Ebu Talib bunlara söylediği son söz olarak:
«O (yani ben) Abdulmuttalib'in milleti üzeredir» dedi ve La ilahe illAllah demekten çekindi.
Rasulullah (s.a.v.): «İyi bil amcacığım! Yemin ederim ki ben hakkında mağfiret dilemekten nehyolunmadıkça her halde Allah (c.c)'dan senin için af ve mağfiret dilerim» dedi.
Bunun üzerine Allah (c.c):
«Ne nebinin ne de mu'minlerin, cehennemlik oldukları belli olduktan sonra yakın akrabaları da olsa şirk koşanlar için mağfiret dilemeleri asla doğru olmaz.» (Tevbe: 113) ayetini indirdi.
(Buhari; Muslim)


Ebû Hurayra’den yapılan bir rivayete göre Rasûlullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
Anneme mağfiret dilemem hususunda Rabbimden izin istedim, izin vermedi. Kabrini ziyaret edeyim diye izin istedim, bana izin verdi
(Muslim, Cenâiz, 105, 106, 108; Tirmizî, Cenâiz, 60; Ebû Dâvûd, Cenâiz, 77; Nesâî, Cenâiz, 101; Ahmed b. Hanbel, Musned, II, 441; V, 356.)


Başka bir rivayette de şöyle denilmektedir:
Rasûlullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) annesinin kabrini ziyaret etti. (Kabrin yanındayken) ağladı. Yanındakileri de ağlattı. Sonra şöyle buyurdu:

Anneme mağfiret dilemem hususunda Rabb'imden izin istedim, izin vermedi. Kabrini ziyaret edeyim diye izin istedim, bana izin verdi. Kabirleri ziyaret ediniz, çünkü onlar ölümü hatırlatır
(Ebû Dâvud, Cenâiz 77; İbn Mâce, Cenâiz 49)


- İbrahim’in babası için mağfiret dilemesi, sadece ona verdiği bir sözden ötürü idi. Fakat onun, bir Allah düşmanı olduğu, kendisine belli olunca ondan uzak durdu. Gerçekten İbrahim, çok duygusal ve yumuşak huylu idi. (Tevbe, 114)

Müslüman çocuğuna dini hususunda aşırı yardım eden kafir anne baba cehenneme gitse de diğer azgın kafirlerden azabı farklı (daha hafif ) olabilir.

Abbâs (r.anh), Ebû Tâlib'in imân ettiğini söyleseydi; "Dalâletteki amcan sana yarar sağlıyordu, ona bir yararın oldu mu?" demezdi.
Rasûlullah bu soruya karşılık şöyle buyurmuştur:
"Hakkında şefaatim kabul edildi de ince bir ateş tabakası içinde oldu. Ayağında ateşten iki ayakkabı var, onlar yüzünden beyni kaynıyor. Ben olmasaydım, ateşin en alt tabakasında olurdu"

(Buhârî, Rikâk, 51; Muslim, İmân, 362-364; Tirmizî, Cehennem, 12; Dârimî, Rikâk, 121; Ahmed İbn Hanbel, 1/295, 2/432, 439, 3/13, 4/274)

Dünyaya gelmemize vesile oldukları ve bizi küçükken yetiştirdiklerinden dolayı kafir de olsalar onlara of diyemeyiz ama şunu da unutmamalıyız ki Müslümanlar arasındaki gerçek bağ ve kardeşliğin akide bağı unutulmamalıdır.

"Nuh Rabbine dua edip dedi ki: “Ey Rabbim! Şubhesiz oğlum da ailemdendir. Senin vâdin ise elbette haktır. Sen hakimler hakimisin. Allah: "Ey Nuh! O kesinlikle senin ehlin (âilen)'den değildir. Çünkü o salih olmayan bir amelin sahibidir. Hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben, seni, cahillerden olmaktan sakındırırım." (Hud suresi 45 - 46. ayet)

İslami bir yaşantı olmadığından evdeki Resim heykel vs bunlar sorun değildir. Önlemini alabildiğinizce alarak (kaldırarark veya arkanıza alarak) ibadetlerinizi yaparsınız. Rasulullah (s.a.v.) Mekkede putlar var iken namaz kılıyordu.

Gidebileceğiniz samimi bir yakınınız yok ise mecburen katlanmak , elinizden geldiğince başta küfür şirk konuları olmak üzere namusunuzu dahi korumalısınız.
Ayrıca bunun sizin imtihanınız olduğunu, onlarında hidayetiyle sınandığınızı unutmayınız. Oradan direk kaçmak da (tebliğ yapamadan) sorumluluğu olacaktır.
Yunus (a.s.) peygamber olduğu halde kavminin tebliği için son ana kadar Allah'ın emrini beklemeden o şehirden uzaklaştığı için Rabbi tarafından cezalandırılmış , tevbesi üzerine afvedilmiştir.
Eğer tüm çareleriniz tükenmiş , bir an dahi kalsanız (Rasulullah'ın Ali'yi yatağa yatırıp çıkması gibi) hayati ve imani tehlikeniz var ; kalbiniz mutmain ise ve gidebilecek bir islam diyarınız veya kardeşiniz yakınınız var ise gidiniz.


Rabbim yardımcınız olsun.
selamun âleykum
 
Hafsa binti Ömer Çevrimdışı

Hafsa binti Ömer

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
gerçekten zor bir durum kardeşim... ne mutlu ki doğrunun farkına varabilmişsiniz .benim nacizane fikrim, kaçmanın çözüm olmayacağı dır .rabbim ailenize de tez zamanda hidayet nasip eder inşeAllah ABDULHAK kardeşim yine her zamanki gibi ilmini konuşturup aydınlatıcı bilgiler vermiş.rabbim ecrini versin ...rabbim yardımcınız olsun...
 
E Çevrimdışı

el harezmi

Üye
İslam-TR Üyesi
sevgili esseda daha ekonomik olarak ayakta durmayı başaramamışsın. bu bir eksiklik önce bunu becer ondan sonra nasıl yaşaman gerektiğine karar ver.başkaları hakkında hüküm verirkende dikkatli ol.
unutmaki hayatta herkesin doğruları var sorun hayatta senin ölçülerinle ebveyninin ölçüleri farklı oluşu bundanda kimsetyi suçlayamazsın hayatta herkes sana uymak zorunda değil
 
Alketa Çevrimdışı

Alketa

1 Milyoncu : )
İslam-TR Üyesi
Bu konuda benim öğrendiğim şey sabir ve beklemek. Yani insan bazen neyi bekledigini filan da bilmiyor ama bekliyor iste.
Sularin durulmasini falan.
Duruluyor da zamanla.
Kimse kimseyle oyle ugraşayamiyor bi saatten sonra, takati de kalmiyor açıkçası.
Bizimkiler ayni halen degisen bir durum yok.
Babam hala beni akpli filan sanmaya devam edip hukumetin yaptigi her seyi ben yapmisim gibi laf filan ediyor arada, sen beni bir de cumhurbaskani olunca filan gör diyorum.
Annem arada gelicen mi hafta sonu diyor borek yaparsan su da bile yürürüm diyorum.
Şakalar makalar bi sekilde yürüyor isler.

En azindan artik evde kiblenin yerini herkes biliyor :D bu da bir kar jsjshs
 
Üst Ana Sayfa Alt