Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kâfirlerle Ticaret Yapmak

I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
بســـم الله الرحمن الرحيم


Kâfirlerle Ticaret Yapmak


Bu bayramlar da gayri müslimlere bayramlık eşya ve maddeler satmak veya alış-veriş yapmak üzere onların çarşılarına gitmek meselesin e gelince:

Daha önce değindiğimiz gibi bu konuda İmam-ı Ahmed ibnHanbel i'ye vaktiyle şöyle bir soru soruldu:

“Şamdaki hristiyan lar tarafından kutlanan Turyabur ve Deyr-i Eyyüb gibi bayramları düşünelim. Müslümanlar bu şenliklerde bulunup çarşıda satılan koyun, sığır, un ve buğday gibi şeylerden satın alıyorlar. Sadece çarşılarda geziyorla r, yoksa onların mabedleri ne girmiyorl ar bu konuda ne dersin?”

İmam bu soruya şu karşılığı verdi:

“Müslümanlar onların mabedleri ne girmedikl eri, sadece çarşılarına gittikler i takdirde bunun hiç bir sakıncası yoktur”

Ebu Hasan Amidî de aynı konuda şöyle diyor:

“Kâfirlerin bayram şenlikleri sırasında çarşılarında sattıkları mallara gelince bu çarşılara gitmenin hiç bir sakıncası yoktur. Ahmed İbn Hanbelî'nin bu görüşte olduğu Muhenna tarafından rivayet ediliyor. Yasak olan hareket, müslümanların bu bayramlar da kâfirlerin mabedleri ne ve kiliseler ine gitmeleri dir. Yoksa pazarlarında satılan mallarına müşteri olmaları değildir.”

Ahmed İbn Hanbeli'nin bu sözleri, bu çarşılara mutlak anlamda, yani hem müşteri ve hem de satıcı olarak katılmayı caiz gördüğü şeklinde yorumlana bilir. Çünkü O “Müslümanlar, onların mabedleri ne girmedikl eri, sadece çarşılarına gittikler i takdirde bunun sakıncası yoktur” diyor. Bu ifade hem satıcıyı ve hem de müşteriyi kapsamına alır nitelikte dir.

Diğer ve daha güçlü görülen bir ihtimal onun, sadece müşteri sıfatı ile bu çarşılara katılmaya izin vermiş ve oralarda mal satmayı bu izin kapsamına almamış olmasıdır. Çünkü soruyu soran kimse kendisine kâfirlerin bayram şenlikleri sırasında kurdukları pazarlara müslümanların katılıp katılamayacaklarını sormuş ve maksadının sadece bu noktayı Öğrenmek olduğunu, sorusunun son cümlesindeki “Onların mabedleri ne girmeksiz in sadece mal satın alırlar” şeklindeki ifadesi ile açıkça belirtmiştir. Sorunun sahibi olan Muhenna b. Yahya Sami'nin yetkili bir fıkıh bilgini olduğunu da göz önüne almak gerekir.

Bizim anladığımız kadarı ile -ki doğrusunu Allah bilir- sorunun sahibi olan Muhenna kâfirlerin bayramlarına katılmayı yasaklaya n delilleri işitmiş ve bunun üzerine Ahmed İbn Hanbelî'den bu şenlikler dolayısıyla kurulan alış-veriş pazarlarına gidip bir şeyler satın almanın bu bayramlar a katılmak gibi sayılıp sayılmayacağını öğrenmek istemiş, imam da bu çarşılara gitmenin serbest olduğunu söylemiştir. Yani Muhenna, Hanbelî'ye müslümanın bu çarşılarda kâfirlere mal satıp satmayacağını sorusunda söz konusu etmemiştir. Bunun sebebi bunun hükmünün kendisinc e belli olması olabileceği gibi, o anda böyle bir şeyi öğrenmek gereği duymamış olması da olabilir.

Öte yandan Ebu Hasan Amidî'nin sözleri de bu yorumların her ikisine elverişlidir. Fakat daha geçerli ihtimal, onun bu çarşılarda mal satmayı da serbest saymış olmasıdır. Çünkü O, “Müslümanlara yasak olan şey, kâfirlerin mabedleri ne veya kiliseler ine gitmektir” diyor.

Şunu hemen vurgulaya lım ki, Ahmed İbn Hanbelî'nin dediği gibi bu şenlikler sırasında kurulan pazarlara gitmek ve mabedlerd e düzenlenen törenlere katılmaksızın oralardan mal satın almak, sakıncasız ve caizdir. Çünkü burada ne günah bir davranışa katılmak ve ne de günaha yardakçılık etmek söz konusudur . Sebebine gelince kâfirlerden mal satın almak aslında caizdir ve günaha yardakçılık anlamı taşımaz. Tersine böylelikle onların dindaşları tarafından satın alınınca kötülüğe alet edileceği açık olan malların bir kısmı günah yolunda kullanılmaktan kurtarılmaktadır. Buna göre onlardan mal almak bu yönü ile kötülüğü azaltıcı bir nitelik taşır.

Ayrıca İslâmın ilk yıllarında cahiliye geleneğinin devamı olarak kurulan bazı pazarlard an müslümanların alış-veriş yaptıklarını, hatta Peygamber imizin (salât ve selâm üzerine olsun) de bu pazarların bazılarına katıldığını biliyoruz . Bu pazarların bir kısmı hacc mevsimi sırasında ve bir kısmı da batıl cahiliye bayramları vesilesi ile kuruluyor du.

Ayrıca şu da var. Çoğunlukla karşılaştığımız durum, çarşılarda günah işlemek için kullanılabilecek olan malların satıldığı gerçeğidir. Meselâ bir müslüman düşünelim ki, masum bir kimseyi öldürmek için silah veya alkollü içki hazırlamak için meyva suyu satılan bir çarşıya gidip bu mallara müşteri olmuştur. Bu alış-veriş sakıncalı olmak bir yana, iyi bir şeydir. Çünkü bu malların normal alıcıları gayri müslimlerdir ve İslâmiyet onlara bu konuda serbestli k tanımıştır.

Bu arada bir müslümanm mal satın almak amacı ile kâfir ülkelere gitmesi dinimizde caizdir. Bilindiği gibi Hz. Ebu Bekir (Allah ondan razı olsun) Peygamber imizin (salât ve selâm üzerine olsun) zamanında o sırada kâfirlerin elinde olan Şam'a giderek oradan mal satın almıştır. Hz. Ömer (Allah ondan razı olsun) tarafından da bu ticaretin serbest olduğunu belirten bir hadis rivayet edilmiştir. Hakkında daha başka hadisleri n de bulunduğu bu konu bu kitabın başka yerinde daha detaylı bir biçimde incelenec ektir. Açıktır ki, müslümanların mal almalarının serbest bırakıldığı bu kâfir ülkelerin çarşılarında, günah yolunda kullanılabilecek çeşitli mallar satılmaktadır.

Bunun yanında müslüman tüccarların kâfirlere, söz konusu bayram şenliklerinde kullandıkları yiyecek, elbise ve koku maddeleri gibi mallar satmalarına veya böyle şeyleri müslümanların kâfirlere hediye etmelerin e gelince böyle bir hareket, bir anlamda, kâfirlere haram olan bayramlarını kutlama konusunda destek olmak demektir.

Burada gözetilmesi gereken temel prensip şudur:

Kâfirlere alkollü içki hazırlamak üzere üzüm veya meyva suyu satmak caiz değildir. Yine onlara müslümanlara karşı kullanaca kları silâhlar da satılamaz.

Hz. Ömer'in (Allah ondan razı olsun) müslüman olduktan sonra Mekke'de oturan, müşrik kardeşine ipekten yapılmış bir kat elbise hediye etmesi, kâfirlere ipek satılabileceğini gösterir. Bu yüzden iki çelişik rivayetin daha doğru olanına göre alkollü içki kullanmak asla caiz değildir. Çünkü ipek genel anlamda mubahtır, fakat çok miktarda kullanılması insanların bir kısmına (erkeklere) haram kılınmıştır. Bununla birlikte aslında gerek ipek işlemeciliği ve gerekse ticareti caizdir. İşte bu konudaki çoğunlukla hakkında yanılgıya düşülen temel prensip budur.

Eğer Ahmed ibn Hanbelî'nin yukarıdaki sözlerinin ilk yorumu olarak “kâfirlere bayramlık eşya satmayı mubah sayıyor” denirse bilmek gerekir ki, İmam-ı Ahmed ibn Hanbelî'den kâfir ülkelere böyle mallar ihraç etmekle ilgili iki çelişik görüş nakledilm iştir. Bu tip malları bayramlarında kâfirlere satmanın, onları kâfir ülkelere ihraç etmek gibi olacağı söylenebilir. Oysa kâfirlerin bayram şenliklerinde kullanılacak elbise ve yiyecek maddeleri ni kâfir ülkelere ihraç etmek, onlara dinlerind e destekçi olmaktır. Kâfirlere bu tip malları ihraç etmemiz yasaklandığına göre kendi ülkemizde onlara bu tip mallar satmamız haydi haydi yasak olur.

İmam-ı Ahmed'in ortaya koyduğu temel prensiple rin çoğu ve bir çok sözleri böyle bir satışı yasak saymasını gerektiri yor. Fakat Acaba bu yasak, bu işi haram saydığı anlamına mı, yoksa bundan kaçınılmasının daha iyi olacağını düşündüğü anlamına mı geliyor?

Bu konuda karar vermek için aşağıdaki inceleme yazısını okumalıyız. Görüleceği gibi bu inceleme yazısının yazan olan Abdülmelik Habib bu tip satışların mekruh olduğu hususunda alimler arasında görüş birliği olduğunu ve İmam-ı Malikî'nin bu işi haram saydığını açıkça belirtmek tedir.

(Abdülmelik b. Habip b. Süleyman b. Harun El-Sülemi, El-Kurtubî-Ebu Mervan-Maliki Mezhebi hukukçularındandır. 174. h. yılında doğdu. Zamanının Endülüs-İspanya- bilginler indendir. Bir hayli üzgün eserleri var: El-Vâdıha fi El-Sünen ve El-Fıkıh, Tefsir-i Muvatta' Malik, Tabakat El-Fukaha ve El-Tabiin. 238 yılında vefat etti. Bkz. Lisan El-Mizan, c. 4, s. 59-60, Biy. No: 174; Zerkelî, El-Alam, c. 4 s. 197.)

Abdülmelik b. Habib, “Vazıha” adlı eserden aldığımız bu incelemes inde şöyle diyor:

“Hristiyan ların Hz. İsa, haç, saygı gösterdikleri eski din büyükleri ve azizleri adına kestikler i kurbanlar da böyledir. Gerek İmam-ı Malik ve gerekse diğer imamlar bu tip kurbanların etinin yenmesini mekruh saydılar. Biz de bu görüşteyiz. Bu tip kurbanların etleri Kur'an'daki -Allah'dan başkası için kesilen kurbanlar- yasağının kapsamına benzemekt ir. (Bakara: 173)

Doğrudan doğruya bu ayetin kapsamına giren ayetler, kâfirlerin taptıkları putlar adına kestikler i kurbanların etleridir .

Bazı alimler -Hristiyanlar tarafından boğazlanan hayvanların etlerini yemeyi Allah bize helâl kıldı- diyerek bu meseleyi hafif görmüşler, üzerinde fazla durmamışlardır. Oysa bu görüşü ileri sürenler dayanak olarak ileri sürdükleri serbestiy i, yani kâfirlerin kestikler i hayvanların etlerini yiyebilec eğimiz serbestis ini bize nakledenl erin ne söylediklerini ve neyi kasdettik lerini biliyorla r.

Bu serbestliği İbn-i Vehb, İbn-i Abbas'dan, Ubade b. Samit'ten, Ebu Derda'dan , Süleyman b. Yesar'dan, Ömer b. Abdülaziz'den, İbn-i Şihab'dan, Rebia b. Abdurrahm an'dan, Yahya b. Said’den, Mekhul'den ve Ata'dan rivayet ediyor.

(Ebu Derda, Uveymir b. Malik b. Zeyd b. Kays El-Hazrecî El-Ensarî ünlü sahabiler arasındadır. Allah Rasûlu -üzerine selam- onunla Süleyman El-Farisi arasında kardeşlik ilan etti. Uhuddan sonra bütün savaşlarda Allah Rasûlü (üzerine selam) ile birlikte oldu. Osman b. Affan zamanında Dimaşk valiliğine tayin oldu ve orada vefat etti. (h. 32). bkz. İbn Sa'd, Tabakat, c. 7, s. 391, 393; El-İsâbe, c. 5, s. 185-186 )

(Rebîa b. Abdurrahm an; Basılı nüshalarda bu kişinin ismi Rebîa b. Abdurrahm an olarak geçmektedir. Oysa bu Ravinin adı ne bu ne de İbn Abdurrahm andır. Bu zat: Rabia b. Furuh, (Furuh), Ebu Abdurrahm andır El-Teymi, Ebû Osman El-Medeni dir. Rebi’a özgün görüşleriyle ünlüdür, İbn Hacer el-Takribde: güvenilir, ünlü fıkıhçılardandır.” der. Rabia beşinci kuşak ravilerde n olup, altı ünlü hadis yazan ondan hadis kaydettil er. Hic. 136 yılında öldü. Bkz. Takrib El-Tehzib, c.1, s. 247, biy. 60)

(Bu ravinin Yahya b. Said El-Hattan olduğu sanılıyor. Hadis kritiğinde, öncülerdendir. Güvenilir sağlam hadis ezbercile rindendir . Ayrıca dokuzuncu kuşak alimlerin en ululannda ndır. Yukarıda adından söz edilen İbn Vehb'in çağdaşıdır. Hic. 198 yılında 78 yaşında öldü. Takrib El-Tehzib, c. 2, s. 348)

(Mekhûl El-Şamî-Ebu Abdullah El-Fatih El-Dimaşkî, Şam bilginler i ve hukukçularındandır. Kader konusunda ileri sürdüğü bir görüşten ötürü yalnışlığa düştü; ancak, sonradan bu hatasından döndü. Güvenilirdir, fakat 'müdelles' nakillerd e bulunur. Müslim ondan hadis nakletmiştir. H. 114 yılında öldü. a.g.e., c. 10, s. 289-293, biy. No: 509)

Kafirleri n gerek bayramları dolayısıyle gerek azizleri gerek Ölüleri ve gerekse kiliseler i için kestikler i kurbanların etlerinde n yememek daha doğrudur. Üstelik bu etleri yemenin diğer bir sakıncası, böylece onların müşrikliklerine saygı gösterilmiş olmasıdır.

Nitekim Said Muafirî, İmam-ı Malik'e hristiyan ların ölüleri için hazırlayıp dağıttıkları yemeklerd en müslümanın yiyip yiyemeyec eğini sordu ve Malikî'den şu cevabı aldı:

Müslümanlar, hristiyan ların dağıttıkları bu yemeklerd en yememelid ir. Çünkü bu yemekler müşriklîğe saygı gösterme amacı ile hazırlanıp dağıtılır ve bu yönleri ile kâfirlerin bayramları sırasında ve kiliseler i için kestikler i kurbanlar a benzerler .

(Said b. Abdullah El-Muafirî, İmam Malik'in öğrencileri ve Maliki ekolünün ünlü alimlerin dendir. İbn Vehb, İbn Kasım gibi ünlü Malikî hukukçuları ondan hukuk dersleri aldı. H. 173 yılında dünyadan ayrıldı. Bkz. İbn İshak El-Şîrazî, Tabakat El-Fukaha, s. 150)

 
Üst Ana Sayfa Alt