Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kâinat ve Doğa

Ebu Muhammed Eymen Çevrimdışı

Ebu Muhammed Eymen

Bir adım öteside, Bin adım öteside toprak..
Frm. Yöneticisi
Kâinat ve doğa, Allah’ın kudret ve hikmetinin en güzel tecellilerinden biridir. Kur’an-ı Kerim’de birçok ayet, insanları kâinatı ve doğayı tefekkür etmeye çağırır. Hem kâinatın hem de doğanın işleyişi, yaratılışın düzenini ve Allah’ın yüceliğini anlamamız için birer ilim ve hikmet hazinesidir.





Kâinatın Yapısı ve Düzeni


Kâinatın Yaratılışı:


Kur’an’da Allah, kâinatı bir düzen ve ölçü ile yarattığını bildirir:


Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer, 49)


Evrendeki yıldızlar, galaksiler ve gezegenlerin düzeni, Allah’ın yaratma sanatının büyüklüğünü gösterir.


Tefekkür Ayetleri:


• “Yeri ve gökleri yaratan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkaran Allah’tır. Şu halde, bile bile Allah’a eş koşmayın.” (Bakara, 22)


• “Gece ile gündüzün değişmesinde, göklerde ve yerde Allah’ın varlığını gösteren nice deliller vardır.” (Casiye, 3-5)





Doğa: Allah’ın Ayetlerinden Biri


Doğanın İşleyişi:


• Yeryüzündeki dağlar, nehirler, ormanlar, rüzgarlar ve hayvanlar bir düzen içinde yaratılmıştır. Her biri, Allah’ın ilmini ve rahmetini gösterir.


• “O, gökten su indirendir. Biz onunla her türlü bitkiyi bitirip yeşertiriz.” (En’am, 99)


Hayvanlar ve Bitkiler:


• Kur’an’da hayvanlar ve bitkiler Allah’ın nimetleri olarak sık sık anılır:


Arılar: “Rabbin, bal arısına vahyetti…” (Nahl, 68)


Ağaçlar ve bitkiler: “O, gökten su indirendir. Biz onunla her türlü bitkiyi çıkarırız.” (En’am, 99)





Kâinat ve Doğadaki Hikmet


Denge ve Ahenk:


• Doğadaki ekosistem, Allah’ın yarattığı bir denge sistemidir. İnsan bu dengeyi bozduğunda zarar görür. “Gökleri ve yeri bir denge ile yarattık. Ölçüyü aşmayın.” (Rahman, 7-8)


İnsana Mesaj:


• Doğadaki her detay, Allah’a iman edenler için birer ayettir: “Onlara yeryüzünde ibret alacakları nice deliller vardır.” (Zariyat, 20)





İnsanın Sorumluluğu


• Halifelik Görevi:


• İnsan, yeryüzünde Allah’ın halifesidir ve doğayı korumakla yükümlüdür: “O, yeryüzündeki her şeyi sizin için yaratandır.” (Bakara, 29)


Çevreyi Koruma:


• İslam, israfı ve çevreye zarar vermeyi yasaklar: “Yiyin, için, fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (Araf, 31)





Kâinat ve Doğayı Tefekkür





Kâinat ve doğa üzerinde tefekkür etmek, insanın imanını artırır. Allah’ın büyüklüğünü kavramak için şu soruları düşünebilirsin:


• Gece ve gündüzün düzeni nasıl işliyor?


• Bir ağaç bir tohumdan nasıl büyüyor?


• Yıldızlar ve gezegenler nasıl bir düzen içinde hareket ediyor?





Sonuç





Kâinat ve doğa, insanı Allah’a yönlendiren birer delildir. Bu düzeni anlamak ve korumak, bir Müslüman’ın hem ibadetlerinden hem de sorumluluklarından biridir. Tefekkür ederek, kâinatın ve doğanın bize sunduğu hikmetleri anlamaya çalışmak, imanımızı güçlendirir ve Allah’a daha yakın olmamıza vesile olur.
 
Mustafa bin Yılmaz Çevrimdışı

Mustafa bin Yılmaz

''Selef,selef ve selef...''
İslam-TR Üyesi
Cezekallahu hayr..

Seyyid Kutub der ki:

İslamın düşünce tarzı, bu kainatın tümü Allah tarafından yaratılmıştır, Allah’ın iradesi onu varetmeye yöneldiği için o da varolmuştur, arkasından da bu kainata hareket tarzını düzenleyen, parçaları arasında davranış uyumu sağlayan ve bir bütün olarak ahenk içinde hareket etmesini garantileyen kanunları koymuştur.( Yoldaki işaretler, syf:66)

İnsan da bu kainat varlığının bir parçasıdır. Onun fıtratına hükmeden kanunlar, varlığın tümüne hükmeden kanunlar sisteminden ayrı değildir. Bu varlığı olduğu gibi onu da Allah (C.C.) yaratmıştır. O maddi yapısı itibarı ile bu yeryüzünün balçığından bir parçadır. Balçık maddesinin ötesinde Allah’ın ona armağan ettiği özellikler, kendisine insan olma niteliği sağlamıştır. Bu özellikler ona Allah tarafından önceden takdir edilerek sunulmuştur. Beden yapısı bakımından O, istese de istemese de Allah tarafından konmuş kanunlara bağımlıdır, varlığını ona veren O’dur.


Her şeyden önce yaratılışı ne kendi isteği ile ve ne de ana-babanın dileği ile değil, Allah’ın muradı iledir. Ana-babası çiftleşir, ama (cenin) varedemezler. Allah’ın belirlediği gebelik ve doğum şartları uyarınca dünyaya gelir. Çocuk, bilinebilen oranları ile Allah tarafından yaratılan şu havayı, Allah’ın dilediği miktarda ve biçimde teneffüs eder. Elem çeker, haz duyar, acıkır, susar, yer, içer. Yiyeceği ve içeceği sindirir. Kısacası, Allah’ın koyduğu kanunlar uyarınca, hiç bir irade ve tercih yetkisi söz konusu olmaksızın yaşar. Allah’ın dileğine, kaderine ve kanunlarına mutlak bağımlılık bakımından bu alandaki durumu, tüm kainet varlıklarının, kainatta bulunan bütün canlıların ve cansızların durumu gibidir.



İşte kainatın tümünü ve insanı yaratan, varlığın tümü için belirlediği sisteme insana da boyun eğdiren Allah, hayatının iradeye dayalı kesimini tabii kesimi ile uzlaşmalı olarak düzenlesin diye insan için bir şeriati bir yasa sistemi koymuştur. Buna göre şeriat, insan fıtratı ile varlığın tümüne hükmeden ve her iki kesimi de uyum içinde bütünleşgiren genel İlahi geleneğin bir parçasından başka bir şey değildir. (Yoldaki işaretler, syf:67)

İnsanlar, kainatın gelenek ilkelerinin tümünü kavrayamayacakları için, genel kainat geleneğini kavramak şöyle dursun, fıtri yapılarına hükmeden ve ister istemez boyun eğdikleri yasa ilkelerini bile idrak edemeyecekleri için insan hayatı ile kainatın hareketi arasında uzlaşma sağlayan bir düzen ortaya koyamazlar. Bunu ancak tercih edip onayladığı. Aynı gelenek uyarınca hem kainatı ve hem de insan hayatının gelişmelerini yöneten, hem kainatın ve hem de insanların yaratıcısı yapabilir.


Kainatın geleneği ile insan hayatı arasında sağlanacak kayıtsız şartsız uyum, insan hayatını kargaşalıktan koruyacağı gibi ona her yönden iyilik temin eder. İnsanlar sadece bu takdirde hem kainatla hem de kendileri ile barış içinde yaşarlar. Kainatla barış içinde olmak, insanların hareketleri ile kainatın hareketleri arasında ve insanların doğrultusu ile kainatın doğrultusu arasında meydana gelecek olan uyumdan dolayıdır. (Yoldaki işaretler syf:68)
 
Üst Ana Sayfa Alt