Âleykum selam we rahmetullah;
Bir konuya tam olarak vâkıf değilseniz, bilmediğiniz ya da emin olamadığınız bir mesele hakkında adım atmanız gerekiyorsa, o konuda çözümsüzlük veya kararsızlık halinde iken bir karar vermek yanlış sonuçlara sebeb olabilir. Böyle bir durumda o konunun ehl-i olan kimselere danışarak düşüncelerini alarak kendi durumumuzu da değerlendirerek adım atmak en emin ve güvenilir bir yoldur. Aldığın karara da güven ve Allah'ın senin hakkında vereceği neticeye da rıda göster, boyun bük. Aksi taktirde kararsızlık yâni bi'taraf olmak ber'taraf olmayı gerektirebilir.
"Sen (o zaman), sırf Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları sen bağışla, onlar için Allah'dan mağfiret dile. (Yapacağın) işlerde onlara da danış, bir kere de azmettin mi, artık Allah'a dayan. Muhakkak ki Allah kendine dayanıp güvenenleri sever." (Âl-i İmran 159)
Ayetin konumuzu ilgilendiren istişare ve tevekkul bölümlerini değerlendirecek olursak ; Allah c.c., Habibine 'başınıza gelecek sıkıntılarda seni dinlemeleri için, kalblerini ısındırman ve gönüllerini alman için, ortaya çıkan ciddi işlerde onlarla istişare et. Kesin olarak karar verdikten sonra da, arkadaşlarının görüşlerine uysa da uymasa da bu kararını tatbik et ve bütün işlerinde Allaha tevekkül et, ona güven. Şubhesiz ki Allah, kaza ve kadere rıza gösteren, hükmüne boyun eğen ve bütün işlerinde kendisine güvenenleri sever.' Rasulullah'ın (s.a.v.), önemli meselelerde Allah tealanın emrine uyarak sahabe ile istişarede bulunmuştur. Nitekim Bedir, Uhut, Hendek ve Hudeybiye gibi savaşlarda sahabe ile istişarede bulunduğu bilinmektedir.
"Size verilen herşey, dünya hayatının geçimliğinden başka bir şey değildir. İman edib rablerine güvenenler, büyük günahlardan ve hayasızlıklardan sakınanlar, öfkelendikleri zaman affedenler, rablerinin davetine uyanlar, namazlarını dosdoğru kılanlar, işlerini aralarında muşavere ile yürütenler, kendilerine verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda infak edenler ve zulme uğradıkları zaman yardımlaşarak karşı koyanlar İçin Allah nezdindeki nimetler ise daha hayırlı ve daha devamlıdır." (Şû'ra 36-39)
Ey insanlar, size dünyada verilen mal ve evlat gibi şeyler ancak dünya hayatının geçimlikleridir. Siz bunlardan ancak dünyada faydalanırsınız. Âhiret yurdunda bunların size herhangi bir faydası yoktur. Alİahın katında bulunan ve kendisine iman edip itaat edenlere verileceği vaadedilen nimetler ise dünyada size verilenlerden daha hayırlı ve daha devamlıdır. Allah katındaki bu nimetler, iman edenlere, işlerinde rablerine tevekkül edenlere, Allaha ortak koşmak gibi büyük günahlardan ve zina etmek gibi hayasızlıklardan kaçınanlara, kendilerini öfkelendiren mümin kardeşlerini affedenlere, rablerinin, kendilerini tevhid inancına davetini kabul edenlere, kendilerine farz kılınan namazları gereği gibi kılanlara, işlerini aralarında istişare ederek yürütenlere, kendilerine verdiğimiz rızalardan Allah yolunda harcaya ve zekat gibi mali borçlarını ödeyenlere ve kendilerine yapılan zulme karşı koyanlara verilecektir.
