Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kaşları İnceltmek Günah mıdır?

E Çevrimdışı

ebumuhammed

Üye
İslam-TR Üyesi
ben iftira etmedim, bir yerel radyoda 1997 yılında yayınlanan, kasede kaydedilmiş tefsir dersleri adlı bir sohbetin yayını sırasında sorulan ifk olayı ile alakalı bir soruya ( orada ne olup ne bitti,bunu bilemem,ben orada değildim,ama bu olay ile alakalı o dönemde bir çok söz söylenmiş) deyip güldüğünü bu kulaklar duydu, peygamber hanımları sizin annelerinizdir...! emri bu soruya byle bir cevap verilmesini yasaklar, o soruya karşı ,annelerinizdir emrine iman edenin vereceği cevap bu değildir,beyin harddisk değilki sizlere o konunun çıktısını yollayayım,dinleyin tefsir derlerini, karşınıza çıkar.
selefi kardeş,ben şahsen tanıyorum ,derken tanımadaki ölçün nedir merak ettim, bu sözü söylemen için o kişi ile yolculuk yapman,alışveriş yapman ve komşuluk yapman gerekir.
bu şahıs hakkında merak ettiğin soru varsa ,yazılarından çıkardıklarımlada cevap veririm,akidesi ile alakalı.
selam ve dua ile
 
K Çevrimdışı

kıtmir

Üye
İslam-TR Üyesi
ebumuhammed ' Alıntı:
ben iftira etmedim, bir yerel radyoda 1997 yılında yayınlanan, kasede kaydedilmiş tefsir dersleri adlı bir sohbetin yayını sırasında sorulan ifk olayı ile alakalı bir soruya ( orada ne olup ne bitti,bunu bilemem,ben orada değildim,ama bu olay ile alakalı o dönemde bir çok söz söylenmiş) deyip güldüğünü bu kulaklar duydu, peygamber hanımları sizin annelerinizdir...! emri bu soruya byle bir cevap verilmesini yasaklar, o soruya karşı ,annelerinizdir emrine iman edenin vereceği cevap bu değildir,beyin harddisk değilki sizlere o konunun çıktısını yollayayım,dinleyin tefsir derlerini, karşınıza çıkar.
selefi kardeş,ben şahsen tanıyorum ,derken tanımadaki ölçün nedir merak ettim, bu sözü söylemen için o kişi ile yolculuk yapman,alışveriş yapman ve komşuluk yapman gerekir.
bu şahıs hakkında merak ettiğin soru varsa ,yazılarından çıkardıklarımlada cevap veririm,akidesi ile alakalı.
selam ve dua ile
kardeş sen duyduğun lafı söyküyosun seni kulakların yanıltıysa ne olacak bunun hakkında ya bir yazı yada o radyonun kasetinin bulup göstereceksin...islamoğlunu savunmuyorum ama boş keseye iftira da nereden çıktı...hatası varsa delilendir yoksa sus
 
E Çevrimdışı

ebumuhammed

Üye
İslam-TR Üyesi
1:hayz gören kadın oruç tutamaz, bunun delilleri üst konularda sitede var.
Soru:Adet halindeyken oruç tutabilir miyim, dinen bir sakıncası var mıdır

CEVAP: Bu Hz. Aişe'nin kendi yaklaşımını aktardığı bir hadise dayanılarak tüm imamlarımız tarafından bir ruhsat olarak değil sanki bir yasak olarak değerlendirildi. ALLAH’u alem bizim konuyu Kur'an ekseninde yeniden tarayarak vardığımız sonuç o ki, vahye göre hayız "ezen" yani "rahatsızlıktır".Hasta bir kimsenin orucunu isterse erteleyebileceği ve gününe gün kaza edeceği, istemezse ertelemeyeceği hükmü ise Bakara 184'ün açık hükmüdür. Bu sorunuzun cevabını ben değil Kur'an böyle vermiştir. Ona sorup cevabını aldınız.
http://www.mustafaislamoglu.com/habe...p?haber_id=143
2: kabir azabı haktır.
İbnu Abbâs (radiyalla hu anhümâ) hazretler i anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissa lâtu vesselâm) teşehhüdden sonra şunu okurdu: (ALLAHım, ben cehennem azabından sana sığınırım. KABİR AZABINDANDA SANA SIĞINIRIM. Deccal fitnesind en de sana sığınırım, hayat ve ölüm fitnesind en de sana sığınırım)...sahihayn

Said bin Mansur, Hakim-i Tirmizi, Taberani, Beyhaki, ibn-i Ab-bas (RadıyALLAHû anhüma)'dan rivayet ettikleri ne göre;

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Seilem) Sa'd bin Muâzı defnet­tiği zaman kabrinin başında durdu. «Eğer kabrin sıkıştırmasından bir kimse kurtulsay dı Sa'd kurtulurd u. O bir sefer sıkıştırıldı sonra gevşetildi» diye buyurdu

M. İslamoğlu'nun (Arif Çevikel = Sami Hocaoğlu) sitesindeki bir yazıda aynen şu ifadeler var:

Kabir Azabı Kabir azabı olduğuna inanmayan arkadaşım var. Kendisinin Kur'anı Kerim'i incelediğini ve kabirle ilgili bir bilgi bulamadığından inanmadığını söylüyor.Kesin delilleri nerede geçmektedir? 03/03/2007

CEVAP: Kabir azabı, İslam ekolleri arasında temel bir tefrika konusu olmuştur. Savunanlar da reddedenler de Kur'an'dan bazı ayetleri delil getirmişler, fakat bu deliller doğrudan kabir azabının varlığına ya da yokluğuna delalet etmediği için iki tarafın tezi de temelsiz kalmıştır. Kabir azabı ancak hadislerle temellendirilebilir. Hadisler ise akaide konu olmazlar. Dolayısıyla kabir azabı iman veya inkarın konusu değildir.

http://www.mustafaislamoglu.com./haber_detay.php?haber_id=131

İşyerindeki arkadaşlarla bir konuda ihtilafa düştük ben kabir azabı olmadığını sadece tasavvuf ehlinin ürettiği bir şey olduğunu söyledim. Kur'anda ve hadislerde böyle bir şeyden bahsedilmediğini söyledim ama Ali İmran suresinin 45. ayetinde sanki kabir azabıyla ilgili bir iz varmış gibi görünüyor?

03/03/2007
CEVAP: Bu konuda savunanlar da reddedenler de Kur'an'dan 1300 yıldan beri birbirlerine ayetler delil gösterirler. Ne ki, sizin andığınız ayet de içinde bu mesele Kur'an'dan yola çıkılarak ne savunulabilir ne reddedilebilir. Bu meseleyi savunanlar Hadislerle savunurlarsa daha tutarlı olmuş olurlar. Çünkü sahih hadislerde yer alır. Bu da bu meselenin akidevi olmadığını, Rasulullah'ın ya da daha doğru ifadesiyle ilk neslin gündemini işgal eden yoruma dayalı bir mevzu olduğunu ortaya koyar
3:mirac haktır,ruh ve bedenen miraç ehl-i sünnet nezdinde bellidir, bunula alakalı rivayetler hekezce malumdur,uzunca olduğu için nakletmedim.

-Rasulullah bir kez mi miraç etti?
-Necm suresi bu soruya, birden fazla diyor (13).
-Rasulullah miracta ne gördü?
-"Rabbinin ayetlerinden bir kısmını" gördü (17:1 ). Gördüğü ayetlerin en büyüğü vahiy meleği idi (53:18 ). Onu, asli suretinde gördüğünü ALLAH Rasulü ifade etti. Yine miraçta müminlere vaat edilen cennet bir biçimde gösterildi (53:15).
-Mirac beden ve ruhla mı, sadece ruhla mı, yoksa rüya yoluyla mı gerçekleşti?
-İsra 60. ayet: "Sana gösterdiğimiz bu rü'yayı (görme olayı) insanlar için bir imtihan/fitne kıldık" diyor. Hz. Aişe ALLAH Rasulü'nün miracını ruhun bir müşahedesi olarak niteliyor. İsra 1. ayet bu konuda fitneye düşmememiz için, isra ve miraçla ilgili tüm yorumların kırmızı çizgilerini çiziyor. Bu çizgiler, ayette üç noktada somutlaşıyor: 1) Ayet, "sübhan" gibi ALLAH'a ilişkin tüm tasavvurların her tür beşerileştirmenin uzağında olması gerektiğini ifade eden tenzih kelimesiyle başlıyor. 2) "Kulunu" ifadesiyle, her tür yorumun ALLAH Rasulü'nün beşerliği temelinde yapılması gerektiğine işaret ediyor. 3) Ayetin sonunda yer alan "..zira O, evet sadece O'dur her şeyi işitip gören" cümlesi, Rasulullah'a neden "Rabbinin ayetlerinin bir bölümünün gösterildiğini" açıklıyor. Bu üç sınır, miraç hakikatini yorumlarken, aşmamamız gereken ilahi sınırlar olarak ortaya konuyor.

Gelelim, miracın aktüel değerine: Miraç, yücelmeyi ifade eder. Miracın tam karşı kutbunda "dünyevileşme" yer alır. Dünyevileşmek, "edna olana/en alçak olana" çakılıp kalmaktır. Dünyevileşme, "değerle" değil, "fiyatla" ilgilenenlerin derdidir. Onlar kendi sahte miraclarının adını "ilerleme" koydular. Ruhlarını sattılar, cesetlerine yedirdiler. Neticede, bir avuç dünyevileşmişin ilerleme miti, insanlığa çok pahalıya patladı, azgın bir azınlık dışında kalan bütün insanlığı mutsuzluğa boğdu. Dünyanın geldiği nokta bunun göstergesidir.

Onları ilerleme mitleriyle baş başa bırakıp, biz miracımıza sahip çıkalım? Bunu nasıl mı yapalım? Salatı ikame ederek, namazı,duayı,desteği ayaklandırarak, ALLAH'a karşı esas duruşumuzu klas duruşumuzu bozmayarak…

MuSTaFa iSLaMoĞLu

4: yahudileşme temayülü:
reddedilen birçok sahih ve imani mesele;
islamsayf asi´isimli üyeden Alıntı
Yahudileşme Temayülü" ismi ile yayınlanmış adı gibi kendisi de tuhaf ve içi dudak uçurtacak kelime ve cümlelerle dolu olan bu kitabı ehl-i sünnet alimlerin den bir kardeşimiz bakınız nasıl eleştirmiş...

YAHUDİLEŞME TEMAYÜLÜ

Bu sayımızda tanıtacağımız kitap "İsrailoğulları'ndan Ümmeti Muhammed'e Yahudileşme Temayülü" isimli eserdir. Kitap beş bölümden ibarettir .

Kitabın tamamını aktarmaya elbette bu sayfalarımız yeterli değildir. Okuyucula rımıza kitapla ilgili olarak maddeler halinde bazı bilgiler vermeye çalışacağız.

1- "İsrailoğulları 72 guruba bölünmüştü. Ümmetim de 73 guruba ayrılacak." hadis-i şerifini ve kaynaklarını çok güzel bir şekilde verilmiştir. (Sh:63. Tirmizi, Ebu Davut, İbn Mace, Ahmed b. Hanbel, Darimi.) Ehl-i Bid'a denilen tüm sapık fırkalar bu hadis-i Şerifi hadis olarak kabul etmezler. Bir kısmı zayıf olduğu bir kısmı ise mevzu olduğu gerekçesiyle. Elbette bu onların cehaletle rinden kaynaklan maktadır. Ancak bu Hadis-i Şerifin son kısmı gündeme getirilme miş! Hadis-i Şerifin son kısmı ise şöyledir: "Bunlardan biri müstesna (73 fırkadan) hepsi cehenneme girecekti r." buyuruyor lar. Sahabe-i Kiram : "O müstesna fırka hangisidi r ya Resululla h?" diye sonunca, Peygamber imiz Efendimiz (sav): "Benim ve Sahabemin yolunda, olan Cemaattır." müjdesini vermiştir. Yani Ehl-i Sünnet Ve'l Cemaattır. Bu da gündeme getirilse ymiş daha güzel olurmuş! Zira bu Hadis-i Şerif "Ehl-i Bid'a" fırkalarla ilgili zikredilm iş bir hadistir.

2- "RECM" konusunda yazarımız kendini bir hayli zorlamış! Fikir paradoksu nda kaybolmuş gitmiş. Sıhhatli ve sağlam bir nesil emniyetin in muhafazası için farz kılınan recm cezasının varlığını onuruna yediremem iş, aksine reddetmey e çalışmıştır. Oysa ümmet içerisinde zanilere ve zaniyeler e uygulanma sı kati nasla farz olan recm cezasını, Hariciler in ezarika kolu ile Mutezile'den bir kısım bid'at ehli inkâr etmişlerdir. Ehl-i Sünnet Ulemadan "recm"i inkâr eden görüşüne itibar edilen tek bir alim yoktur! Ancak on dokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda ortaya çıkan müsteşrikler ve onları taklid eden yerli müsteşrik hayranı mukallidl er inkar etmeye başlamışlardır. Tabii yazarımız recmi inkar etmemiş. Resul-i Ekrem (sav)'in recm uygulamasını "Hendek savaşı öncesinde inen Nur süresinin 2. ayetinden önceki Tevrat'ın hükmü olarak kabul etmiş. "(Sh: 143-147) Dolayısiyle Nur Suresinin 2. ayeti ile recm cezasının "Nesh" edildiğini ısbata çalışmış! Yazarımız belki iyi niyetli olarak bu satırları kaleme almış olabilir, ancak iyi niyet, batıl iddianın mazereti olabilir mi? Birazcık düşünülmesi gerekmez mi?

Yoksa bin bir dereden bir damla su taşıyarak recm cezasının İslam'dan çıkarılmaya çalışılması da "Yahudileşme Temayülü"nün bir işareti midir?

Kaldı ki yazarımız kitabının 195-206 sayfalarında Nesh'i kabul etmez. Hatta istisna etmeden "Ümmet-i Muhammed'de "Nesh" meselesin de İsrailoğullarının düştüğü yanlışa düştü." diyerek tüm Müslümanları Akidevi yönden büyük bir töhmet altına sokmuştur. (Sh: 196) Yine büyük bir iddia ile şöyle demiştir: "Kur'an'ın iki kapağı arasında yazılı olup da hükmü geçersiz olan hiçbir ayet yoktur." (Sh: 198) Oysa Nesh ile ilgili olarak "Ehl-i Sünnet" kaynakları delillerl e doludur. Misâl isteyenle r, usûl kitaplarında bulabilir ler. Biz ancak şunu söyleyelim ki; İbn-i Abidin (rha) Neshle ilgili olarak: "Öğrenilmesi Farz-ı Kifaye ilimler" diyerek meselenin önemini vurgulark en, (c/1. Sh:41) İmam Suyuti (rh.a)'de "Cahiller ve Ahmaklar dışında onu kimse inkar etmez, "demiştir. İmam-ı Kurtubi (rh.a) ise: "nesh konusunda icma" olduğunu belirtmiştir. (El-Esas Fit-tefsir 1/280) Yine Ehl-i Sünnet Mezhepler in tümünde de "Müctehid" olabilmen in ve "İctihad" yapabilme nin şartlarından birisi; "Nasihi ile mensuhu bilmek " şeklinde ifade etmişlerdir. Demek ki İslam ahkamı hakkında bir şeyler söyleyebilmek için "Müctehid" olmak şartmış! Geriye kalıyor mukallidl er. Mukallidl erde müctehidlere tabii olmak zarureti içindedirler. Peki bu temayülleşme neye? Yoksa müctehidliğe mi?

Peki müctehid olmak için birilerin den izin almaya gerek var mı? Ebette yoktur! Öyleyse isteyen kursun kendi mezhebini düşsün yola, kim gelirse gelsin. Sizin kurduğunuz mezhebi bizim kabul etmemizi kendi mezhebimi zi terk etmemizi bekliyor sanız boşuna beklemeyi n.

Sizler kendinizi yeni mezhepler kurmada nasıl hür, etkili ve yetkili görüyorsanız. Müsaade ediniz de bizlerde kendi mezhebimi zi seçmede hür olalım!!!

Kaldi ki; Recm cezası ile ilgili ahkâm, İslam dünyasının en sağlam Hadis kaynağı sayılan eserlerde (Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim'de) mevcuttur . On dört asırdır bunlara kimse dil uzatamamıştır. (El-Lu'lu Vel-Mercan c/1 Sh: 699. Akit Gaz.) Bu bölüm okunduğu zaman mesele daha iyi kavranabi lir! Neshi inkâr edenler; ALLAHü Teâlâ'nın indirdiği Zebur, Tevrat ve İncil hakkında ne diyecekle r? Eğer nesh geçerli değilse, bu kitapların hükümleri ile amel edilemez mi?

Neshi inkâr olayının temelinde Yahudiler vardır. Bakara suresinin 106. Ayet-i Kerimesin in nüzul sebebi de budur. Muteber tefsir kitaplarından bu ayetin tefsiri okunduğu zaman, mesele daha net olarak kavranabi lir.

Nesh edilen ayetler konusunda sayı olarak bir sayı yoktur ama, "Nesh" in varlığı konusunda ittifak ve İCMA vardır.

3- "Muhammed Ümmeti'nin Kur'an'ı Tahrifi" (Sh: l86) Müslümanlara hakaret niyetiyle; ihaleye bir cümle verilecek olsa, bu cümleden daha ağır bir cümle bulunabil ir mi bilmem? Yazarımız Muhammed Ümmetinden olduğunu unutmuş olabilir mi? Böyle bir ifade, yani "Muhammed Ümmetinin Kur'an'ı Tahrifi" ifadesi, insafa sığar mı? Guya Kur'an'ı koruma adına, böyle bir fade kullanmış! Yazık.
Bu başlık adı altında: "Birçok asıllı -asılsız rivayet zikreden hadis kaynakları naklettik leri içerisinde Kur'an'ın korunmuşluğuna gölge düşürecek rivayetle re yer verilmekt edir. İşte onlardan birisi: "Hz. Aişe şöyle dedi: Kur'an'da indirilen ayete göre on kez bilinen emme haram kılardı. Sonra bu, bilenen beş-kez emme ile neshedild i. Resülullah vefat ettiğinde Kur'an da bu beş bilinen emme ayeti okunuyord u. En sahihleri de içinde bu rivayeti nakleden hadis mecmuaları galiba bir şeyi gözden kaçırmışlardı: Hadis diye nakledile n bu söze itimat etmenin hem Kur'an'a, hem Hz. Aişe'ye iftira olacağı gerçeğini." Kur'an-ı Kerim'in korunacağı haberini bizzat Rabbimizi n açıkladığını yazarımız da bilmekted ir. Ancak yazarımız "Nesh" olayını kabule yanaşamadığı için Sahih Hadis kaynaklarımızdaki bu Hadisi Kur'an'a gölge düşürüyor mantığıyla reddetmey e çalışıyor! Oysa aynı Hadisin açıklamasını "Neshin" çeşitlerine örnek verirken "Recmi" ve "Emme"nin nasıl beyan edildiğini okusaydı (Kütüb-ü Sitte, c: 16, Sh: 31-32) o kadar telaşa kapılmazdı. Hem de Şia'nın vesvesele rini gündeme getirmezd i!

4- Müteşabihatla ilgili olarak: "İlkönce bu te'vil furyasına eleştirdiği Mutezile'nin yoluna girecek, Mutezile'nin tevilleri Ehl-i Sünnet kelâmı adı altında yaygınlaştırılacaktı." (190) İmam Eş'ari'(rha)'nin hayatı ortada. İçinden çıktığı muteziley e karşı verdiği ilmi mücadele ortada. Ehl-i Sünnet ulemaya ait tüm eserler ortada!

5- Yazarımız şöyle diyor: "Hele zanni bir delil olan "hadis" ile kati bir delil olan "ayet'i neshetmen in ne şer'i ne de akli izahı yapılamaz." (Sh: 199)

Yazarımız "Hadis"e zanni bir delil demekle ne demek istemiştir? Bunu biraz daha araştırsa, gayet iyi olurdu herhalde! Biz Hadisi şöyle bilmeliyi z: "Mütevatir Hadisler, şer'i bakımından hemen hemen Kur'an kuvvetind edir." (İslam Hukuku Metodoloj isi, sh: 102. Prof. M. Ebu Zehra) Yine: "Mütevatir Hadis zaruri olarak kesin bilgi ifade eder. Bu yüzdende Resululla h'ın mütevatir hadisleri ni inkar eden "kafir olur." Çünkü böyle bir inkâr Resululla h'ı inkâr anlamına gelir." (Hadis Usulü, Sh:107. Prof. Dr. İ. Lütfi Çakan.) İslam Hukukunda, Hadis usulünde hükümler böyle iken; bütün hadisleri "Zanni delil" ilân etmenin manası nedir?

6- Yazarımıza göre şu hadis-i şerif uydurma imiş: "Kaderiye bu ümmetin mecusiler idir." (Sh: 209) Oysa yazarımızın uydurma dediği hadisler şu hadis kaynaklarında geçmektedir: "Ebu Davud, Tirmizi. Kütüb-ü Sitte, c: 14, Sh: 34-38. Ayrıca Said Havva (rha)'nın kaleme aldığı "El-Esas Fis Sünne" adlı eserinin c: 7, Sh: 552. 553. sayfasında farklı bir rivayet olarak Taberani (rha)'nin Evsatın da Enes bin Malik (ra)'ten rivayet edilmiştir.

7- Yazarımız yine kimlere hoş görünmek için buyurmuşsa şöyle buyurmuş: "Eşyada asıl olanın mubahlık olduğu" ilkesi, giyecek yiyecek, resim, müzik beşeri münasebetler konularında askıya alınarak, Şeriatın koymadığı bir yığın yasak İslam adına insanlara dayatılıyordu." (Sh: 210) Yazarımız İmam-ı Eş'ari'nin "Eşyada asıl olan tevaffuft ur" hükmünü hiç duymamış gibi davranmak tadır. Bu davranışını bozmadan, şu sualleri sorabilir iz: Gerçekten giyecekle rde haram olan giyecek yok mu? Yiyecekle rde haram olan yiyecekle r yok mu? Resimler de haram olan resimler yok mu? Müzikte haram olan müzik yok mu? Elbette hepsinde de haram olanlar vardır. İslam hepsinde de haramlar koymuştur. Peki İslam'ın sünnetle sabit olan emirlerin e dayatma denir mi? Hatta ictihadi hükümler için, dayatma tabiri kullanılabilir mi? Müellifimiz "İctihad, içtihadı nakzedeme z" kaidesini hiç duymamış mıdır?

8- Yazarımız yine kitabının 212 sayfasında: "İslam Mitolojis i" kavramını kullanmış'. Hem İslam, hem de Mitoloji?

9- Müellif; "Seyhan, Ceyhan, Firat, Nil cennet nehirleri ndendir." (Müslim, Cennet: 26) hadisini, kaynağı ile birlikte zikrediyo r ve Bu hadis her bakımdan yanlışlarla doludur." diyor. (Sh: 216) Hem Sahih-i Müslim gibi bir eser kaynak gösteriliyor, hem de "Senedi sahih, lakin metninde israili rivayet olan hadis" diyerek Müslim gibi Ehl-i Sünnet' in gözbebeği hadis kaynağına gölge düşürmeye çalışıyor! Aklı sıra!!!

10- Yine Naziat Sûresinin 43. ayetinin mealini: "Sana saatin ne zaman gerçekleşeceğini soruyorla r. Sen kim, onun zamanını söylemek kim?" diyerek çeviren müfessir - yazarımız bu mealde acep kimi taklit etmiştir? Merak ediyorum doğrusu! Mealin doğru şekli şöyle olsa edebe daha uygun olmaz mıydı? "Sen onu nereden bileceksi n" Zira meallerde de böyledir. (Sh: 229-234)

11- Yazarımız: "Bir kâfir için müslüman öldürülmez" Hadis-i şerifinin İmam-ı Azam tarafından kabul edilmediğini ileri sürmeye çalışmıştır. (Sh: 270) Bu izahı da yanlıştır. Zira İmam-ı Azam (rha) Zimmi kâfiri, kasden ve teammüden öldüren müslümana, kısas cezasının uygulanac ağını", fakih raviden gelen başka bir hadis-i şerif ile izah etmiştir. Zikredile n hadis-i şerifin "Zimmet akdi olmayan harbiyi öldürdüğü için, bir müslümanın kısas edilemiye ceğini" belirtmiştir. İmam-ı Azam'ın "Bir kâfir için müslüman öldürülmez" hadisini reddettiği, hiçbir kaynakta mevcut değildir. Herhalde müellifimiz, zimmi ile harbiyi bir birine karıştırmış! Meselenin aslı, kaynaklarımızda şöyle geçmektedir: "Kısas için; "Maktulün hayatı mutlak olarak dokunulma z (Yani kanı masum) olmalıdır. Zira Resul-i Ekrem (sav) "Zimmet" ehlinden bir gayri müslimi öldüren kimseye "Kısas" cezasını tatbik etmiş ve şöyle buyurmuştur: "Elbette ben, benim zimmetim altında bulunanla rın hakkını almaya en layıkıyım" (Sahih-i Buharı İst. 1401. K. Diyet:2 . C: Sh: 42-44) Ayrıca Hz. Ali'nin (Zimmet ehlinin cizye vermeleri, malları bizim mallarımız gibi kanları bizim kanlarımız gibi olması içindir" buyurduğu bilinmekt edir. Resul-i Ekrem (sav)'in: "Kâfire karşı mü'min öldürülmez" Hadis-i Şerifi Zimmet akdi imzalamay an harbilerl e ilgilidir . Dolayısıyle bir müslüman; müstemen (Emanlı) bir harbiyi öldürürse kısas edilmez." (Fethul Kadir- El Lubab fi Şerhil Kitab- El Hidaye Şerhu Bidayetül Mübtedi. Arapça asıllarından. Y. Kerimoğlu Emanet ve Ehliyet C: 2. Sh: 103. Madde: 1318)

12- Yine yazarımız bir yerde: "Asrı Saadette kadınların Cuma namazına devam ettiğini belirten sahih rivayetle r olduğu, halde İslam ortaçağ boyunca kadınların camiden soğutulması da aynı gelenekse l yanlışın bir devamı olsa gerek." (Sh:286) diyerek bir ızdırabını dile getirmekt edir. Dikkat ederseniz bazı ilahiyatçı profesörlerimiz de, yazarımız gibi aynı dertten muzdaript irler. Bunlardan bir tanesi bir gazete köşesinde (AKİT) şöyle diyordu: "Kadınlara da CUMA kılmak farzdır. Ancak Mezhep imamları, bu farzın edasını önlemişlerdir."

Belki yanlış anlaşılabilir ama onlara şunu sorabilir iz: "Kur'an" dan başka delil tanımıyorsanız, "Kur'an müslümanlığı"na davet ediyorsanız, İslam Gerçeğini keşfetmişseniz samimi iseniz Kur'an'dan cevap veriniz: "Kur'an'da kadınlara Cuma namazı farzdır" diye bir hüküm gösterebilir misiniz? Bırakın kadınları Kur'an'da "Erkeklere CUMA namazı kılmak farzdır" diye bir ayet gösterebilir misiniz? Elbette Kur'an'da böyle açık bir ayet gösteremezsiniz. "Cuma namazı" kavramını yan-yana iki kelime olarak Kur'an'da bulamazsınız! Bu suallerim "Peygamber in sünnetini kabule yanaşmayan ve bazı müctehid imamlarının ictihadla rı ile amel eden müslümanlara, müşrik vasfını veren zalimlere dir. Müellifimiz onlardan değildir.

Bu mezhepsiz zalimler; öyle keskin konuşurlar ki "Kur'an" dan başka delil kabul etmezler. Ama işleri düşmeye görsün; Bakarsınız ki Hadisi kabul etmişler, Sahabeyi kabul etmişler, Tabiunu kabul etmişler, Hatta İmam-ı Azam ı öyle savunurla r ki sanki gerçekten Hanefiler! Türkçe ibadet konusunu tartışırken, İmam-ı Azamı dillerind en düşürmezler.

Günümüzün fitne ortamında; kadınları camillere ve cum'a namazına davet edenler, üniversitelerde okuyan tesettürlü bacılarımıza neler yapıldığını görmüyorlar mı? Haremlik ve selâmlığa düşman kesilenle r; kadın haklarını mı, şehvet duygularını mı savunuyor lar? Azıcık şüpheliyim! Çünkü üniversitelerde okumaya çalışan müslüman kızlar; başları örtülü olduğu için okul kapılarından kovulurke n "Kadın-Erkek Eşitliği" hurafesin i savunan Kur'an müslümanları, bir gün olsun zalimleri lanetleme diler. Hatta birisi, başörtülü müslüman kızlar için "Sıkma-baş" tabirini kullandı. Ben şüphemde haksız mıyım?

13- Yazarımız son yılların orijinal konularından biri sayılan "Cünübün, Hayızlının, Adet Halindeki kadınların Kur'an okumaları" meselesin i gündeme getirerek bunun cevazlığını iddia edenlerin safında yerini almıştır. (Sh: 286-288). Bu meselenin cevazlığını iddia edenler olmuş ama bunların görüşleri ile kimler amel etmişlerdir? Ehl-i Sünnet Ulema indinde cünübün Kur'an-ı Kerim'e dokunması ittifakla haramdır. Siz bu görüşlerinizle kimleri taklid ediyor sunuz? Yoksa zikir ile farz olan ibadetler i birbirine mi karıştırıyorsunuz? Kur'an'a Sünnete, Sahabeye, Tabiine uyarak onların yaşadığı İslam'ı yaşamanın adı "Yahudileşme" oluyorsa aksinin ne olması gerekir? Tirmizi'nin (rha) rivayet ettiği "Hayızlı ve Cünüp Kur'an'a dokunarak, ondan bir şey okumasın" hadisini İmam Ahmed b. Hanbel'in (rha) "Bu sahtedir" diye reddettiği iddia edilmiştir! Peki bu iddianız doğru ise, müctehid İmam Ahmed b. Hanbel (rh.a) "Hayızlı veya Cünüp olan mükellefin, Kur'an-ı kerim'e dokunmasını ve namaz kılmasını niçin "Haram" saymaktadır? Hanbeli Mezhebini n usûlünü benimseye n bütün fakihler, uyumuşlar mı? Yoksa bu yanlışı yazarımız mı keşfetmiştir?

14- Yazarımızın şu tabiri de çok tuhaf bir tabirdir: "Erkeksi Fıkıh" (Sh: 288) Fıkıh ilminin cinsiyete göre tasnifi, hangi temayül ile açıklanabilir ?
15- Yazarımız: "Fazlur Rahman, Ziyaül Hak'kı ABD'ye şikayet etti, Demokrat olmadığı için" (Sh: 339) diyerek demokrat olan Fazlur Rahman'ı kınamıştır. Onun Demokrat ve ABD uşağı dediği Fazlur Rahman, Kur'an müslümanları indinde büyük düşünürdür!

16- Yine yazarımız:"... kimilerin in, görevi İslam'a ve Müslümanlara küfretmek olan kurum ve kuruluşlarda canla başla "Kur'an'ın İslam'ını" tebliğ etmesi, hep Sadukiyen/ Reformist anlayışın kimi zaman ihanete kadar varan siyasi basiretsi zliğinin örnekleridir." (Sh: 339 Dipnot) Daha sonra sayfa 346'da "Ebu Davud ve Tirmizi'den (rha) Günahkarlarla oturup kalkmanın vebalini hatırlatan bir uzun Hadis-i şerifi nakletmek tedir. Sadukiye' nin uzantısı saydığı "Kur'an İslam'ını tebliğ eden Sadukiler" ile aynı televizyo n kanalında (Flaş tv'de) onların hoşlanacağı sözleri söylemenin manası nedir?

17- Yazarımız yine: "O bazıları, o dönemde yeryüzünün dönmediğini bir iman maddesi olarak ele alıp "Ehl-i Sünnet dönmediğinde icma etti derken dönüyor diyenleri de sapık rafizi müşrik olarak adlandırıyorlardı." (Sh: 365) diyor ve dipnotta Abdulkahi r el Bağdadi'nin (rha) bu iddiada olduğunu belirtiyo r. Eğer tercemeyi kendisi yaptı ise bu bir hatadır. Başkasının tercümesini esas aldıysa durum farklıdır. Meselenin doğrusu şöyledir: "Şüphesiz yeryüzünün/dünyanın döndüğü ilmi delillerl e sabittir. Dünyanın dönmediğine dair ne Kuranda ve ne de Sahih Sünnette tevil kabul etmeyen kat'ı sarih bir nas vardır." (El Farku Beynel Firak. Sh: 330. Beyrut/1990) Yazarımız yüzde yüz zıddını iddia etmektedi r. Meselenin hakikati bu kadar açık ve nettir. Bu konuyu araştırdığımız zaman bize yardımcı olan ve şimdilerde Medrese-i Yusufiye'de yatan Ehl-i Sünnet Akidesine bağlı mücahid kardeşimiz ve değerli hocamız Mustafa Çelik bu metnin aslını, (arapça orijinali ni) ile birlikte bizlere göndermiştir.

Sonuç olarak diyebilir iz ki; kitap kendi mantalite si çerçevesinde çok orijinal bir eserdir. Ancak Peygamber varisi Ulemanın bizlere aktardıkları bilgilere göre, Kur'an ve Sünnet merkezli Ehl-i Sünnet Akaidi ile çatışan ve tarihin çöp sepetine atılan çok bozuk fikirlerl e doludur. Ehl-i Sünnet akaidine sahip mü'minler bu eseri okurlarke n dikkatli okumalıdırlar!

Bu eserde, müslümanların "Yahudileştiği" tezi ısbata çalışılmıştır. Yahudi Abdullah İbn-i Sebe ve şürekası üzerinde durulmamıştır.

daha bir çok mesele var fakat,bence bu,o kişinin akidesini ortaya koymaya yetecek KENDİ SÖZLERİDİR.

kişi sevdiği ile beraberdir
selam ve dua ile
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Allah razı olsun ebu muhammed isabet etmiş.Mustafa islamoğlu ebu muhammedin dediği hal üzeredir.Zaten dikkatli bakdığımız zaman ülkemizdeki cemaatlerin yarısına yakını yada yarısından fazlası(sayı olarak) şiadır.Ama cemaatsel olarak bir faaliyet yapabilmek için ehli sünnet ismi altında takiyye yapmaktadırlar.Mustafa islamoğluda sohbetlerinde hadislerden yararlanma nedeni bu olduğu aşikardır.Çünkü eskiden beri bilinen bir şiadir kendisi.Ve ben şahsım adına onun şia akidesinden döndüğüne dair biz lafız görmedim ve duymadım.

En doğrusunu Allah bilir.
 
S Çevrimdışı

selefi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Sevgili kardeşim Hz.Aişeye zani dediğini senin alıntılarından çıkarmak mumkun değil,ayrıca temelde şii akidesini savunduğuda açık delillerle sabit değildir,bahsedilen kabir azabı,mirac,hayızlının orucu gibi meselelerde mutezileye temayülünü gösterir,şia yakıştırması yine yersizdir.Aişe hadisesinin dışındaki iddiaları malumumdu,ancak herkes aynı akideyi paylaşmak zorunda değildir.Herkes aynı akideyi paylaşmıyor diye alimleri yok saysaydık,geçmiş alimlerden İmam Nevevi,İbni Hacer,İbni Hazm gibi büyük alimleride yok saymamız gerekirdi,oysa biz onları rahmetle anıyoruz.

ebumuhammed ' Alıntı:
meftun ' Alıntı:
Mustafa İslamoğlu hoca tefsir dersinde bu konuya değiniyor lütfen izleyin

19. dakikada bahsediyor.

http://www.tefsirdersi.com/yayin_izle.php?id=284&Tur=wmv

kendisi aişe annemize zani diyen bir şia dır, koyu bir hadis inkarcısı ve sahabe düşmanıdır ,takiyyesinden dolayı pek tanınmaz bu yönü,ama ALLAH cc ı asla aldatamaz,kimi insanlara sağlık verdiğini araştır ,onu bunu başımıza hoca ilan etme
 
E Çevrimdışı

ebumuhammed

Üye
İslam-TR Üyesi
sevgili kardeşim,üstteki yazımı okumadan, sadece kıtmır kardeşe verdiğim cevabı okumuşsun sen, önceki verdiğim cevapta,bunu kendim duyduğumu söyledim,merak eden kardeşler açar söz konusu ALİM in kuran tefsirleri adındaki kayıtlarını dinler, ben bu akide mensubu kişilere 22 yıldır bunun mucadelesini veriyorum,bunların takiyyelerini yırttırmak pek kolay değildir, eskiden akidelerini mertçe söyleyenleride vardı,şimdilerde kurt , kuzu birbirine karışmış durumda,insanlar kimi tasvip,kimi tekzip edeceğini karıştırır olmuş,inan benim seleflerim bu akide mensubu kişilere çok daha sert hitaplarda bulunmuşlar, bir rafizi ,rafiziliktem döndüm dese dahi bizim seleflerimiz(ALLAH onlardan razı olsun) bunlara asla prim vermemiştir bunun nedeni ise rafizilerde takiyye imandandır, ve şöyle derler, TAKIYYE BİZİM CEDDİMİZİN DİNİDİR,TAKIYYE YAPMAYANIN İMANI YOKTUR. işte bu söz, onlardan emin olamamanın verdiği delillerden birisidir. benim kulaklarımla duyduğum bir konu bu,bunuda bir kenara bırakalım, radyo yayınının olduğu şehirde bir sürü şia var,hiçbiri bunu çıkıpta radyoya tekzip ettirmedi,bu söz konusu kişi değil onun sesine benziyor sadece .. diye,hem ehlince malum olan birşeydirki,tüm rafiziler aynı şeyi söylemeden rafizi olamazlar, hatta ebubekir ve ömer ra a lanet okurlar, peygamber s.a.v in vefatından sonra,cibril as ın hz fatıma radıyALLAHu anhuma ya 75 gün daha vahiy getirdiğini, ve bizim musaflarımızın eksik olduğunu iddia ederler, daha zikretmediğim bir sürü problemleri var bunların ,neyse...!
garip olan şu ki kuran ve sünnetle amel eden bir kişinin, söz konusu şahısla,imam nevevi, ibn. hacer rha gibi alimleri kıyas etmeleridir, SELEFİ kardeşim.
benim için şahıslardan çok ,önemli olan onların akideleridir, ben kimsenin tipine bakıp,bu sapıktır,bu iyi alimdir, demem diyemem,ama bir söz söylemiş,bir ilim bırakmışlardır,onların bıraktıkları ilim,söyledikleri söz bana onların akidesi hakkında bil bilgi verir ve değerlendirmemi o kişi için böylece yaparım.
GARİPTİR, ehl-i sünnet akidesini bombardumana tutan kişilere ,sahabeyi yalancılıkla itham edenlere, (bknz: 3 muhammed, ebu hureyre ra) kimse ses çıkarmazda,onların bu durumunu ortaya koymaya çalışanlara herkez aslan kesilir nedense, dedimya ,kimi tasvib kimi tekzip edeceğimizi karıştırır bir toplum olmuşuz.
selam ve dua ile
 
Üst Ana Sayfa Alt