Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Kaza Namazlarının Hükmü ve Kazası Olanın Sünnetleri Kılmaması Caiz midir?

A Çevrimdışı

anti-şirk

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleykum kardeşim bulunduğum yerde şafii ve hanefi mezhebine mensup olanlar sayıca denk sayılırlar. Şafiiler arasında şöyle bir kanı var :" İmam Şafii demiş ki; eğer kaza borcun varsa sünnet kılamazsın! " Şimdi halk, nasıl ki kulaktan duyma müslümanlığı öğrenmişse fıkhı da çok yüzeysel bir şekilde kulaktan duyma öğrenmiş ve bu yanlış almış başını gidiyor. Bildiğim kadarıyla İmam Şafii böyle bir şey dememiş, diyemez de. Çünkü Peygamberden ( s.a.v ) sonra hiç kimse dinin kurallarını koyamaz. İmam Şafii'nin yaptığı içtihad farz ve sünnetin dışında kişinin önceden kılmadığı namazlara kefaret olmak üzere kaza namazı kılmasıdır. Şimdi siz değerli kardeşlerimden ricam sünnette kaza namazı var mıdır, varsa hükmü nedir İmam Şafii'nin bu konudaki içtihadı nasıldır?
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
anti-şirk;139220' Alıntı:
Selamun Aleykum kardeşim bulunduğum yerde şafii ve hanefi mezhebine mensup olanlar sayıca denk sayılırlar. Şafiiler arasında şöyle bir kanı var :" İmam Şafii demiş ki; eğer kaza borcun varsa sünnet kılamazsın! " Şimdi halk, nasıl ki kulaktan duyma müslümanlığı öğrenmişse fıkhı da çok yüzeysel bir şekilde kulaktan duyma öğrenmiş ve bu yanlış almış başını gidiyor. Bildiğim kadarıyla İmam Şafii böyle bir şey dememiş, diyemez de. Çünkü Peygamberden ( s.a.v ) sonra hiç kimse dinin kurallarını koyamaz. İmam Şafii'nin yaptığı içtihad farz ve sünnetin dışında kişinin önceden kılmadığı namazlara kefaret olmak üzere kaza namazı kılmasıdır. Şimdi siz değerli kardeşlerimden ricam sünnette kaza namazı var mıdır, varsa hükmü nedir İmam Şafii'nin bu konudaki içtihadı nasıldır?



NAMAZIN KAZASI

Kaza: Bir vacibi vakti çıktıktan sonra yapmaktır. (ed-Durru'l-Muhtâr, I. 676-679.) Yahut vakti çıktıktan sonra namazı kılmaktır.
Hem dini bakımdan hem de akıl yönünden müslümamn namazları vaktinde kılmaya koşması gerekir. Özürsüz olarak namazların vakitten sonraya bırakılmasından ötürü kişi günahkâr olur.
Allah teala şöyle buyuruyor: "Güvene kavuştuğunuz zaman namazı kılın. Çünkü namaz mu'minlere vakitlerle belirlenmiş olarak farz kılınmıştır." (Nisa, 103).
Özürsüz olarak namazın vaktini geçirmek büyük bir günahtır. Bu günah sadece o namazı kaza etmekle kalkmaz, belki tevbe etmek yahut kazalar bittikten sonra hacca gitmek gerekir.
Meşru bir özür sebebiyle namazlarım kazaya bırakan kimsenin üzerinde herhangi bir günah yoktur.
Bu özürlerden bazıları şunlardır :
Düşmandan korkmak, ebenin çocuk veya annesinin ölmesinden korkması.
Peygamber (s.a.v.) Hendek savaşında namazlarım tehir etmiştir.
İbni Mes'ud bu durumu şöyle anlatıyor:
"Muşrikler, Peygamber(a.s.)'i Hendek savaşında dört vakit namaz kılmaktan meşgul ettiler. Nihayet, gecenin, Allah'ın bildiği kadar bir bölümü geçtikten sonra Bilâl'e ezan okumasını emretti. Bilâl ezan okudu ve kamet getirdi. Peygamber Öğle namazını kıldırdı, sonra Bilâl kamet getirdi. Peygamber ikindiyi kıldırdı. Sonra kamet getirdi. Rasulullah akşam namazını kıldırdı. Sonra da Bilal kamet getirdi. Peygamber yatsı namazını kıldırdı."
(Hadisi Tirmizi, Nesei, Ahmed rivayet etmiş olup Tirmizi: "Bunun isnadında bir beis yoktur." demiştir. Ancak, Ebu Ubeyde bu hadisi babasından, İbni Mes'ud'dan rivayet etmiştir, denilmesine rağmen babasından hadis işitmemiştir. Hadisi Nesei Ebu Said el-Hudri'den, Bezzar da Cabir'den rivayet etmişlerdir. Nasbu'r-Râye II, 164-166)
Kendi üzerinde her hangi bir teklif (ilahî emir) bulunan bir kimse, eda veya kaza olarak yerine getirmedikçe o tekliften kurtulamaz. Çünkü Peygamber (a.s.): "Allah'ın hakkı ödenmeye daha layıktır." buyurmuştur.
(Bu hadisi Buharî, Nesei İbni Abbas'tan rivayet etmişlerdir. Neylu'l-Evtâr, IV, 285)
Bir kimsenin üzerine namaz farz olursa ve ona tahsis edilmiş bulunan vakitte bu namazı kılmazsa o namazı kaza etmesi vacibtir. (el-Kitâb ma'al-Lubâb, 1, 88; eş-Şerhu's-Sağir, 1, 364; Mugni'l-Muhtâc, 1, 127; el-Muhezzeb, 1,5 el Mecmu', III , 72 vd; el-Muğni, II, 108; Bidâyetu'l-Muctehid; 1, 175)
Fakat bu kişi o namazı bile bile kılmadığından ötürü günahkârdır, kaza etmesi ise vacibtir.
Çünkü Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Sizden biri uyku sebebiyle yahut gafletle bir vakit namazı kılamazsa hatırladığı zaman onu kılsın. Çünkü Allah tealâ: "Beni zikretmek için namazı kıl." buyuruyor. (Muslim Enes'ten rivayet etmiştir. Neylu'l-Evtâr, II, 25)
Buhari'de ise şu hadis rivayet edilmiştir:
"Her kim bir namazı unutursa hatırladığı zaman onu kılsın. Namazın bundan başka kefareti yoktur."
Buharî ile Muslim'in ittifak ettikleri hadisin metni ise şöyledir: "Her kim bir namazı uyku sebebiyle kılamaz yahut unutur da kılamazsa hatırladığı zaman ...."
Bunun için bir kimse uyku veya unutma sebebiyle bir namazı kılamazsa özellikle bile bile bir kimse bir namazı kılmazsa, onu kaza etmek vacib olur.
Uyku yahut unutma gibi özürler sebebiyle namazı geçen kimse günahkar olmaz. Çünkü Ebu Katade'nin anlattığına göre:
"Peygamber (a.s.)'e uyku sebebiyle namazı kılamadıklarından şikayet edenlere şöyle buyurdu:
"Uyku ihmal sebebi değildir, ihmal ancak uyanıklık hâlinde olandır. Sizden biri namazını unutur yahut uyku sebebiyle kılamazsa, hatırladığı zaman onu kılsın."
(Neseî ve Tirmizî rivayet etmiş, Tirmizi sahih demiştir. (a.g.e,.27)

Vakti Geçen Namazların Kaza Edilme Keyfiyeti ve Şekli

Hanefilere göre: (el-Lubâb Şerhul-Kitâb, 1, 110; Fethu'l-Kadir, 1, 405)
Namazlar ister seferde olsun, ister ikamet yerinde olsun, kazaya bırakıldığı zamanki vasfına göre kaza edilir.
Meselâ, seferde namazlarını kaçıran kimse onu ikamet halinde kaza ederken iki rekât olarak kaza edecektir. İkamet hâlinde iken tam olarak kılınması gereken namazları kazaya bırakan kimse, seferde de kılsa onlan dört rekât olarak kaza edecektir.
Namazlar kaza edilirken açıktan yahut gizli okumak bakımından kılınacak namazın nevine riayet edilir. Eğer namaz öğle namazı gibi gizli okunacak namazlar
dan ise kıraat gizli yapılır. Açıktan okunacak namazlardan ve kişi imam ise kıraat açıktan yapılır. Eğer tek başına bu namazları kaza ediyorsa açıktan okumakla gizli okumak arasında serbesttir.
Namazların kazasının acele olarak yapılması vacibtir. Çoluk çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmak gibi özürler sebebiyle kaza namazlarının tehir edilmesi esah olan görüşe göre caiz olur. Namaz dışında eda etmek, tilâvet secdesini, mutlak olarak yapılmış bulunan bir adağı yerine getirmek ve Ramadan'da tutulamayan oruçları kaza etmek nasıl geniş bir zamanda yapılabilir ise ve bir özre binaen tehir edilebiliyorsa, yukarıdaki özür sebebiyle namazların kazasının tehir edilmesi de caizdir.

Malikîlere göre: (eş-Şerhu's-Sağîr, 1, 365; eş-Şerhu'l-Kebîr, 1, 263; el-Kavânînu'l- Fıkhiyye, 7l)
Keyfiyet bakımından namazlann kazası Hanefilerde olduğu gibidir. Seferde yahut hazarda, seferilik, hazarilik, gizlilik ve açıklık bakımından bulunduğu keyfiyet üzere kaza edilirler.
Güneşin doğuşu, batışı ve cuma hutbesi gibi namaz kılmanın yasaklandığı vakitlerde bile olsa, kaza namazlarının tehiri; yemek-içmek, uyku, def-i hacet, geçimi sağlamak için çalışma gibi zaruri haller mustesna, haramdır.
Buna göre, ikamet halindeyken kazaya bırakılan namazlar, seferde kılınacak olsalar da, tam olarak kılınmalıdır. Gündüz vaktinde gizli okunan namazlar, gece vaktinde de kaza edilse gizli okunarak kaza edilmelidir. Gece namazları gündüz vakitlerinde kaza edilseler de açıktan okunarak kaza edilmelidir. Çünkü kaza, edanın aynen tekrandır.

Şafii ve Hanbelilere göre : (Muğni'l-Muhtâc, 1, 127, 162, 263; el-Muğni, 1, 569 vd, 614, II, 282 vd)
Kaza edilirken bulunulan yer ve vakte bakılır. Seferi olan kimse dört rekâtlı namazları iki rekât olarak kaza eder. İster bu namazı seferde ister ikamet hâlinde kazaya bırakmış olsun, hüküm değişmez. Seferde kazaya bırakılan namazlar, ikamet hâlinde kaza edildiği zaman dört rekât olarak kılınmalıdır.
Çünkü namazlarda aslolan onlan tam olarak kılmaktır. Hazar hâlinde kılınınca bu asla dönülür. Zira seferde namazları kısaltmanın sebebi yolculuktur. İkamet hâlinde bu sebep yoktur.
Şafilerde en kuvvetli olan görüşe göre, sadece seferde kazaya bırakılan namazlar yine seferde kaza edilirken iki rekât olarak kılınır. Bunun için sebebe bakılır.
Namazlar kaza edilirken vakte göre gizli yahut açıktan okunur. Eğer bir kimse güneşin doğmasından batmasına kadar geçen zaman içinde namazlarını kaza ediyorsa kıraati gizli yapar. Eğer güneşin batışından doğuşuna kadar geçen zaman içinde, yani gece vakti kaza ederse kıraati açıktan yapar.
Ancak Hanbeliler şöyle demişlerdir:
Eğer kaza namazı gece kılınıyorsa, vaktinde edaya benzediği için imam açıktan okur. Yok eğer tek başına kılıyorsa mutlaka gizli okur.
İmam Ahmed'e göre, sadece cemaatle kaza edilme durumunda kıraat açıktan yapılır.

Kazaya Kalan Namazların Cemaatle Kılınması ve Sünnetlerin Kazası:

Hanbelîler şu hususu da ilâve etmişlerdir: Kılınamayan namazların cemaatle kazası mustehabtır.
Nitekim Peygamber (a.s.) Hendek savaşında kılamadığı dört vakit namazı cemaatle kılmıştır.
Farzlardan önce kılınan sünnetleri kaza etmek mekruh değildir.
Sabah namazının iki rekât sünnetinin sabahın farzından önce kazası mustehabtır. Bunun dayandığı delil Ebu Hurayra'den rivayet edilen şu haberdir:
"Peygamber (a.s.) ile beraber bir gece konakladık ve sabahleyin uyanamadık, nihayet güneş doğdu.
Resulullah (a.s.) şöyle buyurdu: "Sizden her biri devesinin başına geçsin. Çünkü burası şeytanın bulunduğu bir yerdir."
Ebu Hureyre devamla dedi ki: Bizler de O'nun dediğini yaptık. Sonra su istedi ve abdest alıp iki rekât sünnet kıldı. Sonra kamet getirildi ve sabah namazım kıldırdı."
(Buhari , Muslim. Benzer bir hadisi Ebu Katâde ile İmran b. Husayn da rivayet etmişlerdir)
Namazların Hemen Kaza Edilmesi:
Bütün fakihlerin ittifakı ile namazların hemen kaza edilmesi vacibtir. İster bir özür sebebiyle kazaya bırakılmış olsun, ister olmasın hüküm değişmez.
Ancak Şafiiler namazların hemen kaza edilmesi konusunda aşağıdaki açıklamaları yapmışlardır:
Eğer kişi namazını uyku ve unutma gibi bir özür sebebiyle kılamamışsa hemen kaza etmesi mendubdur. Eğer özürsüz olarak namazını kazaya bırakmışsa hemen kaza etmesi vacibtir. Her iki durumda en kuvvetli görüş budur. Böyle yapmanın sebebi, zimmetini ödemekte acele etmektir. Namazların kazasında acele etmenin vacib olduğunun delili Allah tealâ'nın: "Beni anmak için namaz kıl." mealindeki ayetidir. Çünkü namazı vaktinden sonraya bırakmak masiyettir. Bu masiyetten süratle kurtulmak vacibtir.


Namazların Kazasında Tertib Tertibin Düştüğü Durumlar:

Cumhura göre, kazanamazlarını kılarken tertibe riayet etmek vaciptir. Sadece Şafiilere göre tertibe riayet etmek sünnettir. Konu ile ilgili mezheblerin görüşü şöyledir:

Hanefi Mezhebi: (el-Bedâyi', I, 131 vd.; ed-Durru'l-Muhtar, I. 679-685; el-Kitab ma'al-Lubâb I, 89; Meraki'l Felah, 75 vd; Fethu'l-Kadîr, I, 346-352)
Hanefi mezhebine göre, vitir dahil kılınamayan beş vakit namaz ile vakit namazı arasında tertibe riayet etmek gereklidir. Ancak vakit namazının kaçırılmasından korkutursa Önce vaktin namazı kılınır, sonra kazaya kalmış bulunan beş vakit namaz kılınır.
Bu içtihadın delili İbni Ömer'in şu sözüdür:
"Uyku yahut unutma sebebiyle her kim bir namazı kılamazsa ve kılamadığı namazı imamla birlikte namaz kılarken hatırlarsa içinde bulunduğu namazı kılsın, sonra hatırladığı namazı kılsın, sonra imamla birlikte kıldığı namazı yeniden kılsın."
(Bu hadisi Darakutnî ile Beyhakî, Ibni Ömer'den şöyle rivayet etmişlerdir: "Sizden her kim bir namazı kılamaz da ancak imamla birlikte namaz kılarken hatırlarsa, namazını tamamlasın. Namazını tamamlayınca unuttuğu namazı yeniden kılsın. Sonra da imamla birlikte kıldığı namazı iade etsin. "Doğrusu bu İbni Ömer'in sözüdür. Nasbu'r-Râye, II, 162)
Bir çok namazı kazaya bırakan kimse, kaza ederken bunları, aslında kendine farz olduğu gibi tertibe sokarak kılar. Çünkü Peygamber (a.s.) Hendek savaşında dört vakit namazı kılamayınca onları tertibe sokarak kıldırdı ve ashabına: "Benim nasıl namaz kıldığımı görüyorsanız öyle kılın." buyurdu. (Hadis İbni Mes'ud, Hudrî ve Câbir'den rivayet edilmiştir. Nasbu'r-Râye, II, 164-166)
Ancak kazaya kalan namazlar eğer vitir dışındaki 6 vakitten fazla ise kaza namazları ile vakit namazları arasında olduğu gibi aralarındaki tertip düşer.
Çünkü kazaya bırakılan namazlar çoğalmış ve altıncı namazın vakti çıkmıştır.
Muhtar olan görüşe göre, kaza namazlarının azalması sebebiyle tertib geri dönmez. Hidaye müellifi bazılarının bu durumda tertibin düşebileceğine hükmettiklerini söylemiştir. Zahir olan da budur.
Buna binaen, bir kimse vitir namazı bile olsa, kazaya kalmış bir namazını hatırladığı halde farz bir namazı kılsa, kıldığı farz namaz (mevkuf olarak hükmü ortada kalacak şekilde) bozulur.
Meselâ, bir kimse sabah namazını kaçırsa, sonra öğle namazını kılarken bunu hatirlasa, öğle namazı mevkuf şekilde fasit olur. Yine bir kimse sabah namazını kaza etmeden önce ikindi namazını kılacak olursa ikindi namazı, mevkuf şekilde fasid olur. Ertesi günün sabah namazı vakti çıkıncaya kadar hüküm böyledir. Bir kimse önceki gün kılamadığı sabah namazını kaza ederse sonra kıldığı bütün namazlann farzları batıl olur.
Ebu Hanife ile Ebu Yusuf a göre nafile namaza dönüşür ve bu namazları yeniden kılmak lâzım gelir.
(Şöyle bir tabir vardır "Bir namaz beş namazı bozar, bir diğeri ise beşini de sahih yapar. 'Terkedilmiş bulunan bir vakit namaz, beşinci namazın vaktinde kaza edilince önce kılınan namazları bozar. Eda edilen namazlann altıncısı daha önceki beş namazı sahih kılar. Gerçek şudur ki, beşinci vaktin çıkması, bu namazları sahih kılar)

Bu meselenin izahı şöyledir: Ebu Hanife'ye göre, tertibi terketmek suretiyle namazın aslının bozulmasının hükmü mevkuftur. İster tertibin vacib olduğuna inansın, ister inanmasın hüküm böyledir. İmameyne göre ise namazın fasid olduğu kesindir.
Ebu Hanife'ye göre, eğer kaza namazları çok olup fasid olan namazlar kazaya kalan ile birlikte altı olursa, beşinci namazın vaktinin çıkması ile -ki bu kazaya kalanların altıncısı olur- bu namazların sahih olduğu ortaya çıkar. Eğer alü vakit olmamışsa, bu namazların sıhhati ortaya çıkmaz, belki nafile namazlara dahil olurlar.
Vitir namazı dahil bir kimse bir namazı kaçınrsa bu namazı hatırladığı halde diğer bir vaktin namazını kılarsa bu vakit namazının hükmü kazaya bırakılan o namazın kazasına (mevkufen bağlı olarak) fasid olur. Bu kazaya kalandan sonraki beş vakte ait namazı kılmadan önce bunun kazasını yaparsa o takdirde kılınan namazlar kesin olarak fasit olur ve o kaza edilmesi gerekli namazdan sonra kıldığı namazlar (kazalar) nafile namaza dönüşür. Eğer böyle bir namazı kaza etmeyip sonraki beşinci namazın vakti de çıkacak olursa ve fasit olan namazlar altıya çıkarsa, hepsi sahih olur. Çünkü kazaya bırakılan namazların çok olduğu ortaya çıkar ve tertibi düşürecek şekilde tekrar edilme sınırına girer.
Tertib üç şey sebebiyle düşer:
1- Kazaya kalan namazların altı vakit olması. Daha önce bunun açıklaması geçiştir, bu sayıya vitir namazı dahil değildir.
2- Mustehab olan vaktin hem kaza hem de vakit namazını beraber kılınamayacak kadar dar olması.
3- Vakit namazının kılmışı sırasında kaza namazım unutmak. Çünkü Peygamber (a.s.) şöyle buyuruyor:
"Allah tealâ, ummetimden hata, unutma ve tehdit altında işledikleri işlerin günahını kaldırmıştır."
(Bu hadisi İbni Mâce Ebu Zer'den, Taberanî, Hakim Ibni Abbas'tan, yine Taberanî Sevban'dan rivayet etmişlerdir. Hadis sahihtir)
Maliki Mezhebi : (eş-Şerhu'l-Kebîr, I, 265 vd.; eş-Şerhu's-Sağir, 1,366-374; el-Kavânînu'l-Fıkhiyye, 1,71 vd.; Bidayetu'l-Muctehid, I, 177)

Malikîlere göre, tertibin vacib olması için hem kazaya kalan namazı hatırlamak, hem de aksini yapmaya zorlanmamak suretiyle bu namazı kaza etmeye gücü yetmiş olmak gerekir.
öğle ile ikindide olduğu gibi, vakitleri muşterek olan iki namaz arasında tertibe riayet etmek şarttır. Meselâ, bir kimse ikindi namazını kılarken öğle namazını kılmadığını hatırlasa, kıldığı ikindi namazı batıl olur. Akşam ile yatsı vakti de böyledir. Bir kimse yatsı namazını kılarken akşam namazını kılmadığını hatırlasa akşam namazı batıldır. Çünkü hazır olan vakitleri muüşterek namazlarda tertibe riayet etmek şart olarak vaciptir. Eğer böyle bir kişi bulunduğu vaktin namazından bir rekâtı tamamlamamışsa o namazı keser, tamamlamışsa ona bir rekât daha ilâve ederek nafile kılmak mendubtur.
Bu iki şartla beraber, yani hem hatırlama hem de yerine getirmeye gücü yetmek şartıyla birlikte, az miktarda kazaya kalmış namazlarla hazır olan birleşik vakitli namazlarda tertip vacibtir, geçirdiğini hazır olandan önce kaza eder. Bir kimse akşam, yatsı ve sabah namazlarını kılmamışsa akşam ile yatsı namazını hazır olan sabah namazından önce kılmak vacib olur. Böylece kaçırılmış olan namaz, hazır olan namaza takdim edilmiş olur. Az miktarda kazaya kalmış olan o namazları kılmakla hazır olan namazın vakti çıkarsa, o takdirde hazır olan namazı kazaya kalmış olan namazlara takdim etmek vacib olur. Bu işi yapmak şart değildir, vacibtir. Bu sebeple bir kimse buna muhalefet ederse mahallinden önceye alınan namazı batıl olmaz, fakat günahkâr olur. Sadece bu namazları kıldığından ötürü vakit çıktığı için bu namazı iade etmek gerekmez.
Eğer unutarak yahut tehdit altında kaza namazlarını öne alırsa namazlar sahih olur ve bundan ötürü her hangi bir günah yoktur. Bilerek de olsa az miktarda kaza namazını zarurî bir vakit sebebiyle öne aldığı takdirde bulunduğu vaktin namazını yeniden kılmak mcndup olur. (Bu durum güneşin kızgın vaktinde öğle ile ikindi için, sabah vaktinde akşam ile yatsı için söz konusudur.)
Az miktarda kazaya kalmış namazın ölçüsü, beş ve daha az vaktin namazıdır. Bu namazlar, vakit dar olsa da girmiş olan vaktin namazından önce kılınır.
İmam yahut tek başına namaz kılan kişi, sabah yahut cuma namazında bile olsa, girmiş bulunan vaktin namazının farzını kılma esnasında az miktar kazaya kalmış namazlarını haürlasa, iki secdesi ile tamamlanmış bir rekât kılmamışsa, bu kişinin namazını kesmesi vaciptir. Cemaat de imamına uyar. Eğer böyle bir kişi cemaatten ise, kaza namazını hatırladığı için girmiş bulunan vaktin namazım kesmez. Bunun sebebi imamın hakkını korumaktır. Böyle bir kişinin bu namazı zarurî bir vakitte namazlarını kaza ettikten sonra iade etmesi mendubtur.
Eğer yukarıda bahsedilen kişi, iki secdesi île birlikte bir rekâtı tamamlamışsa nafile niyeti ile ona bir rekât daha eklemesi mendub olur. İki rekâtta selâm verip kaza namazını kılmaya döner.
İki ve üç rekâtlı namazlarda ikinci rekâtın secdesini yaptıktan sonra, dört rekâtlı namazlarda üçüncü rekâtın secdesinden sonra, kılmadığı bir namazı hatırlayan kişi bu namazları tamamlar. Çünkü bir şeye yakın olana onun hükmü verilir. Sonra bu kişi kaza namazlarını kılar, daha sonra eğer vakit var ise vakti içinde mendub olarak girmiş olan vaktin namazım kılar.
Bir kimse az miktarda kazaya kalmış namazlarını nafile bir namazı kılarken hatırlarsa mutlak olarak bu namazı tamamlar. Ancak, hazır olan namazın vaktinin çıkmasından korkarsa ve bu namazın bir rekâtını tamamlamamış ise o takdirde namazı keser ve farzı kılar.
Kazaya kalmış namazlar eğer beşten fazla ise vakti giren namazdan önce kılınması vacib değildir. Belki vakit geniş ise içinde bulunduğu vaktin namazını önce kılmak mendup olur. Eğer vakit dar ise o takdirde hazır olan vaktin namazını önce kılması vacibtir.

Hanbeli Mezhebi: (el-Muğni, I, 607-613. Keşşafu'l-Kınâ', I, 204. vd)

Hanbelî mezhebinde sahih olan görüşe göre, eğer vakit geçirilmiş namazlann kazasına yetecek kadar geniş ise ister az ister çok olsun, kazaya kalan namazların kendi aralannda veya onlarla içinde bulunulan vaktin namazı arasında tertibe riayet etme vacibtir. Eğer vakit geniş değil ise tertib düşer.

Hanbelî mezhebinde kuvvetli olan görüşe göre, cemaatle namaza yetişmek için tertip düşmez. Çünkü tertib cemaatle namazdan dana kuvvetlidir. Çünkü tertip namazın sıhhati için şarttır fakat cemaat namazın sıhhati için şart değildir. Nitekim vacib olduğunu bilmemekten ötürü de tertib düşmez. Çünkü tertip namazda vacibtir. Şer'î hükümleri bilmemek özür değildir.

Bir kimse kazaya kalmış bir öğle namazından önce ikindi namazını kılsa, mahallinden önce kılınan bu ikindi namazı sahih değildir. İkinciyi, yani ikindi namazını kılarken birinci namazı, yani öğle namazını hatırlarsa ikinci namaz batıl olur.. Fakat, bir kimse bir namazı kılarken başka bir namazı (vakitleri birleşik olmayan namazı) hatırlarsa içinde bulunduğu o namazı tamamlar, hatırladığı namazı sonradan kaza eder, eğer vakit varsa içinde bulunduğu namazı yeniden kılar. İster imam, ister cemaat ve ister münferit olsun, hüküm değişmez.
Böyle bir namazı tamamlamak gerektiğine delil "Amellerinizi iptal etmeyin." ayetidir.

Tertibin vacib oluşunun delili: "Peygamber (a.s.) 'in Hendek savaşında dört vakit namazı tertib üzere kaza ettiği" ile ilgili rivayettir.

Bir kimsenin çok miktarda kaza borcu olursa bedeninde yahut malında kendisine bir zorluk gelmediği müddetçe onların kazası ile meşgul olur.

Hangi gün olduğunu bilmediği bir günlük namazını unutarak kılmayan kimse ilim ehlinin çoğunluğuna göre, bir gün ve bir gecelik namazlarını iade eder. Çünkü farz namazların sıhhati için kılınacak olan namazı belirlemek şarttır. Bu da ancak, beş vakit namazı iade etmekle gerçekleşir.

Üzerinde bir çok kaza borcu olan kimseler için bu namazları kaza ederken öğle namazından başlamak mendubtur. Çünkü öğle namazı İslâm'da ilk olarak farz olan namazdır. Bu hüküm, ilk kazaya bırakılan namazın öğle namazından başka bir namaz olduğu bilinmediği durumlar içindir.

Şafii Mezhebi: (Mugni'l-Muhtac, 1,127 vd., el-Muhezzeb, 154)

Şafiî mezhebine göre, kazaya kalmış namazlan tertipli olarak ve vaktinin geçeceğinden korkmadığı içinde bulunduğu vaktin namazından önce kılmak sünnettir. Bunun dayandığı delil, Peygamber (a.s.)'in Hendek savaşındaki uygulamasıdır. Bunun bir delili de tertibi vacib gören imamlara muhalefetten kurtulmaktır.

Kaza namazlarının tertipli kılınması ve hazır olan vaktin namazından önce kılınmasının iki şartı vardır:

1 - Hazır olan vaktin namazının kazaya kalmasından korkmamak. Bu da ilk rekâtına yetişememekle kayıtlandırılmıştır.
2 - Hazır olan vaktin namazına başlamadan önce, kazaya kalmış namazlan hatırlamış olmak gerekir. Eğer kaza namazlarını hatırlamadan vaktin namazına başlanırsa ister vakit geniş olsun, ister dar olsun bu namazı tamamlamak vacib olur.
Yine bir kimse vaktin geniş olduğunu zannederek önce kaza namazım kılmaya başlasa, fakat o vaktin namazım eda edemiyecek kadar dar olduğu sonradan ortaya çıksa vaktin namazının kazaya kalmaması için, kazasına başladığı namazı kesmek vacib olur. En iyisi, iki rekâtı tamamladıktan sonra bu namazı nafile namaz olarak kabul etmektir.

Bir kimse içinde bulunduğu vaktin namazını cemaatle kılmayı kaçırmaktan korksa da tertibe riayet etmek daha faziletlidir. Çünkü tertibin vacib olduğu hususunda ihtilâf söz konusudur.
Cem-i takdim tarzında birleştirilerek kılınacak olan namazlarda tertibe riayet etmek vaciptir. Fakat cem-i tehir tarzında birleştirilerek kılınacak olan namazlarda tertibe riayet etmek sünnettir.

Miktarı Bilinmeyen Kaza Namazlarının Kılınması:


Hanefi Mezhebi: (Meraki'l Felâh : 6)

Hanefi mezhebine göre, bir kimsenin çok miktarda sayısını bilmediği kaza borcu bulunsa, borcundan kurtulduğuna kanaat getirinceye kadar kaza namazı kılması vacibtir. Böyle bir kimse zaman belirleyerek, meselâ "vaktine erişip kılamadığı hâlde üzerine borç olan ilk öğle namazı" diyerek niyet edecektir. Yahut "vaktine eriştiği hâlde kılamadığı en son öğle namazı" diye niyet etmelidir. Bu şekilde niyet etmek işi kolaylaştırmak içindir.

Maliki, Şafii ve Hanbeli Mezhebi: (el-Kavaninu'l- Fıkhiyye, 72; Muğni'l-Muhtac, 1, 127; Keşşâfu'l-Kınâ', 1, 305)

Bu üç mezhebe göre, sayısını bilmediği kaza namazlarını kılacak kimsenin, üzerinde farz namaz borcu kalmadığı kanaatine sahib oluncaya kadar kaza namazı kılması gerekir. Zaman belirlemek gerekmez. Belki öğle, ikindi gibi kılacağı namazları belirlemesi yeterlidir.

Kaza Namazı Borcu Olanın; Nafile ve Sünnet Namazları:


Şâfii Mezhebi: Kaza borcu olan kimselerin günlük farz namazlar dışında, ister beş vaktin farzı ile birlikte kılınan sünnetler, ister terâvih, teheccüd... gibi diğer sünnet ve mutlak nâfileler olsun, kaza borcunu tamamlamadıkça, sünnet ve nafile kılarak kaza namazlarını geciktirmeleri haramdır. Ancak bu hükmün anlamı, diğer boş zamanları değerlendirmeyip, sadece sünnet yerine kaza kılarak borçlann tamamlanması değil; kaza borcu olan kimselerin, sünnet kılacak kadar zaman bile kaza borçlarını geciktirmelerinin câiz olmadığıdır.

Maliki Mezhebi: Günlük farz namazlar ile sabah namazının sünneti, vitir, bayram ve tahiyyetu'l-mescid dışında sünnet veya nafile ile meşgul olarak kaza namazını geciktirenler, günah işlemiş olurlar.


Hanbeli Mezhebi : Bu durumda olan kimselerin, gerek beş vakitte farzla beraber kılınan sünnetleri, gerek bunlar dışındaki diğer sünnetleri kılmaları câiz ise de, borcu çok olanların, sabah namazının sünneti müstesna; bunların yerine de kaza namazı kılmaları efdaldir. Sünnet olmayan mutlak nafile ile meşgul olmaları ise haramdır. (Abdurrahman el Cezîrî, el-Mezâhibu'l-erbea, 1/491-492)

Hanefi Mezhebi : Üzerinde ister az, ister çok, kaza borcu olan kimselerin, gerek farz namazlarla birlikte kılınan revâtib sünnetlerini, gerek Peygamber (s.a.v.) Efendimizin kılınmasını tavsiye buyurduğu terâvih, teheccud, tesbih, duhâ, tahiyyetu'1- mescid, evvâbîn... gibi diğer sünnetleri kılmaları, -bu yüzden kaza borçlarının ödenmesi gecikmiş olsa bile-, efdal görülmektedir.
Sünnet olmayan mutlak nâfile namaz kılmak da haram veya mekruh olmayıp; câiz ise de bunların yerine kaza kılmak efdaldir.
(Ahmed b. Muhammed et-Tahtâvî, Hâşiye ala Merâkı'1-felah, sh. 363; ibn Abidin, Reddu'l-Muhtar, 1/493, Bulak, 1272; el-Fetâvâl-hindiye, 1/125, Bulak, 1310; Abdurrahman el-Cezîrî, el-Mezâhibu'l-erbea, 1/491-492; Osmanlıca Tahtâvî Tercemesi, 2/143; İst. 1285; Zühdü Paşa, el-Mecmûatu'z-Zuhdiye, 1/131-132, İst., 1311; Hacı Zihni Efendi, Nimet-i İslâm (Kitabu's-salat), sh. 467; Hacı Muhammed Nehif Ef., İlaveli Enisu'l-abidin, sh. 67, İst., 1327; Ahmed Davudoğlu, İbn-i Abidin Tercemesi, 3/152, Ist., 1982; Ö.N. Bilmen, Büyük İslâm İImihali, sh. 183, İst., ts)


Şafiiler dışında diğer üç mezhebe göre de, kaza borcu olan kimselerin sünnet kılmaları câiz; Hanefi'lere göre ise efdaldir.

Hem bir kaza namazına, hem de vaktin sünnetine olmak üzere bir namazın iki ayrı niyyetle kılınması ise, kaynak niteliği taşımayan (Necâtu'l-mu'minin ve benzeri) bazı ilmihal tipi kitaplar ile, bu kitaplardan nakiller yapan sapık kişiler dışında, Hanefi muctehid ve fakihlerince caiz görülmemektedir.

"Hem geçmiş bir namazın kazası, hem de vaktin sünneti" niyyetiyle kılınan bir namaz, İmam Muhammed'e göre, ne farz, ne sünnet, ne de nafile olarak sahih olur.
İmam Ebû Yusuf a göre ise sadece farz olarak câiz olur; aynca sünnet veya nafile sevabı söz konusu olmaz. İki tane muctehidin bu konudaki ictihatları, böyle olunca, fakih bile sayılmayan "filan kişinin kitabında şöyle buyruldu" demenin, hiç bir anlamı yoktur.
(İbn Humam, Fethu'l-Kadir, 1/187; İbrahim el-Halebî, Gunyetu'l-mutemelli (Halebî Kebir), sh. 249-251, İst., 1325; Halebî Sağîr, sh. 121-122, Ist., 1309; İbn Nuceym, el-Eşbâh ve'n-nezâir, sh. 39-43, Dımaşk, 1403/ 1983; el-Bahru'r-râik, 1/296-297, Beyrut, ts.; el-Fetâva'l-Hindiye, 1/65; Ahmet et-Tahtâvî, Hâşiye ala Merâkı'1-felah, sh. 174; İbn Abidin, Reddu'l-Muhtar, 295-296; Zihni Efendi, Nimet-i İslâm, 84-86; Ö.N. Bilmen, Büyük İslâm İImihali, sh. 118-119)


Önemli İzahat:


Selefin büyük alimleri (sahabeden Ömer, oğlu Abdullah, Sa'd b. Ebî Vakkas, İbn Mes'ud, Selman Fârisî ve tâbiundan el-Kasım b. Muhammed, Muhammed b. Sîrin, Mutarraf b. Abdillah, Ömer b. Abdilaziz, Budeyl b. Meysere ve Sâlim b. Ebi'l-Ca'd ile Dâvud ez-Zâhîri, İbn Hazm ve İbn Ruşd gibi Zâhiri mezhebi muctehid ve fakihleri ) unutarak veya herhangi bir özür sebebiyle olmayıpta, kasden terkedilen (vakti geçen) namazın kazası olmaz demektedir.
(Aynî, Umdetu'l-kari, 2/602, İst., 1308; ibn Hazm, el-Muhallâ, 1/238, Beyrut, 1352; Şevkânî, es-Seylu'l-cerrâr, 1/289, Beyrut, 1405/1985; Tecrid Tercemesi, 2/538-539.)

Kasıtlı olarak bile bile vakti geçiren , ezanı duyduğu halde namazı (gün , ay, yıllarca ) kılmayan kimsenin namazı kaza etmesi gerekmez. Çünkü böyle bir uygulama ne Kur'an'da ne Sünnette mevcuttur.
Böyle kimselere düşen Allah'tan (c.c.) avf dileyip tevbe istiğfarda bulunmaktır.


Bu görüşün aksine yukarıda da zikrettiğimiz gibi başta dört mezheb muctehid ve fakihleri olmak üzere İslam alimlerinin cumhuruna (çoğunluğuna) göre, edası farz olan namazların, mazeretsiz (kasden) terkedilmiş de olsa, kazası da farzdır.
(Aynî, Umdetu'l-kari, 2/206; Abdurrahman el-Cezîrî, el-Mezâhibu'l-erbea, 1/488, Kahire ts., Tecrid Tercemesi, 2/538-539)

Ayrıca şu hadis-i şerifte bildirildiği üzere kaza namazı olarak kılınıp "kaza namazı yoktur" diyenlerce bile nafile sayılacağı malumdur . Nafile namazda olsa eksik namazların yerine tamamlanacağı anlaşılmaktadır :

Hadis-i şerif, kısmen değişik senet ve lafızlarla, Buhari ve Muslim dışında bütün Kutub-i Sitte' de, ayrıca Ahmed b. Hanbel'in Musned'i, Dârimî'nin Sünen'i ve Hâkim'in Mustedrek'inde rivâyet edilmektedir ki anlamı şöyledir :

"Kıyamet günü, müslüman kulun ilk hesaba çekileceği şey, farz namazdır. Eğer bunu tam kılmışsa, mesele yok. Aksi takdirde meleklere :

-Bakınız onun nafile namazları var mı?, denilir.
Eğer nafilesi varsa, farz namazları nafilelerinden ikmal edilir. Sonra diğer farz ameller için de bunun gibi yapılır."
(Ebû Davud, es-Sünen, 1/200 (Salat, 145, No: 8(i4), Kahire, 1371/ 1952; Tirmizi el-Camiu's-sahih, 2/270 (Salat, 188, No: 413), Kahire, 1356/ 1937; Nesâî, es-Sünen, 1/232 (Salat, 9) Kahire 1312; İbn Mâce, es- Sünen, 1/458 (İkame, 202, No: 1425), Kahire, 1372/1952; Darimî, es- Sünen, 1/313, (Salat, 91) Mısır, 1349; Hâkim, el-Mustedrek, 1/394 (No:966), Beyrut, 1411/1990.)
Hadis şarihleri, ikmal keyfiyetinin hadis-i şerifin zahiri manasına da uygun olarak, "kılınmamış farz namazların nafilelerle tamamlanacağı" şeklinde olmasını da "eda edilmiş olan farz namazlardaki âdâb, sünnet, huşu, dua ve zikirlerle ilgili noksanlarının ikmâli" şeklinde olmasını da ihtimal olarak zikrediyorlar.
Ebu Bekr İbnu'l-Arabî, "Arîzatu'l-ahvezî" adlı Tirmizi şerhinde, "bana göre, edâ edilmeyen farzların nafilelerle tamamlanması ihtimali, daha açıktır; çünkü hadisin devamında diğer farz ameller için de, bunun gibi yapılır, ifadesi bunu göstermektedir..." demektedir.

(2/207, Kahire (Matbaatu’1-Mısrıyye), 1350/1951; Azimabâdî, Avnu'l-mâbûd, 2/116, Delhi, 1322; Seharenfûri, Bezlul-mechûd, 5/136; Mahmud Muhammed es-Subkî, el-Menhelu'l-azbi'l-mevrûd, 5/311, Mısır, 1394; Suyûtî, Zehru'r-ruba ale'l-Mucteba, 1/233 (Sünen-i Nesâî ile birlikte); Haşiyetu's-Sindi ala Şerhi'n-Nesâî Lis's-Suyûtû, 1/232-233 (Sûnen-i Nesaî ile birlikte); Beğavî, Şerhu's-Sünne, 4/159, Dimaşk 1390-1400/1970-1980; Haydar Hatiboğlu, Sünen-i İbn Mâce Tercemesi ve Şerhi, 4/248. İst., 1983)


"İslam dinine yeni girmiş kişi" veya "geçmişte namaz kılmayan" ya da "namaz kılan kimlik müslümanı (!) kişi"; tevhidi şuura vararak İslamı benimseyip namaza devam eder ve bunun sonucunda "ben daha önceden müslüman değilmişim (kafirmişim)" diyebiliyorsa geçmiş namazlarını kaza etmesi gerekmez!
Geçmişinde de kendini müslüman görüyorsa kaza etmesi gerekir.

ORİJİNİ

https://www.islam-tr.org/konu/kaza-namazinin-hukmu.11946/
 
A Çevrimdışı

anti-şirk

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah razı olsun kardeşim kıymetli vaktini ayırdığın için... :teşekkür
 
ibni kayyım Çevrimdışı

ibni kayyım

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allah razı olsun abdulhak üstadım Rabbim emeğinin karşılığını kat kat versin inşallah...
 
M Çevrimdışı

melaike-

Üye
İslam-TR Üyesi
selamun aleykum
Siz demişsiniz ki "İslam dinine yeni girmiş kişi" veya "geçmişte namaz kılmayan" ya da "namaz kılan kimlik müslümanı (!) kişi"; tevhidi şuura vararak İslamı benimseyip namaza devam eder ve bunun sonucunda "ben daha önceden müslüman değilmişim (kafirmişim)" diyebiliyorsa geçmiş namazlarını kaza etmesi gerekmez!
Geçmişinde de kendini müslüman görüyorsa kaza etmesi gerekir.

Bir insanın geçmişinde müslüman olup olmamasını neye göre degerlendirmesi gerekiyor bunla bağlantılı olarak namaz kılmayanın müşrik olacagı söleniyor bu doğrumudur. riyazüs salihinde
Gerçekten kişi ile şirk ve küfür arasında namazı terketmek vardır"
52 Numaralı Hadis -»
"Bizimle onlar arasındaki ayırıcı temel unsur namazdır. Namazı terkeden kimse küfre düşer."
53 Numaralı Hadis -»
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in ashâbı, namazdan başka herhangi bir amelin terkini küfür saymazlardı.
hadisler var.Bu hadisler sahih hadislerdir sanırım.namaz kılmayan müşrik oluyor mu?O zaman yeni namaza başlayan kişiler (kaza namazı şartları dışında oldugu için yani kasten terk ettigi için) kaza kılınmıyor ve namaza yeni başlayan biri olarak araştırdıgımda kaza kılamıyorum çünkü kasten terk ettigim için kılamıyorum.peki nafile kılmaya çalışıyorum kaza yerine.sizce ben nasıl bir yöntem uygulamalıyım kendime.dinimizi araştırdım araştıralı o kadar farklı şeyler ögrendim ki.kafam allak bullak oldu.yardımlarınızı bekliyorum inşallah
Allah a emanet olun.
 
Üst Ana Sayfa Alt