çocuklarımızın -kız vede erkek-okumaları sorunlardan bir sorun sadece,kızlar için başörtüsü erkekler için, cuma namazı. bide ihtilat,halvet mmeseleleri ugulanamıyor islama göre...köklü değişim!!!! olana kadar kanaatimce donanımlı olmak ve çocuklarda şeri hükümlerin önemini oluşurmak gerek,ama gerçekten anneler çok eğitimli değil.islami anlamda
bir yazımda konuya şöyle deyinmiştim:
Kadın; bazı çevrelerce çok değerli; bazılarınca çok değersiz olan…
Kadın; hayatın içinde hayatla uğraşan…
Kadın; hayatı boyunca korunmaya muhtaç olan…
Kadın; emanet…
Kadın; emaneti taşıyan…
Kadın; zorları karşılayan…
Ve kadın; özel ve güzel olan…
Evet, kadının serüveni seyre değerdir, hayatı, hayatla mücadelesi…
Gerçekten kulluğunun bilincindeyse eğer, sabrı yaşayandır kadın. “İyiliği emredin, kötülükten nehyedin” ayeti gereği o da dava taşıyıcısıdır; bu nedenle, hem emanet, hem emanetin taşıyıcısıdır. Sadece davasının değil, evladını da taşıyan ikinci bir emanetin taşıyıcısıdır kadın…
Bilinçli, takvalı ve Rabbine kul olma bilincinde olan bir kadın için emaneti anlayandır.
Bir öğretmen olmak için 4 yıl, bir doktor olmak için 6 yıl vs. okuyor, okutuluyor insanlar… Peki kadınlar, anne olmak, anne unvanını almak ya da iyi bir eş unvanı için ne kadar okuyor, okutuluyor; ya da iyi bir baba olmak için ne kadar okuyor erkeklerimiz?
Topluma şöyle bir bakıldığında kadının yerini bulamadığını, sürekli bir arayış içinde olduğunu görürüz; eşitlikten bahseden, çalışmak ya da “ben de dava adamı olacağım” deyip hep koşturmak, ya da “Ben evimin işini yapar, çocuğuma bakarsam görevimi yapmış olurum.” düşüncesi sürekli kendini kabul etme ve ettirme endişesinin bir yansımasıdır… Kime? Eşine, topluma, vs.
Ve kadının böyle düşünmesini sağlayan erkekler “kadınlarınızı dövün.”, “kadının kocasına itaati”, “evlerinizde oturun” ve benzeri ayet ve hadislere kendi bakış açılarıyla bakıp kadını, sadece eşe itaatle sorumlu tutuyorlar. Nasıl ki, erkeklerin görevi sadece evin nafakasını getirmek değilse, kadının da görevi sadece kocasına itaat değildir.
Hz. Rasulullah’ı örnek aldığını söyleyen ve birçok yönünü yaşayan, yaşatan erkeklerimiz, maalesef Rasul’ün kendi söküğünü dikmesi gibi eşlerine olan yardımını örnek almıyorlar. Alanlar ise bilinçli-bilinçsiz kişiler tarafından dalga konusu oluyor…
Kadın sadece evinin hizmetçisi, çocuklarının bakıcısı olmadığı gibi erkek de eve para getiren değildir sadece. Bunlar işlerinin bir bölümü olmakla beraber konuşulmaya, söylenmeye gerek olmayan hususlardandır. Çünkü bir kadın da, bir erkek de öncelikle dava adamı olma farziyetini üzerinde taşımaktadırlar. Hz. Aişe, Hz. Hatice hizmetçileri olan hanımlardandır. Rasulullah ve Ashab evlerini geçindirmek için çalışmış olmalarına rağmen bu özellikleri değil ilmi ve fikri-siyasi çalışmaları günümüze gelmiştir. Hz. Aişe ve Hatice’nin de toplum içinde hem ilim hem de dava taşıma noktasında aktif çalıştıkları ve Rasulullah’a en yakın destekçi oldukları bir gerçektir. Peki, neydi o hanımların ilmini arttıran; yönelişleri, istekleri, eşleri ve eşlerinin teşviki…
Akşam eve geldiğinde “ne pişirdin?” yerine “ne okudun hanım?” diyen kaç koca vardır acaba? Bu konuda hanımını teşvik eden, salih amel hususunda eşleriyle yarışan, evleneceği kişide evlilik antlaşmasını bu tür hususlar üzerine kuran gençler var mı? Kısacası ALLAH’a daha iyi kul olmak için yarışan eşler…
Durum böyle olunca baba, iyi(!) bir dava adamı; anne, klasik ev hanımı; çocuk da iyi bir televizyon izleyicisi veya atari oyuncusu oluyor… Bunun müsebbibi doğru bakış açısını yakalayamamış kadın ve erkeklerdir.
Evet, kadın ve erkek ikisi de davayı taşıma farziyetiyle sorumludurlar ve bunun için yarışmaları da onların hayırda, takvada yarışmalarındandır. Eğer iyi bir dava adamı (kulluğunun gereğini yerine getiren) ise kadın; iyi bir anne, iyi bir eş, iyi bir evlattır. Tabi erkek de iyi bir dava adamı ise, iyi bir baba, iyi bir eş ve iyi bir evlattır aynı zamanda… İşte bu şekilde olursa Rasulullah’ın hem kendisi hem de aile ve toplum yaşantısı örnek alınmış olur. Rasul’ün izinden gitmek isteyen kişi hem kendi hayatını hem aile ve toplum hayatını Rasul’ün örnekliğinde yeniden gözden geçirmelidir. Ki bu sayede dava bilincinden yoksun kalmasın, kadını ve çocukları… İslam davasını yüklenen herhangi bir dava adamı aile yaşantısını da İslam merkezli olarak inşa etmelidir. Böyle olunca, İslam davasını taşımada aile bireyleri hem birbirlerinin yardımcıları, hem de hayır yarışında öne geçme mücadelesinde birbirlerini ateşleyici birer etken olurlar. Şu unutulmamalı: her türlü yardımın ilki aileyedir.
Ayetler çok önemli:
Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi öyle bir ateşten koruyun ki, onun tutuşturucusu insanlar ve taşlardır.”1
“Ailene namazı emret; kendinde ona sabırla devam et. Senden rızk istemiyoruz, (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Sonuç takvanındır.” 2
Eğer böyle bir yarış içinde olursa erkekler ve kadınlar hayatın hiçbir yönü onlara zor gelmez; ne eşine yardım eden erkek, bu yardımından dolayı gelen tepkilerden rahatsızlık duyar, ne de “eğer düzelmezlerse onları hafifçe dövün.” Ayetini farklı anlama çabası içine girer bir kadın. Ya da “erkeğe itaat etmelisin” sözü kadını rahatsız eder. Çünkü o kullukta kendini bulmuştur. Kullukta, her şeyi yaratan Rabbine kullukta…
Bunu yaşayabilmek için de okumak, Kur’an’ı, Sünneti ve İslam davasını doğru anlamak gerekmektedir.
Doğruları okumak ve doğrularla olmak duası ile…
Dipnotlar :
1 Tahrim 6
2 Taha 132
çözüm elbette hep birlikte.....