Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Korku Halinde Yürüyerek Namaz Nasıl Kılınır?

S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Es selamu aleykum,

“Eğer korku duyacak bir haldeyseniz namazı yürüyerek yahut binek üstünde kılın. Güvene kavuşunca da bilmediğiniz şeyleri size öğreten Allah’ın öğrettiği gibi (namaz kılarak) Allah’ı anın.” (Bakara, 2/239)

Yürüyerek namaz nasil kilinir, sartlari nelerdir ve korkudan kastedilen nedir, her korku icin gecerli midir?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Aleykum selam we rahmetullah kardeşim ;

"Eğer korku içinde bulunursanız, yaya olarak yahut binekli iken namazınızı kılın. Emniyet içinde olduğunuzda da, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah'ı zikredin." (Bakara 239)

Eğer savaş sırasında düşman korkusundan dolayı, durup da namazı ayakta kılamıyorsanız, yürürken yahud bineklerin üzerinde kılın.

Düşmanlarınızın saldırısından emin olur da korku kalmazsa, namazınızı, Allanın size öğrettiği şekilde ona şükür ve övgüde bulunarak kılın. Yani namazı, rukû ile, secdesi ile ve diğer erkânı ile tam olarak kılın.

İbrahim en-Nehai, Zuhri ve Rebi' bin Enes'ten nakledilen bir görüşe göre, düşmanla çarpışmakta olan kişi kıbleye tam olarak yönelme şartı olmaksızın, dilediği yöne doğru, yürüyerek veya bineğinin üzerinde namazını kılabilir. Bu durumda namaz 2 rekattır ve ima ile kılınır. Yani secdeyi rukûdan biraz daha fazla eğilerek yapar.

Said b. Cubeyr, Hasan-i Basri, Mucahid, Suddi ve Ata da, korku içinde olan kimsenin, bineğinin üzerinde veya yürüyerek ve ima ile namazını kılacağını söylemişlerdir.

Dehhak ise dilediği yöne doğru, bineğinin üzerinde veya yürüyerek namaz kılabileceğini söylediği gibi, ima ile namaz kılma imkânı bulamaması halinde de iki kere tekbir alarak namaz kılmış olabileceğini söylemiştir.

Katade, Hasan-ı Basri ve Cabir b. Abdullah ise, korku anında 2 rekat kılamayanın tek rekat kılması halinde bunun yeterli olacağını söylemişlerdir.

Taberi ise, âyette zikredilen korkunun; insanı helake sürüklemesi ihtimali kuvvetli olan her türlü korku olduğunu, düşman korkusu, yırtıcı hayvan saldırısı, evcil hayvanların saldırması ve sel baskını gibi bütün korkuların bu âyette zikredilen korkuya dahil olduğunu, zira âyetin genel olarak korkuyu zikrettiğini söylemiştir.

Ayrıca korku namazı hakkında Abdullah b. Ömer'in (r.anhuma) şöyle dediği rivayet edilmiştir:

Rasulullah (s.a.v.) korku namazını şöyle kıldırdı:
(Müslümanlar iki guruba ayrıldı). Rasulullah (s.a.v.) bir guruba bir rekat namaz kıldırdı. Diğer gurup düşmanın karşısında duruyordu. Rasulullah birinci guruba bir rekat namaz kıldırınca onlar ayrılıp arkadaşlarının yerine düşman karşısına gittiler. Düşmanın karşısında bulunan gurup geldi. Rasulullah bir rekat da onlara kıldırdı. Sonra selam verdi. Bundan sonra ise her gurup, eksik kalan birer rekatlarını kendi kendilerine tamamladılar.
(Muslim, K. el-Musafirin, bab: 305, 306, Hadis No: 839; Tirmizi, K. es Salah, bab: 398, Hadis No: 564)

Ayet-i kerimede zikri geçen namaza "Korku namazı" denmektedir. Ebu Hanife'ye (rahimehullah) göre, muharebe sırasında namazı normal şekilde durup kılma imkanı olmazsa, yaya olanlar namazı tehir edip sonra kaza ederler. Eğer binekli iseler binekleri üzerinde kılarlar. Çünkü Rasulullah (s.a.v.) Hendek muharebesinde öğle, ikindi ve akşam namazlarını, güneş battıktan sonra hep birlikte kılmıştır.
Bu hususta Cabir b. Abdullah diyor ki:
"Hendek savaşında Ömer b. Hattab gelip Kurayş kâfirlerine fena sözler söyledi ve "Ey Allah'ın Rasulu, ben daha ikindiyi kılmadım, güneş neredeyse batmak üzere." dedi.
Rasulullah da: "Vallahi ben de kılmadım." dedi.
Sonra bir düzlüğü indi, abdest aldı, güneş battıktan sonra, önce ikindiyi, daha sonra da akşam namazını kıldı.
(Bahari, K-es. Sabah el-Havaf bab: 4)

İmam Şafıi'ye (rahimehullah) göre ise, savaşın kızıştığı zamanlarda, binekli olsun yürüyerek olsun, kıbleye karşı olsun veya başka tarafa doğru olsun, namaz işaretle kılınır.

İmam Şafii, Ebu Hanife'nin delil gösterdiği hadîsi şerife mukabil şöyle demektedir:
"Hendek savaşı zamanında henüz bu âyet nazil olmamıştı ve korku namazı da yoktu. Âyet-i kerime daha sonra nazil oldu.


"Yeryüzünde yolculuğa çıktığınız zaman, kâfirlerin size fenalık yapmalarından korkarsanız, namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur. Şubhesiz, kâfirler sizin apaçık düşmanıdır" (Nisa 101)

Âyette geçen "Kâfirlerin size fenalık yapmalarından korkarsanız" ifadesi, namazın kısaltılması için esasla ilgiii bir şart olmayıp sadece o zamandaki müslümaıılann genel durumunu belirtmektedir.
Bu hususta Ya'lâ b. Umeyye diyor ki:
"Ömerb. el-Hattab'a "Kâfirlerin size kötülük yapmalarından korkarsanız, namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur." âyetini okudum ve "Bugün artık insanlar güven içindedirler. (Namazı yine kısıltacaklar mı?) dedim.
Ömer b. el-Hattab şöyle dedi: "Senin hayret ettiğin bu hususa ben de hayret etmiş ve bunu Rasulullah'a sormuştum. Rasulullah da şöyle buyurmuştu: "Bu (namazı kısaltma) Allah'ın size verdiği bir sadakadır. Sadakasını kabul edin."
(Muslim, K. el-Musafırîn, bab: 4, Hadis no: 656 ; ebu Davud, K. es-Sefer bab: 1, Hadis No: 1199)

Abdullah b. Abbas (r.anh) şöyle demiştir:
"Allah'u Teala, Peygamberinin lisanıyla namazı yolcu olmama halinde dört rekat, yolcu iken iki rekat ve korku anında da bir rekat olarak farz kılmıştır."
(Ebu Davud, K. es-Salah, bab: 287, Hadis No: 1247)

Diğer bir rivayette, Abdullah b. Abbas şunları söylemiştir:
"Rasûlullah (s.a.v), Zu Kared savaşında namaz kıldırdı. Cemaat iki saf oldu, saflardan biri arkasına durdu diğeri de düşmana karşı durdu, arkasındakilere bir rekat kıldırdıktan sonra onlar diğerlerinin yerine geçtiler. Düşmana karşı duranlar da gelip Peygamber (s.a.v)’in arkasında yer aldılar, Peygamber (s.a.v) onlara da bir rekat kıldırdı. Cemaatten hiç biri de ileride kılamadıkları bu birer rekatı kaza etmediler."

(Neseî, K. Salat el-Havf, bab: 18, Hadis no: 1515; Buhârî, Salatu'l Havf: 3; Ahmed bin Hanbel, Musned: 1959)

Cabir b. Abdullah diyor ki:
"Rasulullah (s.a.v.) onlara korku namazı kıldırdı. Bir saf, Rasulullah'ın önünde, diğer bir saf da arkasında durdu. Arkasında bulunan safa bir ruku ve iki secdeli bir rekat kıldırdı. Onlar, öne geçip arkadaşlarının yerini aldılar. Onlar da gelip diğerlerinin yerinde Rasulullah'ın arkasında durdular. Rasulullah onlara da bir ruku ve iki secdeli bir rekat kıldırdı. Sonra selam verdi. Böylece Rasulullah iki rekat kılmış oldu. Onlar da birer rekat kılmış oldular."

(Neseî, K. Salat el-Havf, bab: 18, Hadis no :1527; Buhârî, Megazî: 32; İbn Mâce, İkametu’s Salat: 151)

Ebu Hurayra (r.anh) diyor ki:
"Rasulullah, muşriklerin engel oldukları zaman "Dacnan" ve "Usfan" denen yerlerin arasında konakladı. O anda muşrikler, kendi kendilerine şöyle dediler: "Bunların öyle bir namazları var ki bu namaz onlar için, oğullarından ve kızlarından daha sevimlidir. Siz, ne yapacağınıza karar verin sonra bunlara sadece bir hamle yapın." (Yani bir hamlede işlerini bitirin)
Bu arada Cebrail (a.s.) geldi. Rasulullah'a, sahabilerini iki kısma ayırmasını, onlardan bir guruba namaz kıldırırken diğer gruba, tedbir alarak silahlarıyla birlikte düşmanlarının önünde durmalarını, arkasında bulunanlara bir rekat kıldırdıktan sonra geri çekilmesini, düşmanın önünde bulunanların ileri gelerek onlara da bir rekat namaz kıldırmasını böylece onların her birinin Rasulullah'la birer rekat kılmış olacaklarını Rasulullah'ın ise iki rekat kılmış olacağını bildirdi."

(Neseî, K. Salat el-Havf, bab: 18, Hadis no: 1526; Ebû Davud, Salat: 284)

Abdullah b. Abbas'dan (r. anh) nakledilen diğer bir görüşe göre; bu âyette kısaltılması zikredilen namazdan maksat, sefer halinde ve düşmanla çarpışma anında kısaltılacak olan namazdır.
Bu âyet-i kerime, çarpışan mucahidlerin, namaz kılmak istedikleri zaman yüzleri hangi tarafa dönük olursa o tarafa doğru başlarıyla işaret ederek bir rekat namaz kılmalarına ruhsat vermiştir.

Abdullah b. Abbas'ın, bu âyetin izahında şunları söylediği rivayet edilmiştir:
"Sen düşmanla karşılaşırsan namaz vakti de gelmiş olursa, "Allahu Ekber" diyerek başını eğer ve işaretle namaz kılarsın. İster binekli ol, ister bineksiz. İşte namazı kısaltma budur."

Taberi diyor ki: "Âyetin izahında tercihe şayan olan görüş, şöyle diyen görüştür: " Bu âyette kısaltılması beyan edilen namazdan maksat, düşmanla çatışma ve vuruşma anında rukunları eksilterek kılınan namazdır. Yani, ruku ve secdeleri tamamlanmayan, istenilen her yöne dönülerek kılınabilen, bineğin üzerinde ve yerde eda edilebilen namazdır. Nitekim Allah teala farz namazlarının böyle bir şekilde kılınacağını başka bir âyet-i kerimesinde şöyle zikretmiştir:
"Eğer korku içinde bulunursanız, yaya olarak yahut binekli iken namazınızı kılın." (Bakara 239)

"Namazı kıldıktan sonra ayakta iken otururken ve yanlarınız üzerine yatarken Allah'ı zikredin. Emniyete kavuştuğunuzda namazı gereği gibi kılın. Şubhesiz ki namaz, mu'minler üzerine belli vakitlerde farz kılınmıştır" (Nisa 103)

Taberi diyor ki: "Bu görüşü tercih etmemizin sebebi, bundan sonra gelen âyette: "Emniyete kavuştuğunuzda namazı gereği gibi kılın." (Nisa 103) buyurulmasıdır. Çünkü namazı gereği gibi kılmak, onun rukuunu, secdelerini ve diğer farzlanı artırıp eksiltmeksizin yerine getirmektir. Bundan da anlaşılmaktadır ki kişi, korku anında kısaltılacak namazın bazı rukunlarını yerine getirmeyebilir.

Mufessirler bu ifadeyi -"Emniyete kavuştuğunuzda namazı gereği gibi kılın."- iki şekilde izah etmişlerdir:
Mucahid ve Katade'ye göre bu ifadenin mânâsı şudur:
"Sizler, vatanlarınızda karar kılıp şehirlerinizde ikamet ettiğiniz zaman, yolculuk yaparken korku anında, kısaltmanıza izin verilen namazı artık tam olarak kılın."

Suddi, ibn-i Zeyd ve Mucahid'den nakledilen diğer bir görüşe göre âyetin bu bölümünün mânâsı şöyledir:
"Sizler, korkudan sonra emniyete kavuşup sukunet bulduğunuz zaman namazın bütün farzlarını tamamlayarak kılın. Artık onu, bineğin üzerinde veya yürüyerek yahut oturarak kılmayın."

(Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Cilt 2, S: 71-73 ; Cilt 3, S: 86-93)
 
Üst Ana Sayfa Alt