Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Küfür Düzenini Korumak - Tağuta Askerlik

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Firavun Ocağına Peygamber Ocağı Denirse

7622
 
K Çevrimdışı

kelime-i şehadet

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
suç bu cahillerde. bu kadar da cahil ve yüzsüz olunmaz ki. herifler hem çocuklarını askere alıyorlar hem de analarını kapı dışarı ediyorlar. bu cahiller de hala askere gidiyor, ana babaları da hala askere yolluyor. düşünsenize rasulullahın evlatlarını müşriklerin ordusuna gönderdiğini onların da seve seve onlara askerlik yaptığını. çok garip geliyor değil mi ama insan cahil olmaya görsün işte. ne diyelim Allah ıslah eylesin, hidayet nasib etsin. bu konularda insanları bilgilendirmek lazım, taguta giden yolları kısalım ki hem taguta güç kaybettirelim hem de taguttan dönenleri Allah hidayet ederse islam olmalarına vesile olabilelim böylece bir yandan da islama güç kazandırmış oluruz.
 
ا Çevrimdışı

التوحيد

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Türk Askeri Afganistan'da kafirlerle Birlikte Mucahidlere karşı Savaşıyor! videosu çalışmıyor


ayrıca bu son video yeni mi? Taliban Mucahidleri, Türk Askerine Saldırdı
 
E Çevrimdışı

ebu-ahmed

Üye
İslam-TR Üyesi
Selamun aleykum ve rahmetullah, Riyazus Salihindeki açıklamalar hakkında nasıl bir tutumumuz olmalı?

2. Mü’minlerin annesi Ümmü Abdullah Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

—Bir ordu Kâbe’ye saldırmak üzere yola çıkacak; bir çöle geldiklerinde baştan sona bütün ordu yere batacaktır.”

Hz. Âişe der ki, bunun üzerine ben, Yâ Resûlallah, onların arasında ticaret için yola çıkanlar ve kötü niyetli olmayanlar varken niçin hepsi birden yere batacaktır? diye sordum.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

—Hepsi birden yere batacak, âhirette yeniden diriltilip niyetlerine göre hesaba çekileceklerdir” buyurdu.

Buhârî, Büyû` 49; Hac 49, Müslim, Fiten 4-8. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 21; Nesâî, Menâsik 112; İbni Mâce, Fiten 30




Açıklamalar

Hadîs-i şerîfte, Kâbe’yi yıkma niyetiyle yola çıkan bir ordunun başına gelecek felâket haber verilmektedir. Bu çirkin olay, hamd olsun henüz meydana gelmedi; fakat Beytullah dediğimiz bu Allah Evi, bugüne kadar birçok defa saldırıya uğradı. Bu olaylardan biri Emevîlerin ilk yıllarında cereyan etti:

Hz. Âişe’nin yeğeni Abdullah İbni Zübeyr, hicretin 72. yılında Emevîlere karşı halifeliğini ilân ederek Harem-i şerîfe sığındı. Emevîlerin vali ve kumandanlarından Haccâc-ı Zâlim Mekke’yi kuşattı ve Kâbe’yi mancınıkla taşa tuttu. Abdullah İbni Zübeyr arkadaşlarıyla birlikte onlara karşı kahramanca savaşarak hicretin 73. yılında şehid düştü.

Bir diğer Kâbe tahribi olayı, hicretin dördüncü asrında Karmatîler tarafından yapıldı. Suûdî Arabistan’daki Ahsâ’da müstakil bir devlet kurmuş olan bu insafsız insanlar, 317 (929) yılında Kâbe’yi tavaf eden birçok müslümanı kılıçtan geçirerek Hacer-i esved’i yerinden söktüler ve alıp memleketlerine götürdüler. Yirmi yıl sonra tekrar getirip yerine koydular.

Allah Teâlâ’nın Kâbe’ye fillerle saldıran Ebrehe ordusunu nasıl perişan ettiği Fil sûresinde anlatılmakta, ileride meydana geleceği anlaşılan bu olayda da Kâbe’yi koruyacağı görülmektedir. Fakat kıyamet yaklaştığı zaman bu mübarek binanın artık korunmayacağı, “Habeşlilerden ince bacaklı bir adamın Kâbe’yi harap edeceği” güvenilir hadîs-i şerîflerde belirtilmektedir (Buhârî, Hac 47, 49; Müslim, Fiten 57-59).

Kâbe’yi yıkmaya gelen ordunun batacağı yer belli değildir.

Hâtıra bir soru gelmektedir: Kâbe’ye bir kötülük düşünmeyen bazı suçsuz insanlar niçin yere batırılacaktır?

Bunun cevabı şudur: Öyle günâhlar vardır ki, onların cezası sadece yapanlara değil, o günâhın yapılmasına göz yuman kimselere de erişir. Şu hâlde her koyun kendi bacağından asılır, diye düşünmemeli, hadîs-i şerîfte haber verilen cinsten bir belâ ile karşılaşmamak için kötülüklere aslâ göz yummamalı, meydan kötülere bırakılmamalıdır. Şayet kötülere engel olunamıyorsa, onlardan süratle uzaklaşılmalıdır.

Hadisimizin hatırlattığı önemli konulardan biri, kötülerin yanında bulunmanın sakıncalarıdır. Bu sakıncaların en önemlisi, onların fenalıklarının tıpkı bir hastalık gibi etraftakilere bulaşmasıdır.

Ayrıca iyi kimseleri kötülerle birlikte görenler, kötülerin yaptığı fenalığın önemsiz olduğunu zannederler. Daha da beteri, fenaların başına gelecek ceza, hadiste belirtildiği gibi, onların yanında bulunanları da yakıp kavuracaktır. Şu âyet-i kerîme zâlimlerden uzak durma gereğine işaret etmektedir:

“Aranızdan sadece zâlimlere erişmekle kalmayacak fitneden sakının!”[Enfâl sûresi (8), 25].

Ne var ki, kötüleri uyarmak da bir görevdir. Ahlâkı güzel, dinî bilgisi mükemmel olan kimseler onların yanına gitmeli ve kendilerine iyiyi, doğruyu ve güzeli anlatmalıdır.



Hadisimizin bize öğrettiği hususlardan biri de mâbed düşmanlarının hiç bir zaman eksik olmayacağı, her devirde değişik tahrip silahlarıyla ve değişik görünümlerde ortaya çıkacağıdır. Biz bütün mescidlere, câmilere Allah’ın evi deriz. Bütün mâbedlerin kıblegâhı olan Kâbe ise en büyük Beytullah’tır. Onu yok etmeyi aklına koyanlar eksik olmadığına göre, diğer mâbedlerin düşmanları her devirde çıkacaktır.

Hadîs-i şerîfte asıl anlatılmak istenen husus, niyetin önemidir. Kâbe’yi yıkmaya gidenlerin arasında mâsum kimseler bulunabilir. Bunların bir kısmı savaşa zorla götürülmüş olabilir. Bir kısmı da başka bir yere giderken onlara rastlamış olabilir. Kötülük yapmayı düşünmediği hâlde kötülerin arasında bulunan kimselerin dünyadaki cezası, onlarla birlikte yok olmaktır. Âhirette ise niyetlerine göre hesaba çekileceklerdir. Şayet niyetleri kötü ise cehenneme, iyi ise cennete gideceklerdir.
 
kemmek Çevrimdışı

kemmek

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Şimdi burda çok fazla soru işareti var. Osmanlı devleti bi şeriat devleti değild. Özellikle Yavuz Sultan Selim dönemine kadar şeriat ile hiç alakaları yoktu. Halifeliğin gelişinden itibaren islami kurallar ağır basmaya başlamış, Ulema'nın yetkisi artmış ancak yine de şerri ve örfi hukuk birlikte uygulanmıştı. (talep gelirse detaylı şekilde anlatabilirim, tahsilim tarih üzerine) Şerri kurallara aykırı çok fazla şey de yapılıyordu. Hal böyle olunca özellikle Sekban sınıfı birlikler tamamen küfre girmiş oluyor (gönüllü oldukları için). Onun haricinde büyük şirkte cehaletin mazeret olmadığını kabul gören görüşe göre de bütün askeri birimler küfre girmiş oluyor.
 
H Çevrimdışı

HasanMuhacir

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Şimdi burda çok fazla soru işareti var. Osmanlı devleti bi şeriat devleti değild. Özellikle Yavuz Sultan Selim dönemine kadar şeriat ile hiç alakaları yoktu. Halifeliğin gelişinden itibaren islami kurallar ağır basmaya başlamış, Ulema'nın yetkisi artmış ancak yine de şerri ve örfi hukuk birlikte uygulanmıştı. (talep gelirse detaylı şekilde anlatabilirim, tahsilim tarih üzerine) Şerri kurallara aykırı çok fazla şey de yapılıyordu. Hal böyle olunca özellikle Sekban sınıfı birlikler tamamen küfre girmiş oluyor (gönüllü oldukları için). Onun haricinde büyük şirkte cehaletin mazeret olmadığını kabul gören görüşe göre de bütün askeri birimler küfre girmiş oluyor.
Eee yani ?
 
kemmek Çevrimdışı

kemmek

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Yanisi şu, Abbasilerden sonrasını baz alırsak, yaklaşık 1000 yıldır gelmiş geçmiş Tüm gönüllü askerler küfre girmiş oluyor. Bence bu normal değil. (Gönüllü askerler diyerek yumuşatmaya çalıştım, daha geniş düşünürsen yaşayan halk dahil tamamı küfre giriyor)
 
avam16 Çevrimdışı

avam16

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
Melekler, müslümanlarla beraber hicret etmeyip bedir savaşında müslümanlara karşı savaşan kafirlerin safına katılanlara soracaklar :
“Hangi saftaydınız? Müslümanların safında mı , yoksa muşriklerin safında mı“
Onlar: “Biz yeryüzünde zayıf kimselerdik“ yani “biz kafirlere karşı güçsüzdük, devlete gücümüz yetmezdi. Eğer onlara katılmasaydık müslüman olduğumuzu anlayıp bizi öldürürlerdi “ şeklindeki mazeretlerini ileri sürecekler. Melekler ise bunu mazeret olarak kabul etmeyerek onlara: “ ALLAH’ın arzı dar mı geldi(yer yüzü geniş değil miydi) hicret etseydiniz ya ?” yani hicret etseydiniz bu duruma düşmezdiniz, çünkü hicret imkanınız vardı, diyecekler ve bu kişiler işledikleri küfür ameline karşılık ceza olarak cehenneme atılacaklardır. Denilebilir ki . Bu kişilerin özürlü sayılmaları gerekmez mi?
Çünkü savaşa katılmasalardı kafirler tarafından öldürüleceklerdi. Buna cevap olarak denilir ki :
Bu kişiler ellerinde hicret etme imkanı olduğu halde hicret etmediklerinden dolayı bu duruma düşmüşlerdi. Hicret etseydiler bu duruma düşmeyebilirlerdi.Bu yüzden ALLAH (c.c.) onların mazeretlerini kabul etmedi. BU TEFSİR KADERİN NE KADARI BİZİM ELİMİZDE OLDUĞUNA DA GÜZEL BİR KANIT DEĞİL Mİ ? Hicret etme yada etmeme seçeceğini Allah Azze ve celle kuluna bırakıyor . Subhanallah . Ölüm ise Allah'ın dilediği kader oluyor ve kul kendi ameli ile cehenneme gidiyor !! Subhanallah
 
Sükunet Çevrimdışı

Sükunet

Twitter: @sknttt
İslam-TR Üyesi
Şimdi burda çok fazla soru işareti var. Osmanlı devleti bi şeriat devleti değild. Özellikle Yavuz Sultan Selim dönemine kadar şeriat ile hiç alakaları yoktu. Halifeliğin gelişinden itibaren islami kurallar ağır basmaya başlamış, Ulema'nın yetkisi artmış ancak yine de şerri ve örfi hukuk birlikte uygulanmıştı. (talep gelirse detaylı şekilde anlatabilirim, tahsilim tarih üzerine) Şerri kurallara aykırı çok fazla şey de yapılıyordu. Hal böyle olunca özellikle Sekban sınıfı birlikler tamamen küfre girmiş oluyor (gönüllü oldukları için). Onun haricinde büyük şirkte cehaletin mazeret olmadığını kabul gören görüşe göre de bütün askeri birimler küfre girmiş oluyor.

Kardeşim, burada soru işareti olan hiç bir yer yok. Osmanlı devleti şerîat ve hilâfet devleti idi. Senin hem tarihçi olduğunu iddia edip hemde böyle habîs sözler sarf etmen gerçekten şaşırılacak bir şey! Osmanlı devleti fetihler yapınca zamanında bütün müslüman devletler tarafından şenlikler, sevinç gösterileri, kutlamalar ve hediyeleşmeler vâki olacak, ilmi tabakanın en üst düzeyindekinden, avamın en cahiline kadar her bir kişi Osmanlı devletinin islamına şehadet edecek, Osmanlı sultanları fetihlerden önce İbn Hacer el-Askalâni gibi ehliyeti ve ilmi müslümanların cumhuru nezdinde mun'akıt olan alimlere fetvalar soracak ve onlardan aldıkları fetvalar ile fetihler yapılacak, sonrada çıkıp tarih tahsili aldığını iddia eden birisi "osmanlı şer'i bir devlet değildi, yavuz zamanına kadar şerîat ile hiç bir alakası yoktu" diyecek. Ya Rabbî, muvaffakiyet ve hidâyet sendendir.

Senin bu sözlerin senin, tarihi müsteşriklerden aldığına bir alâmet oluyor. Zira tarihi müslümanlardan almış olsan, o islamî tarih sana bu sözleri sarfettirmez. Sana bir kaç tenbihim olacak:

1- Osmanlı tarihini batılı müsteşriklerden alma

2- Okuduğun tarîhî vesikalar ile kimse aleyhinde hüküm verme. Eğer salt tarihle hüküm verecek olsan senin emevîleri dâhi tekfir etmen gerekir. Tarih ilimden bir çimdik kadar yer kaplar. Zira yalanlar ve hurâfeler çok kolay bulaşabilir.

3- Tarih öğreneceksen, veya tarih tahsili göreceksen bunu müslüman ulemâ'dan yap. Zira âlimlerin osmanlı devleti hakkındaki şahitlikleri üzeri kapanamayacak kadar açık bir durumdur. İbn Hacer el-Askalâni gibi, Mer'i bin Yusuf el-Kermî el-Hanbeli gibi muhakkik âlimler osmanlı devletinin müslüman olması bir yana, fazîlet ve islama nusret husûsunda medhiyelerini, muhabbetlerini ve nusretlerini izhâr etmişlerdir.

4- Osmanlı devleti hakkında günümüz havâricine itibar etme. Türkiye deki 1-2 sene önce "Osmanlı devleti, şer'i ve islâmi bir devlet değildir" fikrinin davetçilerini, bugün "Ey dedem Osman!, Ey Müslüman Osmanlı Devleti!" gibi komik seslenmeleri ile görüyoruz. Gizli gizli bu fikirlerinden dönüyorlar lakin basîret ehli kişiler haricinde kimse fark etmiyor! İlim yayıldıkça bu bid'atlerini bizzat kendi ağızlarından izhâr ettiren Allah'a sonsuz hamd olsun.

şerri ve örfi hukuk birlikte uygulanmıştı. (talep gelirse detaylı şekilde anlatabilirim, tahsilim tarih üzerine) Şerri kurallara aykırı çok fazla şey de yapılıyordu.
Sözlerini senin gibi bu teze ısdâr ettirerek osmanlının şerîat ve hilâfet devleti olmadığını iddia eden bir âlimden nakil yapabilirmisin?
 
H Çevrimdışı

HasanMuhacir

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Yanisi şu, Abbasilerden sonrasını baz alırsak, yaklaşık 1000 yıldır gelmiş geçmiş Tüm gönüllü askerler küfre girmiş oluyor. Bence bu normal değil. (Gönüllü askerler diyerek yumuşatmaya çalıştım, daha geniş düşünürsen yaşayan halk dahil tamamı küfre giriyor)
Senin dinin milletin küfre girip girmemesine göre mi şekilleniyor her koyun kendi bacağından asılır sen yalnızca Allahın dinine sıkı sıkı sarıl unutma Hz İbrahim tek başınada bir ümmetti.Müslümanın sayılarla ve kalabalıklarla işi olmaz.
 
M Çevrimdışı

mts

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
bu konuyu görüpte utanmadan hala askere gideyim diyen var mıdır acaba
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Üst Ana Sayfa Alt