Küfür sisteminde görev almak ile alakalı , Şeyhülislam İbni Teymiyyeden şu nakili getiriyorlar:Bu nakil günümüzdeki parlementolar için ve yahutta küfür sisteminin her hangi bir bölümünde çalışmak için delil midir?Bu nakilin şerhi nedir?Günümüz küfür sistemlerinde görev almanın hükmü vede delilleri nelerdir?
KÜFÜRLE YÖNETİLEN ÜLKELERDE , MÜSLÜMANLARIN VAZIFE ALMALARI CAİZMİ .?
İbnu Teymiyye rahmetullahi aleyh ; Zalimlerin, kâfirlerin sultasında Müslüman birinin görev alıp alamayacağı ile ilgili soruya değişik yerlerde şu cevabı verir:
“Bu şartlarda görev alan kişi eğer gücü yettiği kadar adaleti ikame edip, zulmü Müslümanlardan hafifletiyorsa ve onun o görevde bulunması diğerlerine göre daha faydalı ise , onun o görevde kalması caizdir. Gücün yettiği kadar adaletin ikamesi ve zulmün giderilmesi Müslümanlar üzerine farzı kifaye olduğu için , bu işi ondan başka yapacak birisi yok ise , bu görev onun için VACİB olur. * Elinden geldiği kadar zulmü gidermekle sorumludur. Her şey elinden gelemeyebilir. Onun mevcudiyetine rağmen Müslümanların başına sıkıntılar geliyorsa , o gideremediği müddetçe sorumlu değildir. Hatta bazen büyük zulmü hafifletmek için , bizzat kendisi küçük zulmü Müslümanlara istemeyerek uygulamışta olabilir. Bundan dolayı sorumlu tutulmaz. Bütün bunlar maslahatın mefsedete galip olduğu durumlardadır. Hz. Yusuf"un Mısır kralının hazinelerinin başına geçmesi bu kabildendir. Kral ve toplum kâfir idi. (Ğafir 34. Yusuf 39-40.)
Şüphesiz kafir kralın adil olmayan uygulamaları vardı. Yusuf o uygulamaların hepsinin önüne geçemiyordu. Ancak o, imkânı ölçüsünde adaleti ve iyiliği ayakta tutmaya çalışıyordu. Bunların hepsi “Gücünüz yettiği kadar Allah"tan korkun “ ayetinin mazmununa girer.” (Şeyhulislam İbn-i Teymiye (r.a) / Mecmuul Fetava Cilt 20-Sayfa 55)
KÜFÜRLE YÖNETİLEN ÜLKELERDE , MÜSLÜMANLARIN VAZIFE ALMALARI CAİZMİ .?
İbnu Teymiyye rahmetullahi aleyh ; Zalimlerin, kâfirlerin sultasında Müslüman birinin görev alıp alamayacağı ile ilgili soruya değişik yerlerde şu cevabı verir:
“Bu şartlarda görev alan kişi eğer gücü yettiği kadar adaleti ikame edip, zulmü Müslümanlardan hafifletiyorsa ve onun o görevde bulunması diğerlerine göre daha faydalı ise , onun o görevde kalması caizdir. Gücün yettiği kadar adaletin ikamesi ve zulmün giderilmesi Müslümanlar üzerine farzı kifaye olduğu için , bu işi ondan başka yapacak birisi yok ise , bu görev onun için VACİB olur. * Elinden geldiği kadar zulmü gidermekle sorumludur. Her şey elinden gelemeyebilir. Onun mevcudiyetine rağmen Müslümanların başına sıkıntılar geliyorsa , o gideremediği müddetçe sorumlu değildir. Hatta bazen büyük zulmü hafifletmek için , bizzat kendisi küçük zulmü Müslümanlara istemeyerek uygulamışta olabilir. Bundan dolayı sorumlu tutulmaz. Bütün bunlar maslahatın mefsedete galip olduğu durumlardadır. Hz. Yusuf"un Mısır kralının hazinelerinin başına geçmesi bu kabildendir. Kral ve toplum kâfir idi. (Ğafir 34. Yusuf 39-40.)
Şüphesiz kafir kralın adil olmayan uygulamaları vardı. Yusuf o uygulamaların hepsinin önüne geçemiyordu. Ancak o, imkânı ölçüsünde adaleti ve iyiliği ayakta tutmaya çalışıyordu. Bunların hepsi “Gücünüz yettiği kadar Allah"tan korkun “ ayetinin mazmununa girer.” (Şeyhulislam İbn-i Teymiye (r.a) / Mecmuul Fetava Cilt 20-Sayfa 55)